Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bugün paylaşmak istediğiniz şiirler..

[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Cehenneme Kurulan Kamp [/SIZE][/FONT][FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial][SIZE=3][/SIZE][/FONT]

[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Ben iki elimde iki hançer
Kıpkızıl günahlar örmüşüm

Bu eller benim ellerim cennetten kovuldular
Kan kusan geceye nehir nehir
Tükrükle boğulan ezilen lanetlenen
İrin yüklü bakışlardan bu kaçıncı kaçışım
Bu kaçıncı saplayışım tırnaklarımı yüreğime
Ama ölmedim
Neden ölmedim

Öptüm ölümün kaynamış tutkal kokan ağzından
Kara kara yengeçlerin yuva yaptığı
Işık değmemiş ıslak saçlarına astım kendimi
Belki bin yıl sallandım durdum
Ama ölmedim
Neden ölmedim

Bıktım bu dost cüceler ülkesinde
Dev yalnızlığımı sırtımda taşımaktan
Yorgun alnımdan
İri terlerin aktığı kör kuyulara
Yılanların ve akreplerin
Ve ısırgan böceklerin susuzluğunu gideren
Bu denizler benzindi hep
Ve hep ne varsa deniz denilen kıyılarda ateşler yaktım
Ama ölmedim
Neden ölmedim
Açmış aç ağızlarını cılız arzular
Dişleri diken diken etimde dolaşan
Tutup bütün kapılarını kırıyorum mabetlerin
Tanrıyı arıyorum
Tanrı yok diyorlar ama neden yok
Bir yumruk olup sıkılıyorum
Parmaklarım dökülüyorlar
Bir kaç cam kırıyorum buz tutmuş gökten
Ben yarıdan fazla günahkarım biliyorum
Yarıdan fazla karanlık bu yer bu insanlar bu okyanus

Ve neden sonra zaman
Bir iskele olup sıyrıldı takvim yapraklarından
Artık bütün şarkılar susmuştu ölüm Tanrısı susmuştu
İçimdeki çanlar susmuştu ben susmuştum
Cehennemde yer bulmak zordu

En utanılır günahlarımı Sırat köprüsüne astım
Güneş bir fahişe gibi sarışındı üşüyordum
Demir örgülü kızgın kapıların mermer eşiğinden
Sümük gibi alevler akıyordu
Alev denizinde yıkanıyorduk -ho ho hoy-
Alev denizinde
Alev
Deniz
Alev

Tanrının iskeletinden kan sızıyordu...
[/SIZE][/FONT][FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Ayhan Kırdar [/SIZE][/FONT]
 
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!
...
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde.


YAHYA KEMAL BEYATLI
 
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
...durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

( NAZIM HİKMET )
 
yamalı hırkasını giyindi devri alem
taş’tı, tunç’tu…derken deforme oldu
sırtında par(ç)alandı puşt devrinin!



kuşların gözyaşlarına aldırış etmeyen
güneşe tüküren adam(!)lar icat oldu
karanlığın ötesinden…



rahminde zulüm döllenirdi
öncesi ve sonrası miladın
her uygarlık
kendi sözünü geçirme telaşındaydı
adaleti dişlerinin arasında çiğneyerek



amansız bir kavganın dumanıydı dağları saran
kendi özüyle hasım oluyordu cihan
kılıçtan geçirilirdi çoluk-çocuk
hükmünü sürmek için saltanatlığın
adı kahramanlıktı toprağı sulayan kanın




katli vacip sayıldı her canlının yok edilişi
kıyamete kalmasın diyeydi gösterilen hüner
vicdansızlık doldurdu içi boşaltılmış kalpleri
kin, nefret ve öfke dolu gözlerde esaretti barış
bir kurşuna, bin can pazarladı silah’ın tüccarları




çivisini söktüler
akıl-sır erdirilemeyen ana-karanın
zehir damıtıldı soludukları havaya
ders alınmadı afetlerinden devranın
yürüyüp gittiler, suyunu çıkarmak için ay’ın



-şehrinde konuşlandığım ulu yar/sana kaçıyorum, senden kaçanlardan-





Cömert Yılmaz
 
akşamlar ağlatıyor,ağladım çok ağladım,ayışığı insanfsız,güneşim acımasız,ne olur bu gemi batsın,beni de alsın deniz<arthur rimbaud<
 
