Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Site ana sayfasındaki yazılar..?

Evet site girişindeki yazılar, site sakini olmayıpta MEÇHUL BİR BİLENİN ! yazıları gibi orda aylarca durur ? :D:D:D
Site sakinlerine yer verilsin.
 
Bu tartışma Bülent Beyin (bence) seviyeyi aşmasıyla üst boyutlara taşınmış oldu.
Sevgili Hasan Karaman, engellidir ve öğretmendir.. Herkesin bildiği gibi “en kutsal meslek”… Toplumda herkes öğretmenlere Hocam der.. Fakat Bülent Bey burada, kendisini rencide ederek, açıkça bir öğretmene “gene boş yazıyorsun” diye hitap ediyor,
Bence Hasan Hocam gerek insan olarak gerekse mesleği gereği bu tavrı hak etmemiştir.. Çok gururlu biri olarak da kendi isteği ile modluktan ayrılmıştır.. Üzüntülerimi bildiririm..
 
Beni bu siteye ilk çeken insanlar bugün yok. Oysa onlarla sanat, edebiyat, felsefik ya da engellilerle ilgili konularda düşünce fırtınasına tutulmaktan büyük bir haz alıyordum... Engellilerin içinde eli kalem tutan insanlardan birini diğerinden ayrı bir yere koymuyorum. Çünkü, bana göre her insan biriciktir... Biri diğerine göre üstün değildir.

Bugün Hasan Kuyucak'ın yazılarının bu sitede olmamasından üzüntü duyuyorum... Çünkü, sevgili Kuyucak özellikle "ayrımcılıkla mücadele" başlığında önemli noktalara parmak basıyor, siteye bir hareket getiriyordu. Bence bir sitede nicelik değil, nitelik önemlidir. Eli kalem tutan insanların siteden ayrılmalarını hüzünle karşılıyorum... Kimler geldi kimler geçti bu siteden... Pegasus, Andante, Bayke, Öteki ve Kuyucak... Her gidenin gitme nedeni farklı olabilir... Gidene dur denilemez belki... Ama insanları küstürmemek gerektiğine inanıyorum...

Sevgili Kuyucak'ın yazılarını milliyet.blog'tan izliyorum... Her ne kadar engellilerin yaşamın her alanında olmalarını savunsam da Kuyucak'ın yazılarının eksikliğini duyumsuyorum... Ne diyelim... Herkesin yolu açık olsun... Tüm eli kalem tutanların...
 
Sevgili monalisa,
Yukarıdaki yazınız ve serzenişinizle benim de hislerime tercüman olmuşsunuz.

Siteye sadakatimi sürdürmekle birlikte, artık burada kendimi ait hissetmiyorum.

Bu site engeller, engelliler, hastalıklar, sağlık raporları, engelliler için ürünler vs. konusunda geniş ve son derece faydalı bir bilgi kaynağı ve paylaşım alanı olmanın dışında; eğlence, sosyalleşme, mizah ya da aktüel konularda da kendiliğinden üstlenmiş olduğu kamuoyu imgesi oluşturmasıyla dikkatimi çekmiş, benim gibi engelli olmayan birisi için de alternatif bir toplumsal alan olarak aidiyet sağlamıştı. Sitede sanal olarak tanıdığım bazı dostlarla buluşmalarım ve tanışmalarım, bu aidiyeti ve toplumsallığı pekiştirdi ve çeşitlendirdi.

Sohbetlerinden ve yazılarından zevk aldığım sizin deyiminizle “eli kalem tutan” insanların yazdıklarını okumak benim için güzel bir köşe yazısı okuma tadındaydı. Herhangi bir konuda farklı değerlendirme ve görüşlere ulaşabileceğim bu yazılara cevap verebilme olanağı ise apayrı bir performans seçeneği oldu. Belki kişisel olarak benliğin kendisini ortaya koyma biçimidir. Belki insanoğlunun içinde var olan; öfke çekerek, ilgi toplayarak, tasdik edilerek ya da kınanarak sosyal sermaye biriktirme ve fark edilme isteğinin ortaya dökülebileceği bir alan olarak hizmet etmiştir.
Forumlara yazılanların anında yayınlanması ve anında yorum almasının cazibesini ise ilk kez yaşadım sanal ortamda.


