Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Siyasi bir Mesele Olarak Engellilik: Geçim Derdi ve Özür Oranı [Tartışma]

Volkan Yilmaz, İlk mesajınızda demişsiniz ki:
"İşte bu noktada bugün hayatımızın parçası olan “özür oranı,” çalışamayacak durumda olanla (“gerçek” engelli ve ihtiyaç sahibi kastediliyor) aslında çalışabilecek durumda olan ama maaş almaya çalışan insanları (“beleşçi” vb. kastediliyor) ayırt etmek için icat olundu. “Sapla samanı” ayırt etme görevi ise doktorların üzerine yıkıldı."

Şu detayı da bilmenizde yarar var. TMK 364. madde der ki:

"
A. Nafaka yükümlüleri
MADDE 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır. "

Burada yoksul durumda olan vatandaşın gelir sorununu ailesine yüklüyor. Yoksul biri geçinemeyecek durumda ise yukarıdaki maddeye göre nafaka yükümlüsü yakınlarından nafaka talep etme hakkı var. Bir anlamda devlet yoksulluk sorununu böyle çözüyor yasal olarak.
Devlet, özürlülere, yeterli özür oranına sahipse ve yukarıdaki maddeye göre nafaka yükümlüsü yaakınlarından alabileceği yardım miktarı belirlenen yasal sınırın altındaysa "yardım ederim" diyor.
Kısacası özür oranı yeterli olsa bile anne babasının yanında yaşayan yoksul engelliyi ailesine mahkum ediyor. Bu durumda binlerce engelli zaten yeterli özür oranına sahip olsa bile aylık alamıyor. Çünkü yoksul bulunmuyor.
Madem sorun geçim derdi. Tüm detaylarıyla masaya yatırmak gerekir.

Ayrıca özür oranı, engelli haklarından yararlanmak için, evet, bir ön koşul. Fakat ihtiyaç sahiplerini belirlemede kıstas dğildir. Her engelli ihtiyaç sahibi görülmüyor. O yüzden gelir kriterleri oluşturuyor zaten devlet. Çalışamayacak durumda olmasını özür oranları belirlemiyor. Her özürlü çalışabilir.
Özür oranı bir merhabadır doğru.
Ama devletin bütçe kontrolünü sağlamak için alınan bir yöntem dğildir. Engelli tesbiti içindir. Sosyal politikalar üretebilmek için yapılmış bir yöntemdir. Tabi ki sorgulanmalıdır. Çünkü hata ve eksik çok. Bu anlamda eleştirileri ve sorgulanmayı hak ediyor.
 
Kalem,

Masaya yatırlaım bu devleti bi güzel ameliyat masasına yatırallımm:eek:
Bu akrabalarım devlete verdiği vergiyi niye engelli ye yardım adı altında gider gösteremiyor?
Oysa koskoca holdingler her türlü giderini vergiden düşüyor!
Devletin lütfuna ihtiyacı yok aslında hiç bir engellinin...
Benim akrabam vergisini benim sağlık giderlerimden düşebilsin!!!
Devletmi bize yük yoksa engellimi devlete yük:confused:
Yatırın yatırn masaya yatırın o hınçla nejterle ne dalak kalır ne böbrek!!!
 
Sevgili Kalem,

Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Kesinlikle çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Türkiye'de sosyal politika alanında yasal olarak bile aile devletten önce geliyor. Bahsettiğiniz TMK maddesi de bunun bir göstergesi. Benzer bir madde 2022 nolu yasada da mevcut. Kişisel siyasi görüşüm, devletin yurttaşını sosyal politika alanında birey olarak muhattap alması. Bu illa da toptan bir aile karşıtlığı anlamına da gelmez, fakat tüm yurttaşlarınızı da Levent beyin işaret ettiği gibi "ailelerine dilenci" hale getirmezsiniz.

