Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bugün paylaşmak istediğiniz şiirler..

Sessiz Tanık_
Bulutlar yas tutarken
sessizce ağladı toprak
Halepçe sokaklarında ölüler
zamansız sonbahara tutulmuş,
Yaşam ağacının dallarından koparılmış birer yaprak

Annesiyle ölmüş bir çocuk;
Gözleri siyah, kaşları çatık,
Yüzü sütbeyaz elleri açık,
Annenin alnında yılların izi
Kor gibi yakmaz mı yüreğinizi?
Ey insanl......ar dostlar hey...!
Yetmez mi bunca tanıklık?

Cıvıldayan kuşlar nereye gitti?
Duyulmaz oldu çocuk sesleri.
Dondu ağızlarında çobanların
Özlem yüklü sevda türküleri.

Ne bir çıngırak sesi duyarsınız,
Ne bir kuzu melemesi,
Ne kuyunun taşına çarpan
Usulca çekilen bir çıkrık sesi.

Güneş tutunup doruklara
Bilge yüzüyle doğrulmamışken
Yakaldı onları zulmün hilesi
Binip demirden kanatlara
Karanlıktan çıkıp geldiler
Ölüm gazı atıp halepçeye
Karanlıkta çekip gittiler

Bu ne zulüm görülmemiş
Bu ne ölüm bilinmemiş
Bu şiir senin için halepçe
Bu yürek senin için
Acılara yenilmemiş.

Açsın kandan güller gibi
Dünyanın bağrında yaralarımız
Yenilsek de bugün halepçe’de
Kavgasını verdik özgürlüğün.

Güneşin dağlara doğduğu yerde
Bir atımlık can kalsa da yüreklerde
Andımız olsun yiğit parmaklar
Tetik çekilmek ister siperlerde
Kanımızı tutuşturan hasret ateşi
Barutun kollarına atılmak ister
Erler bayramıdır böyle zamanlar
Anlatılır şahinler onurlu türkülerde

Tasalanma tutulmaz acıların hesabı
Bir yılandır *****lik pusularda
Susmak korkak harcıdır
Ölmek yiğit işidir kavgalarda

Halepçe insanlarına sabah olmadı
Söyleyin horozlara seheri uyandırmasın
Halepçe de uyanacak insan kalmadı.
.CAN YÜCEL
14093_103291486370960_100000703284626_92142_4598407_n.jpg
 
[FONT=Comic Sans MS]Nereden bilecektin seni sevdiğimi Hiç fısıldamadım ki kulaklarına aşkımı Senin için Günlerce gecelerce ağladım Nereden bilecektin Hiç silmedim ki yanında gözyaşlarımı..


[/FONT]
 
Anlam va karsilama

- Bu siirimi yasamimda cok onemli yeri olan benim degerli sair dostum Mine Ozdemirtas' a ve elbette O' nunla yolumun kesismesini saglayan degerli sair kardesim Alparslan Colakoglu'na ithaf ediyorum.

Kayboldu ezgi
aldim payimi topraktan
elveda sozcugu aciz
merhabalar ki zaten merhametsiz
eskiya surusu, nizam
serseriyim enkazinda beyazin
aldim payimi akintidan

Sesler ki kayboldu suyun akisinda
uyandim gune, topragin davetine
anladim
adimdir aslim ve suretim
iyiki anladim



Mustafa Suphi
 
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan ...kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy
 
[ame=http://www.youtube.com/watch?v=B8t5si7mxUQ&feature=PlayList&p=8F5564A0B89D2803&index=1]YouTube - Bağlanmayacaksın[/ame]
 
[FONT=Tahoma]Bu qece son defa akıtıyorum qözyaşLarımı senin uqruna! . . . Akan her damLada birazdaha çıkıyorsun içimden! . . . Sondefa sızLıyor kaLbim senin için! . . . Hani sana demiştim ya Uqrunda öLürüm ßitanem diye! . . . KararLıyım. . . Bu qece. . . Senin için sondefa öLüyorum! . . .ßitanemm 'SoNDefa'. . ![/FONT][FONT=Comic Sans MS]

[/FONT]
 
[FONT=Comic Sans MS]Güllere özenme güller sana özensin, üzme tatlı canını sen güllerden de güzelsin. Sevgi kadar masum sevilecek kadar özelsin...


