Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Mahalle baskısı kardeşliği: Sakatlar-LGBTİ | Bülent Küçükaslan

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,986
Reaksiyonlar
342
Bu topraklarda dışlanmadan yaşayabilmek için Sağlam-Beyaz-Türk-Erkeği olmak lazım; ne LGBTİ olmak makbul ne de sakat! Hangi siyasi yelpazede olursa olsun iliklerine kadar muhafazakâr yetiştirilen, kendilerine ezberletilmiş birçok hal ve durum karşısında olduğu gibi cinsel yönelim ve cinsel kimlik sözlerini duyduklarında da hiç tereddüt etmeden tırnaklarını çıkarıp kabaran bu insanlar, konu sakatlar olduğunda, uyanıklık edip, kimse görmeden kardeşini yuvadan atmaya çalışan kuşa dönüşüveriyorlar. Evet, söylemek istediğim şey tam olarak bu: hepimizi yuvadan atmak istiyorlar!

Kötü bir konuşmacı olmama rağmen bu masanın ardında bulunmaya cesaret edebilmemin nedeni de budur. Üstümüze yüklenmek istenen bu lanetli role karşı saf tutup, gülümseyerek “haydin oradan” demek için buradayım.

Bundan yıllar önce, 80’lerin sonlarında, henüz 20’li yaşlarıma gelmemişken bir olay yaşadım, onu anlatarak başlamak istiyorum: Akşam saatleriydi, Mecidiyeköy’den belediye otobüsüne bindim. İstanbul şartlarına göre kalabalık sayılmayacak bir otobüstü. Birkaç durak sonra ön tarafta bir hareketlenme olmaya başladı, dönüp baktığımda, janjanlı diyebileceğimiz bir kıyafet giymiş ben yaşlarında bir çocuğun otobüse bindiğini ve arkaya doğru ilerlediğini gördüm. Çocuk arkaya doğru ilerledikçe otobüsün arkasında bulunanlar birer birer ayağa kalkıp ön tarafa doğru gelmeye başladılar. Öyle ki, çocuk en arkaya ulaştığında arka beşli koltukta ve çevresinde tek bir kişi bile kalmamıştı. Çocuk yürüdü, kimseyi umursamadan bir başına arka koltuğa oturdu ve gözlerini dışarıdaki karanlığa çevirdi… Canının yandığı bakışlarından anlaşılıyordu. Çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Kimseye bir zararı olmayan bu çocuğa karşı yapılan muameleye isyan etmemek mümkün değildi! Ortada toplaşan insanları yararak arkaya doğru yürüdüm, çocuğu gülümsedim, başımla selamladım ve tam yanına oturdum. Yol boyunca hiç konuşmadık. Doğrusu ya otobüsteki diğer insanların ne düşündüğünü anlamak için yüzlerine baktığımı da anımsamıyorum. Anımsadığım, her durakta yeni yolcuların geldiği ve birkaç durak sonra hiçbir şey olmamış gibi etrafımızın tümüyle dolduğu… Bir süre sonra çocuk inmek için ayağa kalktı, düğmeye bastı, bana döndü, kocaman gülümsedi ve iyi akşamlar diyerek otobüsten indi.

***

Şimdi de sakatlara dair engelliler.biz web sitemiz aracılığıyla haberdar olduğumuz birkaç anekdot aktarmak istiyorum: Bir anne ev kiralamak istiyor, ev sahibinden aldığı yanıt: “Sana ev kiralamam mümkün değil, çünkü çocuğun sakat. Komşular rahatsız olur”. Bir grup veli toplanıp anaokulu öğretmenine kazan kaldırıyor: “Ya tekerlekli sandalye kullanan o çocuk gider okuldan ya da biz”. Ortaokulu ve liseyi birlikte okuduğu en yakın arkadaşının annesi çocuğuna öğüt veriyor: "Oğlum, bugüne dek yaşın küçüktü, söylemiyorduk, ama şimdi büyüdün; bırak artık bu arkadaşını, o engelli, seninle aynı şartlarda değil, yoksa çevrendeki insanlar senden de soğumaya başlar". Sakatlığı olan kadınla uzun süredir flört eden adam: “Seni seviyorum, sakatlığın da benim için hiç önemli değil, ama seninle dışarı çıkmaya utanıyorum”. Konservatuar eğitimi almak isteyen kişinin üzerine okulun müdürü kusuyor: “Benim okulumda sakat öğrenci olamaz”. Sakat damgası bulunan plakaya sahip otomobille seyahat etmek zorunda bırakılan kişiyi trafikte sıkıştırıp bağırıyor biri: “Ne işin var kardeşim sakat halinle dışarıda! Yürü git evinde otur”. Sonradan sakatlanan bir çocuk dert yanıyor: “Arkadaşlarım arasında en sevilen kişilerden biriydim, ta ki tekerlekli sandalye kullanmaya başlayana kadar! Eski arkadaşlarımın çoğu artık benden uzak durmayı tercih ediyor”. Askere gitmek istediğinde “sakatsın, çürüğe ayrılacaksın”, askerden muaf olmak istediğinde “dur bakalım, buna biz karar veririz”. Bunlara bir de kolay lokma olarak görülüp tacize-tecavüze uğramayı ekleyin...

***

Kısacası dışlanmak, sözlü ya da fiziki şiddete uğramak, kadından da erkekten de sayılmamak, istenmeyen olmak, iş bulamamak, konut bulamamak, mümkünse kendini gizlemek vb. yaşam pratikleri hepimizin maruz kaldığı günlük rutinler. Hatta bir fırsat yakaladıklarında “haydin bozuk genleri ayıklayıp arı ırk yaratalım” telaşıyla yüz binlercemizi aynı vagona koyup katletmekten de geri kalmıyorlar (Nazi Almanya’sında olan kırım).

15 yıldır tekerlekli sandalye kullanan biri olarak tüm bunları alt alta koyduğumda, LGBTİ bireylerin yaşadıkları ve yaşayamadıkları ile sakatların yaşadıkları ve yaşamadıkları bana bayağı bir örtüşüyormuş gibi geliyor. Çürük ve iyileştirilmesi gereken hasta bedenlerimiz, saygıyı hak etmeyen hafifliğimiz, yeraltına itilişlerimiz ve “sözde vatandaş”lığımız bizi bayağı bayağı yoldaş yapıyor.

***

Şimdi, böyle kendinden emin bir halde basitçe sonuca ulaşmış gibi görünsem de, aslında hiç de öyle değil. Bunca yıldır gördüm ki, sakat hareketi ile LGBTİ hareketini yan yana getirmeyi deneyen her türlü girişim sakatların büyük çoğunluğu tarafından nefretle karşılanıyor. “Biz ibne miyiz”den girip “Allah belanızı versin”e kadar giden keskin saldırıların muhatabı oluveriyorsunuz. Bundan birkaç sene öncesine kadar böylesi tartışmalarda durup uzun uzun anlatmaya çalışırdım. Bakın derdim, sakatlar olarak toplumda gördüğümüz neredeyse tüm kötü muameleler diğer grupların gördüğü kötü muamelelerle aynı mantık silsilesinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Yalnız başımıza kurtuluş mümkün değil! Ya hep beraber mücadele ederiz ya da hepimiz git gide içine dolandığımız örümcek ağlarının kurbanı olmaya devam ederiz. Tamam, içinde doğduğumuz verili toplumda bize belletilen bakış açısını değiştirmek kolay değil, en kolay yaptığımız şey nefret etmek, en beceremediğimiz şeyse eğlenmek. Eyvallah! Ama bir durup düşünmenin zamanı hiç mi gelmeyecek? Hiç mi bizden tümüyle farklı düşünen insanların yaşamlarını anlamak ve onlara saygı göstermek için çaba sarf etmeyeceğiz? Kocaman bir dünyada muhteşem çeşitlilikte insanlar olduğunu, hafsalamızın almakta zorlanacağı değer yargılarının başkaları için gayet de sıradan olduğunu, tüm benliğiyle var olamayan insanların yaşamlarının zehrolduğunu, bunu yapmaya kimsenin hakkı olmadığını vs. kabullenmek bu kadar mı zor?

