Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Ümit Yaşar Oğuzcan

Hepiniz de süpersiniz arkadaşlar.

Değiştirebilir başka bir nedenle,

Yaşamış olduğunu değiştiremez

Başka bir nedenle...



Geçmiş olan kaçmıştır. Ümit ettiğin ise mevcut değildir. Ancak bugün senindir.
R
 
ŞİİR KÖŞEM

AYRILIK GÜNÜ

Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce
Kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı
Ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm
Hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı

Ayrılığın bir ağrıdır vurur şakaklarımda
Ve büyür gözlerimde bir okyanus kadar
Derinden ses verir içimde bir tel
Sonra, birdenbire kırılır, kopar

Yeryüzü çekilir altından ayaklarımın
Geçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü
Durmadan çalınır kulaklarımda
Şarkıların en hüzünlüsü

Seni alıp uzaklara giden otobüs
Benim üzerimden geçer hışımla
Devrilir, bakakalırım ardından
Bir sel gibi akan gözyaşımda...

Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız
Karanlık gitgide en derinlere çeker beni
Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin
Böyle perişan beklerim dönmeni

Dolaşır birbirine yorgun ayaklarım
Ellerimi koyacak bir yer bulamam
Nereye gitsem, en koyusu acıların
Ne yana baksam, çıldırtan bir akşam

İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem
Böyle durup durup senden ayrılmak varsa
Orada bir mezar kazılır benim için
Ayrılığın nerede başlarsa.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
 
UNUTAMIYORUM

Unut demek kolay gel bana sor bir de,
Unutamıyorum işte unutamıyorum,
Birşey var şuramda beni kahreden,
Şuramda tam yüreğimin üstünde,
Çakılı duran birşey var,
Elimde değil söküp atamıyorum.

Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere,
Kimi görsem biraz sana benziyor,
Seni hatırlatıyor şu bulut, şu gökyüzü,
Şu kayalıkları döven deniz,
Şu hüzünlü melodi, şu napoliten şarkı,
Bir zamanlar beraber dinlediğimiz.

Boyuna seni düşünüyorum durmadan usanmadan,
Şimdi diyorum o ne yapıyor acaba,
O güzelim gözleri kime bakıyor,
O canım elleri nerde,
Oysa günler o günler değil,
Ve kalan şimdi sadece özlemin gecelerde.

Durup durup seni büyütüyorum içimde,
Seninle acılar büyütüyorum,
Yeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz,
Kirli sular yürütüyor iliklerime,
Bir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun.

Bir daha görsem seni diyorum bir daha görsem,
Birgün olsun bir dakika olsun,
Unut demek kolay,gel bana sor bir de,
Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum.

Dilimin ucunda sen,
Başımın içinde sen,
Kader misin,ecel misin nesin sen,
Unutamıyorum işte unutamıyorum.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
 
SENİNLE ÖLMEK İSTİYORUM

Dağ başında bir avcı kulübesi
Yerler diz boyu kar
Ocakta ateş
Dışarda rüzgar
Hadi gel
Önce sevişmeliyiz uzun uzun
Yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
Bütün vücudunu santimetrekarelere ayırıp
Birer birer öpmeliyim
Ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
Böylece ölmeliyiz
Aradan yıllar geçip
Bizi buldukları zaman
Etlerimiz çürümüş olsa da
Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
Hadi gel
Nefes almak hüner değil
Seninle ölmek istiyorum

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
 
ÇARESİZ

Seni görmediğim günler bir çakır diken büyüyor göz
bebeklerimde
Bir çocuk ağlaması başlıyor, kulaklarımda uzun uzun
Ellerim bir yerlere yapışıyor, kurtaramıyorum
Ya ayaklarım, o benim zavallı ayaklarım
Öyle şaşkın, öyle kararsız, öyle çaresiz ki
Seni görmediğim günler
Karanlıktayım, katran gecelerdeyim
Cehennem misali bir yerdeyim
Bir demir nasıl paslanır, bir elma nasıl çürürse
İşte öyleyim ..

