Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bugün paylaşmak istediğiniz şiirler..

sen hiç sana dokundun mu
sen hiç seni gördün mü
sen hiç seni duydun mu
sen hiç sana ağladın mı
sen hiç seni paylaştın mı
sen hiç seni yaşadın mı
sen hiç senin tarafından sevildin mi
sen hiç sana sarldın mı
sen hç seni bekledin mi
sen hiç sana üzüldün mü
sen hiç sana kırıldın mı
sen hiç sana yazdın mı
sen hiç seni sevdin mi
?
?
?
?
Ve

Sana en çok ihtiyacım varken
sen hiç sensiz kaldın mı
?
?
?
.......................
 
[FONT="Comic Sans MS"]şiirim geldi bırakın beni
bir kibrit farz edin ve yakın beni
bir ceketmiş gibi askıya takın beni
bir çiviymiş gibi duvara çakın beni
şiirim geldi bırakın beni
şizoşems
böyle zamanlar tehlikelidir şemsettin
ya gel cebime saklan, ya bırak şapkana saklanayım
kim vurduya gider insan
fırsat yok ki kendimi savurup aklanayım.
bi ara sen de, biliyorum, kedilerden korkuyordun
çünkü kendini işkembe zannediyordun
öyle bir şey ben de atlattım
iskemle sandım kendimi bi' süre
üzerime oturacaklar diye korkulardaydım
ama sonra yırttım şemsettin
kendime telkinler yaptım sen iskemle değilsin diye diye
inandırdım kendimi.
sana hak vermiyo değilim ama şemsettin, zaman kötü,
aslında ne sen, ne ben ikimiz de deli filan değiliz
herkes oynatmış.
sadece sen ve ben normaliz.
aman şemsettin laf aramızda...
laf aramızda...
laf aramızda...
şemsettin, laf aramızda kaldı çıkamıyor, kendini ifade edemiyor bir türlü
aman çok dikkatli olalım şemsettin
sen de fark ettin
zaman kötü
en iyisi biz işi deliliğe vuralım
sen kedilerden kork, işkembesin diye
ben insanlardan korkayım, iskemleyim diye
ve iskemle üzerinde işkembe, çarşamba, perşembe...
gün say şemsettin gün say
çünkü nasıl olsa bir gün gelip bizi alacaklar
bu işten yırtmak için saat numarası yapalım
sen yelkovan ol, ben yengeç
sonra onlara tek cevap verelim
vakit çok geç,
vakit çok geç,
vakit çok geç şemsettin, geldiler.
deli yüreğim
oy benim deli yüreğim, az çektirmedin bana
gün geldi kuş oldun zıpladın daldan dala
artık yoruldun mu nedir yüz vermiyorsun dallara
oy benim deli yüreğim, ne diyeyim ben sana adam
ne zaman adam gibi adam oluyor insan?
çok gezdiğinde mi? çok gördüğünde mi? çok bildiğinde mi?
çok ünlü, çok zengin olduğunda mı?
çok sevildiğinde mi ?
yoksa bunların hepsi bi kenara; adam gibi sevdiğinde mi?
babam
babam çok iyi adamdı
daha doğrusu babam adamdı
ilke
ilkelerin olacak.
seni satın alamayacaklar.
aptalların uydurduğu atasözlerine inanmayacaksın.
"paranın satın alamayacağı yoktur", "herkesin fiyatı vardır" gibi sözlere kanmayacaksın
onurunla, kimliğinle ve beyninle akıllı yaşayacaksın.
üreteceksin, seveceksin, sevileceksin
inançlarının arkasında duracaksın
sevgilerin karşılıksız
yardımların gizli olacka
seni; attan, ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın
çünkü sen insansın
ve bunu yakaladığın gün bembeyaz yaşayacaksın
şu dünyadan çekip gitmek var ya
bu ne ya
[/FONT]​
 
