Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatlar artık inisiyatifi ele almalı! [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
676
Mesajlar
58,529
Reaksiyonlar
944
Sakatlar artık inisiyatifi ele almalı!

Bülent Küçükaslan

Bababababa! Birkaç gün önce Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nca "4. Özürlüler Şurası" yapılmışmış da, Başbakan Şura'da konuşma yapmışmış da, toplantı çıkışında Engelliler Konfederasyonu Başkanı başbakanı bekleyen basın mensuplarının yanına gidip "biraz sonra federasyon başkanı olarak basın toplantısı yapacağız" demek isterken Başbakanlık korumaları gelip Başkanı alaşağı edip konuşmasını engellemişmiş de, orada bulunan kişiler can havliyle durumu protesto etmiş ve başbakana gidip (!) korumayı şikayet etmişmiş de. Eeee?
Korumanın işgüzarlığı ortada, üstüne söz söylemeye gerek yok. Peki, alaşağı edilen Konfederasyon Başkanının derdi neymiş: Şura'da kendilerine söz hakkı verilmemişmiş. Neymiş neymiş? Şuuura'da kendilerine söz hakkı verilmemişmiş.
Verilse ne olacaktı? Herhalde Başkan sakatların bütün sorunlarını ortaya koyacak, Devlet-i Aliyye'yi silkeleyip kendine getirecek ve o alicenap kişiler de bir anda her şeyi halledivereceklerdi. Ama işte, gelin görün ki "4. Özürlüler Şurası"nda söz hakkı verilmeyince, hay allah, Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye eksik kalmış, Devlet-i Aliyye sakatlardan haberdar olamamış ve sakatlar da cıscıbıldak ortada kalıvermiş; bir sonraki "Şura"ya kadar!

Alooo! Silkelenin. Yok öyle bir şey. 1'incide 2'ncide 3'üncüde konuşunca ne oldu da şimdi 4'üncüde konuşamamak canınızı sıkıyor? İlk üçünde sakatların hangi sorunları çözüldü de dördüncüsünde büyük bir fırsat kaçmışçasına bağırıyorsunuz? Bir yıl boyunca organizasyon için çalışan "uzman"ların kaçı sakat? 50 kişiye varan Şura yönetiminde kaç sakat var? Şura'da kaç sakat konuştu ve kaç kişi onları dinledi? Kaç sakat davet edildi? Şura'da konuşan ve çözüm diye görüş ortaya atan "uzmanlar" kaç sakatla görüştü; o görüşler kaç sakatın görüşünü yansıtıyor? Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nda kaç sakat çalışıyor?
Silkelenin yahu! Anlamıyor musunuz, boş koltuklara karşı oynanan saçma sapan bir oyunun sahnedeki en değersiz figüranlarısınız! Bu yetmezmiş gibi, bir de bu berbat senaryoda bir hiç olarak daha çok susmak için haykırıyorsunuz!

"Devlet, bütün soğuk canavarların en soğuk olanıdır. Yalan söyleyişi de buz gibidir ve şu yalan dökülür dudaklarından: "Ben devletim, halkın ta kendisiyim"" (Nietzsche)

Bırakalım şu boş işleri bir kenara! Biz sakatlar ve sakatlardan oluşan sakat örgütleri, kendi geleceğimiz için kendi senaryomuzu kendimiz yazıp, kendimiz oynayabiliyor muyuz, ona bakalım? Yaşamlarımıza sahip çıkabiliyor muyuz, on yıllardır sakat-olmayanların çokbilmişliğinin gölgesinde kalmaya isyan edebiliyor muyuz, maruz kaldığımız "kendi kararlarını veremeyecek kişiler" muamelesine, o işkenceye, o ezilmişliğe karşı koyabiliyor muyuz, sağa-sola çekiştirilen bir nesne olmaktan kurtulup içinde yaşadığımız toplum ve dünya için bir özne olarak taraf olup tavır sergileyebiliyor muyuz, ona bakalım? Sakatlığa ve sakatlara negatif anlamlar yüklemelere, değersizlik atfetmelere, bedenlerimize konulan ipoteklere, hep bir sorun olarak algılanmamıza dur diyebiliyor muyuz, bunu konuşalım! "Şura mı, o da ne" deyip, tekerlerimizi bu yana sürmenin zamanı geldi de geçiyor: Sivil Toplum Örgütleri, hadi, kendi şuramızı kendimiz yapalım, var mısınız?
 
her alanda olduğu gibi bu konudada çokbaşlılık söz konusu.tek adreste toplanma ve karar alma taleplerini tek çatı altında dile getirme olayını maalesef gerçekleştiremiyoruz.

en basitinden görme engellilerin em çok bilinen 2 tane örgütü var

-6 nokta körler derneği
-beyaz baston

bu örgütler şimdiye kadar ne yapmış braiille alfabesini öğretmek ve sesli kitap kütüphanesi kurmak dışında bi icraatları yok.

