Güzel Bir Sakat Filmi: “Engellenmiştir” / Orçun Baş
Bülent Küçükaslan*
Film eleştirisi yazmak elbette apayrı bir bilgi ve beceri ister, ama konu sakatlık olunca, bir sakat olarak izlediğim şeyin bende bıraktığı hissi yazmak daha bir kolay.
“Engellenmiştir”, Uluslararası Engelsiz Kısa Film Festivali için ekşi sinema tarafından, ekşi sözlük katkılarıyla çekilmiş bir kısa film. Orçun Baş hem yazmış hem yönetmiş.
Doğrusu ya, sakatlık konulu filmler neredeyse tümden klişeleşmiş şekilde ajitasyon ve sözüm ona ajitasyondan kaçınma iddiası ile ortaya konan katmerli-ajitasyon içerdiği için, filmi izlemeye başlamadan önce önyargılarım vardı. Klişelerden birine daha maruz kalacağımdan neredeyse emindim. Ama öyle olmadı... Film enfes bir kurguya sahip. On dakika süren filme çok şey sığdırmış Orçun Baş. Eline sağlık.
Toplumsal Sakatlık
Aylin’le Sefa arasında MSN’de başlayan flörtleşme basketbol maçında buluşmak üzere sonlandığında, izleyici için filmin can alıcı kurgusuyla ilk tanışma da gerçekleşiyor. Tekerlekli sandalye basketbol maçının yapılacağı yerin adresini Sefa’nın blogundan öğrenmek için blogspot.com adresine girmek isteyen Aylin, “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” yazısıyla karşı karşıya kalıyor.
İşte, Orçun Baş Türkiye’de uygulanan internete erişim yasağındaki bu “Engellenmiştir”i alıyor ve toplumsal sakatlığı sorunsallaştırarak, bunu, sakatların gündelik yaşamda karşılaştıkları çoğu devletten kaynaklı bürokratik sorunlarla/engellerle örtüştürüyor. Filmin kurgusu da bu temele dayanıyor: Aylin’in google’da maçın oynanacağı yeri ararken gördükleri, hissettikleri ve yaptıkları ile Sefa ve arkadaşlarının bürokratların bakışlarına maruz kalarak oynamaya çalıştıkları basketbol maçı birbirine paralel şekilde işleniyor...
Çocuklar basketbol oynamak istiyor, Aylin Sefa’yı bulmak istiyor; çocuklar karşı takım oyuncularının savunmasına takılıyor, Aylin internette gördüğü sakatlarla ilgili haberlerde sakatların nasıl mağdur edildiğine tanıklık ediyor; bir kadın basketbolcu sandalyesinin tekerlerini zarifçe döndürüyor, Aylin google’da aranırken sakat bir kadının araba alınca nasıl birden kadın olduğuna* tanıklık ediyor; çocuklar kendilerini sahanın hemen dibinden izleyen protokol mensuplarının esnemelerine ve umursamazlıklarına tanıklık ediyor, Aylin “protokolün” yasakladığı internet sitelerine erişmeye çalışıyor; çocuklar maruz kaldıkları bakışlarla iyice keyifsiz geçen maç bittiğinde protokolle zorunlu fotoğraf çektiriyor, Aylin yasaklı sitelere erişmek için bir yol arıyor; çocuklar maç sonrası boşalan salona geri dönüp bu sefer özgürce ve keyfince oyun oynayıp attıkları her şutu potadan geçiriyor, Aylin yasaklanan siteye erişip çocukların bulunduğu yeri öğreniyor...
Sonra, sonra çocuklar iyice keyiflenip kendi aralarında yeni bir maça tutuşuyorlar, sandalyeleri üzerinde eğleniyorlar, bir yandan sandalyeleriyle bütünleşip sahada bir o yana bir bu yana koşturuyorlar, bir yandan potalarda sayı kovalıyorlar; gülüyorlar, sahiden eğleniyorlar... Top bir bu potada, bir oyuncularda, bir o potada, bir Aylin’de!
***
Film güler yüzlü bir film, sahici bir film. Ne sakatlara ve sakatlığa olduğundan başka bir anlam yüklüyor ne de filme ağdalı bir misyon atfediyor, ne sakatların toplumsal sorunlarını sağlamcıların alışageldiği şekilde vıcık vıcık göze sokuyor ne de bedenlere sorun atfediyor, ne “8.5 milyon engelli” geyiğini akla getiriyor, ne de sakatları sokaktan çekiyor...
Aylin Sefa’dan hoşlanıyor, Sefa Aylin’den hoşlanıyor. Aylin’in keyfi ağırabilerin internet yasaklarından kaçmış, Sefa’nın keyfi Aylinsizlikten ve “saha kenarındaki” ağırabilerden. Aylin yasaklardan kurtuluyor, Sefa ağırabilerden. Aylin Sefa’ya geliyor, Sefa Aylini seviyor. Hepsi bu.
Eline sağlık Orçun kardeşim.