[/FONT]
 
BELA ÇİÇEĞİ



Alsancak garı'na devrildiler

Gece garın saati bela çiçeği

Hiçbir şeyin farkında değildiler

Kalleş bir titreme aldı erkeği

Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler

Çantasını karısı taşıyordu



Hiç kimse tanımıyordu kimdiler

Gece garın saati bela çiçeği

Üçüncü mevki bir vagona bindiler

Anlaşıldı erkeğin gideceği

Bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler

Bir türlü karısına bakamıyordu



Ayaküstü birer bafra içtiler

Gece garın saati bela çiçeği

Şimdiden bir yalnızlık içindeydiler

Karanlık gelmişi geleceği

Birdenbire sapsarı kesildiler

Vagonlar usul usul kımıldıyordu


atilla ilhan
 
[FONT=Tahoma]Ezbere yaşıyoruz sevmeleri...Yüreğimizin en kuytu yerlerine kitliyoruz...Bir kez sevdadan canımız yandı diye, aşkı yargısız infaz ediyoruz...Irzına geçiyoruz tertemiz sevgilerin...Zulamızda terkedişler gizliyoruz...Bir sitem, bir kahır ediyoruz da...Biz sevmelere hep geç kalıyoruz....![/FONT][FONT=Comic Sans MS]

[/FONT]
 
Tahirle Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
Yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
Meselâ denerken damarlarında bir serumu
Ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
Ama o bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

N.H.R
 
[FONT=Comic Sans MS]Hangi ruh duydu seni benim kadar derinden, hangi gönülde yandın böyle bir yangınla sen ya benim gözlerimdir seni bambaşka gören yada sevgimdir seni yücelten:)



[/FONT]
 
Ben bu gönül tezgahında
Aşk dokudum, aşk okudum
Erenlerin dergahında
Aşk okudum, aşk dokudum

Her güçlüğü bile bile
Göznuruyla, sabır ile
Yumak yumak, çile çile
Aşk dokudum, aşk okudum

Bir ömür yana yakıla
Yazdığım sığmaz akla
Acımadım kırkdört yıla
Aşk okudum,aşk dokudum

Sevgi insanlığın özü
Odur aydınlatan bizi
Hak yolunda oldum terzi
Aşk dokudum, aşk okudum.


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum
ORHAN VELİ KANIK
 
Ben artık bizim için bir daha asla olmayacak derken sana, yüreğim hala senin için çarpıyormuş meğer.. ben bir daha asla çıkmayagım karşına derken, yüreğim bir fırsat bulup sana kavuşmak için beklermiş meger.. ben yok artık öyle biri sildim onu derken, yüreğim en güzel yerinde hala saklarmış seni, hala ilk günkü gibi severmiş meğer.. sen hala yüreğimin diğer yarısıymışın meğer... hala benim 'nefesim'
 
[FONT=Comic Sans MS]Yıldızlar göz kırparken yanlız sandığın limanlara, maviye boya geceyi, işte o zaman yüreğinde büyüttüğün aşk tohumu çatladığında, sende öğrenirsin [/FONT]
 
Aşkmı dedi birisi. öyle bişey varmı şu yaşadığımız dünyada. herşeyin çıkar olduğu. menfaatin hattini aştığı, tüm yaşananların bir kelimede silinebildiği bir dünyada aşk diye bişey olabilirmiki. sevgiler bile çıkar olmuşken aşktan nasıl söz edebiliriz. bırakın aşkı. bence o kendi dünyasında daha rahat. aşkı kirletenlerd...en nefret ettiğim kadar kimseden nefret etmedim ben bu hayatta
 
[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]***Süveyda*** [/SIZE][/FONT]

[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3].[/SIZE][/FONT][FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Kalbimdeki basîret ve olgunluk beneğim,
Ne olursun, tut beni, tut belimden süveyda.
Sen gözümün bebeği, sen ki sevda meleğim,
Dehlizlere düşmeden tut elimden süveyda.

Şu kararan kalbimin kardan beyaz noktası,
Kim demiş kara diye, sen ki sevda ustası?
Sana kara diyenin mürekkebi, hokkası,
Dökülmesin üstüme, tut kolumdan süveyda.

Mehtabın yansıması, kara değil ak yüzlüm,
Nasıl ısıttın, nasıl, güneşe hasret özlüm?
Yakıyorsun gönlümü kömürden kara gözlüm,
Sönmesin bu yangınım, tut selimden süveyda.

Gönül pâyitahtıma vekil kıldım seni ben,
İster yaşat sevdanla, öldür beni istersen,
Yeter ki hiç dokunma ateş oluyor bu ten,
Yüzüyorum alevde, tut salımdan süveyda.

Uykuyla uyanıklık arasında bir yerde,
Sıkışıp kalmaktayım nedense her seferde,
Kurtarmak için beni, haydi haykır “yeter” de!
Baharlarım kaçıyor, tut dalımdan süveyda.

Mısralarım tutuklu dudaklarım kilitli,
Açılmayan kapılar açılmaya niyetli,
Anahtarım sendedir, bu can sana akitli,
Dökülsün gönül sesim, tut dilimden süveyda.

