Kim engelli.!!!. Engel nee?!!
Bu isyan..! Şiir değil,kafiyesi ölçüsü yok.
İnsanlık ayıbına isyan, acı ile minnetin beraber baktığı gözlere utancımız..
Eğilmesi gereken başların yerde araması gereken parça parça insanlık kırıntıları...
Sıcak, ağustos sıcağı. Antalyada şehir dışı semtlere giden bir yol üstü dolmuş durağındayım. Biraz ileride iki kişinin konuşmaları duyuluyor.
'' aaabee yiimii beşş,eli yediii onaa binnecemm.paa vaar.Bee paa varr''
''Ben yabancıyım diyor,uzaklaşıyor öteki'' hızla uzaklaşıyor, spastik engelli gencin yanından..Elleri istemdışı hareketlere mahkum gencin dur işareti yapabilmesi yetmemiş dolmuşların onu yolcu olarak almaları için.. Sıcakta
terden sırılsıklam buruşuk gömleği pantolonunun içinde düzgün duramıyor. Her el kaldırışta tekrar çıkıyor dışarı..Kapatamadığı parmakları utanmayı biliyor. O sıcakta, açılan göbeğini örtmeye çalışıyor...
İşte yine başladı ciğer yangınım, yaklaştım.. Ona doğru gelişim yüzüne umut ışığı yaktı sanki.''Nereye gideceksin ben seni bindireyim '' dedim.
Gözlerinde o masumiyetin, o çaresizliğin minnetin ifadesi, ancak görülmeli idi anlatmaya
yetmez kelimelerim..''Almıyoola abaa neeniköyyy yiimiibeşşş eliyediii binnecee paa vaa meeenii...'' Anladım.. Ben anladım seni götürürüm merak etme'' dedim.
Kalbimde yine aynı sızı..Cebinden çıkartıp elinde tutmaya çalıştığı bozuk paralar, kapatamadığı parmak aralarından kayıp yere düşüyor, o almaya çalışırken diğer paralar aynı akibete uğruyordu.
Topladım gömlek cebine koydum hepsini..Ellerimi öpmek istediğini farkettim başını ellerime doğru eğmesinden.. O sırada dolmuş yanaştı durağa,önce onu bindirdim sonra ben.
Bakışlardaki anlam açıktı..Ne işi vardı benim gibi şık bir bayanın, üstübaşı hırpani üstelik parmakları gergin sürekli açık duran bu gençle..Onu boş yere oturttum.Ayakta devam edeceğim yolculuğuma..
Gözleri yine bende, sen otur dercesine..''Yok yavrum otur sen ben yakında ineceğim ''dedim. O hemen, elindeki paraları düşürmeden şöföre uzattı..Ben iki sıra arkada ona yetişemeden..''Paa vaa dedi''. Verdi. Şöför, parayı alırken bana döndü yüzünde garip hayret ifadesi'' abla bu seninle mi? nerede inecek?!! '' O cevap verdi; kelimelerin bir araya gelişindeki tüm zorlanmasına ramen ''' neenikööy ''dedi..Bana döndü.. Yine o bakış... O dudaklarımı ısırmama, gözyaşlarıma şimdi akma ne olur diye yalvarmama sebep olan bakışı ile '' aabaa neen paa veeme benn veedimm.....'' sseen oollmaazzaan allmasdıı beeni aabalaar ..
Artık tutamam..Bıraktım...Çığlık çığlığa aksınlar..Evet aksın hem de insanlar duya duya!!!..utana utana aksın!!!...Gözlerimden çağlayan yaşlara şaşkın bakıyor dolmuş ahalisi.. ''Şaşırmayın dedim !!!. O bir insan!! utanmayı, teşekkürü, yardımlaşmanın değerini, minnetini ifade etmeyi bilen bir insan..Sizlerden tek farkı görünüşünde, belki ellerinde, ayaklarında, konuşmasında.. Ama eminim bir çok insanda olmayan bir yüreği var..Kim engelli iyi bakın! o mu, yoksa onu , bu halde diye dolmuşa almayan, sıcakta durmasını umursamayan ya da görüntüsünden ürken sizler mi..
Hiç düşündünüz mü? ! bu delikanlı ailenizden biri olsaydı neler yaşadığını, yapmak isteyip de yapamadıklarına duyduğu acılarını..
Ya da bir çocğunuz ömür boyu sizin bakımınıza muhtaç olsaydı ne yapardınız..Ondan da böyle uzak kalmak istermiydiniz..
Peki sizin ne garantiniz var?..Sağlıklı olmaya kontrat mı yaptınız....'' dolmuşda sesimin yankısını son sözlerimde farkettim. Kimsede çıt yoktu.Bütün başlar yerde, kaybettikleri insanlık kırıntılarını arıyorlardı belkide. İnerken ona baktım, açık tek parmağı gözünü silerken, diğeri ile gülümsüyordu...
Güle güle yavrum senden özür diliyoruz....
