Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Tartışma] Biz sakatlar hiç mi ayrımcılık yapmıyoruz?

aferits

Üye
Üyelik
15 Tem 2004
Konular
15
Mesajlar
933
Reaksiyonlar
0
Hep ötekini berikini eleştrip duruyoruz. Yani bizde hiç mi kusur kabahat yok.
Bakışını beğenmeyip insanlara kötü davranan yok mu içimizde?
Söylenen sözü dinlemeden yanlış anlayıp insanları kıranlar yok mu?
Yazılanlardan sanki sadece iylik timsali melekleriz.

Biraz özeleştri yapalım insanlara kötü davranan veya dürüst olamayan
sakatları da gündeme getirelim.
Bırakın Türkiye çapını sadece kendi aramızdaki forum ve sohbet odamız bile öyle sanıldığı gibi masum olmadığımızı gösterir bizlere

İnsanları ayırma önce biz tutmuyor muyuz? Tutuyorsak o zaman ilk önce kendimizden başlamamız lazım diye düşünüyorum.

İnsana insan gözü ile bakamıyor, davranamıyorsak, neticesinede katlanmamız lazım değil mi ?
 
elbette ki melek oldugumuzu söylemiyoruz tabikide bizimde kendi adıma yazıyorum haksızlıklar dinlemden son sözleri bazen söylemişimdir.ama şuda bir gercek haksızlıga daha fazla ugramış olmam.bide güzel abicim sakatlar demen hic şık olmamış.
 
İyide aferits abi bura`da sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söyleyen yok`ki.
Sakat olsak`da sağlam olsak`da sonuçta hepimiz bu topraklar`da yetişmiş genel anlam`da aynı kültürü almış kişileriz yurdun insanı nasılsa bizde öyleyiz/bende öyleyim sakat olduğum için ne kendimi onlardan üstün görürüm ne de daha aşağılarda görürüm çünkü bu iki görüşte içerisin`de ayrımcılık barındırır ve sanırım sen farkın`da olmadan bir gurubu (sakatlar) diğer guruba (sağlamlar) üstün tutuyorsun burada`da gizli/içten içe bir ayrımcılık yapıyorsun gibime geldi..;)

Tabi ayrımcılığın en büyüğünü (babasını) devlet yapar basit bir örnek kaldırımları devlet yayalar için yapar tabi bildik anlam`da sağlam yayalar için peki bende bu ülkede yaşayan ve tekerlekli sandalye kullanan biri olarak o kaldırımlara çıkamıyorsam burada devletin açıktan açığa bir ayrımcılık yaptığını söyleyebilir miyiz tabiki de söyleriz/en azından ben söylerim.

Kişilerin yaptığı ayrımcılığa gelirsek sırf sakat olduğunuz için yine bildik manada sağlamlar tarafından aşağılanan küçümsenen milyonlarca sakat var ama sırf sağlam olduğu için sakatlar tarafından küçümsenen aşağılanan hiç kimseyi görmedim aksini iddia eden varsa bir kaç örnek vererek buyursun yazsın..

Öz eleştiri konusunda ise

İnsan her zaman için öz eleştiri yapabilir/yapmalıdır ama adından`da anlaşılacağı gibi öz eleştiri denmiş kişinin özünü bir anlamda kendini eleştirmesi sen ben hepimiz bu eleştiri`yi yapabiliriz genel anlam`da sakatları eleştirdiğimiz`de ise (biz`de sakat olsak dahi)
Bunun adına öz eleştiri denmez sadece eleştiri denilebilir..
 
Sakat olmak (yani sakat olduğum için dışlanma mekanizmalarına maruz kalmak,) her kime ve her ne şekilde olursa olsun yapılan (yapılması olanak dahilinde olan) ayrımcılık/dışlama mekanizmalarının tam karşısında, ve dahası hiç bir koşul öne sürmeden onlarla (yani mağdur olan kişilerle/gruplarla) yanyana olma sorumluluğunu omuzlarıma yüklüyor.
Bu benim hem ahlaki, hem vicdani, hem zihinsel, hem de insani sorumluluğumdur. Kendim kadar başkalarını da anlamaya çabalar ve onların yaşamlarının da herkesinkiyle eşit/özgür olmasına isterim. Yaşamımı hep bu felsefede sürdürmeye gayret ederim. Çünkü ancak böyle olduğu(m) için başkalarından destek istemeye yüzüm olur.
 
Şubat 2007'deki köşe yazımda "Ayrımcılık Üzerin(d)e " durmaya çalışmıştım. Madem konu tekrar açıldı, buraya da alayım:

Ayrımcılık Üzerine

Aylar önce forumlardaki bir yazımda; " 'Ayrımcılık' gibi yere, zamana, kişiye göre değişen ve içinin doldurulması için epeyce uğraşılması gereken, henüz çok 'boş' bir kavram …" demiştim.

Türk Dil Kurumu da aynı görüşte olmalı ki, net bir tanım vermemiş, konuyu geçiştirmiş.. Ancak, pozitif ayrımcılık kavramına olabildiğince açık bir tanım getirmiş: "Toplumdaki diğer kişiler ile eşit koşullarda yaşamadığı düşünülen belli gruplara çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak onları destekleme."

Biz de buradan tersine doğru yola çıkarsak, ayrımcılığın tanımına varabiliriz, diye düşünüyorum. Ama her şeyden önce şunu belirtelim: "Pozitifi varsa negatifi de vardır" diye akla gelebilir. Hayır, negatif ayrımcılık diye bir şey yoktur! Ayrımcılığın kendisi negatiftir çünkü.

Yukarıdaki tanımı önce dörde ayırıp sonra ikişer ikişer birleştirirsek sanırım amacımıza ulaşabiliriz:

Toplumdaki diğer kişiler: Karşılaştırma yapılan konuda toplumun çoğunluğunu ya da ortalamasını oluşturan bireyler.. Engelli-engelsiz ayrımında engelsizler.

eşit koşullarda yaşamadığı düşünülen belli gruplar: Yukarıdaki ayrımda engelliler.

çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak: İşe alımlardaki %3 kontenjanından tutun, malulen ya da erken emekliliğe kadar, toplu ulaşımda engelliye yapılan özel indirimden tutun, engellilerle ilgili tüm yasa, tüzük ve yönetmeliklerin her maddesi bu ayrıcalıkların belgelenmiş hâlidir.

onları destekleme.: Yarışa başlarken - (eksi)de olanları, 0 (sıfır) noktasına getirme çabaları..

Gelelim ikişer ikişer birleştirme olayına:

Toplumdaki diğer kişiler ile eşit koşullarda yaşamadığı düşünülen belli gruplar "AYRIMCILIK"ın, çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak onları destekleme "POZİTİF AYRIMCILIK"ın net ifadesidir. Elbette bu tanıma çeşitli eklentiler yapılabilir, "düşünülen belli gruplar"ın ve "çeşitli ayrıcalıklar"ın "kimler" ve "neler" oldukları sıralanabilir. Fakat onlar ikincil ayrıntıdan ibarettir..

Burada önemli olan; bu işi (pozitif ayrımcılığı) kimin yapacağıdır. Doğal olarak, zayıfın şişmanı desteklemesi düşünülemez! Şişmanın zayıfı desteklemesi ise kişilerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar hassas bir konudur. İşte burada devlet/kamu yönetimi devreye girer. Desteklemenin hakkaniyete uygun/adil yapılabilmesi ancak bu sayede gerçekleşir.

Devleti/kamu yönetimini oluşturan organlar/kişiler ne kadar çağdaş dünyaya, akla ve mantığa + bilime uygun davranmayı becerebilirlerse; "pozitif ayrımcılık" o kadar başarılı olur! Ama her ikisi de hayatın gerçekliğidir. İkisinin de olmadığı bir dünya düşlersek, başka bir dünya aramalıyız.

Buradan yola çıktığımızda iki önemli soru akla geliyor:

1- Pozitif ayrımcılığı olmayan, yapılamayan bir ayrımcılığa "AYRIMCILIK diyebilir miyiz?

2- Ayrımcılığı "özel" (tüzel, kamusal olmayan, sivil) kişiler, yani sen-ben-biz yapabilir miyiz? Yaparsak bunun pozitifi nasıl olur? Ondan önemlisi "kıymet-i harbiyesi" ne olur?

Hadi bakalım.. Somut örneklerle "beyin fırtınası" yaratalım. ;)
 
Gereginden fazla "biz" olmak...

Cümle "biz sakatlar..." diye başlamışsa ayrımcılık zaten yapılmıştır.

