Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Haftanın Konusu] Hastanın "bilme" hakkı, karar verme özerkliği

Bence saçma bi konu özellikle son kelime

Bir ay ömrünüz kalsa o bir ayda neler yaparsınız

napmalısın ?

hergnümüz son gibi değil mi zaten yarına cıkacağımız meçhul ne diye ölümle uğraşıyorz

Kimse Merak Etmesin Herkes Mutlaka Tadacaktır

Salla bence zaman kaybı bi yazı
 
Felç olduğumda (hatta bugüne kadar) hiç kimse bana "artık görmeyeceksin" demedi, çünkü gözümde sorun yoktu :):)
Şaka bir yana, sahiden de hiç kimse bana "artık yürüyemeyeceksin" demedi. Bugün düşündüğümde, iyi ki de demediler diyorum. Bayke'nin de tecrübe ettiği üzere, zaten zaman içinde o his/bilgi siniyor üzerine. Açıkçası, ben de hiç "yürüyecek miyim" diye sormadım kimseye. Gizli anlaşma varmış gibi sadece sustuk ve ne yapabiliriz, nasıl daha iyi olabiliriz, tam yürüyemesek bile en iyi nasıl oluruz...'un peşinde koştuk. Koşarken bir de bakıyorsunuz ki her şeyi sindirmişsiniz...
Olmayacak diye kestirip atmak yerine, hep birlikte çabalıyoruz, bakalım ne kadar olur, diyerek bir süreç (ki bu alışma sürecidir aslında) başlatmak daha doğru geliyor bana.

Bir de yalan söylememek gerek. "yürüyebilecek miyim?" diye sorarsa hasta, "eskisi gibi olamayacaksın ama, bu, ne kadar çabaladığına da bağlı..." demek, alışmaya zaman tanır.
 
Banada kazayı geçirdikten sonra yürüyemeyeceksin denmedi.Ancak ben bilincindeydim birdaha yürüme imkanımın olmadığını.
Uzun birhastane süreci yaşadım 16 ay kadar.
3 Sonra 9 eylül ünv. Doktorum olan Emin Halıcıyla bir konu hakında görüşmeye gittik (eşimle birlikte) O vesile ile "hocam nedir yürüme olasılığım diye sorduk" Onun cevabı "Sende tam kesi var yürümen imkansız, anca tıpbi gelişmeler çerçevesinde" olabileceğini söyledi.
Eşimle ben bir an birbirmize baktık ve ayrıldık hocanın yanından . Sonra bahçeye çıktık ikimizde birbirimize bişey diyemedik ve baktık ki ikimizde ağlıyorduk birbirimize belli etmeden. Bu sadece 3-5 dk kadar sürdü. Sonra demekki yaşama böyle devam edeceğiz diye konuştuk ve yeni bir yaşammücadelesinin bizi beklediğin bilincinde olarak daha sıkı yaşama tutunduk. 13 yıl sonra bir kızımızda oldu onunla dahada farklı ve daha dirençli bir yaşama başladık.
Yeterki hayatı ve yaşamayı sevelim tabii dayanışma içinde olacak bişey bu.
Yani ben kendim biliyordum yürüyemeyeceğimi ama yetkin birinden duyunca bir an herşeyin bittiği düşünülüyor ama öle değilmiş.(Önemli olan şoku çabuk atlatmak)
 
gülnihal'den

Basıma gelen olaylardan dolayı sunu bilir sunu söylerim...

dr. lar bu konuda daha acımasız.. siz canına.. canınızın içine kıyıp söyleyemezken...

drlar bunu direkt söylüyor.. hastayı veya yakınlarını hazırlama vs. zaten yok...

söyleme isine gelince ben asla söyleyemezdim sanırım böyle bir seyi...

kendime bile kabulledirmezken bazı seyleri.. karşımdaki insana nasıl kabullendirebilirim...
 
herşeyin denmesini isterim fakat felaket tellalcısı gibi değil doğru kelimeler seçilerek doğru bir ses tonuyla olumlu yaklaşımlarla anlatılmasından yanayım.
Ancak iş doktorlara düşünce pat diye söyleyiveriyorlar. Bunun acısını çok çektim ben ama bana daha fazla hırs geldi doktora inat. Hiç unutmuyorum 4 yaşındaydım doktor Benim yüzüme hiç bi zaman yürüyemiyeceksin demişti. Allaha şükür yürüyebiliyorum. her zaman bir açık kapı bırakılarak anlatılmalı hasta zaten hiç yürüyemiyecekse bunu bir süre sonra sezer ama umutlu olur en azından.
Yani ben olayım yakınım olsun herşey açıkça söylenmeli ama olumlu ve umutlu bir anlatımla anlatılmalı.


