Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Askerlik ve Yaşadıklarım

Öyle yaptıkça başı filan ağrımayacak arkadaşım sizin zihniyetiniz yüzünden bugün komutanlar bu kadar askeri ezebiliyor.Devletin bir şikayet merkezi var adı Bimer yazılanlar direkt olarak ilgili kuruma aktarılıyor.4 yıllık mezunun bir zahmet emrine girecek tabi genelde 4 yıllık mezunları kısa dönemse çavuş,uzun dönemse asteğmen yapıyorlar bunu da biliyorsun.Bu hata filan da değil üstüne üstlük bu kalemin kılıçtan keskin olmasıdır.Ülkede çoğu insan böyle harcanmıyor çoğu okumuş insan şekil 1-a da görüldüğü üzere deforme ediliyor askeriyede.Affına sığınıyorum 2 koyun versen güdemeyecek adamları komutan diye askerin tepesine dikersen olacağı budur.Tabiki öyle nitekim uzun dönem olan elemanlardan birisi bana ahkam kesmeye kalktı azımsadığımdan değil yanlış anlama çöpçüye de saygım var herkese de ama devlet bana okuduğum ekstra 4 yıl için bu hakkı tanıyorsa kardeşim kesip sesini oturacaksın oturduğun yerde.İyi anasını satayım komutanın dediği her söz mantıksızda olsa cahillik belirtisi de olsa kabul edilsin hatta ve hatta koca okyanusu bir tek şişe kapağıyla diğer tarafa boşaltacaksın dese ona da eyvallah çekeceksiniz insaf yahu..!Askerliğinde bir haysiyeti bir onuru var,komutansın diye hangi hakla işkence edersin.O komutan doğudaki askere batıdaki askere davranabildiği gibi davranabiliyor mu?Kusura bakma ama SIKAR..!
 
TAMAM kardes bizim zihniyetimiz yuzunden boyle oldu..onada peki eyw Basi felanda agrimiyacak zaten agrimis agriyacagi kadar..Digerlerinide kismen katiliyorum guzel bir ozet...Nede olsa cayda dem askerde kidem derler.30 yasinda askere gidersin 20 yasindaki adam sana gelir cekpas cektiririr..Ya sen benden kucuksun saygi goster al kendin cek dedigin zamanda sorunlar cikmaya baslar hadi saglicakla kalin...
 
kolera23;

ah güzel kardeşim sen işi şimdi muhasebe kısmına çevirdin. Ben çürük almaya çalışan bir insanın mücadelesini vermiyorum güzel kardeşim ben senin mücadeleni veriyorum, doğudaki Ahmet'in mücadelesini veriyorum, batıdaki Mehmet'in mücadelesini veriyorum. Evet belki hepinizin hakkını savunduğum için şu an bu durumdayım. Belki hepinizin hakkını savunduğum için kapalı koğuş adı altında deliler koğuşunda 4 gün yatırıldım üzerime kapı kilitlenip. Evet ürodinami testi sırasında " üroloji bu adamı madam yapar " laflarını sırf birilerimizin hakkını savunmak için içime attım. Evet ben hastaneden ağrılarımla taburcu oldum sırf hakkımızı aramak için. Ama sen olayı kişiselleştirmeye devam edersen bende sana cevap vermekten bıkmayacağım.

Öncelikle şunu bil güzel kardeşim ben, askerliğe kendi isteğimle gittim. 2 senelik tecil hakkım varken kullanmadım, kaçmadım, bu görevi yerine getirmek için başvurdum. Ben o otobüse bindiğimde kendime ilk sözümü verdim 170 gün sonra buraya döneceksin, hüzne gerek yok ! Boynumuza o meşhur mavi çantayı astılar, sağdan kamuflajlar soldan botlar derken bütün herşey üzerimize yıkıldı. Ben 41 numara spor ayakkabı giyerken, 43 numara verildi ama orası ASKER OCAĞI, ANA KUCAĞI DEĞİL dedim ve yoluma devam ettim. 3 gün boyunca tuvalet sularını içtiğimizden, susuz traş olmaktan bahsetmiyorum bile. 1 metre karelik alanda 10 askerin nasıl giyineceğinden bahsetmedim bile. Hani diyorsun ya orası 5 yıldızlı yer değil diye, heh işte güzel kardeşim ben bunun bilinciyle oraya gittim. Ben orada altın musluklardan su içmeyeceğimizi biliyordum tabikide. Ta ki karşıma ALZHEİMER hastasının yatırılıp sırf ASKER olduğum için onun bana izlettirildiği güne kadar. BEN BU ÜLKENİN EVLADIYSAM, BEN BU ÜLKEYE HİZMET EDİYORSAM, ÖZEL HASTANEDE HANGİ HAKLA BAKILAMAM ? YADA HANGİ HAK, BANA O ALZHEİMER HASTASINI İZLETTİRİR ?

