Mümin kullar için hastalık bir nimettir aslında. Dikkatinizi çekerim cümlenin başında kullandığım kelime işin can alıcı püf noktası ve özüdür. MÜMİN. Mümin olmayanlar bu nimetin ne olduğunu anlamaz çünkü istese de anlayamaz.
Mümin olmayanlar için her türlü dert hakikaten bir cefadır.
Mümin kullar da elbette cefa yerine sefayı, hastalık yerine sıhhati, kıtlık yerine bolluğu, yoksulluk yerine zenginliği, karanlık yerine aydınlığı, ekşi yerine tatlıyı isterler. Ama Mevla’dan gelene razı olurlar. Mümin ile olmayan arasındaki temel fark budur.
Ben ayaktan sakatım, kimisi kafadan, kimisi kulaktan, kimisi koldan veya gözden sakat. Ben yatarım kalkarım halime şükrederim. Şükür etmediğim bir günüm yoktur. Yürüyorum, kimseye muhtaç değilim hamdolsun. Tekerlekli iskemledeki vatandaş şimdi bana “ben yürüyemiyorum” diyordur. Doğru yürüyemiyorsun arkadaş ama tekerlekli iskemle ile de olsa dışarı çıkabiliyorsun, ya yatalak olsaydın? Yatalak olan da biliyorum şimdi bana kızıyor ve “ben dışarı da çıkamıyorum, bu ne biçim nimet? diyordur. Doğru sen de haklısın, dışarı çıkamıyorsun ama aklın yerinde, b.kunu alıp da yüzüne, gözüne ve etrafa sürmüyorsun, konuşulanları anlıyorsun, kafanı çevirip televizyon izleyebiliyorsun, tuttuğun takım gol atınca seviniyorsun. Ben şükür sayesinde kafayı yemiyorum, çünkü kafayı takmıyorum ve elimden geldiğince de şifayı veren Yüce Rabbimden Şafi sıfatıyla bir şeyi; doktoru, eczayı, denizi, termal kaplıcayı, masajı, şunu veya bunu, şifa için vesile etmesini diliyorum. Ederse ne alâ, etmezse de dert etmiyorum. Çünkü bir diken batması veya başa gelen bir musibetin günahlarımıza kefaret olacağını buyurmuş Efendimiz (sav). Efendimiz (sav) boş konuşmayacağına göre demek bu hastalık aslında benim için bir nimet olacak diye umuyorum. Zira günde beş değil elli vakit namaza dursam biliyorum ki günahlarımdan arınamam. Belki de Yüce Yaradan bu hastalık ile beni günahlarımdan arındıracak diye umut ediyorum. Bir mümin hem umut edecek hem korkacak. Mümin bir kul olarak (elhamdülillah) imtihan dünyasında sınıfta kalmak istemiyorum isyan ederek.
Yani neticede ben inancımdan ötürü rahatım, hastalığım da dert değil. Biliyorum ki mezara kadar benim en yakın dostum.
Ama Mümin olmayan, mesela bir dinsiz kâfir, benim kadar rahat mıdır sizce? Hastalığı ne olursa olsun, ufak bir parmak eksikliği veya iki gözün görmemesi, her Allah’ın günü “Piyango neden bana vurdu?” der ve dövünür. Allah’ın varlığını kabul etmez ve O’nun adaletini sorgulama hadsizliğinde bulunarak günah ve sapıklık çuvalını doldurdukça doldurur. Asla mutlu olamaz, her günü keder doludur, yüzü gülmez, hiçbir şeyden zevk almaz. Kendini çoğu zaman içkiye verir, alkol denen zehirde arar huzuru. Durumunu kabul etmez. Ölünceye kadar her günü böyle karanlıklar içinde geçer gider. Kendisini mahveder ve tabii ki çevresini de. İnançsız olduğu için hastalığın aslında bir nimet olabileceğini asla kabul etmez, bunu söyleyenlerle dalga geçer, onlara “yobaz” der, “aptal” der, kendisini ise akıllı ve ilerici zanneder gafil.
Daha önce de yazdım, bunu diyen adam bir hödüklük yapmış, sözün nereye gidebileceğini belki farkına varmadı veya vardı da önemsemedi. Gün gelir Yüce Allah ona “hatanın” ne demek olduğunu farklı bir şekilde gösterir de feleği şaşar. Allah büyük.
Takmayın artık kafanıza bu hödüğü. Allah’a havale edin olsun bitsin.