Gel gelelim site gün geçtikçe tüketim odaklı bir sanal evrene dönüşmeye başladı. Kendine lazım olanı al ve çık, emek vermeden, düşünmeden, araştırmadan, okumadan öylesine bir iki lakırdı yap ve cevap bekle, günlük yaşantında söyleyemediğin şeyleri kullanıcı adınla söyle ve rahatla… ve son zamanlarda otoritenin her yerde olduğu gibi tipik “ben ne istersem yaparım”, “ben ne istersem söyleyebilirim” tutumu ile benim okuyabileceğim bir şeyler ve birileri kalmadı burada. Dolayısıyla yukarıda izah etmeye çalıştığım yazma sebeplerim de ortadan kalkmış oldu.


İnsan “kendi gibi” olanlarla daha kolay sosyalleşiyor, daha kolay kaynaşıyor, daha çok paylaşıyor, daha hoş vakit geçiriyor elbette. Site her ne kadar engelliler sitesi olsa da, engelli beden ve sağlam beden ayrımında değildi kendim gibi birilerinin olduğu mekanda bulunmak. Ve kendim gibi insanların birisi hak vaki olduğu için, kimileri bilmediğim nedenlerden, kimileri ise otoritenin bildiğim ve hayretler içinde okuduğum incitici tavırlarından dolayı gittiler ne yazık ki.


Ben de diyecek son söz’ü bulamıyorum. Sizden kopya çekeyim: Yolunuz açık olsun eli kalem tutan insanlar.
 
[FONT=Verdana]Sevgili arkadaşım Empatizan,[/FONT]

[FONT=Verdana]İletinizi çoktandır okumakla birlikte bir türlü yanıt vermeye zamanım olmadı. Ben de duygu ve düşüncelerinize katılıyor, bu konuda yalnız olmadığınızı belirtmek istiyorum. Sizin gibi değerli insanların engelli insanların içinde olmasından ayrıca mutluluk duyuyorum. [/FONT]

[FONT=Verdana]Kuşkusuz insanın kendini bir yere ait duyumsaması insani bir özelliğimizdir… İnsanın kendini gerçekleştirmesi toplumsal bir ortamda olur. Birey, diğer insanlarla ilişki kurmadan kendini geliştiremez. Bu anlamda, her şey karşıtını içerir, karşıtı aracığıyla gelişir. Ben önce kendimi sonra da insanı tanımak amacıyla bu diyalektiği gerçeği aramak adına bir yöntem olarak belirlemiştim. Kimileyin, bu yöntemim yanlış anlaşıldı. Kimileyin, gerçeği bilmeme karşın karşı düşünceleri çürütmem ego tatmini olarak anlaşıldı. Kimileyin ise, insanlara yararlı olma çabam, kendini beğenmişlik olarak algılandı. Oysa, yalnızca teoride bildiklerimi pratik yaşama geçirmek istiyor, bilginin engin denizinin derinliklerinde konaklayıp nefes almak istiyordum. Çünkü, bana göre, insanın en büyük aldığı haz, entelektüel hazdır. [/FONT]

[FONT=Verdana]Şimdi başka dünyaların olmadığı bu sitede kendimi Heiddegger’in deyimiyle, varlığa atılmış gibi duyumsuyorum. Yine onun deyimiyle burası artık evim değilmiş gibi… Öksüzüm… Öyleyse, sınırlandırılmış bir dünyadan başka dünyalarla bağ kurabileceğim ortak dünyalara adım atmak için yol ayrımındayım… [/FONT]

[FONT=Verdana]Sevgiyle… [/FONT]
 
Değerli Monalisa;
Sizin değerli yazılarınız ve farklı bakış açılarınızla çizmiş olduğunuz perspektifi ilgiyle takip edenlerdenim.

Her insan entelektüel olmak ister. İnsanların yaptığı işlerin takdir edilmesi kadar, başarılı olduğu veçhelerde kendisine fırsat verilerek kendisini geliştirme olanağı sağlanması da çok önemlidir.

Emek her zaman için en yüce değerdir. Biz emeğe saygı duyarak belli alanlarda uzmanlaşmış insanlara gerekli saygımızı göstererek bu insanlara yeni isimler eklemek için gelişme aşamasında olgunlaşmayı bekleyen zihniyetleri çürütmemeyi kendimize prensip edinmeliyiz.