Bu sana son mesajım güzel kardeşim, umarım kalbini kırmamışımdır söylediklerimle, kırdıysam özür dilerim. Ama şunu unutma güzel kardeşim, bu sadece Umut'un meselesi değil, bu tüm Türk Gençlerinin meselesi. "Asker yalan söyler" diye kapılardan kovulanların meselesi...
 
Kardes eyw bende seni kirdiysam ozur dilerim ama su dikkatimi cekti..Umarim ben yalnis anlamisimdir.Benim bu askerde luzumsuz paralardan bahsetmem muhasebe kısmıysa Senin asker yalan soyler mucadeleyse benim o anlattiklarim muhasebe diye gecistirilemez kusura bakma...eger bu muhasebe kısmını ben yalnis anladiysamda affet...
 
kolera23;

O muhasebe kısmını sen yanlış anlamışsın kardeşim. Zaten o kısmına bir girsek işin içerisinden asla çıkamayız.
 
İş muhasebeye kalmış olsa hepimizin 10 ar yıl askerlik yapması lazım nitekim geçmişi katacak olursak durum bunu gösteriyor.Askeriye belkide kul hakkının yenildiği mekanların başında yer alıyor.Peygamber ocağı olması gereken mehmetçiğin baştacı olması gereken yer birkaç densiz yüzünden çekilmez hale geliyor.Mesele okuyup okumama meselesi değil mesele ne askerin askere ne komutanın askere zulmetmemesi meselesi.Yoksa yemişim okulunu nice okumuş eşşekler var adam olamayan.Ki nitekim asteğmenlerin bazıları da aynı çakallıkları yaparlardı.Sanırsın kendisi kalıcı,sen de benimle beraber şafak sayıyorsun tek farkın omzunda tek çizik aldığın 2000 tl maaş başka ne farkın var benden ama anlatamazsın beyzadelerimiz tek çizgiyi almıştır bir kere.Komutanların tuvalette yaptığı ve ortada bıraktığı pisliğe kadar da temizledik korkma.Kısa dönemiz diye böbürlenenlerden değiliz.Bulaşık da yıkadık o yemekleri çöplere dökerken gün geldi neredeyse ağlayacaktık acaba bir mazlum o yemekleri yiyebilir mi diye.Ama asker ağlamaz,asker özlemez,asker hastalanmaz diyerek askeri robatlaştıran sistem çökmeye mahkumdur ve nitekim Türkiye çapında artan şikayetler de bunun göstergesidir.İnsana insan gibi davranılmalı.
 
deep_blue85;

Aynen öyle dostum. Asker demek robot demek ama robotların bile milyonlarca teste tabii tutuldukları halde bozulduklarını düşünürsek, askeriyede bir insan evladının yerle bir olması bana daha makul geliyor. O dökülen yemekleri o çöplerde gördüğümde yemin ederim içim parçalanıyordu.
 
İşte bu kadar arkadaşlar.Benim ilk yazımı okursaniz deep arkadasin astek ornegi gibi Kısa donemleri bir donem egittim icin adamlardaki kafa yapısından bahsettim.Örn biz bitircez sen daha 5 ay kalacan sürünecen vs vs..Sonucta donduk dolastik ayni seylere vardik ben askeriyeyi anlatip senin anlamamanda birazcik aramizda sertlik oldu.Ama bak deep kardes sen kahvede oyun oynarken dirsek curutuyodu demesine peki ewy diye gecistirdim.Yoksa gardas bizde biliyok Turkiyenin basketin Ankara:)) Kardes ben ilk yazimdada soyledim simdide soyluyorum.Asil askerlik askerden sonra baslar..Yazini bastan sonra kadar okudum okumadim degil Hayat musterek kardes bugun varsin yarin yoksun neler olacagini kimse onceden bilemez.Nisanliymisin gecim derdin olacak hayat mucadelen olacak belkide bir iş yerine girecen sen cok calistigin halde yalakanin teki gelecek senden daha cok maas alacak vs vs sirf bu askerde degilki iş yerindede kidem olayı var hatta okudugun okulda bile sen comezsin biz 2 .3. donem vs vs..İnsanligin gigi cikmis kardes İnsanlik bilincli davranip Guclu gucsuzu ezmese Zengin fakire yardim etse bunlar olmaz...Biraz zor mucadele ama yine takdir etmek gerek O yuzden hemen parlama yani işin aslı hakliyken haksiz yere dusme..
 
