Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Leman Julide K

öyküekin

Aktif Üye
Üyelik
22 Ağu 2009
Konular
57
Mesajlar
1,264
Reaksiyonlar
0
AH�SUDE

aynı yare ile kanadık biz seninle, Su
damlası kadar aynı
acıya aktık
uçamadan kanatlarımızdan
önce
kalbimizden yaralandık

dinle;
göz közü görmezden evveldi
yada sonra
bana gelişin
benimse gidişimdi, bir sevdadan
bana
baktığım
ve bıraktığım ezgidesin artık
içime elenip, liğmeleyen
sen toprak
tan inerken
çığlık
çığlığa
aynı düşü seninle
göğsümüzden alıp göğümüze astık
ve yağmalandık
aynı buluttan
içimize
yağdık
aşkın g /özüne
inme gibi
inmişse artık
son perde
- nafile -

ah, Su
dem /le ateşi karla
sen
suya sar beni kendinle

biz değil,
aşktı yazılan asırlar önce
biz aşka değil, kalbimize kurşunlandık

�.öğrendim
öğreneceksin sen de�

aşk;
kurşun değil, cemre düşürmektir yüreğe

Leman Jülide K

----------

dağlardayım
rüzgar tutuşuyor alnımda

hovarda güz çiçekleri
-okşuyor gözbebeklerimi
cıvıl cıvıl kuş sesleri
kurt ulumaları civarda
alıp başını gitmiş
-bütün renkleriyle güneş
oynaşı oyundan düşmüş
kokanayım ben
çiğlice yerler yamyaş
ebegümeci köklerini bulamıyorum
annem ismimi soracak,
ölüm doğuracak beni sanki
akşamın gelişi öyle bir telaş

öyle bir telaş ki;
içimde kan güllerinden kuşlar havalanır
sen geldiğinde-
sürgüsü çekilir / dağa yaslı hasretin
rüzgarım salkım saçak
bam tellerinden tutuşur
ve
göğümü dağıtır
içimde bir kasırga
karınca yuvalarında -pusuda
ve iner suya
her gün batımı dağ tepelerine
tutuşur yakamozuna


Soyka & L Julide K

----------


aşk !..
çık kınından
ısla ağılı sulara
kıl ucun kirpiklerin
vur b/oynumdan al koy
ula öte men zillere çal beni
rüz garlar çığlık taşır
uzak köy yollarında
şin hatrına sız dil imdem
ok(u)yan uslar ötesine

geçirirken sim ipliğin geceye
ben kuşluğuna geceyim
kızılcık rengi kaf/tanlara sar beni
uzanıp uykularından
sende/n
iç/eyim nar şerbetin
dök
sen
kaf dağında yar
ben/sin/en göğ/sün içre
sen/d/eleyip yamacına düş /eyim

düşersen yamacıma!..

oyy!.. nar/ım seninle
dikçe yokuş yu/karı yu
-varla yoğ arasına
s/alsan beni
iç/reh im göğ erir sen
ısla dur
köz yaşın yan/ağıma
en sendeyim
koş sa vur saçların
ğöğsüm üzre kon
kız kuşum sun
-ak sinene
gül suyudur
ak tığım
kaf tanına ser /çe kuşlar oyalar
konanda
göğsüm üzre
yılkısından kopan taylar
gem eritir ağızları
dokun/sam yel/elerine

hüznüm dökülür
sedeflerin kırar şimşir tarak
/tan süzülür gecede(n)
kar/ın üzre
çal/san
tar/a çal ara beni
ak tellerinde/n efsun/kar
sesi/ne bir türkünün çığlığı düşer
çığ yanar
yam/acında ben
boyunca bulanıp yaprağına kar/delenin
közlerin salar
yaksan
nevruz ateşinden yankısı kopar
can evimden alaz
ah, b/ ıraksam yad/ellerine
aşk/san

JULİDE & JERENİMO
 
Gece

uzatıp saçlarını serdi üzerime,
sağımdan alıp, soluma örüyorum sensizliği / şimdi
ne şiir iflah eder beni , ne dinlediğim şarkılar
boynuma dolanan, sen yerine ay / aşkına
Gel..!
Ay tutuldu…
Ben tutuldum…
Sana tutuldu kalemim
cümlelerim kayıp sende bilirsin
yazsam, adında harfler tutuşur /rüyana yağan kartanelerin
o yüzden,
kök yaprağından kesik bir karanfil,
sarnıçtaki su
ve aşk kadar susacağım sana
/ bu gece…
beni buğusuna tut, gözlerinin
gülüşlerini dök, gecenin asi buklelerinden
temmuz sıcağında nasıl üşüyorum bak
gece titriyor, sensizliği yutkunurken
boğazıma tıkanan yıldızlar /aşkına
Gel..!

