Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bugün paylaşmak istediğiniz şiirler..

Sen Vurdunda Ben Ölmedim mi?
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Bitmez tükenmez engeller koydun
Şimdi nerdesin diye sakın sorma
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?

Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,
Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Otobüs duraklarına...
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim
Masumdum, çocuklar gibi
Böyle delirmezdim-küfretmezdim...
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim.
Şimdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
Sen yaktın da ben yanmadım mı?

Biliyorsun
Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı
Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı
Benden artık pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum git...
Ama ardında
Ağlayan bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını-daya sırtıma
Titrersem namerdim...
Sen vurdun da ben ölmedim mi?
Ahmet Selçuk İlkan
 
İSTİYORUM.....
istiyorum gideyim sevdiğimle.
istiyorum boş vereyim sonu ne olacak.
istiyorum düşünmeyeyim iyi mi, kötü mü.
istiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu?
istiyorum gideyim sevdiğimle
BERTOLT BRECHT
 
seni bekliyenler yolun gözler olmuş
geçitler tutulmuş beller kesilmiş
dağlar aşasın tez gelesin
hasta nefse
can suyu getiresin
vurup sırtına bakır barkaçla
gözelerinden tozanlı deresinin
özün zedendenden ayrılmadan
pirin celalinin hükmüyle
post desturu verilmiş
yol senin
geri durmayasın
sarılasın ıkrarına
canın yitirsende
bakmayasın dönüp arkana
seni bekliyenler yolun gözler olmuş
tez gelesin

lev
 
Ölüm degilse Bizi Ayıran Yazık Olmuş Hata Yapmışız!!!!

Yaşıyor ama uzaktaysam senden
Bilki seni hiç unutmadım....
Ölüm dglse bizi ayıran yazık olmuş hata yapmışız...
Senden yada benden ne farkeder
Şeytana uymuş aşkı yakmışızz
Adımı söylemezdin bana seslenirken
Aşk derdin aşkım derdin...
Her aşk dediginde beni kendine daha da aşık ederdin
..
Yoklugunda sen nasıl olursun hayal ettigimde
Seni mutlu çok mutlu görüyorum çünkü hep öyle ol istedim...
Hatta hatta belki yeni aşklar tanırsın tanı zaten
Herşeyin güzeli senin olmalı...
Aynı şeyi isteme benden yerine kimseyi koyamam ki!
Ben kimseyi ama kimseyi seni sewdigim gibi sewmedim ki!
Sen bana aşk dedin bizi kirletemem ki...
..
Okyanusa attıgın anahtarı biri bulurda bizi bizden çözer diye
Daha iyisini yaptım seni kalbime kazıdım...
Her atışında hatırlamak için
Yaşıyor ama uzaktaysak birbirimizden bilki seni hiç unutmadım!!
Ölüm dglse bizi ayıran yazık olmuş hata yapmışız..
Eger ölümse bu ayrılıgın sebebi ve bensem önce giden bu alemden
Kederlenme çok
Tıpkı benden istedigin gibi kendine sahip çık
Bensem kalan geride zaten sen hep görüceksin..
Ben kimseyi ama kimseyi seni sewdigim gibi sewemem ki..
Sen bana aşk dedin bizi kirletemem ki....
(alıntı)​
 
ÖLMEYİN

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinl...emeyenler,
...Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...
Pablo NERUDA
 
Şeyh Bedrettin Destanı

Duyduk ki Mustafa huruc eylemiş
Aydın elinde Karaburunda
Bedreddinin kelamını söylemiş
köylünün huzurunda...

Duyduk ki...
Bu işler duyulur da durmak olur mu?
Bir sabah erken,
Haymana ovasında bir garip kuş öterken,
Sıska bir söğüt altında zeytin danesi yedik
Düştük dağlara dağlara, aştık dağları dağları...


Bedreddin yiğitleri ufka baktılar,
Gitgide yaklaşıyordu toprağın sonu
fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla.
Oysaki onlar bu toprağı, bu kayalardan bakanlar onu,
üzümü, inciri, narı, tüyleri baldan sarı sütleri
baldan koyu davarları, ince belli, aslan yeleli atlarıyla
duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar.

Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun
Karşısına çıktılar
Dikişsiz ak libaslı, Baş açık, Yalnayak ve yalın kılıçtılar.
Mübalağa cenk olundu.
Aydının Türk köylüleri
Sakızlı Rum gemiciler
Yahudi esnafları, on bin mülhid yoldaşı
Börklüce Mustafanın düşman ormanına on bin balta gibi daldı

On binler verdi sekiz binini...
Yenildiler Yenenler, yenilenlerin
Dikişsiz, ak gömleğinde sildiler kılıçlarının kanını
Ve hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
Edirne sarayında damızlanmış atların eşildi nallarıyla.

Ve teker teker bir an içinde,
omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri,
yüzleri kan içinde geçer çıplak ayaklarıyla
yüreğime basarak geçer
Aydın ellerinden Karaburun mağlupları...

Satırı çaldı cellat,
Çıplak boyunlar yarıldı nar gibi,
yeşil bir daldan düşen elmalar gibi
birbiri ardınca düştü başlar
Ve her baş düşerken yere çarmıhından
Mustafa baktı son defa.
Ve her yere düşen başın kılı depremedi:
- İriş, dede sultanım İriş! dedi bir,
Başka bir söz demedi...


Bedreddin gülümsedi,
Aydınlandı içi gözlerinin,
Dedi: - Madem ki bu kerre mağlubuz netsek, neylesek zaid.
Gayri uzatman sözü.
Madem ki fetva bize aid verin ki basak bağrına mührümüzü...

Yağmur çiseliyor
Serezin esnaf çarşısında,
Bir bakırcı dükkanının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan yapraksız
bir dalda sallanan şeyhimin çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarsısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın,
görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor.
 
DAHA ÇOK BEKLERSİN

Dünyayı duruyor mu sanırsın,
Zaman geçmiyor mu sanırsın,
Sevda dediğin seni bulur mu sanırsın,
Bence sen çok büyük bir yanılgıdasın.

Karlı soğuk bir sabahta
Mahmur gözlü bir güzel
Gelip seni bulacak mı sanırsın
Bence sen daha çok beklersin.

Gerçi burcun bile boğa,
sevmek sevilmek yasak sana,
Sevsen bile kimselerin haberi olmayacak,
İçin içini yiyecek, bedenin hasta ve yorgun kalacak.

Sigara bile içmeyi beceremezsin,
Ağlamak yok lügatinde bu sensin,
Sevmenin zamanını mı beklersin,
Evet, evet bence sen daha çok beklersin.

Ferdi Tayfur dinleyeceksin,
Benim gibi sevenler diyeceksin,
Bakışların bana bir cesaret versin,
Bence sen daha çok beklersin.

Ararsın şarkılardaki teselliyi,
Şiirlerdeki gerçek aşkı,
Sevgiyi sevgiliyi;
Çok ama çok beklersin.

Gerçek ne şarkıda, ne türküde;
Şiirler dolu pembe hayallerle;
hayat bambaşka, yok kelimelerde,
Sen daha çok bekleyeceksin bu gidişle.
 
"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?"
 
Bugün paylaşmak istediğiniz şiirler ..

Gitti gelmez gönül virane kaldı
Ne sabre mecal ne takat kaldı
Yadında teselli bahane kaldı
Üç beş gün ömür var daha ne kaldı
Gitti gelmez gönül virane kaldı....

anonim..
 
Sevmek Yürek İster


Sen... sevgi nedir bilirmisin
Sevmek yürek ister.... yürek
Sen hiç sevmedin ki bu alemde
Gönlüme taht kurmuşdun
Yıkdın gittin bir kalemde
Biliyorum gökteki yıldızlar kadar uzaksin
Sen aslında bana tuzaksın
Umutsuz aşk derler bunun adına
Tohumunu ekemezsin
Yapışdımı bir kere yakana ezipde geçemezsin
Dedim ya sevmek yürek ister...yürek