Arkadaslar merhaba. Bugun gata'ya gittim. F43.2 uyum bozuklugu (nevrotik kisilikte) yazip sonucunu haftaya alacagim bir kagit verdiler. Sanirim kagitlar heyete cikacak. Kita kanaat formunda askerlige elverisli degildir yaziyor. Bundan sonrasi ne olur? Ayrica 1 hafta istirahat raporu yazdilar saglik islemlerini takip etmek icin ancak komutan geri cagirdigi icin su an donuyorum. El bombasinin pimini cekip atsam heralde vebalini bu komutanlar oder.
 
1 aylik hava degisimi yazildi. Kesin tani kismina f43.2 uyum bozukluklari yazildi. Bu sure zarfinda bimer'e cumhurbaskanligi'na yazacagim.
 
Bugün Bursa Asker Hastanesi'ne başvurdum. Nefes darlığı yaşadığımı, kalp çarpıntısı olduğunu, beynimin üst ve arkasının uyuşuk olduğunu, gece sebepsiz ağlama krizlerine girdiğimi, 1.5 aydır fix her gece kabus gördüğümü, kışlada koğuşlarda uyuyamadığımı yemek yiyemediğimi tek tek anlattım. Doktor " Birliğine git ordan gerekli hastanelere sevk al" diyerek tekrar yeni bir bürokrasinin içerisine beni sürükledi. Rapor kısmına " Durumu A16-F2 ile uyumludur. Kıt'a anket formuyla kıtası hastanesine sevki uygundur " yazdı. Soruyorum sizlere amaçları beni öldürtüp " zaten psikolojik sorunları vardı " dedirtmek mi ?
 
Bn Hakkari Yuksekova da askerlik gorevimi yaparken koşma esnasında sag femur kemiğim kırıldı Hakkari Yuksekova dewlet hastanesinde amaliyat ettiler platin taktılar 2 ay 2 ay 3 kez hava degisimi aldım halada hava değişimim dewam ediyo bn bu işlemi nasıl sonlandirir ve hangi haklar talep edebilirim
 
Psikolojim bozuk dengesizlestim iyice yatmaktan bunalimlardayim zaten iyileşme hala gerceklesmedi ve 6. Ay sona erdi Adana askeri hastanesine sewk ettiler yine salı gunu bidaha gidecegim
 
Arkadaşımın ne hissettiğini gayet iyi anlıyorum arzu ederseniz ve sevgili dostumuz da tıpkı benim sonunda kadar okuduğum hikaye gibi ilgi gösterip okur umidi ile yaşadıklarımı anlatmak istiyorum..

ÜNİFORMALI ESARET...

Her şey 2003 yılı nın yaz aylarında başladı.. Aslında normal bir yaşantım yoktu benim.. Dünya ya geldiğimde talihsiz bir çocuk olarak gelmiş Kalp akciğer ve hastanede yatarken yakalandığıım biyolojik hastalıklarla boğuşarak bir 10 yıl geçirmiştim. İlk okula başlama yaşımın 9 olmasına sebep olan bu sürecin sonunda okula bile doğru dürüst gitmeme engel olan psikolojik bir rahatsızlık nedeniyle 1,5 yıl sreyle klinik takip altında bırakıldım. Ancak benim durumum bir delilik ya da akıl zayıflığı değildi. Beynim vücuduma büyük geliyor adeta Ferrari motor u taşıyan bir TOFAŞ arabası gibiydim...
Hatta bu durumum okuldaki hocalarımın bile dikkatini çekmiş ve beni MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI nın özel bursu ile küçük yaşta çocukların ünivetsite düzeyinde eğitildiği ve o zaman için sadece yurt dışında bulunan bir okulda "Devlet desteği" ile okutulmak dahi istenmiştim. Bunun bir sebebi vardı. Bir çocuk düşünün dersi sadece yarım saat dinliyor ve öğretmenlerin bile kitapta bulamadığı cevapları ansiklopedik bilgiler şeklinde veriyor.. Beynim gördüğü düşündüğü ve hissettiği hiç bir şeyi unutmuyor kaydediyordu yaani.. Rain man i bilir misiniz hani şu YAĞMUR ADAM.. Ben onun Türkiye Versiyonuydum işte..
Yaşadığım olaylar özellikle de ailemn hayatımı değiştirecek bu teklife sıcak bakmaması üzerine bir karar vermiştim. Mutlaka ama mutlaka üniversite ye gidecek ve Askerlik dahi olsa hiç bir engeli dikkate almayarak Akademik kariyer elde edecektim. Ne kız davası ne evlilik umurumda bile değildi. Tek gördüğüm tek önceliğim kariyerimdi.. Açık öğretim metodunda bitirmek zorunda kaldığım ilk ve orta okul u hiç ders çalışmadığım halde sadece sınav günündeki ham bilgilerimle vermiştim. Ve o yıl yani 2003 YILI nın sonunda Lise ye kayıt olma zamanım gelmişti. Ben aileme ısrarla çok sevdiğim ve halen daha içimde bir ukde olan BİLGİSAYAR YAZILIM "yani PROGRAMCILIK" okumak istediğimi söylediğim halde onlar beni düz lise ye kayıt etmek istediler. Eğitimimi açık lise den alacağım için askerlik durum belgesi amam gerekmişti. Üstelik aynı yıl saygı değer akrabalarımın geleceğinden başka bir şey düşünmeyen ben i "Evlendirmek" istemişler ve karşıma birini çıkartmışlardı. Ben de saf duygularla yaşadığım bu tanışma faslı neticesinde malesef ki" AŞIK OLMUŞ" tum.. Ya da öyle zannetmiştim. Zira gerçek aşkı daha sonra tanıyacaktım..
Okul kaydı sırasında askerlik durum belgesinin istenmesi beni epey düşündürmüştü. Askerlikten korkmuyorum ama o ünifrmayı giyeceksem Üniversite mezunu olarak giymek ve eğer nasip olursa. "DENİZ" yahut "HAVA KUVVETLERİ" nde görev yapmak istiyordum. Bunun için askeri okul a dahi girmeye razıydım..
 