Özür oranı meselesine gelince, sizin gibi düşünmüyorum. Eğer 0-39, 40-69 ve 70 ve üzeri diye özür oranı temelinde bir gruplama kullanıyorsa devlet; ve buna göre 2022 maaşını veriyor ya da vermiyor; özür oranı gruplamasına göre hatta maaşın miktarını ayarlıyorsa; özür oranı kesinlikle bir ihtiyaç tespiti kriteri olarak kullanılıyor demektir. Bu demek değil ki başka kriterler kullanılmıyor, tabii ki diğer gelir tespiti kriterleri vs. kullanılıyor. Ama özür oranı da bu minvalde kullanılıyor.

Sakat bireylerin çalışıp çalışmamaları kendi takdirleridir, çalışmak isteyen bireylere çalışma imkanı sağlanması ve istihdamda engellilik temelinde ayrımcılığın yok edilmesi kesinlikle şart. Fakat sakat bireylerin çalışabilecek durumda olmaları, onların toplum içerisindeki ekonomik anlamda eşitsiz konumlarını ne yazık ki gidermiyor. Çalıştıkları noktada da maaşları sakatlıkları olmayanlardan düşük oluyor. Halbuki harcamaları sakatlıkları olmayanlardan yüksek. Yani istihdam da bizi eşitsizlikten kurtaramıyor. Ben sakat bireylerin çalışıp çalışmamalarından bağımsız olarak temel bir gelire hakları olduğuna inanıyorum. Bu yüzden 2022 maaşının istihdamla ilişkisinin kesilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu uzun tartışma tabii :) Tekrar teşekkürler yorumunuz için.
 
Volkan Yılmaz demişsiniz ki:

"Bahsettiğiniz TMK maddesi de bunun bir göstergesi. Benzer bir madde 2022 nolu yasada da mevcut."
2022 ile ilgili mevzuatta benzer bir madde yok. 2022 ile ilgili Yönetmelikte "kanunen bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan " ve "nafaka yükümlüsü" tanımları için bahsettiğim TMK maddesi dayanak alınıyor. Farklı bir madde yok yani.

2022 aylıkları için özür oranına göre grup oluşturulmuştur, doğrudur. %40 -%69 ve %70 üstü özür oranına sahip engelli bireye farklı bir miktarda aylık baglanıyor, doğru. Fakat aynı 2022 sayılı Kanun kapsamında özür oranına bakmaksızın 65 yaş üstü yaşlılara da aylık baglanıyor. Aynı şekilde 18 yaşından küçük %40 üstü özür oranına sahip çocukları olan engelli yakınlarına da aylık baglanaıyor. Ki bu engelli yakını aylığında özür oranı isterse %100 olsun aylık oranı değişmiyor. Özür oranına gore gruplar oluşturuluyor diye devlet butçesini kontrol için özür oranları çıkarılmış demek akademik bir görüş olmaz.
Çünkü devlet, tapu gibi TMK 364. madde ve oluşturdugu gelir kriterleriyle (sigortalılık, çalışıyor olması ve her ne ad adı altında olursa olsun tüm gelirleri vs) bu butçe kontrolünü zaten rahatlıkla yapıor.
Bu konudaki düşüncenize uygulamaları düşündükçe katılmıyorum.
2022 maaşlarının istihdamla ilişkisinin ksilmesi olaayına gelince. Bu da birçok sorunları yanında getirir. Ulkemiz çok gelişmiş değil. Sakatlıga bakış açısı toplumun çoğunlugunu kapsamış değil. Böyle bir durumda engellilere maaş baglanması ve istihdamdaki kayıplarının ve gunlk hayttaki harcamalarının fazlalıgı dikkate alınarak fazladan telafi anlamına gelecek bir aylık baglanması toplumun bakış açısını daha da köreltir. Gunahlarını arındırma anlamında bir telafi aylığı ya da sadaka gibi algılanmasına yol açar.
İstihdam ediln engellinin maaşındaki eşitlilik saglansa, engelliler için azami önem arzeden sorunlar çözülse ( toplu ulaşım araçlarının, kamunun ve tum alanların sakatlara uygun hale getirilmesi, sakatların kullandıgı tüm araçların temini, araç sorunu, istihdm sorunu vs ) bahsettiğiniz yönteme gerek kalmayacak zaten. Kİ böylesi daha hakkaniyetli olur. Önce gunahlarını ayıklamaları lazım yani.
Ayrıca vatandşlık görevlerinden muafiyettn bahsederken askerlikten muaf olma durumuna da deginmişsiniz. Askerlikten resmen engellileri çürüğe ayırıyorlar. Ki bu özür oranlarıyla ilgili değil. Askerliğini yapmak isteyen bir sakat hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yöntemeliğine göre "askerlik yapamaz" kararı verilmişse asla askerlik yapamaz. Ki bu durum da askerlik yapmak isteyen bir sakat için ayrımcılıktır. Askerlik yapmak istemeyen bir sakat için bir kazanımdır saadece.
Özürlü sağlık kurulu raporları engelli tesbiti ve oluşturulacak sosyal politikalar için düşünülmüştür tekrar konuya dönecek olursam. Görülen yanlışlıklar bu bilgiyi değiştirmez. devletin kurumlarının ve kamu personelinin zorluk çıkartması işi yokuşa surmesi ya da yanlışlıkların buyuklugu uygulamalardaki sorunlardır. Uygulamalrdaki sorulardan yola çıkarak bir düşünceye ulaşmayı hedefliyorsanız aynı uygulamalrdan ben de aksine bir görüş çıkartabilirim. Bu konu kısacası çok uzun, farkındayım. Dagınık magınık ilerleyelim bakalım:)
 
