Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

AB: 'Engelliler için şunları yap!'. TC: 'Gerek yok' [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
676
Mesajlar
58,529
Reaksiyonlar
944
AB: "Engelliler için şunları yap!"
TC: "O kadara gerek yok, şu-k-kadar yeter!"
  • Ayşe Önal: "... sizin için yaptıklarını iddia ettikleri her şeyi aslında AB tarama sürecinde mecbur tutuldukları için yapıyorlar, ama onun bile içini boşaltıyorlar."

    ____
    Türkiye’nin en büyük sessiz çoğunluğuna (özürlülere) mektup
    Ayşe Önal

    3 Nisan 2007, Salı


    Çoğunuz bu mektubu okuyamayacaksınız, zaten okuyabilseydiniz şu anda içinde bulunduğunuz durumda olmazdınız. Siz etinden sütünden yününden yararlanılabilecek en elverişli çoğunluksunuz. Nasıl olsa bir gücünüz bir itibarınız da yok toplumda..
    Size yalan söylüyorlar. Sizden bilgi gizliyorlar ve sizi siyasetteki makamları ve hayattaki itibarları merhametliliğin kullanma tahtası yapıyorlar.
    Size ülkenin insan çöplüğü muamelesini layık görenlerin, kamuoyuna karşı sizi en yüce makam koltuğunda oturtmuş gibi davranmaları canınızı yakıyor mu? Fakat kızmayın lütfen, nasıl size yaptıklarını nasıl söyleyebilirler ki!
    Siz işgal edilmiş bir gecekondu arazisinden çok daha fazla rant getiriyorsunuz. Bu toplumda akraba evlilikleri, siyasal şiddet, günlük şiddet, trafik kazaları, bebek sağlığı ihmalleri yeryüzünün en yüksek toplumlarından biri..
    Size binlerce yalan söylediler ama ben sadece birini hatırlatmak istiyorum. Avrupa Birliği Tarama Sürecinde siz sizi yönetenler tarafından değil kendi ülkelerindeki özürlü insanları toplumun en imtiyazlı kişileri haline getirenler tarafından hatırlandınız. Sizi hatırlayanlar kendi dillerinde İngilizce olarak sizi yönetenleri sizin hayat şartlarınızı düzeltme konusunda mecbur bıraktılar. İmzalar attırdılar. Sizi yönetenler ise imzaladıklarını anlamayın diye size tercüme bile etmediler. Sizin için oturup ben tercüme ettim. Ama elbette en acı olan bu değil. Avrupa’da ki insan refahı standartlarını iyi bildiklerini iddia edenler bile size ait yaptırımlara bakmamışlar, haberleri bile yok.
    Ayrıca sizin için yaptıklarını iddia ettikleri her şeyi aslında AB tarama sürecinde mecbur tutuldukları için yapıyorlar ama onun bile içini boşaltıyorlar.
    Nasıl mı? Avrupa Birliği görüşmelerinde sizin müreffeh yurttaşlar olmanız için mecburen imzaladıkları haklarını vermek için sizin yüzde doksan sakat olduğunuzu ispatlamanız gerek. Nasıl ispatlayacaksınız?
    Çocuk felci filan geçirmişseniz, (üstelik çocuk felci tamamen size zamanında aşı yaptırmayan devletin sorumluğudur) hiç koşturmayın hastanelere. Sakatlık kapsamına bile alınmazsınız. Devletiniz sizin tekerlekli sandalyeleri alıp yolsuzluk yapacağınızdan emin. Onun için yıllarca çok böbürlendikleri annelerinizin bu kez sırtlarında odun denkleri yerine siz sakat çocuklarınızı taşıması milli aile değerlerini güçlü kılıyor. Avrupalı bir gavur bunu yapar mı?
    Bunların görmezden gelemeyeceği kadar vahim sakatsanız, size yüzde elli değil 49 verecekler ellerindeki ırkçı cetvele bakıp, böylece size bakan aileniz bir puan farklı dört yüz milyon olan yardımı alamayacak.
    Eğer sakatlık derecenizi yüzde doksandan yukarı çıkamıyorsanız bu durumda ne özürlü araçları satın alırken hakkınız olan vergi indiriminden yararlanabilirsiniz ne AB’nin dayattığı özürlü tanımına girebilirsiniz.
    Sizde bir hayat biçimi olarak özürlü olmayı seçerken kendinizi devletinizin kurallarına uygun şekilde sakatlasınız bunlar olmayacak değil mi canım kardeşim? Mesela sol bacağınızı mayına basacağınıza sağ bacağınızı bassanız cetvel metvel hiç uğraştırmayacaktınız devletimizi..
    Size Hıristiyan Kulübü AB'nin, Müslüman ülkenin siz özürlü yurttaşları için hükümetimizi imzalamaya mecbur tuttuğu tarama süreci raporunu sunuyorum.
    Türkiye-Avrupa Birliği (AB) engellilerle ilgili tarama süreci raporuna ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz [/quote]
 
aman ayse onal sen ne yaptin oturuyoduk yerimizde
 
KANUNLAR UYGULANMAK İÇİN ÇIKARTILMIYO Kİ
BİZLER BİRLİK OLMADIKÇA SESİMİZİ HEP BİRLİKTE ÇIKARTMADIKÇA
ONLARIN İNSAFINA KALLIRIZ. :roll:
 
Açıkcası son derece doğru ve gerçek bir tespit bu.

Acaba gerçekten engelli arkadaşlarımız; bakın ne güzel kanunlarda çıkıyor, bundan sonra her şey daha güzel olacak gibi bir düşünceye mi kapıldı?

Zaman zaman inanmak istediğimizde her hangi bir şeye gözümüzün önündeki bazı şeyleri görmemezlikten geliriz. İnsanın doğasında var bu. Ve yıllardan beri sakatlıkları nedeniyle ayrımcılığa uğrayan insanlarımızda ister istemez kendi içlerinde yaşamaya mahkumken, birilerinin bizler için yaptıklarıyla idare etmeye çalışırız.

Birileri bizler için bir şey yaparsa eksik yapar. Güdük bırakır herşeyi. Bu sebeple engelli arkadaşlarımızın var olan gerçekleriyle savaşması gerekir.İnsan hakları kapsamında gerçek anlamda eşitlik ilkesini özümsemek ve arkasında olmak gerekir. Buna önce inanmamız, sonra da arkasında olmamız gerekir.

Bizim gibi sosyal devlet olamayan ülkelerde işler, işte böyle yürür.Gerikalmış bir ülke olduğumuz gerçeğini anlamaya çalışalım.Dünyada gelişmiş ülkelerde yok olmuş çoğu hastalıklarla hala mücadele etmeyi öğrenememiş bir ülkeyiz biz.

Sakat bırakan hastalıklardan söz ediyorum. Ayşe Önal çocuk felcinden söz etmiş. Ben lepra yani cüzzamı da ekleyeyim.

Son derece basit bir hastalık olmasına rağmen, ve tedavisi çok ama çok kolay bir hastalık olmasına rağmen hala bu hastalıkla mücadele ediyoruz. Dünya da görülmeyen bu hastalık bizim ülkemizde bir şehri içine kolaylıkla alabiliyor.

Farkına bile varmadan insanlarımızın kör olmasına, parmaklarının kopmasına ve sakat kalmasına neden olabiliyor.

Kısacası kimse bizler için bir şey yapmıyor. Çünkü inanç yok herşeye rağmen insan haklarına, eşitlik kavramına.
 
Aslında engelliler yasası gizlenmiyorki. Tam tersine AK parti geçen sene Ayşe Önalın yazdıklarını anlatan birde kitapcık çıkartmıştı.
Bence sorun başka.
Hükümet haklarımızı gösterip ama vermiyor. Bu daha kötü bişe olsa gerek.
Tutumlarından şunu anlıyorum ben. Borcumuz borç. Ne inkar edirik ne de veririk.
Bir eller göğüsleri üzerinde engelli kişilere, şunu yapacaz, bunu edecez vaatlerinde bulunurlurken, masanın altındaki diğer elleri kimbilir nerelerinin üzerinde duruyor :)
 
Evet, türkiyede insan hakları ve sosyal devlet olma yönünde çıkarılan yasaların Avrupa birliğiyle uyum sürecinde ve A.B nin dayatmasıyla çıktığı bir gerçek.