Bunun için tek bir şey istemiştim o gün kontrole gittiğim şube görevlilerinden. Beni bu yıl askere almayın. Yaşadığım sorunlar ortada izin verin tedavi olduğıum hastanelerden evrakları alıp öyle gireyim heyete" dedim.. İsteğim gayet makul dü yaani Ancak şube başkanı nın bana "Sen yine de askere git gittiğinde seni oraya gönderdiğim için bana TEŞEKKÜR" edeceksin. Allah biliyor ya. Ellerimi her sema ya açtığımda bana yaşattıkları için "HUZUR U MAHŞER" DE okkalı bir teşekkür edeceğim ona. "Öldüyse de hakkımı helal etmediğimi bilsin yeter tabii eğer inanıyorsa. Neyse; tabii yapılan rutin işlemler neticesinde beni muayene için Erzincan Askeri Hastanesi ne sevk ettiler beni. Yanımda Annem vardı. Ama orada hayatım boyunca unutamayacağım sırlarla dolu bir olay yaşadım.. Düşünün; Otobüs e biniyorsunuz en arka koltuktasınız ve en ön koltukta biri size bağırıyor. "BU ÇOCUĞU ARABADAN ATIN! BENİ ÖLDÜRECEK!! " O anki tavrımı hala hatırlıyorum. normal şartlarda hiç bir akıllı insanın yapamayacağı şey yaptım. Otobüste bana bıcak sallayarak ölüm le tehdit eden o çocukla arkadaş oldum! Çocuk ailesine bile söylemediği şeyleri bana anlatıyordu. Emin olun doktor a bile bu kadar açık konuşmamıştı. Annesinin yanına gittiğimde "Oğlunuza yardım edebilirim" demiştim hatta. Neyse şehre giderken Erzincan şehrie başka bir gözle bakıyordum. Sanki, Sanki oraya özellikle getirilmiş gibi hissediyordum. Ama bu getirilişin sebebini bir türlü kendime ve etrafımdakilere izah edemyordum..
Gariptir gittiğimiz her otel doluydu ve sadece şehir merkezinde bir pansiyonda yer bulmuştuk.. Pansiyona girdiğimizde hayatımın bir şok daha yaşadım! Çünkü otobüsteki çocuk orada da karşıma çıkmıştı. Düşünün koca bir şehre yeni gelmişsiniz 10 saat boyunca şehirde kalabileceğiniz bir otel arayıp ta gittiğiniz her yerden "Dolu" cevabını almışsınız boş bolduğunuz tek pansiyon da karşınıza sabah ki olayın kahramanı çıkıyor.. Bu olay hayata tesadüf lere olan inancımı tamamen yok etti. AArtık her şeyin bir nedeni olabileceğini bilerek hareket ediyor içten içe büyüyordum isyanımı. Hele gece yarısı yatağımdan kaldırılıp üst kattaki davetsiz misafirim tarafından çağrıldığımı öğrenince hiçbir şeyin tesadüf olmadığına daha çok inanmaya başlamıştım..
Üstelik daha önce hiç bir sure bilmeyen birinin takır takır Kur an kıraati yaptığına şahit olmuştum. Ve bu benim komutumla oluyordu.. Şeytan la mı savaşıyordum diye düşünmüştüm. Çok garip ti. O geceye dair başka detay vermeyeceğim ama söyleyebileceğim tek şey o çocuğun bana o gecenin sabahından itibaren "benden yaşça büyük olduğu halde" abi diye hitap etmesiydi....
Bu olay askerliğe ve geleceğe bakış açımı değiştirmişti.. Yaşadığım olayı kimseye anlatmadım. Sadece Annem ve ben biliyorduk.. Sabah olduğunda ise hastaneye gitmek üzere ayrıldık otelden. Size tuhaf gelecek belki ama aynı çocuk hastanede de karşıma çıkmış ve doktorlara "Onu askere gönderin" diye bağırıyordu. İnanın aklımı yitirmiş filan değilim. Bütün bunları bizzat yaşadım ve daha anlatacağım çok şey var.. .
