Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Dezavantajlı Grupların Birbirlerine Bakışı Çerçevesinde Engelliler [Araştırma]

Dezavantajlı grup dendiği zaman azınlıklar, kadınlar, engelliler ve eşcinseller gelir akla. Bunun sebebi de gayet açıktır. Öncelikle dezavantajlı grupları tanımlarsak sanırım yerinde bir giriş yapmış oluruz. En kaba haliyle şöyle diyebiliriz:

Aile içinde problem varsa (başta kadınlar ve eşcinseller olmak üzere engelliler de), sosyal yaşamda problem varsa (hepsi), eğitim konusunda sorun varsa (hepsi), iş gücüne katılımda problem yaşanıyorsa (genellikle hepsi) ve bunlara bağlı, eş zamanlı olarak diğer insanların tavırları açısından problem yaşanıyorsa o zaman dezavantajlı gruptan sayılırsınız.

En iyi bildiğim konudan başlayayım: Kadınlar

Eğtimle başlayacak olursak; eğitime erişim ve sürekliliği konusu ile başlayabiliriz. Okur-yazarlık sorunu bir kadın sorunu maalesef. Okullaşma, kız çocukları başta olmak üzere yine kadınların sorunlarından biri. Okul öncesi eğitim konusunda Türkiye zaten olanaksızlıkların sınırlarını zorlamakta. Bu da zaten az sonra kadının işgücüne katılımına bağlanacak bir konu. Kısacası çok dallı budaklı. Okul öncesi eğitimde ve ilk ve ortaöğretimde kız ve erkek çocuklarının okullaşma oranında uçurum olsa da yüksek öğretimde işler biraz daha iyiye gidiyor. Katılım artıyor, uçurum azalıyor olsa da kadınlar belli alanlarda yoğunlaşıyor. Bir de kadın olmanın yanı sıra başörtüsü ile yüksek öğretime devam hakkının olmayışı da sorunun bir başka boyutunu ortaya koyuyor.

Kadın istihdamına geldiğimizde oldukça girift bir meselenin de içinde buluyoruz kendimizi. Ben kısaca etki alanlarını sıralayacağım. Bağlantıları kurmayı size bırakıyorum. Kadınların işgücüne katılımı; eğitim, aile içi görevler, köyden kente göç, kamu sektöründeki daralma, ücret eşitsizliği ve sosyal güvence gibi pek çok bileşen vesilesiyle etkileniyor. Dolayısıyla 2010 yılında bile Türkiye, tarihinin en düşük kadın istihdam oranına sahip bir ülke olarak karşımıza çıkıyor.

Kadınların siyasete katılımı da bir başka sorun. Hayatı özel alan - kamusal alan olarak ikiye ayırdığımızda özel alan kadınların sorumluluğunda, kamusal alan da erkeklerin sorumluluğundaymış gibi bir algı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu da kadınlarla erkekleri hak, yükümlülük ve özgürlükler bakımından ayrılması anlamına geliyor. Kadına biçilen aile içi görevler, kadınların kamusal yaşamın fırsatlarından mahrum bırakılmasına sebep oluyor. Tek partili sistemin kadınlara attığı kazıklardan biri, kadınların parti yönetimlerinde yer alamamasıdır. Kadınlar, genellikle alt düzey görevlerle siyasette yer alırken partilerin atanma ve seçilme politikaları sebebiyle karar alma mekanizmalarında yer bulamıyorlar. Siyasal karar süreçlerinde kadınların eşit temsili, üretilecek ve uygulanacak politikalar açısından çok önemli olmakla beraber aynı zamanda ülkemizdeki demokrasi kavramının içini doldurmak için de büyük bir unsurdur.

Kadına şiddet konusu da önemli konulardan biri. Kadına yönelik şiddet açısından en fazla risk altında olan grup çocuklu kadınlar. Aile içi şiddetin en temel sebebi, sahip olunan çocuğun kız olması. Bu yüzden de her yaştaki kadınların şiddet görmesinin yanı sıra çocuklu kadınlar, istatistiklerde şiddete en çok maruz kalan grup olarak karşımıza çıkıyor. Onun dışında kız çocuklarının cinsel istismarı şiddetin bir başka örneği. Evliliklerde şiddet; dayak, tecavüz ve ekonomik baskı olarak tanımlanıyor. İş yerlerindeki şiddet ise cinsel ve psikolojik baskı olarak gerçekleşiyor. Bu konuyu pek sevmiyorum maalesef. :(

Tabii bir de medyada kadın konumuz var. Bunun içine de yazılı ve görsel basında karşımıza çıkan kadın bedeninin kullanıldığı reklamlar, herkesin evine destursuz giren televizyonlardaki diziler ve kadının konumunu pek de dostça ortaya koymayan haberler.