Öyleki biz insanlar diye başlayan bir cümle dahi insanları diğerlerinden ayıran bir yargıyla başlamıştır söze… Ancak “biz” olabilmek gerçekten önemlidir, zira burada “biz” i eleştirebilmek düştüğümüz ortak yanlışlardan kurtulabilme çabasıdır. Diğer insanlardan farklı olarak yaptığımız ortak hatalar ancak “biz” olarak aranabilir. Bunun gibi “biz” olma şartı gerektiren olumlu müşterek alanlar olabileceği gibi, müşterek yapmayı yada düşünmeyi gerektirmeyen yani “biz” olmaya gerek duymadığımız alanlarda gayet tabi vardır. Ve biz bu alanları fark ederek yaşayabildiğimiz sürece ayrımcılığın rahatsızlık verici yüzünden kurtulabilmeyi başarabiliriz.

“Biz” adına beni rahatsız eden enteresan bir nokta şudur ki;

“Biz” sanki gerektiğinden fazla “biz” oluyoruz.

Bunu duyanlar ilk algıda olumsuz bir tepki verebilirler bir an diyebilirler ki “biz” olmak nasıl gereksiz olabilir. oysa bu “biz” i bölmek yada “biz”e zarar vermek maksadıyla kurulan bir cümle değildir. Bilakis “biz” olmayı daha da anlamlı kılmak ve pekiştirmek adına kurulmuş bir cümledir.

Evet zaman zaman “biz” olmak gereksiz olabilir. Gereksiz olabileği gibi “biz”e zarar veren ve “biz”i toplumdan soyutlayan bir hal dahi alabilir. Örneğin; “Biz” olarak toplumdan bi takım taleplerimiz vardır. Bu talepler “biz”i ilgilendiren ve “biz”e ait zorlukları en aza indirmek ve olumluya çevirmek maksatlı olsa da, “biz” dışındakilerin şartlarını gayri ihtiyari dikkate almadan istenmiş talepler olabilmektedir. Onlar için bize sunulan hayat şartları ne kadar önemliyse bizim içinde onlara sunulan hayat şartları o kadar önemli olmalıdır. Bu noktada “biz” halkasını sadece sakatlar olmaktan kurtarmamız gerekir. Bu halkanın bu denli geniş tutulmasının yanında halkayı küçültmemizi gerektiren durumlarda gayet tabi olmalıdır. Taleplerimizin bir kısmı “biz” sakatların tümüne gerekli olmayabilir. Eğer “biz” bu gereklilikleri yeterince hesaplamadan tüm sakatlar olarak talep edersek, talep edilene gerçekten ihtiyacı olanı mağdur edenler durumuna düşeriz. Gerçekten ihtiyacımızın olmadığı talepleri onlar adına isteyenlerden isek, bunu “biz sakatlar” diyerek yapmak çok önemli değildir. Zira “biz insanlar” diyerek halkayı geniş tutmak daha faydalıdır. Çünkü talep edilene muhatap olan dışındakilerin sakat olup olmamasının önemi yoktur. Yani sadece sakatlar talep ederler gibi bir görüntü çok anlamlı olmayabilir.

Şeylerin zıddıyla açığa çıktığına inanırım bilim erbabının dediği gibi. Sakatlar olarak ne kadar “biz sakatlar” olursak sakat olmayanları da o kadar “sakat olmayanlar onlar” yaparız. Bu dengeyi iyi kurup gerçekten gerekmedikçe halkayı daraltmamak çok önemlidir. Zira halkanın dışına çıkamamaktan şikayet eden yine bizlerizdir. Halkayı kuranın bizler olduğu gibi…

Mesela desem ki; madem engelli araçlarındaki muafiyetler engellinin eksiklikleri sebebiyle hayat şartlarındaki olumsuzlukları en aza indirebilmek ve topluma adapte olabilmesini kolaylaştırmak maksadıyla koyulmuş(yoksa öyle değil mi?). Engeli sebebiyle otomobile ihtiyaç duymayan kaçımız gönül rızası ile bu muafiyetlerden vazgeçeriz? ve engelinden dolayı gerçekten ihtiyacı olanların işini kolaylaştırırız?..

İşte “biz” olabilmek bu şekliyle daha anlamlıdır, diğer türlü “biz” olmak gereğinden fazladır…
 
Baben demişki.

1- Pozitif ayrımcılığı olmayan, yapılamayan bir ayrımcılığa "AYRIMCILIK diyebilir miyiz?

Dünyada pek çok şey zıttı ile vardır /var olabilir ancak “zalim” in olmadığı yerde “mazlum” dan bahsedilemez yada “Moda” diye bir kavramın çıkarıldığı yerde hemen karşısına “De mode” diye bir kavram çıkarılır bu bir zorunluluktur..

İdeolojiler içinde aynı durum geçerlidir kominizim yükselirken milliyetçilikte yükselmiştir.

Zıttı ile var olmak yada varlık sebebini zıt`tından almak..

Bu anlattığım acıdan/acılardan bakıldığında Baben abiye hak veriyorum ancak şöyle`de bir durum var “AYRIMCILIK” olumsuz bir durumu anlatmak/anlatabilmek için türetilmiş bir kelime “POZİTİF AYRIMCILIK” için olumluluk hali denilebilir peki ikincisinin olmadığı yerde (Pozitif ayrımcılık) “AYRIMCILIK” tan bahsedil mezmi? Bence bahsedilebilir neden bahsedilmesin`ki? İş başvurusunda bulundum gerekli tüm yeterliliğe sahibim sırf fiziksel görünümüm (sakatlığım) yüzünden işe alınmıyorum eeee bu durumu nasıl adlandırmalıyız? Benim lügatım`da buna “ayrımcılık” denir bu durum “zıttı” (Pozitif ayrımcılık) olsa`da (ki böylesi bir durum`da nasıl olabilir?orası`da tartışılır) “ayrımcık” tır olmasa`da ayrımcılıktır kendi adıma başka`da bir ifade biçimi bulamıyorum açıkçası.

Not. İkinci soruya bir dolu cevaplar/örnekler verebilirim fakat/bence ikinci soru baya bir tuzak içeren soru ve birinci soruya verilecek/verdiğim cevapları tümden suya düşürecek nitelikte :) zaten birinci soru çok kazıktı :) cevap yazarken biraz`da hadi itiraf edeyim baya zorlandım şimdi ikinciye geçersem hepten çuvallarım :) burada noktalayayım en iyisi… ;)
 
Ayrımcılığın olmadığı bir dünya düşünemiyorum!!!

Biz ayrımcılığın olmaması, sıfırlanması ya da ortadan kaldırılması için mücadele etmiyoruz ki onunla.. Onun olumsuz etkilerini POZİTİF AYRIMCILIKLA elde edeceğimiz haklarla (vergi muafiyeti, indirim, engelli park yeri vb.) bir parça olsun ortadan kaldırmak için, veriyoruz mücadelemizi..

Yani, bir anlamda; AYRIMCILIĞI ret etmek, POZİTİF AYRIMCILIKLA elde edilen haklardan vazgeçmektir.

SiyahPelerinliAdam' Alıntı:
Mesela desem ki; madem engelli araçlarındaki muafiyetler engellinin eksiklikleri sebebiyle hayat şartlarındaki olumsuzlukları en aza indirebilmek ve topluma adapte olabilmesini kolaylaştırmak maksadıyla koyulmuş(yoksa öyle değil mi?). Engeli sebebiyle otomobile ihtiyaç duymayan kaçımız gönül rızası ile bu muafiyetlerden vazgeçeriz? ve engelinden dolayı gerçekten ihtiyacı olanların işini kolaylaştırırız?..

O "muafiyet" (Pozitif ayrımcılık) kişiye özel ve devredilebilir nitelikte değildir ki..

Emekli olmadan çalıştığım iş yerinde şöyle bir geyik çevirirdik.. :p

- Yaa başımı kaşıyacak vaktim yok.. Benim yerime de tatile çıksana..

- Hönk?? :shock:

Ayrıca, "otomobile ihtiyaç duymayan" kişinin o "muafiyet"le ilgisi yoktur! İlgili olunmayan bir haktan da "vazgeçme" diye bişey söz konusu olamaz.. :wink:




halil-yılmaz' Alıntı:
Bence bahsedilebilir neden bahsedilmesin`ki? İş başvurusunda bulundum gerekli tüm yeterliliğe sahibim sırf fiziksel görünümüm (sakatlığım) yüzünden işe alınmıyorum eeee bu durumu nasıl adlandırmalıyız?
"2022 Maaşı" desem ne düşünürsün? Engeli kişiye çalışamadığı için, sözünü ettiğin AYRIMCILIKın sonucunu bir ölçüde gidermek üzere verilmiş bir POZİTİF AYRIMCILIK hakkı değil midir? Ya da nedir? :roll:
 
Ayrıca, "otomobile ihtiyaç duymayan" kişinin o "muafiyet"le ilgisi yoktur! İlgili olunmayan bir haktan da "vazgeçme" diye bişey söz konusu olamaz..