Doktor a muyane olduğumda "sözde muayene" tabii.. "Doktordan başka her şeye benziyorlardı çünkü" Elime verdikleri kapalı zarf a bakarken çoK defa içini aşmayı düşündüm ama başaramadım tabii ki.. Zira zarfın üzerinde mührün açılması durumunda tck da ki ilgili madde den dolayı hapis cezası ön gören bir kanun metni yazılıyıdı. Ben de korkumdan açamamıştım tabii. Ama Trabzon a döndüğümde hala ilk fikrimde kat i idim. En azından okulu bitirene kadar askerlikten muaf tutulmamı diplomayı aldığımda Profesyonel bir asker olarak orduya katılmak istediğimi söylemiştim. Çünkü silah kullanmayı seviyordum. Ve askerllğin "Özellikle projesyonel olan tarz" ı ilgimi çekiyordu.
Fakat o şartlarda askerlik yapmak istemiyordum.Lakin elimdeki zarfı açtıklarında yapılan "Sözde muayene" nin sonunca göre beni askere sevketmişlerdi. Üstelik muyanee olduğum yer e Erzincan a tayin edilmiştim. 20 eylül akşamı apar topar otobüs e atlayıp Erzincan a gittim.. Birliğe teslim olduğumda aklım görevimde yüreğim memlekette bıraktığım sevgilimdeydi. İlk iki gün normal seyrinde geçmişti. Ancak üçüncü gün aldığım bir telefon dünyamı alt üst etmişti. Zira benim gizemli sevgilim ona olan duygularımı hiçe saymış ve kendinden bir kaç yaş büyük kişilerle uygunsuz vaziyette yakalanmıştı. Bu ihaneti kendime yedirememiştim. Tamam belki onu sevdiğimi bilmiyordu ama bir tek alo deseydi ya da onu arayabilmem için bana bir imkan verilseydi duygularımı söyleyecektim..
Ama bu olaydan sonra Yüreğimi içindeki sevgiye layık olmayanlara teslim etmemeye karar verdim.. Öfkelenmiştim. Ve bir şeyler yapmam gerekiyordu. O gün komutanıma rica ettim. Lütfen beni pdr ye yani psikolojik danımşma birmine yönlendirin dedim.. Çünkü yaşadığım süreç normal bir süreç değildi. Amacım psikolojik tedavi görmekti.. Doktor a samimi bir şekilde anlattım durumu. O da beni ağır fiziki eğitimlere sokmaması için komutanımı bilgilendirdi. Ancak ertesi gün iştimada yaşanan olay herkesi şaşkına çevirecekti. Çünkü ben 1000 CİVARINDA asker in bulunduğu iştima alanında gözyaşları içerisinde haykırarak kalabalığı yarmış ve kafamı sert bir çizme vurmıuş gibi yere düşüp bayılmuıştum. Arkadaşlarımın anlattıklrına göre bilinçsiz şeyler söylüyor küfürler ediyor Asskerliğe ve yaşadıklarıma lanet okuyordum..
Bu kriz in olduğu akşam komutanın odasına çağrıldım.. Olayın bilinçli olmadığını biliyordu yüzbaşı.. Geçmişimle ilgili bazı bilgiler aldı ve memleketi ailemi aradı Onlar da benim geçmişte psikolojik tedavi süreci geçirdiğimi ancak bu durumu belge ile kanıtlayamadığımız için askere alındığımı söylemişti... Bahsettiğim krizi 45 günlük acemilik döneminde tam 3 kez yaşamıştım. Hayatım alt üst olmuştu artık. Ne yediğim şeylerden tad alıyor ne askerlerin sürekli yaptığı Şafak sayma seramonilerinden zevk alıyordum! Ama arkadaşlarımla iletişimin çok iyiydi. Hatta benim yaşadığım durumun bir benzerini yaşayan arkadaşım "Ağzım laf yapmıyor pek edebiyat bilmiyorum. Köyde bir yavuklum var ama benden habersiz bir iki satır yazar mısın? Ricasına karşılık vermiş. İki sayfalık mektubumun sayesinde arkadaşımın o kızla askerden döndüğünde evlenmek üzere nişanlandığını dahi öğrenmiştim..
Bu olay beni çok mutlu etmişti. Ve o günden sonra bir karar verdim. Mutlaka ama mutlaka bir kitap yazacaktım.. Yazarlık o gün düştü yüreğime.. Diğer bütün ideeallerimi unutup edebiyattaki bu yeteneğimi kullanmaya karar vermiştim. Ancak öncelikle ÜNİFORMALI ESARET ten kurtıulmam gerekiyordu. 10 Günlük dağıtım iznine kadar her gün bir kitap okuyarak kendime yatırım yapıyordum artık okudukça zihmimde daha parlak fikirler beliriyor yazmayı düşündüğüm bir değil bir kaç tane kitap fikri oluşuyordu zihnimde
 