Eşcinseller konusuna gelecek olursak... Bu konuya da hassasiyetim büyük, ancak kadın hakları ile ilgili profesyonel olarak çalıştığım için eşcinsellerin sorunlarını sadece eşcinsel arkadaşlarımdan bildiklerim üzerinden anlatabilirim.

Cinsel kimliklerini ortaya koyamamak temel sorunlardan biri. Eşcinseller ailelerine kimliklerini açıklayamamakta, açıkladıklarında da dışlanmaktalar. Sırf eşcinsel oldukları için iş bulamamaktalar. Cinsel kimliklerini iş yerinde açıklayanlar işten çıkarılmakta ve haklarını savunamamaktalar. Eğitime ve sağlık hizmetlerinde karşılaştıkları homofobik tutum sanırım can alıcı bir başka nokta. Sağlıkçı hastanesine muayenehanesine sokmak istemez, tedavi etmek istemez; okul müdürü okuluna almak istemez, eğitimci eğitim vermek istemez. Yurtlara giremez, ev arkadaşı edinemez. O zaman yine eğitim hayatı iyi gitmediği, doğru düzgün eğitim alamadığı için kadınlarda olduğu gibi belirli işlerde çalışmaya zorlanıyorlar. Her türlü zorlama şiddetin ta kendisidir. Ayrıca toplumun yanlış bilgisi sebebiyle maruz kaldıkları şiddetin boyutu da korkunç. Hem sosyal hem de fiziksel şiddetle karşılaşan eşcinsellerin yaşadığı kültürel ve sosyal baskılar, psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor. Bir kere toplumun bilgisizliği sebebiyle dışlanmak hatta yok sayılmak ayrımcılığın, dezavantajlı grup sayılmanın dik âlası değil de nedir?

Engelliler konusuna gelince durum, kadınlarda ve eşcinsellerde olduğundan pek de farklı değil aslında. Sorunlar neler? Eğitim, sağlık, işgücüne katılım, sosyal güvence, düşük ücret ve sosyal yaşama uyum.
Mimari sorunlar en temel sorunlardan biri. Ne eğitime ne de sağlık hizmetine erişim istenen bir şekilde sağlanabiliyor. Eğitime erişimde sorun olunca haliyle kadınlarda olduğu gibi işgücüne katılımı da düşük oluyor engellilerin. Ayrıca mimari sorunlar da işin içine girdi mi engelli istihdamı çok düşük oluyor. Diğer dezavantajlı gruplarda olduğu gibi belli başlı iş kollarında çalışabiliyorlar. Ailelerin ve çevrenin bakış açısı, engellilerin sosyal yaşama uyumunu da etkiliyor. Toplum, engellileri de görmezden geliyor, yok sayabiliyor.

Azınlıkların sorunları da sosyolojik ve hukuksal olmak üzere iki açıdan düşünülebilir. Farklı olma, vatandaşlık, nicelik olarak azlık, kendi dilinde konuşamama, eğitim alamama, kendi kültürünü, geleneklerini koruyamama gibi açılabilir sorunlar.

O zaman neymiş? Yukarıda sayılan dezavantajlı grupların sorunu hak ve özgürlük temelli sorunlarmış.
 
Daha önemlisi butun dezavantajlı gruplara temel anlamda bakabilmekteymiş sorun, veritas:) Teşekkürler, hiç olmazsa aramızda bir sen derledin topladın. Konuya temelden girdin.
Kadın bakış açısı başka ne de olsa. Detaylarda bogulmaz:)
 
Derleyip toplamadığıma kuşku yok Kalem, ama uzun zamandır birşeyler yazmak istiyordum bu başlığa.
Hem epeydir siteye hiçbir şey yazamıyordum. İyi geldi. :eek:
 
İYi oldu bence bu, saolasın. Sivil toplumcu olarak arada grunsen iyi olacak. Ben bir eğitimci olarak fırsat bulamıyorum işin açıkçası. Yogunlukta senden farkım yok:( Ciddi bir yazı yazmaya sabrım kalmıyor...
Yazı bekliyorum. o zaman el atacagım bu konulara:)
 
yakinda bakmamistim metepenin yazdiklari hep ilginc bilgilendirici gelir bi okiyim desem
pfffff hayatta hic normal kalmamis:)
kadinlar
engelliler
homolar
escinseller
sastigim bu insanlar bu konular icin ne kafa yoruyomus
en kafa yorulasi gecim hayta tutunup ekmek parasi bence
 
Sayın shukufe,

Doğal olarak reyting yapan hususlar daha fazla gündeme geliyor.. :cool:

Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış misali.. herkes kendinde olmayan konuları konuşmayı daha çok sever.