Dolayısıyla zorla çıkartılan bu yasalarda samimiyet aranamayacağı içinde hükümetler eksik gedik çıkarılan bu yasaların uygulamasını dahi dikkate almıyor bir nevi komşular alış verişte görsün davranışı.

Her nekadar hükümetler biz bu yasaları A.B istediği için değil Türk halkının refahını artırmak için yapıyoruz desede ne hikmetse müzakereler başlamadan da bu yasaları çıkarma yönünde bir adım atılmıyor.

Benim şahsi kanaatim şu türkiyedeki hükümetler üzerinde sosyal devlet olma ve insan haklarının yasalarla güvence altına alınmasını sağlama yönünde en büyük rolü A.B üstleniyor

Cünki halk olarak yeterli örgütlenmeyi sağlayamadığımız için bizlerin bir yaptırım gücü yok demokratik toplumlarda sivil inisiyatif amiyane tabiriyle hükümetleri öttürür bizim öttürme gücümüz olmadığından hükümetler öttürüp duruyorlar. :wink:
 
Ayşe Önal’ın bu eleştirisine katılıyorum.

1- Sakatlığı olan kişilerin sorunlarını gidermek için atılan adımların hemen hepsi, kulaktan-kulağa oyununda son oyuncun söyledikleriyle baştaki oyuncunun söyledikleri arasındaki aynı(sız)lık gibi oluyor. Bir yasa/düzenleme çıkıyor, bir bakıyorsunuz hemen ardından o düzenlemenin tam karşısında bir yasa ve düzeltme daha yapılıyor!
Ör. Özürlüler Yasası’nda Özürlü Kimlik Kartı’nın bundan böyle yerel yönetimler tarafından verileceği söyleniyor, aradan kısa bir süre geçiyor, bir de bakıyoruz ki Özürlü Kimlik Kartı yürürlükten kaldırılmış. Öğreniyoruz ki AB uyum sürecinde “sakatlarla ilgili veri tabanı oluşturun” denmiş, Bizimkiler de bu kartı kaldırıp sakatlığı insanların nüfus cüzdanlarına işlim/damgalayayım diye düşünmüşler.
Ör. Yasada Bakım Hizmeti ödeneği öngörülüyor (AB öyle istiyor çünkü), bizimkiler yasa yapıyor: “sadece sosyal güvencesi olmayanlar yararlanır”... Aradan kısa bir süre geçiyor ve yeni düzenleme geliyor: “ayda 270 liradan az geliri olanlar yararlanır”.
Ör. Emlak vergisinden muafiyet getiriliyor (AB dedi çünkü), 2006’da uygulanıyor. 2007 için gazetelere yansıyor: “emlak vergisi muafiyeti kaldırılacak. Maliye bakanlığı öyle istiyor...”. Sonra biraz zaman geçiyor, bakıyoruz ki muafiyeti kaldıramamış maliye bakanlığı. Ne yazık ki AB var!

2- Düzenlemeler yapılırken hiçbir sivil toplum örgütü ya da devlet kurumu birarada çalışmıyor! Herkes aynı konuda farklı yerlerde farklı şeyler söylüyor ve sonuçta çıkan şey hep eksik ve yanlışlarla dolu oluyor. Yani ortada bir koordinasyon yok.

3- Özürlüler İdaresi Başkanlığı diye bir kurum var. Ama bu kurum ne yapar kimse bilmiyor! Kendileri içerde bişey pişiriyor ve önümüze koyuyorlar. Yersen! İnternette muhatap olabilecek tek bir e-posta adresleri bile yok. Bir tek bilgi edinme birimi var, oradan da bi bilgi alabilene aşk olsun! Hiçbir konuda internetten görüş almıyor ve sivil toplumun düşüncelerine karşılık vermiyorlar.

4- Yasal düzenlemeler yapılırken neyi kıstas aldıklarını bilemiyorum doğrusu. Sakatlığı olan kişilerle ilgili temel bir yasa olsun diye bi yasa çıktı, ama yasanın nasıl ve kimler tarafından ortaya çıkarıldığı belli değil. Değil, çünkü o dönemde Lokman Ayva bir yasa, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu başka yasa, Özürlüler İdaresi Başkanlığı başka yasa metni hazırlamıştı. Kim hangi ülkenin yasasından yararlandı belli değil! Oysa önümüzde Amerika ve AB ülkelerinde enfes örnekler vardı. Bizimki o yasaların yanında lise dönem ödevi gibi kalıyor!

5- Neden Amerika’yı yeniden keşfediyorsunuz! Neden bize örnek teşkil edebilecek olan Amerika, İngiltere, Almanya, İsveç, Danimarka, AB engelliler yasasını ve oradaki düzenlemeleri Türkçeye tercüme etmiyor ve bizlere karşılaştırma fırsatı vermiyorsunuz?! Neden Atatürk’ten beri virgülünü bile değiştirmeden Avrupa’dan yasa alıp ülkemizde yürürlüğe koyuyoruz da, iş sakatlığı olan kişilere gelince bunu yapmıyor ve kendimiz bişeyler uyduruyoruz!?

6- Hadi AB dedi diye yapmıyoruz diyelim... O zaman basbas bağırıyoruz “otomobil kullanırken şu-şu sorunlarımız var” diye, neden buna bir Allahın kulu da çıkıp karşılık vermiyor? İlla AB’den mi gelmeli talimat?! Neden onlar “duy” demeden sesimizi duymuyorsunuz? Neden Özürlüler İdaresi Başkanlığı çıkıp da bir açıklama yapmıyor?!

7- Özürlüler İdaresi Başkanlığı bir çözüm yeri midir, yoksa laf geçiştirme yeri mi? Bu güne dek çeşitli konularda onlarca defa ben yazmışımdır, yüzlerce defa başka arkadaşlar... “şu şu sorunumuz var, nasıl çözerim” diye. Ya cevap gelmemiştir, ya da “ne yapalım böyle” mealinde (saçma sapan) cevaplar gelmiştir. Sakatlar konu olunca söyleyecek sözü bu kadar mıdır bu kurumun?

Hasılı, iyi ki AB var ve bizi iteliyorlar. Yoksa bizden töbe bişey olmaz!
İddia ediyorum! Ülkemizde sakatlığı olan kişilerle ilgili olarak inanılmaz bir “saldım çayıra mevlam kayıra” düzen(sizliğ)i var ve yapılan 100 düzenlemeden 99’u eksik, yanlış ve konuya hakim olmayanların hazırladığı metinlerden oluşuyor. Ve yine iddia ediyorum, bu düzenlemeler taslak halindeyken Özürlüler İdaresi Başkanlığı’na ait web sitesinde yayınlansa ve kamuoyunun görüşüne sunulsa, kalite kat be kat artar ve sorunlarımız çözülür.

Sahi, AB’ye desek de onlar dese bizimkilere: “Sakatlarla ilgili düzenleme yapacak her kurum oluşturduğu taslağı Özürlüler İdaresi Başkanlığı’na göndersin, Başkanlık konuyla ilgili gelişmiş ülkelerdeki uygulamaları Türkçeye çevirsin, eş zamanlı olarak tüm bu taslak ve örnekleri web sitesinde yayınlasın, kamuoyunun görüşleri alınsın, değerlendirilsin ve ilgili kurumlara gönderilsin
Olmaz mı!
Var mı AB’de tanıdığı dayısı olan!?