Ölüm olayıda başımıza gelmişti biz geride kalana söylemedik ama ölümden sonra daha büyük sorun oldu geride kalan için. Her olaya kuşkuyla bakar oldu. En küçük önemsiz bişeyde sanki büyük bir şey olmuş gibi davranıyor. Söyleseydik anneannemin tansiyonu vardı onuda kaybedebilirdik şimdi ise herşeye paranoya şeklinde bakan biri oldu. O yüzden pek bilemiyorum öylemi iyi böylemi iyi Allah kimseyi böyle zor durumla karşılaştırmasın ben hala etkisinden kurtulamamışımki anlatırken bile kötü oluyorum
 
* Kaza geçirdiniz ve hastanedesiniz; felç olup olmadığınızın veya bir uzvunuzu/organınızı kaybedip kaybetmeyeceğinizin size açıkça söylenip söylenmemesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

bence açıkca söylenmeli.Ne kadar erken söylenirse bu duruma o kadar erken alışılır


* En yakınınız kaza geçirdi; ona sonuçları açıkça söyler miydiniz?

Bunu yapmak çok zor işte


* Sizce bu konuda nasıl bir zamanlama ile, nasıl ve ne kadar bilgilendirme olmalı?

Bence açık açık konuşulmalı herşey sıcagı sıcagına söylenmeli


* Ya ölüm! Hastalık sonucu ölüm kısa bir süre sonra kaçınılmaz olarak gelecekse; bunu bilmek/bildirmek konusunda ne düşünüyorsunuz?

Ona bildirmem eger benim başıma gelmişse yani eninde sonunda ölücez er yada geç hiç fark etmez


* Bilgilendir(il)meyerek o kişinin son anlarını nasıl yaşaması gerektiğine karar vermiş olmak... Bu cüretkar tercih konusunda ne düşünüyorsunuz?

Onun panik yaşamasını biraz engellerim sanırım Ben söylemesem bi başkası söyler


* Bir ay ömrünüzün kaldığını öğrenseniz. Bu bir ayda neler yapardınız?

Neler yapmazdımki ilk önce canım anneme hiç bi iş tutturmaz hepsini ben yapardım daha sonra herkesin yanında rahatca sigara içerdim :x pekte fazla bi şey yapmazdım herhalde
 
Bence moral cok önemli bülente katılıyorum hastalığıylamı başetmeye çalışacak yoksa psigolojisinlenmi bence söylenmemeli zamanın ilaç olduğuna inanıyorum
 
Kesinlikle söylenmeli ilk zamanlarda saklanan gerçek hastada şüphe ve farklı psikolojik sorun acar bu süreçte hasta iç dünyasında kendisini kandırdığı gibi etrafındakilerin de kendisini kandırmasına izin verir ve asıl bilmesi gereken gerçeği sezinler kısa veya uzun bir süreden sonra gerçeği öğrenmek olumlu değil olumsuz sonuç verir

Hastanın hastalığı ne olursa olsun öğrenmeli başından bilmeli ilk birkaç gün girdiği şok etkisinden kurtulduğunda geleceğe şüphesiz kuşkusuz ve acı gerçekle devam etmeli

Yaşayan biri olarak ilk gün bilmek taraftarı olmak isterdim kandırılmak ve kandırmanın hiçbir olumlu yönü olamaz dışardan böyle görünse bile hasta olan kişi için en iyi secim diyebilirim

Bir insana yapabileceğiniz en büyük kötülüklerden biri kendisini kandırmasına müsaade etmektir
 
[size=4]Sonbahar yaprağına tutunmak *

Güneşli ve açık bir sonbahar günü nöbet ertesi iznim nedeniyle kendimi iş ortamından atma fırsatı bulmuş ve fotoğraf makinemi da alarak Emirgan korusuna gitmiştim.