Yukarıdaki yorumlarda bahsedilen "kadınların" dezavantajlı grup olduğu kısmına fazla katılmıyorum. Kadınların sosyal rolü farklıdır ve bence bu dezavantaj olarak algılanmamalıdır. Kadının toplum içindeki sosyal rolü tartışmaya açıktır ama kadın olmak.. yani toplumun neredeyse yarısını oluşturmak bir dezavantaj sayılamaz. Eğer böyle bir dezavantaj varsa bile bu, kolaylıkla avantaja döndürülebilecek potansiyele ve güce sahiptir.
 
aynen sizin gibi benim dusuncemde kadinlar icin olani
inanin icim aciyo kadin oldugumdan utaniyorum sirasinda kadinlarin dezavantajli gibi bahsedilmesinden
bilmem ben eskisehir ankara istanbul gibi yerlerde yasadigimdanmi desem
ama dogudan gocmen olan komsularimda oldu oyle bi hakim kendilerinden emin kocalarini her ise kosturan
bu feministlik diil aklini kullanmak bence
hicbi insan gecim derdi olmadiginda kafasini kullaniyorsa dezavantajdan bahsetmesin
avantaji insan akliyla yaratir
silere kolay gele ben edebi yazamam sonucta kucukten isitmem cok kotu ama zevkle okuyorum sizleri
 
dezavantajda ki anlam özel durumundan dolayı madur olma. sadece cevrenizde gördüğünüz 1-2 örnek kadınla, kadınlar aklını kullanan istediğini yaptırabilir deseniz hiç doğru değil.bu 1-2 kadınla varılacak yargı olamaz çünkü.kadınların % 90 hatta belki daha fazlası dezavantajlı gruba giriyor. her zaman güçlü olan güçsüzü ezdiğinden burda akıl da fayda etmiyor.öyle ki bazen o akıl da başa bela olabiliyor.
 
VERTAS Keşke kadın sorunu olarak yeni bir başlık açsaydın bu yazıyla
 
Ciddi bir yazı yazmaya sabrım kalmıyor...
Aklımı okudun Kalem. :)

Metepe,

Kadınları dezavantajlı gruba ben sokmuyorum ya da sokaktaki adam sokmuyor, hükümet sokuyor. Hükümet de yabancıların mevzuatlarına, kaynaklarına bakarak tanımlıyor. Anayasanın 10. maddesine bakarsanız pozitif ayrımcılık yapılması öngörülen gruplar belli, dezavantajlı gruplar ve tabii gençler vs.

Kadın hareketi, kadınların dezavantajlı gruba girmesini zaten kabul etmiyor. Kadın dernekleri de kadınların tek başına ele alınması, kadınlar için ayrı politikalar geliştirilmesi ve uygulanması için çalışıyor zaten. Kısacası; ben de karşıyım kadınların dezavantajlı gruba giriyor olmasından. Kesinlikle ayrı tutulmalı!

Çalışma Bakanlığı, Ulusal İstihdam Stratejisi hazırlanırken 29 STK ile birlikte çalıştı. Çalıştayda Disk, Tesk, Hakiş, Tüsiad, Müsiad gibi büyük kuruluşlar vardı. Engellilerle ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan ve çözüm önerisi getiren Türkiye Sakatlar Konfederasyonu vardı mesela. Kadın STK'ları da çalıştaydaydı. Bütün STK'lar kendi gruplarında esnek çalışma koşulları, ücret eşitsizliği, sosyal güvence, girişimciye teşvik / kredi gibi konularda neler yapılabileceğini konuştu.

Örnek çok da uzatmayayım; pozitif ayrımcılığın uygulandığı grupların tümü, eğitim, sağlık, istihdam, şiddet gibi konularda yaşadıkları sebebiyle muhtemelen ifadesi kolay ve sadece iki kelime ile ne denmek istediği algılansın diye dezavantajlı grup diye tanımlanıyor. Tabii ki toplumun normlarına göre hükümetlerin belirlediği de birşey bu.