Sevgili Kalem,

Çok teşekkür ederim emek verip yazdığınız için.

İlk meseleden başlayayım. 2022 nolu yasada da sizin bahsettiğiniz TMK maddesinin bir benzeri mevcut. Şöyle ki madde 2'nin b bendinde "kanunen bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan" ibaresi var. Zaten bu tartışığımız meseleyi değiştirmiyor, fakat siz olmadığını söylediğiniz için tekrar etmek istedim.

İkincisi, "Özür oranına gore gruplar oluşturuluyor diye devlet butçesini kontrol için özür oranları çıkarılmış demek akademik bir görüş olmaz" demişsiniz. Öncelikle ben özür oranı meselesinin kapitalist refah devletlerinin yasal mevzuatlarında nasıl ortaya çıktığını anlatmıştım. Bu anlattığım husus da doğrudan benim keşfettiğim bir şey değil. Amerikan siyaset bilimci Prof. Deborah Stone'un "Sakat Devlet" kitabında sözünü ettiği bir husus. Burada Türkiye ile ya da AK Parti ile ilgili bir komplo teorisi yok, özür oranına dair bir tarihsel bir gözlem var. Bu gözlemin ben Türkiye'de de büyük ölçüde doğru olduğunu düşünüyorum. Bu bahsettiğiniz uygulamalardan kaynaklanan sorunlardan başka daha yapısal bir durum bence.

Bu demek değil ki bugün Türkiye'de ve diğer memleketlerde özür oranları başka alanlarda kullanılmıyor. Kullanılıyor tabii, ama ben sadece bu oranın gelir desteği/sosyal yardım politikaları alanında kullanılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü bence özür oranı, bir insanın gelire olan ihtiyacını tespit edebilecek bir kriter değil. Oturanboğa'nın da daha önce belirttiği gibi, o insanın uğradığı ayrımcılığı da ölçmüyor.

Üçüncüsü, "istihdamdaki kayıplarının ve gunlk hayttaki harcamalarının fazlalıgı dikkate alınarak fazladan telafi anlamına gelecek bir aylık baglanması toplumun bakış açısını daha da köreltir" demişsiniz. Aslında ben de sizin gibi "engellinin maaşındaki eşitlilik saglansa, engelliler için azami önem arzeden sorunların" çözülmesini elzem görüyorum. Ama içinde yaşadığımız durumda sakatların toplumun geri kalanından (çalışsalar da çalışmasalar da) daha yoksul kılan yapısal etmenler olduğunu düşünüyorum. Bunlar bu günden yarına da değişmeyecekler. Burada bütünsel bir dönüşümün peşine düşmek gerekiyor, sizinle hemfikirim. Ama bütünsel dönüşümü beklerken insanların gelir yoksulluğuyla başetmelerini de bekleyemeyiz. Bu yüzden sakatlara gelir desteği politikasının istihdamdan bağımsız olarak devam ettirilmesini savunabiliriz diye düşünüyorum. Gelir desteği politikalarının uygulanması illa da bütünsel bir dönüşümü geciktirmez. Aksine insanları iktisadi olarak güçlendirerek, söz söylemelerini kolaylaştırır düşüncesindeyim.

