Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sadece Sen - Türk Sineması’nda Sakatlık Temsilleri 1 | Dikmen Bezmez

bezmez

Üye
Üyelik
24 Kas 2008
Konular
11
Mesajlar
56
Reaksiyonlar
0
Uzun zamandır Türk sinemasında son yıllarda sayıları giderek artan sakatlık konulu filmlerden uzak duruyordum. Bu bilinçli bir tercih değildi. İster istemez, o filmlerde toplumda zaten var olan önyargıların yeniden üretilmesi ihtimalinin yüksek olduğunu hissediyordum sanırım ve bu nedenle izlemek konusunda çok istekli değildim. Ancak bu da bir önyargı tabii ki ve bugünlerde bu düşünceyi kırmaya ve söz konusu filmleri izlemeye karar verdim. Sonuç itibariyle bu filmler, bugün popüler kültürde sakatlık meselesinin nasıl konumlandırıldığına dair kıymetli ipuçları barındırıyor. Üstelik bir kısmı çok güzel filmler de olabilir ve ben onları zamanında kaçırdığım için hayıflanabilirim. Dolayısıyla 15 filmlik bir liste yaptım; bunların hepsi 2004 yılından sonra gösterime girmiş filmler. Eğer becerebilirsem, amacım bunları sırayla izlemek ve izledikçe de ilk hissiyatımı burada sizlerle naçizane paylaşmak. Ben bir film eleştirmeni ya da analisti değilim. Bu işe biraz, bu toplumda yaşayan bir kadın olarak, biraz da sosyal bilimlerle ve sakatlık çalışmaları ile hemhal olmuş bir insan olarak kalkışıyorum.

Dün ilk filmimi izledim. “Sadece Sen”… Başrollerinde Belçim Bilgin ve İbrahim Çelikkol var. Filmin konusuna olabildiğince özetle değinmekte yarar var. Temelde bu bir aşk filmi. Belçim Bilgin (Hazal) genç, kör bir kadını canlandırıyor ve İbrahim Çelikkol ile (Ali) aralarında bir aşk hikayesi var. Film her ikisinin tanışması, birbirlerine aşık olmaları, birbirlerine iyi gelmeleri ile başlıyor. Sonradan ortaya çıkıyor ki, geçmişte Hazal anne ve babası ile çıktığı bir araba yolculuğunda, ki arabayı Hazal kullanmaktadır, bir kaza yapmış; bu kaza sonucu anne ve babası hayatlarını kaybetmiş, Hazal da kör olmuş. Ve yine daha sonra ortaya çıkıyor ki, bu kazanın gerçekleşmesinde farkında olmadan Ali’nin de bir payı olmuş. Şöyle ki: Ali zamanında pis işlere karışmış, sonra pişman olmuş, şimdi o işlerden uzak durmaya çalışan, mutsuz bir adam. İşte o pis işlere karıştığı dönemde bir adamın yüksek bir binadan atlayıp ölmesine neden olmuş. Adam binadan tam düştüğü sırada Hazal ve ailesi oradan arabayla geçmekteymişler, Hazal’ın dikkati dağılmış, kaza yapmış. Bütün bunlar Ali’yi büyük bir vicdan azabına sokar ve Hazal’ın ameliyat olup gözlerinin açılmasını sağlamak ister. Hazal’ın gözleri açılır, ancak Ali ameliyat için gerekli olan parayı kazanmak için yeniden girdiği pis işlerde sakat kalır. Aslında sakat kalıp kalmadığından çok emin olamıyoruz filmde. Koltuk değneğiyle yürüyor Ali. Ama filmin bir yerinde sanki ileride değneksiz de yürüyebileceğini ima eden bir ifade de var. Sonuç itibariyle filmin son sahnesinde Ali değnekle yürüyen bir adam, Hazal’ın gözleri açılmış ve birbirlerine kavuşmuşlar. Şimdi biraz yorum yapmaya çalışacağım ve dört ana noktaya değineceğim.

Bu henüz listemde izlediğim ilk film. O nedenle haksızlık yapmayayım listeme. Ama işte tam da bu film ve benzerleri nedeniyle ben uzak durdum Türk sinemasındaki sakatlık filmlerinden.