Ümit Yaşar OĞUZCAN
 
23.Mektup

Seni kıskanıyorum. İçimde gururdan eser yok artık. Kıskançlığımın başladığı yerde
yüreğim tertemiz oldu, aydınlandı, pırl pırıl şimdi.
Gururum, zaman zaman benliğimi saran kendimi beğenmişliğim, güvenim ve
inançlarım; hep seninle yaptığım savaşta yenildiler. Bir kıskançlık hissi kaldı içimde
dipdiri ve her zamankinden daha güçlü. Kazandığın savaş onu da yenebildiğin anda
bir zafer olacak, ancak o zaman < kazandım > diyeceksin.
Fakat ben o duygunun, bende fethedemediği o son kalenin asla düşmeyeceğine
inanıyorum. Bütün çabaların boşa gidecek, seni sevdikçe kıskanacağım.
Bir gün beni sevmemen bile bu savaşa tesir etmeyecek. O zaman asıl büyük yenilgiye
doğru sen gideceksin. Sevgimi karşılıksız bırakman bana attığın son kurşun olacak.
Açacağın büyük yaraya rağmen yıkılmayacağım, ölmeyeceğim anlıyor musun?
Yine seni sevmeye, yine seni kıskanmaya devam edeceğim.
Beni tanımadan önce yaşadığın yıllar var ya; onları da kıskanıyorum. Düşün bensiz yaşayacağın bir dakikaya bile tahammülüm yok artık.
Bir gün güzel bileğindeki
küçük saati parçalayabilirim, bensiz bir zamanı sana bildirdiği için. Mümkün olsa
bütün o dakikaları, o günleri sana yeniden yaşatmak isterdim.
Sana kıskanılmış zamanlar, mesafeler ötesinden seslenmek ne acı bilemezsin.
Seni gören, güzelliğini arzulu bakışlarla seyreden insanların da bu dünyada
yaşadığını düşünmek ne korkunç bir şey anlayamazsın. Hele seni başkaların
da sevdiğini ve seveceğini bilmek ne türlü bir ölümdür düşünemezsin.
Kıskançlığım bir hayvanın dişisini kıskanması değil. Mayamızda olan arzunun
ötesinde bir şey bu. Ebediyyen sahip olmak hissinin çok üzerinde bir ölümsüzlük
çabası, bir sonsuzluk duygusu...
Seni kıskanıyorum. Verdiğin huzursuzluğa rağmen bir kadını kıskanmanın
büyük huzuru içindeyim. Oysa ben seni tanıyıncaya kadar kıskançlığı daima
ilkel bir duygu olarak düşünür, reddederdim. Bu kadar değer bir insanı
tanımamış olamanın verdiği eziklikten gelirdi.
Şimdi o ezikliğin yerine bir kabına sığamamak var içimde, taşmak var.
Sevginle tamamlandımsa verdiğin kıskançlıkla bütünlendim.
Hep böyle kıskançlığımı besleyecek kadar güzel kal...

Ümit Yaşar Oğuzcan
 
ISLAK GÜL

Seninle paylaşmak uykularda en büyük günahları
Seninle uyanmak nice çılgın gecelerden sonra.
Alır, götürür beni kokun uzaklara, en uzaklara
Ağzın; dudaklarımda ıslak bir güldür sabahları

Tenin çekiyor beni, tenin tutmuş saçlarımdan
Afrikalı kölenim senin, esirinim, mecburunum
Gözlerin değmese gözlerime kahrolurum
Ölürüm, çekersen ellerini avuçlarımdan

Dönsün başım, tutuşsun damarlarımda kanım
Gel, otur yanı başıma, erişilmez kadınım
Yum iri gözlerini, devir kirpiklerini
Ser önüme, bir hazine gibi güzelliklerini

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel.
Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel...

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
 
Köpek Yalnızlığım

Benim yalnızlığım köpek yalnızlığı
Sürer bütün sokakları boyunca dünyanın
Nereye varsam
Orada yalnızlığı beni bekler bulurum

Her sabah evler boşalır
Bir sel akar sokaklardan caddelere
Ben kendi içimde kaybolurum
Ne gidecek yerim vardır ne bekliyenim
Gökyüzü saltanatım, dünya soframdır benim
Zamanlar geçer , mevsimler değişir
Değişmez benim kaderim
Görür yüzüme bakanlar ilk aldanmışlığımı
Söyler köpek yalnızlığımı gözlerim

Ne zaman ellerin elime değse
İnsan yüreğim o zaman çarpar
Yalnızlık bir o zaman terk eder beni
Tutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan
O ışıktan dünyasına sürükler beni
Ellerin bir bir ayıklar
Eski halimden ne kalmışsa
Doldurur sevgiyle , umutla, aşkla
Suyum çekilmişse , içim boşalmışsa
Verdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan
Bir anda değişir bakışlarım
Çözülmüş bir yumağı
Yeniden sarmaya başlarım

..........
 