Mavi göğe grisi yakışan bir martıydım bir zamanlar…
Uçtum havasız, kanatsız, güneşsiz…
Sen varsın diye mavinin ardında,
Ard arda maviden de ileriye…
Kanat çırptım gidemediğim yerlere,
lacivert sulardaki suretimle,
Tezgah açıp göğün yüzüne, bestelerini sattım balıkların.
Hepsi sana söylenmiş beni eksik bestelerdi,
Göğün yüzsüzlüğüyle hepsi bitti
ama hiçbiri isyan etmedi...
İsyan etmedi sensiz kararan havaya, sensiz kokan bahara.
Oysa sensizlikti karanlık
ve bahar değil, sensizlikti kokan havada.
Yarama bastığım tuzdu, Akdeniz’i tuzlu yapan.
Çığlığımın titreşimiydi dalga dediğiniz şey..
Ve deniz sandığınız o dalgalı yangının kızıllığı,
Gözümden damlayan bir çift kanın kırmızısındandı,
Üzeri gri noktalı.
İnsanların kanat dedikleri, benim bağ dediğimdir;
Beni sana bağlamak için çırpınan…
Ne zaman ki kanadımı kırdılar,
Çığlığımla boğup, beni senden ayırdılar,
İşte o zaman yitirdi mavisini gök.
O zaman aşındırmaya başladı dalgalar toprağı.
İşte o zamandan beridir;
Hüznüme inci denilmesi.
Mavi göğe grisi yakışan bir martıydım bir zamanlar,
Şimdi ise hüzün yüklü bir inci…
En derinde en ağır,
En derinde en saklı...
En çok da hüzünden yaralı:
En çok, sizden yaralı…
 
Her Gece Demliyorum Sensizligi.Isıtıp Isıtıp Koyuyorum Önüme.Sen Başkalarının Bakışlarında Demlenirken Her Geçen Saniye Bir Mermi Sıkmak İstiyorum Yüreğime.Belki...Belki Kahreden Hasretini Öldürürüm Diye...Lanet Olsun....Yapamıyorum....İçimde SeN Varsın.SaNa KıYaMıYoRuM....
 
"Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında aşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI..... "
 
Çıkıp yücesine seyran ederken
Gördüm ak kuğulu göller perişan
Bir fırkat geldi de durdum ağladım
Öpüp kokladığım güller perişan

...Hayal hayal oldu karşımda dağlar
Eşinden ayrılan ah çeker ağlar
Dökülmüş yapraklar bozumuş bağlar
Bülbülün konduğu dallar perişan

Yıkılmış dilberin mamur illeri
Susmuş bülbül söyler her dem dilleri
Dağılmış sünbülü solmuş gülleri
Yüzüne dökülmüş teller perişan

Karacaoğlan der ben toy avlamadım
Arab ata binip boylatamadım
Küstürdüm dilberi söyletemedim
Dilberi küstüren diller perişan..( KARACAOĞLAN )
 
2zf4i75.jpg
 
Aşk gidene acımak mı?
Bu yükü taşımak mı?
Yarayı kaşımak mı?
Sor iyisi çıkacak mı?
İçime akacak mı?
...Ve güneş açacak mı?
 
Dalgalanır dünyanın her yerinde kanlı sancaklar..
sen neye çaresinki?
yıkılan orta doğuda..
ellerinde silah olmayan savaşçılar..
karşı geliyorsa senin hükmüne..
şunu bilesinki..
elbet senden intikam alacaklar...
ey ölüm bir gün senide vuracaklar..!
 
burda hep aynı şeyleri yapıyorum seni tanımayan kimse kalmadı herkez gözlerinin ela olduğunu başıma aşk diye bela olduğunu biliyor ve herkez her sabah daha uyanır uyanmaz benim dün gece sabaha kadar resminle ne konuştuğumu soruyor ama dün gece olan oldu bana yeni bir resmini gönder bendeki göz yaşımda boğuldu...
 
yasamak_03.jpg

Yaşam... köprüdür..!
"Sen" ve "ben" ayırımını aşan
Dedeyi torununa, iyiyi iyiliklere, dostu düşmansızlığa bağlayan...

Bağlayamadığı zamanlar yaşamı bile red edeceğimiz bir köprüdür.

[SIZE=2]İSTERSEN AL GÖTÜR BENİ

Ölümsüz gülüşünle başlıyorum
Her güzelliğe her sevince
Bir yağmur ince ince
Sürerken beni başka zamanlara

Zamanla yorgun hanlara
Dönüyor işte gördün her şeyim
Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim
Sınırsız bir boşluğu süre süre
Yorgunum çok uzaklardan geldim
Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun
Korkuyu yakından tanıdım
Ölümsüz düşmanı oldum korkunun

Şimdi bakışınla bağlanıyorum
Kocaman bir dünyaya umutla
Bir akşam aşılmaz kaygılar
Çağırıken beni sozsuzluğuma

Sıcaklığın beni alıştırıyor
Soğuk ve yağmurlu akşamlara
Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum
Ellerine ayaklarına saçlarına

Afşar T[/SIZE]imuçin
 
Niçin anlamaz şu insanlar
Meyve toplamak için ağacı taşlarlar
Bekleselerdi
Onlar kendiliklerinden düşeceklerdi

Peşinden koşanlar küçük çıkarların
Nefes nefese kalırlar
Bekleselerdi
Onlar kendiliklerinden geleceklerdi

Fakat şu anlamsız savaşlara ne demeli
Hele kardeşin kardeşle kavgası neden
Bekleselerdi
Onlar zaten öleceklerdi


..............
 