diğer engel gruplarınında kendi aralarında bölünmüşlükleri var..ve bunun sonucuda kaçınılmaz olarak nerde çokluk orda b...k oluyor.

bunun sebebi de ne yazıkki elde edilmek istenen şahsi menfaatler.herkes nerden ne koparırım derdinde.

kendimiz için yapılacak en güzel proje tek çatı altında toplanmak ve uluslararası bir denetim şirketiyle anlaşarak şeffaf bir ortamda icraatlarımızı gerçekleştirmektir.

bunu yapmadan toplanacak şura da elde edilecek tek şey ise havanda dövülen su olur.
 
evet birlik bütünlük yapılanma, bunlar sadece bizler için değil, her platformda geçerli. Pasifize olunmamalı.
 
devletin hic bir sey yapmasina gerek yok bir yetkilisini su siteye sokcak butun konulari yazilari incelicek sonra baslicak calismaya ne surasi ne arastirmasi iste engelliler bu sitede gelsin baksin gorsun haykirislari bunu bile yapamiyan devlet unutmayinki hepimizden acizdir aciz bir devlette gercekten yasamak istemiyorum bugun bulgari bile bizi gecti biz gittikce geri gidiyoruz nereye gidiyor bu yatirimlar acikca soluyorum devletimiz turkiyede engellileri vatandasliktan soguttu
 
Çok şaşırttın beni O.Boğa. Sabahtır iki kere okudum bu yazıyı. İnan ki ne diyeceğimi bilemiyorum ilk defa.. Ciddisin bunu anladım.Sahaya inelim diyorsun onu da anladım.
Fakat sen plansız programsız iş yapmazsın, ortada plan program yok.. Şaşırdığım nokta orası.

Şu şartlarda, şu çerçevede şu tarihte diye başlayan bir protokol yapıp, tüm sivil toplum kuruluşlarına (engelli olan olmayan) bir mesaj yayınlasak diyorum işe başlamak için..
Ben bu çağrından etkilendim açıkçası.. Fakat biliyorsun sivil toplum kuruluşlarının bilek güreşinden kurtarabilirmiyiz bu şurayı onu bilmiyorum?

Tüm düşünceleri olgunlaştırıp bir çağrı yapmakta yarar var diyorum.. Sonuçta bildiriler ve onların tartışması olacak.. Tartışılırsa tabi.. Kendi kendimize danışmış oluruz bizlerde..
Kutlarım. Alternatif Şura! Hep onların alternatifleri olacak değil ya, bizimde onlara bir alternatifimiz olsun.
 
Böyle gelmiş böyle gidecektir ,kısa bir süre sonra burda söylenenlerde yazılanlarda unutulcaktır.
 
evet bende kafam bulandı evet diyorsanız bende varım sahaya ineceksek haberimiz olsun.ama bülent gardaş organizasonu bizler yapalım bütün sorunlarımızla sahaya inelim elbet bizi dinleyen biri çıkacaktır saygılar.
 
Forumun yeni üyelerinden birisiyim fırsat buldukça yazılanları okumaya çalışıyorum, en çok dikkatimi çeken konuların başında -devletin engellilere yeterince ilgi göstermediği ve -engelli olmayan vatandaşların engelli olanlara bakış açısı konuları oldu,
konu ile ilgili olduğu için özellikle belirtmek isterim, sivil toplum kuruluşlarının biraraya gelerek bir birlik oluşturma fikri dünyadaki diğer ülkeleri bilemem ancak bizim memleketimiz için iyi niyetle ortaya konulmuş bir temenniden öteye gidemez. özellikle ortada bir rant, reklam, başarıyı sahiplenme gibi etkenlerde varsa söz ile yanınızdayız diyenler yapılacak etkinlikte başarısız olmanız içinde gerekli gayreti göstereceklerdir. Bazan öyle bir noktaya gelirsinizki o anki tartıştığınız şeyler başta yola çıktığınız amacın çok ötesindedir...söylediklerimin hiçbirşey yapılmasın olarak algılanmasını istemem, illa birşeyler yapılacaksada arkamızdakilere değil yanımızdakilere bakarsak daha iyi olur diye düşünüyorum,
Diğer yandan bazı arkadaşlardaki ümitsizliği algılamakta zorluk çekiyorum, bırakın Türkiyeyi dünyada yaşamak hangi insan için kolay ? Herkesin kendine göre bir engeli var, hangi kesim olursa olsun eğer bugün birtakım haklara sahipse bu daha önce yapılan mücadelelerin neticesindedir. bir anda hiçbirşey olmuyor, Hz. ibrahim ateşe atılacağı zaman büyük bir ateş yakılmış, bir karıncada ateşi söndürmek için su taşıyormuş, demişler senin taşıdığın su ile ateşmi söner, o da demiş sönmeyeceğini bende biliyorum ama hiç olmazsa tarafımız belli olsun...netice olarak engelli arkadaşların öncelikle kendilerine acımaktan vazgeçmeleri gerikiyor, engellide olsak engelsizde olsak gideceğimiz yer aynı, herşey olduğu gibi vucudumuzda bize verilen bir emanettir emanetin iyisi kötüsü olmaz,
Baştanda ifade ettiğim gibi burdaki hiçbir arkadaşı tanımıyorum sözlerimin kişisel olarak algılanmasını istemem, burdaki arkadaşların bir sivil toplum kuruluşu varmı onuda bilemiyorum, varsa böyle güzel bir düşünce için birlik oluşmasını beklemeden bir adım atılsın zaten gelen gelir...
 