Kaybolmuş bir kentin eskicisiydi,
makineleşmeye karşı duyguları topluyordu...
Kaybolmuş bu kentin sokaklarında,
torbasında umut,
torbasında insana dair ne varsa...
...Bu kent yorgun düşmüş bunca acıya,
yeni bir güne başlıyor umarsızca...
Bir tek eskici düşmüş yollara,
torbasında umut,
torbasında insana dair ne varsa...
YALNIZ DEĞİLSİN ESKİCİ,
BİR SABAH GÜNEŞ DOĞAR...
SEVGİDEN TUĞLALARLA,
YENİDEN KURARIZ BU KENTİ...
"Hüseyin EROĞLU- Metin KAHRAMAN
 
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İste yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karsıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
...
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

Günah, gunah, hasad yerinde demet;
Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.

*Necip Fazıl KISAKÜREK*
 
__Ve A y r ı l d ı k__




kapandı üstümüze dört duvar kapı pencere


açıldı korkunun bulaştığı derin hüzün kuyusu


gecenin mavisine sönük yıldızlar serpiştirip


garip sözcüklerin tesellisine sığındık ağız dolusu


sanki sansüre uğrayan bir senaryonun özetiydik


düne bir keşke yerleştirip


günü kocaman bir içle geçirdik


gölgemiz ve yalnızlığımızı kardeş kıldık her yerde







ve a y r ı l d ı k


kırıldı güleç yüzümüzü taşıyamayan sihirli aynamız


ikimizde birbirimizin yalanı


mum alevinde eriyerek son bulan dileklerden arta kalanı


ve bir ayrılık şarkısının nakaratına hapsedilmiş sevgi talanıydık


aceleci bakışlarımıza kış uykusu masallar


vedâya hazırlanan ayaklarımıza imkânsız sevdalar yükledik


ganimeti gözyaşıyla biten bir hüsranla bitti aşk kavgamız


kalbimizin seslerini taşıyan göçmen kuşlarını kaybettik


gülümseyen her fotoğrafa derin bir hüzün bırakıp


günlüğümüzün son sayfasına mutsuz bir aşk hikayesi daha ekledik








ve a y r ı l d ı k


duvarına aşk sözcükleri sıraladığımız kalbimiz çarpmayacak artık


birbirimizi görünce


kendi çatlağında kuruyacak tuzunda aklandığımız dudaklarımızı


bir yabancı öpünce


bizi bundan böyle hiç bir istasyon


hiçbir deniz kenarı ağırlamayacak


anlamayacak hiçbir insan


ve bizi artık hiçbir aşk hikayesi içine almayacak


kendimizden gidince


meğer bir palyaçonun hüzünlü yüzünden bakıyormuşuz her sevince


ikimizde eskiyen yüzümüze yeni bir resim


koparılmayı bekleyen her takvim yaprağına


mutluluk habercisi bir isim arıyormuşuz


ağırmış


acıymış


zamana yayılan sancıymış


meğer insan kendinden de nefret edermiş sevdiğini kaybedince






ve a y r ı l d ı k sevgili


şimdi içimde yüzünü cennet bilen çocukluğum ölüyor


hangi sesi çıkarsam kabuğu çatlayan bir ah


hangi renge baksam beyazdan dönen siyah


ve bütün gündoğumları turuncuda üşüyen bir sabaha dönüyor







keşke hayalinde büyüttüğün şehrine


ışıklı nergisler ekecek kadar uzun kalabilseydim


keşke bu şiiri yarım


ve her yarını bu ayrılığın hikayesi kılan


mecburiyetlerin esaretinde olmasaydım


keşke bana g i t m e! dediğinde


sana yüzümü çevirecek cesareti bulabilseydim
Faik Danışman



 
Üç Harf yanyana kaç
şekilde gelir bilirmisin ?
Aşk dersin .. Sen dersin .. Ben dersin .. Sen Ben
biter...
Biz dersin, gün gelir Git dersin..Peki Dur Kelimesinden
Haberdar degilmisin ?
Dur demeyi Bilmezmisin ..
Git demek kolay Dur diyebilecek kadar Yüreklimisin..?


Alıntı...