Bu isyan..! Şiir değil,kafiyesi ölçüsü yok.
İnsanlık ayıbına isyan, acı ile minnetin beraber baktığı gözlere utancımız..
Eğilmesi gereken başların yerde araması gereken parça parça insanlık kırıntıları...
Sıcak, ağustos sıcağı. Antalyada şehir dışı semtlere giden bir yol üstü dolmuş durağındayım. Biraz ileride iki kişinin konuşmaları duyuluyor.
'' aaabee yiimii beşş,eli yediii onaa binnecemm.paa vaar.Bee paa varr''
''Ben yabancıyım diyor,uzaklaşıyor öteki'' hızla uzaklaşıyor, spastik engelli gencin yanından..Elleri istemdışı hareketlere mahkum gencin dur işareti yapabilmesi yetmemiş dolmuşların onu yolcu olarak almaları için.. Sıcakta
terden sırılsıklam buruşuk gömleği pantolonunun içinde düzgün duramıyor. Her el kaldırışta tekrar çıkıyor dışarı..Kapatamadığı parmakları utanmayı biliyor. O sıcakta, açılan göbeğini örtmeye çalışıyor...
İşte yine başladı ciğer yangınım, yaklaştım.. Ona doğru gelişim yüzüne umut ışığı yaktı sanki.''Nereye gideceksin ben seni bindireyim '' dedim.
Gözlerinde o masumiyetin, o çaresizliğin minnetin ifadesi, ancak görülmeli idi anlatmaya
yetmez kelimelerim..''Almıyoola abaa neeniköyyy yiimiibeşşş eliyediii binnecee paa vaa meeenii...'' Anladım.. Ben anladım seni götürürüm merak etme'' dedim.
Kalbimde yine aynı sızı..Cebinden çıkartıp elinde tutmaya çalıştığı bozuk paralar, kapatamadığı parmak aralarından kayıp yere düşüyor, o almaya çalışırken diğer paralar aynı akibete uğruyordu.
Topladım gömlek cebine koydum hepsini..Ellerimi öpmek istediğini farkettim başını ellerime doğru eğmesinden.. O sırada dolmuş yanaştı durağa,önce onu bindirdim sonra ben.
Bakışlardaki anlam açıktı..Ne işi vardı benim gibi şık bir bayanın, üstübaşı hırpani üstelik parmakları gergin sürekli açık duran bu gençle..Onu boş yere oturttum.Ayakta devam edeceğim yolculuğuma..
Gözleri yine bende, sen otur dercesine..''Yok yavrum otur sen ben yakında ineceğim ''dedim. O hemen, elindeki paraları düşürmeden şöföre uzattı..Ben iki sıra arkada ona yetişemeden..''Paa vaa dedi''. Verdi. Şöför, parayı alırken bana döndü yüzünde garip hayret ifadesi'' abla bu seninle mi? nerede inecek?!! '' O cevap verdi; kelimelerin bir araya gelişindeki tüm zorlanmasına ramen ''' neenikööy ''dedi..Bana döndü.. Yine o bakış... O dudaklarımı ısırmama, gözyaşlarıma şimdi akma ne olur diye yalvarmama sebep olan bakışı ile '' aabaa neen paa veeme benn veedimm.....'' sseen oollmaazzaan allmasdıı beeni aabalaar ..
Artık tutamam..Bıraktım...Çığlık çığlığa aksınlar..Evet aksın hem de insanlar duya duya!!!..utana utana aksın!!!...Gözlerimden çağlayan yaşlara şaşkın bakıyor dolmuş ahalisi.. ''Şaşırmayın dedim !!!. O bir insan!! utanmayı, teşekkürü, yardımlaşmanın değerini, minnetini ifade etmeyi bilen bir insan..Sizlerden tek farkı görünüşünde, belki ellerinde, ayaklarında, konuşmasında.. Ama eminim bir çok insanda olmayan bir yüreği var..Kim engelli iyi bakın! o mu, yoksa onu , bu halde diye dolmuşa almayan, sıcakta durmasını umursamayan ya da görüntüsünden ürken sizler mi..
Hiç düşündünüz mü? ! bu delikanlı ailenizden biri olsaydı neler yaşadığını, yapmak isteyip de yapamadıklarına duyduğu acılarını..
Ya da bir çocğunuz ömür boyu sizin bakımınıza muhtaç olsaydı ne yapardınız..Ondan da böyle uzak kalmak istermiydiniz..
Peki sizin ne garantiniz var?..Sağlıklı olmaya kontrat mı yaptınız....'' dolmuşda sesimin yankısını son sözlerimde farkettim. Kimsede çıt yoktu.Bütün başlar yerde, kaybettikleri insanlık kırıntılarını arıyorlardı belkide. İnerken ona baktım, açık tek parmağı gözünü silerken, diğeri ile gülümsüyordu...
Güle güle yavrum senden özür diliyoruz....
Selma Güneş