Yabancı kaynaklarda dezavantajlı gruplara baktığımız zaman tanımlarda ırk, etnik grup, yoksulluk ve cinsiyet ön plana çıkıyor. Sonuçta toplumun büyük bir kesiminin yararlandığı haklardan mahrum bırakılan gruplar için oluşturulan bir tanım.

Haa bir de nüfusun yarısı demişsiniz ya kadınlar için. Evet nüfusun yarısı kadarız, ancak siz eğitim, sağlık, sosyal güvence, ücret eşitsizliği, özsaygı, sermaye, teşvik gibi konularda toplumun tamamından ayrılarak yararlanıyorsanız niceliğin pek de bir önemi kalmıyor maalesef. Ayrıca tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de fiziksel güçten beyin gücüne doğru bir geçiş yaşanıyorken beyin gücünü kullanmak isteyen sektörler nüfusun tamamına bakmak durumunda. Neden mi? Çünkü nüfusun sadece yarısında beyin gücü yok. Olan da kullanılmıyor. :eek:

Kadın istihdamı ile ilgili istatistikleri görseniz, inanın gözlerinize inanamazsınız.

Canım Levent'im, haklısın buraya çok uzun oldu. :) Umarım bir başka konuda, bir başka yerde ona da imkanım olur.

Not: İş yerinde olduğum için hiç okumadan öylece yazıp yolluyorum. Tekrarlar varsa ve bölük pöçük yazdıysam kusura bakmasın kimse.
 
Sayın Veritas,

Yazdıklarınıza itirazım yok. İşyerimde çalışanların %90'ı bayandır.. :)

Ancak ben de zaten kadının toplumda kabul edilmiş sosyal rolü itibariyle bu mahrumiyetleri yaşayabileceğini, bu rol tanımı değişirse devantaj durumu olamayacağını belirttim. Örneğin yukarıdaki kriterler bakarsak çocukları da dezavantlı grup gibi görmemiz gerekir. Çalışma koşulları, harçlık eşitsizliği, belli haklarının kısıtlanması, seçme ve seçilme haklarının olmaması, akşam ne yiyeceklerine karar verememeleri gibi konular onları dezavantajlı bir konuma sokar. :)

Biraz abarttığımın farkındayım ama bu durum çocukların toplum içinde öngörülmüş ve kabul edilmiş rolünden kaynaklanır.Kanımca kadınlar için de durum böyledir. Toplumun kabul ettiği rolü üstlenen kadın kendi sınırlamalarını da beraberinde getirir. Nedir toplumdaki rolü? İyi bir eş, evinin hanımı, çocuklarının anası olması... Ne yazık ki kadın toplumunun büyük kısmı da bu konumu benimsemiştir. Bu sınırlamaları aşmanın mümkün olduğu gelişmiş ülkelerde daha belirgin görülebiliyor.

Dezavanatajlı gruplar ise, toplumun büyük kısmı tarafından norm dışı görüldükleri için kendilerine belirlenmiş rolü aşmaları çok daha güçtür. Dezavantajlı konumda olanlar kendilerine biçilmiş rolu kendileri tercih etmez.. bu rol toplum tarafından da verilmez... mevcut durumdan kaynaklanır. İstediğiniz pozitif ayrımcılığı yapın.. eşcinsellere daha ılımlı yaklaşılmasını sağlayamazsınız.

Örneğin burada genellikle ortopedik/fiziksel özürlüler ve onların sıkıntıları dile getiriliyor. Halbuki, kendi sıkıntılarını asla dile getiremeyen ve tüm özür gruplarının toplamından büyük olan "zihinsel engelliler" var. Kanımca engelliler içindeki en dezavantajlı gruptur. İş, okul falan bir kenara, genellikle bir topluluk içinde olması dahi istenmezdi yakın zamana kadar. Örneğin bir veli, çocuğunun sınıfındaki bir zihinsel engelli öğrenciyi çocuğuna hastalık bulaştıracak veya zarar verecek bir birey gibi görür.

Her ne şekilde tarif edersek edelim; konunun özüne dönecek olursak; herhangi bir nedenle dezavantajlı olanların, başka dezavantajlı gruplara bakış açılarının toplumun diğer kesimlerinden farklı olmadığını düşünüyorum. Örenğin 50 işçiden sonra engelli çalıştırma zorunluluğunun yanı sıra bir de mahkum çalıştırma zorunluluğu vardı.. Bir engelli kendini bir mahkumla ortak paydada görür mü bilmiyorum.. Şimdi ona bir de eşcinsel ekleyelim.. :)

Sağlıcakla kalın..
 
