Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Evlendiniz ve sonra sakatlandınız. Eşinizden ayrılır mıydınız? [Yaşam]

ben neden ayrılayımm tabi o benı bırakmaz sa yarım bir insan oldugum için :)))
 
ah semranımcım beni bir tek sen anlıyorsun
sen de yanlış anlıyorsun. tabii ki engelli arkadaşlarımızın
evlenmelerine kesinlikle itirazım olamaz. ve hatta keşke sitede
bu eşleşmeleri sağlayabilecek bi bölüm olsa.
konun özü; sağlıklı iki birey evleniyorlar. daha sonra içlerinden biri
sürekli bakıma ihtiyaç duyacak şekilde sakatlanıyor. bu durumda doğru tavır nedir? soru bu.
uzun süren rehabilitasyon ve hastane yaşamımda bunun canlı örneklerini gördüm.
damat, düğün günü atılan bi tabancadan seken kurşunla felç olmuş.
nikah kıyılmış ama gerdek yok.
oğlan çuvalla başlık parası ödedim bırakmam da bırakmam der.
kız tarafı nikah geçersiz artık
ömür boyu ona mı bakacak benim gül gibi yavrum der.
ziyaret saatlerinde iki taraf arasında kıyamet kopar sandalyeler havada uçuşurdu.

kadın yaşı kırklarda olan emekli bi öğretmenle evlenmiş. adam trafik kazasında felç olmuş.
kadın 35 inde ve ilk evliliği.
odada gelip anama ağlardı. bu yaşa kadar armudun sapı üzümün çöpü dedim.
yaşım geçiyordu sırf çocuk istediğimden evlendim.
..ama şimdi bak..!
boşanamıyor. çünkü aile ve çevre baskısı var.
sevgi aşk, sadakat,bağlılık bunlar güzel şeyler tabii.
ama görücü usulüyle evlenmişsin. veya evde kalma ya da yalnızlık korkusuyla,
ne biliim..evdeki abi, baba, anne baskısından kurtulmak için he demişsin evliliğe.
sevgi aşk, sadakat,bağlılık yok yani. ya da sevgiyi aşkı zaman içinde tüketmişsin.
nolcak şimci?
napcaz şimci?
ben; delikanlı adam, alır eşini karşısına -arada aşk dahi olsa- konuşur,
boşanmazsa bile boşanmayı ciddi bir alternatif olarak eşine sunar diyorum.

bi de o çocukla olan anımı anlatayım. kurşun boynuna girmiş, eller parmaklar çok zayıf.
sandoz firması parmakları güçlendirmeye yarayan sünger bi top yapmış,
küçük bi portakal büyüklüğünde. aynı ilaç gibi ambalajlamış, üzerinde sandoz yazıyor.
hemşire günlük ilaçlarla beraber onu da hastaya verdi ve gitti.
delikkanlı seslendi arkasından
- hemşeri abla bu nolcak ? (hemşire demeye alışamamıştı)
hemşeri abla da gülerek yutacaksın demişti.
refakatçisi olacak kardeşinin o sünger topu abisine yutturmaya çalışması görülecek manzaraydı :)
biz mi? biz de akıl veriyorduk tabii. vazalinle..süngere zeytin yağı emdir, küçük parçalara böl öyle dene diye :)
 
Bayke aslında az önceki yazı ile baktım, yok yaw haklısın ,sevmek özgür bırakmaktır demiş bi adamın biri anımsamıyorum şimdi,haklısın ama hala her şeyinle seni kabullenen seven insanlardan kaçmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum, oradada ben haklıyım bitmez bu tartışma :lol:
 
sakatlık

valla ben ona dahada sarılırdım yanı baglanırdım
 
bayke yaşama dair anı düşünce ve duygularınız vs.. yazılarınızda genel olarak, takip ettiğim kadarıyla çok doğru tespitleriniz, görüşleriniz var.. bazen yazılarınızı okurken çok gülüyorum.. (gerçekçi bakışınız.. yaşamı ti ye alan bir tavrınız var..)

açıklamamı yapayımda yanlış anlamaya mahal vermeyeyim :)

ama bu konudaki düşüncelerinize katılmıyorum.. daha doğrusu bu konuda istisnalar kaideyi bozmaz da demeyeceğim.. çünkü bu olay kişiden kişiye değişecek bir cevaba sahip..
Hıncal hemşerime de katılmıyorum..
Annemin başına bu olay iki kere geldi ve ikisinde de boşanma olayını aklına bile getirmedi..
 