İşte bu minvalde anlatırdım, anlatırdım, anlatırdım. Sonra fark ettim ki anlatarak birilerini ikna etmek Gezi Parkı’nda eylem yapmaktan zor! Hiç kasma Bülent, tartışıp anlatmaya çalışmaktansa yap, tavır al, safını belli et, dostlarınla yan yana ol. Böyle yaptığında, “Yahu bu Bülent ne yapıyor! O iyi bir adam, ne işi var bu tarz insanlarla anlayamıyorum” ile başlayan kafa karışıklığının zaman içerisinde yerini daha pozitif bir değerlendirmeye bırakacağını düşünüyorum. Yani, hasbelkader sevilen ve saygı gösterilen kişiler olarak bütün samimiyetimizle kendimizi ortaya koyarsak, inanıyorum ki bunun karşılığını göreceğiz, daha çok insanı etkileyip daha mutlu bir toplum olabileceğiz. Engelliler.Biz sitesini kurduğumuz 2003 yılından bugüne dek edindiğim deneyim bana doğru yolun bu olduğunu söylüyor. Kolay değil tabii. Ama toplum değişiyor, birbirimiz hakkında daha çok şey duyuyoruz, aşina oluyoruz. Böyle başlayacak her şey... Mücadeleye devam.


Not: Bu yazı 25 Haziran Çarşamba günü SPOD'un düzenlediği Toplumsal Hayatın ve Hareketin Ötekisi Engelli LGBTİler panelinde yaptığım konuşmanın metnidir.
 
son zamanlarda engellilere yönelik nefretle konuşulan ve çok sık duyduğum bi cümle daha var : ''engellilere her hak verildi,....'' ve nokta nokta yerlere herkes kendini dolduruyor...
(yok ben emekli oldum hala çalışıyorum ama gözüm doymuyor ve engelli hakları acayip bir yerime giriyor demiyor bu sözde baba,eş,ve adam olacak MAL MAHLUK
ya da sözde kadın,anne ve eş olacak başka MAL BİR MAHLUK ta ''engellilere iş veriyolar Benim kocama iş yok'' diyor..kocan seni doyuramıyosa git sen de çalış, verilen engelli hakları senin o aç gözünüzü doyurmaz..
 
aslında önemli olan bedensel görme ya da işitme engelli olmak değil düşünsel engelli olmak
anadolu lisesi sınavını kazandığım sene babam:
-sen yorulma ben gider kaydını yaptırırım dedi ben de:
-tamam baba sen bilirsin dedim
aradan 2 saat geçti geçmedi bir telefon -oğlum gel
-ne oldu baba?
-okul müdürü senin anadolu lisesini kazandığına inanmıyor
-neden?
-görme engelli çocuk anadolu lisesini kazanamazmış :) güler misin ağlar mısın
elinde kazandığımı belgeleyen evrak olmasına rağmen benden evrak istedi ben de dolmuşa bindiğim gibi soluğu okulda aldım
al dedim müdüre hanım sana belge istersen şimdi beni okula alma bu kadar kıt düşünceli bir insan bir de müdür olmuş
ama okumak cahilliği alır eşeklik baki kalır sözü tekerrür etti bir kez daha
bizim bir görme engelliler spor kulübümüz var samsunda bir belediye başkanını ziyarete gittik turnuva öncesi bize destek olması için adam bize:
-körlerin ne işi var sporla evde otursunlar dedi
biz turnuvadan başarıyla dönünce vay efendim benim sporcum falan yağ çekmeler falan bu kadar yüzsüzlük olamaz
Allah insanı düşünme engelli etmesin
 
çok güzel özetlemişsiniz Bülent Bey, hele de verdiğiniz/verilen örnekler... :(
 
Sakat olan onların beyinleri. Hasta olan da kendileri!!!
 
Ye kürküm ye hesabı işte insanlar misal ben mağazaya gittiğimde hastalığımdan dolayı kimse ilgilenmez ama ben umursamam alacağımı alır hatrı sayılır para bırakınca bu sefer abi otur bi çayımızı iç diyenlerde oluyor insanın içine bakmıyorlar ya da bir ortama girdiğinizde ya deli oluyorsunuz ya ilkokul mezunu ya da okuma yazma bilmeyen cahil bir insan ne diyelim şimdi ölelim mi yani bunu yapanlarda misal okul konusunda lise mezunu insanlar misal ben üniversite mezunuyum deyince gözlerini şişirip yalan söylediğimi düşünüyorlar engelli olmak demek sanki okul okumana engel gibi davranıyorlar kendilerinden üstün olmamızı istemiyorlar neden mi düşünce şu ben tam halimle yapamadım bu engelli haliyle nasıl yapar düşüncesi hakim de o yüzden bu düşünce sadece üstünlük meselesi değil yedirememe meselesinden kaynaklanıyor aslında aynı seviyede olun olmayın mahalle baskısı tüm insanların beyninde oluşmuş bu imaj biraz zor değişir
 
bu çalışmanın bi benzeri de engelliler için yapılmalı ki farkındalık oluşsun...
...yapılsa bi engelli olarak bilirdim. kaldı ki bizim toplumda cinsiyetimiz bile yok sayılıyor. bu soru ve durumdan çok daha saçmalarına maruz kalıyoruz...
engelli olduğumu ne zaman farkettiğime gelince: cocukken kardeşlerime serbest olan bana gelince "dur, yapamazsın vs" denince yani engellenince...
...kendi yaşamlarımızda söz hakkımız da yoksa… Ben Engell(i) enenim iiri - Nurten Akta meraklısına konuyla ilgili yazım.