Onun yanındayken herşeyi küçük görmek,
Belki bencilleşmek, belki "o"ncullaşmak.
Kıskançlık denen şeyi tatmak,
Birine sahip olduğunu bilmek...
...hani şu aşk diye tarif ettikleri,
Belki herşey gibi gelip geçici.
Ama öyle güzel, öyle büyülü; masal gibi.
Kalbini çarptırması birinin,
Tutabilmek doyasıya elini,
Olmayınca eksik kalmak.

Sanki kaybolan bir parçasıymış gibi,
Nasıl tamamlar iki insan birbirini ?

Alıntı...
 
Hiç uykum yok bu gece
_____Sohbete var mısın benimle
Konu, ne olursa olsun, hiç önemli değil
Havadan sudan bahsederiz seninle

İstanbul soğuk
İstanbul’un sokakları ayaz kesiyor bu gece
Gökte ne yıldız, ne de ay var
Ne de yatağımda yar
Dizlerim titriyor kar soğuğundan
Dizlerim titriyor yar soğuğundan
Yüreğimde güneşin buzul hali

Gözlerim köprü altlarında yatanlarda
Satırbaşı bile olamamışlar gazete yazılarında
Ana sıcaklığımı sırtlayıp düşüyorum yollara
İki damla yaş süzülüyor çaresiz
Beş para etmiyorum bu gece

Saat olmuş gecenin ikisi
Bir telefon etsem sana şimdi
Desem ki
Ben falancanın kızı / büyük başlardan
Falancanın yeğeni
Falancanın falancası
Sadrazam torunu, anlayacağın kısacası
Çekmek için dikkatini

Diyeceksin ki
Bu kadın yemiş kafayı
Ne paşası
Ne sadrazamı

_____ He vallah
Bahane benimkisi

_Uyuyor muydun

Dediler ki
O düşte şimdi
Beni görüyormuşsun
Merak ettim, sormaya geldim
-Beni seviyor musun

Hiç uykum yok bu gece
_____Sohbete var mısın benimle
Konu ne olursa olsun, hiç önemli değil
Havadan sudan bahsederiz seninle
 
Sevmiyorum Seni



Şimdi benim buzdan bir döşekte
Üç büklüm olmuş zavallı sevdam,
Üşüyorsa ölesiye yalnızlıktan;
Bil ki senin hep böyle güvensiz,
Yaşamdan korkar oluşundan.

İşte bunun için sevmiyorum seni.

Şimdi benim bir han avlusunda
Hiç bitmeyecek umutsuz kavgam,
Soluyorsa başı önde yorgunluktan;
Bil ki senin hep böyle umarsız,
Yarını göze alamayışından.

İşte bunun için sevmeyeceğim seni.

Metin Altıok
 
En Çok Seni Özlerken Yeniliyorum Hayata.. Seni Ya$ayamadım Belki Ama, Sensizliği Ezberledim Yokluğunda...
 
ilk

Yeniliyorum.
Heceleyerek öğrendiğim hayatı,
Bir savaş meydanında kaybediyorum.
Ki hayat dediğim iki dudağından çıkandı
Ben bu lâl savaşta
İki tarafın da yenilmişleri oluyorum…




Kadim bir susku geceme düşüyor.
Oradadır hayata iz bırakmaya hevesli insanlar.
Ben ise kaderi avucundan silinmiş biriyim.
Sığamıyorum bu yüzden hayat boşluğuna
Söylenecek bir şarkım,
Devrilecek kadehim yok senden sonra…




Kalanlardan bile hatırlanmıyorum artık.
Sönüyor ışıktan neyim varsa.
Görmüyorsun ki;
Tarih sayfasında adım gözyaşı,
Gözyaşımdan kalkıp sana geliyorum yine de
Ama bilinmiyor kimliğim
Kabul edilmediğim yasak ülkende…




Acım bumerang gibi kalbime dönüyor,
oysa sana, o tek canlı yanımla gelmiştim.
çocuktum ve büyümeyi reddetmiştim.
büyük adam olamıyordum örneğin
çocukça oyunlarımda sensiz üşüyordum.
ellerin değsin diye bir kez avuçlarıma,
soğuğu ne çok seviyordum.