Ben, Ismail ve Rüstem
Yilbasini kutluyoruz bu gece
Ve üçümüz üç kadehten
Istanbulu yudumluyoruz
Istanbul zehir zemberek
Istanbul buruk,Istanbul aci
Susuz içilmiyor Istanbul
Mezesiz gitmiyor
Suyumuz halis tasdelen
Mezemiz sakiz leblebisi
Sonra kahir,hüzün ve elem
Serefe Ismail Serefe Rüstem

Rüstemin aklinda bir kiz
Ondokuzunda civelek
Hey gidi baba Rüstem
Hey gidi kahpe felek
Kizin adi müjgan
Kolej mezunu
Saçlari sari mi sari
Gözleri yesil mi yesil
Rüstem'mis, siirmis, askmis
Kizin umurunda degil
Kizin babasi tüccar
Yani kizin herseyi var
Rüstem'se fukarami fukara
Beç on kitap bütün varligi
Bir kendi bir anacigi
Kasimpasa'da otururlar
Iki odali bir evde babadan kalma
Hadi Rüstem hadi kararip durma
Çek bir firt daha
Içkiler benden bu gece mezeler dahil
Serefe Rüstem serefe Ismail

Ismaili tanir tekmil adem babalar
Fukara Ismail, garip Ismail
Onun da baska derdi var
Geçen ay isinden çikardilar Ismaili
Içmesinde ne yapsin
Olacak sey degil
Karisi meryem, oglu erol, kizi serpil
Üçkisi onun elie bakar
Erol bu yil ilkokulu bitirecek
Serpil enstitüde
Ddayan Ismail dayan
Ismail issiz, Ismail parasiz
ismail'in hali duman
Bereket meryem baci dikis dikiyor
Isamle erola serpile bakiyor
Ismail kica ismail
Hadi çek bir firt daha
Serefe serefe

Ama hangi serefe orasi belli degil
Bütün serefler kepaze simdi
Bütün insanlar rezil
Biz o rezillerden üç kisi
Hisim gibi çöktük bu gece
Arabin meyhanesine
Ben, Rüstem ve ismail
Istanbulu yudumluyoruz kadehlerden
Istanbulun tuzu kuru bizimki yas
Yine hanci söylüyor biri plakta
'Su bizim hesabi gör yavas yavas'

Ya biz nerede yillaniyoruz
lan Istanbul
Asilmistan beter ettin bizi
Ulan biz böyle olacak adammiydik
Yiktin, yiprattin eskittin bizi
Ben, Ismail ve Rüstem
Hani o bir zaman seni seven kisiler
Simdi sevmiyoruz artik
Birak yakamizi
Yeter Istanbul yeter
Rüstem sevdigini alsin
Ismail bir is bulsun
Birakta herkesin dünyasi
daha güzel olsun

Ulan Istanbul
Ulan Istanbul
Gözünü sevdigim istanbul
Sokaklarinda gezdigim
siirini yazdigim
Her gecesinde
Canimdan bezdigim Istanbul
Güzel Istanbul
Kahpe Istanbul
Canim Istanbul
.

Ümit Yasar Oğuzcan
 
Ümit Yaşar onca şiirine rağmen Türk Edebiyatında kendine özgü ekol yaratamayan bir şairdir. ama yine de çok hoş şiirleri vardır. en sevdiğim şiiri aşağıdakidir:


RIHTIMDA

Bir beyaz gemiydi ayıran onları

Kadın güvertedeydi, adam rıhtımda

Şimdi unuttum yüzünü kadının

Adamın gözleri aklımda



Kana bulanmış bıçaklar gibi

Uzun kirpikleri ıslaktı

Adam dertli, adam darmadağın

Dokunsalar ağlayacaktı



Adam bitkindi, adam seviyordu

Kalan kederdi, giden gemiyse

Taş olduğu içindir dedim

Rıhtım taşları erimediyse



Derken bir düdük öttü ansızın

Bembeyaz gemi gitgide ufaldı

Korkunç yalnızlığıyla başbaşa

Rıhtımda bir adam kaldı...