İlk olarak buradaki yanlış anlaşılmayı düzeltmem gerekmekte;

Kasdettiğim şey “Sakatlığı sebebiyle otomobile ihtiyaç duymayan insanlar idi… Yani günlük hayatını devam ettirebilmek için engelinden dolayı otomobile mecbur kalmayan insanlar. Gayet tabi her insan gibi otomobil ihtiyacı duyulabilir… Ancak bu ihtiyaç sakatlığıyla ilgili olmayabilir de…


O "muafiyet" (Pozitif ayrımcılık) kişiye özel ve devredilebilir nitelikte değildir ki..

Yine devredilebilir nitelikte olmayan bir “hak”kın reddinden yada devrinden yola çıkarak değil kişisel bilinç’ten yola çıkarak bu “hak”tan gönül rızası ile vazgeçmek şeklinde ortaya attığım bir öneriydi bu…

İnsan şartları değerlendirerek kendi insiyatifini kullanarak bu muafiyetten yararlanmaktan vazgeçebilir. Gayet tabi bu hak ona tanınmış dahi olsa kendi durumunu değerlendirerek muafiyete gerçekten mecbur insanların işini bir kişi kadar da olsa kolaylaştırmış olacaktır. Bu kolaylaştırma “biz” adına gerçekten çok önemli ve kıymetli bir tavırdır. Muafiyet ile otomobil edinme işini zorlaştıranlar bu yasayı istismar edenlerse, bunu kolaylaştıracak olup, yasanın amacına ulaşmasını sağlayacaklar yine bu insanlar olabilirler… Yasaları koyanların insanlar olduğu gibi yasayı kusurlu hale getirenlerin de insanlar olduğu unutulmamalıdır.

Bu bilinç bir ütopya olmamalıdır…
 
İyi ama SiyahPelerinliAdam, "biz sakatlar" dememiz kendi kendimizi öteki olarak ilan etmemiz demek değil ki. Daha doğrusu, biz "öteki" olmaktan rahatsız değiliz. Yani farklılıklarımızı/özelliklerimizi yoksayalım (dolayısıyla "biz" de bunları ifade etmeyelim, gizleyelim vs.) demiyoruz. Dediğimiz, farklılıklarımızla/özelliklerimizle varolabilelim. Yani kimlikler/farklılıklar varolabilsin, yaşanabilsin, ve/fakat bunlar hiç bir zaman hiyerarşize edilmesin.
Yani Türk, Hanemfi, Sünni, Müslüman, Laik, Heteroseksüel, erkek, beyaz, sakat olmayan vb. biri, her ne şekilde yaşayabiliyorsa, hangi seçeneklere sahipse ve hangi yoldan gideceğine özgürce karar verebiliyorsa, yasal sınırlar içinde (tabii yasaları değiştirebilme yollarını da kullanabileceğini bilerek) nasıl varolabiliyorsa, aynı özgürlükler, haklar, alanlar Kürt/Ermeni/Alman kadın/feminist, Hıristiyan/ateist, siyah, eşcinsel, sakat, sosyalist vb. kişiler için de aynen olmalıdır diyorum.
Yani ben, kimse kendine "Kürdüm, ateistim, eşcinselim, sakatım" demesin, bu özelliklerini yoksaysın, demiyorum. Bunu demek zaten ayrımcılığın/ırkçılığın/asimilasyonun dillendirilmesi olur. Ben, herkes kendini olduğu haliyle ifade edebilsin, toplumda varolabilsin, ve bundan dolayı da hiç bir şeyden kısıtlanmasın, ayrımcılığa uğramasın diyorum.
Yani, "ben buyum" demekle, benim "bu" özelliğimi bahane ederek beni ötelemek aynı şey değil. Herkes "ben buyum" desin, ve kimse beni ne bu kendini ifade özgürlüğümden ne de yaşam alanlarından dışlanmasın.
 
Baben abi gittikçe seni anlamakta zorlanıyorum lütfen biraz daha acık ol.

halil-yılmaz demişki.

İş başvurusunda bulundum gerekli tüm yeterliliğe sahibim sırf fiziksel görünümüm (sakatlığım) yüzünden işe alınmıyorum eeee bu durumu nasıl adlandırmalıyız? Benim lügatım`da buna “ayrımcılık” denir bu durum “zıttı” (Pozitif ayrımcılık) olsa`da (ki böylesi bir durum`da nasıl olabilir?orası`da tartışılır) “ayrımcık” tır olmasa`da ayrımcılıktır kendi adıma başka`da bir ifade biçimi bulamıyorum açıkçası.

Baben demişki..

"2022 Maaşı" desem ne düşünürsün? Engeli kişiye çalışamadığı için, sözünü ettiğin AYRIMCILIKın sonucunu bir ölçüde gidermek üzere verilmiş bir POZİTİF AYRIMCILIK hakkı değil midir? Ya da nedir?


Şimdi ne alaka benim verdiğim örnekteki kişi resmen “Ayrımcılığa” uğramıştır aynı guruptaki (SAKAT) bir başka kişiye (2022 maaşı alan) Pozitif ayrımcılık yapılıyor buraya kadar doğru peki sakatları bir gurup olarak değerlendirsek (zaten öyle yapıyoruz) bu guruptaki x kişiye yapılan “Pozitif ayrımcılık” aynı gurup içerisinde olan bir başka kişiye yapılan “Ayrımcılık” için hafifletici sebep`mi oluyor kardeşim sen sakatsın sakatlara 2022 maaşı veriliyor dolayısıyla seni işe alamayız bumudur yani.

34. yıldır sakat biri olarak/bizzat yaşadıklarım,gördüklerim,duyduklarımdan yola çıkarak şunu çok rahatlıkla söyleye bilirim`ki sakatlara 10.yerde “Pozitif ayrımcılık” yapılıyorsa en az (belki de daha fazla) 100. yerde “Ayrımcılık yapılıyordur Almanya`dan arkadaşlarım geldiklerinde orda`ki sakatların yaşantılarını anlatırlar bana orada her sakat toplu taşıma araçlarından metro v.s rahatlıkla yararlanabiliyormuş hatta tekerlekli sandalyesiyle bir şehirden başka bir şehre toplu taşıma araçlarını kullanarak kimsenin yardımı olmadan gidip gelebiliyormuş şimdi duralım ve düşünelim.

Toplu taşıma araçları niçin yapılır? “o ülkede yaşayan insanların” ulaşımını daha ucuza ve trafiğe yük olmadan gerçekleştirebilmeleri için düşünülmüş bir yöntem bir anlam`da kamu hizmeti yani sen devlet olarak kendi ülkende`ki insanların bir kısmını (sakatlar) bu imkandan alı koyuyorsan (bu araçlara çıkabilmeleri için gerekli rampa v.s düzenlemeleri yapmayarak) bu “ayrımcılık” olur yok eğer sen devlet olarak “ülkende yaşayan tüm insanları” tabi`ki sakatlar`da dahil bu imkandan /imkanlardan yararlanmalarını sağlayacak bir düzenleme yapma yolunu seçiyorsan buraya dikkat et bunu “Pozitif ayrımcılık” olarak nitelendiremezsin bu durum sadece ve sadece diğer insanları (sakatları) “ayrımcılığa” tabi tutmamak olarak nitelendirilebilir.

Kimseye kardeşim sen yada senin gurubunda`ki (sakatlar) insanlar 2022 maaşı alıyor bakıcı ücretinden yararlanıyor vergi muafiyeti alıyor dolayısıyla sen yada senin gurubundaki insanlara bu ülkede “Pozitif ayrımcılık” yapılıyor o halde benim seni işe almayarak toplu taşıma araçlarına erişimini engelleyerek yaptığım şeyleri “Ayrımcılık” olarak niteleyemezsin diye bir cevap verilebilirmi?


Kafamı karıştıran bir başka cümlende şu [Yani, bir anlamda; AYRIMCILIĞI ret etmek, POZİTİF AYRIMCILIKLA elde edilen haklardan vazgeçmektir.] bunu hiç ama hiç anlamadım bu sözünü biraz daha acarmısın?
 