En büyük değer dediğimiz insanlarda bu basamakları tek tek çıkmışlardır. Bu bağlamda düşündüğümüz zaman bizim bu basamakları bir uçurum haline getirmek yerine aradaki mesafeyi ulaşılabilirlik seviyesinde tutarak yenilikçi beyinlere, değişik fikirdeki görüşlere imkânlar vererek bakış açımızdaki farklılığı ve geniş vizyonu ortaya koyabilelim.

Kısa bir fikir inhasından sonra asıl meseleye gelelim…

Ben sizin gibi değerli bir insanın burada kendisini yalnız hissetmek yerine siz veya bir başka arkadaşımız bu sitede sizin tabirinizle neden “Başka dünya” olmasın? Başka ufuklardaki apayrı dünyanın ufkuna bir gün gibi doğarak “bende varım” demesin? Bunun için geri durmak yerine ileri bir adım atmasın. Hatta imkanları sınırları zorlayarak sınırsızlık diye tabir edilen olgulara ulaşmasın.

Sınırlanmış bir dünyanın sınırlarını çizen insan olmak çok önemlidir. Hayatın her alanında bir sınır bir sıradanlık vardır. İşte kendisini toplum gözünde değerli kılan insanlar bu sınırları belirleyen insanlardır. Bu konudaki sizin sınır koyabilecek hatta sınırları aşacak güçte yazılarınızın ilerleyen zaman diliminde burada olacağını umuyorum.

Bu ayrılık sinyallerini doğrusu kendi açımdan uygun bulmuyorum. Belki eksikler olabilir. Bunları tamamlamak için yol ayrımına gitmek yerine mücadele etmek tarafındayım. Bu konuda değerli düşüncelerinize sonsuz saygılarımla…
 
[FONT=Verdana]Sevgili Eshat,[/FONT]
[FONT=Verdana] [/FONT]
[FONT=Verdana]Kuşkusuz yazdığınız değerlendirmelerin büyük bir bölümüne katılıyorum. Ama kimileyin tek bir kişinin söyledikleri yaşanılan gerçeklikleri ortadan kaldırmıyor. Ya da istisnalar kaideyi bozmuyor diyelim. [/FONT]
[FONT=Verdana][/FONT]
[FONT=Verdana]Kimi dünyalar vardır. Yer içer, duyusal bilinciyle yaşar. Kimi dünyalar vardır. Yalnızca olgusal bilinçte kalır. Kimi dünyalar vardır. İşi gücü başkalarının ne yapıp ettikleridir. Kimi dünyalar vardır. İnsanlık ülküsünden hareket ederek iç dünyasını zenginleştirmeye çalışır. Sonra da belleğinde her sözcüğün, her kavramın, her anlamın, her kuramın resmini çeker. O kendi belleğinin ressamıdır. Kendi dünyasının tablosunu yapacak insan sayısı günümüzde az desem fazla abartmamış olurum sanırım. Çünkü, yalnızca duyularla yaşayan insan iç dünyasını oluşturamaz. Ben de sığ limanlarda demirlemiş dünyaların tutsağı olmak istemiyorum. Yola çıkıp katmer katmer açan bilgi bahçesinin güzellikleri arasında kaybolmak istiyorum. [/FONT]
[FONT=Verdana][/FONT]
[FONT=Verdana]Şöyle çevreme bakıyorum da güneşin gri bulutlar arasında kaybolduğunu görüyorum. Güneşin parıldamadığı yerde aydınlığın olmayacağını çoktan öğrendim. Ama yine de son kararımı vermiş değilim. Dediklerinizi belleğimin bir köşesine yazdım bile… Düşüncelerimin pratikle uyuşup uyuşmayacağına bakacağım yeniden… Eğer güneşin yeniden parıldadığını görürsem neden olmasın? [/FONT]
[FONT=Verdana][/FONT]
[FONT=Verdana]Önerilerinize ve ilgilerinize teşekkür ediyorum. Sevgiyle kalın diyorum. [/FONT]
 
Dünya çeşitlilikler üzerine kurulmuştur. İnsanların yaşayışları farklılıklar göstererek her insanın kendi içselliğinde ayrı bir dünya ve görüş açısı mevcuttur.

İnsanların kendi resmini bile çizemediği konusunda haksız sayılmazsınız. Yani bunların istisnalardan ibaret olduğu konusunda aynı paralelde düşünüyorum. Lakin insanlara kendini tanıtması fırsatını vermeyerek üstünkörü bir yaşam tarzını kabul etmesi için şartların var olduğunu unutmamak gerekiyor.

