Öncelikle arkadaşa geçmiş olsun diyorum. Forum başlığı oldukça eski, dolayısıyla geçmiş olsun mesajı da oldukça gecikmeli, lakin daha yeni haberim oldu.
Ben de benzer 3 hatıramı kısaca sizle paylaşmak istiyorum.
1.Yıllar önce çalıştığım iş yerinin ortaklarından birisinin şoförü karlı bir kış günü geç saatte boğaz köprüsüne çok yakın bir yerde el işareti yapan bir çifti (bay+bayan) arabasına alıyor. Adam çok sıkıştığını bahane ederek otoban kenarında yoldaki bir tabelanın orada durmasını rica ediyor. Şoför adam işesin diye yol kenarında duruyor. Tabelanın arkasındaki çalılıktan 1 veya 2 kişi daha birden çıkıp şoförü zorla arabaya bindirip bilinmedik ıssız bir yere götürüyorlar. Şoför bir pundunu bulup bir ara arabadan çıkıp kaçmaya başlıyor ama arkadan ateş ediliyor ve adam yatalak oldu. İş veren özel yatak ve simitler getiriyordu ona.
2.Yine yıllar önce Kartal/Samandra gişesinden otoyola giriş yapacağım. İki kişi gişede yanıma yaklaştı ve Kurtköy tarafına gitmek istediklerini ancak paralarının olmadığını bu nedenle bilet alamadıklarını söyleyerek arabaya almamı istedi. Almadım tabii. Kapılar da kilitli idi, binemediler. Keşke insanlara güven olsaydı da yardımcı olabilseydim.
3.Yıllar önce Topkapı’da (eski mezbelelik olduğu zamanlar) gecenin çok geç bir saatinde kırmızı ışıkta durmak zorunda kaldım. Kapılarımı her zaman kilitli tutarım gece de olsa gündüz de. Birden bire iki genç kapılara asılıverdiler ama kilitli olduğu için açamadılar tabii ki. Camı 1-2 parmak indirip “hayırdır” dedim kendilerine. Polis okulu öğrencisi olduklarını Aksaray karakoluna gideceklerini ve benim de onları Aksaray’a bırakmamı isteyerek, gecenin o karanlığında okunmasını bir kenara bırakın seçilmesi bile mümkün olmayan, güya resimli bir polis okulu öğrencisi olduklarına dair kimlik bana gösterdiler. Dediğim gibi o karanlıkta ne resimleri seçiliyordu ne de kimlik dedikleri kağıdın ne olduğu anlaşılıyordu. Kılık kıyafetleri zaten faul idi ayrıca yaşları da bir talebe için oldukça yaşlı idi, yani ne bilim en azından 20’nin üstünde gösteriyorlardı. Bu arada kapı koluna ısrarla abanıyorlar açmak için. Almadım tabi ve yeşilin yanmasını beklemeden adamın eli kapı kolundayken hızla gaza basarak her zaman mutlaka bir ekip arabasının bulunduğu Fındıkzade kavşağına gittim çabucak ve polis minibüsünü gördüm cadde üzerinde. Polise durumu izah ederek aradan belki en fazla 5 dk geçmiş olduğunu, adamların polis okulu talebesine benzemediklerini, belki hala orada Topkapı’da bulunduklarını söyledim. Polisin sırıtarak bana dedikleri hala aklımda zira ben hayatımda böyle mantık dışı bir cevap duymadım: “Keşke alsaydın arabana, gözün tutmadıysa burada indirir bizi haberdar ederdin, biz de tutar ve bakardık talebe olup olmadıklarına.” Hiç cevap vermedim ve evime döndüm. Böyle mantıksız konuşan polise “oooooooooooldu başüstüne” desem kesin bir mantıksız davranışta bulunur, ondan sonra alırdım başıma belayı.
O gün bugündür kimseyi almam arabama ve tüm kapıları da kilitli tutarım. İnsanlara iyilik yapmak çok güzel bir duygu, ben şahsen çok mutlu oluyorum birisine zerre kadar faydam dokunduğunda lakin devir değişti. Arabası olanlara da naçizane tavsiyem süslü ve seksi de olsa, mazbut kılıklı bir bayan da olsa hiç kimseyi almayın arabanıza ve kapılarınızı da her zaman kilitli tutun.