Saydığın unsurlar birbirinin yaşam alanına tecavüz etmedikçe insanların kendilerini ifade edebilme söylemine sonuna kadar katılıyorum OturanBoğa. Ancak;

Daha doğrusu, biz "öteki" olmaktan rahatsız değiliz.

Burası çok önemli bir nokta. Hayatın her alanında gayri ihtiyari öteki olmak fikriyle hareket etmek yanılgısından kurtulabilmemiz lazım. Daha da abartacak olursam bakkaldan ciklet alan engellinin ücreti öderken "biz engelliler" değil "biz müşteriler" şeklinde olayı idrak etmesi sağlıklı olandır. Hayatın her alanında öteki olmak bir takım şeyleri zorlaştırır. Farketmemizin çok güçleşeceği bir kendimizi soyutlayışa dönüşebilir olay...

"Biz sakatlar" olmaktan rahatsız değilim, rahatsız olsam burada olmam bile çelişki olur... benim rahatsızlığım zaman zaman gereğinden fazla "biz sakatlar" psikolosiyle hareket etmemiz...

Aramızda doktor olanlar varsa kızmasınlar ama bana biraz komik gelen bir tespitten bahsetmek istiyorum :)

Bazı doktorlar ilk tanışmada hastane yada iş ortamı dışında dahi şöyle bir tanışma ile diyaloğa girerler;

- Merhaba ben fatih...
- Ben de doktor ......(Mehmet, Ali, Ayşe vs)

:)
Belli ki doktor olmaktan oldukça memnundur, saklamasını gerektirecek bir durumda yoktur elbette... Ama yinede bana her fırsatta mesleğiyle öne çıkması garip biraz da komik gelir...

Yine söylüyorum, sadece sakatlar değil her kesimden "biz" olabilenler için hayatın genelinde zaman zaman halkayı daha geniş tutmak iyidir... Birbirimizi anlayabilmemiz adına daha faydalıdır...
 
halil-yılmaz' Alıntı:
Baben abi gittikçe seni anlamakta zorlanıyorum lütfen biraz daha acık ol.

:) Olmaya çalışayım ama yazılarımı bir bütün olarak değil de parça parça değerlendirmeye kalkarsan, zorlanman doğal..

Önce, "ayrımcılık" da, "pozitif ayrımcılık" da "kişisel" değildir! Yani "x kişisine" ayrımcılık, "y kişisine" pozitif ayrımcılık yapılıyor diye düşünürsen yanılgıya düşmen kaçınılmaz..

Sonra, pozitif ayrımcılıkta elde edilen hakların koşulları ve miktarları "yere" ve "zamana" göre değişir. Anlattığın gibi; Almanya'da farklıdır, Türkiye'de farklıdır, bir Afrika ülkesinde farklıdır. Aynı şekilde; 100 yıl öncesinde farklıdır, 20 yıl öncesinde farklıdır, bugün farklıdır. Bunlar nicel/sayısal büyüklüktür. Bu büyüklüklerin daha da artırılması için, ya da daha yenilerinin eklenmesi için mücadele verilmelidir. Yani "ayrımcılık"ın tamamen kaldırılması için değil!!

Nedenle sonucun yerlerini değiştirirsek senin sorduğun "kardeşim sen sakatsın sakatlara 2022 maaşı veriliyor dolayısıyla seni işe alamayız bu mudur yani?" sorusunu sorabiliriz.. Sen söyle, yapmalı mıyız böyle bir abukluğu? ;) İşe al(may)acağın zaman "kişisel", bahane bulacağın zaman "toplumsal".. (bkz. "Anan güzel mi?" :twisted: diye sormak gerekir onlara..) Pozitif ayrımcılık, burada "sonuç"tur. Belki başka bir şeyin nedeni olabilir ama bu olayın nedeni/bahanesi olamaz!..



Araçlardaki düzenlemelere "pozitif ayrımcılık"tır demedim zaten. Onu diyen/soran sensin.. :D Ama pek çok belediyenin uyguladığı "engelli pasosu (İstanbul'da beyaz kart) vb.", sadece engellilerin binebildiği (varsa?) "engelli otobüsü" pozitif ayrımcılıktır.
Sadece sakatların yararlanması için yapılan düzenlemelerden, sakat olmayan insanlar nasıl yararlanıyor? O kafamı karıştırdı biraz.. :roll: Örnek verebilirsen iyi olur.. Metrodaki engelli asansörünü ya da engelli park yerlerini kullanırken, yapılan uyarılara sırıta sırıta karşılık verenlere pek "sağlam" diyesim gelmez de benim.. :evil:



halil-yılmaz' Alıntı:
Kafamı karıştıran bir başka cümlende şu [Yani, bir anlamda; AYRIMCILIĞI ret etmek, POZİTİF AYRIMCILIKLA elde edilen haklardan vazgeçmektir.] bunu hiç ama hiç anlamadım bu sözünü biraz daha açar mısın?

Bir önceki yazımda:
Baben' Alıntı:
Biz ayrımcılığın olmaması, sıfırlanması ya da ortadan kaldırılması için mücadele etmiyoruz ki onunla.. Onun olumsuz etkilerini POZİTİF AYRIMCILIKLA elde edeceğimiz haklarla (vergi muafiyeti, indirim,engelli park yeri vb.) bir parça olsun ortadan kaldırmak için, veriyoruz mücadelemizi..

Ayrımcılık kalktığı zaman, adam kalkıp "kardeşim ayrımcılık mayrımcılık yok artık.. Pozitif ayrımcılıkla kazanmış olduğun haklara da ihtiyacın yok.. Onları elinden alıyorum" diye bi şey söylese ne diyeceğiz ona..

İkisi de olmayacağı için fazla kafa yormaya gerek yok.. Matrix'de falan olur belki.. :p –ki orada bile olmuyordu. Morpheus/Neo ve taifesi, Ajan Smith ve taifesi ile kapışıp duruyorlardı..- :twisted:
Aslında, buradan yola çıkarak şöyle bir sonuca varabilir( miy)iz (acaba?) [Bayaa iddialı olacak ama]: :roll: Tarihteki bütün kapışmalar (savaşlar, kavgalar, dövüşler vb.) ayrımcılıklara pozitif ayrımcılıklarla karşılık veril(e)memesinden doğmuştur..
 
İnsanın doğasında var ayrımcılık.İnsanlar kendi kültürü,inancı,düşüncesi dışındaki insanlara karşı ayrımcılık yapma eğiliminde.Ayrımcılığı biz engelliler de yapıyoruz.
 
Yani Baben abi söylemediğim sözleri söylemiş gibi gösteriyorsun ya hayretler içerisinde kalıyorum :( hatta kendimden bile şüphe eder hale geldim :( sanırım aramız`da frekans uyuşmazlığı var araçlarda`ki düzenlemeleri sen diyorsun demedim zaten bir durum tespitinde bulundum sadece ama o tespite bile elli takla attırıp kendini haklı gösterme yeteneğine`de hayranım doğrusu :) yazılarımı bu kadar çarpıtman beni depresyona sokacak sonunda :) bazen Baben abinin cevaplarını okumadan önce bir adet diazem `mi alsam diyorum kendi kendime… :) :)



ozgurhuseyin demişki..

İnsanın doğasında var ayrımcılık.İnsanlar kendi kültürü,inancı,düşüncesi dışındaki insanlara karşı ayrımcılık yapma eğiliminde.Ayrımcılığı biz engelliler de yapıyoruz.

semino demişki


En büyük ayrımcılığı biz kendi içimizde yapıyoruzzz..Dışa yönelip bakmaya gerek yok...

Üstteki yazım`da biz sakatların`da bu ülkede yaşayan diğer insanlarla aynı kültürü aldığını yazmıştım dolayısıyla yurdun insanı nasılsa bizde öyleyiz bizlerde onlar (sağlamlar) gibi düşünür onlar gibi davranır ve tepki veririz yani kendimizi içinde yaşadığımız toplumdan soyutlayamayız zaten bunu yapmak/kendimizi sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermek`de bir nevi ayrımcılık olur zannımca…
 
halil-yılmaz' Alıntı:
Yani Baben abi söylemediğim sözleri söylemiş gibi gösteriyorsun ya hayretler içerisinde kalıyorum :( hatta kendimden bile şüphe eder hale geldim :( sanırım aramız`da frekans uyuşmazlığı var araçlarda`ki düzenlemeleri sen diyorsun demedim zaten bir durum tespitinde bulundum sadece ama o tespite bile elli takla attırıp kendini haklı gösterme yeteneğine`de hayranım doğrusu :) yazılarımı bu kadar çarpıtman beni depresyona sokacak sonunda :) bazen Baben abinin cevaplarını okumadan önce bir adet diazem `mi alsam diyorum kendi kendime… :) :)


Haklısın.. Frekans uyuşmazlığı var.. O zaman bu tartışmayı keselim ve bir daha tartışmaya girmeyelim.. Sen de diazem alma ve espiri yapma zahmetinden kurtulmuş olursun. Daha önce denilenler silinmiş ya da gizlenmiş değil.. Çapraz alıntı yapmış olsaydın daha şık olurdu. Yani ben şunu dedim, sen şöyle cevap vermişsin diye.
 