Sende ne yürek var nede... neyse
 
Birgün beni sevebilir misin?
Sana ellerimi uzattığımda avuçlarına alıp,
Sımsıcak nefesinle,
Küçücük bir öpücük kondurur musun ellerime,
Yüreğinde bana yer verir misin?
Başımı omzuna koyduğumda,
Okşar mısın saçlarımı ılık nefesinle,
Fısıldar mısın kulağıma sevgini,
Küçücük bir öpücük kondurur musun dudaklarıma,
Gözlerime bakar mısın sevgiyle,
Benimle ağlar benimle güler misin?
Beni sev!
Dalgaların kayaları sevmesi gibi...
Hoyrat rüzgarın ağaçları,
Kızgın güneşin toprağı,
Yağmurun bitkileri sevmesi gibi.
Sende beni delicesine sev
 
[SIZE=4]O ŞİMDİ NE YAPIYOR?[/SIZE]

[SIZE=4]O şimdi, ne yapıyor?
Şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
"Hey gülüm, beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi... "
O şimdi ne yapıyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir,
"Her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren sevgili, canımın içi ayaklar! "
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa, ne bileyim, fasulyenin neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?
[/SIZE]​
[SIZE=4]Nazim Hikmet[/SIZE]​
 
terk etmedi sevdan beni
aç kaldım susuz kaldım
karanlıktı gece
can garip can suskun
can paramparça....
ve ellerim kelepçede
tütünsüz uykusuz kaldım
terk etmedi sevdan beni..

ahmed arif
 
DAYAN KALBİM

Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

NECİP FAZIL KISAKÜREK
 
Bahardı sevgilim bahardı
ve bahtiyar olmak için
toprakta, havada, suda herşey vardı sevgilim
herşey hazırdı
herşey vardı...

Nazım Hikmet Ran
 
Toprağa bir çaput ile dönersin
Dünya hatır kırmaya değer değil
Tutar isen bir dost, bir yar edin
Cihan sana da kalır değil

Büyük konuşma hiçbir zaman

Düşmez, kalkmaz kimse değil
Bir diken yarasına deme aman
Dertsiz olmayan can, var değil

Kendinden başkasını beğenmez
cahil
Huri
, melekte hata bulmaz değil
Nice vardır diline sahip olmayan
Dost hatrı bir gün yıkılmaz değil

Özge
olur aşık gönlü
Alır isen, dinle sözümü
Küçümseme sakın damlayı
Derya
, damlasız olur değil

Çoktur cihana boşa gelenler

Ne oldum delisi görmemişler
Parayı her şeyden üstün bilenler
Toprak altında para lazım değil

Asalet insanın özünde olur

Saf ipekte, süste değil
Kendini bilen çul da giyse
O çul, ona atlas olmaz değil

Hiç kimseye muhtaç olmam deme

Can, cana muhtaç olmaz değil
Dünyaya zulüm çektiren firavun
Topal sineğe yenik düşmez değil
Nice mertlikten, onurdan bahsedenler
Saman altından su yürütmez değil
Bu sözden alınıp kendine pay biçen
Kalleşliği efendilikle gizlemez değil
 
muzdarip bir gönülle kabuslu hayallerle
vuslatı canana ve gülistana elveda
gizli ah çekmelerle içli iniltilerle
zevkine doyamadığım nev-bahara elveda

gökler karardı yine hiçbir yer görünmüyor
müphem bir kuvvet beni her an geri çekiyor
madem ayrılcaktın ya niçin geldin diyor
bastığın aziz taş ve topraklara elveda

gözyaşım ummam oldu yol vermiyor geçeyim
ayrılıp göznurumdan ben nereye gideyim
bu nifak ateşiyle yanıp yanıp biteyim
her gün yeniden doğan arzulara elveda

zulmet bastı cihanı bütün emeller söndü
kalbim kan ağlar daim ruhum çılgına döndü
demek ayrılık vakti geldi ve bana yol göründü
bu dertsiz yolculara bu yollara elveda

son bir defa bakayım o hüsnü cemaline
bir nazarın değişmem bütün dünya malına
ister gülsün gafiller bu aşık'ın haline
bundan böyle neşe ve sürurlara elveda