İlk değinmek istediğim nokta, filmde sakatlık deneyiminin bir ceza çekme şekli olarak sunulması ile ilgili. Ali Hazal’a “Hazal, ameliyat ol” diye ilk teklifini yaptığında, Hazal kör kalmayı tercih etme nedenini, anne-babasının kazada ölümlerine sebep olması ile açıklıyor. Yani Hazal’ın vicdan azabı çektiğini ve kör kalarak kendini cezalandırdığını, bu şekilde de bu vicdan azabı ile başa çıkmaya çalıştığını anlıyoruz. Hazal kendini körlüğe layık görmüştür, çünkü “suç” işlemiştir. Benzer şekilde, Ali de geçmişte pis işlere bulaşmasının, Hazal’ın yaşadığı kazaya bir anlamda neden olmasının bedelini, filmin sonunda sakat kalarak öder. Ali kendini feda etmiştir, çünkü geçmişte yaptıklarının bedelini ödemesi gerekir. Sakatlığı bunun bir sonucudur. Sakatlığın hak edilmiş bir cezanın çekilmesi olarak sunulduğunu görüyoruz burada. Ne berbat bir ima…

İkinci değinmek istediğim nokta sakat olan ve olmayan kişiler arasındaki aşkın olabilirliğine dair… Filmin ilk yarısında şahit olduğumuz mutlu aşk sahneleri bende bir ümit yaratmıştı. Çünkü aşina olduğumuz klasik Yeşilçam filmlerinde genelde iki âşık vardır, biri “kötürüm” olur ve aşkından kaçmaya başlar ki, o “mutlu” olsun. İlk bakışta bu film farklıydı. Filmin en başından itibaren ana karakterlerden biri zaten kördü ve çok mutlu bir aşk başladı. Ama işte öyle devam etmedi. Filmin ilerleyen sahnelerinde kör olan karakterin gözü açıldı. Gerçi yukarıda anlattığım gibi, bu sefer diğer karakter sakatlandı. Ama burada da bir ince ayrım var. Birincisi, Ali’nin sakatlığının kalıcı olup olmadığı muğlak bırakılmış filmde. Bir hastane sahnesinde Hazal Ali’ye doktorların yürüyebileceğini söylediklerini belirtiyor. Dolayısıyla Ali koltuk değneklerini bırakacak sanırım. İkincisi, öyle olmasa dahi, Ali’nin sakatlığı toplum nezdinde “başa çıkılabilecek” bir sakatlık olarak konumlandırılıyor. Ali koltuk değneği kullanıyor ve büyük ihtimalle de zamanı gelince onu da bırakacak. Burada bir yandan sakatlığı bir cezalandırma biçimi olarak kullanmanın, öte yandan da toplumun, varlığı ile “başa çıkılabileceği” boyutta bir sakatlık üzerinden bunu yapmanın akıllıca bir yolunun bulunduğunu düşünüyorum. Yani ya eski Yeşilçam filmlerindeki gibi sakat kalınacak ve aşk bitecek, ya da bu filmdeki gibi aşk devam edecek ama sakatlık bitecek. Başka bir seçenek sunulmuyor bize. Berbat ötesi bir ima…

Üçüncü değinmek istediğim nokta, sakat kişilerin kadınlık ve erkeklikle olan ilişkilerinin nasıl tanımlandığı ile ilgili. Hazal henüz gözleri görmezken çocuklar gibi şen… Sesinin tonu, konuşuş şekli, sanki minik sevimli bir yaratık… Belçim Bilgin gibi güzel ve seksi bir kadını almışlar, cimcime bir şey yapmışlar. Buna karşın Ali tam “erkek”… Hem geçmişteki şiddet dolu yaşamı nedeniyle, hem de Hazal ile olan ilişkisinde üstlendiği “koruyucu” kimlik nedeniyle böyle. Filmin bir sahnesinde Hazal patronunun tacizine uğruyor. Ali, “dağlar gibi adam”, Hazal’ı kurtarıyor. Ama öyle böyle değil, kükrüyor, gürlüyor, çağlıyor, bakışları alev saçıyor, falan filan. “Kurtarıcı” erkek ve “kurtarılmaya muhtaç” minik, sevimli kör kadın…. Bu arada filmin bir sahnesinde Ali Hazal’ı lunaparka bile götürüyor. Üstelik Hazal’ın elinde lolipop var ve Ali şunun gibi bir şey diyor: “Şimdi neye binmek istersin?” (yemin ederim böyle oluyor). Öyle cimcime bir şey yani Hazal. Oysa ameliyat sonrasında karşımıza olgun bir kadın olarak çıkıyor Hazal. O lolipoplu kızdan eser yok.