“Sakat” LGBTİ: Hepimizi Yuvadan Atmak İstiyorlar | Kaos GL Gey Lezbiyen Biseksüel Trans Eşcinsel Haber Portalı
 
Bülent, aile içinde çok şükür ki "yuvadan atma" böyle bir sıkıntı yaşamadım.
Fakat! çevremiz de o kadar bariz baskılara maruz kalıyoruz ki. Seyehat etme, kaldırım da yürüme, erişilebilirlik konusunda, iletişim konusun da vs.. Bizleri toplum içinde kabullenemiyorlar. Sanki biz olmasak ülke kalkınacak, uzaya mekik yollayacaklar, kansere çare bulacaklar da biz mani oluyoruz gibi bir tavır sergiliyorlar. Kendi yerli otomobilimizi de bizler yüzünden üretemiyorlar!
Kanunlarla verilen vatandaşlık haklarımızı bile kullanmamızı istemiyorlar. Saksıdaki çiçek misali evde oturmamızı, bazen sulayıp bazen de sulamayıp kuruyup ölmemizi bekliyorlar.
 
Çok güzel bir yazı sizi tebrik ederim Bülent Bey.

Tespitleriniz ve siteden harmanlayıp sunduğunuz örnekleri peş peşe okuyunca insanda asap kalmıyor.. Öfkeliyim!

Merhamet, anlayış ve empatiden yoksun insanlar yüzünden hem fiziksel hem ruhsal yönden sıkıntı çeken arkadaşımız için hayat, çok daha çekilmez oluyor :( Engel olamayacağımız tek şey karşı taraftır. Kimsenin duygu, düşünce ve davranışlarına müdahale edemeyeceğimiz konusunu kendi içimizde sabitlemeliyiz. Bu bireysel olarak kendimize yapabileceğimiz en iyi alışkanlık olacaktır.

Gönül ister ki Avrupa seviyesinde sosyal haklarımız olsun, engelliye ikinci sınıf yerine pozitif haklar tanınsın... Siyasi içerikli yazmak istemiyorum fakat yönetim bu konuda önemli (deyip geçeceğim ki her dönem için hep yanlış)... Yine toplumun bilinçlendirilmesi için gereken organizasyon sağlanarak farkındalık yaratılmalı...

Her toplumun kedine özgü bir karakteri var.. Düşünün ki, maalesef bayram tatilleri için "kaza bilançosu" adı altında tutulan kayıt sistemimiz var?! Kazaların ölümlü olanları ayrı yaralı sayısı ayrı.. Peki yaralıların bir sonraki hayatları, engel durumları?? Onların kaza öncesi toplumda hali hazırda çalışan, üreten, kazanan ve kazandıran bireyler oluğu hiç düşünülüyor mu? Engelleri ile toplumda kaldıkları yerden devam edebilecekleri konuşuluyor mu? hayatlarının bir sonraki sayfası haberlere taşınıyor mu? Biz unutkan, pik seviyesini görüp dip seviyesini düşünmeyen karakterli toplumuz (maalesef :( ). İnsan kıymeti bilinmeye başlandığında bizleri fark edeceklerdir umarım...
 
