Sayın Anti Oksidan,
Sonradan engelli olan insanlarla ilgili tespitlerinize katılmıyorum.
Hatta, bedensel engelleri vücut işlevlerinin kaybına göre sınıflandırdığınızda,
oldukça fazla bedensel fonksiyonu
sonradan kaybetmiş fakat kendisiyle ve hayatla
son derece barışık, son derece kendini beğenmiş,
özgüveni kendisinden önce fark edilen ve hatta
karşısındaki insan komplekse kapılmaya meyilli, zayıf bir kişilikse
onu kompleksten kıvrandırabilecek kadar ukala
engelliler de mevcut.
Acaba bu özgüven; kompleksi, çekingenliği ya da
karamsarlığı maskeleme çabası mı diye düşünmeyecek kadar da iyi tanıdığım
bir örnekten bahsediyorum.
Mutlaka yeni konumuna alışmak ve
kaybettiği fonksiyonların yerine alternatifler
geliştirmek için çok mücadele etmiş ancak bunu
çekingenlik ve kompleksle değil, azimle başarmış ve bu başarının
haklı gururunu yaşıyor olabilir.
Aynı şekilde doğuştan engelli olup da bunun farkında bile olmayan,
asla kendisini ötekileştirmeyen pek çok insan tanıyorum.
Zaten engelli sözcüğü de anlamsız gelmeye başladı bana.
Bedensel faaliyetleri hastalık ya da sakatlık
gibi sebeplerle kısıtlanmış olan insanlar
şimdilerde engelli olarak adlandırılmakla birlikte
ne engeli, niye engel, neye engel tartışma götürür.
Beyin denen müthiş organ iyi çalıştığı sürece
engel falan yokmuş bu dünyada.
Ben bunu bilir bunu söylerim.
Hiçbir bedensel engeli, sakatlığı, hastalığı olmadığı halde
kompleks içinde kıvranan, hasetten kendini yiyip bitiren, had safhada çekingen olan, hatta bazen
bu olumsuz özelliklerinin farkında bile olmayan insanlar tanımaz mıyız hepimiz?
Kuyucak, maddeler halinde sıraladığı kişilik özelliklerini
niye engellilere ithaf ettiği bir başlık altında yazmış bilemedim.
Yazdığı her maddedeki tanıma birebir uyan pek çok
insan var etrafımızda ve engelli değiller.
Aaaa, benim işyerimdeki arkadaşım Ayşe tam bir isyankar,
komşu Fatma teyzemiz tam bir sinyalci,
kasap Osman amcamız tam bir vazgeçmiş,
ben tam bir cazgırım gibi örneklerle dolu değil mi etrafımız?
Sonradan engelli olan insanlarla ilgili tespitlerinize katılmıyorum.
Hatta, bedensel engelleri vücut işlevlerinin kaybına göre sınıflandırdığınızda,
oldukça fazla bedensel fonksiyonu
sonradan kaybetmiş fakat kendisiyle ve hayatla
son derece barışık, son derece kendini beğenmiş,
özgüveni kendisinden önce fark edilen ve hatta
karşısındaki insan komplekse kapılmaya meyilli, zayıf bir kişilikse
onu kompleksten kıvrandırabilecek kadar ukala
engelliler de mevcut.
Acaba bu özgüven; kompleksi, çekingenliği ya da
karamsarlığı maskeleme çabası mı diye düşünmeyecek kadar da iyi tanıdığım
bir örnekten bahsediyorum.
Mutlaka yeni konumuna alışmak ve
kaybettiği fonksiyonların yerine alternatifler
geliştirmek için çok mücadele etmiş ancak bunu
çekingenlik ve kompleksle değil, azimle başarmış ve bu başarının
haklı gururunu yaşıyor olabilir.
Aynı şekilde doğuştan engelli olup da bunun farkında bile olmayan,
asla kendisini ötekileştirmeyen pek çok insan tanıyorum.
Zaten engelli sözcüğü de anlamsız gelmeye başladı bana.
Bedensel faaliyetleri hastalık ya da sakatlık
gibi sebeplerle kısıtlanmış olan insanlar
şimdilerde engelli olarak adlandırılmakla birlikte
ne engeli, niye engel, neye engel tartışma götürür.
Beyin denen müthiş organ iyi çalıştığı sürece
engel falan yokmuş bu dünyada.
Ben bunu bilir bunu söylerim.
Hiçbir bedensel engeli, sakatlığı, hastalığı olmadığı halde
kompleks içinde kıvranan, hasetten kendini yiyip bitiren, had safhada çekingen olan, hatta bazen
bu olumsuz özelliklerinin farkında bile olmayan insanlar tanımaz mıyız hepimiz?
Kuyucak, maddeler halinde sıraladığı kişilik özelliklerini
niye engellilere ithaf ettiği bir başlık altında yazmış bilemedim.
Yazdığı her maddedeki tanıma birebir uyan pek çok
insan var etrafımızda ve engelli değiller.
Aaaa, benim işyerimdeki arkadaşım Ayşe tam bir isyankar,
komşu Fatma teyzemiz tam bir sinyalci,
kasap Osman amcamız tam bir vazgeçmiş,
ben tam bir cazgırım gibi örneklerle dolu değil mi etrafımız?