Böylesi bir alternatif organizasyonu ancak kurumsal kimliğe sahip örgütler yapabilir. Konfederasyonlar, federasyonlar toplanır, bir sekreterya oluşturur, bu sekreterya koordinasyonuyla önce dar katılımlı birkaç atölye çalışması yapılır, orada ortaya çıkacak eylem planına uygun görevlendirmeler yapılır, sonra biraz daha geniş katılımlı atölyeler gerçekleştirilir ve nihayetinde tam da Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nın 5. Özürlüler Şurası yapıldığı gün alternatif organizasyon gerçekleştirilir...

Sekreterya Avrupa ve Amerika'da gerçekleştirilen benzer organizasyonların hazıırlık sürecini ve organizasyon şemasını inceleyerek işe başlayabilir mesela... Hiç bir şeyi yeniden keşfetmeye gerek yok. Oralarda nasıl yapmışlar, devletten nasıl paçayı kurtarmışlar, bugün gelinn noktada sakat hareketi nasıl ortaya çıkmış... bakılır ve Türkiye'ye uyarlanır...

Bu süreçte biz nerede yer alırız derseniz; bunun ucu açık: her türlü katkıyı sunmak için elimizden gelen her şeyi yaparız.
 
birlik olursak elbetteki bizi dinlemek zorunda kalırlar
ama kimle birlik olacan herkes kendi havasında
mevcut düzeni kanıtsamışlar
elbette içimizde hadi dediğin an seni sonuna dek yalnız bırakmayacak güzel insan var ama bunların sayısı bir elin parmakları kadar
benim gözlemlerim bunlar
 
MERHABA...
Oturanboğanın yazısı benide şaşırttı...
Fakat
- engellilerin bir çatı altında toplanmaya çalışılması
- Engellilerin artık seyirci koltuğundan kalkması
-Engellilerin hakları için haykırışlarının bir müzik gibi ahenkli ve tek bir ağızdan
çıkarcasına düzenli ve disiplinli söylemleri için
Elbette varım...
Kuyucak'ın dediği gibi bir çağrı yapılıp gerekirse kendi organizasyonu yaratılmalı
-Sorunlar konulmalı
-İstenilen haklar konulmalı
-Yapılması gereken yasa tasarıları düzenlenmeli

Bu oluşum Engellilerin hak alma mücadelesinde bir yapı taşı olacak şekilde düşünülmeli
Diğer STÖ DKÖ içine katabilmesi için doğup büyümeye başlaması gerekli
Büyük güçlü mıknatıslar çevresindekileri kendine çekebilir...
Aydın yarınlar...
 
Artık "engelliler biz" i "herkes"e anlatma zamanı gelmiştir!
Bu site bir okul ve artık "öğrenci"lerinin "öğretme" zamanı geldi diye düşünüyorum. Medyada, bürokraside, siyasette, sanatta kısacası hayatın her alanında engellileri dilenmesi gerekenler olarak gören paradigmanın iflasını isteme zamanı en geç bugündür. Bu nedenle; oturan boğa gibi düşünüyorum, ben de varım.
 
Herkese selamlar,

Oturan Boğa, abi, şura üzerine yorumunu bugün okudum. Şura'nın ilk iki gününe katıldım Sosyal Politika Forumu'nu temsilen. Sonrasında İstanbul'a dönmem gerekti. İlk kez bir Özürlüler Şurası'na katıldım, bir nevi kendisi engelli olmayan "uzman" kategorisinden.

Engelliler.biz platformu içerisinde ifade edilen (en azından istihdam ve çevresindeki sorunlar ile ilgili) bir çok sorun ne yazık ki (benim katıldığım kısımda) şuraya yansımadı. Buranın zenginliğini başka bir çok platformda bulmak zaten hayal gibi geliyor bana.

Sosyal politikaların oluşturulmasının demokratikleşme ile birlikte düşünülmesinin ZORUNLU olduğu kanısını edindim ben de Şura'dan.