Bakın başımdan geçen bir olayı anlatayım ben size Sakat canım yapamaza örnek olur en azından ben liseye başladğım zaman neyse akrabamızın biri babama demiş ki serdar okuyamaz niye veriyorsunuz demiş liseyi bitirdim sonra Üniversiteyi kazandım ben bir başka akrabamız serdar yapamaz göndermeyin demiş ben üniversiteyi derece belgeleri alarak alt ettim iş bulamaz dediler 9 sene bankacılık yaptım şu an devlet memuru oldum evlenemez evlense de çocukları serdar gibi olur dediler sanki tıp profesörleri evlendim iki tane evladım var yani fark edilmek için cevap verip üzülmeye gerek yok yapın koyun önlerine istemeseler de fark etmek zorunda kalırlar rahat mahalle baskısını bana yapmaya çalıştılar onlar yapamaz dedikçe ben yaptım şimdi hedefim ehliyet almak onu da yapamazsın diyorlar neyse dün ki yazımda belirtiğim gibi çekememezlik durumu var bazı insanlarda ben bu halimle yapamadım bu nasıl yapar hali gülüyorum geçiyorum üzülüyorum ama yapacak bir şey yok onlar öyle ben böyle herşey gönlünüzce olsun
 
serdaruz;

Sizi gönülden tebrik ediyorum, güzel bir yaşam :)

Bahsettiğiniz bu çekememezlik konusunda katılıyorum size. Genelleme yapamasak da bir kısım insanlarda bu mevcut. Zaman zaman göz süzmeler bir kontrol bir hasetlik akıyor.. :) Yaşama sevincimizi takdir etmenin yanı sıra biraz kıskançlık katılabiliyor.. Tehlikeli olanı bunu dışarı vurup mahalle baskısına çevirenler. Zor olan hayatlarımıza böyle insanlar da eklenince, mücadele için bizlere de inatçı ve bencil olmak düşüyor.. Allah hepimizi iyilerle karşılaştırsın...
 
selma bide bek ekliyim kabul ederseniz PISKINLIK. bu cok onemli.herhese kulak asmamak gerek. olmayan yerlerde pikinlik iyi ise yarar. dunyanin kahrini engellimi cekecekti. olanaklarimiz icinde elverdigi kadar mutlu kahkahalarla yasayalim. moralimizi hicbirsey bozmasin.
 
İlk okul ortalarindaydim sene 1983 yaz tatili bitmis okulun ilk gunu aramiza yeni bir kiz ogrenci katildi.cift bastonlu iki ayaginda yurume cihazi olan ve yururken yere bakan, gulumsediginde insana huzur veren bakisi vardi.hayatimda ilk kez bir engelli gormustum devamli
Gozum ustundeydi bu duruma bir anlam verememistim.aklim almiyordu daha once baston kullanan amcalar gormustum onlarin ayagi kesikti bastonsuz yuruyemezlerdi fakat bu arkadasimizin ayaklari vardi.neslihan tenefuze cikmazdi, kantine gitmezdi, fazla yemez icmezdi, cunku wc ler ona uygun degildi.cocuk akli nerden nerden bilebilirdik, bana birgun iyilesek gibi gelirdi fakat sene sonuna kadar hep ayniydi.cok dua ettim sene sonu iyilessin ,okul musameresinde pamuk prensesi oynasin..olmadi.

Bu yazdiklarimin tam tersini dusunun o gunku sartlar neslihan icin uygun olsaydi, bizlerin yaptigini yapsaydi, pamuk prenses olsaydi
Biz onu engelli gormeyecektik.cocukluktan beri zihnimizde onlar hep engelli kaldi, ve sanki biz hic engelli olmayacakmisiz gibi.ben 20 li yaslardan sonra engelli oldum fakat cocuklugunu engelli olarak gecirmek sartlar ne kadar guzel olsada cok zordur.allah c.c engellilere sifa yakinlarina sabir versin.
 
8 milyon ( her yeni günde artış gösteren) sakat nüfusuna rağmen hala daha sadece kanunda tanınan pozitif ayrımcılığı bir bilinç noktasında yerleşik yaygın hale getirmeyen düzenin kendisi başta sakatken olumlu ümit veren iki kelam etmek ne mümkün.

LGBT li bireyler ile ilgili çekilen bir filmin festival gösteriminde bulunmuştum.Film MY CHİLD yani BENİM ÇOÇUĞUM'DU Filmin sonunda LGBT 'li ailelerin bireyleri ile yüzyüze soru cevap olarak konuşulacak bir bölüm vardı. Ben de kendi adıma sakat bir birey olarak söz aldım ve sizin yazınızın paralelinde bir konuşma yaparak aynı eksende problemler yaşadığımızı aynı ötekileştirmenin hedefi olarak toplumda hayat bulmaya çalıştığımıza değindim.
Sakatlığı içinden çıkılmaz bir sorun haline getiren şey sadece hastalıklı bakış açışıdır ve ülkemizde ne yazık ki bulaşıcılık konusunda çokta başarılı.
 