***
Bence hükümet AB sürecini işlettiği için başarılı. Ama uygulamada büyük eksiklikleri var. Hala sakatlar sözkonusu olduğunda "iyilik yapmak" güdüleriyle hükümet ediyorlar. Oysa ortada iyilik isteyen yok. İnsan hakları temelinde, ayrımcılık karşıtı politikalar üretilmesini ve sorunlarımızın çözülmesini bekliyoruz...
Evet, süregelen bürokrasiyle zor bu işler... Ama hükümet çözmezse kim çözecek bu sorunları...
İlk adım olarak yukarıda yazdığım öneri koordinasyonu ve çoksesliliği sağlar diye düşünüyorum.
 
Engellilerle ilgili gelişmeleri bizim hükümetin AB müktesebatına uyum sağlamak için yap"mış" olmak amacıyla gerçekleştirdiği kesindir.

Ancak Ab nin bu konuda engellilere yönelik uygulamalar nedeniyle hükümetimize herhangi bir ciddi baskısı falan da yoktur.

Siz hiç AB nin, hükümetin engellilerin sosyal hayata kazandırılması, eğitim,sağlık ve istihdam konusunda anayasal haklarının tevdisiyle ilintili olarak sıkıştırıldığını, görüşmelerin bu yüzden askıya alındığını falan duydunuz mu?

Böyle birşey duyamazsınız. AB parlementerleri cezaevlerindeki teroristlerin "insan haklarına" gösterdikleri duyarlılıkları memleketimizdeki milyonlarca engelliye göstermezler.

Tıpkı ülkemizde olduğu gibi onların değerlendirme listelerinde de son sıralarda bulunuyoruz. Çünkü onlar, evet, engelli haklarına duyarlıdırlar ama maalesef tıpkı tüm diğer konularda olduğu gibi sadece kendi engellilerinin haklarına...

Bu söylediklerim evet genelleyici i,fadeler ama gerçeği kapsıyor. Bugüne kadar ülkemizin ötekileştirme mekanizmasının en büyük kurbanı engelliler oolmasına rağmen ülkemizdeki gelişmelere "çok duyarlı" olanlar maalesef bu konularda hep üç maymunu oynuyorlar. Çünkü engelliler dağa çıkıp silahlı eylem yapamayacaklarına ve dahası stratejik olarak bölgenin genel politikalarına yönelik kullanılabilecek stratejik öneme sahip bir azınlık olmadıkları için gösterilen destek de haliyle göstermelik olmakta...

AB nin duyarlılıkları işlevseldir; evrensel değil. İşte mesele evrensel duyarlılıkların gereği olan icralarda bulunmak olmayınca olacaklar bundan ibarettir. tıpkı bizim hükümetin yaptığı gibi.

Hükümetin sorunların çözümüne yönelik takındığı bu "mış" gibi yapma hali aslında onların engelliye ya da kısaca insan dediğimiz canlıya bakışlarının aynası durumunda. Özürlüler idaresi başkanlığının nasıl olupta sorunların çözümünde kaynak/merkez rol almayışının sebebi de bu durumdur.

Düşünebiliyor musunuz, bizler burada günlerdir çırpınıyoruz. Araç konusundaki mağduriyetimizi dile getiriyoruz. Hükümet medyada çıkan haberler üzerine çıkıpta "yahu arkadaşlar böyle bir sancınız varmış, sizi bir dinleyelim ve gerekirse bu konuda sizlerde bize yardımcı olun ve hepbirlikte bu işi çözelim" demiyor. Sağda solda "biz engelliler için şunu yaptık, bunu yaptık" diye atıp tutmayla olmuyor demek ki...

Türkiye gelişiyor. Farkında değiliz ama bizler usulca yaşlanıyoruz. Artık bir çoğumuz kendine genç diyemiyor. Zaman büyük bir umursamazlıkla ömrümüzü yiyip bitiriyor. Zaman akıp giderken ülkeler hızla gelişiyor. 20 yıl öncesinin bazı fakir ülkeleri şu anda bizim kişi başına düşen milli gelirimizi ikiye katlamış durumda. Bu ülkeler insanlarına da büyük bir refah sağlıyorlar. Oysa bizim ülkemizde hükümetin tavrı hep şöyle; " bu ülkede bu daha önce var mıydı? Yoktu biz yaptık...Bu ülkede bir engelli kanunu var mıydı? yoktu biz yaptık...Maaşlarınız ne kadardı? Onları biz bilmem kaç kat arttırdık..." Bu cümleleri sık sık duyuyoruz. Çünkü bizi 'elimizde olmayanlarla' korkutup ikna ediyorlar. 'Olması gereken' kimsenin umurunda değil.n Yani bir tür "ölümü gösterip sıtmaya razı etme hali"...

Ülkeler gelişiyor. Ve bu gelişmelerin gereği olarak o ülkelerin halkları bu gelişmeden payını alıyor. Bu şu demektir. Engellilere üç kuruş verip "işte verdik" demek kurtuluş olmamalıdır. Engelliler insanca bir hayat yaşayabiliyor mu?Cevaplanması gereken soru budur. Yoksa eskiyi ikide bir önümüze sürüp "eskiden böyleydi şimdi böyle" demeyi çok karaktersizce bir manevra olarak değerlendiriyorum. Eski tabiki şimdiden daha kötü olacak. Hayatın diyalektiği bu. Bu hükümet değil hangi hükümet gelirse gelsin bir takım iyileştirmeler yapılmak zorunda. Bazı gelişmeler konjoktürle ilintilidir; yani hangi hükümet gelirse gelsin koşullar bazı gelişmeleri mecbur bırakırlar. Örneğin hükümetimizin çok övündüğü "Engelliler Yasası" bunlardan biridir. Bu yasanın zamanı çoktan gelmişti. Hangi hükümet gelirse gelsin bu kanun çıkacaktı. Keza bu kanunun çıkması için muhalefet partisi de ciddi bir uğraç vermiştir.


Burada bir yaklaşım hatası var. Zaman geçtikçe hayatımızda bazı gelişmelerin olması kaçınılmazdır. Ancak ben bir engelli olarak insan gibi yaşama standartlarına doksan yaşıma geldikten sonra sahip olmak istemiyorum. Bütün gençliğimi engellenerek, ötekileştirilerek yaşayıp hayatımın son dönemlerinde belli standartlara erişmek cinayetin farklı bir türüdür. Cinayettir çünkü bana göre bir insanın yokedilmesiyle yoksayılması arasında özde çok fazla bir fark yoktur. Her iki mantıkta da bir yoketme hali vardır. Bir insanın hayatını elinden almak onu evinden dışarı çıkamaz hale getirmekle de mümkündür. Dolayısıyla hükümetin bu hakkı yani devam eden bir yaşama hakkı gaspını, derhal durdurması gerekir. Yoksa küçücük haklar vererek şimdi "şimdi evinin bahçesine çıkabilirsin, şimdi sokağa çıkmana izin veriyorum, şimdi sana karnını doyuracak kadar ekmek parası veriyorum, eh şimdi sana falanca yerde okula gitme hakkı veriyorum, bak şimdi sana çalışma hakkı veriyorum...." anlayışıyla hareket ederek gaspedilen hakları gıdım gıdım ömrümüzün sonuna doğru belli bir kabuledilebilirliği yakalayacak şekilde verilmesi kabul edilemez.

Kimin hakkını kimden saklıyor ya da kimin hakkını kime veriyorsun? Gaspettiğin hakkı vermekten başka öçaren yok. Yani engellilerin gaspedilen haklarını "ucundan azıcık" anlayışıyla verip bunun bir de havasını basıyorlar. Bunun kabul edilmesi imkansız.

