piknikten bi hafta once Ankara'daydım. otogardan hemen oradaki evimize gittim.
canım atomiğimin evi evimiz oldu artık orada
aslında evim dışında pek rahat edemem. nadir yatılı kalırım.
oysa atomiğimin sıcacık yuregi evine de yansımış. ve ben hiç yabancılık çekmedim. galiba artık ankaraya gidince onun evinden başka bi yerde kalamam
oyle rahat ettirdi ki canım atomum bizi. kendi evimiz gibi...
atomiğimi ve evini başka yazıya konu etmem gerekecek. bu şart oldu
ankarada nereye gittiysek saolsun cafer ve muhittin koştular.
arabasız hiç kalmadık. bunu insanın akrabası yapmaz. istediğimiz anda araba yanımızdaydı.
yolculuklarımız bile guzeldi. kısacık anlarda soylenen şarkılar ve bizim coşkumuz...
çünkü kızımızı isteyecektik. once aile usulen tanışmak istedi. gittik. tatlımızla ve güler yüzümüzle.
tabi o gece cafer sayesinde sohbet baya güzel geçti. ben dalga konusu oldum
daldan dala atladıgım için. bu da söz gecesinin stresini yaşamama sebeb oldu
sonra atomiğin evinde sohbetlerimiz... uykusuz gecelerimiz... okeyde yenilişlerimiz... bir günlük bulaşık cezam
...
sonra kızımızı istediğimiz kandil gecesi... yuzukleri takıldığı gece... çekirdiğimiz resimler... tatlı heyecanlar...
...
atomiğin evinde nişan hazırlıklarımız ve cumartesi gunu nişanımız
tatlı telaşlarımız.
antinin ve vertigonun da gelişi...bi ara antinin mızıkçılıgı
neyse kazanan biz olduk
nişanımız güzel geçti. sadece oynama faslını hiç düşünmemiştim. annelerin de oynaması gerektiğini
oyun esnasında vertigom bana gostermeye çalıştı. ama ben beni unuttukları anda sandalyeme koştum
çok duyguluydum nişan anlarında.. yuzlere baktıkça gittim geldim. bu yuzlerdi işte canlar...
işte buydu sevgi dostluk dediğimiz şey..
yuzlere baktıkça kalabalık olmayan ama binlerce kalabalıga bedel yuregi gördüm.
biz o gün binlerceydik sanki.
bu nasıl kelimelere dökülür?
nasıl?
yaşamayan bunu asla anlamayacaktır.
...
gece yorgunduk. tatlı bir yorgunluktu. biz nasıl gidecektik pikniğe?
))
sabah oldu. erkenden cafer ve muhittin geldiler. kurtuluş yok gidicez artık
hep birlikte alış veriş yaptık. yorgun, gergin
sabah gittik göksuya
fakat ben kaçmanın yollarını arıyordum yorgunluktan.
bir ara yagmur yagdı. onu bahane edeyim dedim.
ama cafer aga "hayır kalacagız" diyor
kısacık yagdı. yorgunlugumuzu aldı. güneş daha da yayıldı göksunun ustune...
çayımızı mangalımızı kendimiz yaptık. kendimiz yaptık, kendimiz yedik. gulerek. gülümseyerek.
pikniği pek fazla anlatmayacagım.zaten bu yazıda onemli olan hiç bir anı anlatamadım da...
o kadar hızlı o kadar güzel anlar ki... bu anlar istanbula kadar bizi koşturacaktı
...
dost yüzlerin ismini anmaya gerek var mıdır?
tanışmadıkça gorulen sadece isimdir.
oysa bunların hepsi bin yurek gibidir.
ve hepsinin bir hikayesi vardır kendine özgü
asrın yureklerinin izi var uzerlerinde.
asrın çığlığıyla buyumuş yureklerdir.
bizim hikayemizin baş kahramanları...
dedim ya kalabalık değildik.
ama sesimiz çoktan duyuldu bile
ve biz birbirimizi çok sevdik
sadece bu kadar değiliz!
kocaman bir aileyiz evrende
evren bizden yana
aşk bizden yana
türkümüz şehir şehir dolaşacak!
çünkü biz her yerdeyiz!
yüreklerimiz başka yureklerde
türkümüz başka türkülerde hep varolacak!
yaşasın biz!
yaşasın engelliler.biz!
selam olsun asrın çığlıkçılarına!