sonra git benden
Bana hiç gelmediğin kadar…

Leman Jülide K
 
ÜSTÜME GELMEYİN

mevsim, hazan...
aylardan, yokluğunun ertesi...

bir gramofonun ucuna takılı ömrüm
artık yaşamak şarkılardan hüzzam
sol anahtarı yar
döner yeniden başa sarar...

üstüme gelmeyin
şimdi yar gözlerinde fa diyezdeyim

vurgun yedim dipteyim
son vuslatındayım bir sevdanın
bir yıldız düşüp kırılmış gökten
bir acı mahur beste gibi saki'sine yüreğimin

kuşlar...
ah, göğsüme konan göçmen kuşlar

yaralı sol yanım uçamam siz gibi
yönüm kendimde kayıp -kılavuzu yar
her yanım sevda çıkmazı
yar yüreğine kilit vurmuş -sesim kim duyar
kırık taş plak misali kırılmış yüreğimin notası

kimse bilmez
içimden sevdalar göçüyor

mevsim, hazan
aylardan, nisan
yitiğim...ben öncesindeyim kendimin

üstüme gelmeyin
son faslında bir sevdanın kırık son bestesindeyim..


Leman Julide K
 
Sesinde Kar Suyu

önümde uzayan bir şehir -benim olmayan
kızılına boyuyorum tepelerini
-bana ait bir sevdanın

gün batımındayım
düşlerim sana bulanık

- sarhoşum -

bu akşam
sensizliğin bıçak ucundayım

konuştukça sen
yalnızlık yalıyor tenimi -rüzgar yerine

...sesin

sesinin türküleri kaçıyor gözlerime -sebepsiz
gözlerim yanıyor

aldırma
ben kaçıncı kez sensizliğe ağlıyorum

...sen

sen hiç susmadan anlat
sokaklarını
-bugün ayak izlerinden geçtiğim
kentinin
benim olmayan caddelerini
yatağını
evini
bensizliğe boyalı duvarının rengini

bil ki
okyanus uzağında değilsin
sesin bugün redifsiz dokunuyor sesime

gel de bana
dilinin ucuyla
seviyorum -susarak
seviyorum seni en çıplak yalnızlığımla

ama yine de, sorma
bana çoktan çizilen nedenlerini -bensizliğinin
- dilim lal

... ve işte yine gitme vakti

uyu
sızılarımı sür yastığına başını gömerken

üzülme yalnız değilim
biliyorsun
sarıp sarmaladım seni -alıp bir kış gününden
sen ki;
ağustos sıcagında hala sarıldığım,
-kar yalnızlığım...

bekçisiyim bu gece de
kül kızılında bir sevdanın


ben
...şarabım
.......sensizliğim

uzak
ah, çok uzak
zamanın senden çok gerisindeyim

- güneş battı -

... sesin yok

gözlerimde yanan kar suyu...

- boşver -

sebebi yok..!
.

Leman Julide K
 
komşu kilisenin çan sesi,
aynı anda karışıyordu
-telefonda duyduğum ezan sesine.
.
düşündüm de;
”tanrının da işi zor be”. dedim
-bu hengamede.
.

şişşt! ..dedi. içimden biri
ses etme!


.

.

dedi tanrı..

kimin tanrısı alıngansa
gücüne gidiyorsa yani
bir gülücüğe meze olmak,
buyursun gelsin
benim dinime
biz tutup laflarımızı
lastik gibi çarparız birbirimize
çarpılırsın diyor şimdi jüli
doğrusu çarpmaktan ziyade
çarpışırız biz onunla

biz çarpışırsak dedi tanrı
şi’r dökülür ceplerimizden
şşştt..
deme ötesini
gelsin kendi öğrensin
dedi
tanrı..

derken;
herşey birden sustu!

bir serçe havalandı önce, tünediği heceden.
köz bir imgede,

şaşkınlıktan buz tuttu güneş.
ardından,
çözülerek mısrasından aysberk
serbest vezinli bir öfkeyle,
okyanusa buz kustu…

ve
OL..! dedi
tanrı.
milyar şiire bulayıp
yazarken insanı.
insan;
her kıtada
sustu..!

