Bir çok romanlar yazılmıştır, bizleri elimizdekilerin değerini bilmeye çağıran.
Aklıma gelenlerden biri Paulo Coelho nun "Simyacı" adlı kitabı. Yıllarca arap çöllerinde hazineler arayan biri en sonunda gerçek hazinenin kendi evinde olduğunu öğrenir.
Benzer hikayeler doğu toplumlarındada felsefedede vardır. Leibniz in "olabileceklerin en iyisi" olarak nitelediği hayatımız, Voltair tarafından Candide adlı romanında yerden yere vurulmuştur.
Kısaca, elimizdekilerin değerini bilmemizi isteyen söylemin "elinizdekilerle yetinin" diyen gizil bir yönü var. Yani gidin ve evinizdeki bir lokma ekmekle yetinin.
Sistemi destekleyen bir yönü vardır bu romanların ve felsefi akımların. bu nedenle pek haz etmem. Ne bir lokma bir hırka şeklinde özetlenen iman gösterilerinden ne de felsefi derinlik pozlamalarıyla sarmalanmış uyduruk yapay düşüncelerden.
Ama bütün bunları aşıp hayata baktığımda, yani bu haksızlıkların, adaletsizliklerin ötesine göz gezdirdiğimde gerçekten inanılmaz şeylere sahip olduğumuz bir gerçek.
Eğer Kanuni sultan Süleyman bugün bizim sahip olduklarımız önüne sunulsaydı adım gibi biliyorum ki günümüzde sıradan bir insan olarak yaşamayı kabul ederdi. Az şey midir insanlığın geçirdiği bunca evrenin sonucunu görmüş olmak? Milyonlarca yıl mağaralarda yaşadı insan. Milyonlarca yıl vahşi hayvanların gündelik menüsünde diğer hayvanlar gibi sıradan bir ayrıntıydı sadece.
Bugün uçaklarla seyahat eden, okyanusların derinliklerine göz atabilen, uzaydan dünyaya bakabilen bir insanoğlu var. Artık dünyanın öteki ucundaki kabileler, yaşamlar bize yabancı değil. Sağlıkta, ulaşımda inanılmaz devrimler yaşıyoruz. bir diğerimizle istediğimiz an elimizdeki telefonla sözlü ve görsel iletişim kurabiliyoruz.
Çocuklarının yarısını doğumlarda, hastalıklarda kaybeden anneleri,n gözyaşları tamemen dinmesede çok azaldı. Bir nezle yüzünden altı çocugunu kaybetmiyor insanlar. antibiyotiğin keşfinden sonra insanlık asla eskisi gibi çaresiz değil. Bazen okuruz kitaplarda, dünyaca ünlü bir dahi basit bir soğuk algınlığından ölmüştür. Bu kimi zaman insanlığın ufkunu açan bir filozof kimi zamanda bir bilim adamıdır. Artık tıp ilerledi kolayca teslim olmuyoruz Azraile.
Hayatın ne kadar büyülü oldugunun farkında olmasak da, elimizdekilerin değerşini fazla bilmesek de bugüne kadar yaşamış insanların % 99 undan şanslıyız. İnsanlığın geçirdiği milyonlarca yıllık evrimsel süreçte bizi var edebilmek için kimbilir hangi tehlikeleri mucizevi bir şekilde atlatan atalarımızın ürünleriyiz.
Bunca tehlikeyi mucizevi bir şekilde atlatan bu insanlar bugün bizim varolmamızın sebeleri. Ayrıca, anne rahmine yaklaşık 250 milyon sperm hücresiyle düştükten sonra tüm diğer olası yaşam formlarını geride bırakıp yumurtayı döllemek ve hayata merhaba demek... Düşününce bu hayatı nasılda inanılmaz bir mucizeyle elde ettiğimizi anlamak zor değil.