Ümit Yaşar
 
harika kalav :D
ama şiire çok dalmamak lazım malum şairi intihar etti
 
BEYAZ GÜVERCİN

Süzülüp mavi göklerden yere doğru

Omuzuma bir beyaz güvercin kondu


Aldım elime, usul usul okşadım

Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım


Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı

Açsam ellerimi, birden uçacaktı


Eğildim kulağına; dur, gitme dedim

Hareli gözlerinden öpmek istedim


Duydum; avuçlarımda sıcaklığını

Duydum; benden yıllarca uzaklığını


Çırpınan kalbini dinledim bir süre

Ve uçmak istedim onunla göklere


Ak güvercinin iri gözleri vardı

Güzelliğinden fışkıran bir pınardı


Soğuk sularından içtim, serinledim

Çağlayan bir nehrin sesini dinledim


Belki buydu sevmek, hayat belki buydu

Işıl ışıldım, gözlerim dopdoluydu


Bir name yükseldi sevinçten ve hazdan

Bir name yükseldi güzelden, beyazdan


Uzattı sevgiyle pembe gagasını

Birden öğrendim hayatın manasını


Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış

Seninle bir çift güvercin olmak varmış.


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
İnsan Bir Kere Ölür

Her bulunduğum yerde yitiriyorum seni
Yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün
Ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde
Bir yaprak kımıldıyor hafiften
Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
Kükremeye hazırlanışı denizin
Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
Bu bir yerde erimek
Apansız yok olmak belki de
Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
Beni unuttuğun bir uzak çizgide
Tuvale sürdüğüm boya değil artık
Kırmızı kan rengidir gözlerimin
En karadan daha kara yok
Oysa en beyazdın sen gecelerimde
O bana en yakın renkti tüy gibi
Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara
Kokun bir tuhaftı çocuksu
Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın
Gecenin en koyulaştığı o yerde
Düşerdi ellerime darmadağın.
Öten bir ishak kuşudur şimdi
Haber getirir ölümlerden, dinle
Yaşamak bir manga asker karşımda
Ateş etmeyin diyorum
Bir diyeceğim var
Gözlerimi bağlamayın
Son defa görmek istiyorum insanı
Göğü, güneşi, denizleri
Ve bu son ölümün olsun diyorum
Bir daha öldürmeyin beni.
Kibritim ıslak
Sigaram yanmıyor
Ne olur bir ateş verin
Bu ilk aldanışım değil
Bu ilk sönüşü değil umutlarımın
Ben bu denizin son kıyısıyım.
Bir cam kırıldı uzakta
Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı
Bütün şiirlerim anlamsız şimdi
Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
Hiç bir şey artık avutamaz beni
Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
Son şair de kırdı son kalemini
İlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta
Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi
Sevilmek mi
O son artığı en ilkel çağların
Bir mağara duvarındaki en eski resim
Ya sevmek
Hiç sönmeden bir ömür boyu
O en güzel huy benimsediğim
Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta
O en insancıl gerçeğim benim
Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim
Çağlar boyu
Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince
Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün
Bir saklayan vardı beni
Bir tutan vardı
Sana yaklaşamazdım
Anlayamadığım korkular vardı içimde
Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben
Bir kıvılcım sönerken
Bir yanardağ patlardı içimde.
Ko şimdi ben yalnız öleyim
Vur ellerimi ekmeğimi al
Tiksinir beni kim görse sensiz
Utanır yalnızlığım bana baktıkça
Aynalar mı
Hani nerdeler
Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli
Adım mı neydi
Besbelli unutmuşum
Hadi vur
Hadi öldür
Kurtar beni ezilmekten çürümekten
Hadi gel, açtım kollarımı
Bir zaman
Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten
Sen büyüyen bir sessizliktin içimde
Beni ben eden en duru ırmaktın
En güzeliydin mozaiklerin
Seninle maviydi gökyüzüm
Çiçeklerim sende yeşerirdi
Sen bambaşka bir evren yaratırdın
Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan
Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız
Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız
Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan
Ben bir tohumum
Al beni toprağa ek yeniden
Neredesin hani ne oldun
Antik bir kadın başı mıydın
Yoksa bir deniz miydin eskiden
Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların
Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da
Yoksa o muydun sen
Hadi, anlat bana neydin
Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen
Öyküme girmeseydin
İnsan bir kere ölür
Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki
Paramparça olmuş sevgilerdir
Her aldanış
Yeni bir aldanışa hazırlar bizi
Zamanla renkler değişir
Donuklaşır anılar
Silinir üstümüzden
Güzel olan ne varsa
Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu
İnsan yaşarsa.
Ve bir gün insan da ölür
Çimen gibi yaprak gibi
Sarsılır yeryüzü yerinden
Devrilen koca bir ağaçtır sanki
Durur atışları yorgun kalbimizin
El, ayak kesilir
Göz ölür, dudak ölür, kan ölür
Susar ta içimizde
Yıllardır çalan çalgı
Bütün teller ses vermez olur
Acılar diner
Ve bir gün biter bu çirkin oyun
Perde iner...