Ortalık, kahverenginden sarıya, yeşilden kırmızıya bir renk cümbüşüne bürünmüştü. Arada bir ağaçların arasından kendini gösteren güneş daha çok gölge oyunlarına bulaşıp gizlenme telaşındaydı. Ağaçlardaki sincaplar ise çoktan oyuna dalmış gibiydi.

Biraz sonra, ileride bankta oturan orta yaşın biraz üzerinde iyi giyimli adamı fark ettim.

Bastonuna dayanmış yere bakıyordu. Bir hayli didiklenerek okunduğu belli olan gazetesini oturduğu yerin yanına bırakmıştı.

Önce çaktırmadan fotoğrafını çekmeye çalıştım. Ancak beni çabuk fark etti.
Yanına gidip izin almanın daha doğru olacağını düşündüm.

- Beyefendi fotoğrafınızı çekmeme izin verir misiniz?
- Niçin?
- Amatör olarak fotoğraf çekiyorum. Korunun güzelliği içinde sizin dalgın dalgın duruşunuzu resimlemek istemiştim.
- Başka işin yok mu senin? Ne iş yapıyorsun sen?
- Doktorum. Bugün izinliyim. Farklı bir işle uğraşmazsam dinlenemiyorum.
- Doktor mu? Ne doktoru?
- Kanser üzerine yoğunluklu olarak çalışan bir branşta uzmanım.
- Kanser doktorusun demek. Kanser teşhis ettiğin bir hastana hastalığı hakkında bilgi verir misin? Yoksa saklamayı mı tercih edersin? İş ortamından kaçayım, başka bir işle uğraşayım da dinleneyim diye çıkmıştım yola ama anlaşılan nafile bir çabaydı bu.
- Zor bir soru. Niçin soruyorsunuz?
- Çok kısa bir süre önce eşimi, hayat arkadaşımı, çocuklarımın annesini kanserden kaybettim. Yaralıyım kusura bakma. Buralara gelip sürekli olarak kendimle ve hayatla hesaplaşıyorum.
Ben fotoğraf çekmeyi unutup beyefendi ile konuşmaya daldım. Eşini mide kanseri nedeniyle kaybetmişti. Tanı konulduktan sonra 1 yıl yaşamamıştı. Hastalığın da sağlığında biraz kaderle ilişkili olduğunu kabul eden bir tavrı vardı. Sağlık sisteminde karşılaşmış olabileceği aksilikler onun umurunda bile değildi. Eşinin bankacı olduğunu ve hayatını finansal gerçekler üzerinde şekillendirdiğini, her fırsatta şeffaf olunması gerektiğini gerçeklerden kaçılamayacağını söyleyip duran biri olduğunu anlattı.
- Yaşamı tüm çıplaklığı ile ortaya koyma çabası onun için mutlaktı.
Çocuklarımızı yetiştirirken de en çok buna dikkat ederdi. Her şeyi affeder yalan söylemeyi affedemezdi. Hayatın doğrular üzerinde kurulması gerektiği konusunu her fırsatta dile getirirdi.
- Sonra ne oldu?
- Rahatsızlandı. Doktorlar vs. derken kanser teşhis edildi. En başından itibaren doktoruna ne teşhis edilirse edilsin kendiden saklanmaması konusunda kararlı olduğunu bildirdi. Doktorumuz benim de onayımı olarak eşime kansere yakalandığını söyledi. Hatta eşimin ısrarı üzerine kanserin ilerlemiş durumda olduğunu ameliyat şansının bulunmadığını da anlatmak zorunda kaldı.
- Sonra ne oldu?
- Sanki dünya hepimizin başına yıkıldı. Gerçeğin bu kadar acımasız olmasını kabul etme çabamız her fırsatta başarısızlığa uğradı. Sanki eşimi önce orada kaybettim. Huysuz, geçimsiz, saldırgan biri oldu. Her fırsatta bana ve çocuklarımıza aksi davranıyordu.
- Tedavi için ne yapıldı?
- Her şeyi yaptım. Eşimi İngiltere'ye götürdüm. En son tedavi seçeneklerini dahi uyguladılar. Büyük maddi kayıplarım oldu ancak karşılığını alamadım. Üstelik eşimi bu topraklardan çok uzaklarda kaybettim.
Son arzusu nerede ölürse orada gömülmekti. Bu da kendince gerçekçi bir istekti. O yüzden Londra'da bir Müslüman mezarlığına gömüldü.
- Başınız sağ olsun.
- Biliyor musun doktor; eşimle birlikte geçirdiğim kahredici son bir yılı bize zehir eden kanser gerçeğiydi. Keşke ikimiz de bilmeseydik, biri birimize yalan söyleyebilseydik.
- .................
- Şimdi görüyorum ki hayatın gerçekler üzerinde oluşturulması gerektiği kocaman bir aldatmacaymış. Ölüm gibi bir gerçeği unutup duruma, yere, zamana göre değişen gerçekler arasında yüzüyormuşuz ve doğruculuk oyunu oynamaya çabalıyormuşuz. Üstelik çocuklarımızı da böyle yetiştirerek onları da zehirlemişiz.
Yerden bir sonbahar yaprağı aldı. Kısmen yeşil, kısmen sararmaya yüz tutmuştu.
- Şu yaprağa iyi bak. İnsan hayatı da bu yaprak gibi. Günü geldiğinde sonbaharını yaşayacak. Kuruyup toprağa karışacak.
- Eşim ve ben son zamanlarımızda anladık ki hayatta sonbahar ya da ölüm gerçeğin ta kendisi. Bir yaprak gibi dalında yavaş yavaş kuruyup özünü aldığımız ağacın toprağına karışacağız. Ancak eşimin ısrarıyla doktorumuzun bize bu gerçeği zamanından önce söylemesi ile işte bu yaprak gibi henüz kurumadan ağacımızdan koptuk ve rüzgarda sürüklenmeye başladık. Sanki bir başka ağaçta yeniden hayat bulabilirmişiz gibi gavur ellerine kadar gittik ve oranın toprağına karıştık. Kendi gerçeğimizi öğrenmek, sürdürmek uğruna hayat gerçeğini görmezden geldik.
Ayağa kalktı, gazetesini koltuğunun altına aldı. Elinde tuttuğu hafif sararmış sonbahar yaprağını itina ile yere bıraktı. Hafif nemli gözleri ile gözümün içine baktı. "Söylemeyin sakın, hiçbir hastanıza kanser olduğunu söylemeyin. Onlar istese bile söylemeyin. İnsanların bir sonbahar yaprağına tutunmasına fırsat verin..." dedi ve yürüdü gitti.