İşte bu nedenle tek bir saniyesine bile değer biçilemez insan hayatının. Çünkü bu hayatın oluşmasında sadece anne babalarımızın değil, milyonlarca yıllık süreçte ortaya konulmuş ve hiçbir tarih kitabında yazmayan inanılmaz tecrübeler vardır.
Bu konuda bizden şanslı olma olasılığı taşıyan tek kitle gelecekte varolanlardır. Ancak gelecektekilrin bizden daha iyi yaşayacagının garantisi yok. Bir meteor tıpkı dinazorları yokettiği gibi bizi de yokedebilir. İnsanlık hala bunu önleyecek teknolojiye sahip değil. Yada nezle mikrobu gibi bir virüs form değiştirip tüm insanlığı yok edecek bir mutasyona ugrayabilir. Kimbilir tüm dünyayı püskürteceği küllerle karanlıklar altında bırakacak bir süper volkanla karşılaşabiliriz. Boyle bir volkan da iklimleri değiştirip insanlıgı ve bitkileri yok edebilir. Tıpkı yeniden buzul dönemine gi,rmek gibi. Bunlar çoğaltılşabilir. Yani gelecek yeni nesiller için bir gün gelmeyebilir. bunu hiç bilmiyoruz. Yani onların bizden daha şanslı olduklşarını söylemek mümkün değil. Sadece olası...
Sonuç olarak bugüne kadar insanlık için mümkğn olabilecek en üstün yaşam standartlarını eşitsiz de olsa paylaşıyoruz. Hayataı bugüne kadar bilinenden çok daha iyi gözlemleyebiliyoruz. Bu, herşeyi öncekilerden daha iyi bildiğimiz anlamına geliyor. Bilmek ise korkmamak demek. Cesareti emziren en büyük memedir bilgi.
Bunca şeyi yaşamak ve yaşamaya devam etmek...Aslında o kadar uzatabilirim ki bu yazıyı. Ama hepimizin bildiği şeyleri tekrarlamış olurum. Biliyoruz dedim... Gerçekten biliyor muyuz sahip olduklarımızı??? Biseydik parayla ölçebilirmiydik???
Aklıma gelenlerden biri Paulo Coelho nun "Simyacı" adlı kitabı. Yıllarca arap çöllerinde hazineler arayan biri en sonunda gerçek hazinenin kendi evinde olduğunu öğrenir.
Benzer hikayeler doğu toplumlarındada felsefedede vardır. Leibniz in "olabileceklerin en iyisi" olarak nitelediği hayatımız, Voltair tarafından Candide adlı romanında yerden yere vurulmuştur.
Kısaca, elimizdekilerin değerini bilmemizi isteyen söylemin "elinizdekilerle yetinin" diyen gizil bir yönü var. Yani gidin ve evinizdeki bir lokma ekmekle yetinin.
Sistemi destekleyen bir yönü vardır bu romanların ve felsefi akımların. bu nedenle pek haz etmem. Ne bir lokma bir hırka şeklinde özetlenen iman gösterilerinden ne de felsefi derinlik pozlamalarıyla sarmalanmış uyduruk yapay düşüncelerden.
Ama bütün bunları aşıp hayata baktığımda, yani bu haksızlıkların, adaletsizliklerin ötesine göz gezdirdiğimde gerçekten inanılmaz şeylere sahip olduğumuz bir gerçek.
Eğer Kanuni sultan Süleyman bugün bizim sahip olduklarımız önüne sunulsaydı adım gibi biliyorum ki günümüzde sıradan bir insan olarak yaşamayı kabul ederdi. Az şey midir insanlığın geçirdiği bunca evrenin sonucunu görmüş olmak? Milyonlarca yıl mağaralarda yaşadı insan. Milyonlarca yıl vahşi hayvanların gündelik menüsünde diğer hayvanlar gibi sıradan bir ayrıntıydı sadece.