İşte bu araba konusu da benzer nitelikte. Devlet bırakın ÖTV yi KDV alırken bile bence adalete aykırı birşey yapıyor. Üç kuruş biriktirip hayata karışmak isteyen insandan sen hangi hakla hangi adalet anlayışıyla tutup vergi alırsın? Devletin görevi engelliyi hayatın içine katmaktır; onu hayatın içinden koparacak engeller koymak değil....Ha diyeceksin ki parası olan engelliler de var. O zaman yap devlet olmanın gereğini. Her haltı biliyorsun da bunu mu bilmiyorsun. Üç kuruş alacağı olduğu zaman insanlara kırk takla attıran devlet mekanizması parası olan engelliyle olmayanı ayırt etmeyerek ihtiyacı olan engellilere haksızlık yapma lüksüne sahip midir? Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? Bakın bu kafa araçlarımızın plakalarını damgalayarak da aynı tavrı sergiliyor. Yani birileri üçkağıt yapmasın diye hepimizin arabasına bir sakat etiketi yapıştırıyor. Kendisinin basiretsizliğini, yani suçu önleme konusundaki yeteneksizliğini hepimizi cezalandırarak örtmeye çalışıyor. Oysa hani hukuk da 'suçun kişiselliği' ilkesi vardır. Yani suç işleyen bunun cezasını çeker. Bu yüzdip başkalarını cezalandıramazsınız.

Bu cezalandırma olayı öyle saçma boyutlara ulaşmış durumdaki bunun en güzel örneklerinden birisi araçların motor hacimleriyle ilgili kısıtlama. Önceki hükümetler sağolsun bazı oto galerileri engellileri kullanarak yamuk yapıyor diye tutmuş araç alımlarında ve ithallerinde motor sınırlaması getirmiş. Ama daha hesaplı olması için diyelim bir dizel araba alacak olsanız bu sınırlama nedeniyle alamıyorsunuz. Çünkü hiçbir dizel araç bu limitlerin altında değil. Burada olduğu gibi daha onlarca saçmalık hep asimetrik bir anlayışın ürünü. Yani tek taraflı, anlamaya ve diyaloğa dayalı olan değil aksine uygulatmaya ve monoloğa dayalı bir anlayış...

Bu uygulamaların reelde ne gibi sonuçları olduğu üzerinde bir duyarlılık sözkonusu değil. Yani buradaki duyarlılık hep o mış gibi yapmanın sonucu. Yani duyarlılık 'duyarlılık sergilemeyi' içeriyor ama bu sergilenen şeyin gerçekten duyarlılık olup olmaması çok da önemli değil. Yani araç muafiyeti var ama bu muafietin sağladığı indirimi sakat kişi aracı satarken ondan tahsil edince bu duyarlılık olur mu sorusu çok da önemli değildir. Yani ortada sergilenmiş bir "duyarlılık" var, gerisi de çok önemli değil. Bunun aslında bir işkence olması da....


Kısaca dostlar dünya da ve ülkemizdeki gelişmeler asla bizlerin hayatlarını değiştirmek için yeterince kullanılmıyor. bize gösterilen destekler hep göstermelik olmaktan öteye gitmiyor. Hayatı son derece alt standartlarda yaşaması gerektiği konusunda ikna edilmiş insanlarımız kendilerine verilen kırıntılar karşısında "ağalarına" şükretmeyi borç biliyorlar. Oysa o kırıntıları veren eller bizim haklarımızı gaspeden eller aynı zamanda. Birçoğumuzu evlere tıkayan, binaları engellilere uygun şekilde inşa edilmesi için denetlemesi gerekirken bunu yapmayarak bizi sayısız zorluklarla karşı karşıya bırakan ve hakkımız olduğu halde devletimizin sosyal görevleri gereği bizlere vermesi gereken destekleri kısan hep aynı kişiler. Bu insanlar bizlere verdikleri kırıntılarla bizleri memnun edemeyeceklerini bilmek zorunda. Çünkü bu ülke bizim ve bu ülkede bizim de en az onlar kadar hakkımız var...

İşe bu yüzden hükümete sesleniyoruz; Artık yeter! O semirmiş ellerinizi boğazımızdan çekiniz...
 
Maalesef bizim ülkemizde hemen hemen her kesimde olduğu gibi engelliler tarafından da verilen eksik gedik bu haklar büyük bir lütufmuş gibi algılanıyor bunun lütuf gibi algılanmasındandır kimse bu yasaları sorgulama eksiklerini gediklerini dile getirme konusunda fazla ileri gidemiyor nede olsa bize yapılan lütuf.

Ha bide şunu yaptık bunu yaptık söylemi var bu sözleri her duymanda kulakları çınlasın altı kere gelip yedi kere giden mümtaz şahsiyet aklıma gelir oda aynı yöntemi uygulardı siz bu ülke için ne yaptınız diye bir soru sorulduğunda beni zekâsına hayran bırakacak bir tavırda on onbeş yıl öncesine gider ve türkiyenin bu süreçte milli gelirinde asfalt yol yapımında okul sayılarındaki artışda v.s bir yığın artışı sayıp dururdu dinleyende yaw hakke ten biz ne kadar yol kattedmişiz de haberimiz yok der.

Ama bir Allahın kuluda çıkıp yahu kardeşim bırak kendi içinde bir değerlendirme yapmayı bu on onbeş yıllık süreçte dünya nerden nereye geldi sen onları söyle bizim yarışımız kendimizle değil dünyayla olmalı bizimle aynı seviyede olanlar bizi beşe ona katladı sen onlardan bahsede demezdi.

Şimdi ALLAHA şükür ki bu anlayıştan yavaş yavaş uzaklaşıyoruz hak arama ve verilen hakları değerlendirme bağlamında kendi içimizde bir değerlendirmeden ziyade gelişmiş batı ülkelerindeki uygulamaları göz önünde tutmaya başladık.
 
hangi hükümet gelirse gelsin hepsinin yaklaşımı böyle olacaktır. bu zihniyetler böyle oldukça. toplum böyle düşündükçe... sistem böyle oldukça...

yanlış anlaşılmamak için baştan söyleyim baştaki hükümeti savunan biri değilim. kim koltuğa oturursa otursun farklı birşey çıkacağını sanmıyorum ben. çünkü başta dediğim gibi toplum değişmemiş...sistem aynı...
...
burası engelliler sitesi. açılan başlıklarda en çok ilgilenilen konulara bakınız...
en büyük gümbürtü hrant başlığında koptu. herkes yazdı. atılanlar oldu. kutuplar oluştu. cebheler...
engelliler meselesinin çok ciddi olarak ele alındığını ve bunun için uğraşıldığını sanmıyorum ben işin açıkçası. insanımız böyleyken hükümet yürür mü?
biz hep aynı açıdan bakıyoruz meseleye... haksızlıklar ortaya konduğunda herkes kendi açısından bakıyor. kendi önceliklerine bakıyor.
halbuki zulum, hep tek millettir...zulum; cins mins, din min, ırk mırk tanımaz... o yüzden hep başarılıdır... bizim gibi saflar da ırk, cins, din min ayırır...
............................
engelliler dışarı çıkabiliyor...
engelliler rahat alış veriş yapabiliyor...
engelliler nerde sorun yaşıyor ki?
herkes evinde mutlu. geziyor dolaşıyor. sizi mutsuz gören mi var?
sinemaya gidiyorsunuz. tiyatroya gidiyorsunuz. yemeklere çıkıyorsunuz...
herşeyiniz elinizde önünüzde... daha ne istiyorsunuz ki?
ırakta türkler çekiyor. bundan daha mı önemli bu konu?
ermeni soykırımından daha mı önemli?
eşcinsellik kavgalarından?
ya da türban laiklik meselerinden?
siyasi ideolojik konular gundeme gelince hareketlenmiyor musunuz?
kavga etmiyor musunuz bu yuzden?
bu ulkedeki herkes böyle... kim aç diye kim insanca daha güzel bir yaşam için kavga verir ki?
aç değilsiniz sokakta değilsiniz?
siz şükrederken başkaları da şükreder tabi ki...
tartışma olsun laf yetiştireyim diye kim burnundan kıl aldırır burda?
sanmam ben. gidecek bir sol taraflı, engelli dindar biriyle aynı safta engelliler için saf tutacak ha! kim inanır buna?
eşcinsellerle saf tutulur dindarlarla tutulmaz...
insanlar sizdense el verilir ancak... sizden değilse hepsi bence mavra palavra be...
kim bu konularda samimi ki?
kim olursa olsun sizler, hak ediyorsa hiç tasvip etmediğiniz bir düşünce adamı için ugraşır mısınız? sanmam...
ille doğrusu doğrunuza uyacak...
muhalefet partileri hükümete çatma derdinde... engelli umurunda mı?
şu an herkesi cumhurbaşkanı seçimleri ilgilendiriyor hepsi bu...
geçecekler bu arada bu yazıları görecekler ha... hem hükümet hem muhalefet hem uniler vs vsvs
herkes kendine en yakınla birlikte yürürken zor...
hrantın ötekileşmesi anlaşılabildi mi?
ermeni soykırımına kurban gitti bu konu... bunda tabi ki avrupanın da suçu var...
ab kriterleri deyip çok mu aklar yani...hrant bütün dünyanın gündemine oturdu... herkes bizim gibi, ötekileşmiş gördüğü için mi dunyanın gundemine oturdu hrant? hayır ermeni olduğu ve türkiyede yaşayan azınlık olduğu için sadece... ama bu konu yüzünden kaç engelli atıldı bu siteden? uygun tartışamadıkları için...
halbuki hepsi bize en yakındı... hala da dayanamayıp geliyolardır eminim. fakat türkiyenin gerçeği bu... kim onların kafa yapısını ögrenmek için ya da kazanmak için ugraşır ki? insanı kazanmaya ihtiyacımız var...
şimdi de geçecek hukumet durduk yerde onca konu varken engelli yasalarıyla yakından ilgilenecek ha?
hukumet de aptal değil. ermeni meselsi gibi konular kürt meselesi kıbrıs meselsi gibi konular kilit konulardır... avrupa bunları dayatıyor...bunlar tabi ki önemlidir. engelli konusunda dayatmıyor ki?