Bir kaç kendimce tespitim var. Demokratikleşmenin devlet düzeyinde olduğu kadar, engelli örgütlenmelerinde de gerçekleşmesi çok önemli. Bazı zamanlar oldu ki, kamu kurumundan katılanlar engelli derneklerinden daha çok örneğin okuma yazma bilmeyen engellileri (genel anlamda kendileri kadar şanslı olmayan engellileri) hesaba katan yorumlar yaptılar. Bazı zamanlar da oldu ki, bir engelli aktivist olsa da engellilerin neyi yapıp yapamayacaklarına biz "uzman" kılıklıların karar veremeyeceğini söylese diye hissettim. ÖZİDA'nın ve kamu kurumlarının olduğu kadar, engelli örgütlenmelerinin de Şura'ya ne kadar hazırlanmış olduklarına dair şüphelerim var.

Herhalükarda engelliler ve örgütlenmeleri kendi seslerini çıkarmak için bir şey yaparlarsa, elimden gelen ne olursa yapabilirim. Zaten yaparsa böyle bir inisiyatif özgürleştirici bir sosyal politika yolu gösterebilir hepimize.

Sevgiler.
 
ben de varım bu alternatif olusumda bülent agabey ve diğer arkadaslar...umutsuz olmaya gerek yok bence zaten önümüze bir sürü engeller konuluyorken lütfen biz de böyle umutsuz konusmayalım...evet insan haklarına deger verilmiyor dogru ama bunu saglamak zaten mücadeleyle olan birsey...diger devletlerde insan hakları bilinci olusmussa bunun sebebi devletin vermesi değil halkın mücadelesi sonucu kazanımıdır...o yüzden cok heveslenmiş biri olarak cok heyecanlandıgımı ve tekrar bu işin içinde olmak istediğimi belirtiyorum
 
bülent abi sen ne dersen onu yaparız adanada sakatlar derneğine üye oldum 3 yıldır sadece birkez bana bir mektup geldi seçim dönemiydi oyunu falan partiye ver diye başkada hiç sormuyorlar işten haksız bir şekilde çıkarıldım dernek başkanına gittim hiç yardımcı olmadı onlar rabbena hepsibana hessabı yapıyorlar
 
Merak eden arkadaşlarımız vardır diye bir not düşeyim: Bugüne dek bu yazıda dile getirdiğim çağrı ile ilgili olarak hiç bir STÖ yöneticisi bana geri dönüş yapmadı. Başka bir platformda konuyla ilgili görüş belirtilmişsei onu bilmiyorum...

Bu durumun beni şaşırttığını söylersem yalan olur. Zira benim sakat örgütlerine dair fikirlerim ve tecrübelerim tam da bu sessizliği teyit eder şekilde olmuştur her zaman. Onca örgütün, ünvan peşinde koşan yöneticilerin köşe kapma yarışında araç olduğunu düşünüyorum. Kartvizit örgütler... Devletin veya yerel yönetimlerin sakatlık konulu davetlerine çağrılmayı, orada boy göstermeyi sağlayan bir kartvizit! Böyle olunca, sorun olarak görülen şeyler de "oralarda boy gösterememek"ten ibaret oluyor tabii.

Neyse, bu tür tartışmalar bir sonuç doğurmuyor gibi görünse de, aslında neyin ne olduğunun anlaşılması açısından öğretici oluyor. Demek ki STÖ'lerden ümidi kesip, daha farklı yöntemler bulmalıyız... Buluruz.
 
Bülent hocam, bir önceki yazımda ifade etmeye çalıştığımda buydu, seninde söylediğin gibi Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, bunu ümitsizlik olarak algılamayın ancak görünen köy klavuz istemez diyede bir söz vardır. STÖ lerinin kendi arasındaki birliğinden ziyade burada veya etrafımızdaki engellilerin biraraya gelerek yapabilecekleri konusunda fikir üretilirse belki ortaya birşeyler çıkabilir.
 
...

Bulent merhaba,

Dernek ve olusumlarla ilgili her zaman ciddi bir karamsarligim var ama son zamanlarda daha yogun. Gecenlerde ressam Ahmet Yesil’in bir fikri cok hosuma gitmisti: tum engelli derneklerinin kapatilmasi, bunun yerine engellilerin savasi mevcut sivil toplum orgutlerinde, ornegin insan haklari, kadin haklari, egitim, spor dernekleri vs gibi yerlerde surdurmelerini oneriyordu. Bu derneklerde de benzer sorunlar var, ama ben engel sorununun baska sorunlarin ayrilmaz parcasi oldugunu dusunuyorum bir suredir. Engelli dernekleri hele son hukumetle birlikte, devletin kamuya kendini aklayan politikalarinin bir parcasi olarak gundemde, hukumet ve bir suru yer engelliler uzerinden prim topluyor, obur tarafta ulkenin icine ediyorlar.

Toplumun bize “zavalli oteki” bakisina, engelli etkinlikleri ile degil, tum otekilerin yaninda yer alarak ve savasarak daha etkin bir sekilde cevap verebiliriz gibi geliyor.