Bu tür binlerce yaşanmışlık var, ama güncel gazetelerde görünce aktarmadan edemedim:

Din öğretmeni Zafer Hoca (42) eşcinsel olduğu ortaya çıkınca meslekten ihraç edildi.

Cinsel tercihi nedeniyle Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) görevine son verdi

Bu süreçler sakat (ya da XX ) diye meslek yaşamından dışlananlarınkiyle aynı. İnsanlar saygın bir birey olarak yaşamak istiyorlar, ama "beyazlar" bunu engelliyor. "Sakatlığını-eşcinselliğini-farklılığını gizle, kuyruğunu sıkıştır, haddini bil, öyle gel" diyorlar...
 
Bu arada, "sakatlıkla XXX'in ne ilgisi var" diye düşünen arkadaşlarımız için bir ayrıntı aktarayım... Amerika Birleşik Devletleri'nde Nefret Suçları Yasası var (şu an yürürlüğe girdi mi emin değilim). www.nefretme.org sitesindeki bir yazıdan küçücük bir alıntıyı aşağıya aktarıyorum:
Nefret Suçları Yasası’nın temel mantığı şu; Amerikan toplumu çeşitlilik gösteren bir yapı. Bu yapının içinde etnik azınlıklar (siyahlar, Asyalılar, vs.) dinsel azınlıklar var (Yahudiler, Müslümanlar vs.) siyasal azınlıklar (sosyalistler, yeşiller) cinsel azınlıklar (gayler, lezbiyenler, travestiler vs.) ve bedensel yapı olarak azınlıkta olanlar (sakatlar, körler, şişmanlar, kısa boylular, sivilceliler vs.) var. Bunun yanı sıra azınlık olmayıp da ayrımcılığa uğrayan kesimler var: kadınlar… İşte bu yasa, toplumdaki azınlıkları, çoğunluğun her türlü baskısından korumayı hedef alarak, ırkçılığın da önüne geçmeye çalışıyor. Bu arada koruma işlemi sadece fiziki şiddet saldırılarını değil, psikolojik taciz ve cinsel taciz saldırılarını da kapsıyor.

logo-150x150.jpg

Kaynak
Altını çizmek istediğim şey, bu mağduriyetlerin/tartışmaların dünyanın her yerinde olduğu, bu saldırılara karşı tüm "azınlık" grupların bir şekilde biraraya gelebildiği, dahası bu biraraya geliş için sayısız akademik çalışma bulunduğudur.

Evet, Herkesin Ötekisi olan bir grup "eşcinseller". Ama ben, çok kişinin ötekisi olan ben (eşcinselliğe dair tüm olumlu düşüncelerimi bir tarafa bırakıyorum; eşcinsellikten nefret etsem dahi) onları da, hiç kimseyi de öteki saymamayı etik bir zorunluluk bilirim. Sakat olmanın bu kadar net tavır alış için enfes bir özellik olduğunu düşünürüm...
 
Bu dezavantajlı gurupların içine ateistleri de dahil edebiliriz.
 
Başörtülü kadınların iş hayatında uğradığı ayrımcılığa dair binlerce yaşanmışlık var ama aşağıda linkini verdiğim raporu paylaşmak istiyorum sadece.
Bu süreçler sakat (ya da XX ) diye meslek yaşamından dışlananlarınkiyle aynı. İnsanlar saygın bir birey olarak yaşamak istiyorlar, ama "beyazlar" bunu engelliyor. "Sakatlığını-başörtünü-farklılığını gizle, kuyruğunu sıkıştır, haddini bil, öyle gel" diyorlar...

Başörtü Yasağı ve Ayrımcılık: Uzman Mesleklerde Başörtülü Kadınlar
Metnin tamamına ulaşmak isteyenelrer ilgili yeri tıklayıp yayını inceleyebilirler.