yahu avrupa lübnan savaşına takmadı. filistini görmüyor. ırakı görmuyor.
orda o kadar insan engelli oldu...aç kaldılar göçtüler...
öldüler ölüyolar...
insn önemli mi ki?
kilit nokta burası işte herkesin kendi insanı önemli başkasının insanı değğil...
eger aksi olsaydı dünya filistine çare bulurdu... ordaki insanların sesi duyulurdu.
şimdi bizim insnımızın sesi önemli mi sanki? engellilerin...
bence türkiyeyi rotasından çıkaranlar dış dünya...
zincirlere vurulumuş engellilerin durumunda ayaga mı kalkıyor avrupa?
ama işkence için guneydoguya gelip duruyolar...
peki avrupa ciddi mi bu konuda?
hangi hukumet gelirse gelsin ne yapsın? kıbrıs güneydoğu azınlıklar laiklik vs vs konular hep ön planda... nasıl ayıklayacak pirincin taşını?
çankayaya çıkacak türbanlı bir eşten daha önemli değil biline bu engelliler konusu:)))
sızlanan yok ki...
herşey yolunda be...
alışveriş tamam sinema tamam müzik tamam egitim tamam burda...
spor da tamam. her şeyi yapıyorsunuz sonra da hak hak hak diyorsunuz. gözünüz doysun e mi?
kadın konusundan daha az ilgi çekici bu konu...
şimdi kadınlarla ilgili bir provoke başlık açsam bu konu olduğu yerde kalır...
siyasi ideolojik kaygılardan daha fazla önemli degil bu konu... hiç başkasında suç aramayın suçun alası sizlerde... bizlerde...
daha yazacagım... ama yogunum. o yuzden karışık ve dağınık yazdım kusura bakmayın. daldan dala atlamak iyidir bazen:)

not: bence AB dediği için değil içten yapıyolar. çünkü bizim insanımız hepsi. ama yetersizler ve yetişemiyolar. üçkağıtçı üç beş adam bile gidip kültür bakanına yapışıp hakkını(!) alabiliyorsa bu onların saflıgını ve iyiniyetlerinin kullanıldıgını da gösterir. ya da ehli kişilere rastlamadıklarını... içten gidip konuşun anlatın bakalım nolacak? kaç kişi gidiyor ki? gündem konularını alsın birisi gitsin versin meclise... takip etsin... olmadı verin elime ben götüreyim...
engellilere sadece yardım edilecek gözüyle bakan zihniyet olunca napsın hukumetler? onca dernek vakıf işi sadece yardım olarak gösterirse... burda bence tek sorumluluk sahibi bu sitedekilerin hepsi biziz... topluma anlatamadığımız sorunu hukumete yeterince anlattıık mı?
araba meselesi diyorsunuz... bunu nereye oturtacak hukumet... sizdeki bilinçten haberdar degil ki? engellilere acınarak bakılan bir toplumda yaşayan hukumetler engellileri nasıl farklı görsün ki?
tek başına ne yapsın.. yanına giden belli kesim olunca... siz de ancak atın tutun... bence gidin masaya oturun... bu zor degil... konuşun anlatın... kavga edip eksik giderene kadar...
ya bir kere de hukumet bizim deyip bir hukumete dogruyu gostermek için ugraşalım... bize kaç hukumet dayanır ki... en dört dörtlük hukumet gelse söveriz... sanki muhaklefetiz... hukumet seçildiyse hukumet bizim olmalı... bizim gibi ugraşana kadar da peşini bırakmamalıyız... madem muhalefet yok. biz olalım muhalefet... gundemi belirleyelim. yapıcı olarak ama... hesap sora sora...
 
walla maaşallah arkadaşlar döktürmüş ,

Neyse ben kısaca özetleyeyim ,

Evet aynen içini boşaltmıyor adeta oyuyorlar katılıyorum çok haklısınız ,

Bence çok başarısızlar ama inanın başımıza hiçbir zaman başarılı bir hükümet gelmeyecek buna inanın ; ve mucize beklemeyin,

Ve lütfen ab ye girmeyelim ,zaten giremeyecegimizide net bir dille söylediler şu kadarını söyliyim bu kadroyla anca bu kadar olur çünki bizim o standartlara gelmemiz için 1 asır geçmesi gerek :!:
 
Pegasus un yazdıklarına satırı satırına katılıyorum. Pegasus ellerin dert görmesin. İnanıyorumki Hükümet, pegasus un bu yazıyı hazırlamak için verdiğin çaba, düşünce ve içtenliğin %1 ini dahi iktidarı boyunca engellilere göstermemiştir. Benim gözümde pegasus, oturanboğa, baben gibi insanlarfikirden ve üretimden yoksun 40 tane Lokman Ayva ya bedeldir.
Umursanmadığımız apacık ortada. AB uyum yasaları doğrultusunda mecburi uyulması gereken kriterler baz alınarak hazırlanan yasada AB yetkilileri dahi uyutulmuş bence.
Madem hükümet vatandaşını değilde sadece AB yi dinliyor, gelin bizde sorunlarımızı AB ye yada ne biliyim AB insan haklarına aktaralım.
Site yöneticilerinden, engelli sorunlarını ingilizce anlatan çok özde bir metin hazırlanmasını ve bu metni mail yoluyla ileteceğimiz adreslerin tespit edilerek bu şekilde bir kampanya düzenlenmesini rica ediyorum.
İşte ozaman ses getiririz.
Bu mümkünmü?
 
hey arhadaslar yavas gelinnnn konu kilitlenir bak akp lokman ayva bizlere ne gerek oy verirken iiidi simdimi kotu oluyo
 
Çoğu zaman olduğu gibi; O.boğa topu dikmiş,Pegasus da golü atmış. Bende birkaç lafla tadını çıkarayım.
Benim bu Sakatlık mücadelesine bakış açımın temelini iki kelime oluşturur. HAK VE İYİLİK.
HAK bir şeyin bedelidir,TAZMİN edilmesi gerekir, İSTEME hakkına sahipsinizdir. İYİLİK ise karşındaki kişinin niyetiyle ilgilidir, Sizin isteme hakkınız yoktur, Onunda verme zorunluluğu...