Işık yok demek yerine ışık olmayı denemek, bir çıngı, bir kıvılcım olarak bile görünme mücadelesi vermek bizim hayatımızın sıradanlığına vuracağımız bir neşter anlamına gelebilir. İlk adımı atarak verilen olumsallıkları zorlayarak, olmayan fırsatları oluşturabilme gayretinde olmak gerekiyor. Malum günümüzde imkânlar verilmiyor alınıyor.

Güneşi beklemek yerine bir güneş gibi doğmak, ışığın yanmasını beklemek yerine mehtabın şavkında ilerlemek, zifiri karanlıkta kalsan bile bildiklerini haykırarak varlığını hissettirebilmek önemlidir. Geniş bir konsorsiyum olmasa bile bunu daha da küçültmeden çizdiğimiz yolun bütün engellerine rağmen ilerleyerek benliğimizi ortaya koyabilmek gerekiyor.

İçimizdeki feveranı susturmak yerine onu zirveye çıkartarak önce kendi içimizde kendi özgürlüğümüze kavuşmak gerekiyor. Kedimizi tanıyarak, yapabileceğimizin en iyisini yapabilmek dileğiyle sevgi ve saygı dolu yaşam diliyorum.
 
Kuyucak bak sana sesleniorum:) benim kadar sözünü çiğneyemezsin. Sözdeki değil eylemdeki tutarlılık önemlidir. Tutundugun söz bana göre kof. Bu sitede kalem oynatmayacagım demişsin. ne demek yahu bu ya!
Bu site senin. pegasusun. Andantenin. Oya Tekin'in. Ayrılan kim varsa ve burada olan kim varsa ve gelecek olan kim varsa onun. Bu siteyi var eden bir emek ortadaysa bu emekte hepinizin tuglası var. Oturanbogadan en son uyeye kadar..
İnsan var ettiği emeğinin geçtiği yerden alınmaz küsmez. Yahu oturanboga da kim yahu?
Ana sayfa bırakalım oturanboganın tercihine göre olsun:) Zaten buradaki yazıları küçümseyen o dilinden sonra site uyelerinden birinin ana sayfada yazısını yazar adı altında yayınlaması mümkün değil bundan sonra. Çünkü biz üyeler açısından hoş olmaz zaten bu. Şahsen site üyelerinden birinin bile yazar olarak ana sayfada yer almnasını bu olanlardan ve soylenen sözlerden sonra şahsen istemem ben.
Şu an sitede iki yazar var. Biri Bülent Küçükaslan diğeri de Nazmiye Güçlü. Bir de konuk yazarlar.. El ele verip şenlendirsinler ana sayfayı.Öyle aylarca yazı bekletmesinler kafi.
Ha ayda yılda bir mi yazarlar hiç mi yazmazlar başka yazarlar mı bulurlar farketmez:)
Karışmayalım madem fikrimizi sormuyor bırakalım bildiği gibi yapsın... Zorla yardımcı olamayız ki!
Ne güzel bizim için değişiklik olur. Başkalarının değişik fikirleinden yararlanırız elbette. Yeter ki yazsınlar engellilik konusunda. Daha ne isteriz yahu:)
Biz dertlerimize bakalım. Ve bunun için ugraşan sen kuyucak neredesin hala?
Neredesiniz yahu?

Neredesiniz bir çığlığa sahip çıkmak isteyenler?
 
Yahu ana sayfadaki yazılar da aynı:) değişen bişi yok. Şu an site turuna çıktım da dolanıorum. aklıma geelmişken buraya da ugradım ne halde durum diye?
Değişen bişi yok. giden gitti. nazmiye güçlü halen yeni yazısını yayınlamadı. stop.

Ana sayfayı sadece guncel dğişiklikler kurtarıyor. Genelde alıntılar doldurmuş.
yazarlar aktif değiller. aylarca yazılarını yazmıyorlar. site uyelerinin katkısı yok halen.
dolanmaya çıkayım ben biraz:)

bir yer arıyorum kndime kavgalı patırdılı bir yer:) kavga edecek bişi de yok.
bazen gitmek mi çözüm acaba?
bilmiyorum.
bildiğim tk şy kavga edecek kimse yok.

baben de yazmıyor artık:( kavga yok tadı yok. yazıyorsun kendi kendine. haklı mısınız ne empatizan?

burada mucadele yok.
Muhatapsız kavgasız mucadelesiz bi yer çekilir mi?
bu sessizlik...
 