rabbimden diliyorum yakınlara gelmeni
ah yine görebilsem dünya gözüyle seni
ayrılık pek yakıyor al bağrına bas beni
faydasız hayallere hülyalara elveda

gözün gönlün arkada nereye gidiyorsun
bakmaya kıyamazken nasıl terkediyorsun
Allah ısmarladık düşün kime diyorsun
asılsız hakikatsiz rüyalara elveda

nereye gidiyorsun ey yarine doymayan
bir an fazla görmeyi bulumaz nimet sayan
bu fırak ateşiyle kavrul alevlen ve yan
cihanı tenvir eden en son nura elveda

nereye gidiyorsun ondan nasıl ayrıldın
seni yakan o değil sen kendi kendini yaktın
düşün gözyaşlarıyla kimin yüzüne baktın
ayrılırken inleyen bakışlara elveda

maziyi hale tebdil edip seyredeceğim
gönlümü gözyaşlarıyla teselli edeceğim
derin iniltiyle ah ayrılık diyeceğim
yari bırakıp giden bu firara elveda

karşımdaki hayalin biraz daha kal diyor
kalbini benim gibi bu sevdaya sal diyor
öp hasretle duamı al diyor
en derin sevgilerle aziz yare elveda..

Hüseyin Hilmi bin İstanbul'i ilmihalinden alıntı...
 
gün eğilirken deniz özlemi artar kırlangıçların
akşamı bekler mor bulutlar pencerelerde
seni sevmek türküleri sevmek gibidir biraz da
yüreğindeki sevdaları öpmek gibidir dudaklarını

hep böyle kalır kar beyaz düş tarlalarında çocukluk
rüzgarını bekler tohum yağmurlu gecelerin
seni sevmek özlemeyi sevmek gibidir dağ başlarını
yalnız olmamak gibidir ellerinin uzağında



gerçek sevgiyi bilenlere..
elleri ellerinde gözleri gözlerinde dostlarına aşkını ilan eden sevgililere...
 
Yangınlar
Kahpe fakları
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim - leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın
Oy sevmişem ben seni

Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu
He canım
Çiçekdağı kıtlık, kıran
Gül açmaz, çağla dökmez
Vurur alnım şakına
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, medetsiz, munzur
Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim

Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim
Oy sevmişem ben seni

Ve sen daha demincek
Yıllar da geçse demincek
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim
Yaran derine gitmiş
Fitil tutmaz, bilirim
Ama hesap dağlarladır
Umut, dağlarla

Düşün, uzay çağında bir ayağımız
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda
Atıp bir kıyıya iki zamanı
Yarının çocukları, gülleri için
Koymuş postasını
Görmüş restini
He canım
Sen getir üstünü

Uy havar
Muhammed, isa aşkına
Yattığın ranza aşkına
Deeey, dağları un eder ferhadın gürzü
Benim de boş yanım hançer yalımı
Ve zulamda kan - ter içinde asi
He desem, koparacak dizginlerini
Yediveren gül kardeşi bir arzu
Oy sevmişem ben seni
Ahmed ARİF
 
Sen bilemezsin geceyi..
Geceleri sokak lambaları altında oturan yalnızlıkları..
Kaç gece sana dağlardan şarkılarını yolladı rüzgarlarla?
Sen,kaç geceye dost oldun..
kaç saat dayanabildin ona ..
kıvrıldığın yerde uykuya mı daldın hep...?

Sen bilemezsin yalnızlığı...
Hiç ses duymadığın bir yalnızlık yasadın mı?
sen kaç yalnızlığa dost oldun..
kaç saat dayanabildin ona..
yüzüne kaç kapı kapayıp kaçtın yalnızlıkların...?.

Sen bilemezsin ağlamayı...
Gözlerin dolduğu anları ağlamaktan miı sayıyorsun hala?
Sen,kaç kez bir basına ağladın..
kaç saat dayanabildin gözyaşlarına..
Ellerinle yüzünü kapatıp,kendinden mi sakladın hıçkırıklarını...?