Hükümetler olaya işte buradan bakar, İYİLİK olarak bakarlar, zorunlulukları yoktur, iyilik yapmaya yada iyi olduklarından verdikleri için pazarlığa yanaşmazlar, danışmazlar... Ölçüsünü ve miktarını kendi belirler, ölçü ve miktarı onun iyi olma sınırıdır. O yüzdende her hükümet kendisini bu konuda İYİ hisseder, mutlaka bir iyilik yapmıştır çünkü.
BU OLAY BİR PADİŞAHLIK GELENEĞİDİR... VE BU BAKIŞ AÇISI AŞAĞILIK BİR BAKIŞ AÇISIDIR... Fazla detaya gerek yok, şimdiye kadar bu soruna hepsi bu şekilde bakmıştır. ŞİMDİ İSE DIŞARDAN BİRİLERİ bu olaya böyle bakılmaz, bakış açın çok onur kırıcı diyor. O ise herzaman yaptığı gibi, HER OLAYDA YAPTIĞI GİBİ ŞARK KURNAZLIĞI yapıyor.

Benim bakış açım ise; Bizlerin içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, SORUMLUSU DEVLETTİR. Onun sağlık sistemi bizleri bu hale getirmiştir, onun eğitim sistemi bizleri cahil bırakmıştır, onun kent projeleri bizleri evlere hapsetmiştir, onun çalışma sistemi işsiz, güvenlik sistemi parasız bırakmıştır. Onun ulaşım sistemi, onun kültür politikaları vs. uzat uzatabildğin kadar.
Bu durumdan dolayı BİRİNCİ OLARAK HER SAKAT BİREYİN BİR TAZMİNAT HAKKI VARDIR. Bu olayın sorumlusu biz değiliz, biz şurada geleli ne olduki, geçmiş hükümetler ne yapmışki, biz sizin için kısa sürede bak neler yaptık gibi palavralara karnımız tok. DEVLETTE DEVAMLILIK en temel ilkedir.Tazminat hakkımız ödenmelidir.
İKİNCİ TEMEL HAKKIMIZ İSE PAYLAŞIMDIR. Ülkemizin kısaca yıllık üretimi olarak değerlendirilebilecek gayri safi milli hasıladan payımıza düşen miktardır. Yıllık 400 milyar dolar gibi bir paradan payımıza düşme(si gereken)yen paradan bahsediyorum. Bizler bu PAYLAŞIM MEYDANINA HİÇ varamıyoruz çünkü...
Bizler varabildiğimizde bitmiş bir pazar gibi çöpler kalıyor sadece. Onur kırıcı olan budur işte. Sizler ne katıyorsunuz bu üretime diyenlere ise .. Boşver yazmayayım.
Yazayım, tükürün yüzlerine öyle diyenlerin.

SOSYAL OLDUĞUNU SÖYLEYEN DEVLET yüzde onu (sakatların oranıdır) 40 milyar dolar eder bu paranın. Hadi amortismandı, savunmaydı, yarısını ayır bizlere,eder 20 milyar dolar... ADALETLİYSEN, SOSYAL DEVLETSEN ayıracaksın bu parayı ve kurda kuşa yem etmeyeceksin. O parayı sadece ve sadece belediyelerin bizler için yaptığı hizmetlere, yaptığı yatırımlara gelen ekstre masraflara vereceksin... Otobüs alımına değil, asansör farkına, kaldırıma değil, özürlülerin kullanabileceği kaldırımların yapımının getirdiği ekstre masraflara, binaların yapılmasında gelen ekstre masraflara dağıtacaksın. Kalan parayıda dağıtacaksın.
BU İŞTE BİZLERİN PAYLAŞIM HAKKIMIZDIR
 
Babam ''hak verilmez alınır hakkını almak için bekleme git al ''derdi..
Türkiye deki özürlü nüfusunu düşünürsek,bu kesimin ailesi ,dedsi akrabası vs.. ,epey bir çoğunluk eder sanırım.
Bu çoğunlukla aramızdan bi başbakan seçelim .
Bülent Bey,bence bir parti kurun parti kurma prosedürleri nedir ,
ne değildir? bilmiyorum ama siteye üye olduğumuz gibi partiye de üye oluruz.
Alt kadaronuz da var.
A.ÖNAL aslında çok da güzel ifade etmiş;
'' bir gücü itibarı olmayan insan çöplüğü''
Başbakan olan kişiler genelde aç ve görgüsüz
önce kendisini,çevresini sülalesini doyurmakla meşgul olduğu için hiç bir devlet başı Türkiye de
özürlüye ,insan olarak ,
hakettiği değeri ,tutumu vermez,
ayıracak zaman bulamaz ,sonra da başkası gelir o da bi müddet oyalanır keyfini sürer,bizlerde oraya buraya mail atmakla uğraşırız.
Sonradan özrlü olan hangimiz daha önceden
özürlüye karşı çok duyarlıydı ki,kendnizden yola çıkın .
Sevgilerr ..
 
Siyaset ülkemizde böyle işliyor... Bizde hizmet etmek şart değil; hizmet etmiş gibi yapabilmek yeterli, en azından pirim kaybına sebep olmuyor! E böyle olunca herkes mış-miş gibi yapmayı sürdürüyor.
Burada diğer bir konuya da dikkat çekmek istiyorum. Eyvallah, herkes her konuyu bilmez, hele konu sakatlığı olan insanların sorunlarıysa, kimse bişey bilmez. Bunu kabul ediyorum büyük ölçüde. İyi ama kardeşim, hem taklit edebileceğin bizden gelişmiş ülkeler var, onları taklite edebilirsin (3 tane tercümana bakar!); hem de içerde bizler gibi sorunu yaşayan ve konu hakkında kafa yoran platformlar var, onların çığlıklarına kulak kabartabilirsin. Ayrıca siyaset de bu değil midir? Tabanın isteklerini karşılamak, ve bundan rant elde etmek!

Yani bilmemek değil, öğrenmemek ayıp... Kimse Mars'taki yaşam hakkında düzenlemeler yapın demiyor ki! Sorunlarımız da belli, çözümleri de!
 
hükümet ülkenin genel fotografına bakar! bugün bu fotografta cumhurbaşkanlığı seçimleri ırak meselsi var.
ülkede herşey tamamdır ya! eminim sakatların çoğu da bu gündem maddeleriyle ilgileniyordur. her zamanki gibi...
ülke fotograflarında sokaga çıkamadıgından şikayet eden taban nerde?
iki üç kişi kültür bakanına bile çıkıyor destek alıyor. vakıflar engelliler için çıkıyor ortaya sandalye dagıtıyor. hukumet de destekliyor.
ama akıllı bilinçli engelli bireyler ancak eleştirsin. şurda bir site yonetin bakalım. etrafınızda onca mesele varken siz mi gidersiniz gelenlere mi bakarsınız? sizle olanları dinlersiniz ancak!
açık konuşalım. türkiyenin sorunları diz boyu. herşey sorunlu. dış dunyada ve içimizde her gun olay...
ama siyaset her zaman ön planda. ülke ve insanlık çıkarlarından önde tutulmuş...
biz burda vatandaşız. devleti devlet eden unsurlarız. milletiz. gucu biz saglarız. gelinsin demeyiz "biz gideriz"...gelmeleri düşerdi ama bekleyecek vakit da yoktur...
ne demek bize gelecekler... biz gidecegiz...birşeyler ters ise eger!
bu zamana kadar gidenler kim?
yalakalar guruhu dediğimiz hukumetten beslenenler dediklerimiz eleştirdiklerimiz... peki bizi alıkoyan nedir?

tabanız biz. tabana göredir herşey...
ama taban halinden memnun. sadece sandalye istiyor. yasa istiyor. uygulansın istiyor. tabn ortalıkta yok ama...
ortadaki vakıflara bilinen guruhlara meydanı bırakanların vebali agırdır bana göre...
taban tiyatro yapsın. engelliler adına guya cebe para indirsin. derneklerin derdi sadece sandalye toplamak olsun. bagış toplasın... diğer kesim de yazsın çizsin edebiyat yapsın!
hukumet uzayda yaşamıyor dogru. türkiyede yaşıyor ama...kaderine razı olanların oldugu yerde yaşıyorlar...uzaydan farkı mı var sanki buraların? türkiyede tüm sektörler engellileri görmüyor. toplum görmuyor. yasalar yapılsın hade. tercume edilsin herşey.
yüzyılların yuku sıraya nasıl girecek? sıraya girenler giriyor ama... guneydogudaki işkenceye ugrayan adam sizden önce sıraya giriyor mecburen hem de !
türkiyenin onca sorunu varken ki bu sorunlar size bile öncelikli gelirken hukumet mucize mi gosterecek yani? siz bile görmezken!
kavga meseleleri çıksın bakalım türkiyenin sesine bakın...
bu günlerde ırak meselsi.. şehitler... konuşması tatlı vatan tatlı... bedavadan hepsi...