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
''GERÇEKTEN SEVMEK'' adlı şiir;ne kadar da doğru ve anlamlı değil mi? Boşuboşuna yaşanan ve biranda parlayıp biranda sönen sevdalarımıza özgün ve dürüst bakış açısı sağlıyor.İnanılmaz bir üslup ve ifade tarzı.
 
KUM

Sen, kum nedir bilmezsin
Deniz görmedin ki
Yum gözlerini zamanı düşün
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir
Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki
Uzat ellerini gökyüzüne,
Ateş bir elinde
Kül bir elindedir
Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla ağlayabildiğin kadar
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir.

Ümit Yaşar OĞUZCAN
 
BANA BİR ŞARKI SÖYLE

Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle ..


İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle ..

Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle ..

Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle ..

Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle ..


Ümit Yaşar OĞUZCAN


 
Beni unutma

BENİ UNUTMA

Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile.
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma.

Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm.
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma.

O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr.
Senin de başında o çılgın rüzgar
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma.

Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm.
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma.

Hâlâ duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy.
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma.

Büyük acılarla tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel.
Ne olur tanrıya kavuştuğum gün
Beni unutma.

Ümit Yaşar Oğuzcan
 
Güzeldiniz



Bir zamanlar sizi de sevmistik hatirlar misiniz
Güzelsiniz demistik gerçekten güzeldiniz
Her gece ayla beraber çikardiniz gökyüzüne
Gün olur günesler dogardi aydinliginizdan
Gözlerinizin savki vururdu duvarlara
Gün olur dag rüzgariyla gelirdiniz
Insani büyüleyen bir havaniz vardi
Güzelsiniz demistik gerçekten güzeldiniz

Tutunca avuçlarimizda eriyecek sanirdik elleriniz
Öyle beyazdilar, inceydiler anlatilmaz
Ya dudaklariniz yaban erigi kokulu
Insani deli divane eden dudaklariniz
Hiç öpmemistik ama bilirdik tadini öpmüsçesine
Zekiydiniz aklimizdan geçenleri bilirdiniz
Bir tanri yüregiyle severdik sizi
Güzelsiniz demistik gerçekten güzeldiniz

Nereye gitsek sizi bulurduk karsimizda
Yürüsek gölgemizdiniz uyusak düsümüzdünüz
Kir çiçekleri açardi bastiginiz yerde
Iyot kokulari gelirdi uzak denizlerden
Gözlerinize gemilerin biri gelir biri giderdi
Yosun yesili elbiseler giyerdiniz
Bilseniz nasil da yarasirdi size

Simdi ne desek faydasiz yoksunuz
Bir karanliktir biraktiniz arkanizda
Yüzünüzü görmek mümkün degil artik
Kulaklarimizda yalniz aksi kaldi gülüslerinizin
Hani yoklugunuz bu kadar uzun sürmeyecekti
Hani giderken gelirim demistiniz
Vefasizlik bile yakisti size
Güzelsiniz demistik gerçekten güzeldiniz
 
Aşk Mıydı O?

Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
Neydi çekip kendine, beni bağlayan
Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
...Elleri ta içimde o dev miydi
Etime bir alev değmişçesine
Nasıl da yakardı öptüğü zaman
Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine
Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
Hani, o var olmalarımız öpüştükçe
O delice sürdürmeler yaşantımızı
Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
Kudurmuş arzularla zamanı yenmek
Ve en kuytularda buluşmak korka korka
Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
Varmak için o sevgiyle açılmış kollara
Apansız düşmek yükseklerde bir yerden
Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
Avunmak... Kırık dökük anılarla artık
Kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de

Ümit yaşar oğuzcan.
 