Geçti rahvan saatler tutamadım dünümü,
Bırakma tuzaklara, set ol da kes önümü,
Yardım et ne olursun kurtarayım günümü,
Esiyorum gün be gün, tut yelimden süveyda.
[/SIZE][/FONT][FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3].[/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial][/FONT]
[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Sergül Vural [/SIZE][/FONT]
 
"‘’biz seninle gösterimden kaldırılan yasaklı bir filmiz.
İzinsiz bir gösteri gibidir aşka uzanan ellerimiz.’’


Bir karabasan gibi çöküyor aşk,gecenin bir vaktinde
Bir güneş biliyorum Medusa,uzat saçlarını tarihe
Rengimiz bozulmaya bu kadar müsaitken,
Kör bir hayatı durduran zaman,yasaklı hüznüme.
Ve bir günah diliyorum yanarak o eşsiz bahçelerinde
Her suça meyilli gözlerimiz ele verirken ellerimizi
Bundandır özgürlük doğarken öldürür kimsesizlikleri
Aklanmaya müebbet bir günahın karnavalı da ne oluyor!
Yakıyorum çarşafları sen iyisi mi daha resmi aldat beni
Şiirlerime basıp geç, sen…sen, ihanetlerin en zehirli ayak izi.
Üstelik her iç çekiş isimsiz bir örgütün temel ilkesi...
Tutup götürdüler beni bir otel odasında sana boğuldum da
O gün bugündür uyuyamadım ihanetinden ayrı Medusa
Yılan gibi kıvrılıp bir aşkta,gezinmedim bir soluk hücreden başka.

Biliyorum,
İki adımlık hücreyi basacak yine bir ihanet akşama doğru,
Aklım iplerini öpüştüğümüz aşk mabedine salacak.
Yeni doğacak gülüşleri vaftiz edecekler mardinde bir kilisede
taş evlerin borularından akacak seni heceleyen gözyaşlarım
Bense gördüğüm rüyalarda süreceğim izini
Falcılardan dilenirken kasıklarından ağrı bir geçmişi.
Bir keşiş misali gözlerinden yol alarak,
Öpüştüğümüz mabetlerde yalınayak seveceğim seni"
 
00.00
şiir söndü

sarkıyorum köhne balkonlarından gecenin
tut elimden dünya

01.00
değmezmiş! ne okuna ne yayına
ne kuyruğuna ışıl ışıl yalaza
ne temrenine yâkut

çırpına çırpına can veriyor
sevinç kuşu, içimdeki

yutkun, ey ankebut

02.00
hangi çifte vurdu çifte kumrularımı
hangi kör tahradan kalma
gülün ağzındaki ağır avaz

doldurdum gecenin afyonunu çubuğuma
siyahı çokçaydı günün
gecem bu yüzden çınayaz

03.00
ey olağan ışk
biz yaralı bir güzden geldik
biz sarı benekli ol parsın
kor ateşten gözünden
biliriz gülün kırmızısını
da dilini kuytu yaprağın
ve geceyi nereden deldiğini
şol tirendaz didenin

sığmayız çula çuvala
sözün sığına hiç
elbet veririz hakkını
olsa da kerhen şerrin

04.00
örüp duruyorum
bir ters bir yüz
bitmeyen bir çileyi boynuma
salacak'ta bir ölüyüm, havar
belki de zırtaze bir deli

fıratım gitti gideli
fıratım gitti gideli

-gecenin yaşı kaç-
 
TÜRKÜLERLE YÜRÜMEK


Coşkunun yağız atları dörtnala damarlarımda
Sarışın elleriyle yüzümü okşuyor akşam
Yağmurlu düşlere doğru yürüyoruz
Sırtımda cop böğrümde sevda yarası
Çiğ düşmüş yapraklara sevgiye ve güzel günlere
Karanlık geçiyor yüzümüzden - açlık
Sevişen kaplumbağaların çığlığını duyuyoruz
Bir türkünün ezgisine uyuyoruz

Evlerinin önü üzüm asması
Yarimin giydiği hürriyet basması
Gözlerimiz gözlerimiz bir çift mavzer namlusu

Yürüyoruz böceklerin karanlığından
Kozasını delen kelebeklerin dünyasına
Ağlamak benim insan yanımdır
Sırtımda cop böğrümde sevda yarası
İnceden ince daha söyleyemediğim bir sızı
Yürüyoruz buğulu bir fotoğrafa ve güzel günlere
Bir motor gürültüsü bir tren sesi - ayrılık
Çatlayan tohumun sesini duyuyoruz
Bir türkünün ezgisine uyuyoruz

Gün olur devran döner
Ben de sararım yari
Gözlerimizde sarı başakları umudun gözlerimizde keder