Sevgilerimle, tekrar teşekkürler katkınız için.
 
Fakat sakat bireylerin çalışabilecek durumda olmaları, onların toplum içerisindeki ekonomik anlamda eşitsiz konumlarını ne yazık ki gidermiyor. Çalıştıkları noktada da maaşları sakatlıkları olmayanlardan düşük oluyor. Halbuki harcamaları sakatlıkları olmayanlardan yüksek. Yani istihdam da bizi eşitsizlikten kurtaramıyor. Ben sakat bireylerin çalışıp çalışmamalarından bağımsız olarak temel bir gelire hakları olduğuna inanıyorum. Bu yüzden 2022 maaşının istihdamla ilişkisinin kesilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu uzun tartışma tabii :) Tekrar teşekkürler yorumunuz için.

Hocam çok güüzel bir tespit olmuş!
Devlet protez/ortez giderimi bile karşılamıyor! Verdiği ödemeyle protez yaptıramam!!!
Ömrüm boyunca yemesem içmesem bir protez yaptıramam!
 
(ayrıca, bacaklarında sakatlığı olan kişiler rapor oranları ne olursa olsun araç alımında vergi avantajından yararlanabilir. Sen de yararlanabilirsin yani)
Bunu bilmiyordum. Bu bilgi gerçekten doğrumudur. Yönetmeliklerde böyle bir ibare gerçekten varmı? Varsa bu ibarenin geçtiği yeri, metnini paylaşırmısınız?
 
Sayın Volkan Yilmaz,

Elbette 2022 sayılı Kanun'da "kanunen bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan ibaresi var. Fakat bu ibarenin dayanak alındıgı madde TMK 364. maddedir. Bu tanımdan 364. maddede geçen yakınların anlaşılması gerektiğini ( 364. madde kapsamında yakınları bulunmayan ya da olsa bile diyerekten gelir durumuyla sınırlandırıyor) ilgili Yönetmelik 4. madde, 1. fıkra, "ç,f" bentleri söyluyor zaten. Yani 2022 sayılı Kanun'da "kanunen bakmakla yukumlu kimsesi bulunmayan" tanımı için dayanak alınan bir maddeden (TMK, 364) bahsediyorum ve o yuzden benzer bir madde yok diyorum. Yoksa bol bol ibare olarak geçior. Bu hatırlatmayı terimlere önem verdiğinizi farkettiğim için yapıyorum zaten...
Demişsinniz ki:
"Burada bütünsel bir dönüşümün peşine düşmek gerekiyor, sizinle hemfikirim. Ama bütünsel dönüşümü beklerken insanların gelir yoksulluğuyla başetmelerini de bekleyemeyiz. Bu yüzden sakatlara gelir desteği politikasının istihdamdan bağımsız olarak devam ettirilmesini savunabiliriz diye düşünüyorum. Gelir desteği politikalarının uygulanması illa da bütünsel bir dönüşümü geciktirmez. Aksine insanları iktisadi olarak güçlendirerek, söz söylemelerini kolaylaştırır düşüncesindeyim."
Bu konuda ben de böyle düşünüyorum aslında:)
Fakat güncel sorunları düşününce henüz erken buluyorum. Uzun bir konu bu. Şimdiki gelir kriterlerindeki haksız uygulamaların üstüne gitmek daha güncel bir takip olur. Şu an özür oranı uygun olsa ve yoksul olsa bile bu aylıktan faydalanamayan özürlüler binlerce.
Bir özürlü baba aylık pazarcılıktan 200 TL kazanıyor. Çocukları, eşi, kira derdi yoksulluk sınırın altında bence(geçim derdi malum) bu vatandaş. Özür oranı uygun. Fakat yasa bir sınır koymuş. Bu vatandaşın aylık 100 TL'yi geçen bir geliri olduğundan muhtaç bulunmuyor.
Eşindn ayrılmış dul bir bayan özürlü çocugu için engelli yakını aylıgındn yararalanmak istiyor. Ama aldığı nafaka miktarı 250 TL oldugu için yararlanamıyor. Çünkü geliri 100 TL'yi aşıyor.
Ailesiyle kalan, iş bulamayan ve ailesinden alacagı harçlıga trk edilen vatandaşlar ise ailesinden alabileceği yardım miktarı 100 TL'yi geçtiğindne aylık alamıyor.
Evde bakım ücretleri için de gelir kritrleri sorunu var. Bakıma muhtaçlık kriterleri yanında gelir kriterleri aranıyor illa. Fakat bu yönde çalışmalar devam ediyor. En azından bakım ücrtleri, gelirden bagımsız bir şekilde devreye girecek.
Neyse konuya döncek olursak, varolan koşullardaki haksızlıkların üstüne gidip düzeltmek bile daha fazla kazanımların önünü açar. Daha da tutarlı olur. Demişsiniz ki:
"Bu demek değil ki bugün Türkiye'de ve diğer memleketlerde özür oranları başka alanlarda kullanılmıyor. Kullanılıyor tabii, ama ben sadece bu oranın gelir desteği/sosyal yardım politikaları alanında kullanılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü bence özür oranı, bir insanın gelire olan ihtiyacını tespit edebilecek bir kriter değil."