Yapılan bir araştırmada profesör köpek kulübesinin yakınına bir ayna koymuş ve köpeğin davranışlarını incelemeye başlamış.

sabah uyandığında sinirli olan ağzından salyalar akan, hırlayan çatacak yer arayan köpek aynadaki köpeği görünce onunla kavga etmeye başlamış.

Bir başka sabah uykusunu almış rahat uyanmış canının sıkılmasıı istemeyen köpek kuyruğunu sallayarak etrafta dolaşırken ayadaki o şirin köpeği görmüş, bakmış ki kuyruk sallıyor neşeli pozitif, hemen yanına gidip onunla oynaşmaya başlamış.

Yani kendinizi ayırıyorsanız ayrımcılıkla karşılaşırsınız
Nasıl bakarsanız öyle görürsunuz.
Daima 2 seçeneğiniz var. ayrımcılıkla karşılaşan sakat yada ayrıcalıklarla mutlu olan sakat, seçim sizin

Biz sakatlar derseniz sizin gibi olmayanlardan kendinizi ayırmış olursunuz. biz derseniz sizin dışınızdakiler otomatikman onlar olur.

geçtiğimiz seçimlerdeki bir slogan aklım geldi
kucaklaşmak mı
kutuplaşmak mı

bunu kendimiz seçiyoruz
 
Baben demişki

Haklısın.. Frekans uyuşmazlığı var.. O zaman bu tartışmayı keselim ve bir daha tartışmaya girmeyelim.. Sen de diazem alma ve espiri yapma zahmetinden kurtulmuş olursun. Daha önce denilenler silinmiş ya da gizlenmiş değil.. Çapraz alıntı yapmış olsaydın daha şık olurdu. Yani ben şunu dedim, sen şöyle cevap vermişsin diye.


Şimdi benim yazdıklarım`da bu kadar kızacak ne vardı ki Baben abi?

Bir yada birden çok konuda farklı düşünebiliriz hatta frekans larımız`da ayrı olabilir bu bizim için en azından benim için bir sorun teşkil etmiyor etmemesi`de lazım hatta ve hatta normal olanın`da bu olduğu gerektiğini düşünüyorum senin yazdıklarına ben bravo çok doğru yazmışsın desem benim yazdıklarıma sen bravo çeksen bu forum çekilmez olur.

Benim yaptığım araya bir iki espiri sıkıştırarak tatlı sert bir tartışma ortamı yaratmaktan başka bir şey değil sadece ve sadece espiri yaptım içerisinde hakaret aşağılama v.s olmayan bir espiri kaldı`ki bu sitede onları yapacak en son insan`da bendirim hele hele sana karşı hiç yapmam bütün bunlara rağmen yaptığım espiride seni kıran üzen bir şey varsa ki öyle görünüyor tekrar tekrar özür dilerim.

Artık sana espiri yapmayacağıma söz verebilirim ama seninle tartışmaya girmeyeceğime söz veremem :) çünkü senle tartışmak bana büyük bir zevk veriyor beni bu zevkten “küstüm oynamıyorum” diyerek alıkoyamazsın. :)

Umarım kızgınlığın geçmiştir Baben ağabeycim eğer hala kızgınım dersen bu sefer hakketen diazem alacam haberin olsun... :) :)
 
:) Yok yok.. Diazem bünyeye zarardır.. Fazlası daha fazla zarar olur. ;)
 
Sevgili dostlarım,

Açıkcası feci şekilde bunalmış bir durumdayım. :D Çok samimiyim bu cümlemde. Pazartesinden beri zorunlu bir felsefe seminerine katılıyorum.Felsefeyi sevmediğimden değil, tam tersine acayip severim de, öylesine garip bir şekilde yapılan bir seminer ki sizlere anlatamam.

Semineri veren kişi Hollanda dan gelme biri. Çocuk felsefecisi efendim.

Böyle bir şeyi ilk defa duydum. Merakla semineri izleyeceğim ama ortada bir dil problemi var. Adam, konuşmalarını Almanca yapıyor ama ya ceviren Almancayı iyi bilmiyor, yada adam konusunda bir şey bilmiyor. sapla saman birbirine karışmış durumda. :D

Geçen gün ilginç bir örnek verdi.Bu örneği buraya almak istiyorum.

Efendim, sınıfa girerken bu arada çocuklar 4-5 yaş gurubu....eline bir makas almış birgün ve sormuş bunun hakkında ne düşünüyorsunuz diye?

Ya da böyle demedi ama çeviren böyle aktardı. :D

Binbir cevap gelmiş tabii, bize de sordu siz ne düşünüyorsunuz diye bizden de binbir cevap geldi.Ben hala ilgiyi kurmaya çalıştığımdan merakla gelişmeleri bekliyorum. :D

Sonunda adam kendi cevabını verdi. Bu makas dedi "sağ" laklar için yapılmış bir makas hiç dikkatinizi çekti mi?

Vallahi kimsenin dikkatini çekmemişti. Oysa diye devam etti. "Sol"aklar da var. :D Sorusuna devam etti. İçiniz de "sol" ak olan var mı? O koskoca toplulukta sadece bir kişi çıktı. Ve gülümseyerek devam etti konuşmasına... Senin için yapılmış bir makas yokken neler çektiğini bu topluluk anlayabilir mi?

Eeee bu aşamadan sonra artık konuşabilirdim. Sanırım konuşmanın seyrini değiştirdim.

Ne demek istediğinizi anlamamış gibi gözüksem de, yada asıl vurgulamak istediğiniz konunun ne olduğunu anlamamış olsamda bir şeyi anlayabiliyorum. Makas örneğiniz benim için güzel bir örnek. Bizler genel anlamda bizim gibi olmayanları hep yokmuş gibi davranmada her yerde aynıyız sanırım.Çoğunluğu doğru gibi algılayıp bu çoğunluğun dışındakileri red eden mantık insanoğlunun içinde var gibi gözüküyor.

Bizim ülkemizde örneğin yaklaşık on milyon sakat insan var. Ve ülkemizin geri kalan nüfusu sağlamlardan oluşurken, genel anlamda hemen hemen herşey on milyon için değil diğer milyonlar için yapılırken yaptığımız ayrımcılığın farkında olmadan yaşamaya devam ediyoruz. Sanırım bu on milyon da kendi içinde geride kalan milyonları daha farklı görebiliyor, bu özellik içimizde var değil mi?

Valla bizim Hollandalı felsefecinin kafası iyice karıştı bir tek onu söyleyeyim.... :D :D :D :D
 
:) benden önce söyleyen forumdashdashlar olmush zaten ama bikes de ben söyliym;

sakatlarin melek oldugunu kim iddia edio ki?!...
(gerci böle düshünen kafalar yok degil; bi defasinda "sizler hepiniz birer meleksiniz, cok seviorum sizleri ve yaninizda olmaktan mutluluk duyuyorum" gibi sözler iceren, cok enteresan bi mesaj bile almishtim :)... [size=2]burda "sizler" = "siz sakatlar" oldugunu belirtmeme gerek yok sanirim :)[/size])

walla ben (malesef) melek olmadiimi, gayet cadi olabildigimi cok ii bilior, hic bi shekilde de inkar etmiom :mrgreen:... "bütün insanlar melek olsun" gibi garip bi beklentim de yok (olsalardi fena olmasdi hane ama biras gercekci bi yönüm de var :))... bi toplumda yashayan insanlarin (ortak) haklarinda ayrimcilik yapmamanin, birbirine saygi duymanin, herkese sana benzemelirini, senin gibi olmalarini dayatMamanin yeni ismi "meleklik" degilse tabe? :)...