Bugün uçaklarla seyahat eden, okyanusların derinliklerine göz atabilen, uzaydan dünyaya bakabilen bir insanoğlu var. Artık dünyanın öteki ucundaki kabileler, yaşamlar bize yabancı değil. Sağlıkta, ulaşımda inanılmaz devrimler yaşıyoruz. bir diğerimizle istediğimiz an elimizdeki telefonla sözlü ve görsel iletişim kurabiliyoruz.
Çocuklarının yarısını doğumlarda, hastalıklarda kaybeden anneleri,n gözyaşları tamemen dinmesede çok azaldı. Bir nezle yüzünden altı çocugunu kaybetmiyor insanlar. antibiyotiğin keşfinden sonra insanlık asla eskisi gibi çaresiz değil. Bazen okuruz kitaplarda, dünyaca ünlü bir dahi basit bir soğuk algınlığından ölmüştür. Bu kimi zaman insanlığın ufkunu açan bir filozof kimi zamanda bir bilim adamıdır. Artık tıp ilerledi kolayca teslim olmuyoruz Azraile.
Hayatın ne kadar büyülü oldugunun farkında olmasak da, elimizdekilerin değerşini fazla bilmesek de bugüne kadar yaşamış insanların % 99 undan şanslıyız. İnsanlığın geçirdiği milyonlarca yıllık evrimsel süreçte bizi var edebilmek için kimbilir hangi tehlikeleri mucizevi bir şekilde atlatan atalarımızın ürünleriyiz.
Bunca tehlikeyi mucizevi bir şekilde atlatan bu insanlar bugün bizim varolmamızın sebeleri. Ayrıca, anne rahmine yaklaşık 250 milyon sperm hücresiyle düştükten sonra tüm diğer olası yaşam formlarını geride bırakıp yumurtayı döllemek ve hayata merhaba demek... Düşününce bu hayatı nasılda inanılmaz bir mucizeyle elde ettiğimizi anlamak zor değil.
İşte bu nedenle tek bir saniyesine bile değer biçilemez insan hayatının. Çünkü bu hayatın oluşmasında sadece anne babalarımızın değil, milyonlarca yıllık süreçte ortaya konulmuş ve hiçbir tarih kitabında yazmayan inanılmaz tecrübeler vardır.
Bu konuda bizden şanslı olma olasılığı taşıyan tek kitle gelecekte varolanlardır. Ancak gelecektekilrin bizden daha iyi yaşayacagının garantisi yok. Bir meteor tıpkı dinazorları yokettiği gibi bizi de yokedebilir. İnsanlık hala bunu önleyecek teknolojiye sahip değil. Yada nezle mikrobu gibi bir virüs form değiştirip tüm insanlığı yok edecek bir mutasyona ugrayabilir. Kimbilir tüm dünyayı püskürteceği küllerle karanlıklar altında bırakacak bir süper volkanla karşılaşabiliriz. Boyle bir volkan da iklimleri değiştirip insanlıgı ve bitkileri yok edebilir. Tıpkı yeniden buzul dönemine gi,rmek gibi. Bunlar çoğaltılşabilir. Yani gelecek yeni nesiller için bir gün gelmeyebilir. bunu hiç bilmiyoruz. Yani onların bizden daha şanslı olduklşarını söylemek mümkün değil. Sadece olası...
Sonuç olarak bugüne kadar insanlık için mümkğn olabilecek en üstün yaşam standartlarını eşitsiz de olsa paylaşıyoruz. Hayataı bugüne kadar bilinenden çok daha iyi gözlemleyebiliyoruz. Bu, herşeyi öncekilerden daha iyi bildiğimiz anlamına geliyor. Bilmek ise korkmamak demek. Cesareti emziren en büyük memedir bilgi.
Bunca şeyi yaşamak ve yaşamaya devam etmek...Aslında o kadar uzatabilirim ki bu yazıyı. Ama hepimizin bildiği şeyleri tekrarlamış olurum. Biliyoruz dedim... Gerçekten biliyor muyuz sahip olduklarımızı??? Biseydik parayla ölçebilirmiydik???