ülke fotograflarında engelliler nerde?
rahatsız olan var mı cidden merak ediyorum ben?
alış veriş sinema parklar bahar sizsiz...
uyuyun siz... durduk yerde nerden çıktı derler yaw? yoksunuz ki? sanalsınız siz...
beyfendiler hanfendiler kılınız kıpırdamıyor be... nerde sizde o yurek.. dışarıya çıkacak keyfinizi bozacaksınız... mekanları talan edeceksiniz yuzune tokat gibi tukureceksiniz... nerdeeeeeeeeeee
hade hukumetten geçtim. devletten geçtim. istanbulun suçu ne? baharın suçu ne? alış veriş merkezlerinin... niye gitmiyor çıkmıyorsunuz?
siz ne bekliyorsunuz ya...
sinemaya gidiyorsunuz filmin ırkçılık kısmına takılıyorsunuz... merdivenlerden hesap soranlar nerde?
şehri siz bıraktınız siz terkettiniz...
kaldırımlarda duşe duşe gezen sizsiniz...
dolmuşlara kucaklarda binen siz..
kendi sorunlarınızı çözmek için araba alanlar siz...
toplu araçlardan kaçan siz...
gerçek suçlu engellilerdir bana göre...
yeryuzunu size dar edenlerden hesap soramıyorsunuz bile...
sormak eylem gerektirir... eylem...
sesiniz duyulacak ha?
onca sorun arasına nasıl gireceksiniz...
hrant tartışılırken ermeni türk meselsine takılanlar...
bir hrant kadar olamadınız sizler...
o yabancı biri olarak bu ulkede kaldı... bu topragın altını istedi..
siz burjuva kesimleri... 90 yaşınıza anca rahatlarsınız sizde bu mukkemmellik, burjuvalık oldukça...
kendinizi görün önce bence...
hrant ırkından demedi ulkesinden demedi... bu ulkeyi sevdi...onu bile anlayamadınız...
guvercin tedirginliği ne demektir?
nerde tedirgin oldunuz be sızlanmaktan başka sizler... acı başka şeydir tedirgin olmak başka şeydir... eylem tedirgin kılar kişiy...ama ancak erkenden odasına çekilen yine sizlersiniz...
ailelerine bile isyan edemeyen guruhsunuz..
siz kendinize bakın önce.. ve yuruyun artık yahu
yuruyun... nereye olursa olsun... hade organlar eksik bir şeyler yarım da ruhunuza noldu. bu ulke sizin değil mi?
sizi alıkoyan ne?
hesap soracaksınız herşeyden her yerden...
istanbul sizin yanınızda toprak sizle birlikte. gökyuzu ve yeryzu sizden yana.. hakkınızı sadece hukumet mi yiyor? düşünün bence...
 
Ülke çabında yükselen A.B karşıtlığına burada rastlamam beni çokta şaşırtmadı A.b liği kendi ülkesindeki engellileri düşündüğü kadar bizi düşünmüyor A.B şurada rastlanan haksızlıklara ne yaptı ki bize de ne yapsın v.s

Ya arkadaşlar sizcide biraz duygusal davranmıyor muyuz nedemek A.B kendi ülkesindeki engelliler kadar bizi düşünmüyor birliğe girebilmek için bazı kriterler var birlik üyesi ülkelerde engellilere hangi haklar tanınıyorsa A.B de bize sende kendi ülkendeki engellilere aynı hakları tanı öyle yanıma gel diyor bu son derece acık ve anlaşılabilir bir istek.

Dinim gibi bililiyor ve inanıyorum ki A.B olmasaydı ne engelli maaşlarında artış nede bakım hizmetleri v.s gibi uygulamalar gündeme gelirdi bunlar hep A.B nin istekleri sonuçu ortaya cıkmış şeylerdir beni bir engelli olarak şubu enterese etmez ken di içimizde yirmi yılda kat edemeyeceğimiz yolu A.B sürecinde bir yılda kat edeceğimize inanıyorum ben buna bakarım vesselamın kapısı.
 
Dün Özürlüler İdaresi Eski Başkanı Sayın Dr. Mehmet AYSOY hocamız konuyla ilgili bir bilgi notu iletti bana. Kendisine buradan da sagı ve teşekkürlerimi ileterek mesajı aşağıya aktarıyorum.
Tartışmaya açtığımız konuyu etkilemese de, teknik konuların yanlış anlaşılmaması için önemli bir ayrıntı.

Dr. Mehmet AYSOY' Alıntı:
[size=4]Bülent bey,

Ayşe Önal'ın 3 nisan tarihli yazısında teknik bir bilgi eksikliği mevcut. Bu konuda sizi bilgilendireyim istedim. ülkemizin sessiz çoğunluğu ile ilgili yazıda müzakere sürecinde AB tarafından talep edilen ve bu talep doğrultusunda hazırlanan belge, AB'nin Türkiye'ye imzalattığı şeklinde değerlendirilmiştir. Burada bir yanlış anlama olmaması için affınıza sığınarak bir düzeltme yapmak istiyorum. Bu metin tarama sürecinde ülkemizde varolan yapının AB komisyonuna aktarılması için hazırlandı. Diğer halde AB muktesebatı ile bir karşılaştırma yapma imkanı yoktu. Esas süreç bu metinden sonra başlayacak ve AB muktesebatı gereği yapılması gerekenler belirlenecek.

Müzakere sürecinde benim hazırladığım bir rapor olması nedeniyle bu konuyu paylaşmak istedim. Diğer yandan Türkiye'nin özürlüler konusunda yapıp yapamadıklarını size katılmak adına Sosyal Devlet Üzerine kitabımda yer alan bir makalemi sizinle paylaşmak istiyorum [Sosyal Devlet Üzerine]

Selam ve saygılarımla

Dr. Mehmet AYSOY
www.mehmetaysoy.com [/size]
 
bulent bey
bu makaleyide sitede bize sunmanizin olasiligi varmi nerden erisebiliriz makaleye kitap ciktiysa yazan bize kitabini acilasa en azindan
 
önce herkese selam arkadaşlar özürlü olmanın ayıp ve illegal bir örgüt mensubu gibi bakıldığı bir toplumda elin yabancısının dayatmasıyla lutufta bulunulması sadece komik kişi kendine bakıcak önce bu lutuf sayipleri her biri bizim durumumuza düşmeye adaydırlar bu acıdan enpati yapacak yürekleri de olmadığna göre ilgili makamlarda mevcut olan devlet büyüklerimizin damdan düşen halden anlar durumuna ve kıvamına gelmelerini baklemekten başka çare kalmıyor bize ama bizler onlarda bir baston öndeyiz aday olmaktan çıkalı yıllar oldu . çoktan seçildik bu guruba ve asla aday olmadık ... NE MUTLU TOPALIM DİYENE....
 
Sorunların akademik düzeyde ve seviyeli bir şekilde ele alınmasından dolayı sevinç duydum. Bizlerin bu yönde bilgi, yorum ve tartışmaya büyük ihtiyacımız var. Sağ olasınız.

Benim aklıma takılan, AB bazı konularda değişiklik yapılması için ısrarlı talepte bulunurken, engellilerin yaşadığı şartlar, çalışanların ücret durumu, çalışma şartları, sendikal haklar gibi, insani haklar konusunda suskun kalmaktadır.