* Engelliler.Biz Platformu (www.engelliler.biz)
** Nazmiye Güçlü’nün “Araba Aldım Kadın Oldum” kitabına atıfta bulunuluyor.
_____
Filmin görme engelliler için sesli betimlenmiş hali:
Bülent Küçükaslan*
Film eleştirisi yazmak elbette apayrı bir bilgi ve beceri ister, ama konu sakatlık olunca, bir sakat olarak izlediğim şeyin bende bıraktığı hissi yazmak daha bir kolay.
“Engellenmiştir”, Uluslararası Engelsiz Kısa Film Festivali için ekşi sinema tarafından, ekşi sözlük katkılarıyla çekilmiş bir kısa film. Orçun Baş hem yazmış hem yönetmiş.
Doğrusu ya, sakatlık konulu filmler neredeyse tümden klişeleşmiş şekilde ajitasyon ve sözüm ona ajitasyondan kaçınma iddiası ile ortaya konan katmerli-ajitasyon içerdiği için, filmi izlemeye başlamadan önce önyargılarım vardı. Klişelerden birine daha maruz kalacağımdan neredeyse emindim. Ama öyle olmadı... Film enfes bir kurguya sahip. On dakika süren filme çok şey sığdırmış Orçun Baş. Eline sağlık.
Toplumsal Sakatlık
Aylin’le Sefa arasında MSN’de başlayan flörtleşme basketbol maçında buluşmak üzere sonlandığında, izleyici için filmin can alıcı kurgusuyla ilk tanışma da gerçekleşiyor. Tekerlekli sandalye basketbol maçının yapılacağı yerin adresini Sefa’nın blogundan öğrenmek için blogspot.com adresine girmek isteyen Aylin, “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” yazısıyla karşı karşıya kalıyor.
İşte, Orçun Baş Türkiye’de uygulanan internete erişim yasağındaki bu “Engellenmiştir”i alıyor ve toplumsal sakatlığı sorunsallaştırarak, bunu, sakatların gündelik yaşamda karşılaştıkları çoğu devletten kaynaklı bürokratik sorunlarla/engellerle örtüştürüyor. Filmin kurgusu da bu temele dayanıyor: Aylin’in google’da maçın oynanacağı yeri ararken gördükleri, hissettikleri ve yaptıkları ile Sefa ve arkadaşlarının bürokratların bakışlarına maruz kalarak oynamaya çalıştıkları basketbol maçı birbirine paralel şekilde işleniyor...
Çocuklar basketbol oynamak istiyor, Aylin Sefa’yı bulmak istiyor; çocuklar karşı takım oyuncularının savunmasına takılıyor, Aylin internette gördüğü sakatlarla ilgili haberlerde sakatların nasıl mağdur edildiğine tanıklık ediyor; bir kadın basketbolcu sandalyesinin tekerlerini zarifçe döndürüyor, Aylin google’da aranırken sakat bir kadının araba alınca nasıl birden kadın olduğuna* tanıklık ediyor; çocuklar kendilerini sahanın hemen dibinden izleyen protokol mensuplarının esnemelerine ve umursamazlıklarına tanıklık ediyor, Aylin “protokolün” yasakladığı internet sitelerine erişmeye çalışıyor; çocuklar maruz kaldıkları bakışlarla iyice keyifsiz geçen maç bittiğinde protokolle zorunlu fotoğraf çektiriyor, Aylin yasaklı sitelere erişmek için bir yol arıyor; çocuklar maç sonrası boşalan salona geri dönüp bu sefer özgürce ve keyfince oyun oynayıp attıkları her şutu potadan geçiriyor, Aylin yasaklanan siteye erişip çocukların bulunduğu yeri öğreniyor...
Sonra, sonra çocuklar iyice keyiflenip kendi aralarında yeni bir maça tutuşuyorlar, sandalyeleri üzerinde eğleniyorlar, bir yandan sandalyeleriyle bütünleşip sahada bir o yana bir bu yana koşturuyorlar, bir yandan potalarda sayı kovalıyorlar; gülüyorlar, sahiden eğleniyorlar... Top bir bu potada, bir oyuncularda, bir o potada, bir Aylin’de!
***
Film güler yüzlü bir film, sahici bir film. Ne sakatlara ve sakatlığa olduğundan başka bir anlam yüklüyor ne de filme ağdalı bir misyon atfediyor, ne sakatların toplumsal sorunlarını sağlamcıların alışageldiği şekilde vıcık vıcık göze sokuyor ne de bedenlere sorun atfediyor, ne “8.5 milyon engelli” geyiğini akla getiriyor, ne de sakatları sokaktan çekiyor...
Aylin Sefa’dan hoşlanıyor, Sefa Aylin’den hoşlanıyor. Aylin’in keyfi ağırabilerin internet yasaklarından kaçmış, Sefa’nın keyfi Aylinsizlikten ve “saha kenarındaki” ağırabilerden. Aylin yasaklardan kurtuluyor, Sefa ağırabilerden. Aylin Sefa’ya geliyor, Sefa Aylini seviyor. Hepsi bu.
Eline sağlık Orçun kardeşim.
* Engelliler.Biz Platformu (www.engelliler.biz)
** Nazmiye Güçlü’nün “Araba Aldım Kadın Oldum” kitabına atıfta bulunuluyor.
_____
Filmin görme engelliler için sesli betimlenmiş hali: