Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Hezeyan

perseküsyon

Aktif Üye
Üyelik
1 Ağu 2013
Konular
89
Mesajlar
1,987
Reaksiyonlar
126
Sen dünyaya gelmeden önce de hayat vardı. Sonra babanın spermlerindeki genlerde var oldun. Ardından da annenin karnındaki merhametle dünyaya gözlerini açtın. Her çocuk gibi masumdun. Sonra Tanrı'nın varlığını idrak etmeye başladığın ilk yaşlarda zihinsel algısal bazı değişimler yaşamaya başladın. Ama bu diğer çoğunluktaki insanlarınki gibi değildi. Senin gerçekliığin onlara tuhaf geliyordu. Psikiyatrler de buna "hezeyan" diyorlardı.

Şizofreniyi yaşayan birisi olarak bu hezeyanları kendi algısal gerçekliğimle örneklendirmeye çalışacağım. Piyer Loti tepesinde , Haliç manzarasına karşı çayını yudumlarken sağ çaprazındaki masada oturan iki kişinin senden bahsettiklerini (REFERANS hezeyanı) hissediyordun. Arada onlarla göz göze geldiğinde bu inancın pekişiyordu. Psikiyatristin bunun mantıksız bir yanılsama olduğunu söylese de sana göre gerçekti. Zaten işin sırrı burada; hezeyanları "bastırmaya" çalıştıkça daha kötü oluyordun. Sonra masadan kalkıp teleferiğe doğru giderken herkesin sana baktığını hissediyordun. Onlarla göz teması kurmasan bile. Sadece kendi önüne baksan bile...

Herkes sana bakıyordu. Çünkü sen diğerlerinden farklı ve önemli birisiydin. (GRANDİYÖZ) Aslında değersizlik duygusu da yaşıyordun. Bu büyük bir tezat yaratıyordu. Ergenlik yıllarında ailen taraf
 
Ergenlik yıllarında ailen tarafından sürekli eleştirildiğin için oluyordu. Veya hataların sürekli yüzüne vurulduğu için. Aferin vs olumlu pekiştireç de pek kullanmazlardı. Yaşıtlarından gördüğün alay edilme , dışlanma ve ötekileşme de bu durumu kronikleştiriyordu. Onlara gücün yetmediği için içindeki öfke kendine yöneliyordu. İlk yıkımlar da bu zamanlarda başlıyordu. Galiba bu kendini aşırı önemli hissetme durumu ironik olarak değersizlik duygularına paralel şekilde ve belki de bilinç dışı bir oluşumla meydana geliyordu. Çünkü artık yetişkin bir insan olmuştun ve bu ruhsal kısıtlamalardan sıkılmıştın. Biraz Narsizme kaysa da bulabildiğin tek çıkış yolu buydu..
 
Sonra başka bir hissiyat daha vardı. Küçüklükten beri insanlardan korkuyordun. Babandan dayak yemen veya yaşıtların tarafından şamaroğlanı muamelesi görmen seni ezik birisi haline getirmişti. Sonra bu öğrenmeler yabancılardan zarar göreceğim (PERSEKÜSYON) şeklinde bir inanca dönüşmüştü. Psikiyatrler sürekli bunun mantıksız olduğunu söylerseler de gerçek bir durumdu. Bunu ispatlayacak maddi manevi istismarlar da yaşamıştın. Artık istediğin sadece huzurlu, sağlıklı ve güvenli bir hayat yaşamaktı. Kendi içine çekildin. İletişim donanımların zamanla gelişse de tercihen kendine dönük bir yaşam tercih ettin. Elindeki en büyük avantajın da MESLEK sahibi olmandı Çünkü günümüzde Türkiye'de şizofrenlerin %70 i işsiz güçsüz. Çoğunluğu malulen emekli. Veya ailesine bağımlı yaşıyor. Çalışabilecek durumda değiller. Allah hepsine tüm hastalara şifa versin. Okuduğunuz için teşekkürler.
 
:D
Ben de sana şükranlarımı sunarım Senden başka yazıan olmadı.
 
Çok güzel bir yazı biraz kendimi de gördüm bu yazında kardeşim. DURU'nun dediği gibi okurken bende yaşadım hatta beni çok eskilere geçmişe götürdü. Geçmişte ailelerin gerek bilerek gerek bilmeyerek farkına varmayarak yaptığı bazı hataları bazı yanlış davranışları cocukları üzerinde bıraktığı etkiyi bir bilseler. Gerçekten çok uzulup pişman olacaklardır. Bir çocuğun her hangi bir hastalığı olması şart değil normal bir çocuk üzerinde de bu tür yanlış davranışlar hayatında çok büyük etkiler bırakabilir. En önce ailenin şunu (" eğitim okulda değil ailede başlar") dusuncesini kavramasi ise herseyideğiştirebilir. Ailenin cocuklarina küçük yaşlarda kendi kendilerine guvenlerini sağlaması, onlara destek olduklarını hissettirmesi, o çocuğa her hangi bir rahatsızlığı olsa da olmasada çocuğun bambaşka güzel bir hayat yaşamalarını sağlayabilirler.. ve dediginiz gibi ikinci önemli bir mesele ise meslek kardeşim meslekte o kişiye Kendine güveni arttırır.

Rabbim ŞAFİ ismi hurmetine tüm hastalara hayırlı şifalar versin amin.

Bende bu yazıyı yazdığın için teşekkür ederim :)
 
DURU Müslümanlık gerçekten birbirine guven duymaktadır ama maalesef seninde dedin gibi şu zamanda güvene bilecegimiz insan çoook az malesef.
Haklısın en sağlam arkadaş kagit kalem gibi duruyor ama oda sadece duruyor. Ama ben kağıda yazmayada sıcak bakmıyorum çünkü ben birsey anlatırken derdimi sıkıntımı söylerken dinlenmek isterim ve o duyguyu hissetmek isterim söyler misin kağıda yazdın peki ne oldu ?. AMA onun yerine Sessiz bir kenara çekilip gozlerini kapatıp ya Rahman ya Rahim ben geldim ey âlemlerin yaratıcısı olan ALLAH'ım demek kadar güzel bir duygu yok ve dinlendiginin izlediğinin farkindasin hemde her şeyin ile dille değil kalben dinlenmen ve kalben sıkıntılarını düşünmen bile yeter de artar sana. Sonra tek bir kelime ELHAMDULİLLAH. :)) işte dinleyici işte izleyici. :)) ve burada Allah azzè ve celle değil bizim kanaatkar olmamız yeterli :)

Mutlu olmak istiyorsanız,sıkıntınızı içinizden söküp atmak istiyorsanız ALLAH azze ve celle yeter :)

Sevgili DURU orayı yanlış yazmisim (geçmişte aileler derken belli bir yaşa gelmiş bir çocuğun ailelerin çocuklarına geçmişte davranışları demek istedim ama) siz yine kanayan yaralara vurgu yapmışsınız ve malesef ki haklısınız geçmişin cahilleri (ki bizce cahil benceonlar dahi) simdinin okumuslarına göre daha cahil ve tehlikeli malesef ki. Buyuklerimizden hep duyarım bizim zamanımızda birsey yoktu ki derler hep. Ve su cumleyi eminim sende duymussundur. Büyüklerimiz hep (" biz okusaydik profesör olurduk") derler ben buna gerçekten de inanıyorum.

Ve yine size katılıyorum eğitim eğitim eğitim....

Saygı ve sevgilerimle
 
Psikiyatrik sıkıntıları olanlarda gözlemlediğim şey genellikle çocukken ailenin onlara yanlış davranışları...
En çok da annenin...
Ve bir doktor kaygı bozukluğu olan akrabama günlük yazmayı önermiş.ben de neden olmasın dedim ve yazmaya karar verdim.mufto27 nin dediği gibi yazıyorsun ama duruyor orada.fakat yazdıklarını hic tanimadigin kimselerle paylastiginda durmuyor orada bunu keşfettim.birilerinin okuyup hak vermesi de rahatlatiyor.velhasıl bu yol beni rahatlattı hatta rahatlama sonucu bunalımdan çıkmış olmamla maneviyatimin güçlenmesine de hizmet etti.tavsiye ederim
 
DURU
İnsanın tabiki mutlu olması en doğal hakkı. Benim sizin yazınızdan çıkardığım sonuç çok tehlikeli :)
Ama cumleniz yanlış bir cümle biraz. Tamam siz kağıda yazın mutlu olun ama sizin cümleye bakan biri mesela söyle düşünebilir. Başkalarının uzulmesi beni mutlu yapar başkalarına zarar vermek beni mutlu yapar hırsızlık vb şeyler beni mutlu ve huzurlu yapar diyebilir mesela diyebilirler. Ben sizin kağıda yazıp içinizi dokmenize birsey demedim :) tam aksine güzel bir yöntem size katılıyorum. Benim sıkıntılarımızı Rabbimiz ile paylaşmamız bir öneriydi ve senin kağıda yazma meseleni de bende bir çok kişiye onermisimdir. Ama gözlemlerime göre o kişilerde hep bir tatminsizlik var. Ve ben de metot değiştirerek size Önerdiğim yani Rabbimizle paylaşma yöntemini onermeye başladım ve alınan sonuç kağıda yazılanlardan aldığım sonuçtan çok çok daha iyi :)