LGBT (Lezbiyen Gey Biseksüel Trans) ile sakatları aynı kefeye koymak doğru olmaz..LGBT olmak tercih meselesidir, sakat olmak sa farklıdır.Kimsenin yaşam hakkına mudahale edilemez ,isteyen bu memlekette özgür gibi yaşar, kanunlarımız buna musait ediyor fakat herkez seçiçidir yaşadagı semti ,oturduğu apartmanı seçmek zorundadır.çekirdek aile yapısı farklıdır, bugün bırak LGBT liye ev vermeyi, bekara bile ev verilmiyor.Bu yüzden herkez dengi ile aynı mekanda yaşamak zorunda, buna itiraz yok.Bügün sahnedeki BULENT ERSOY u alkışlarken, sokaktaki BÜLENT ERSOYA a sırtımızı dönersek bu ayrımcılıktır.
 
Faruk, "tercih" meselesi bence önemli değil ama, yine de bilgi olması açısından yazıyorum: LGBTİ olmak bir tercih değildir. Bir kişi neyse odur. Bu hiç bir şekilde değiştirilemez bir olgudur.

Burada önemli olan, kişinin olduğu şey için toplum tarafından ayrımcılığa maruz bırakılmasıdır. Yazımda da ifade etmeye çalıştığım gibi, sakat olmakla LGBTİ olmak arasındaki sosyolojik temel o kadar benzerdir ki, bir lgbti hikayesi alın, oradaki kişiyi "sakat" olarak değiştirin, kimse şaşırmaz.

Ve biz sakatların bu yaşanmışlıklar nedeniyle daha bir halden anlar olmamız gerektiğini, bu tür ayrımcılıklara karşı daha bir taraf kalabilmemiz gerektiğini düşünüyorum.
 
lütfen izleyelim, sizede tanıdık gelmiyor mu? paylasımını zevkle okudum,izledim özet: demek ki entellektüel anlamda düşünüldüğünde "ha engelli, ha engellenen...





bu çalışmanın bi benzeri de engelliler için yapılmalı ki farkındalık oluşsun...
...yapılsa bi engelli olarak bilirdim. kaldı ki bizim toplumda cinsiyetimiz bile yok sayılıyor. bu soru ve durumdan çok daha saçmalarına maruz kalıyoruz...
engelli olduğumu ne zaman farkettiğime gelince: cocukken kardeşlerime serbest olan bana gelince "dur, yapamazsın vs" denince yani engellenince...
...kendi yaşamlarımızda söz hakkımız da yoksa… Ben Engell(i) enenim iiri - Nurten Akta meraklısına konuyla ilgili yazım.

“Sakat” LGBTİ: Hepimizi Yuvadan Atmak İstiyorlar | Kaos GL Gey Lezbiyen Biseksüel Trans Eşcinsel Haber Portalı
 
Heteroseksuel sözcük anlamı karşı cinse ilgi duymak anlamından yola cıkarsak, doğanın kanununda bu var zaten, üremek çoğalmak insan nesli için olmazsa olmaz.

Hollanda daki gibi eşcinsel evliliğemi özeniyorsunuz, lud kavminin başına ne geldiyse eşcinsellik yüzünden gelmiştir, eşcinsellik islamda en büyük günahlar arasındadır.
 
büyük engelliler bi yana ilkokulda gözlük takıyoruz diye de alaylara maruz kaldık

eşcinselliğin bi kere günah olup olmaması önemli değil, kendi etrafınıza bi bakın önce kaç tane erkek arkadaşınız daha kaç yaşında başlayıp da evlenene kadar kaç kızla yattı kaç kızı internetten , mahalleden üniversiteden düşürdü , en namazında niyazında olanların bile böyle her hafta bi kaç kadınlar yatan arkadaşı var, bunlar günah değil mi , kızla yatma konusu arkadaşlar arasında hava atma populerlik meselesi iken sorun değil, neden mlllet kuranda sadece kişiler helal eşleriyle cinsel ilişkiye girebilir denirken böyle günahlar işleyen insanlar instagram kralı oluyor, böyleleri neden el üstünde tutuluyor, kendilerini bi bok sanıyorlar

kimse tercihlerinden ötürü öldürülemez şiddet uygulanamaz bunlar kanunlarla garanti altına alınmalıdır , dışlanır mı dışlanır farklı gözle bakılır mı bakılır yapcak bişi yok toplumsal bazı gerçekler var sen çıkıpta ben erkeklerle yatıp kalkıyorum dersen kadın-erkek düzeni olan bir dünyada sana hoop dur bakalım noluyo derler

yatak odası ilişkisi toplumu değil kişiyi bağlar. eşcinselliğin itici karşılanmasının sebebi bence türkiyedeki travesti mesleğidir. travestilik olmasa belki daha ılımlı yaklaşıbilinirdi daha kolay hak hukuk sağlanabilirdi. insanlar bence bu yüzden önyargılı
 