Yürüyoruz denizlerin ve bulutların üzerinden
Bütün duvarların tel örgülerin
Doğal ve yapay sınırları üzerinden
Üzerinden bütün ten renklerinin bütün kan renklerinin
Ağlayan bir gelinin rüyasına ve güzel günlere
Bahçemde bir gül kızarıyor
Sırtımda cop böğrümde sevda yarası
Doğan günün sevincini duyuyoruz
Bir türkünün ezgisine uyuyoruz

Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzel sevdası serimde tüter
İnsanın insanın yüreği yumruğu kadar
Yürüyoruz yürüyoruz yürüyoruz





Aydın HATİPOĞLU
 
"Önce bir kafes resmi yaparsın
Kapısı açık bir kafes
Sonra kuş için
Bir şey çizersin içine
Sevimli bir şey
Yalın bir şey
Güzel bir şey
Yararlı bir şey
Sonra götürür bir ağaca
Asarsın bu resmi
Bir bahçede
Bir koruda
Ya da bir ormanda
Saklanır beklersin ağacın arkasında
Ses çıkarmaz
Kımıldamazsın
Kuş bazen çabuk gelir
Ama uzun yıllar bekleyebilir de
Karar vermezden önce
Yılmayacaksın
Bekleyeceksin
Yıllarca bekleyeceksin gerekirse
Resmin başarısıyla hiç ilişiği yoktur çünkü
Kuşun çabuk ya da yavaş gelmesinin
Geleceği olup da geldi mi kuş
Çıt çıkarma yok
Kafese girmesini beklersin
Girdi mi kafese fırçanla
Usulcacık kapısını kaparsın
Sonra kuşun bir tüyüne dokunayım demeden
Bütün kafes tellerini teker teker silersin
Yerine bir ağaç resmi yaparsın
Dallarının en güzeline kondurursun kuşu
Tabii ne yapraklarının yeşilini unutacaksın
Ne yellerin serinliğini
Ne de yaz sıcağındaki böcek seslerini
Otlar arasında.
Sonra beklersin ötsün diye kuş
Ötmezse kötü
Resim kötü demektir
Öterse iyi olduğunun resmidir
İmzanı atabilirsin artık
Bir tüy koparırsın usulca
Kuşun kanadından
Ve yazarsın adını resmin bir köşesine."
 
Aysel Git Başımdan

aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim
ya ölmek ustalığını kazanırsın
ya korku biriktirmek yetisini
acılarım iyice bol gelir sana
sevincim bir türlü tutmaz sevincini
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
uzak yalnızlık limanlarına
aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka bir şey getirme aklına
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum

Attilâ İlhan
 
Hücredeki Adalının Rüyası

taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
insanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
istediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
arkasında mehmet.
görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
mehmedim utanıyor, kahroluyor.
"askerim ağam n'aparsın" diyor.
aslında o' da tutsak.
ben hücre içinde, o hücre önünde.
günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
yüzlerinde tecessüs.
"çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar"
ama yine de "çılgın adamın" karşısında
bir eziklik duyuyorlar, o başka,
gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
zaman ve mekan özümlenmiş artık.
sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
işık yirmi dört saat yanar.
bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
cigaramı her çekişimde duman olur,
uçar giderim, ta uzaklara,
çoğu kere ada'ma giderim,
cigaramın dumanı, beni memleketime;
ada'ma götürür.
kahpe istanbul'un, kahpe bir bölgesinde,
bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki...
ev de değil ada, ada!
satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizi'nin ortasında,
güneşi batmayan bir ada.
ben ne şuralıyım, ne buralı,
adalıyım adalı,
ada'm ormanlıktır.
dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün ada'mı kaplar.
erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
ben adalıyım ey kahpe hücre, ada'lı
doğru ya sen nereden bileceksin ada'mı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin adamı?
dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir ada
yeryüzünde yoktur.
değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
ya sen yarasalar şairi, pişkin cacomcho?
değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler...
yarının türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler...
ada'm kalabalıktır hain hücre:
elde mitralyözüyle,
sierra maestra'da, falcon'da, vietnam'da
mozambik'te, angola'da, sina çöllerinde...
özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı...
dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
"birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına

kel dünya, ada'mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
iyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
seni yerle bir edecek adalılar'ı iyi tanı.
ada'm ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, orospunun dölü utanç duvarı
evet ada'mı karanlığın suları bastı.
evet, benim gibi birçok adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, ada'm batmaz, yok olmaz
ada'm sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
hepsi o kadar.

Mahir Çayan _o_
 
Bir İnsana Zorla Sevdiremezsin Kendini..! Bana Güven, Beni Hisset Diyemezsin..! Eğer Kalbinde Ki Yangını Hissedemiyorsa, Ve Güvenmeden Seviyorsa, Ona Tek Bir Söz Söyleyebilirsin ; Sen Bilirsin..!
 
Üst Alt