şişşt!..dedi.

-ŞİİR-

konuştu



aşk olsun dedi şair
tanrı ışık
ve pervaneler saldılar
aşk uğruna
ışıklara
dara düşen düşlerim var
dedi şair
ve sair kanamalarım
söküldü yamaları dilimin
ol dersem
yağmur olur mu şimdi…
dedi şair



şişşt !
demedi kimse
gök
gürledi



ışık kırıldı
durulduğu yerden suya
-düştü-
(a)ışığın düşleri dizeye

ve
aşkı yazdı şair
kaleminin közleriyle

hangi aşk daha çok yakışır bir şiire
derken tanrı
dolu yağdı üzerine



gökten
bir elma düştü
.
zeytin dalına

ve
bir yiğit
al yanaklı güzelin, zeytin gözlerinde
karasına tutuldu bir sevdanın.

şişşt! demedi
aşk
hiçbir zaman
hiçbir şairin elinde


aşk!

hangi rüzgarın yüküdür ki
bırakılmış
buldum dudaklarıma?
ve değecekse dilim aşka
kadın da olmalı bu şiirde
dedi şair…

bir kadına
en çok senin adın yakışırdı
Su…

adınla…

adına
sarındıkça
sağalır sanırdım
sayrılığı dilimin

ve unuttukça
öteleyebileceğimi ölümü
dedi şair

şişşt! dedi kadın
uzak olsun
ölüm

ki,
pusuda bekleyen bir akbabanın
diline doladığı ağudur.
salar zehrini edeb-i güruha…



Ey aşk!..
gelmeden ölüm;
bir şiir yaz benden
yüreğinin en keskin ucuyla
yatır beni kefenlere
sar
ebed-i diz(e)lerine.
…üşüyorum…

dedi kadın



-ÖLÜM-

ölüm nedir ki?
tek acı söz ölümüdür bir şairin.
ve şiire
.
.
kanar!

ve her şair yazarken zaten ölür.
bilmezler ki,
milyon kez doğar şiirinde
fa’ili kendi,
fa’ilatü mechul -kan gülleriyle.

o zaman,…beri gel beri
dedi kadın

bir gül ağzımdayken, yaz beni
kan(a)sın gülüm!
bir kuşun kanadındayken ayaz
-yaz-
ötelensin ölüm!

şişşt!…dedi adam

aşk;
zaten sende
her dem öldüğümdür..!



ölüm
.
.
.
dilime yakışmayan bir türkü

şi’rinin içinden aldığım ‘öte’ olsun
şiir akacağı vadiyi bilir
ötesi yalan…
.
.
.

dedi edebi sufi

hadi ötele beni
kaldır üzerinden
beyazı örten gölgeyi
ve beni
sarkıtıp siyahın
salma beni
elma çukurluklarına
yum dudakların
sözün üstüne
bir kapalı gonca olsun
mim
biri çoğa buladıkça
menzil uzak
ve yüzün ki sevgilim
dolu tuzak

…..

edebi olmaz böyle
dedi edebsiz…

sevgilim
ben seni ayva tüylerinle de öperim
öte kalsın uzak menzil

sana beri gelmişliğim
bir elmayı dişleyeli beri
artık bütün çukurların güzel
ağzın daya şiire
bir ılık akıntı gibi gir koynuma
menzil sensin
yüzün apaçık bir ayet…
şişşt der mi
şimdi kimse…



der, dedi
kendinden üryan biri…

oysa;
kiminin iç ağrısı alıngansa
gücüne gidiyorsa yani
-bir şiire meze olmak
buyur gel demedik kimseye
biz tutup dizeleri lastik gibi çarparken birbirine
şimdi çarpılırsın diyor şiir.

demedi deme;
dedi Juli
.
.

de

ŞİİR HÜKÜMSÜZDÜR..!