Asırlık Yalanlarını İki Günlük Doğrularınla Kapatmaya Çalışma! Yalanlarınla Beraber Sende Yalan Olursun..
 
Ne zaman yüreğimden silinmeye başlansa adın,
sözlerinle kanatarak yeniden yazılıyor yüreğim boyunca...
Sonra yeniden çiziliyor kalbime yüzün, ellerin...
...Yeniden başlıyorum seni sevmeye kaldığım yerden.
Hemde hiç akıllanmadan ve tekrarla aynı yanlışlarımı.
Beni üzeceğini bile bile, yüreğimi zırhından kurtarıp düşüyorum peşine yeniden... Sensizlik canımı öyle yakmış ki hasretinden daha büyük bir acı göremiyorum.
Bu yüzden göze alıyorum tüm zorlukları...
Sensiz mutlu olmaktansa seninle mutsuz olmak daha acısız geliyor kalbime.
Ve işte yeniden başlıyorum seni sevmeye tükendiğim yerden.
Ne kadar yaralansamda senin tarafından yeniden sunuyorum yüreğimi tüm çıplaklığıyla...
Yeniden kanat istersen açık yaralarımı, yeniden savur sevdamı yangınlara... Korkusuzluğu sensiz kaldığım gecelerde öğrendim ben.
Seni özlediğim anlarda tanıdım sabretmeyi...
Sonunda yeniden düşeceksem yangınların koynuna, razıyım inanki ben.
Bilsenki seninle her yer cennetin yolu, sensiz dünya benim olsa yine
YALNIZIM!...
 
Ne fazlasını istedim senden ne en iyisini aşkın...Yetinmesini bildim hep olduğu kadarıyla..Ne elimi tuttun ne sevdiğimi duyduN bir kez..Ben hayatta iki kez yakaladım aşkı iki kez kaybettim . Eskisini senle unuttum.Y a şimdi seni kimle unutacağım..Pes ediyorum sevmelere,...
 
"S E V İ Y O R U M" 4 hece 9 harften oluşan basit 1 sözcük gibi dursa da; yanına
“S E N İ” sözcüğünü getirdiğimizde ne kadar farklı bir anlam kazanır değil mi… sevilecek 1 insan bulmak bir ömür bile sürer kimi zaman... Kimi zamansa sevecek bir kalp bulursunuz ama onu sevdiğinizi söylemek bir ömür sürebilir. Önemli olanda öyle sevmek öyle sevilmek değil midir zaten, gelip geçici değil ömürlük sevmez miyiz zaten hepimiz… İyi Günde Kötü Günde diye atılmaz mı ilk adımlar… İyi Dinle O zaman Sevdiğim…

SENİ SEVİYORUM hem de her şeyden çok SEVİYORUM.
İyi gününde kötü gününde seninle olmak istiyorum, sen yanımda ol istiyorum. Eğer birini sevecekse bu Kalp o SEN ol istiyorum. Biliyorum aslında imkânsızı istiyorum ama ne yapayım yinede SENİ ÇOK SEVİYORUM…
 
Yağmur | Rain [HQ]


istanbulda yağmur var


İstanbul'da yağmur var
Yüreğimde sen,
Nasıl acıyor canım bir bilsen.
Yağmurdan mı ıslanıyor yanaklarım
Yoksa gözyaşlarım mı süzülen
...Bilemiyorum.


İstanbul'da yağmur var
Islanan ben,
Nasıl yarım kaldım sensiz bir bilsen.
Yağmurdan mı üşüyor bedenim
Yoksa yokluğun mu beni böylesi titreten
Çözemiyorum.


İstanbul'da hüzün var
Yağmur olan ben,
Nasıl yağıyorum gecelere bir bilsen.
Düşen her damlada sen olup
Süzülüyorum pencerelerden...
ALINTI...
 