Sen bilemezsin içmeyi...
Şişenin dibini bulduğun an midir sana göre içmek?
Sen kaç kez,şarap tadında buruk şarkılar söyledin..
kaç saat dayanabildin sarhoşluğuna..
Kadehini aklındakilerle mi yoksa yüreğindekilerle mi içtin...?


İçinde öldürdüğün sevgilerin sahipleri nerede
Kaç kalpten ceketini alıp cıktın şimdiye dek...?
 
[SIZE=3]Bağışla[/SIZE]

Ya zamanından çok önce gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibi

Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya herşey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamış

Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken sevgiye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Sevgiye on kala ölüme beş

Aziz NESİN
 
gitme...

Gayrı dayanamam ben bu hasrete
Ya beni de götür ya sen de gitme
Ateş-i aşkınla yakma çıramı
Ya beni de götür ya sen de gitme
 
SEN YOKSUN

sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular

deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun.... E.H ithafen

ATİLLA İLHAN

 
[FONT=comic sans ms]İkimizde acemi birer aşıktık o zamanlar

Sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun

Bense kendimi usta sanıyordum bu işlerde

Ve yağmur gibi akıp giden yıllardan

Geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana kadar

Ama farkındaydım yinede

Ne zaman seninle olsam

Tanıdık bir kuş cıvıltısıyla uyanırdım her sabah

Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum

Hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden

Malumun olsun ben sende ülkemi sevdim

Hüzün dolu yağmurlarla taşan boynu bükük nehirleri

Ben sende yolları sevdim

Dallarına hiçbir kuşun konmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla

Kaplı yolları

İkimizde acemi birer aşıktık aslında

Ne yapacağımızı bilmeden serseri dolaşırdık yollarda
[/FONT]​
 
[FONT=comic sans ms]sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Can Yücel

[/FONT]​
 
[FONT=Comic Sans MS]Başından büyük bir aşk geçmemiş her kadın için, bu bir eksikliktir;
Başından büyük bir aşk geçmiş her erkek için ise, bu bir fazlalıktır.
Erkeğin hayatında belki bir aşka yer vardır. Kadının ise aşkında belki bir hayata...

Erkekler deli gibi aşık olurlar, zamanla akıllanırlar. Kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar, zamanla delirirler. Aşk, kadını ve erkeği farklı etkiler. Aşık olan kadının gözünde başka hiçbir şeyin değeri kalmaz. Aşık olan erkeğin gözünde ise herşey yeniden değerlenir. Çünkü aşık kadın "nasıl olsa bitecek" sezgisi ile hareket eder.. Aşık erkek ise "nasıl olsa sonsuza dek sürecek" yanılgısıyla... Aşık kadınlar bu yüzden hep endişeli ve huzursuzdurlar; Aşık erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön. Aşık olmak erkeğe yakışır. Kadına asla. Kadına yakışan sadece aşktır.

Aşksız bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder, Aşksız bir kadın ise efendisiz bir köle. Kadın ne ister? Ne mi ister? Hepsini ister. Ve aynı anda.

Peki erkekler ne ister? Hem sevgili karıları hem de haremleri olsun isterler. Peki neden korkarlar? Hem karısız hem de haremsiz kalmaktan korkarlar. Kadın erkeğinin kendisine kul köle olmasını ister; olunca da ondan nefret eder. Erkek ise kadının kendisine köle olmasını istemez; olunca da onu sever. Bir erkek kadından bıktığı için onu terk eder; Bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için. Arada çok önemli bir fark var. Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar. Bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır. Kadın terk edildiği ve aldatıldığı zamanlarda, bir de boşanırken hiç tereddüt etmez. Kararlı, şuurlu ve son derece akıllı biçimde bütün strateji ve nokta hücumu taktikleriyle delirir. Delilik, kadınların aklıdır.. Ve sadece bu özellikleri bile, onların erkeklerden daha üstün kabul edilmeleri için yeterli bir sebeptir.
Kadınlar, sezgileriyle her şeyi bilirler. Erkekler ise akıllarıyla hiçbir şeyi bilemezler...
Kadınlar her şeyi görürler. Göremediklerini duyarlar. Duyamadıklarını ise sezerler.<_script /><_script />