Burada şu soruların cevabı önemli:

Herkes kendi inancına/dünya görüşüne göre yaşamakta özgür müdür değil midir?
Güçlü olan birilerinin kendi doğrularını başkasına dayatarak onun yaşamını baskı altına alma hakkı var mıdır, yok mudur?
İnsanlar oldukları halleriyle ve kimseye bir zararları olmaksızın özgürce birarada yaşayabilmeli midir, yaşayamamalı mıdır?
 
senin anlattigin olay bilgili toplumlada demokrasinin iyi isledigidir patron.:eek: simdikilerin ileri demokrasi söylemiyle alakasi yoktur.
 
OturanBoğa;

Kesinlikle Bu sorusal yargılara katılıyorum.

Ayrıca tüm yazılanları okudum. Yaşanan bir çok sıkıntıları bireysel olarak ben de çok yaşadım. Ama hiç bir zaman mücadeleden vazgeçmedim.
Önemli olan bence kişinin kendini eğitmesi ve ne olursa olsun asla pes etmemesi. Tamam bazen insan çok bulanıyor ve zaman zaman hayatı pas geçiyor. Ama bu pas geçmeler arttıkça da kişi kendisini es geçiyor...

Hiçbirşey kolay değil . Toplumsal baskı ... Aile akraba baskısı ... fiziksel dışlanma .... vb vb ... maalesef değişmiyor. Bu yargıları değiştiremiyoruz. Ama en azından zaten zor olan hayatımızı daha da kendimize zorlaştırmamak...
 
Sevgili Bülent Bey kardeşim fikirlerinin nonoşlarla olan kısmı hariç tamamına katılıyorum. Nonoş işine bakış açısı daha doğrusu sakatlar ve nonoşlar konusunda çıkış noktası önemlidir.. Ben bu meseleye dini açıdan bakıyorum ve çıkış noktam dinim yani İslamiyet olduğu için de diyorum ki nonoşluk hiçbir zaman dinimizde hoş görülmemiş ve nonoşlara yani ibnelere toleranslı davranılmamıştır.. Sakatlık durumunda ise durum tam tersidir.. Daha teferruatlı yazmak istemiyorum zira yazarsam gereksiz bir tartışma ortamı oluşacak ve insanlar burada isteyerek veya istemeyerek birbirlerini incitecekler.. Ben sadece çıkış noktamı ve düşüncemi söyledim.. Öte yandan bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki ne ilk okulda, ne yatılı okuduğum TC.nin bir numaralı lisesinde ve ne de üniversitede ve hatta ne de iş hayatımda sakatlığımdan ötürü bir kez bile rencide edilmedim.. Ama biliyorum ki ben bu konuda şanslı idim zira karşıma veya ailemin karşısına asla cahil, kaba, saygısız ve vicdansız insanlar, daha doğrusu insan kılığındaki mahlukatlar, çıkmadı.. Lâkin senin de belirttiğin gibi olumsuz örneklere çok sık rastlamak mümkün.. Nonoşlar konusunda son birşey daha söylemek istiyorum elli tane evim olsa bir tekini nonoşa vermem, otostop çeken bir nonoşa rastlasam asla arabama almam, nonoş olduğunu bildiğim birinin cenaze namazını kılmam.. Zira ben hiçbir konuda asla nonoşlarla işbirliği yapmam, ama yapana da kolay gelsin, işiniz rast gitsin derim..
 