sevgili yurdagül bu konuda benimle aynı fikirde olmayan "çiftlerin"
çok olması kadar beni memnun eden bir şey olamaz.
ama evliliği oluşturan şartlar değiştiğinde tarafların karşılıklı oturarak
bir durum değerlendirmesi yapması ve "tamam mı devam mı" kararını vermesinde fayda vardır diye düşünüyorum.

dün show tv de bir film izledim.(yazı tura) güney doğu gazisi iki askerin yaşamından kesitler vardı.
41’inci Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film seçilmiş. Bu ödülün yanı sıra 10 ödül daha almış.
ayağı mayınla parçalanmış ve protez ayakla yürüyebilen gazi (olgun şimşek), köye döndüğünde sözlüsüyle evlenmek ister.
fakat ne kız, ne ailesi onu artık damat olarak istememektedir. hele annenin bi lafı vardır ki çok can acıtıcı:
"elin sakatına verecek kızım yok benim"
..çünkü artık şartlar değişmiştir.
bu acımasız bir senaryo mudur sadece?
hayır..! çıplak bir gerçektir :(
 
"bir durum değerlendirmesi yapması ve "tamam mı devam mı" kararını vermesinde fayda vardır diye düşünüyorum."

Evet, bu başlığa yazdığım ilk mesajda dediğim gibi, ben de böyle düşünüyorum.
Benim itiraz ettiiğim şey, birinin başka birine, "terk et de o kurtulsun" şeklinde akıl vermesidir! İtirazım "mahalle baskısı"na yani...
 
durum degerlendırmesı fıkrı guzel bırsey ama karakterı tam oturan bıreyler o dedı bu dedıye bakmaz bence
arada sevgı olunca engel ne olursa olsun farketmez sevdıgınız ıcın her fedakarlıgı yapmak her zorlukta yanında olmak kacınılmaz tercıhtır
engelı ıcın terkedecekler zaten sevmıyordur hayat arkadasını oylesı cehenneme kadar yolu var buyursun terketsın
 
tarafların karşılıklı oturarak bir durum değerlendirmesi yapması
Bence burada canalıcı kelimeler: karşılıklı oturarak! oluyor..



Halil Ergün'ün başrolünde oynadığı 1985 yapımı Gülüşan adlı bir film var. Konusu kısaca şöyle (Gerçi burada da farklı biraz olaylar ama):
İki karılı köylü Mestan (Halil Ergün) mutsuz bir yaşam sürer. Çünkü iki karısından da (Meral Orhonsay, Güler Ökten) çocuğu olmamıştır. Çocuk özlemi içinde yanıp tutuşan Mestan, bu kez yolunun üzerinde kuzusuyla oynayan güzel bir kız görür. Bu Gülüşan'dır (Yaprak Özdemirğlu). Mestan dayanamaz, Gülüşan'ı kaçırır. Ne var ki değirmenci Mestan, onu eve getirdikten sonra Gülüşan'ın kör olduğunu fark eder. Ama kızın kör oluşu, önceleri onu şaşkınlığa sürüklerse de sonra giderek etkilenir... Böylece Mestan'ın Gülüşan'a ilgi duyması diğer iki karısını kıskandırır.
Geçenlerde TV'de yine gösterildi. Ama 'TV ve film izleme özürlü' olan ben :oops: sonunu izlemeyi unutmuşum. :p O yüzden bir kez daha gösterilmesini bekliyorum. :wink:

Neyse.. Burada anlatmamışlar.. İlk günkü şaşkınlık geçtikten sonra Mestan, Gülüşan'ı baba evine geri götürmek ister. Atına attığı gibi yola düşerler.. Yolda Gülüşan, nereye gittiklerini sorar. "Baba evine" gibi bir karşılık aldıktan sonra: "Ama beni almazsan babam, kahveye bile gidemez" anlamında bir söz söyler. Yani "Ele güne karşı …" diye bir söz var.. Her ne kadar "ben bireyim, karakterim de oturmuştur, o dedi bu dediye bakmam" desek de.. "İnsan, toplum/çevre yaratığıdır. (ve yaratıcısıdır. ;) )". Ha tamam.. "Mahalle baskısına" itirazımız var.. Ona eyvallah.. Ama, itiraz etsek bile yoksayamayız.. Mahallenin topyekûn bilinci artmadıkça baskısı devam edecektir!
 