son

Gidiyorsun,
Ve bilmiyorsun bayat bir intihardan medet umuyorum.
Sen, yine de
dönüp baktın ya bir kez yüzüme
Bir günahkar gibi
Mutsuz ölmüyorum…
 
[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Güneye Doğru [/SIZE][/FONT][FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Taze gecelerde birikir sıcağın sesleri
Ardı sıra tüllenen yüzler
Kuşların dilinden alnımıza vurulur
Bilmiyorsun
Burada her çocuk başı
Yirmi yedi kere iner yağmur

Kanatlar takarız usulca uzaklara
Yakın olduğunu öyle anlarız
Biz o mahallede sen gitme diye
Oynamayan çocuklarız

Esmer kır mevsimleri
Yitiklere lal olur
Bir sokağın alnında hayaller üteriz
Usulca incelir gece
Karanlığa saçlarından yanarız
Biz buğulu pencere önünde
Seni görelim diye bir kasım sabahı
Hastalanan çocuklarız

İki teyze
Konuşurken anladık
Sıcak yerlerin
Menekşe sabahlarına doğarmışsın
Bıkmadık
Işıyan her yeni baharın ayasında
Sana en çok beyazı yakıştırdık

Gittin
Senden rüyalı salıncaklardan düştük
Başını güneşli denizlere çevirmişsin
Şanş işi bir rüyada gördük
Yüzümüzde yirmi yedi damla
Ve artık duymaman imkansız
Çünkü burada bütün çocuklar
Güneye doğru ağlar
[/SIZE][/FONT][FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3][/SIZE][/FONT]

[FONT=Arial, Helcetica, Verdana][SIZE=3]Atıf Emre Özdemir [/SIZE][/FONT]
 
Yedeğimde hep bir şiir olmalı
Korusun diye beni,
Sarsın
Solusun diye...

...Yedeğimde hep bir şiir olmalı
Dileğimce değiştirebildiğim
Değiştikçe beni de değiştiren
Yüreğimle sindiğim,
Kimsenin bilmediği,
Acısına başka acı
Sevincine başka sevinç değmemiş,
Canım gibi
Yok etmek hakkını kendimde gizlediğim
Ömrümce çılgın, gönlümce engin,
Yeni doğmuş bebeklerin sesiyle
Yankısı ufkuma dokunurcasına yakın
Soluğumda kıvılcım, dudağında gül
Yaşamaya düğümlü,
Goncalar kadar körpe
Dalgalar kadar hırçın
Kavuşmamız olanaksız birine sakladığım,
Mahrem, bağışıksız,
Mazlum bir şiir

Yedeğimde hep bir şiir olmalı;
Çırpındığım geceler
Yetişip yatıştıran
Esinlenip dindiğim,
Duygusu sağılmamış,
Üşüse soluverecek,
Pürüzsüz, bir başına incecik,
Gülüşü gülüşüme denk, andıkça parıldayan
Andıkça parıldadığım,
Kanmayan, kandırmayan;
Öfkesi kirlenmemiş,
Zehri gibi kendi hayatımın
Ayrılık yaralarını sarılır sanmış,
Sürgün, ürkütülmüş,
Üzgün bir şiir.

Yedeğimde hep bir şiir olmalı
Yuvasında ilk kez uçan serçe gibi telaşlı,
Şafakta kuzulamış karaca gibi baygın,
Ulaşınca çılgınlığa kırılan dallarda ömrün
Yanarak uğuldayan
Yanarak uğuldadığım...

Yine daldım da kendi düşüme
Hasretin kanayışı bitermiş sandım...
Beni şiirler bağışlasın!

"Nihat BEHRAM"
 
[FONT=Tahoma]BAHÇİVAN KIZ

Evet,ellerinin tomurcuklanan karanfil[/FONT]

[FONT=Tahoma]
Ve gümüşsü leylak
Olduğunu biliyordum;
Küreğinle
Ve fide toprağınla
Nasıl çalıştığını;
Ama
Daha derine,daha dibine
İndiğini,
Taşları ayıklayıp köklere vardığını
Gördüğüm zaman;
Bildim ki,
Küçük bahçivan
Senin yürek atışların da
Ellerin kadar
Topraktan;

Ve sen orada
Ta başından beri senin olmuş bir şeyi
Biçimlemektesin;
Tohumların
Dönerek dolandığı
Islaklıkların
Kapı ağızlarına
Dokunarak.