Yazma eylemi beni asker ocağında ayakta tutan ve oradayken sevdiğim severek yaptığım tek şeydi neredeyse.. Hatta kalem bitti diye yas tuttuğumu dahi bilirim.. Çocukluk mu dersiniz yoksa edebiyat hevesi mi bilmiyorum ama şunu biliyorum ki, Bir işi gerçekten Aşk la yaparsanız işsiz kaldığınızda içiniz burkulur.. İşte bana da aynen böyle oluyordu.. Kendimi yalnız çaresiz ve kendi kaderine terk edilmiş hissediyordum.. Ne yapabileceğimi düşünürken içinde bulunduğum buhran giderek derinleşiyor ve mütemadiyen yaşadığım krizler hayatımı alt üst ediyordu.. İkinci kez doktor a çıktığımda yaşadığım travmayı açık sözlülükle anlattım. O da bana burada bir şey yapamayacağını Usta birliğine teslim olduğunda mutlaka hastaneye yatmam gerektiğini söyküyordu.. Nitekim öyle de olmuştu. Erzincan daki 45 günlük Kabus Dağıtım izni ile bitmiş ve ben 10 gün sonra soluğu Kıbrıs ta almıştım. Kıbrıs a giderken benimle birlikte sağlık kontrolüne gelen bir askerin firarına bile tanıklık etmiştim ama gördüklermi sadece bir yüzbaşı ya anlatabildim. İlk başlarda beni suçlayan tavırların arkadaşın zaten kaçmaya niyetli olduğunun anlaşılmasıyla 180 derece değişmişti.. Kıbrıs a ulaştığımda ise garip bir duygu hissediyordum. Türkiye topraklarından dışarı çıkmak hep hayalimdi hala da öyle ama bunu üniformasız yapmak istiyordum..
Adaya ilk ayak bastığımda akıma Er Rryn ı kurtarmak filmindeki savaş sahnesi geldi. Gerçekten o anı birebir yaşamıştım. Gemiyle gelen asker kafileleri bölük numarlarının yazılı olduğu tabelaların altında yerlerini arıyor ve ellerine tutuşturulan kağıtlarda yazılı olan numaraları eşleştirmeye çalışıyordu. Acele etmek askerdeyken yapılabilecek en son şeydi aslında. Bende bunu bilerek hareket ediyor rahat davranıyordum. Sonunda askerdeyken en çok yardım gördüğüm inzibatlar sayesinde yolumu bulmuştum..
 