omursunuz baben ben duymadıgım ıcın turk fılmı dızısı ızleyemıyorum altyazılılara mahkumuz yanı
ee turk fılmı olunca hepsı olur o gormeyen kızda amma mıdesızmıs burda sevgı unsuru yokkı arzu esırlerı hepsı belkı koyluk yerde oyledır cocuk mevzusuda sevgı olmayan evlılıklerde bahanedır sevgısız bırlıktelıkte cocugu napıcak allahaskına su kıro adamda bence
 
OturanBoğa' Alıntı:
"bir durum değerlendirmesi yapması ve "tamam mı devam mı" kararını vermesinde fayda vardır diye düşünüyorum."

Evet, bu başlığa yazdığım ilk mesajda dediğim gibi, ben de böyle düşünüyorum.
Benim itiraz ettiiğim şey, birinin başka birine, "terk et de o kurtulsun" şeklinde akıl vermesidir! İtirazım "mahalle baskısı"na yani...

sevgili bülent bundan şöyle bir yargı içinde olduğun sonucuna varabilir miyiz?
bir fikrin/düşüncenin doğruluğu kadar o düşüncenin ifade tarzı ve ifade edildiği platform da önemlidir.
eğer böyle düşünürsek bu forumda yazan bi çok kişiye de aynı sebeplerden dolayı karışma hakkımız doğmaz mı?
 
shukufe' Alıntı:
... belkı koyluk yerde oyledır ...
E..Şimdi sen İstanbul'a "metropol" da dersin her halde? ;)

Bazıları "mega-köy" diyorlar da. :p
 
eşim beni terk etmesse ben hiç ayrılmam sakatlanan ben olmuş oluyorum
 
öyle bayke hepimizi mutlu eder..
iyide bayke demişsiniz ki
ama evliliği oluşturan şartlar değiştiğinde tarafların karşılıklı oturarak
bir durum değerlendirmesi yapması ve "tamam mı devam mı" kararını vermesinde fayda vardır diye düşünüyorum.

evlilik hep iyi şartlardamı devam etmeli..
eşi çok zengin ve iflas etti.. oturup karar vermeli tamam mı? devam mı?
yarışma gibi.. :(

herkesin eşi aynı engele sahip olmadığı zaman..
konuşma yürüme ve tüm yetilerini kaybetti..
karşınızda karar verme aşamasını yaşayabileceğiniz bir birey yok..
o zaman eşini ailesine iadeli taahhütlü postamı yapacak:(


yazı tura filminden verdiğiniz örnek ve benzeri çıplak gerçek örneklere:(
 
bayke' Alıntı:
[size=4]bir fikrin/düşüncenin doğruluğu kadar o düşüncenin ifade tarzı ve ifade edildiği platform da önemlidir.
eğer böyle düşünürsek bu forumda yazan bi çok kişiye de aynı sebeplerden dolayı karışma hakkımız doğmaz mı?[/size]
Yok abi, doğruluk/yanlışlık çok göreceli birşey. İşte ne bilim, mersela bana göre Hıncal'ın yazdığı yanlış, sana göre doğru... Yani ben "şu doğrudur" diye dayatmıyorum. Söylediğim şey, gazeteciliğin, yani kamuoyuna malolan bir söylemin, tıpkı kini-nefreti-savaşı-ırkçılığı-yıkımı-intiharı-ölümü özendiremeyeceği gibi, ayrılığı-ayrımcılığı da özendirmemesi gerektiğidir. "Sakatlandı ayrıl" diye kişisel görüş olacaktır tabii ki, tıpkı, "sakatlansam intihar ederim" görüşünün de olaqbileceği gibi. Ama bunu gazetede yazmak yanlış geliyor bana.
Çok popüler bir örnek: Fazıl Say "gitmek istiyorum" dedi ya mesela. İşte sen "s. git" dedin", ben "gitme kal" dedim, öbürü "daha öteye" dedi. vs. Her gazeteci de yazdı bu konda kendi görüşünü.. Buna hepimizin hakkı var vatandaş olarak. Ama başbakan çıktı, "gitmek isteyeni tutmayız" dedi. Bu olmadı! Neden? Çünkü bulunduğu makam icabı tüm ülkeyi temsil eden biri, o coğrafyada yaşayan herkesin sorunlarını çözmekle görevlidir; birisi sorununu dile getirince ona, "beğenmiyorsan git" deme hakkı yoktur başbakanın.
Bunun gibi, gazeteciliğin de bi etiği vardır...