ümit yaşar oğuzcan

1.MEKTUP

Geceydi...Bütün insanların çırılçıplak olduğu bir zamandı.
Onları düşünüyordum; gümüş tepsilerdeki kristal kadehlerden zamanı
yudumlayan insanları düşünüyordum. İrili ufaklı aynaların karşısında enseleri
bembeyaz kadınlar boyanıyordu.

Uzun uzun parmakları vardı kadınların ..Öpülmeye alışmış olgun dudakları vardı. Kocaman kocamandı kalçaları.
O kadınları düşünüyordum.
Bir kurt bir geyiği kovalıyordu yüreğimde. Geyik soluk soluğaydı, yorgundu,
bitkindi. Karların üzerinde akıp giden bir yıldız gibiydi. Koşuyordu. Koşmak
kurtuluş değildi belki, ama bir ümitti. Koşmalıydı.
Oysa birer namlu ağzıydı kurdun gözleri. Avına güvenle, şehvetle yaklaşıyordu.
Yeni bilenmiş, sedef saplı bıçaklara benziyordu dişleri , bütün dileği et ve kandı.
İstese geyiğe hemen yetişebilirdi, ama uzasın istiyordu bu şehvetli koşu,
bu bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu.
Ben seni düşünüyordum. Çünkü geceydi. Sevişme zamanıydı insanların.
Yalnızdım. Beni kuşatan duvarlar birer beyaz çarşaftı bu saatte. Kapılar
tüylü, yumuşak battaniyelere benziyordu.
Ben seni düşünüyordum. Kim bilir ne güzeldin soyunduğun zaman? Nasıl kadındın?
Nasıl öpüşürdün kim bilir? Nasıl kadın kadın kokardı her yerin? Tutup avuçlarıma
sığdırıyorum seni, gözlerime, dudaklarıma sığdırıyorum.
Sensiz kahrolmak vardı. Seninle yaşamak vardı dolu dizgin.
Seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda.
Odalara sığmamak vardı. Bir sel gibi taşmak vardı gecelerden.
Elimi uzatsam tutabilirdim seni. öyle yakındın. Zamana kokun sinmişti.
Belki de uzaktan günlerce koşsam yetişemezdim sana. Zamana kokun sinmişti.
Tuttum resmini indirdim duvardan.
Duvar ağlamaya başladı.....

Ümit Yaşar Oğuzcan



2.MEKTUP

Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak.. Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun yada bir başkasını, bir başkasını..

Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan Seni aramak istiyorum.

Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!

Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.

Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım. Saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı. Ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulursam seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik olmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.

Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim..


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
SANA BİR TANRI GETİRDİM


Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demeyecektin bana
Ve ben herşeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyveler
Dünya nimetleri
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı
Ama ne sen gel dedin
Ne de ben gelebildim herşeye rağmen
Aşkımız ayrılıklarla başladı

Deli dolu akan nehirlerden, tas tas sular içtik
Öyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu
Karlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri
Deniz fenerinin ışığında yıkanırdık
Köpükten bir çalkantıydı içimizde zaman
Ne yana baksak denizdi maviydi ışıktı
Sonra bir çaresizlikti zifir
Akıntıya kapılmıs gemiler gibiydik

Bir org çalınır gibi yanıbaşımızda
Öyle kendinden geçmiş öyle başıboş
Öyle derin duygular içindeydik anlatılmaz
Sarhos rüzgarlara bıraktık kendimizi
Aldığını geri vermez dalgalara
Görmediğimiz ülkeler gördük gün doğuşunda
Tatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk
Alevden bir tasta eridi günler
Bir cehennem ateşiydi aşk içimizde
Hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk


Tutsaklığımız nasıl başladı bilinmez
Paslı demir kapılar kapandı üstümüze
Taş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz
Çaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık
Kuşatıldık ansızın kederle, ayrılıkla
Aman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı
Yalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza
Uyuduk bir daha uyanamadık

Şimdi bir kutup var sana çeker beni
Bir kutup var senden öteye
Ben onun için böyle ortalıklarda kaldım
Dağ yollarında caddelerde sokaklarda
Onun için bulup bulup yitirdim seni
Hangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana
Hangi gözümü yumduysam seni gördüm
Zamandın, zamandan öte bir şeydin
Yıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda.


