KENDİNDEN KAÇIŞ VE SAKATLIK
- Bir doktor arkadaşım anlatmıştı; Bağırsaklarından ameliyat olan bir hasta anestezinin etkisinden kurtulup ameliyatın ortasında aniden uyanıyor ve gördüğü manzara karşısında aklın alamayacağı bir paniğe kapılıp, ameliyat masasından fırlıyor.. Bağırsakları dışarıda koşmaya çalışıyor.. Kaçmaya çalışıyor.. Ama insan kendi bedeninden nasıl kaçar?
- Bir aile dostum anlatmıştı; Alzaymır hastası olan annesi bir gün aniden ortadan kaybolmuş ve sokak ortasında çırılçıplak ‘’ölen kocasını ararken’’ bulmuşlar onu.. Üstelik doktoru da sık sık dostuma da sende belirtiler var ve bu hastalık genetik, erken önlem almak lazım telkinlerine rastlamış bu olay.. Kaçmak geliyor içinden o sokaktan ve annesinden.. Ancak insan kendi bedenini, içinde taşıdığı kendisinden nasıl kaçar, nereye kaçar bulamıyor? O an kendisiyle baş başa kalıyor ve yığılıyor..
- Geçen gün gözümüm önünde gelişen bir olay; Epeyce yürüme ve konuşma zorluğu çeken bir sakat arkadaşımız sahilde adres sormak için insanlara yönelince insanların yüzündeki panik ve ondan uzaklaşma gayretleri karşısında epey üzülmüş ve düşünmüştüm..
- Ortalama insanın yaşlılardan, hastalardan ve sakatlardan kaçma olayının temelinde yatan duygu, kendi var oluşu içinde taşıdığı gerçeklerden kaçma olayı ile açıklanabilir.. Her zaman kendisi kaçamayacağına göre, onları göz önünden uzak tutar, dışlar..
Bir düşünün, taş gibi dış görünüş ve makine gibi işleyen bir bedene sahipsiniz.. Güçlü ve güzelsiniz.. Beğeni topluyorsunuz gittiğiniz her yerde.. İnsan olmanın zirvesindesiniz, et ve kemikten yapılmanın ötesindesiniz .. İçinizde hiçbir güçsüzlük ve zavallılık işareti taşımanın ötesinde, o kötü sayılanların size ulaşmasını bırakın, ulaşsa bile size ne yapabilir ki diye düşünüyorsunuz.. Sanırım dev aynası dedikleri bu.. Hele maddi gücünüz de yerindeyse düşünmeye bile değmez bunları.. Ortalama insanın düşüncesi budur ve sağlam bedenin keyfini çıkarmak en büyük mutluluğudur..
Ancakkkkk tanıdığı kötü örnekler o kadar yaklaşır ki ortalama insana dayanamaz, kaçmaktan başka çaresi yoktur.. Ya o örneklerden kaçarak kurtulur, yada onları sokaklardan, göz önünden temizler.. Kaçarak ve düşünmeyerek insan var oluşunun gerçeklerinden uzak durur.. O dev aynasında gördüğü her şeyin yalan olduğunu aslında bilir.. Ölümü içinde taşıdığını bilir insan.. Sakatlığı içinde taşıdığını bilir.. Hastalığı ve deliliği içinde taşıdığını bilir.. Yaşlılığı, çaresizliği, zavallılığı içinde taşıdığını bilir.. Ancak yaşamın bir parçası olarak onları kabul edip, onlarla yaşamayı öğrenip, kendi var oluşunu kabul edeceğine o inkarı seçer.. Öteden beriden medet umar.. İnançlarını, sanatını, hukukunu vs vs bu korku ve inkar belirler işte insanın.. Kendisini kabul etme zamanı gelmiştir insanın.. İnsanın kendi var oluşu ile barışma zamanı gelmiştir.. İnsanın bedeni ile barışma zamanı çoktan geçmiştir..
İnsan içinde barındırdığı her şeyle insandır ve bu insan kabul edilmelidir..
Bu yalnızlık ve sahipsizlik duygusu içindeki ortalama insanın tek yapabildiği şey, var oluşundaki kabullenemediği her şeyi inkar etmek, yok saymak, kaçmak, aşağılamak ve hatta kendi elleriyle imha etmektir.. Oysa her insan var oluşuyla birlikte saçlarında ölümü, gözlerinde yaşlılığı, ayaklarında olabilecek sakatlıkları, güçsüzlüğü, acizliği ve ruhsal çöküntüleri de içinde taşır ve bunları aynen var oluş gibi doğal karşılamalıdır..
Oysa yarattığı kültür (kapitalizm de tavan yaptı) onun varlığını inkar üzerine kuruludur..
İşte budur insanlığın çıkmazı.. Salt sakatlardan kaçmakla açıklanacak bir şey değil anlayacağınız.. İnsanın kendinden kaçış hikayesi diyebiliriz..