Birliğe teslim olduğumda ise kendimi daha önce hiç görmediğim yaşamadığım bir ortamın içinde budum. Meslek sahibi olan kişileri seçerken içime bir acı çörekleniyor ordu ya olan nefretim "Kariyerime engel oldukları için" giderek büyümeye devam ediyordu. Evet askerlik kutsal bir görev olabilirdi ama benim gibi büyük hedefleri ve idealleri olan insanlara göre bir yer değildi. Hatta bir nevi esaret adası gibiydi. Zaten Kıbrıs a ilk ayak bastığımda oraya bu ismi vermiş ve RUHUMUN ESARET ADASI adını verdiğim uzun bir yazı kaleme almıştım.. Kendimi hiç bir zaman ait olmadığım bir ortamda görüyordum artık... Neyse ki sağlık kontrolleri sırasında yaşadığım durumu komutanlarla paylaşmış ve pdr uzmanndan randevu ayarlamıştım.. Ancak ilk önce görev yerim belli olmalıydı. iLK GÜN kü iştima diğerlerinden çok farklı olmuştu benim için. Zira bir çok arkadaşım olmuştu. Sanki birlikte büyümüşüz gibi birbirimizden ayrılmıyorduk.. Sabah olduğunda ise yeniden yollara koyulduk. Kıbrıs a gidenler bilir. Askeri birliklerde sanki ARABA İCAT EDİLMEMİŞ gibi ilk gelen birlik sevkıyatları hep yürüyerek yapılır. Ve askeri birimlerin arası birbirinden çok uzaktır.. Bu yüzden her yolculuk kendi içinde bir hikaye oluyordu bizim. İçin hani taşımak zorunda olduğum bavulları alsalardı elimden bu yürüyüşe bütün gün devam edebilirdim...Sürekli yeni yerler görmek hoşuma gitmişti. Bu arada başımızdaki çavuş un Kıbrıs Savaşı İLE ilgili bilgilerini de dinliyorduk. O an kafayı sıyırmış ve Turistik bir gezide gibi görmeye başlamıştım kendimi. Çavuş a sürekli sorular soruyor. BUNLARI NEDEN YAZAMIYORUM diye iç geçiriyordum. Hani askerde bir laptop um olsa diye hayal bile kurmuştum!!! O derece yaani...
Tabii bu şizofrenik hal Albay la tanışmamıza kadar sürdü. Albay bir derdi sıkıntısı olan var mı diye başladığı konuşmasında çok babacan bir tavır sergilemişti. Ben de bundan cesaret alarak Albay ın konuşması bittiğinde komutanımıza dönüp.. Görüşmek istiyorum diye rica da bulunmuştum. Çavuş beni kırmayarak karargah a çıkarmıştı tabii. Karargah a çıktığımızda ise hazrol pozisyonunda bir şeyler gevelemeye çalışıyordum ki. Komutan beni oturtarak dinlemeye başladı. Yaşadıklarımı aynen not aldı Albay. İsmimi not aldı ve birliğim belli olduğunda karargah a bildirmemi rica etti. Bunu neden yaptığını anlamammıştım ilk önceleri ama meğer beni takip ettiriyormuş.. Sonradan bir şekilde öğrenmiştim bunu.. Durumum ilgisini çekmiş olacak ki başımızdaki çavuş a hangi bölük te görevlenndirildiğimi kendisine bildirmemi istemişti.
Çok geçmeden briliğimize ulaşmıştık. Batarya denilen 100 kişilik topçu birlikleri idi bunlar. Top atış talimleri yapılıyordu. Mesleki bilgi kontrolü ve görevlendirme esansında fiziki görünümüm Topçuluk için yetersiz olduğunu hemen anlamışlardı. BATARYA KOMUTANI benim bu durumu fark etmiş olacak ki ilk ictima dan sonra yanına çağırdı beni. Meğer Tabur komutanı kendisine benim durumumla ilgili kısa bir bilgi vermişti. Karargahta uzun bir görüşme yapmıştık kendisiyle. İtiraf etmeliyim ki askerlere karşı olan olumsuz izlenimimi yıkan kişidir kendileri. Muhabbetimiz o kadar derin ve koyuydu ki ben savaş stretejisi ve gerçek askerlikle ilgili bilgiler verdikçe bu konudaki bilgi birikimim şaşırtıyordu onu.. Adeta bir subay a askeri ve psikolojik brifing veriyor bir kişisel gelişim uzmanı gibi konuşuyordum.. Tavrım o kadar çok hoşuna gitmişti ki çıkarken "Artık diğer askerlerin arasında işin yok. Bak oğlum, Burası bir insan selidir. Ama buraya senin gibisi 30 yıl da 40 yılda bir gelir" diye uğurlamıştı beni.. Hatta ileride mutlaka bir kitap yazmam gerektiği fikrini dahi bana o vermişti. Artık akşam ictimalarından sonra yapılacak eğitimlere katılmak yerine Komutanın çay sohbetlerine yarenlik ediyordum.. Tabii bu durum arkadaşlarımın dikkatini çekmişti. Torpilli olduğumu dahi düşünmüşlerdi. Ancak benim tek torpilim Kainat ın Hakimi ydi.
Tabi bu sohbetler sayesinde Yüzbaşı ile farklı bir ilişkimiz olmuştu. Çok iyi hatırlıyorum 6,0 lık derbi nin olduğu akşam maçı kritik etmek ve görüşlerimi almak için ani bir kararla koğuş ziyareti yapmış ve benimle uzun süre futbol muhabbeti yapmıştı.. Bana evladım diye hitap eden bu adam askerlerle ilgili düşüncelerimi olumlu yönde değiştirmeye uğraşan iyi niyetli biriydi. Fakat benim bu herkesi etkileyen sohbetim ve konuşma üslubum sadece komutanı etkilememişti. Bunu ne zaman analdın diye sorarsanız. İki batarya nın akşam saatinde yani serbest zamanda dışarıda olduğu bir sırada. Konferans modunda hararetli bir konuya girmiştim. Sanıyorum LİDERLİK ve YÖNETİCİLİK kavramları arasındaki farkı anlatıyordum. Ve herkesin ağzını açıkta bırakacak akıcı bir üslupta konuşuyordum. Beni dinleyenlerin ne kadar kalabalık olduğunu emre itaatsizlikten ceza almak üzere olan bir arkadaşa parmağımı uzatarak "Bakın nerede olursanız olun, Benim gibi vücudunuzdan önce KAFA nızı çalıştırırsanız Gördüğünüz gibi bütün insanlar sizi dinler ve saygı gösterirler. Ama bunun gibi olursanız it e köpeğe maskara olursunuz!" cümlesinden sonra kopan alkış tuhafınında anladım. Deli cesareti mi dersiniz başka bir şey mi ama gerçekten gerçekten çok utanmıştım...
 