Bu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden
Bu zincirleri sen vurdun ellerime
Sen getirdin bunca karanlıkları
Al şunu mum yak
Korkuyorum ..
Bir taş aldım attım denize
Günahlarımdan kurtuldum
Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim
Öteye gidemem
İtme beni ..

Benim de bir insan tarafım vardı
Bakma böyle kötü olduğuma
Benim de dileklerim vardı
Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
Hergün bir kadın ağlar benim yüzümde
Büyük dertler için benim ellerim
Anlamıyor musun ?
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim


Bütün kötü yerlerde ben korkarım
Biliyorum
Bir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş
Fabrika bacalarında bir kara dumanım
Zehirim akrep kuyruklarında
Kötüyüm sevemediğin kadar
Öyle fenayım
Kapanmış bıçak yaralarında
Bu pis çöp tenekelerinde unut beni
Unut artık
Bayat bir ekmek gibi
Çürümüş bir elma gibi

Sarı badanalı evlerde kazanlar kaynar
Sarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece
Sarı badanalı evlerde ölüler yıkanır
Sarı badanalı evleri sev biraz
Bu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş
Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan
Bu sarılarda benim yüregim bir ölür bir dirilir
Anladım
Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan

Tosca' dan bir arya hatırlıyorum şimdi
Sus biraz
Ensemde bir akrep yürüyor
Bırak yürüsün
Sabaha asacaklar beni
Dokunma
Yedi canım vardı ikisi gitsin
Bunca ölümler az gelir bana

Kalbimi yardım
Bir damla kan aktı
Kutuplara kar yağıyordu
Üşüdüm
Failatun vezniyle seni çağırıyorum
Bana imbiklenmiş yeşilligini getir
Dur gitme
Beş kuruşum vardı kaybettim
Dur gitme
Isırgan otlarından kurtar beni

Deniz analarının gözlerini çaldım
Sana bakmak için
Güneşi üçe böldüm
Al biri senin olsun
Yüzümde beş bıçak yarası var
Bir de sen vur
Barut kokusunu severim
Bir portakalı dilim dilim soy
Acıktım
Tut ki ben yoğum artık yeryüzünde
Tut ki bir marul yaprağıydım
Öldüm ..

Al şu serçe parmağım sende kalsın.
Ben kötüyüm
Allahsızım
Korkunç çirkinim
Ben seksensekizinci tul dairesiyim
Sağ gözümün üç kirpigini kestim
Al
Ben lanetlendim


Chopin' in cenaze marşı çalınıyor
Ölüler ayağa kalktı
Görüyor musun
Şu soldan ikinci benim
Senin yüzünden öldüm ..
Şimdi seni getiriyorlar karanlığıma
Aglıyorum
Biraz sev beni
Gül biraz
Yaklaş biraz
Seni affediyorum


Kuşkonmaz dallarına astım kendimi
Sedir ağaçlarına gül yapraklarına
Başımı taşlara vurdum
Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı
Tanrısal duygular içindeydim
Bütün tanrısızlıgımdan uzakta
Bir kemiklerinin sertliğini aldım,
Bir teninin aklığını
Sonra sıcaklığını dudaklarının
Gel bak,
Sana bir Tanrı getirdim
Gel bak,
Bir Tanrı yarattım senden ..

Ümit Yaşar OĞUZCAN
 
Ümit Yaşar OĞUZCAN - ÖYLE BİR KADIN İÇİN SONE

ÖYLE BİR KADIN İÇİN SONE
Art›k öyle bir kad›ns›n›z benim için
Hiçbir erkeğe hay›r demeyen, merhametli
Ǜr›lç›plak ortas›nda kanc›k gecelerin
Gürül gürül akan sebil çeşmeler gibi
Öyle bir kad›ns›n öpülen m›nc›klanan
Kâh güzelliği her yerinin bir yerine sinmiş
Kâh güzel bir koku sarhoş dudaklarda kalan
Kimi gün bir eski k›r›lm›ş, incinmiş
Öyle bir kad›ns›n›z dedim anlamad›n›z m›?
Hani o s›kt›ran memelerini sonra şey eden
Kimi gün en sevdiğinizi b›rak›p giden
Öyle bir kad›ns›n›z dudaklar› hep k›rm›z›
Elleri kalçalar› severek okşanmaya susam›ş
Öyle bir kad›ns›n›z art›k kad›nl›ktan usanm›ş.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
 
Üst Alt