Kadir S & L Julide K
 
İki Kişilik

yer; Boonton, NJ
mekan; küçük bir tren istasyonu
zaman; eş zamanlı..!
sekize akıyordu sular -bendeyse özleme
-trene bindiğimde.
gidiş-dönüş…dedim biletçiye
-nereye?
-Boonton
şaşırdı!
-bu ne acele, daha gitmeden döndün bile.
güldüm…
-ama kendime değil de, biletçiye
-göz yanıltır, yoktur insan bazan bulunduğu yerde.
diye,
karşılık verdim aynı espriyle
güldü…
-peki kaç kişilik?
şaşırma sırası bende!
-kaç kişi görünüyorum sizce?
-çoook!
gülüştük…
adam biletimi kesip giderken -kendince,
ben,
-cam kenarına sen geç, dedim -yanımdakine
Kadıköy’de ineceğim, ilk martı sesinde
İstanbul sağa kaydı, ben onun soluna
yola koyulduk, rayların üzerinde
-bugün de karlıyız…dedim.
yine işi sıyırdık tek kişilik biletle
az kalsın seni farkediyordu ama
bir dahaki sefere aman iyi saklan içime

-peki…dedi. o hep gülen ”Bebek” gamzeleriyle
ama, şu vapurlarım yok mu, dakka başı öten-
/bir de taktığı şu martıları peşine.
-içinden taşmalarım hep bu yüzden
neyse ki, uçup konmadılar,
adamın omzundaki apoletlere -simit zannedip de!
sen nasılsın asıl onu söyle
-seni özledim…dedim, hem de çok
-ben de seni…
-gel…dedi, haydi sarıl, karış içime
-olur mu öyle herkesin içinde?
boşver…dedi, herkes kendi derdinde
boşverdim..!
önce yakamozlar taradım su dalgası saçlarından
-bensizliğini parmağıma dolayarak
boğazında usulca gezindim ardından

derken,
Ortaköy’e indim -bir gitarın < la > sesine tutunarak
dokundum…
gün batımı tepelerine
-yandım!
dokundu…
özlem yanığı yüreğime
-kandım!
ellerimi tutup koydu denizlerine
-ıslandım…
şimdi uzat dudaklarını
ve iç sularımı avucumdan, çekinme
içtim kanarak -tuzluydu
onun kadar İstanbul, onun kadar ıslak
sevdadan sırılsıklamdım
İstanbul içime kaydı -ben onun dışına
demir raylar üzerimden geçerken
ani bir ses;
SON DURAK!
yer; Kadıköy, İstanbul
mekan; küçük bir balık lokantası
zaman; akşamın altısı
gün batımına akıyordu sular -benimse içime
İstanbul’a veda ettim
Newyork’ta duyduğum ilk ”What’s up? ” sesiyle…

Leman Julide K
 
Köz

... ordayım

bilmediğim kaldırımlarında, bir şehrin
- bir sokak lambasının altında...
her gün önünden geçtiğin / acele bir telaşla

...sen görmezsin
ben ordayım hala...

uçmaktan korkan bir serçenin göz ışığında
kırık bir tenorla kilitlediğin kapının sol anahtarında


sen yine de sitemkar şiirler yaz bana / kaleminin köz ucuyla
o hiç bilmediğin aşkın çözmediğin dilinden
- alın yazısı gibi -
ben ordayım hala / satırların ara boşluğunda

... sen silemezsin

sus /ma beni kendinde s/akla
bir yaz gecesinde Ağustosun sıcağında
kül bir özlem çağılında

...

sözüm olmaz artık sana şiirim olmaz
susar dilim
su/sar içim
s/ana
dönülmez yolun son sapağındayım

ben ordayım
elvedasız bir bitişin sus kenarında
... dardayım

sen duymazsın

ben ordayım
sus
dilinde avaz
ayazla söndürdüğün zemeheri ocağında

bu son şiirdir sana yazdığım
öznesi çoktan geçmiş
zamanda
nesnesiz
kendimi geçirip senden / astım ilk mısraya
son hecemde can verirken
çok geç
yüreğime attığım düğümleri sen çözemezsin

Leman J. Koç


Bir Vakt'i Zeval

Çalındı birer birer kalbimizden
biçare hayatın ıslığı
Rüzgarı delip geçerken
vakt-i zeval
bir zulmet-i asumana düştük


Karıldı ateşle su cemrelerden
içimiz milyon cankırığı
Baharı derip öperken
vakt-i hazan
bir güzaf-ı ummana düş/tük


Leman Julide K
 
Üst Alt