- Bir doktor arkadaşım anlatmıştı; Bağırsaklarından ameliyat olan bir hasta anestezinin etkisinden kurtulup ameliyatın ortasında aniden uyanıyor ve gördüğü manzara karşısında aklın alamayacağı bir paniğe kapılıp, ameliyat masasından fırlıyor.. Bağırsakları dışarıda koşmaya çalışıyor.. Kaçmaya çalışıyor.. Ama insan kendi bedeninden nasıl kaçar?
- Bir aile dostum anlatmıştı; Alzaymır hastası olan annesi bir gün aniden ortadan kaybolmuş ve sokak ortasında çırılçıplak ‘’ölen kocasını ararken’’ bulmuşlar onu.. Üstelik doktoru da sık sık dostuma da sende belirtiler var ve bu hastalık genetik, erken önlem almak lazım telkinlerine rastlamış bu olay.. Kaçmak geliyor içinden o sokaktan ve annesinden.. Ancak insan kendi bedenini, içinde taşıdığı kendisinden nasıl kaçar, nereye kaçar bulamıyor? O an kendisiyle baş başa kalıyor ve yığılıyor..
- Geçen gün gözümüm önünde gelişen bir olay; Epeyce yürüme ve konuşma zorluğu çeken bir sakat arkadaşımız sahilde adres sormak için insanlara yönelince insanların yüzündeki panik ve ondan uzaklaşma gayretleri karşısında epey üzülmüş ve düşünmüştüm..
- Ortalama insanın yaşlılardan, hastalardan ve sakatlardan kaçma olayının temelinde yatan duygu, kendi var oluşu içinde taşıdığı gerçeklerden kaçma olayı ile açıklanabilir.. Her zaman kendisi kaçamayacağına göre, onları göz önünden uzak tutar, dışlar..
Bir düşünün, taş gibi dış görünüş ve makine gibi işleyen bir bedene sahipsiniz.. Güçlü ve güzelsiniz.. Beğeni topluyorsunuz gittiğiniz her yerde.. İnsan olmanın zirvesindesiniz, et ve kemikten yapılmanın ötesindesiniz .. İçinizde hiçbir güçsüzlük ve zavallılık işareti taşımanın ötesinde, o kötü sayılanların size ulaşmasını bırakın, ulaşsa bile size ne yapabilir ki diye düşünüyorsunuz.. Sanırım dev aynası dedikleri bu.. Hele maddi gücünüz de yerindeyse düşünmeye bile değmez bunları.. Ortalama insanın düşüncesi budur ve sağlam bedenin keyfini çıkarmak en büyük mutluluğudur..
Ancakkkkk tanıdığı kötü örnekler o kadar yaklaşır ki ortalama insana dayanamaz, kaçmaktan başka çaresi yoktur.. Ya o örneklerden kaçarak kurtulur, yada onları sokaklardan, göz önünden temizler.. Kaçarak ve düşünmeyerek insan var oluşunun gerçeklerinden uzak durur.. O dev aynasında gördüğü her şeyin yalan olduğunu aslında bilir.. Ölümü içinde taşıdığını bilir insan.. Sakatlığı içinde taşıdığını bilir.. Hastalığı ve deliliği içinde taşıdığını bilir.. Yaşlılığı, çaresizliği, zavallılığı içinde taşıdığını bilir.. Ancak yaşamın bir parçası olarak onları kabul edip, onlarla yaşamayı öğrenip, kendi var oluşunu kabul edeceğine o inkarı seçer.. Öteden beriden medet umar.. İnançlarını, sanatını, hukukunu vs vs bu korku ve inkar belirler işte insanın.. Kendisini kabul etme zamanı gelmiştir insanın.. İnsanın kendi var oluşu ile barışma zamanı gelmiştir.. İnsanın bedeni ile barışma zamanı çoktan geçmiştir..
İnsan içinde barındırdığı her şeyle insandır ve bu insan kabul edilmelidir..
Bu yalnızlık ve sahipsizlik duygusu içindeki ortalama insanın tek yapabildiği şey, var oluşundaki kabullenemediği her şeyi inkar etmek, yok saymak, kaçmak, aşağılamak ve hatta kendi elleriyle imha etmektir.. Oysa her insan var oluşuyla birlikte saçlarında ölümü, gözlerinde yaşlılığı, ayaklarında olabilecek sakatlıkları, güçsüzlüğü, acizliği ve ruhsal çöküntüleri de içinde taşır ve bunları aynen var oluş gibi doğal karşılamalıdır..
Oysa yarattığı kültür (kapitalizm de tavan yaptı) onun varlığını inkar üzerine kuruludur..
İşte budur insanlığın çıkmazı.. Salt sakatlardan kaçmakla açıklanacak bir şey değil anlayacağınız.. İnsanın kendinden kaçış hikayesi diyebiliriz..