Evet, birbiri
Ardınca
Bitkiler
Yeni dikilmiş
Ve yüzünde özsuyundan
Bir öpücüğün kiriyle
Çiçeklenen
Gidip geldiler.
Sen gittin
Ve çimen yapraklarının sapı
Ellerinin altında
Yalnız ve ince boynunu
Kaldırdı,yasemin
Senin şarkıların için
Koku ve çiğle yıldızlanmış
Bir bulut hazırladı.

Sen
Baştan ayağı çiçeklendin,
Toprağın daha da derince,
Işığı
Bir gök gürültüsü gibi
Yaprağa ve güce
Yeşillenerek,
Tohumlarını ektin.
Sevgilim,
Sevgili kırmızı bahçivanım,
Elin toprağa değdi
Ve birden
Işıklandı çiçeklenme.

Gene de sevgili,
Islak
Parmakların ve
Toprak yüreğin
Bize
Doğurganlık ve sevda sözleri getiriyor,
Şarkımın gücüne sesleniyot
Ben uyurken
Yüreğime dokunarak
Düşümdeki
Ağaçları çiçekleniyot,
Uyanıyorum,gözlerim apaçık
Ve sen
Derime
Şarkımın kararan yıldızlarını
Dikiyorsun

İşte böyle bahçivanım
Sevdalarımız
Topraktan;
Senin ağzın bir ışık bitkisi,taç yaprağı.
Ve şarkım derin köklerde dolanır.

Pablo NERUDA[/FONT]
 
"bazıları hiç delirmez


ben, bazen koltuğun arkasında
3-4 gün boyunca yattığım olur
orda bulurlar beni
melaikeymiş derler
sonra gırtlağımdan aşağı
şarap döküp göğsümü ovarlar
yağ serperler üzerime
sonra
kükreyerek kalkarım atıp tutar,
köpürürüm onlara
ve evrene küfreder
bahçeye kadar kovalarım
sonra kendimi çok iyi hisseder
tost ve yumurtanın başına otururum
bir şarkı mırıldanıp
aniden pembe besili bir balina gibi
sevimli olurum
bazıları hiç delirmez
ne korkunç hayat sürüyorlardır allah bilir

charles bukowski"
 
o bulut benim aslında
dedim ve sustum,
saçmalamanın saçma kısımlarında dolaşırken...
neyi neden söylediğimi,
bir anlamı olup olmadığını,
sen hep bilirdin zaten...
yağmur yağdırmaz o bulut,
bak nasıl kızıla çalıyor dedin.
ya yağdırırsa diye inledim...
gökkuşağı çıkar o zaman;
belki çıktığı yeri bulur
alırız kazandaki altınları dedin,
ayışığını kıskandıran gülümsemenle birlikte.
cüceleri de görür müyüz? diye sordum
hafifçe gamzelerini çıkartarak...
"rüya''da ki cüce olmaz ama
hayal kurma boşuna dedin,
ya olursa diye mırıldandım.
sustun...

"rüyamda;
papatya dolu yemyeşil bir kır vardı,
ayaklarım çıplak oradan oraya koşuyordum
sen motorunun yanına oturmuş
bana papatyalardan taç yapıyordun
ama ben yine sana kızıyordum
neden benimle koşmuyorsun diye."

papatyadan taç nasıl yapılıyor? diye sordun.
"bilmiyordun madem neden benimle koşmadın
orada oturup bana taç yapmaya çalıştın"
dudaklarımı düşürüp sustum...

ben de rüyamda;
unutkanlık nehrine giriyordum,
geçmişin geçememesini geçirmeye
çalışıyordu,
iki zebani başımda.
dedin ve sustun.
gözlerimi koca koca açarak
geçmişin geçememesini geçirebildiler mi?
diye sordum.

elindeki üzümlerden iki tanesini ağzıma atarak,
sonra papatya tarlasına taç yapmaya geldim motorumla
unuttun mu? dedin ve öptün dudaklarımdan...

battaniye,gıdıklama ve öpücük
üçgeninde yaşadık,
bir kaç yüzyıl...