Bugun benin icin ulkedeki en buyuk engel “kadin olmak”. Tore cinayetlerinin hala devam etmesini, namus ugruna hala kadinlara eziyet edilmesini en ciddi sorunlardan biri olarak goruyorum. Engelli kadin bu bakis acisindan payini daha beter aliyor.

Konuyu dagitmak istemiyorum, dusuncelerimi paylasmak istedim.

Hakli isyanina gonulden katilarak, sevgiler...
 
sakatlar insiyatifi ele alamaz çünki tutkunluk yok
banacilik boşvermişlik almış başını gidiyor
 
daha önce nerelerdeydiniz?

arkadaşlar sormazlarmı adama daha önce nerelerdeydiniz diye...bundan önceki hükümetler ne maaaş veriyordu engellilere...bakın boş kadrolarda açıdı...dernekler diyorsunuz,dernekler ne işe yarar?ben yaklaşık 1ay önce akülü arabamın şarzı bitiğinde ,aksaraydaki sakatlar derneğine gittim.asansörle bindim kafeteryaya geçtim...şarz cihazı sordum dernek yetkilerine bana şarz cihazı yok dediler...bir arkadaş geldi arbasıyla cihaz vardı onda 1 saat onun cihazına taktım...o bana dediki sen derneğe bakarsan yaya kalırsın...meğer dernekte şarz cihazıda varmış hatta altındaki ortopedi işyerinde...bana söylemediler yok dediler...şimdi ben derneklere nasıl bakayım...burada birazda siyaset kokuyor..ben akp li değilim ama...bizler bu iktidar sayesinde biraz rahatladık...hatırlayın maaşlar nereden nereye çıktı...unutmayın biz bu toplumun bir parçasıyız gemide hepimiz varız...biz engelliyiz diye toplumdan kendimizi soyutlamamamız lazım...biz bu ülkede sıkıntı olduğunun farkındayız ve bu sıkıntıyı,sağlamı ile engellisi ile beraber çekeceğiz ve aşacağız...
 
ne yazıkkı oyle cıddı anlamda bu konuyu önemseyen pek fazla kişi kalmadı STÖ ve resmi oluşumlar bile oturan boğa'ya aynen katılıyorum. bir gün yeter artık lan bıktık sızden derlerse hiç şaşırmayın arkadaşlar. çünkü çok duydum bu lafları ondan.kısacası Allah'a emanetiz. haydı sizlerde Allah emanet olun. bu arada her kesin geçmiş kurban bayramıda kutlu olsun
sevgiyle kalın
 
Yine birileri, bişeyleri keşfe çıktı anlaşılan.. ;)

.. Hiç bir şeyi yeniden keşfetmeye gerek yok. Oralarda nasıl yapmışlar, devletten nasıl paçayı kurtarmışlar, bugün gelinen noktada sakat hareketi nasıl ortaya çıkmış... bakılır ve Türkiye'ye uyarlanır...

..seninde söylediğin gibi Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, *..

Var Bülendim var.. Bak Ekşi'de ne demişler:
amerika'yı yeniden keşfetmek 8. yeniden kesfedilmesine gerek olmayan kita asya, avrupa hatta antartika olsa bir yere kadar mantikli olacak, ama sözü edilen kita önce kolomb sonra da americos vespuci denen amca tarafindan kesfedildigi için ironik bir deyim. demek ki neymis amerika'yi yeniden kesfetmek elzemmis. "ilk kesfettigin haliyle birakirsan iki tane hindistan'in olur. bir tane bile amerika'n olmaz."
Yani.. Genelde anlaşılanın tam tersi! :)


* Ahmet, sen üzerine alınma.. Bülent, ekşi sözlüğü de, 'ironi'yi de sever. O yüzden biraz takılayım dedim.:rolleyes:

Şimdi benim yorumuma gelelim..

Gazetecilerin ünlü 5N1K yöntemiyle sorgulayalım önce..

(Kolay anlaşılsın diye bir şema yaptım. Yanlışım varsa :eek: düzeltelim!



Aslında olay daha karmaşık! İlgisizmiş gibi görünse de bir "Türkiye Geneli" sütunu ekledim.. Çünkü bu problem, salt şûra, organizasyon, insiyatif vb. problemi değildir! Amiyane tabirle "bilek işi"dir.. :) O "bilek" var mı, bir de ona bakalım..