bu baglamda ve bashka baglamlarda da siyahpelerinlinin shu sözlerine ben de katiliorum;
“Biz” sanki gerektiğinden fazla “biz” oluyoruz.
kendisini yanlish anlamadiysam tabe... ben sakatim, tamam ama, "sakat oldugum icin shu shu haktan yararlanmaliyim" diye degil de... "sakatligimdan dolayi shunu shunu yapamadigim icin" ya da "sakatligim bahane edilerek shurdan shurdan dishlandigim icin shu shu hakki/destegi talep ediorum" diye yaklashmaliyim olaylara... her birimiz böyle yapar ve birbirimizin hakli taleplerine kulak verip, desteklersek ne kendimizi ne de birbirimizi inkar etmish oluruz... aksine; olmasi gerektigi anlamda "biz" oluruz... hem de, siyahpelerin gibi ben de, sakincali buldugum "biz sakatlar", "biz kadinlar", "biz homoseksüeller", "biz shunlar", "biz bunlar" gibi tariflere gerek duymadan...

gereginden fazla "biz" veya "siz" olmanin diger bir tezahürü de (bu kelimeyi "manifestation"in karshisinda sözlükten buldum ve cok sevdim nedense :)) bir veya birkac sakat herhangi bishi yaparsa bunu hemen genelleyerek bütün sakatlara mal edilmesi... genelde de olumsuz sheylerde yapilior bu nedense? ;)... diger bi deyishle, bütün sakatlara mal edilmemesi icin sakatligi olan bireylerin sürekli kendilerine ceki düzen vermeye davet edilmeleri... kabul edilmeleri icin gereginden fazla (yani "dishlanan" grubun dishindakilerden fazla) hareketlerine dikkat etmek zorunda birakilmalari... hatta adeta melek olmak zorunda kalmalari :)...

eger ben herhangi bi hata yapiorsam, ilk önce rekursion olarak yapiom o hatayi, bashka sakatlar hic bi shekilde sorumlu degil benim yaptiklarimdan... ama siyahpelerin.in dedigi gibi, her insanda bulunmayan ama bizde bulunan ortak bi yönümüz (sakat olmamiz) olduguna göre bu yönümüzle ilgili olarak düshmeye yatkin oldugumuz "ortak" hatalar da olabilir tabe... eger öyle bi hata farkedilip, ona dikkat cekiliosa ne ala!... ama forumlarda, sohbet odalarinda öküzlük yapan, kashini gözünü begenmedigi insanlara kötülük yapan sakatlar olduysa, bunda benim sucum ne?!... (walla da elimden geldigi kadar öküzlük yapmamaya gayret ediom :))... saygili olmanin ya da olmamanin -ve hatta- ayrimcilik yapmanin ya da yapmamamin sakat olmakla direkt bi alakasi var mi?...

sevgili aferits.in "biz sakatlar" diye bashlamasini pek uygun bulmasam da asil ne demek istedigini anliorum tabii ki;

"sana ayrimcilik yapilmasini istemiosan sen de bashkalarina ayrimcilik yapma"... "sen bashkalarina ayrimcilik yapiosan, sana ayrimcilik yapilmamasini beklemeye hakkin olmaz"... bence bütün insanlara, herkese söylenebilicek güzel sözler bunlar... ama ne yazik ki bütün insanlar, hepimiz de dikkat etmessek bu hataya düshmeye yatkiniz... kendimizin yap(a)madigini bashkalarindan bekleriz... bu konuda sakatlar sakat olmayan insanlardan cok farkli degil... ama farkli olmalari beklenior... bi ön koshulmush gibi, en az ayrimcilik yapmasi beklenenler en cok ayrimciliga ugrayanlar oluyor... hem de ayrimcilik yapip yapmadiklarina bakmaksizin (yoksa sakatlar ayrimcilik yaptiklari icin mi dishlanio? :))... sevgili aferitsin önerisi kishilere yapilir bence, gruplara degil... ama eger gruplara yapiliosa, tek tek bireylerin kusurlarina bakilmaz, grubun geneline bakilir... özeleshtiri yapmak güzel tabe ama bu da bireysel bishidir bana göre... ben bütün sakatlar adina özeleshtiri yapamam ki... özüm sirf sakatliktan ibaretse, belki... kaldi ki bu sitenin bir cok üyesi sakatlara ayrimcilik yapilmadigini, bütün sorun sakatlarin kendilerinde (dünyaya bakishlarinda) oldugunu savunuyo... neyse, kisacasi; sitede, sitenin kurallarinda veya ortakca savundugumuz, destek bekledigimiz konularda bi hata görülmüshse eleshtirilsin... ama tek tek üyelerin kusurlari herkese mal edilmesin! ;)... kabul etmiom ishte. nokta! :) :p...

Sakat olmak (yani sakat olduğum için dışlanma mekanizmalarına maruz kalmak,) her kime ve her ne şekilde olursa olsun yapılan (yapılması olanak dahilinde olan) ayrımcılık/dışlama mekanizmalarının tam karşısında, ve dahası hiç bir koşul öne sürmeden onlarla (yani mağdur olan kişilerle/gruplarla) yanyana olma sorumluluğunu omuzlarıma yüklüyor.
oturanboga böyle demish ama ben buna inanmiom... kendisinin bu duyarliligi kishiliginin bi parcasi bence... INSAN olmasiyla, karekterinin saglam, vicdaninin yerinde olmasiyla, beynini güzel kullanmasiyla alakali (bana bak, shimarayim deme!:)), sakat olmasiyla degil... sakat olmadan önce de dishla(n)ma mekanizmalarindan rahatsizlik duydugundan eminim... yalniz shimdi direkt olarak maruz kalmasi, zaten sahip oldugu duyarliligini daha da yogunlashtirmish olabilir... belki sakat kalmasaydi bu siteyi kurmicakti, tamam, ama eminim "dishlanioruz, bize destek ver" diyenleri farkettiginde onlardan destegini esirgemicekti...

ayrica dishlanma mekanizmalarina maruz kalmak yanyana olma sorumlulugunu her zaman hatirlatmayabilio insana... ters de tepebilio... örnein almanya.da dogup bu dishlanma mekanizmalarina maruz kalarak büyüyen gencecik insanlarin bi couna baktiginda bu ters tepishi görebiliosun malesef... kendilerinden beklenenin (entegrasion adi altinda almanlashmalari) tam tersini yapiolar genelde; o kadar "biz" (türk) olabiliolar ki dogduklari, büyüdükleri, yashadiklari ülkede konushulan dili ögrenmemekte bile direnebiliolar... hatta bu "biz olmayi" o kadar ileri götürenler olabilio ki, almanlardan nefret ettiklerini her firsatta gösterebiliolar (ama neyse ki counlukta deil böyle yapanlar)... yani dicem o ki; bu tür mekanizmalara maruz kalanlar bu mekanizmalara karshi savashmak yerine kendilerine bakan namluyu tutup 180° cevirebiliolar (ve nedense bi türlü kizmak gelmio icimden onlara)... bi sonraki cümlesinde oturanboganin dedigi gibi, ahlakla, vicdanla, zihinle, insan olmakla alakali bi meseledir bu ... sakat olmakla, kadin olmakla, türk olmakla, homoseksüel olmakla, ateist olmakla, müslüman olmakla, hiristiyan olmakla vs. degil... dishlanior olmakla bile alakali degil...

saygilarimla...
 
Çok haklısın Rekursion, tabii ki felç olunca bi anda iyi ve duruşu olan birine dönüşmedim. Yani sakatlık bi şeyi alırken, diğer yandan böyle güzel huylar vermiyor insana :) (Vurgu için teşekkürler)
Ama sakat olup bişeylerden muzdarip (hadi bu kelimenin Almanca'sını bul :))olunca, fazladan bir hassasiyet göstermek de bir ahlak gereği değil mi? Senin de söylediğin gibi, bana yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına nasıl reva görürüm; ya da benim yapabileceğim bir şeyi başkasının yapmasını nasıl engellerim, engelleyenlere karşı nasıl tavır almam?.. Sakatlığın bana kattığı şey işte bunlar.