Son değinmek istediğim nokta, filmdeki körlük deneyimine dair hatalı sahnelerle ilgili. Örneğin Hazal Ali’nin koluna gireceğine, Ali Hazal’ın koluna giriyor. Kör arkadaşlarımdan bildiğim üzere, Hazal’ın bastonunu tutuş şeklinde bir sorun olduğunu düşünüyorum. Hele bir sahne var ki, inanılmaz. Ali bir gün Hazal yokken eve girip evi Hazal için erişilebilir yapıyor. Hem de nasıl yapıyor bunu? Kendi gözlerini eşarp ile bağlıyor, evi test ediyor ve dönüştürüyor. O anda içimde hala bir ümit vardı. Düşünüyordum ki, Hazal eve gelecek, Ali’ye kızacak “Rezil adam! Sen gözünü kapamakla kör olabileceğini mi sanıyorsun. Evimi mahvetmişsin. Yıkıl karşımdan, seni terk ediyorum” diyecek… Öyle olmadı. Hazal bir müteşekkir bir müteşekkir… Hayranlıkla “Sen nasıl bir şeysin” dedi Ali’ye.

İşte böyle… Listemdeki ilk film ile olan deneyimim bu şekilde oldu. Hayır, vazgeçmek yok, listeyi tamamlayacağım. Hoşuma giden sahneleri bulursam çok keyifleneceğim. Diğerlerini de sizinle paylaşıp, üzerimdeki yüklerini hafifleteceğim.


Dikmen Bezmez
 

Sadece Sen Fragman (14 Mart'ta Sinemalarda)​


 
Moderatör tarafında düzenlendi:
bezmez

Ara ara benim de yapmak istediğim, ama bir türlü fırsat bulamadığım için de çok az sayıda gerçekleştirebildiğim bir şey filmlerde sakatlık mevzuunda yazmak. Böyle ekmek piş ağzıma düş olunca, ağzım kulaklarıma vardı! :) Teşekkür ederim.

Filmi izleme fırsatım olmadı (izleyen arkadaşlar olumlu-olumsuz görüşlerini yazarsa çok güzel olur). Ama eleştirilerine baktığımda klasik bir bakış açısıyla senaryolaştırılmış bir film olduğu anlaşılıyor. İlle de sakatlık-ceza kurgusu, merhamet üstüne serpilmiş biraz sevgi, doğal olarak cinsiyetsiz sakatlar, şüphesiz bütün ağdalığıyla koyu bir erkek bakışı ve olmazsa olmaz özensizlik ve maddi hatalar. Ve tabii lanetli sakatlık halini mağlubiyete uğratan bir son dakika golü: görüyorum, yürüyorum, duyuyorum!
Baskın, bedeniyle kavga etmeyen ve ettirmeyen, travma halini çoktan atlatmış, gündelik yaşamda maruz kaldığı sistematik ahmaklıklarla mücadeleye odaklanmış (ama aslında bundan nefret eden), hayata dair fikirleri olan, cinselliğinin bilincinde, seçici, söyleyecek sözü olan karakterleri-senaryoları maalesef sakatlık konulu filmlerde göremiyoruz.

Ve bunlar bize film eleştirisinden daha önemli bir şeyler söylüyor olmalı! Sinemanın bu topraklara daha bir odaklandığını varsayarsak, onlar sakatlığı böyle resmediyorsa, toplumun da büyük çoğunlukla bu temelde olduğu tespiti yanlış olmasa gerek.
 
Bizde hangi film ya da dizide olursa olsun aşk; vıcık vıcık işlenir..aman ben almayayım ..
bu filmi de izlemedim, sabah dikkatimi çekti ve arkadaşın yorumunu okudum..isabet etmişim.
yalnız filmin orjinali, Kore yapımı Always/Only you filmidir.onu izledim iki genç insan birbirine çok güzel kenetlenip çok güzel bir mücadele verdiler,aldıkları yaralar ne olursa olsun birbirlerinin yanında olmaya devam ettiler.sakatlık,eksiklik,suçluluk duyguları da işlenmişti ama mücadelenin önüne geçmedi..sıkılmadan kasılmadan izleyebildim ve aklımda güzel sahneler kaldı..
sonrasında filmin türk kopyasının çıktığını duyunca o güzelim görüntüleri kaybetmemek adına izlemedim,izlemiycem
 
Filmi izledim :) Filmde engellinin zavalılığıyla engelsizin merhameti,yardım severliği ve kendi yaralarını sarıp,vijdan azabına iyi gelecek bir ölüm kalım savaşına girip üstüne üştlük ölmeyip de sakat kalan güçlü kuvvetli yakışıklı delikanlının dramatik hayatı...Ve kızın gözü açılırken,her eve bir sakat politikası gibi, yakışıklı adamın sakatlanması da evlere şenlik :p:)
 
