Kuloğlu Ahmet kardeşimizin hayata ve kadere bakış açısını çok ama çok takdir ile karşılayıp kendisini tebrik ediyorum. Allah hepimize böyle metanet nasip etsin inşallah.
Kafa sağlığı önemli, kafa yerinde olduktan sonra diğer sıkıntıların üstesinden zar zor da olsa bir şekilde gelinebilir. İzmir’de engellilerin çıkardığı bir gazete var. Nereden bulmuşlarsa hanımın telefonuna ulaşmışlar ve habire engelli gazetelerini pazarlıyorlar. Nimet bilmez, şükür de etmez insanlar zira hanım 200 lira yolluyor mesela beğenmiyorlar 300 lira istiyorlar. Bir gün çok fena patlayacağım kendilerine de hanım “yapma, etme” diyor. O gazetenin eski nüshalarının birinde şöyle bir haber okumuştum: Vatandaş âmâ, ancak tahta oymacılığı yaparak ürettiği eşyaları satıp para kazanıyor. Niye? Çünkü kafası yerinde.
Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğu kabul edilip Allah’ın takdirine razı olunduğunda hayat çok kolay, sakatlık filan vız geliyor tırıs gidiyor. Ama kadere yani gayba iman etmiyorsanız, nimete şükür etmek yerine nankörlükte ısrar ediyorsanız, devamlı olarak “neden ben?” sualini sorup sorup duruyorsanız bu dünya hayatını kendinize ölünceye kadar zehir ettiğiniz gibi ahiret hayatınızı da bitirip yok etmiş oluyorsunuz.
Ben de hamdolsun hayatımdan memnunum. İsyan ettiğim zamanlar olmadı mı? Elbette lânet şeytana uyup benim de o malum soruyu kendime sorduğum zamanlar oldu ancak aklım başıma geldikten sonra (*) halime her daim şükretmenin yanı sıra rahatsızlığımın ahiret hayatında günahlarıma kefaret olabileceği umarak hayatımı neşe ve mutluluk içerisinde sürdürmeye devam ediyorum. Allah rahatlığıma zarar vermesin, bu günlerimi arar hâle getirmesin inşallah. Kafam rahat, kafam dinç.
(*) Aklım yerine geldikten sonra demekten kastım; İslamiyet’i daha iyi tanımaya başladıktan ve Yüce yaratanımızın ipine daha çok sarılmaya başladıktan sonra demektir.
Selametle