Tüm bunların yanı sıra, mağdurların (ve sessiz kalamayanların) olşturduğu tarafta olmak sahiden de "zordur" çoğu zaman. Yani günlük pratiklerde 'bu taraf'ta olmak bazı bedelleri ödemek anlamına, ve dahası zaten (mesela sakatlıktan dolayı) zor olan yaşamın çok daha zor hale gelmesine neden oluyor. Böyle olunca, doğal olarak bu tarafta olması gereken/beklenen kişiler bir bakıyorsunuz işin kolayına kaçmış ve öbür tarafla bir olup başkalarını ezer olmuşlar.
Bu birliktelik şansını kaçırmak istemeyen buralılar yani! Kraldan çok kralcı... Köyünde jandarmadan dayak yiyen köylünün, askere gidip jandarma olduğunda (herkeste daha acımasız şekilde) köylüleri dövmesi gibi.
Oysa hepimiz aynı sarkaçın üstündeyiz. Hep beraber sarkaçın bi tarafına toplanırsak, hem hepimiz suya batarız hem de karşı taraftakilerin başını tavana çarptırırız (bi taraf boğulur diğer taraf darbeden gider :)). Sarkaç dengede olmalı ki rahat yaşayabilelim. İşte sakat olmak, sarkaçın bu dengesi konusunda hassas olmama katkı yaptı.
 
...bi sonraki cümlesinde oturanboganin dedigi gibi, ahlakla, vicdanla, zihinle, insan olmakla alakali bi meseledir bu ... sakat olmakla, kadin olmakla, türk olmakla, homoseksüel olmakla, ateist olmakla, müslüman olmakla, hiristiyan olmakla vs. degil... dishlanior olmakla bile alakali degil...

benim hayat gorusume gore burada bi tezat var...
 
yine "benim hayat görüşüme göre" ; insanlık ve müslümanlık birbirinden ayrılamaz, bunun aksini düşünmekte herkes hürdür, özgür* değil... bunu bu ortamda açıp detaylarını irdelemenin çok faydası olmayacağını düşünüyorum...


[size=2]*dipnot: özgürlük başkalarını hesaba katmayı gerektirmeyecek kadar bağımsız olabilmeyi ifade eder, hür'lük ise özgürlüğün başkalarının hakkına tecavüz etmemeyle sınırlandırılmış halidir.[/size]
 
OturanBoğa' Alıntı:
Ama sakat olup bişeylerden muzdarip (hadi bu kelimenin Almanca'sını bul :))olunca, fazladan bir hassasiyet göstermek de bir ahlak gereği değil mi? Senin de söylediğin gibi, bana yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına nasıl reva görürüm; ya da benim yapabileceğim bir şeyi başkasının yapmasını nasıl engellerim, engelleyenlere karşı nasıl tavır almam?.. Sakatlığın bana kattığı şey işte bunlar.

iyi ya ishte, ayni sheyi söylüoz; ahlak geregi gösteriosun -fazladan da olsa- o hassasieti :)... eger saydiklarin "sakatligin (bisheylerden muzdarip olmanin :)) marifeti" olsaydi bütün sakatlar senin gösterdigin hassasieti gösterirdi, ve hatta sakatlik derecesine göre bu hassasiet iner veya cikardi :)... oysa az bi sakatligi olan ve az cok topluma katilabilen biri, (dishardaki engellerden dolayi ) evinden bile cikamayan birinden daha da fazla hassasiet gösterdigini de görebilioz (tersi de oluo tabe)... bazen sapasaglam (veya pek bisheylerden muzdarip olmayan :)) kishilerin bircok sakattan (veya bisheylerden muzdarip olanlardan :)) daha hassas olabildigini de inkar edemeyiz... (söylediklerimden "oturanboga kadar hassasiet göstermeyenler ahlaksizdir" anlamini cikartip alinanlar olmasin :))...

sadece ahlakla da ilgili degil, öyle ki nelerden muzdarip oldugunun :))), ne derece ayrimciliga ugradinin, dishlandiginin farkinda olmayanlar da var... hersheyi güllük gülistanlik görenler de var... veya -senin de dedigin gibi- zaten oldukca zor olan yashaminin yanisira, bi de bu dishlanma mekanizmalarina karshi savashmayi artik kaldiramayanlar, savashma ruhunu kaybedebilenler de var... herkes ayni olmayabilior... kimi insanlar daha güclüdür, cok shey kaldirir... bashkalari daha zayiftir, o kadar kaldiramaz... zayif olmak bir suc degil ki... ishin kolayina kacmak anlamina da gelmes... elinde olan/olmayabilen imkanlara da baglidir... cok sheye baglidir "beklenen tarafta" olabilmek... bu yüzden ashagidaki cümleni biras fazla "suclayici" buluom...

Tüm bunların yanı sıra, mağdurların (ve sessiz kalamayanların) olşturduğu tarafta olmak sahiden de "zordur" çoğu zaman. Yani günlük pratiklerde 'bu taraf'ta olmak bazı bedelleri ödemek anlamına, ve dahası zaten (mesela sakatlıktan dolayı) zor olan yaşamın çok daha zor hale gelmesine neden oluyor. Böyle olunca, doğal olarak bu tarafta olması gereken/beklenen kişiler bir bakıyorsunuz işin kolayına kaçmış ve öbür tarafla bir olup başkalarını ezer olmuşlar.

ve "en cok ayrimciliga ugrayanlarin, en az ayrimcilik yapmalarini" bi önkoshulmush gibi kabul etmek de ayrimciligin farkli bi (sefdiim kelimeyi tekrar kullanma firsati buldum :)) tezahürü gibi gelio bana... "beklenen taraflar"in olmasi bile garibime gidio biras... ama olaylara yanlish bakio, yanilio da olabilirim tabe...


[size=2]not; elimdeki langenscheidt söslüü "muzdarip"i bilmio :)... birak langenscheidt'i, tdk bile bilmio, sen mi uydurdun yoksa :)... dur bi de osmanlica-türkce söslüüne bakiym :)..[/size]
 
:) tekrar ugramishken, babenjimin yazdiklarina da deginmeden gecemicem, gidemicem burdan;

Yani, bir anlamda; AYRIMCILIĞI ret etmek, POZİTİF AYRIMCILIKLA elde edilen haklardan vazgeçmektir.
diosun :)... elde edicem hak halil-yilmaz.in bahsettigi shu alttaki ayrimciliga cevaben gösterdigin alttaki "pozitif ayrimciliga" benziosa ben almim, saolsunlar... bu durumda ayrimciligi da cok rahat bi shekilde reddedebilirim di mi?! :)...

halil-yılmaz' Alıntı:
İş başvurusunda bulundum gerekli tüm yeterliliğe sahibim sırf fiziksel görünümüm (sakatlığım) yüzünden işe alınmıyorum eeee bu durumu nasıl adlandırmalıyız?
babenjim' Alıntı:
"2022 Maaşı" desem ne düşünürsün? Engeli kişiye çalışamadığı için, sözünü ettiğin AYRIMCILIKın sonucunu bir ölçüde gidermek üzere verilmiş bir POZİTİF AYRIMCILIK hakkı değil midir? Ya da nedir? :roll:
calishabilen, özellikle de calishmak isteyen birine bu "pozitif hak"tan ziade dalga gecmektir... "haddini bil, otur köshende, ortaligi karishtirma, biz sana hakettigin 'sadakayi' verioruz nasi olsa" anlamina gelir daha cok... yapilan ayrimciligi bi nevii desteklemek olur... oysa o maash cok daha farkli durumda olan insanlarin hakki oldugunu biliodum ben hep, kücümsediim, gereksiz gördüüm düshünülmesin!?... ama ishin sonu evde oturup diplomali "2022 maashcisi" olmaksa ne uurashicaz okulla, üniversiteyle, bilimle, ilimle, sosyalleshmeyle, falanla, filanla? :)... devlet de böyle düshünüo olmali ki ne egitim kurulushlarini herkes icin ulashilabilir hale getirio ne de "bu cocuk sakat, ugrashtirmayin, okiypta nolucak!" diyen garip kafali "egitimcilerin" hadlerini bildirio... niye bildirsin ki, nasi olsa "2022" var! :)...

sadece engellilerin binebildigi bir otobüs sözkonusu olamaz zaten, sakatlarin bile ulashabildigi bi yere saglamlar haydi haydi ulashabilir... otobüsleri engellilerin de kullanabilecegi hale getirmek ise pozitif ayrimcilik degil, ayrimcilik yapmamaktir... ama 100 tane otobüsün sadece bitanesini engellilere göre yapip "siz buraya biniceksiniz, saglamlar da shunlara binicek" demek düpedüz ayrimciliktir benim gözümde (%1 hafifletilmish gibi görünse de :))... bahsedilen beyaz paso ise pozitif bi haktir, evet... "otobüsleri (ve hatta kaldirimlari) sana göre yap(a)madik ama bunu biraz olsun telafi etmek icin ishkenceyle bindigin bu araclara para ödemeni shart koshmuyoz/koshamioz ('para almaktan utanioz' da denilebilir :))" anlamina gelio cünkü bu paso...