merdivenlerden bir çırpıda indik
elele,
ayaklarımız birbirine dolaşarak
acelenin belki de ecel'e'sin de...

nereye gidiyoruz diye
sordum kahkahalar atarken...

bilmiyorum dedin,
yüzüme hasret
bir iç çekişle birlikte;
gülümseyerek...

takmayalım kasklarımızı bu kez dedin
takmayalım dedim...

döndün yüzünü...
dudakların dudaklarıma dokundu..
döküldü,
gökkuşağının altına altınlar...

sarı bir kamyonun,
asfalttaki lastik izlerinde
seyrediyor aşkımızı,
ilk yardım bildiğini sanan
yurdum insanları...

rüzgarın uçurduğu beyaz papatyalar,
kırmızı saçlarınla kapanan yüzümün
etrafında...

iki zebani başımızda;
giriyoruz unutkanlık nehrine,
geçmişin geçememesini geçirmeye..
 
[FONT=Lucida Sans Unicode]Yangınlar
Kahpe fakları
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim - leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın
Oy sevmişem ben seni

Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu[/FONT] [FONT=Lucida Sans Unicode]
He canım
Çiçekdağı kıtlık, kıran
Gül açmaz, çağla dökmez
Vurur alnım şakına
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, medetsiz, munzur
Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim

Namus işçisiyim yani[/FONT] [FONT=Lucida Sans Unicode]
Yürek işçisi
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim
Oy sevmişem ben seni

Ve sen daha demincek[/FONT] [FONT=Lucida Sans Unicode]
Yıllar da geçse demincek
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim
Yaran derine gitmiş
Fitil tutmaz, bilirim
Ama hesap dağlarladır
Umut, dağlarla

Düşün, uzay çağında bir ayağımız[/FONT] [FONT=Lucida Sans Unicode]
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda
Atıp bir kıyıya iki zamanı
Yarının çocukları, gülleri için
Koymuş postasını
Görmüş restini
He canım
Sen getir üstünü

Uy havar[/FONT] [FONT=Lucida Sans Unicode]
Muhammed, isa aşkına
Yattığın ranza aşkına
Deeey, dağları un eder ferhadın gürzü
Benim de boş yanım hançer yalımı
Ve zulamda kan - ter içinde asi
He desem, koparacak dizginlerini
Yediveren gül kardeşi bir arzu[/FONT]
Oy sevmişem ben seni​
 
Bu şiiri Ahmet Arifin sesinden dinlemekte bir başka güzeldir.Paylaşım için teşekürler.
 
Rica ederim evet Ahmed Ariften dinlemek birbaşka güzel..
 
[FONT=Lucida Sans Unicode][FONT=tahoma]Yerin seni çektiği kadar ağırsın

Kanatların çırpındığı kadar hafif..

Kalbinin attığı kadar canlısın

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü..

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kar sayma:

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;



Ne kadar yaşarsan yaşa,

Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi,



Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..



İşte budur hayat!

İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli

Bebek ağladığı kadar bebektir

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin...
[/FONT]
[/FONT]​
 
MUTLULUK ARIYORSAN

Mutluluk arıyorsan baktığın her yerde
Mutluluk,kendi güler yüzünde
Mutluluk,seni sevenin gözlerinde
Mutluluk, nefes almanın ötesinde
Hikmet Yurdaer​
 
[FONT=Lucida Sans Unicode]Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte,
Yani yürekte..

tanbut8.jpg


Meselâ bir barikatta dövüşerek,
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken,
Meselâ denerken damarlarında bir serumu,
Ölmek ayıp olur mu?

tanbut8.jpg


Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

tanbut8.jpg


Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

tanbut8.jpg
[/FONT][FONT=Times New Roman, adobe-times, Times][SIZE=5]

[/SIZE][/FONT]
[FONT=Lucida Sans Unicode]Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
[/FONT][FONT=Times New Roman, adobe-times, Times][SIZE=5]
[/SIZE][/FONT]
 
[FONT=Lucida Console]Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin [/FONT]
[FONT=Lucida Console] [/FONT]
[FONT=Lucida Console]Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin [/FONT]
[FONT=Lucida Console] [/FONT]
[FONT=Lucida Console]Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim [/FONT]
Bence sen de şimdi herkes gibisin
 