Bir kusurum olduysa lütfen soyleyin
Sizi eleştirmiyorum sakin yanlış anlamayın :))
 
DURU _çalıkuşu_ tabiki günlük tutmak ve bir kağıda sıkıntılarını yazmak rahatlatiyor insanı ben yönteme yanlış veya zararlı demiyorum yanlış anlamayın lütfen :)
 
Burada paylaşım yapan herkese teşekkürler.
:)
 
Son düzenleme:
mufto 27;bt16486' Alıntı:
Çok güzel bir yazı biraz kendimi de gördüm bu yazında kardeşim. @DURU'nun dediği gibi okurken bende yaşadım hatta beni çok eskilere geçmişe götürdü. Geçmişte ailelerin gerek bilerek gerek bilmeyerek farkına varmayarak yaptığı bazı hataları bazı yanlış davranışları cocukları üzerinde bıraktığı etkiyi bir bilseler. Gerçekten çok uzulup pişman olacaklardır. Bir çocuğun her hangi bir hastalığı olması şart değil normal bir çocuk üzerinde de bu tür yanlış davranışlar hayatında çok büyük etkiler bırakabilir. En önce ailenin şunu (" eğitim okulda değil ailede başlar") dusuncesini kavramasi ise herseyideğiştirebilir. Ailenin cocuklarina küçük yaşlarda kendi kendilerine guvenlerini sağlaması, onlara destek olduklarını hissettirmesi, o çocuğa her hangi bir rahatsızlığı olsa da olmasada çocuğun bambaşka güzel bir hayat yaşamalarını sağlayabilirler.. ve dediginiz gibi ikinci önemli bir mesele ise meslek kardeşim meslekte o kişiye Kendine güveni arttırır.

Rabbim ŞAFİ ismi hurmetine tüm hastalara hayırlı şifalar versin amin.

Bende bu yazıyı yazdığın için teşekkür ederim :)

mufto 27;

sizde de aileden kaynaklı böyle kimlik bunalımları oldu mu ? Yazıda biraz kendimi gördüm dediğiniz ayrıntılar nelerdi ? :) Cevabınızdan ötürü ben de teşekkür ederim.
 
mufto 27;bt16492' Alıntı:
Ve ben de metot değiştirerek size Önerdiğim yani Rabbimizle paylaşma yöntemini onermeye başladım ve alınan sonuç kağıda yazılanlardan aldığım sonuçtan çok çok daha iyi :) )
Valla mufto27.. kağıda yazmasam da sürekli Rabbimle içsel konuşma durumundayım Cehenneme gitme takıntısı da yaşıyorum Sürekli ölümü ve sonrasını düşünüyorum. Sence bu iyi midir yoksa kötü müdür ? İbadete yoğunlaşmam lazım...
 
_çalıkuşu_;bt16491' Alıntı:
Ve bir doktor kaygı bozukluğu olan akrabama günlük yazmayı önermiş.ben de neden olmasın dedim ve yazmaya karar verdim.mufto27 nin dediği gibi yazıyorsun ama duruyor orada.fakat yazdıklarını hic tanimadigin kimselerle paylastiginda durmuyor orada bunu keşfettim.birilerinin okuyup hak vermesi de rahatlatiyor.velhasıl bu yol beni rahatlattı hatta rahatlama sonucu bunalımdan çıkmış olmamla maneviyatimin güçlenmesine de hizmet etti.tavsiye ederim

Günlük tutardım eskiden ama orada çok özel şeyler paylaşıyorsun. Bazen başkalarından sakladığın sırların vs. oluyor. O yüzden herkesin okumasını istemem.
 
DURU;bt16487' Alıntı:
Aslında çevremize baktığımızda (gerek sanal gerek reel) pek de güven duyabileceğimiz insan kalmadığını görürüz.Hal böyle olunca en sağlam arkadaş kağıt kalem gibi duruyor.En azından nankör değil.Sen ne yazarsan o oluyor.Yanlış anlaşılma yok,sen kızsan bile o susuyor.Söylesene şu devirde kim bir kağıt kalem gibi kanaatkâr.