babenjim' Alıntı:
Ayrımcılık kalktığı zaman, adam kalkıp "kardeşim ayrımcılık mayrımcılık yok artık.. Pozitif ayrımcılıkla kazanmış olduğun haklara da ihtiyacın yok.. Onları elinden alıyorum" diye bi şey söylese ne diyeceğiz ona..
eger o haklara gercekten ihtiacim kalmiosa; [size=6]"Yuppie ah yeah!!!" [/size]derim :)...

ayrimcilik pozitif haklar gelishsin diye yapilmaz... ama tersi pekiala söskonusu olabilir; ayrimcilik yapildigi icin malesef pozitif hakka gerek duyulur... yani pozitif hakka gerek duymak (ismi her ne kadar "pozitif" olsa da) negatif bi durumdur... dolayisiyla bu durumlar eger reddedilebilen türdense (yani ayrimcilik sonucu olshuosa), cok gönül rahatligiyla reddediom!... shu an bütün derdim bahsettigin shekilde pozitif ayrimciliga ugrayarak ekstra haklara sahip olmak olsaydi, "ayrimcilikla mücadele" forumuna yazi yazmaktansa herkesi bana ayrimcilik yapmalarina davet ederdim =)))))... ama mesele, ihtiyac meselesi...ütopya gibi görünse de ayrimciligin (en azindan farkinda olarak yapilaninin) ve ayrimciligin gerektirdigi "pozitif ayrimciligin" olmadigi bi dünyadir hayalim! (burda da duygusal yönüm harekete gecio olabilir :))...

babenjim' Alıntı:
Pozitif ayrımcılığı olmayan, yapılamayan bir ayrımcılığa "AYRIMCILIK diyebilir miyiz?
bu soruyu neden sorma geregi duydugunu anliamadim ama hersheye tersinden (de) bakmayi severim ya hani :) bu yüzden soruyu tersyüz edip sana iade etmek istiom, kabul edersen tabe; her "pozitif ayrimciligi" gerektiren olgu ille de ayrimcilik sonucu olushan bishi midir? ;)...


SiyahPelerinliAdam' Alıntı:
yine "benim hayat görüşüme göre" ; insanlık ve müslümanlık birbirinden ayrılamaz, bunun aksini düşünmekte herkes hürdür, özgür* değil... bunu bu ortamda açıp detaylarını irdelemenin çok faydası olmayacağını düşünüyorum...
biliodum böle bisheyin geliceni :)... evet, müslümanlik ile insanlik birbirinden ayrilmamasi gerekir, tipki hiristianligin ve insanligin birbirinden ayrilmamasi gerektigi gibi... ama bunun her zaman böyle olmadigini ve ahlaksiz/düshüncesiz/ve hatta vicdansiz, kisacasi insan olmayi pek beceremeyen müslümanlarin/hiristiyanlarin hicte o kadar az olmadigini gözönünde bulundurarak yazdim ben onlari... ezilenlerinin ise neler yapabilicegi ile ilgili örneklere deginmeye bile gerek görmüom shimdi...

diger yandan da müslüman hiristiyan olmayan ama gayet insan olan insanlarin varligini da inkar edemeyiz, di mi ;)...


öbüldünüss :)



[size=2]not; shu "pozitif ayrimcilik" deyimine isinamadim gitti, "pozitif hak" ile ayni sheyleri cagirishtirmio nedense bana... hatta "pozitif hak" yerine de "telafi hakki" denilmesi daha iyi olur gibime gelio...[/size]
 
Gerçekten anlamakta zorlanmaya başlıyorum. Suçu hemen bizim Hollandalı çocuk felsefecisine bağlayabilirim ama kelimelerin anlamlarının bu kadar fazla tartışıldığı bir durum konudan epeyce uzaklaştırıyor bizleri.

Bu uzaklaşma olayına hayranım aslına bakarsanız,acayip keyifli olabiliyor biz müzik bölümünde sıklıkla yapıyoruz bu işleri.

Bir şeyi anlayamadım. :D

Hani bankalardan kredi aldığımızda okumamamız için özellikle yazılan küçük yazılar vardır ya, ve işin can alıcı noktaları orada yazılı olmasına rağmen okumadan es geçeriz....

Ben onları bile sabırla okumaya çalışanlardanım. :D

Ya dostum siyah pelerinli adam, :D

*dipnot: özgürlük başkalarını hesaba katmayı gerektirmeyecek kadar bağımsız olabilmeyi ifade eder, hür'lük ise özgürlüğün başkalarının hakkına tecavüz etmemeyle sınırlandırılmış halidir.

Bu ne gerçekten!!!! :D

Özgürlüğün tanımı zaten kendi kafamıza göre yaptığımızdan ne olduğunu bir türlü anlayamadık açıkcası.Bana göre diye bir girişi herşeye rağmen kabul edebilirim. Kendi fikrindir diye saygı duyduğumdan. Ama sanki özgürlük tanımı gerçekten bumuymuş gibi kesin bir yargıyla tanımını yaptığın andan itibaren anlaşmazlığa düşeriz seninle. :D

Diğer cümlen ise açmayalım diye es geçilebilecek bir tanım değildir açıkcası.Ama en azından bana göre dediğin için üzerinde durmuyorum. :D

Açıkcası Alman ekolünü bir çok anlamda tercih ederim ne yapayım çocukluğum orada geçtiği için belki yada eğitimim Alman ekolü üzerine kurulu olduğundan da olabilir. Doğal olarak Goethe sevdiğim bir kişidir,

Hür olmadıkları halde, kendilerini hür sananlar kadar hiç kimse esir olamaz.
Goethe

Bir çok anlamda birbirinin hemen hemen aynısı gibi kelimeleri farklı düşünerek farklı tanımlar yapmak bir yere vardırmaz bizleri Biz şimdilik özgürlük ve hür olmak kelimelerini aynı anlamda kullanıyoruz.

Ben ise özgürleştiğimiz oranda köleleştiğimizi savunanlardanım, buyrun burdan yakalım.... :D

İnsanlara ait bireysel hatalar tabikii bir geneli bağlamaz. Sakatlarda sağlamlarda tüm insanoğlu hata yapma üzerine kurgulanmıştır. Hiç ayrım yapmadan yapılan hatayı yada hataları konuşmak çok daha akıllıcadır ama yapmıyoruz, biz bir olayı genele yayma konusunda uzmanız ne yazık ki..

Sağlamları bir çok anlamda suçlamıyormuyuz zaten, bir çok konularda eleştirdiğimiz sağlamları anlatmaya çalışırken, " ben böyle düşünmüyorum, bir kişi bile olsam ben böyle düşünmüyorum dediğim zaman bunu genele yayamazsınız" haykırışlarımı sanırım şimdi anlamış olabilir sevgili Rekursion :D

Ama bir şeyin farkına varıyoruz ve bu da beni mutlu etmeye başlıyor. Gerçekten aydınlanıyoruz. Eski tartışmalarımızdaki genele yayılmış suçlamalarımız hemen hemen yok olmasa da azalmaya başladı.Artık kişilere ait olguları genele yaymadan konuşabilmeyi öğrendik.Alınacak daha çok mesafeler olmasına rağmen çok iyi bir yolda olduğumuzu söyleyebilirim.
 
biliodum böle bisheyin geliceni

aferin... :!:


ama bunun her zaman böyle olmadigini ve ahlaksiz/düshüncesiz/ve hatta vicdansiz, kisacasi insan olmayi pek beceremeyen müslümanlarin/hiristiyanlarin hicte o kadar az olmadigini gözönünde bulundurarak yazdim ben onlari

yazabilirsin, az da olmayabilirler... ama durumun insan olmakla alakalı olup musluman olmakla alakalı olmaması bence mumkun degil... hristiyan olmakla ise yine benim inandığım goruste hukmunu yitirmesi ve aslını kaybetmesi sebebiyle alakalı olmayabilir...
 
Rekursion' Alıntı:
...

[size=2]not; elimdeki langenscheidt söslüü "muzdarip"i bilmio :)... birak langenscheidt'i, tdk bile bilmio, sen mi uydurdun yoksa :)... dur bi de osmanlica-türkce söslüüne bakiym :)..[/size]

:D he he.. "osmanlica-türkce söslüün" de bulamaz onu.. Yanlış yazılmış çünkü.. Doğrusu mustarip= ısdırap çeken, acı çeken anlamında. ;) http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=muzdarip

Not: son mesajının cevabı daha sonra olacak, sevgili Rekursion OK ;)
 
Üst Alt