Dr. Mehmet Uhri[/size]
 
Ben hastalık ,sakat kalma vede ölüm bunların bana söylenmesini istermiydim? çok zor ve karmaşık ama zaman içinde öğrenmesem bile bunları yaşadıkça beni nasıl bir sonun beklediğini tahmin edebilirdim.Ben söyleyebilirmiydim yakınıma akrabama hele hele çok sevdiğim evladıma birde bu yönden bakınca olaya bunu yapamazdım çünki hepimizin bir sonbahar yaprağına tutunmaya ihtiyacı var diye düşünüyorum ölüm mutlak ve kaçınılmaz zaten zaman dolunca tadılacaktır. Sevgilerimle...
 
İlk şoku atlattığına inandığım anda kesinlikle gerçekleri söylerdim.Belki biraz gerçekleri yumşatabilirdim.Ama söylerdim.
.Kaza benim başıma geldiyse yakınlarımdan doğruları söylemesini beklerim.
.Yakınım kaza geçirse aynı zor görevi üstlenirdim.
.Zaman kişiye göre değişir.İlk şoku atlatmasını beklerim.
.Sonu ölümse kalan ömrünü planlaması için söylerdim.
.Kesinlikle kişisel haklarına tecavüz olarak değerlendirirdim.
.Çok kısa bir süre.Görmediğim yerleri gezer.yapamadığım şeyleri yapardım.Bi de ölümümden sonra yapılması gerekenleri planlardım.
 
Üst Alt