Dişilik yalnız algı kapılarını değil, bütün telepati, sezgi, altıncı his ve üçüncü göz kapılarını açan, Mescaline, Psilosibin kadar güçlü bir iksirdir.Kadınların sezgileri o kadar olağanüstüdür ki, onları erkeklerden çok daha üstün saymamak için hiçbir neden yok. Sezgi de neymiş mi dediniz? Aklın eli, kolu, gözü, kulağı ve burnudur. Aklın dürbünü, pusulası ve radarıdır. Şahini ve tazısıdır. Kapanı, tuzağı ve oltasıdır. Sezgi en kurnaz avcıdır. Sezgi olmasa ne bilim, ne felsefe, ne sanat olurdu. Akıl mı? Akıl sezginin uşağıdır. O kadar.. Sezgileri yerine bilgileri ile hareket eden bilgiç kadınlar kadar itici yaratıklar düşünemem. Akıllıları ve kültürlüleri ise itici değillerdir, ama sıkıcı olurlar çoğu zaman. Kadına en çok yarayan ne akıl, ne bilgi, ne de kültürdür. İnce ve şuh bir zekadır...
[SIZE=4]Yılmaz Erdoğan[/SIZE][/FONT]
 
[FONT=Times][SIZE=4]MİSAFİR
[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times][SIZE=4]Bir gece misafirim olsan yeter,Dolar odama lavanta kokusu;Soğur sevincinden sürahide su.Ay pencerede durup durup güler.Havva kızlarının en dilberiniGörsün diye aya karşı soyunsan!Okşasam, öpsem, koklasam bir zaman,Vücudunun ürperen her yerini.Teneffüs eder gibi seviştikçe,Doğacak çocuğum aklıma gelir;Şiir söylerim saadete dair,Odama misafir olduğun gece.[/SIZE][/FONT]

[FONT=Times][SIZE=4][/SIZE][/FONT][FONT=Times][SIZE=4]Cahit Sıtkı TARANCI[/SIZE][/FONT]
 
yapayalnız yorgunum ıssız gecede
Kan ağlıyor yüreğim…
Hasretin vuruyor sevdamın toprağına.
Şarkılar aşkı anlatıyor sözsüz sözsüz
Boynu bükük çiçeklere bırakıp gözyaşlarımı
Acıyan yüreğime, hayallerime koyup götürüyorum seni
Sevdiğim gururla… Severek… Unutmayarak gidiyorum…
Uzak dağlara, esen rüzgârlara, kimsesizliğe gidiyorum.
Görmüyor gözlerimdeki ölü boşluğu gelip geçen trenler
Alıp gidiyorlar haykırışlarımı…
Sana sevgiler gönderiyorum şafaklarda
Çok uzak diyarlardan…
Gidiyorum buralardan yalınayak ve üzgün
Önümdeki uçurumlara aldırmadan…
Hüzne ve kedere boğulduğum bu dünyada duramam artık…
Kimsesiz sokaklara bırakıp yalnızlığımı…
Çekip gidiyorum sevdiğim
Yüreğimin yangınını bırakıp rüzgârlara
Basıp bağrıma yalnızlığımı…
Çekip gidiyorum buralardan…
Yıkıldım, kırgınım, dargınım…
Yere çaldım kara bahtımı…
Gidiyorum sevdiğim…
Varsın menekşe gözlü çiçekler boyun eğsin yenik sevdama.
Yalasın rüzgârlar sevdiğim aç bağrını artık…
Ben gidiyorum…Yikildim gidiyorum yikanida yüregime gömüp gidiyorum....
 
şu dünyada bir gün olsun gülmedim
bir gönüle girip ikrar vermedim
çok sevdim amma sevildimmi bilmedim
neyleyim yalan dünya senin gününü
günün olsa hak verirmiydi ölümü

ölmekten değil korkum sevilmemekten
çok sevipte sırrına erememekten
ölümde olsa vaz geçmem sevmekten
yüreğimdeki sızı diner sede sevince
yaradan verir nasibimi boynum kıldan ince

serdar kerem ......
 
Üst Alt