Engelli olmak nasıl bizlerin seçimi değilse homoseksüel olmakta onların seçimi değildir. Bu tamamen duygusal bir olaydır. Şöyle düşünün içinizde seçme şansı olsa engelli olmayı isteyecek var mıdır? Onlarında seçme şansı olsaydı eminim bir çoğu istemezdi. Kim horgörülmek,aşağılanmak ve dışlanmak ister ki. Bizler nasıl bir çok zorlukla karşılaşıyorsak onlar da bir çok zorlukla karşı karşıyalar. İzlemenizi tavsiye ederim


http://youtu.be/x_f5i6sY2oM
 
aslında toplumda eşcinsellerin durumu engellilerin durumundan daha vahim.
engelli bireyler bile nonoş tabiri kullanıp küçük görmüş,hastalık diyenler,lanetli diyenler falan....
gerçekten üzücü....
toplum içinde var olan ve yok sayamayacağımız bir topluluğa engelliler bile böyle yaklaşıyorsa;kendilerine yapılan farklı muamelelerden de şikayet etmemeli bence...
birbirimize saygı duymayı öğrenmeliyiz...
 
-------------------
 
Son düzenleme:
Onlarca eşcinsel arkadaşım var. Bazıları oldukları şeyi açıkça dile getiriyor, bazıları baskılarla baş etmeye çalışmaktan bıktıkları için kendilerini gizliyor. Hepsi de saygın, sevgi dolu, güzel insanlar...
Doğrusu ya alifatih1958, çok kırıldım senin yukarıdaki mesajını okuyunca. Üzüldüm. Dini öğretilerden dolayı eşcinselliği doğru bulmaman, uzak kalmaya çalışman vs. bir yanıyla anlaşılabilir bir şey. Ama senin yukarıdaki yazın bunu aşıyor. Kendince eşcinselleri aşağılamaya çalışan, onlarla alay eden dili kullanman, düpedüz ürkütücü düzeydeki dışlayıcı üslubun, bu apayrı bir şey. Bu sitede sakatlığıyla dalga geçilen on binlerce kişinin karşısındaki incitici figür gibisin.

ArTe, evet, dikkat çektiğin tezat önemli. Sadece, işin dinle ilgili kısmına girecek bilgim de niyetim de olmadığı için o kısma dair tartışmaya girmemeyi tercih ediyorum.
 
Bülent Bey kardeşim, bundan bir müddet önce Maliye’ye bir yazı yazmış idim ve sualime karşılık tek evet tek bir kelime dahi cevap verilmemiş olmasına karşın iki sayfalık bir cevabi metin yollanmış idi. Akabinde Maliye’nin bu cevabını üst mercilerine şikayet edince, bana ilk yazıyı gönderen yer, yani yazımın ilk muhatabı olan müdürlük, bu kez yarım sayfalık bir yazı yollamış ve sualime de net bir cevap vermiş idi. Geçenlerde bu kez bir başka devlet dairesine bir yazı yolladım ve tarafıma net bir üslupla cevap verilmesini istedim.. Bu misalleri şunun için aktarıyorum: kimi şahıs veya kurum iki sayfa üç sayfa yazı yazar veya saatlerce konuşur ancak ne yazdığı onca sayfa yazıda, ne de konuştuğu onca dakikalarda meseleye dokunmaz, laf ebeliği yapar, sözü dolaştırır durur yani lafı eveleyip geveler ama neticeye gelmez. Ben ise lafı dolandırıp durmaktan haz etmem,düşündüğümü net bir şekilde ifade ederim.. Bu üslup kimileri tarafından yanlış anlaşılıp kırıcı bulunabiliyor, tıpkı senin bulduğun gibi..Ben nonoşları aşağılamıyorum,kendi hayat ve yaşam tercihleridir ama nonoşlardan ve yaşam biçimlerinden hoşlanmadığımı lafı dolandırmadan belirtiyorum sadece.. Dini hassasiyetlerimden ötürü hoşlanmadığım için de her şekilde ve ortamda kendilerinden uzak kalmayı tercih ettiğimi ifade ediyorum.. Bir misal vermek gerekirse farzı mahal nonoşlarla biz sakatların beraber düzenleyeceği bir etkinlikte mesela asla yer almayacağımı da belirtmiş oluyorum.. Onlar için yapabileceğim tek iyilik Allah’ın kendilerini ıslah etmesi yönünde dua etmek olacaktır zira tövbe kapısı son nefese kadar her zaman açıktır.
Öte yandan mukaddes kitabımızda bu konuda bir hüküm bulunmadığını belirten arkadaşımıza naçizane tavsiyem Lut Kavmi ile ilgili bölümleri okumasıdır.
Hepiniz sağlıcakla kalın..
 
Aşagilamiyorum diyorsunuz fakat nonoş demeye devam ediyorsunuz. Bu kelime zaten yeterince asagilar niyelikte.
 
Üst Alt