Sosyal yardım politikalarında blirleyici olan kıstas çok:)
Gelir desteği açısından bakacak olursak öncelikle nafaka yükümlüsü yakını olmayacak, nafaka yükümlüsü varsa, eğer yoksul durumdaysa önce nafaka yukumlusu yakınlarından yardım alacak:)
Yoksul bir baba zengin oğluna nafaka davası açabilir. Ki böyle davalar mevcut.
Hatta kurum, nafaka yükümlüsü yakınlarından giderlerini karşılayabailir:)
Bu anlamda işsiz binlrce yoksul vatandaş özürlü olsun olmasın ust soyundan ve alt soyundan yardım alabilir. Kendi geliri ve yakınlarından alabileceği yardım geliri olmayan yoksullar ise devlet babaya klaıyor. Gelir desteği açısından tmel kriter budur.
İşte devlet baba burada devreye giriyor. Yoksul vatandaşlarına kaymakamlıklar, valilikler vs. kanalıyla yardım yapıyor. Bu konuda sadec 2022 sayılı Kanun kapsamındaki aylıklar yok. dul ve ytimlere, ögrencilere vs çeşitli adlar altında yardımlar yapılıyor.
Özür oranı %40 ve üstü olanlar yoksuldur ve gelire muhtaçtır diye bişi yok. Burada devlet, "şu şu kesimlere şu şartlarda yardım ederim diyor. Yoksul vatandaşlardan destek verebileceği tüm grupları ve yardımın niteliğini belirlior. Bunlar, özürlüler, dul ve yetimler, yaşlılar, kadınlar (sıgınma evleri), çocuklar, sokak çocukları vs
Özürlülerin tesbiti için özür oranını esas alıyor. Gelir destegi kapsamındaysalar gelir destegi yapılıyor. Yoksa gelir kriterlerine uygun değilse isterse %100 özürlü olsun gelir destegi alamıyor. Şimdilik bu kadar...
Geçim sorunu hepimizin sorunu. O yüzden takipteyiz yani.
 
Sevgili Kalem,

Söylediklerine harfiyen katılıyorum, sosyal yardım alanındaki hak kazanma kriterleri üzerine de bir şeyler söylemeliyiz ve söyleyelim de kesinlikle!
 
siyasiler önce bizim engellilrdeki rapor oranlarımızı düzenlesinler raporları gittikçe düşürdüler ne olacak engellilerin hali ne sağlama ne de engelliye giriyoruz .bizleri bu hale düşürenler utansınlarrrrr
 
Foruma pek sık girmesemde karşılaştığıma değdiğini düşündüğüm bir başlık olmuş...

"Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi..." yakıştırması bence durumu özetleyen bir yakıştırma olmuş... Sık sık devletin yönetim ve karar kademelerinde oturan insanlarla diyaloğa girdiğimde gayet kibirlice ettiğim bi laf bu... "Koyunun olmadığı yerde..." Öyleki lafımı ederken farkettiğim kibir bağlıyor elimi kolumu... Bir şirkette yönetici olarak çalışıyorum ve son zamanlarda çalışanlarla yaptığım toplantılarda sık sık tekrarladığım bir söz var "herkes kendine göre haklı" ve her seferinde bu sözü bir şeyi ima ettiğimden değil gerçekten inandığımdan söylediğimi belirtmek gerekiyor ve ekliyorum; "Bir meseleyi sadece birine yada birşeye göre yorumlarsanız ortaya çıkacak şey maalesef güdüktür. Gayet tabi sosyal ve birden fazla kişiyi ilgilendiren bir konudan bahsediyorsak!..

Netleşmemiş toplumsal herhangi bir konuda herkesi memnun etmek ne kadar zorsa, bir orta yol bulmakta o kadar tartışmaya açık... Sanırım bu insanlığın gelişimi sürdükçe böyle devam edecek... Bir takım meselelere objektif bakabilmek yahut meselenin hangi tarafından tutulacağına karar vermek ciddi bir bilgi birikimi istiyor galiba. Peki meselelerin uğraşçılarını (Abdurrahman Çelebi'lerini) koyalım bir kenara ortaya çıkacak sonucun yada çözülmemiş problemin muhatapları ne istiyor? Olaya nasıl bakıyor... Asıl gerçek Yunus Emre'nin "kendün bilmek" söyleminde olsa gerek. Kimin ne istediğinden daha önemlisi bizim kim olduğumuzdur... Zira kim olduğumuz cevabının içerisinde ne istediğimizde vardır. İnsan olan ister... Şevhetle ister, hırsla ister, sabırla ister, dua ile ister, en kötüsü bile istediğini sanar... İnsan olabilmenin bir gereğidir istemek... Bu yüzden bizlerin, ne istediğimizi bilen kimler olduğumuzu anlamamız herşeyin başı ve özüdür. Sonuçta ortaya çıkacak izafi ve karışık durumun gözümüzü korkutmasından daha çok bizi çözüme yaklaştırdığını bilmemiz gerekir. Çünkü artık istenen şeyler birbirinden çok farklı olsa da bilinmektedir. Ve bilinen şeylerin çeteresinin geçmişle kıyaslanamayacak kadar kolay tutulabileceği (biriktirilebileceği) bir çağdayken bu mekanik yapının Abdurrahman Çelebilerinin bile yanlış yapmaya çok imkanı kalmamıştır artık... Velhasıl kelam; "Bütün hüner isteyebilmekte"...

Kalın Sağlıcakla...
 
arkadaslar guzel bır konu acılmıs bırde bnm yuzde seksen raporum var bn agır özurlu dgl dıyor dktrlar ozaman bn nıye verdınız bu raporu bu raporl bır kısıyı ise alırlanmı ya anlamadım bn
 
arkadaslar guzel bır konu acılmıs bırde bnm yuzde seksen raporum var bn agır özurlu dgl dıyor dktrlar ozaman bn nıye verdınız bu raporu bu raporl bır kısıyı ise alırlanmı ya anlamadım bn

Ozrunuz nedir bilemiyorum.

Ama ;Agir ozurlu , gundelik ihtiyaclarini tek basina karsilayamacak olana denir. diyor.

Burada doktorun ve-ya heyetin insiyatifi cok onemli, is guzarlik yapmasa bu sorunlar yasanmaz.

Ozur orani %90 olan ama agir ozurlu olmayan insan taniyorum ben.

Mesela kendimi ornek vereyim : Bu gun heyete girsem, en dusuk %85 oran alirim, ama gundelik ihtiyaclarimi kendim karsilayabiliyorum. (Tuvalet, giyinme vb).