Çok yerinde analizler...
 
perseküsyon;bt16519' Alıntı:
mufto 27;

sizde de aileden kaynaklı böyle kimlik bunalımları oldu mu ? Yazıda biraz kendimi gördüm dediğiniz ayrıntılar nelerdi ? :) Cevabınızdan ötürü ben de teşekkür ederim.

Küçükken gördüğümüz baskılar ve anlaşılmamak vb sorunlar ayrıntıya giremicem kusura bakma kardeşim ;)
 
Kardesim tabiki iyidir. Rabbin ile içsel olarak konuşmak seni Rabbinden haberdar eder Rabbine yakın eder ve bu senin beynine Rabbim beni görüyor ve benden haberdar düşüncesini yerleştirir ve buda seni büyük oranda kötülük haram ve günahlardan uzak tutar :))

Aynı şekilde cehenneme de girmeyi düşünmek yine seni hatalardan günah ve haramlardan korur ve kötü işler yapmaktan alıkoyar.
Ama bunun yanında cennete girme umudunda olsun kardeşim çünkü

ALLAH azze ve celle kuran-ı Kerim'de söyle buyuruyor;


Secde Suresi 16. Ayet - Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.

Havf ve reca arasında olunuz buyuruyor allah . Yani korku ve umut arasında olun diyor.
Sen kork zira bu korku seni İbadete yaklaştırır :)
Ve diğer yandan da umutlu ol buda senin korkarak yaptığın ibadete tat almana ve ibadeti dahada arttirmana vesile olur.

Sen Hz Ebubekir radıyallahu anh gibi düşün

"Cehenneme bir kişi girecek deseler okişi ben miyim diye korkarım..Cennete bir kişi girecek deseler O kişi benmiyim diye umutlanırım."Hz Ebubekir r.a

Ben kötü birsey göremiyorum kardeşim. Rabbim seni muvaffak eylesin ibadetlerinde
Şunları unutma kardeşim
1. İslam dini pratik dinidir.
Kuran okumayi alışkanlık haline getir namazları devamli kıl vaktinde kıl
2. Ney ile ugrasırsan onunla haşır neşir olursun
Camilerde kıl namazını hocalar ile sohbet et konuş sohbete gidebileceğin bir yer varsa gidebilirsin


Rabbim seni ibadet ile haşır neşir olan kullarından eylesin Rabbim seni sevdiği rahmet merhabet ve mağfiret ettiği kullarından eylesin.
Rabbim sana hayırlı olanı versin kardeşim :)
 
Perseküsyondan nasıl kurtuldun? Yada Nasıl kurtulabiliriz? İlaçlar çok az işe yarıyor neredeyse problemin %90ı hala var perseküsyon
 
perseküsyon;bt16481' Alıntı:
Sonra başka bir hissiyat daha vardı. Küçüklükten beri insanlardan korkuyordun. Babandan dayak yemen veya yaşıtların tarafından şamaroğlanı muamelesi görmen seni ezik birisi haline getirmişti. Sonra bu öğrenmeler yabancılardan zarar göreceğim (PERSEKÜSYON) şeklinde bir inanca dönüşmüştü. Psikiyatrler sürekli bunun mantıksız olduğunu söylerseler de gerçek bir durumdu. Bunu ispatlayacak maddi manevi istismarlar da yaşamıştın. Artık istediğin sadece huzurlu, sağlıklı ve güvenli bir hayat yaşamaktı. Kendi içine çekildin. İletişim donanımların zamanla gelişse de tercihen kendine dönük bir yaşam tercih ettin. Elindeki en büyük avantajın da MESLEK sahibi olmandı Çünkü günümüzde Türkiye'de şizofrenlerin %70 i işsiz güçsüz. Çoğunluğu malulen emekli. Veya ailesine bağımlı yaşıyor. Çalışabilecek durumda değiller. Allah hepsine tüm hastalara şifa versin. Okuduğunuz için teşekkürler.


mükemmel bir yazı olmuş dostum.eline sağlık.perseküsyon durumu bende de var fakat yavaş yavaş kaybolmaya başladı.bende çok fazla taciz yaşadım ve bu perseküsyon hissinin uzun dönem gerçek olduğunu düşündüm.ama çoktandır bir hissiyatım yok bu konuyla ilgili.bu perseküsyon hissi tek başına içinden çıkılamayacak bir durum.çünkü farklı olduğun için tacize uğruyorsun gerçekten başkalarından zarar gördüğün içinde doktorların perseküsyon sanrısı açıklaması mantıksız geliyor.çok karmaşık bir durum bu gerçekten tek başına çözülmesinin mümkünatı zor
 
Üst Alt