"Bu araştırma, temel olarak, 2010 Türkiye’sinde uzman meslek sahibi başörtülü kadınların iş piyasalarına girerken ve iş piyasalarında var olurken yaşadıkları
süreçleri sosyolojik bir çerçevede kavramayı amaçlamaktadır. Başörtüsü yasağı, 1980’lerden bu yana hem yüksek öğrenimde, hem de çalışma hayatında başörtülü kadınların hayatlarını doğrudan ve dolaylı yollardan etkilemektedir. Öte yandan, Türkiye’de kadın ve istihdam konulu araştırmalara başörtüsü yasağının etkisi henüz konu edilmemiştir. Eğitim ve çalışma hakkı, modern toplumlarda en temel anayasal vatandaşlık hakkıdır. Başörtüsü yasağı nedeniyle sadece en temel vatandaşlık hakkına ulaşım engellenmekle kalmamakta, başörtülü kadınların çalışma hayatına katılımı da kısıtlanmaktadır. Elinizdeki bu araştırma, başörtüsü yasağının kadınların iş hayatına katılımına etkilerini anlamak üzere yola çıkmıştır.
...
Bu araştırmada, başörtüsü yasağının başörtülü kadınların istihdamını doğrudan olumsuz etkilediği tespit edilmekle birlikte, bu süreçteki tek engelin, başörtüsü yasağı nedeni ile kamuya ait işyerlerinde çalışmalarının önündeki engel olmadığı anlaşılmıştır. Aksine, başörtüsü yasağının çeşitli katmanlara yayılarak dalgalar halinde iş piyasalarını etkilediği; özel şirketlerde de başörtülü kadınların “görünür” durumda olmalarının, (1) işe alınmalarında, (2) ücret politikalarında, (3) çalışırken ve (4) terfilerde engelleyici bir faktör olduğu ortaya konmuştur. Öte yandan, özellikle kadın istihdamı düşünüldüğünde, kamusal alan ile özel alan birbiriyle çok yakın etkileşim içindedir. Gerek iş piyasalarından, gerekse ev içindeki geleneksel iş bölümüne dayalı rollerden ve ataerkil örüntülerden beslenen aile anlayışından kaynaklanan farklı baskılar ve beklentiler de uzman meslek sahibi başörtülü kadınların iş piyasalarında var olmalarını engellemekte veya zorlaştırmaktadır.
Uzman meslek sahibi olduğu halde iş bulamadığı için çalışamayan kadın, aile içinde gereken saygı ve itibarı görmediğini düşünmekte, kamusal alana katılma arzusu törpülenmek yerine artmaktadır.
 
Ben bu raporun sunumuna gittim Kalem, 1 ay önce kadar. Raporu yazan Dilek Cindoğlu. Daha doğrusu bir survey şeklinde yapılmış. Yanlış hatırlamıyorsam 95 kişilik bir grup ele alınıp onlarla röportajlar yapılarak sonuçlar ortaya konmuş. Bir kere akademisyenlerin yazdığı raporların şöyle bir problemi oluyor. Aslında bir çok raporda benzer problemler var. O da raporun sonucunun baştan belli olması. Araştırma sonucunda tepsit edilen dediğini Cindoğlu zaten baştan tespit edip ona göre bir çalışma yapmış. Bahsedilen başörtülü kadının işe alımı, ücret eşitsizlikleri, hadi işe alındı çalışırken terfi etmeleri (malum her yerde karşımıza çıkan cam tavan) sadece başörtülü kadının problemi değil maalesef. Direkt kadın meselesi olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden başörtülü ya da başörtüsüz diye ayrımı baştan koyması sorunu belirlemede ve çözüme ulaşmada raporun eksik bir yanı olduğunu gösteriyor. Raporun savunduğu bir diğer konu, kamu sektörüne başörtülü kadınlar alınmadığı için özel sektörün de başörtülü kadınları işe yerleştirmediği konusu. Özel sektörün kamu sektöründen etkilendiği için başörtülü kadınları işe almadığını söyleyen Cindoğlu, yine konuştuğu insanlar üzerinden bunu değerlendirerek rapora yerleştiriyor. Halbuki başörtülü kadınların iş hayatındaki yerini konuşurken ve yazarken toplumun ayrışmaya gittiği noktaları iyi saptamak gerektiği kanısındayım. 1980 döneminden 2000'lere gelene kadar geçen süreci doğru okumak gerektiğini düşünüyorum bu noktada. Piyasa ekonomisine geçişin ve köyden kente göçün etkilerinin de raporda yer almasını isterdim.