Bitirdim Sana Deli OLan Beni... Ama; Bitiremedim Bende ki Seni...
Sarıp SarmaLadım KundakLadım Seni.. YükLedim Sırtıma VebaLini...
BismiLLah Dedim Çıktım YoLuna... Bırak qünahda Benim OLsun..
YokLuğum İki Yanağına qamze OLsun... Çek BensizLik Bayrağını Hadi..
.Ben Bittim; qözün Aydın OLsun....
๑۩ﺴ(̅_̅_̅_̅(̅_̅ EDİP_̅_̅_̅_̅__̅_̅_̅() ڪے (̅)_̅_̅_̅_̅ BALKAN_̅_̅_̅_)__̅_̅_̅)ﺴ۩๑
 
Ben deliyim… Yorgun ve yalnızım. Kaldırımlara misafirim... Gecenin gözleri üzerimde. Denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem… Yüreğimi bir yere bırakmışım, bıraktığım yerden çok uzaklardayım. Kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim. Ey! Sabreden derviş bana da sabretmeyi öğretsene. Ben deliyim, ama çok şey bilirim. Renkler ve zevkler hiçbir şey ifade etmez bana... Sonların başladığı yerden, başlangıçların son bulduğu yere gidiyorum. Kara bir tren gibiyim yani, bir istasyondan bir istasyona, hep aynı raylar üzerinde.
Ben deliyim… Yağmurun yağması benim için romantik değildir, ben kurşun yağmurlarını bilirim. Benim güneşim batmaz, dünyam dönmez, ayım hep mehtap halindedir, rüzgârlarım doğudan eser... Kadehime doldurduğum hüzünle sarhoş olurum, Mezem ise bir dilim umut. Ezbere bilirim yaşamayı, yaşarken savaşmayı.
Ben deliyim. Ben buralara ait değilim. Dağları sırt sırta vermiş bir ülkem, surlarla çevrili bir şehrim. 12 den sonra volta attığım caddelerim, kızıl sakallı bir dayım bir de kara gözlü yarim var benim.
Ben Deliyim. Söyleyemediğim düşüncelerim var. Her akşam ayrı bir meydanda, Atatürk heykelinin karşısında, olmayan aklımı dar ağacına asar, ipini çekerim. Ölüm, ölüm kurşun olup yağar üzerime. Binlerce kez öldürülmüş ama ölmemişim. Ben sıratın canbazı, doğal bir felaket, sosyal bir belayım.
Ben deliyim… Benim mevsimim değişmez, sadece bahardır. kuşlardan sadece güvercini bilirim, yüreğim kanatlarıyla beraber çarpar. İnsanlardan yalnız çocukları severim, onları da büyüyünceye kadar.
Ben deliyim… Bağıra bağıra şarkılar söylerim, sessiz sessiz şiirler yazarım. Bilmediğim yerlerin, tanımadığım kişilerin resimlerini çizerim.
Ben deliyim... Kendimle sohbet eder, kendi kendime gülerim. Telefon kulübeleriyle kavga ederim. Asfaltın siyahında kaybolur, düşüncelere dalarım. Çıkmaz sokaklarda kendimi arar, bir de üstüne güzel hayaller kurarım. Sonra, sonra hayallerimle beraber suya düşerim.
Ben deliyim… Çayım sekiz şekerlidir, cigara üstüne cigara yakarım. Dumanı iner efkarımın şehrin üstüne. Parayı sevmem ama para için çalışırım. Dört yaşında aşık olduğumu, sonra babamın hiç başımı omuzuna dayamadığını hatırlar, hayal de olsa omuzlarında uykuya dalar, Rüyalar görürüm, uyandığımda hiçbirini hatırlamadığım halde...
Ben deliyim… Güzel bir yaşam benim için anlam taşımaz, kimseye düşman değilim, kimseye de dost olmadım. Ben kendime bile yabancıyım... Duygularım hep sansüre uğramış, bir fahişenin hayatı gibi yalancıdır gözyaşlarım... Ufacık bir bakış boğazımı düğümler. Kimi özlediğimi bilmeden, hasretin en yoğun halini yaşarım. Ah! İçimden dağıtmak gelir, dağıtamam ya, kendimi dağıtırım. Gözlerimin kahverengisi gitgide koyulaşıyor, insanlarınki kankırmızılaşır. Bakamam kimsenin yüzüne, sevgiye muhtaç bir yavruya döner yüreğim... Kalbim titrer, haykırırım ama duyuramam sesimi... Yine de sardığım tütünde, yaktığım cigarada bulurum mutluluğu...
Ben deliyim, ağlamamaya yemin etmiş gözlerim... Sonu dramla biten bir hatıra, üç bölümlük bir komedi dizisiyim. Çoğu zaman çorbama kinimi doğrar, öfkemi kaşıklarım. Zehir kokan bir gül biter dudaklarımın arasında, Kimisi tükürür, kimisi öper. Tükürene mezar, öpene lalezar olurum.
Ben deliyim...
Zülfün hergece ihanetler rıhtımında. Ciğerimin üstünde sevdasını kurşuna dizer. Ve ufacık bir bakış boğazımı düğümler.
Ben deliyim... Bulmacaya benzerim. Kimi zaman soldan sağa bir nota. Kimi zaman yukarıdan aşağıya Eski Mısır'da bir Tanrıyım.
Ben deliyim, geceyi ikiye böler, sonra hayatın adını yalan koyarım...
Ben deliyim, ben yüreklerde ünlem, kafalarda soru işaretiyim. Ben deliyim, bağrı taşlarla dolu bir Toprak parçasıyım. Bir uçtan bir uca kurumuşum. Karınca yuvaları ve Ayak izleriyle süslüdür tenim... Kar yağar üşürüm, güneş olur kavrulurum.
Ben deliyim... Mutluluğu uzaktan seyrederken cebimde küçük umutlar biriktirir, gözlerimi kapının eşiğine dikerim. İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım ama, kendimi içine atacak bir yer bulamam. Anlamayana az gelirim, anlayana çok... Ne yarınlar birşey bekler benden, ne de ben yarınlardan... Ben deliyim... Ağlamamaya yemin etmiş gözlerim.
 
Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın. Biri seni bulacak... Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, Biraz ürkeceksin. Ne kadar dirensen de nafile ... İnsansın sonuçta, seveceksin.... Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, Gavura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acaba'ları! Bir kemik aynı yerden İki defa kırılmaz...
 
[FONT=Microsoft Sans Serif]Ağaçlar benim gardaşlarım
Yağmur benim kirvem
Manisa tarzanlarıyla bir düğün
On sekiz yıllık, kırk gün kırk gece
Ki dünyaevine girsin diye dünya
Kitaplardan davullar
Şiirlerden zurnalarla
Vererek kendimizi, yaşamımızı, yıllarımızı
Bin yıllık şaraplar olacağız
Son şölen verilsin diye Türkiye'de
Sonların başlangıcı
Allah rahmet mi ne okur diye eski düzene
Düzmesinler halkımızı bir daha diye
Sipil dağında bir dernek kurduk
Biz ki hukuk niobesi'nin kurbanlarıyız
Sipil dağında demokratik bir üniversite
Tavşanları, sincapları, geyikleri, yaban atlarıyla
Canlıyız, canlı mı canlı
Ölüler yaşamadıkları için ölüler
Yaşam adına ölenler
Kıyamete kadar yaşayanlar
Yaşasın yaşam !
Yaşasın yaşam için yaşayanlar
Onlarki ab-ı hayat şurubuyla yunmuşlar.

Can YÜCEL...
[/FONT][FONT=Times New Roman]
[FONT=lucida grande]
[/FONT]
[/FONT]
 
Aşka Dair

aşk, biraz aşağılanmıştır
kadın terzilerin neresinden baksam
irtifa kaybeder hücum ve şiddet
geri sayım: dört-üç-iki-bir-sıfır
patlar yükselir gider ağzım!

ağzım bana lazım
diye bağırır parmak çocuk
çocuk parklarında salıncaklar hızlanır
kaydıraklar ağlar
bir kadeh rakı dökülür üstüne ömrümün
alkolik annem geceden özür diler
neden sevgi
onca derbeder ve serseri
bir şık bıçak darbesiyle
yarar karanlığı
yürür giderim orda ileri geri

orda aşk
küçülür.. küçülür..
küçülür biter en güçlü sesiyle!

Küçük İskender
 
Üst Alt