[FONT=Arial]"999 tarihli Tıme dergisi, Einstein ve Freudun resimlerini kapaktan vermiş ve Yüzyılın Dehaları başlığını atmıştı. Biz konumuz gereği dergiye kapak olan bilim adamlarından Freudu ele alacağız.[/FONT][FONT=Arial]Psikanaliz insanoğlunun hayatına gireli 100 yıldan fazla bir zaman oldu. Viyanalı nörolog Sigmund Freudun söylediklerinin etkisi günümüzde hala devam etmektedir. Kişilik konusunda pek çok görüşe imza atıp, insanların davranışları ile ilgili değerlendirmelerde bulunan bir kuramcının kendi hayatını hep gözlerden uzak tutmak istemesi her zaman için ilgimi çekmiştir. Psikoloji dünyasını temelden etkileyeceksiniz, deha olarak kabul edileceksiniz ama yaşamınız sır olarak kalacak. Freud biyografilere konu olmaktan hep kaçtı. Onu bu kadar tedirgin eden neydi? Neden hep gizlilik gereksinimi içinde oldu?[/FONT][FONT=Arial] Freud kişiliği Topografik modelde bilinç, bilinçöncesi ve bilinçaltı diye üçe ayırır. Düşüncelerin çoğunluğu bilinçaltındadır der ve kuramsal çalışmaları sırasında Goetheye ilişkin bir değerlendirme yapar. Şimdi Freudun Goethe ile ilgili tespitini dikkatle okuyun.[/FONT][FONT=Arial] eğer adam annesinin tartışılmaz sevgilisi olursa, o yaşamı boyunca zafer kazanmış(başarılı olmuş) duygusunu, başarıya olan güveni elinde bulundurur, bunun gerçek başarıyı birlikte getirmesi çok nadir olan bir şey değildir. Ve Goethe kendi otobiyografisine bu türden bir başlığı şöyle vermiş olabilirdi: Benim gücümün kökleri annemle olan ilişkimdedir..[/FONT][FONT=Arial]Şimdi birde Freudun ablasının yaptığı değerlendirmeye kulak verelim: Belki de annemin Sigmundun gelecek kaderine olan güveni onun tüm yaşamına verilen eğilimde kesin bir yer aldı.. Aslında Goethe için ortaya koyulan teori Freudun kendisi hakkında ortaya koyduğu teorinin ta kendisiydi.[/FONT][FONT=Arial]Sigi yada çok kıymetli sigi. Annesi Freuda hep bu şekilde seslendi. Annesinin kıymetlisi olarak onun verdiği değere layık olmaya çalıştı hep. Tercih edilen olarak kalmak için başarması gerektiğini fark eden Freud bu baskıyı ömür boyu üzerinde taşıdı. Başarısız olduğunda sevilmeyi hak etmediğini düşünüyordu. Bu düşüncesini bilinç altına defnetmişti fakat bana hiçbir şeye malolmayacak bir aşk yaşayabilmeyi arzu ediyorum diye rüya gördüğünde bu gerçeği fark etti. Freud bir kadının aşkına ilişkin bu görüşü annesi ile olan deneyimlerinden mi elde etmişti? Freudun yaşamına baktığınızda bu soruya duraksamadan evet cevabını verirsiniz.[/FONT][FONT=Arial]Bilinçaltı dediğimizde doğrudan incelemenin mümkün olmadığı bir alandan bahsederiz. Ne aradığını bilen bir psikolog bilinçaltında aradığı şeyi bulabilir, düşüncesi ne derece kabul edilebilir? Yorumu size bırakıyor ve devam ediyorum.[/FONT][FONT=Arial]Ben annesiyim. Freudun öğrencilerinden ile tanışırken annesi kendisini bu şekilde takdim ediyordu. Annenin oğluyla kurduğu özdeşimin en güze yansımasıydı bu ifade. Freud o kadar çok annesi olmuştu ki annesinin de biraz Sigi olmasında herhangi bir sakınca yoktu. Onun içindir ki Freud Çocukluk aşkı(sevgisi) sınırsızdır, o özel bir sahiplenmeyi talep eder. Hepsinden daha azına razı olmaz dediğinde içinde bulunduğu durumu ve çıkmazını ne güzel özetlemişti.[/FONT][FONT=Arial]Üç Tabutun Konusu isimli yazısında Freud erkeğin yaşamındaki kadını üç şekilde ele alıp değerlendirdi. Bunlar; anne, eş ve ölüyü kucaklayan toprak ana. Bu üçlüden eş olan kadının anlamı Freud için farklıydı. Freudun hayattaki en büyük aşkı karısı Marthaydı ve onun da annesi ile arası iyi değildi. Oğlunu elinden alan tek rakip Marthaydı ve ona Sigmund için iyi ol dediğinde bu durumu çok net ifade ediyordu. Freud ise yaşadığı bu sıkıntıları savunma mekanizmalarına kaynak olarak kullanacaktı. Kendi yaşam deneyimlerinden yola çıkarak hastaları ile yaptığı gözlem ve görüşmelerden beslenerek kuramsal temeller oluşturmak üzere bir yolculuğa çıkmıştı Freud.[/FONT][FONT=Arial]Herkes annesini çok sevdiğini düşünür Freudun. Acaba Freud annesini çok mu sevmişti? Yoksa annesi tarafından kendisini sevmek zorunda bırakılarak psikolojik bir baskı altında mı tutulmuştu?[/FONT][FONT=Arial]Kendi yaşamında ki zor anlardan birinde Bir anne ilişkisi ile oğluna sadece sınırsız bir doyum sağlar; bu kesinlikle çok mükemmel bir şey, bütün insan ilişkilerinin ikileminden çok bağımsız, -buraya özel bir dikkat istiyorum-, bir anne oğluna kendinde bastırmak zorunda kaldığı hırsı transfer edebilir ve ondan kendinde kalmış olan erkeklik karmaşasını doyurmasını umabilir dediğinde Freud aslında kendi durumu ile ilgili bir saptamada bulunmuştu. Annesinin Freud üzerinde kurduğu baskının isyan noktasında seslendirilmesiydi bu ifadeler. Annesine karşı olan kızgınlık duygusunun inkârı Freudun annesini gerçeğe uymayan biçimde idealleştirmesine sebep olmuştu. Çünkü annesi onu talepkar ve bencil bir şekilde seviyordu. Sigi buna hiçbir zaman karşı koyamadı. Onun içindir ki annesi 95 yaşında öldüğünde, Freudda açık bir yas yoktu.[/FONT][FONT=Arial]Ve annesinin tabutu başında sesleniyordu; Ben Sigmund Freud annemi çok seviyorum"
Sn Volkan Kumaştan bir alıntıdır...[/FONT]