Bende filimi bir iki ay önce seyrettim Filim tamamen meshepciliğe dayatılmış ve oyuncular o süreci canlandırmışlardır, filimin ticari boyutu birazdaha Alinin omuzlarına binmiştir, gülünü seven tikenine katlanır, Ali yaptığı kaza sonucu kendisini afettirmek için Hazal'â karşı boŗclu hissetmiştir, Alinin yerinde kim olsa borçludur bence.
En cok üzüldüğüm noktada eski Türk fillimlerinde olduğu gibi filimin ilk 15- 20dk filimin konusunu duyguları ve sonu anlaşılıyorHer zaman Ali'ye mal edilmiş yaşam Ali son adam yani kız iyileşiyor Ali sakat kalıyor,malun oluyor, kadermi desem, kurban Ali mi desem yoksa lanet bir yazı mı desem yoksa Alevimiyim desem,
Bende bir kızın hayatını kurtardım ve sağlığımı kaybettim onunla evlendim normal bir hayatta, ve evlat acısını öğrendim, pesettmedim azraile canımı teslim etmedim, parelel Devlete çok kızıyorum fetoşa, hic bir insan kaderini bilemez fakat her insan kaderini yaşar, lanet etmek insan olduğun annamına gelmez, demekki R.T.Erdoğanda lanetetmiş böyle kadere böyle alin yazısına.
 
Bizim toplumda zihniyetler sakat ne yazık ki. Benim çok iyi bir insan olduğumu söyledik ten sonra belkide engelli Olmasaydın bu karaktere sahip olmaz, cok kotu bir insan olacaktin Allah sana bu yüzden dert verdi belki de diye sacmalayanlar....neler neler.... en son geçen hafta çok okunan bir gazetede başlık şu, polis eve baskın yaptı çok şaşırdı. ... Sıradışı bir haber gibi geldi tıklayıp haberi okudum. Konu şu : eve baskın düzenleniyor bir grup seks işçisi fuhustan tutuklaniyor yalnız içlerinde bacağı ampute bir kadının olmasına çok sasirmislar ve haber başlığı yapmışlar. Engelli bir insanın bu işi yapmasını sakıncalı tuhaf bulmuşlar da eli ayağı sağlam kadınlar başka işler yapa bilecekken bu işi yapması sasirtmamamis onları mesela.... zihniyetler sakat , tıp çaresiz bu konuda arkadaşlar. Bu sakat zihniyetleri degistiremiyoruz ne yazık ki.
 
mükemmelliği sadece insan bedeninde arayan bir toplum için, sakat zihniyeti değiştirmek gerçekten de çok zor... Hayatımızın her anı savaşmakla, çabalamakla geçiyorken bu görmezden gelinip acıtasyon yapılması içimi acıtıyor...Ancak bunun sebebi engelini kullanan bizleriz!... çalışabilecek durumdayken dilenenler, 2022 maaşını hak etmeden işini kılıfını uydurarak alanlar, yapabilecekleri bir iş sözkonusu iken aman ben engelliyim bana bu iş verilmesin diyenler...hep ağlayan, el açan asalaklar!...
 
anlamıyorum insanlar insanca yaşamak için neden yürümek, görmek,
duymak gibi yetilere sahip olmak zorunda. filmler neden tersi de olabilecegini yani engellilerin de bunları günlük yaşam mücadelesinde kazananıp yaşayabileceğini göstererek toplum bilinci oluşturmaya yonelik eserler ortaya koymaz.

toplumun genel kabulü yönünde kopya filmler yapmak marifet değil, kolaya kacarak yozlaşmaya canak tutmaktır. oysa gerçek sanat devrimcidir değişime yön verir!



bu toplumu üzerine ölü toprağı serpilmiş, bu filmi tartışıyoruz ve sohbet odasındaki dialoklara bir bakın lütfen:

düşle: filmler neden tersi de olabilecegini yani engellilerin de bunları günlük yaşam mücadelesinde kazananıp yaşayabileceğini göstererek toplum bilinci oluşturmaya yonelik eserler ortaya koymaz.
- insanı vasıflar oldugu ıcın olmasın mı
düşle: cehalet ve bencillik olmasın
- cehalet dedıgın ahlaki bır sey bencıllık de hakeza
düşle: seviyorsan olduğu gibi sev değişme değiştirme
- sevgi de sevgili de sevilmek de seviliyor olmak da bir eserdir
- filmlere takılı kalmayın
düşle: toplumun genel kabulü yönünde kopya filmler yapmak marifet değil, kolaya kacarak yozlaşmaya canak tutmaktır. oysa gerçek sanat devrimcidir değişime yön verir!
- hepimizin hayatı film hepimiz başroldeyiz
düşle: bunları eleştirmek boynumuzun borcu biz etna aciz kul profini reddediyoruz
- ret etiklerinizi izlemeyen pirimde etmesin onlar
düşle: toplum izliyor sorun bu
- takmam
[17:20:41] düşle: sonra komsun bile sana o nazarda bakmayı öğreniyo bu gibi sözde arabeks eserlerden
- komşularım bana ole bakmaz
- hep aynı senaryo özenti
düşle: genele bak kendine değil
- genele ne bakim ugraşamam acıyan kendine kişiler cok
düşle: kendi adıma alınmam asla toplum kirleniyo
- toplum sade engelilerlen alakalı degil her konuda geriye gidiyor gibi
düşle: hah sorun da bu ya
düşle: oysa yönümüz ileri olmalı bu anlayış çoktan kırılmalıydı. korkmayın itiraz da kültürdür.

- anarşist düşle :) alışık değiliz bu fikirlere.
düşle: ah canım ha ha ha
- çok geç kaldın.maalesef devir fikir değil,zikir devri artık. :)
düşle: lanet olsun öyle yapanlara
- 80 öncesi slogan devrımde kalmıssın dıyecegım ama yansıtmakta oldugunuz ısıgınız pek eskı degıl ne dıyeceghım konusunda emın degılım
düşle: mücadelemiz haram olsun, ektikleri kaderi biçsinler
-kim neyi biçiyo değişmez ki
- engeliye bakış açısının ideolojisi olmamalı.bu insanlık meselesi.
düşle: memmun musunuz onu de lütfen
- memnun olmasak ne olcakki
düşle: pesimistsiniz oysa yazmak bile coksey
- türkcesi
- karamsar olan sensın düşle
düşle: belki bisey değişir hersey değişir
düşle: sizsiniz kabullenmişsiniz karamsarlığı
- neyı kabullemısız kabullenmedıgın ne
düşle: ben hayatın içinde çalısanım emekliliğim geldi, no problem: bireyci değilim hepsi bu
- toplumun bakışından şikayetçi,doğru anladıysam.
düşle: siz değil misiniz
- yoooo, bn degilimm
- o önyargı değişmez düşle.
- degiştirememmm
- bn kendime bakarımm
düşle: aferin devam o halde bir konuda aynı düşünebiliyorsunuz
- kimse degişmezzzz
- itirazın faydası yok ki. napayımm
- eğitimsiz toplum duymaz dediklerini.
- gülüp geciomm
düşle: itiraz da kültürdür. topluca itiraz etmeyi bildiniz de olmadı mı? avrupa bu güne birden bire mi geldi?
- benim de bildiğim, gayri memnunlar medeniyet kuramaz
düşle: belli rezillikler medeniyeti ortada
- özetlediniz tebrikler
- enaz bin yıldır savaşan toplumuz.yüzbinlerce gazimiz sakat oldu.neden bakış açımız hala engelliye acıma seviyesinde?
düşle: nedenmiş
- bizde o bilinç yok.bazı şeyler değişmeli.ama o da herkesi aşar.
- insan fıtratına isyan bu kanımca
ne fıtratı? kaderi kabullenmek mi?
düşle: eşek olana herkes biner ata sözü, eşek bile inattır kolay yüke gelmez oysa
- doğrudur eşek kışın çamura girdiği yere yazın yolu düştüğünde yolunu değişir
düşle: geneli konuşuyoruz temsilde hata olmaz derler
- aynı eşekten bahsettıgımıze gore sıkıntı olmasa gerek
[17:49:45] düşle: evet
[17:50:01] düşle: fabl bu
- fabl: hayvanları konusturma degıl mıydı masalda?
 
bende bu filimi geçen hafta sonu izledim Hayatımızın her anı savaşmakla, çabalamakla geçiyorken bu görmezden gelinip acıtasyon yapılması içimi acıtıyor.....
 
Herkesın bakıs acısı farklı ama ben filmde seven bır erkegın sevdığı için ne kadar ince naif duygular içinde oldugu ve sevdiği için fedakarlığını gördüm ...engellı ınsanların hayatı evet zor ama o zorlugu güzelliğe cevıren insanlarda cıkabiliyor bence..
 
Üst Alt