Ve bu nedenle çözümün ve daha iyi şartlara kavuşmanın yolunun bizlerin bilinçli ve birlik içinde hareket etmemizden geçeceği aşikarıdr.

Ayrıca, engellerle ilgili yapılan düzenlemelerin ise sonuca ulaşmayan ve samini olmayan girişimler olarak görmekteyim. (inşallah yanılıyorumdur)
 
Birde şunu ilave edeyim, AB ile ilgili gelişmeleri izlediğimde, şöyle bir düşünceye kapılıyorum,

AB, Türkiye'yi istiyor da sanıyorum içinde yaşayan bizleri istemiyor.

Yoksa ilk önce AB'ye üye olmak şartları olarak, kendi ülkerindeki hayat ve çalışma şartlarının uygulanması ve bizlerinden bunlardan yararlanması talebinde bulunması ve bu yönde paylaşımcı olması gerekmezmeydi.?

Yani kendi ülkelerinde yaşayanların refah seviyelerini dahada yükseltmek için bizi pazar olarak kullanmak istiyorlar gibi...

Elbette AB karşıtı değilim, ancak gelişmeler malesef bu yönde, sanıyorum burada en büyük kusur, AB yöneticierinden ziyade bu yaşayan sivil kuruluşlarda, onlar bizlerle birlikte olmak istiyorlarsa kendi yönetimlerini uyarmak zorundalar, yoksa onlarında mı işine geliyor,
 
AYŞE ÖNAL A

KİMSE KUSURA BAKMASIN ÖZELLİKLEDE AYŞE HANIM. BU HÜKÜMET ÖZÜRLÜLER İLE İLGİLİ HİÇ ATILMAMIŞ ADIMLARI ATMIŞTIR. AK PARTİ İNSAN MERKEZLİ BİR SİYASET YAPTIĞI İÇİN BU ADIMLARI ATMIŞTIR BENCE. YAPILANLAR YETERLİMİDİR TABİKİ DEĞİLDİR AMA GEÇMİŞ İLE KIYASLADIĞIMIZDA ÇOK YOL KATEDİLMİŞTİR. AVRUPA İLE HANGİ ALANDA YARIŞMAKTAYIZ Kİ ÖZÜRLÜLER ALANINDA YARIŞALIM. İNSAN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ BAĞLAMINDA AVRUPAYI GEÇTİKTE BENİM Mİ HABERİM YOK.İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ALANINDA DÜNYA YA ÖRNEK Mİ OLDUK. TABİKİ BİR ÖZÜRLÜ OLARAK EN GÜZEL ŞARTLARDA YAŞAMAK İSTERİM. AMA SIRF FARKLI BİR İDEOLİJİYE SAHİP OLDUĞUM İÇİNDE GÖZLERİİ KAPATIP HİÇ BİR ŞEY YAPILMADI YADA YAPILANLAR BAŞKALARININ BASKISI İLE YAPILDI DEMEK BENİM İÇİME SİNMİYOR. KALDI Kİ BAŞBAKAN İSTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI OLDUĞUNDA İLK DEFA ÖZÜRLÜLER KOORDİNASYON MERKEZİNİ BELEDİYE BÜNYESİNDE KURMUŞTUR. ACABA BUARADA MI AB NİN BASKISI İLE ÖKM KURULMUŞTUR.
 
hay cok yasiyasin tayyipci o zat saglam insana bile anani alda git diyen bir zihniyet kaldiki engelliye
parti saksakcilari getimistir zaten is yapti propagendalarini
 
MARE arkadaş sanırım yukarıda yazılanları dikkatli okumadın Özelliklede Ayşe Hanım Makalesini burada konu siyasetcilerin bu yaptığını söyledikleri şeyleri AB nin dayatması yüzünden yapıp sonrada bize bakın biz yaptık diye çaka satması o bahsettiğin zaatta aynen bu tarife göre olayı diklare ediyor anlamışındır umarım. lütfen AB+ İMF mahkumlarının burada avukatlığını yapmayalım kendileri AB KANUNLARIN ÜZERİNDE ekxra+ BİR HAK OLARAK BİZE BİR ŞEY VERSİNLER O ZAMAN SENİN DEDİĞİNE KATILIRIM AMA O ANA KADAR İLGİLİ KİŞİLER GÖZÜMDE AB NİN GÖZÜNÜ BOYAYABİLMEK İÇİN BİZLERİ KULLANMAYA ÇALIŞAN OY KAPMA CANAVARLARI SADECE .... MÜSADE ETMEYELİM SAYGILAR... VE LÜTFEN OLAYLARI DAHA DİKKATLİ İRDELEYELİM ................KİM KİME NEYİ NEDEN VERİYOR BU ÖNEMLİ..................... :idea: :idea: :idea:
 
MEHMET E

İMF VE AB YENİ Mİ ORTAYA ÇIKTI. ŞİMDİYE KADAR BU ÜLKEYİ YÖNETEN İKTİDARDA OLAN BEYFENDİLER NEDEN BU HÜKÜMETİN YAPTIĞININ 10 DA 1 Nİ YAPMADI. NİYE BU ARKADAŞLAR ŞİMDİ MECLİS DIŞINDA. İDEOLOJİK TAKILMADAN OBJEKTİF OLMALIYIZ.
 
MAREYE İDOLOJİ

:arrow: BAK ARKADAŞIM İDOLOJİ VEYA MONOGOJİ YAPTIĞIZ YOK BİZİM SÖYLEMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ AK VEYA BEYAZ DA DEĞİL BU PARTİ O PARTİ DEĞİL HANGİSİ OLURSA OLSUN AMA LÜTFEN ISRARLA SÖYLÜYORUM LÜTFEN BU PARTİNİN KENDİ İSTEDİĞİ İÇİN YAPTIĞINI İDDİA ETMEYELİM..... SORUN BURADA ZATEN ALİ VELİ MESELESİ DEĞİL KİMİN YAPTIĞIDA DEĞİL NİÇİİİİİİNNN..... YAPTIĞI ...AY ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZA KIYAK OLSUN DİYE DEĞİL TABİ SADECE AB YE GİRİŞ SÜRECİNDE SIRADAN BİR UYGULAMA AB ŞARTLARINDA SADECE BİRİ BUNU AB YE GİRİŞ SÜRECİNE TABİ OLAN HER HÜKÜMET YAPMAK ZORUNDAYDI YANİ YAPILIŞ NEDENİ AB GİRİŞ ARZUSU VE OY KAYGISI FALAN SEN YADA BEN DEĞİLİZ LÜTFEN BUNU İYİ ANLAYALIM YOK SİZ KENDİ ADINIZA OLSUN AB İÇİNDE OLSA BEN MEMNUNUM DİYORSANIZ SİZ BİLİRSİNİZ AMA BEN KENDİ ADIMA KENDİ VATANDAŞINA İNSAN OLDUĞU İÇİN AB DENİLEN OLGUNUN YAZDIĞI KANUNLARDAN DAHA İYİSİNİ BİZ YAZIP HALKIMIZA DAHA GÜZELİNİ VEREMİYORSAK ONUN BUNUN BİRLİĞİNE GİRECEZ DİYE SADECE OLMUŞ OLSUN DİYE UYĞULAMADIĞIMIZ KANUNLARA İMZA ATIYORSAK VAH BİZE... VE SANA ŞUNU ÖNERİYORUM SEVGİLİ ARKADAŞIM BU HÜKÜMET ŞUNU BUNU YAPTI DİYOSUN YA MEVCUT ENGELLİLER YASASINI TAM Bİ OKU VE SONRA AB NİNKİ Nİ OKU VE EN ÖNEMLİSİ SONRADA ÇEVRENE BİR BAK BAKALIM O YASALARDA YASAN KURALLARIN KAÇTA KAÇI ÇEVREMİZE VE BİZE UYGULANMIŞ BUNU BİRKEZ GÖZLEMLE SONRA TEKRAR SOHBET EDERİZ AMA..... KANUN KİTABİ RAFTA KALDI HABERİN OLSUN ..... :!: :!:
 
Üst Alt