Burada hepimiz "ayrıl", "ayrılma" deriz... Ama ben çıkıp site manşetine "ayrılın" diye yazamam! Etik olarak ayrılığa değil birleşmeye, düşmanlığa değil dostluğa, nefrete değil empatiye taraf olmalıyım... Oysa Hıncal isim de vererek çok açık şekilde bunun tersini yapmış. Ben olsam yapmazdım :) Yapmış.... E ben de eleştiri hakkımı kullanıyorum :)
 
BU SORUYU BENİM KENDİME DEĞİL DE , EŞİMİN KENDİSİNE SORMASINI İSTERDİM..
VE CEVABININ DA HAYIR OLMASINI İSTERDİM :) ...
 
Bana göre hıncal atmış gene. Tamamen yanlış katılmıyorum.

Ben 15 yıl evliyken kaza geçirerek tekerlekli sandalyeye mahkum oldum.
Evliliği ayakta tutan unsurlardan sadece biri ortadan kalkmış veya azalmış olması evliliği bitiriyorsa amenna.

Hanım ben ayrılmak istiyorum deseydi bunu ben de kendisine teklif ettim bana kızarak kaç kere hayır dedi.

Eğer gerçek sevgi var ise ömür boyu devam eder arkadaşlar.

Şunu açıkça belirteyim hanım daha fazla memnun şimdi. İşten eve evden işe istesemde öle arkadaşlarla bir dolaşalım ortadan kalktığı için çok memnun.:)).


Hıncala sözüm bana damdan düşen birini getirin demiş ya nasrettin hoca oda ben gibi olsun bakalım böle yazabilecekmi.

Artık tek duam ALLAHIM HANIMDAN ÖNCE CANIMI AL.

Çünkü ya ona bişe olursa o zaman bana kim bakar yardımcı olur.

Bağımlı olmak zor arkadaşlar mutlaka biri gerekiyor. Ben şanslıyım sevgimiz sorusuzca devam ediyor. 3 çocukla evliliğimizde.
 
hey yarabbım sukur sevgı denen boyle olur ıste kutlarım bırlıktelıgınızı zekhan ıste karakterı oturmus hanım geleneksel turk aılesı
 
meopius' Alıntı:
Bir kez daha "içimdeki deniz" filmini izleyin derim. Sizlere hiç birinzie katılmıyorum ve fazla yorum yapmayacağım çünkü sağlam biri ile geç de olsa evlendim.

fazla yorum yapmicam demishin ama "icimdeki deniz" filmiyle bu bashliktaki konu (ya da yorumlar) arasinda kurdugun alakayi kisaca aciklar misin, sevgili meopius...

konusunu az cok bildigim o filmi izlemedim... izlemicem de... cekincelerim var... bu filmin ceshitli ödüller almasi (bu ödüllerin hepsinin de sirf filmin teknik özelliklerine verildigini sanmiom, konusu da etkilemishtir degerlendirmeleri) ve en cok da filmle ilgili yapilan yorumlar ve tartishmalar korkuttu beni... yok, izlemicem, hayir!... direniorum! :)... ama o filmi burda neden andigini da merak ediom...


not; binlerce insan "ramón sampedro'nun ölümüne yardim ettim" diye dilekce vererek yalan söylemish mi sahiden? yanlish hatirlmiosam bunu bitek bu sitede o konu ile ilgili acilan bashlikta okudum da onun icin soruyom...
 
Reku, meo'nun kastettiği, "değil ailenin terketmesi, sakatlanan kişi -ölerek- terketmek istese dahi, ailenin buna gönlü razı olmaz" gibi bir şey sanırım. İçimdeki Deniz'de de "ayrılığa" direniyordu ya aile...
 
bilemiyeceğim o an eşimin bana karşı olan tutumu çok önemli eğerki bakmaktan cefa çekip bunu bana yansıtıyorsa ayrılırım.(gerçi dereyi görmeden paçaları sıyırıyorum)bilmek imkansız .eşim aynı durumda olsa bakarım. bir yardımcı tutar herşeyi yardımcıyla yaparım. :?:
 
Üst Alt