Bu toplantıda 2 tane de konuşmacı vardı. Biri gazeteci diğeri de sosyologtu yanlış hatırlamıyorsam. Onlardan bir tanesi (notlarım iş yerindeki bilgisayarda maalesef isimlerini yazamıyorum) sorunu erkekler üzerinden değerlendirmişti. Kadın meseleleri konuşurken bunu hep yapıyoruz. Benim de savunduğum birşey bu. Sebebine gelince patriarkal düzen içinde kadınların gerek işgücüne katılımda gerek siyasete katılımda aktif rol oynayabilmesi için bu gerekli.
 
veritas "O yüzden başörtülü ya da başörtüsüz diye ayrımı baştan koyması sorunu belirlemede ve çözüme ulaşmada raporun eksik bir yanı olduğunu gösteriyor." özelikle bu dediğine ve hepsine katılıyorum. Eksiklikler baya benim de gözüme çarptı. Ayrıca tartışılması gereken konu da çok.
Ama biliyorsun ki bu konular yılların konusu. Dagınık magınık ilerleyceğiz. Vakti geldikçe trtışacagız da. Ama gundem aşırı yogun:)
Aslında senlik konular tam:) Mesela çalışan sakat kadınlar konusunu merak ediyorum ben. Blogunu okudum dün. Aklıma hemen bu konu geldi nedense soyleyim...
Madem boyle ayrı başlıklar açılıyor. Sakat kadınlar ilgili çalışma var mı?
NOT: Yahu kusuruma bkmayın bugunlerde dilim bile uçtu yogunluktan ve sıkıntılardan. Geçiştirir gibi yazıorm ama idare edin lütfen...
 
Çok güzel yazıyorsun Kalem. Ne kusuru allah aşkına. :)

Bu yılların konusu, ama pek çok dernek yeni yeni çalışmaya başladı başörtülü kadınların istihdamı konusuna. AKDER var mesela. Başarılı çalışmalar yürütüyor. Konuları çok yönlü ele alıyor bir kere. Benim dernek içinde yaşadığım bir sorunu anlatayım. Biz üniversite mezunu genç kadınların işe yerleşmeleri, cesaretlerinin artması, iletişim ağlarının gelişmesi için bir proje başlatmıştık. Başörtülü bir mezunumuz da vardı. Anlaştığımız bir takım özel şirketler vardı. "Biz bu kızlara eğitim vereceğiz, hayatları boyunca yanlarında olacağız, danışmanlık ve mentörlük vereceğiz. Siz de el verin işe yerleştirin" demiştik. Bu özel şirketlerden biri bizden 5 tane mühendis istemişti. Başörtülü kızımız da bilgisayar mühendisi bu arada. Ben 5 CV'yi yolladım. Aradan 1 hafta geçtikten sonra gelişmeleri öğrenmek için telefon açtım ve "Değerlendirdiniz mi?" diye sordum. Aldığım cevap beni ziyadesiyle üzmüştü. "E zaten kızlardan biri başörtülüydü, onu aramadık." dedi. Buna benzer olaylar yaşıyorduk zaten. Derneğimize gelen başörtülü kadınlar iş bulamadıkları için kendi işlerini yapmak istiyorlardı. Biz de başlattığımız kampanya çerçevesinde kadınların işgücüne katılımında başörtüsü sorununu da daha sıkı ele almaya başladık.

Sorun kadın temelli. Bunun alt başlıklarını da incelikle araştırmak, sorunları tespit etmek, çözüm yollarını bulmak ve üzerinde çalışmaya başlamak gerek.

Bugüne kadar sakat kadınlarla ilgili bir çalışmaya rastlamadım maalesef. Biz verilerin çoğunu TÜİK'ten alıyoruz. Orada henüz böyle bir istatistiğe de rastlamadım. Bizim de maalesef böyle bir çalışmamız yok. Ayrıca ben bu siteye girene kadar çok başka düşünürdüm. Daha müspet bakardım. Hem kendi heyecanım ve azmim sebebiyle hem de engelliler bazında. Bu site bazen benim heyecanıma ket vuruyor, ama onu öldürmüyor. :)
 
Bu başlıkta konuşulan herşey tezimin şekillenmesine yardımcı oluyor. Bu nedenle herkese teşekkürler.

Artık görüşme safhasına geçmem gerektiğinden, benimle tezim için derinlemesine mülakat yapmak isteyen kişilere ihtiyacım var.
Eğer ilgileniyorsanız lütfen bu başlığa cevap yazın ya da özel mesaj atın. Her düşünceden bireylerin görüşüne ihtiyacım var.

Şimdiden teşekkürler.
 
Faydalı olacaksa benimle de mülakat yapabilirsin
 
arkadaşım engelliler evden çıkamıyorki değişik etnik insanlarla iletişime geçsin önce ne kadar sosyalleşebilyorlar bunun üzerinde durmak lazım bazı dernekler var sadece doktorların kurduğu onlarda malum sırf potansiyel müşteri gözüyle baktıkları için çok ta fayda sağlamıyorlar kendi kuluplerimizi oluştura bilsek rahatça dışarı çıkıp toplanıp aktivite yapabilsek ne ala o zaman teziniz için güzel ceveplar verebilirdik
 
Dışarı çıkamayan engelli oranı nedir?
Böyle oranlar vardır eminim. Bakım aylığı alanların oranı, eğitime erişimdeki oranlar neler bilen var mı?
 