Crohn : %75 Ankilozan Spondilit %40 Periferik Noropati : %15 Baltahazarla hesaplarsan yaklasik %85 cikar.

Dedigim gibi orandan ziyade kisinin gunluk ihtiyaclarini karsilamasi esas olan. Burda heyet kurulunun yorumu cok onemli.

2 kisinin bu tip talebini tekrar heyete (itiraz yolu ile) aldigini biliyorum.

Asil sorun su : %80 ozru olup, bu insanin nasil gecinecegi meselesi. Is vermezler, sosyal yardimlardan aldigi para ile gecinmesi soz konusu bile olamaz.


Bu insan ne yapacak.
 
bazıları işini yüzdürmek için engelli olmayı içine çok rahat sindirebilirken bazıları da ağır engelli olmasına rağmen bu haksızlıkları içine sindiremez benim gibi :)
 
Arkadaşlar engeli hakında bişeyler yazmak isterim bu insanlar ümürboyu çalışıp gelir elde edemiyecekler hep gözleri kapıda olaçak yani sosyal devlet ise budevlet gelir seviyesine bakmaksızın bunların insanca yaşayabilmesi için madi manevi elinden geldiginin fazlasını yapması elzemdir farzdır dinimiz bunu emreder
batıdaki yasalarda bunu emreder ama kıraldan daha kıralcılar gelir tespiti filan eli dereden su getiriyor tamam süistimal edilmesin anladık zaten birebir buişle gürevli binlerce memurun var hani bizde birlaf ar aga dıdı gılam dıbaıj yani agadagıtır gulam da hasedin den çatlar diyecegim şu zengini fakiri engeli engelidir buna eşit davranıp madi destek saglanmalı yazılarınızı okudum kelam çok begen dim isabetli konuları paylaşalım engelilerin hakları adına toplum olarak bişeyler yapılması adına hepinize teşekür ederim
 
bende bu konuda internet üzerinden bir çok yere başvuruda bulundum.bu konu da çok büyük bir mağduriyetim var malesef ki bu ülkede yaşanan büyük haksızlıklar var ve %40'ın altında ki vatandaşlar için yaşam çok zor gerçekten. bende bu kişilerden biriyim ve devlet çıkardığı kanunlarla bizleri boşlukta bırakmış durumda ne yazık ki.buna bir an önce çözüm bulunması lazım ve maaş falan istemiyorum o maaşı kendi aldıkları maaşın üzerine eklesinler yeter ki adaletli olup bana diğer kişilerle eşit davransınlar. iş bulmamda yardımcı olsunlar bu adaletsiz kanunu değiştirsinler
%40'ın altında raporu olanlara iş bulmada istihdam sağlasınlar.ben polislik için başvuru da bulunmak istiyorum ama engellisin olmaz diyorlar fakat ben rapor alamıyorum engelli sayılmıyorum bu7 nasıl bir çelişkidir böyle ya bu insanlık mı vicdan mı....
 
şimdi bir arkadaş akpnin çalışmalarının seçim zamanına denk geldiğini söylüyor yerel ve genel seçim arası ne kadar ki örnek 2009-10-11 üst üste yerel genel seçim ve referandum vardı işte aralık bu kadar kısa olunca haliyle seçimlere denk geliyor millette bunu seçim malzemesi yapıyor zannediyor ayrıca 2012 de seçim yoktu ömss açılırken buna ne dersiniz şimdi cumhur başkanlığı seçimi seneye millet vekilliği seçimi normaldir yapılsa da seçim zamanına gelmesi ayrıca engelli memur alımı ile ilgili yasa 1971 yılında çıkmış ve 43 yıldır en düzgün uygulayan kabul edilmeli ki akp ha bunun yanında eksikler yok mu illaki var mesela hiç görmeyen arkadaşlarımızın kullandığı sarı çizgiler daha düzgün yapılabilirdi bir eksiklik bedensel engelli arkadaşlar için rampalar hala bazı yerlerde eksik ama inanıyorum ki tamamlanacak
 
Üst Alt