zor be abi, şu nisan ayında etrafta bitkiler deli gibi yeşile keserken, güneş parlarken, tüm canlılar (insanlar dahil) yaşamın koynuna kendini salarken, durup öylece izliyorum. hem engelli hem yalnız olmak özellikle bu mevsimde daha bir koyuyor.
bunun bir çözümü yok, yapılabilecek bir şey yok. beklemek kalıyor geriye.
madem ki bekliyorum, o zaman güzel beklemeliyim, yıkılmadan, güçlü, içi dolu bir bekleyiş olmalı. hayatın sert gerçeklerinin farkında ama sanki her an bir şey değişebilecekmiş gibi, kapıları kapatmadan. yalnızsam bu da destansı olmalı.
dağılmadan göçmeden bekliyorum. nasılsa, öyle ya da böyle son bulacağı kesin bir bekleyiş bu.
"ne kadar da aptalmışım, vassili
insan dediğin canlı her zaman aynı kalacaktır. eskisinden farklı bir insan yoktur.
yanı başındaki insanı kıskanmadığın eşit bir toplum yaratmaya çok çalıştık.
ama her zaman kıskanılacak bir şey vardır.
bir gülümseme olsun, bir arkadaşlık olsun.
sende olmayan ve kendine mâl etmek istediğin bir şey.
bu dünyada, sovyetler birliği'nde bile...
her zaman zengin ve fakir kavramı olacaktır.
kabiliyet zengini
sevgi zengini
sevgi fakiri."
(enemy at the gates)
-------------------------------------------------------------
"yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir an'a bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak...ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak..." -kürk mantolu madonna- ( sayfa: 87 )