Teşekkür ederim Kalem. Öğrenmek açısından gayet faydalı bir rapor, ancak herhangi bir çalışmada kullanmak için yetersiz. 2002 yılında yapılan araştırmaya göre ülke nüfusunun % 12,29'unu engelliler oluşturuyor. Yaşa, cinsiyete, istihdam durumuna göre ayrıştırılmış bir veri yok anladığım kadarıyla.
 
Ulaştıklarımızı bulacağız gerisini ilgili kurumlrdan talep edeceğiz soracagız veritas:)
Bu konuda çalışmaların oldugunu biliorum.
Özürlülerle ilgili kurumların ortak veri tabanı hazırlama çalışmaları var ve devam ediyor
Tüm verilerin degerlendirilmesi, sınıflandırılması, yorumlanması ile ilgili de araştırmak lazım.
Ama sivil toplum kuruluşlarından bunları takip eden yok. Bunu biliyorum.

Engellilerin daha detaylı incelendiği şöyle detaylı bir rapor ne güzel olur oysa:) Eğitimde Eşitlik:politika Analizi ve Öneriler
Ama incelersn göreceğin gibi engellilerle ilgili burada da bişi yok denilebilir:)

İlgili kurumların istatistiklerinden yararlanılabilir. Bu verileri bir araya getirip bir ön değerlendirme yapılabilir eksik veriler ilgili kurumlardan istenebilir.
Mesela 2022 aylığı alan özürlülerle ilgili aylara, yaş gruplarına,cinsiyete göre yapılmış bir istatistik.
Yani önce tüm veriler toplanıp, eksiklikler tesbit edilip ona göre bir yol haritası çıkarılabilir.
NOT: Şimdi okula gidiyorum. Aslında işim vardı ve bu saatlerde pek girmem. Acele yazmak zorunda kaldım.
 
Sevgili Kalem, teşekkür ediyorum.
Eğitimde Eşitlik:politika Analizi ve Öneriler, İstanbul Politikalar Merkezi'ne ait. Bizim de elimizin altında olan bir araştırma bu, ama dediğin gibi içerik konusunda pek birşey vermiyor.
Zaten raporların 10 - 15 tanesini topla, ancak bir çalışma yapabilirsin. :)
Son verdiğin istatistikler çok daha faydalı. 75 yaşına gelene kadar aylıkların dağılımında erkekler kadınlardan daha çok. Aynı şekilde 18 yaşına kadar özürlü yakını aylığını alanlar da genelde erkekler.

Ben bunun üzerine bir çalışma yapar mıyım? Yaparım. :cool:
Akşam eve gidince bakacağım daha detaylı.
Bir ara özeline de damlarım Kalem. Destur var mı? :)
 
Zaten en son istatistiği bilerek seni kışkırtma adına sundum:)
Biliyorsun 2022 aylıklrı alanlar çalışamaz, çalıştığı takdirde aylık kesilior. Aynı zamanda istatistiğe konu olan %40-%69 oranına sahip özürlülerden işkur kaydı istenir. Bu yüzden işkur'da kayıtlıdırlar.
Ayrıca karıştırınca daha çok şeyler çıkar:) Kurumlar teknolojiye uyuyor nasılsa:)
NOT:Ö.m. kutumu iptal etmiştim. Kapatmak zorunda kaldım.
Bu konuda bir çözüm buluruz:)
 
Merhaba,

Bu başlık altında tartışılan konu hakkında görüşmek üzere kişiler arıyorum. Görüşmeler mail yoluyla görüşme formu gönderilerek yürütülmektedir.

Görüşme formunda belirtilen bilgiler anonim olarak kullanılacak olup, kişisel bilgi vermek zorunlu değildir.

İlgilenenler forum üzerinden özel mesaj atarak ya da "sos.inancdundar@gmail.com" adresine mail atarak bana ulaşabilirler.
 
Anket harika hazırlanmış. Çok detaylı ve başarılı. Elinize sağlık. Bugüne dek doldurmaktan en çok hoşlandığım anket bu oldu.

Ayrıca birkaç arkadaşımdan daha rica ettim, onlar da kısa sürede doldurup gönderecekler...
 
Üst Alt