Zamanın birinde sanırım asırlar önce bir anne yaşarmış. Ak yüzlü çocuğunu batıda, kara yüzlü çocuğunu güneyde, sarı yüzlü çocuğunu doğuda ve kırmızı yüzlü çocuğunu kuzeyde yetiştirirmiş.
Ama bir gün kapkara bir bulut kaplamış gökyüzünü. Göz gözü görmüyormuş. Anne batıya, doğuya, kuzeye, güneye koşmuş durmuş. Çocuklarını aramış...
Meğer karanlıkla birlikte kapkara bir canavar peydahlanmış yeryüzünde. Bukalemun gibiymiş bu kapkara yüzlü canavar. Sarı yüzlü çocuğa kara yüzlü çocuk gibi görünmüş ve yüzüne çamur atmışmış.
Canavar, çıkan kavgadan sıyrılmışmış göğe, bırakmış iki kardeşi baş başa ortalık bir yerde. Bir sinir harbi yaşanmış, kardeş kardeşi gerçekten vurmuş.
Ortalık katran karası…
Aynı olay diğer iki kardeşin de başına aynen gelmiş katran karası bir gecede.
Kardeş kardeşi öldürmüş ama katili bir o anne tanımış.
Bilmiş.
Bilmiş kardeşleri öldüren kavganın sebebini, katilini, o katran karası karanlığı, canavarı.
Çocukların kanına bakmış. Kanında kardeş kanı. Bu gerçekle irkilmiş...
Göğe yükselen o kapkara buluta bakmış.
Kendine kahkahayla gülen o zifiri karanlığa.
Bir başına çocuksuz; batıdan doğuya, kuzeyden güneye dolanmış durmuş.
Ve tanrıdan toprak olmayı dilemiş.
Toprak olmuş.
Toprak ana yani.
Sonra adı yeryüzü olmuş.
Denilir ki efsaneye göre her kardeş kanı aktığında toprak sarsılırmış.
Denilir ki -yine aynı efsaneye göre- o anne bütün çocuklarını salarmış yeniden bir fidan gibi.
Ve denilir ki -yine o eski efsaneye göre- doğum, toprağın ve annenin kıyamete kadar yazgısıymış.

Ve bir çığlıktır almış başını gitmiş her doğumda.
Bağrı çatlarmış annenin.
Canından bir parça koparırmış her seferinde.
Adını “can” koyarmış.

Siz ona yaşam diyin isterseniz
İsterseniz hayat.

Sorun değil.
 
Yazmayanlar kervanına ben de katılmasam olmaz:)

Yolcu yolunda gerek.

Hoşçakal engelliler.biz!
Arada okuyucu olarak ziyaret ederim...

NOT: Sildirmeden gidebilmeyi ve susmayı öğrendim. kendime takdir belgesi sunuyorum:)
 
öncelikle selam nasılsınız
bence insan hayatında nerede susması veya nerede konusacagını bılirse sorun olmaz
mutlu olur bence
grş.
 
Valla haklısın Yasin:)
Çözüm buldum bu konuya sonunda:)
Dur çözümümü yazayım:)
Geçen baktım artık mesajların yanındaki tanıtım bilgilerinin altında Twitter takip et butonuna rastladım. profile baktım twitter hesabımızı ekleyebiliyoruz. Sitede boyle bir hizmet sunmuş yöneticiler biz üyeler için saolsunlar.
Twitter'i inceliyorum dünden beri. Faceden baya farklı. Daha güvenli ve yazarlardan gazetelerden siyasilerden tutun, yok yok)
Bu sitede o kadar hayran kaldıgım yazılar var ki.
Üyeler arasında yaratıcılıkta sınır tanımayanlar dolu. Ayrıca baktım sosyal medyada da genelde tanınmış kişilerin akademisyenlerin vs yazıları haberleri yer alıyor ve twitleniyor hep.
Oysa burada üyelerin öyle yazıları var ki sosyal medya bu yazılardan bence mahrum kalmış.
Bu yazıların tanıtılması ve twitlenmesi şart bence:)
O yüzden ben işe başlıyorum:)
İşim üyeleri twitlemek olacak bundan sonra:)
Çalışmalara devam ediyorum halen:)
 
Üst Alt