Sözlerimi bitirdiğimde Komutanın da bizi dinlediğini fark etmiştim. İnanın hayatımda hiç o kadar mahçup olduğumu hatırlamıyorum. Öyle ya.. Komutan bir konuşma yaparken esas duruş a ve sert emirlere ihtiyaç duyuyordu ben ise doğaçlama bir üslupla insanları etrafıma toplamıştım.. Bunu yaparken büyük bir keyif duyuyordum komutan beni yanında çağırdığında durumu ona da anlatmıştım zaten. Ben böyle bir hayat istiyorum askerliği yapmak istememin nedenlerinden biri de bu dedim. Kalabalıktaki her hangi biri olmak ve öyle anılmak istemiyordum.. Zaten komutan da farkına varmıştı bu gerçeğin. Artık eğitimlerden ve spor dan da muaf tutulmuş sürekli görüştüğüm PDR uzmanı nın direktifi ile hastaneye gideceğim günü bekler olmuştum Hastaneye gittiğimde ise doktor un tavrını asla unutamıyorum. Sözde hekim olan br subay "Ben senin deli olduğuna inanmıyorum diyerek resmen kovmuştu beni. Düşünün; Hastasını dinlemek yerine hakaret ederek kovmayı düşünen bir psikiyatri hekimi.. O an bir kez daha isyan ettim içimden.. Beni hastaneye yatırmadığı için pişman olacağını söylüyordum içimden. Nitekim Birliğe döner dönmez konuyu Komutanıma açarak ALAY KOMUTANI ile görüşmek istediğimi söyledim. Ama umudum yoktu. Talebimin sümen altı edileceğini düşünüyordum.. Bu arada 3 kez daha kriz geçirmiş ve pdr ye sevk edilmek durumunda kalmıştım. Bu krizlerden birinin sonu serumla bitmişti hatta..
Ancak yılmayacaktım.. Savaş daha yeni başlamıştı çünkü.. Derken bir akşam Karargah postası nın yatakhane ye geldiğini gördüm. Benim ismimi anons ediyordu. Ahmet Ali Şahin nerde diye soruyordu. Bende yanına gittim. Beni karargahtan çağırdıklarını Komutanla görüşeceğimi söylemişti. Özel olarak komutan tarafından Karargah a davet edilmem bütün arkadaşlarımı şaşırtmıştı. Daha önce böyle bir şey görmüşler mydi bilmiyorum ama anlattıklarına göre bu ilk kez karşılaştıkları bir durumdu. Ben ise cezalandırlma korksusu ile yemeğimi aceleyle bitirip Karargah a doğru gitmek üzere posta ile birllikte yola koyuldum. Bir araca bindirmişlerdi beni. Karargah a gittiğimde Komutan beni güler yüzle karşıladı.. Derdimi analttıktan sonra dikkatli ve merhamet dolu bakışlarla bana bakarak.. BAK OĞLUM, Belli ki askerlik sana çok ağır gelmiş. Durumun zaten ortada, Eğer istersen Bir Helikopter Ambulans a koyup Ankara ya Gata ya sevk ettireyim seni. diyordu
 
abı ne olur bır akl verın f 43 2uyum buzuklugu tanı sını koydular c 16 hava değişimi verdiler szice bana curuk verırılermı

11 gün hava değişimi verdiler benden kıta işlevselık kıta anket ıstenıyor

boran bey lütfen bır akıl ver
 
hikayemi henüz tamamlamadım ama sana şunu söyleyeyim psikotik vakaların çoğunluğu çürük raporu ile sonuçlanır daha anlatacağım çok şey vardı halbjkim ama sana da yüksek ithtimalle çürük verirler iş bulma konusunda da sıkıntı yapma ben askerden çürük raporu aldığım halede şu anda KAMU DA MEMUR olarak çalışıyorum yaklaşık 5 yıldır devlet sektöründeyim inamazszın bir zamanlar çürük raporu alırsam başıma ne gelir diye korkuyor endişe ediyordum ama şimdi emeklilik hayalleri kuruyorum nasip olursa bir üni diploması alıp öyle emekli olmayı planlıyorum olur ki çalışmam gerekir AYAK İŞLERİ nden vakit kaybetmeyeyim diye
 
Üst Alt