Bi kaç yerde yazdım. En son şurada yazmışım:
"Avrupa, Amerika yapmış işte.. Tekrar keşfetmeye ne gerek var.. Onları örnek alırız" dersen yürümez bu iş.. :( Demedi deme.. :p Sen hele bir oraları keşfedecek düzeye gel, o geleneğe, o donanıma, o bilince sahip ol.. …

Yani bu olay sadece; başkalarının yaptığını kopyalayıp-yapıştırmakla olacak iş değil! "Bilek" meselesi, gelenek meselesi, kültür meselesi.. Var mı bunlar: YOK! :(

Onun için sana "geri dönüş" olmamış; onun için Ahmet Tarık, "görünen köy klavuz istemez" diyor. :(
 
24 bin üyesiyle hala birilerinden medet umuyorsak başkalarının bizi görmesini gözetmesini bekliyorsak,salya sümük ağlaşıyorsak, daha çook bekleriz.
 
24 bin abartılı bir sayı bence...

forumlarda aktif olan üye sayısına bakmamız gerek!
 
OturanBoğa'nın yazısının sonunda arka arkaya sıraladığı sorulara verecek bir cevap bulamıyorum.. Bulabilecek bir insan evladı da tanımıyorum.. Maalesef yıllardır bu "maskeli balo" sürüp gitmekte.. Ama neyse ya, "Allah devletimizden razı olsun, hamdolsun.." Engelliler olarak kendi aramızda örgütlenip, bizim için bir şeyler yapıyormuş gibi görünenleri seyretmek yerine, kendi yaşamlarımıza, kendi haklarımıza sahip çıkmadığımız, kısacası UYANMADIĞIMIZ sürece; maalesef bu konuyu daha çook tartışırız..

Sivil Toplum Örgütleri.. Bugün Türkiye'de biz engellileri temsil etmek için kurulan birçok dernek, vakıf, federasyon vs. Kaplumbağa gibi kendi kabuğuna çekilmiş ve birbiriyle rant için savaşır durumda.. Hal böyleyken STÖ'lerden umut beslemek biraz zor.. Bu mücadele için en iyi çözüm, takım elbiselerden arınmış, gerçek bir sivil hareket bence!
 
[FONT=Times New Roman][FONT=Verdana]Baben abi, bir süredir iş yoğunluğu nedeniyle siteye giremediğim için yazınızı yeni gördüm, bir yorum yapmışsınız ve üzerime alınmamam gerektiğini söylemişsiniz. Yazınızın sonunda da “Yani bu olay sadece; başkalarının yaptığını kopyalayıp-yapıştırmakla olacak iş değil! "Bilek" meselesi, gelenek meselesi, kültür meselesi.. Var mı bunlar: YOK! Onun için sana "geri dönüş" olmamış; onun için Ahmet Tarık, "görünen köy klavuz istemez" diyor.” Demisiniz. [/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana]Sevgili Baben abi siz bizim büyüğümüzsünüz, sizin tecrübeleriniz bizim için çok önemli, onun için yazdıklarınıza alınganlık yapacak değilim, özellikle konu Engellilerin bir araya gelerek seslerini duyurmasıysa bu konuda başarıyı başarısızlığa her zaman tercih eder ve kendi çapımda desteklemeye çalışırım. Lakin ortada bir vakıa varken olaya Bilek meselesi, gelenek meselesi, kültür meselesi sözleriyle ütopik yaklaşımlarla değil daha gerçekçi bir açıdan bakmayı yeğlerim. [/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana]Vakıa diyorum çünkü Bülent Bey bu başlığı açtığında ilk yorumumda “engelliler konusunda faaliyet gösteren derneklerin bir araya gelerek bir çalışma yapması daha da önemlisi bu çalışmaları devam ettirebilmesinin beklenti oluşturmasının iyi niyetle ortaya konulmuş bir temenniden öteye gidemeyeceğini ÜZÜLEREK ifade etmiştim, nitekim Bülent Bey bir sonraki yazısı yazdıklarımı teyid eder niteliktedir. (Alıntı yapmayı bilmediğimden dolayı ilgili yorumlar okunabilir) [/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana]Sanırım benim meseleye bakış açımı yanlış anladınız (yada ben sizin yorumunuzu anlayamadım) çünkü benim söylediğim birşeyler yapılacaksa bu konuda Sivil Toplum Kuruluşlarından herhangi bir beklentiye girilmemesi gerektiği konusundaydı. Üzülerek ifade etmeliyimki halende aynı görüşteyim, [/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana] Birde yazınızdan alıntı yapmışsınız, demişsinizki ; “Avrupa, Amerika yapmış işte.. Tekrar keşfetmeye ne gerek var.. Onları örnek alırız" dersen yürümez bu iş.. Demedi deme.. Sen hele bir oraları keşfedecek düzeye gel, o geleneğe, o donanıma, o bilince sahip ol..” [/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana] “Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok” sözünü siz “biz birşeyler yapmayalım Amerika ve Avrupanın yaptığını yapalım, onları örnek alalım” demek olarak algılarsanız tabiî ki devamında “… böyle yürümez bu iş Sen hele bir onları keşfedecek düzeye gel, o geleneğe, o bilince sahip ol” dersiniz. İyi hoşta, bu sözün ifade ettiği en basit anlam “defalarca tecrübe edilen ve sonuçları aynı olan alaylara benzer bir durumda, kardeşim sen bu işin sonuçlanmasını bekleme buda diğerleri gibi aynı olacak sonuç seni şaşırtmasın anlamında amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok” anlamıdır. Bu benzetmeyi nasıl oldu da Amerikalılar yapmış biz onları örnek alalım, olarak algıladınız ve yazınızdan alıntı yaptınız bende o kısmı anlayamadım. [/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana]Bu konuda birşeyler yapmak için Kan ve gözyaşı (sömürgecilikle) üzerine kurulmuş her iki (m)edeniyetede ihtiyacımız olmadığını düşünüyorum Ancak bu ülkede dernek olarak birşeyler yapmayı düşünüyorsanız da aynen dediğiniz gibi kendi bilek gücünüzle birşeyler yapmanız gerekiyor neyazıkki...[/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana]Bu vesileyle herkesin yeni yılını tebrik eder sağlık, mutluluk, huzur ve hayırlar getirmesini temenni ederim.[/FONT]
[/FONT]
 