YİTİRİLEN DÜŞLER ÜLKESİ
Ayakları çıplak çocukluğuma.
Her sokağına adının bir harfini veriyorum.
Baktığım her kapı sana açılmakta.
Gökyüzüne saçlarından salıncaklar kuruyorum sonra.
Ne zaman yorgunluğa yenik düşse bedenim,
Nefesinin deryasına yatırıyorum gençliğimi.
Kana kana seni içiyorum uzuvlarıma.
Ve tazelendikçe umutlarım,
Sevdana kök salıyor körpe düşlerim.
Adını yavaş yavaş hecelese de kekeme dudaklarım,
Sonbahar rengi duvağını
Alnı ortasından öpüyor işte.


Nefesinden bir dem alıp
Kuraklığıma bir nazlı bahçe kuruyorum.
En kısır yanımdan bir toprak parçasına
Gülüşlerinden umutlar serpiştiriyorum rastgele.
Yeşeren ve filizlenen her söze bakıp
Sana bir kez daha sevdalandıkça
Sen yürek seceremde tek bildiğim söz olarak kalıyorsun.
Adından başka her harfi düşman biliyorum.

Tali bir yol oluyorum zamanın elinde.
Dünden kalma ayak izini
Gönlüme nazar boncuğu diye asıp
Sesinin havaya karıştığı yerde
Ben bir bulutun eteğine yapışıyorum.
Nefesinde saklı bir damla mutluluktan istifade etmek için
Fiyakalı bir kavgaya tutuşuyorum.
En alışık yerimden yumruğu yesem de
Yüreğinden bir damla sevdayı nasipleniyorum.
Küçüklüğünden,
Uzaklığından şikayet etmeden,
Sevdandan bir harfin şükrüne duruyorum bir kuşluk vakti.
Bir dudağımda duayı,
Bir dudağımda adını ıslayıp
Mutluluk safında Elif'e niyet ediyorum.


Harflerin ellerimde hazır kıta beklediği,
Mürekkebin bir nehir yatağı aradığı bir anda
Senli bir cümle olmayı başarıyorum.
Harf harf yürüyorum sana.
Her adımda sevdana düşüyor mürekkebim.
Sonra da bir fakir yüreğin ekmeği
Bir mintan umuda çiziyorsun beni.
Ve en sonunda bir hüzzam şarkının
Nefesi en zor notasında delice sarılıyorsun bana.
Yüreğimin en alt çekmecesini açıp
Ses olup mavi bir yolculuğa bırakılıyoruz.
Sonra bir cümleye diz çöküp
Sevdanın en ağır işçisi oluyoruz.


.....
Söylesene varlığınla sevdalanan nefesim,
Hangi cümlenin ağırlığı yüreğine denk gelir ?
Hangi bahar taşıyabilir ki yüzüne sirayet etmiş çicekleri ?
Ve hangi renk gözlerinin hayat dolu yanını yansıtabilir ki ?

Sus ve cevap verme..
Suskunluğun sevdamın en büyük cümlesi sevgili.
Sende alınan bir nefes,
Gönül terazimde koca bir ömür.

“ Aramızdaki yolların uzaklığına aldanma.
Bir nefes kadar yakınız.
Hayat iki dudağımızın arasında.
Tıpkı sevdanın kanımızda yol aldığı gibi..”

Varlığına,
Sevdana,
Nefesine eyvallah..
E ( ALINTIDIR)
 
Mendilimde Kan İzleri

Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz

Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla.

Boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet Abim benim
insan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konya'nın beyaz
Antep'in kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alim-satımına belki)
Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
Sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı ıssızlıktır
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben
Cigara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da şimdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.

Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki simdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu isçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mu bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.

Edip Cansever
 
Ne zaman kanadı kırılmış bir kuş konsa pencereme, Sevmek gelir aklıma, Adam gibi sevmek mertçe,yiğitçe,erkekçe, Hangi limanda kaybettim ben bu duyguyu, Hangi şehirde,hangi kumarda. Ne tuhaf şey bu sevmek; Eğer hak ettiğin gibi hakkıyla yaşarsan, Yenilmez güçlü...
 
Nasıl ayırdederim bir bakışta
Seveni sevmeyenden?
Külahından, tozlu çarıklarından,
...
Elindeki değnekten.
Öldü, güzel sultanım çoktan öldü.
Öldü, gömüldü bile.
Başında yemyeşil otlar büyüdü,
Taşı dikildi bile.
Ne olur dinleyin!
Ak kefenler giyindi kardan beyaz,
Sarıldı çiçeklere.
Arar arar sevdiğini bulamaz,
Ağlayanlar içinde.

Hamlet /Shakespeare
 
Bakma bana öyle gözleri nemli. Bilirsin aşığım, kalbim elemli, Aşığın hep gamlı, aşkın gizemli, Aşığınım senin, aşığım aşka. Yar bilmem, yol bilmem sevdadan başka. Sensin derdim, hem dermanım, hem yârım, Sen olmazsan perişanım, bizârım. Heran seni okur,...
 
