Volkan Yilmaz, İlk mesajınızda demişsiniz ki:
"İşte bu noktada bugün hayatımızın parçası olan “özür oranı,” çalışamayacak durumda olanla (“gerçek” engelli ve ihtiyaç sahibi kastediliyor) aslında çalışabilecek durumda olan ama maaş almaya çalışan insanları (“beleşçi” vb. kastediliyor) ayırt etmek için icat olundu. “Sapla samanı” ayırt etme görevi ise doktorların üzerine yıkıldı."
Şu detayı da bilmenizde yarar var. TMK 364. madde der ki:
"
A. Nafaka yükümlüleri
MADDE 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır. "
Burada yoksul durumda olan vatandaşın gelir sorununu ailesine yüklüyor. Yoksul biri geçinemeyecek durumda ise yukarıdaki maddeye göre nafaka yükümlüsü yakınlarından nafaka talep etme hakkı var. Bir anlamda devlet yoksulluk sorununu böyle çözüyor yasal olarak.
Devlet, özürlülere, yeterli özür oranına sahipse ve yukarıdaki maddeye göre nafaka yükümlüsü yaakınlarından alabileceği yardım miktarı belirlenen yasal sınırın altındaysa "yardım ederim" diyor.
Kısacası özür oranı yeterli olsa bile anne babasının yanında yaşayan yoksul engelliyi ailesine mahkum ediyor. Bu durumda binlerce engelli zaten yeterli özür oranına sahip olsa bile aylık alamıyor. Çünkü yoksul bulunmuyor.
Madem sorun geçim derdi. Tüm detaylarıyla masaya yatırmak gerekir.
Ayrıca özür oranı, engelli haklarından yararlanmak için, evet, bir ön koşul. Fakat ihtiyaç sahiplerini belirlemede kıstas dğildir. Her engelli ihtiyaç sahibi görülmüyor. O yüzden gelir kriterleri oluşturuyor zaten devlet. Çalışamayacak durumda olmasını özür oranları belirlemiyor. Her özürlü çalışabilir.
Özür oranı bir merhabadır doğru.
Ama devletin bütçe kontrolünü sağlamak için alınan bir yöntem dğildir. Engelli tesbiti içindir. Sosyal politikalar üretebilmek için yapılmış bir yöntemdir. Tabi ki sorgulanmalıdır. Çünkü hata ve eksik çok. Bu anlamda eleştirileri ve sorgulanmayı hak ediyor.
"İşte bu noktada bugün hayatımızın parçası olan “özür oranı,” çalışamayacak durumda olanla (“gerçek” engelli ve ihtiyaç sahibi kastediliyor) aslında çalışabilecek durumda olan ama maaş almaya çalışan insanları (“beleşçi” vb. kastediliyor) ayırt etmek için icat olundu. “Sapla samanı” ayırt etme görevi ise doktorların üzerine yıkıldı."
Şu detayı da bilmenizde yarar var. TMK 364. madde der ki:
"
A. Nafaka yükümlüleri
MADDE 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır. "
Burada yoksul durumda olan vatandaşın gelir sorununu ailesine yüklüyor. Yoksul biri geçinemeyecek durumda ise yukarıdaki maddeye göre nafaka yükümlüsü yakınlarından nafaka talep etme hakkı var. Bir anlamda devlet yoksulluk sorununu böyle çözüyor yasal olarak.
Devlet, özürlülere, yeterli özür oranına sahipse ve yukarıdaki maddeye göre nafaka yükümlüsü yaakınlarından alabileceği yardım miktarı belirlenen yasal sınırın altındaysa "yardım ederim" diyor.
Kısacası özür oranı yeterli olsa bile anne babasının yanında yaşayan yoksul engelliyi ailesine mahkum ediyor. Bu durumda binlerce engelli zaten yeterli özür oranına sahip olsa bile aylık alamıyor. Çünkü yoksul bulunmuyor.
Madem sorun geçim derdi. Tüm detaylarıyla masaya yatırmak gerekir.
Ayrıca özür oranı, engelli haklarından yararlanmak için, evet, bir ön koşul. Fakat ihtiyaç sahiplerini belirlemede kıstas dğildir. Her engelli ihtiyaç sahibi görülmüyor. O yüzden gelir kriterleri oluşturuyor zaten devlet. Çalışamayacak durumda olmasını özür oranları belirlemiyor. Her özürlü çalışabilir.
Özür oranı bir merhabadır doğru.
Ama devletin bütçe kontrolünü sağlamak için alınan bir yöntem dğildir. Engelli tesbiti içindir. Sosyal politikalar üretebilmek için yapılmış bir yöntemdir. Tabi ki sorgulanmalıdır. Çünkü hata ve eksik çok. Bu anlamda eleştirileri ve sorgulanmayı hak ediyor.