kendi şüramizi kendimiz gayet başarili birşekilde aypariz ve baya bir etkili olur...

hatirlarsaniz geçenlerde bir grup engelli arkadaşlarimiz metrobüsü rpetosto etmişti 15-20kişilik grup ve medyada gayet geniş yanki buldu her haber kanali haber yapti.

bizim istediklerimiz belli 1ay önceden tarih belli olursa ankaraya miting düzenleyebiliriz ve inaniyorum ki b site sayenizde 200kişi katilir belki daha afzla aramizda biri profesyenolce şekilde geçiçek kamaranin önüne istediklerimizi ana başliklar halinde söylüçek

ne dersiniz bu fikrime?
 
Ahmet Tarık' Alıntı:
Lakin ortada bir vakıa varken olaya Bilek meselesi, gelenek meselesi, kültür meselesi sözleriyle ütopik yaklaşımlarla değil daha gerçekçi bir açıdan bakmayı yeğlerim.*
"Bilek meselesi"ne hadi neyse diyeceğim de (daha sonra biraz daha duracağım üzerinde..) "gelenek meselesi ve kültür meselesi"ne nasıl "ütopik yaklaşım" denir anlayamadım??? İkisi de, Tarih biliminin işlediği, sapına kadar reel kavramlar..

Ahmet Tarık' Alıntı:
Vakıa diyorum çünkü Bülent Bey bu başlığı açtığında ilk yorumumda “engelliler konusunda faaliyet gösteren derneklerin bir araya gelerek bir çalışma yapması daha da önemlisi bu çalışmaları devam ettirebilmesinin beklenti oluşturmasının iyi niyetle ortaya konulmuş bir temenniden öteye gidemeyeceğini ÜZÜLEREK ifade etmiştim, nitekim Bülent Bey bir sonraki yazısı yazdıklarımı teyid eder niteliktedir. (Alıntı yapmayı bilmediğimden dolayı ilgili yorumlar okunabilir)*
"Amerika'yı keşfetmek" deyimi konusunda Bülent'in senin kadar olumsuz değil, tam tersine olumlu düşündüğünü sanıyorum.. Yaptığım alıntıda:
.. Hiç bir şeyi yeniden keşfetmeye gerek yok. Oralarda nasıl yapmışlar, devletten nasıl paçayı kurtarmışlar, bugün gelinen noktada sakat hareketi nasıl ortaya çıkmış... bakılır ve Türkiye'ye uyarlanır...
.. öyle diyordu.. Benim yorumum onaydı daha çok.. Ve STÖ'lerin bugünkü yapılanmasından niye fayda gelmediğini şemayla sorgulamıştım..

Ahmet Tarık' Alıntı:
İyi hoşta, bu sözün ifade ettiği en basit anlam “defalarca tecrübe edilen ve sonuçları aynı olan olaylara benzer bir durumda, kardeşim sen bu işin sonuçlanmasını bekleme buda diğerleri gibi aynı olacak sonuç seni şaşırtmasın anlamında amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok” anlamıdır. Bu benzetmeyi nasıl oldu da Amerikalılar yapmış biz onları örnek alalım, olarak algıladınız ve yazınızdan alıntı yaptınız bende o kısmı anlayamadım.*
Bazı deyimlerin bir tek anlamı yoktur.. Yorumlayana ve konunun biçimine göre değişir anlamları. Yukarıda dedim.. Bülent, o deyimi olumlu yönüyle algılamış.. Ben de bu anlayışla gidilirse bir yere varılamayacağını, temeli yoksa üzerine bina dikmenin sonucu olmayacağını taa ekşi sözlüğe giderek anlatmaya çalıştım.. Gerçi orada çok daha değişik ve çarpıcı bir yoruma rastladım.. Onu da buraya getirdim..