[FONT=Trebuchet MS]GÜLÜMSE[/FONT]​

[FONT=Trebuchet MS]Durmadan kurulup dağılan bu yerde[/FONT]
[FONT=Trebuchet MS]Hiç bir dost arama.[/FONT]
[FONT=Trebuchet MS]Güvenilir bir sığınak, hiç! ..[/FONT]​

[FONT=Trebuchet MS]Bırak acı yüreğinde konaklasın[/FONT]
[FONT=Trebuchet MS]Olmaza çare arama...[/FONT]
[FONT=Trebuchet MS]Kimse sana gülmeden sen acıya gülümse,[/FONT]
[FONT=Trebuchet MS]Yaşamana bak ![/FONT]​

[FONT=Trebuchet MS]Ömer HAYYAM ..[/FONT]​
 
sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
saçlarını, gözlerini, ellerini
neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
termometrede yükselen çizgi
kimbilir nerelerde soğuyorsun

senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan gözbebeklerin
beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

ne gelirse onlardan gelir bana
çalışma gücü yaşama direnci
mutluluk gibi kazanılması zor
mutluluk gibi yitirilmesi kolay

bir açarsın ki mutluyum
bir kaparsın ki herşey elimden gitmiş

RIFAT ILGAZ
 
Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl
İpekli mallarını kimseye göstermeden
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl
Ömrüm öyle esrarlı geçecek ses vermeden
...
Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek...

-CAHİT SITKI TARANCI-
 
sevdigim yalan oldun gittin simdi kimin sevdigi oldun hep derdik bizi kimse ayırmaz diye ama hepsi yalanmız simdi kimin yari oldun
 
Saklı uyurdum,
dokunduğum camlar kırılırdı derinliğinde uykumun.
Nil, gözlerimden geçsin diye
güne kirpiklerim kırılırdı.
oysa, saklambaç oynayan bir çocuktu büyüttüğüm;
babasının dudaklarına sıkışmış ve unutulmuş...

sobelendim, saklandığım saydam düşlerin ardında.
sunacak başka birşeyim yoktu, bir çocuğun
bayram sabahındaki beklentisini sundum yaşama
ve tedirginliğini oğlu savaşta bir annenin.
uzak ezgisini dinleyerek bırakıp gitmelerin.

nil güne akarken şubat gibi biriktim;
dört yıl topladığı acısını
yirmidokuzuncu adımında gösteren.
ve çıktım yaşama
onun sakladıklarını sunarak saklandığım yerden.
sonra kendime dönüp dinledim
yeniden acılarıma sordum:
yaşamın neresinde saklanmalı ozan,
yada nasıl saklamalı yaşamı? .Zafer Ekin Karabay
 
Bir bahar yaşasak senle birlikte,
Adına şiirler şarkılar yazsak,
Ve unutsak dünyayı,gezsek el ele,
Ruhuna çiçekler, çaputlar assak.
Bir masal yaratsak senle birlikte,
Devlerle, cücelerle arkadaş olsak,
Köşkleri,yalıları terk edipte
Balıkçı barınağında bir hayat kursak.
Ve bir melek doğursa hayat bizlere,
Armağan kutusunda saklasak.
Kendimizi kötü hissedip,içerleyince
Kutuyu açıpta huzurla dolsak…..
 
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
...Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o,ne bu,ne döşek,ne köçek,ne ayal, ne vebal
O benim kollarım,bacaklarım,başımdır
Yavrum,annem,karım,kızkardeşim,hayat arkadaşımdır..

*Nazım Hikmet RAN*
 
Dokunacak kadar yakın
Bir o kadar uzaktayken
Gitme diyemiyorum sana
Gelişin asılsız ihbardı yine yüreğime
Bilmezsin ,kaç sen eskitsem de içimde
Bulmak için yeni fotoğraflar ekledim
Gözyaşımla ıslak ,hayallerden bozma sararmış sevda küpürlerine
Seni yazdım ..Olsada adın , şehrin tüm kayıp listelerinde
Zamana pervasız yok sayılmış saatlerde
Sen sansam da çaresiz her kapı sesini
Gelmediğin gün anladım ki
Yaşamak bu değilde
Senin içinde ölmekte bu olsa gerek
Sevdamızı yazan takvimler tükendiğinde
Anladım ki biz hiç yaşamamıştık
Bir tek ayrılıktı aşkından öte
 
Üst Alt