Ahmet Tarık' Alıntı:
Bu konuda birşeyler yapmak için Kan ve gözyaşı (sömürgecilikle) üzerine kurulmuş her iki (m)edeniyetede ihtiyacımız olmadığını düşünüyorum Ancak bu ülkede dernek olarak birşeyler yapmayı düşünüyorsanız da aynen dediğiniz gibi kendi bilek gücünüzle birşeyler yapmanız gerekiyor neyazıkki...
O ayrı.. Sivil toplum örgütlenmesini tartışıyoruz burada.. O kan döken, gözyaşı döktürenler sivil toplum değil ki! (Gerçi sivilin içerisinde de var. Ama sözünü etmeye bile değmez. Ya da tartışma konumuz o değil. Her iki tarafta da var çünkü..) O vahşeti işleyen bizzat devletin kendisi.. Yani "resmî", yani silahlı güçleri yönlendiren kurum..

Avrupa'daki sivil toplumun son 500 yılındaki kilometre taşlarına bakalım:
"Reform, Rönesans, Aydınlanma Hareketi, Sosyal Devrimler, 1. ve 2. Dünya Savaşları" vb. İlk dördü, sivil toplumları tarafından, o senin "kan ve gözyaşı" dediğin saçmalıkları yapanlara karşı, onları yapan batı devletlerine karşı yapılmıştır! İlginçtir ki; Engelli Hareketi, 2. Dünya Savaşı sonrası sıçrama yapmış, hız kazanmıştır..

Peki, biz neresinde varız bu kilometre taşlarının? Hiçbir yerinde olmayıp, copy-paste ile bir şeyler yapmaya kalkınca anca bu kadar oluyor. :( Taşıma suyla değirmen dönmüyor..

***

"Kendi bilek gücümüz"e değineyim biraz da.. Çağdaş toplumda kaba kuvvetin egemenliği bitmiştir! Bakmayın siz; ikide bir orada burada patlak veren savaşçıklara! O savaşlarda kazananlar, kaba güçleriyle değil, silahlara yansıttıkları bilimsel zekâlarını kullanarak kazanıyorlar! Yani, sevgili İrem'in sözünü ettiği "savaşçı gelenek" pek bi işe yaramıyor artık.. Hele sivil toplumun mücadelesinde hiç yeri yok, kaba gücün.. Ama onun yerine bir alternatifi konulamadığı için; hâlâ "var" sanılıyor.. Ve ortaya garip garip, saçma sapan görüntüler çıkıyor.. :( (Bkz. Haber bültenlerindeki memleketimden insan manzaraları! Ergenekon'undan tut kozmik oda zırvasına kadar.. Biz de ciddi ciddi izliyor ve yorum yapıyoruz bu deli saçmalarına.. Yanarım, yanarım da ona yanarım..:()

'Çağın silâhı kalemdir' demiştim bir başka yazımda.. Bilimdir, felsefedir, düşüncenin ifadesidir. Sorunlara karşı ne kadar doğru bir şekilde, sağlam duruşla, onurla; bilimi, felsefeyi, düşünceni ifade etmeyi becerebilirsen o kadar başarılı olursun.. Kaybediyorsan beceremiyorsun demektir! Kısaca budur!

Yani bileğin/kalemin ne kadar güçlüyse, onunla ürettiklerini ne kadar büyük kitleye yayabilirsen o kadar güçlüsündür' demektir. İşte STÖ'ler de burada devreye girer! Ama elbette şu andaki STÖ'lerle değil.. Ama yok başka yolu!.. Tarih yazmamış henüz!..
 
Abi ben okadar karamsar bir insan değilim, kastedilen şu andaki stö lerdi ve sizinde son cümlenizde dediğiniz gibi bende aynı konuya dikkat çektim ve böyle bir birliğin gerçekleşeceği noktasında bir inancım olmadığını ifade ettim ve dedimki ; birşeyler yapmak için bir birlik bekleniyorsa bu hiçbirşey yapılmayacak anlamına geliyor... bunun mefhumu muhalifi birşeyler yapılmasını istiyorsan sen yapıcaksın, ben yapıcam yada birşeyler yapılmalı diyen yapacak.. kastettiğim bundan ibaretti, onun dışında yazdıklarınıza genel olarak katılıyorum, sadece meselenin farklı yönlerini dile getiriyor gibiyiz, enazından bana öyle geliyor
 
:) Doğru gelmiş..
Sen burada* yenisin.. Önemli konularda meselenin görünen ve görünmeyen tüm yanlarını masaya yatırırız. Hatta bazen öyle olur ki, yola çıktığımız noktayı unutur, ilgisiz şeyleri de tartışırız.:p İşin güzelliği de o aslında..;)

* Başka yerlerde de öyle olur mu, bilmiyorum..:eek:
 
Üst Alt