Bilal Yavuz'un Hikmetler Kitabı
HİKEMİYAT
1
Yaşamadan taşamazsın, taşamadan aşamazsın, aşamadan pişemezsin, pişemeden bilemezsin, bilemeden diyemezsin, diyemeden yağamazsın, yağamadan akamazsın, akamadan coşamazsın, coşamadan bulamazsın, bulamadan olamazsın, olamadan dinemezsin, dinemeden ölemezsin, ölemeden doğamazsın, doğamadan öremezsin, deremezsin, seremezsin, eremezsin.
2
Zerreler, Hakkın ordularıdır. Hisset, Rahmânı tesbihde, cümle müşterek tavâfları. Vazîfelerini hakkıyla îfâ, onları zikrullahtan alıkoymaz. Bu ahvâl, idrâklere filhakîka ibrettir.
Sıddıklar, ancak Rahîmin râzı olduğu has kullarıdır. Zîrâ sadâkatle bağlanılacak, Ondan başka Sâhib yoktur. Lâ ilâhe illâ hû. İnkâr, akıl yürütememek, anlayamamaktır. İnkârcılık, yeryüzünde haksızca büyüklenmenin, inanan ufukları küçük görmenin çocuğudur. Oysa îmân, anlamaktır, akıl yürütmektir, havas işidir. Hakîkati reddetmekse, asıl bayağılıktır. Herşeyi yaradamayan, bir şeyi yaradamaz. Bir şeyi yaradamayan, herşeyi yaradamaz. Yaradan yaradılamaz, yaradılan yaradamaz. Tevhîdin bürhanları, ne leylâ, ne beyzâdır. Zulmetmekse; acziyet, noksaniyettir. Ol kadîr Sübhân, nâkıstan, mecâlsizlikten, adâletsizlikten münezzehtir. Mağrur, ırkçı, kaderci; racîm iblisin kibri korkaklığından, ezikliğindendir.
Teslimiyet fezâsının pâdişâhı; Muhammed aleyhisselâmın tevâzû edebiyse, cesâretinden, yiğitliğindendir. Ey nefsim, sen, korkaklardan değil, cesûrlardan ol.
3
Vahdet bahrinin dalgıçlarına serinlik, harâret karasalında. Hakkın ummânına dalmak, âşıklara nefestir, teneffüs vaktidir. Yığılımı Hayy deyu haykıran dalgalar, sanki su değil, ışk oduna benzindir.Tûfânlar ki, ney ve rebab düetidir. Şemsi batarken görürsün, hâlbuki cihânın diğer ucunda doğmaktadır. Ölmek de, öbür âleme doğmak değil midir
Ölmeden ölmek, dirilmeden dirilmektir. Asıl uyanıklık, insanı dünyevî değil, uhrevî bir imkân olarak, görebilmektir. Yetîmi gözetmeyi, rızâ içün fırsat bilmek, ne güzel çıkarcılıktır. Ki Cenâb-ı Hakk, rızâsını lutfetmezse sana, sekiz cennete girsen dahî, zinhâr tesellî etmez, edemez, sonsuzca. Evrende en mümtaz akrabâlık, inananların uhuvvetidir. En bedhah hısımlıksa, inanmayanların îmâna karşı aynı cebhede birleşmesidir. Asabiyye aynazları, ne sarp ne çetindir. Renkler, biçemler, sûretler, sîretler, hacimler, boyutlar, kıvrımlar başka başka. Ama vâbeste oldukları gerçek hep bir.
4
Aklının kalbi, kalbinin aklı olmayana, ne çâre. İslam mâşûkunu gizliden gizliye sevenlere, vuslattan ne pay vardır. Dürüstlük pınarından içmeyen teşne yürekler, güdümleye güdümleye hîleye dönüşen şaşkın dimağlar, bu şeffaf sırattan nasıl geçebilir. Takiyyenin âkıbete têsirini görmüyor musun
Ciltler, muhtevâlar, çehreler, kültürler, milliyetler, diller, Onun âyetlerindendir. Aynı zamanda, fettan beyazcıların, kafatasçıların tuğyanlarını artıran, imtihanlardır. Bu, böyledir.
5
Rasûlullâh aleyhisselâmın esirleri ilim karşılığında salıvermesini anlayamazsan, hâricî bedevîler gibi mâsumların içinde canlı bomba deyu nefsini patlatırsın. Gerçek gelmişken, ondan nasiblenememiş acınası kaybedenlerden olursun. Hâlık hazretleri, hâşâ, zorunda olduğu içün değil, dilediği içün yaratmıştır. Her istediğini yapacak güçtedir. Bârîden başka yoktan var etmeye, varı yok kılmaya, güç yetirebilen mi var
Mamâfih -mümkün varlık- olabileceklerin en hayırlısı, en estetiğidir.
6
Nakil, akıldan efdaldir. Çünkü akledişler, çeşit çeşittir, hem hamuruna nefs karışabilir. Nakilse haktır, birdir, bellidir. Naklin akıldan üstünlüğüne en güzel bürhan, nakli akıldan üstün bilenler barış ve huzur ve uhuvvet içindeyken, aklı nakle üstün tutanların birbiriyle bitmeyen kavgalarıdır. Müteşâbih âyetleri têvil, nebî olmayan idrâkin haddi değildir. Münâfığın bâtınî hendeklerine sakın, düşme. Saflar ancak, Zâhirin câmisinde dürüstçe sıkılaşabilir. Varlık, yokluk, fânilik ve bekâ, Kadîmin kulu, kölesidir. Kimse ol Musavvir kadar sevip, sevilemez. Ey nefsim, hak yolda, merhametin öfkeni geçsin. Bu, sünnetullahtandır. Duyu bilgisine aşırı güvenen mağrurlar, gözüyle görmediğine inanmaz.
7
Rikkat eyle. Akıl yürütemeyen nice mağrur, müslimânlara en fazla akıl taslayanlardır. Müslimânım diyen feylesoflar, haşir bedensiz olacaktır bühtânında bulundular. Takiyyecilerse bu küfrü, hâşâ İslâm Düşüncesi deyu okuttular. Oysa Hâşir, parmak izlerine kadar haşretmeye, râzı olduğunu cismiyle cennetine almaya kadîrdir. Nesebcilik lağımlarına düşmek, mücâhîd ecdâda vefâ değil, ihânettir. İşler ehline vurgundur. Başlık taslayan, baş değil, kuyruktur. Unutma, râşid halîfeler, hilâfet hırsını cân düşmanı bilmişlerdi. İşte düstûr, hilâl gibi salınmaktadır.
8
Evliyâullâhın aşkı nasıl -bir- sevdâdır. Öyle ki akıl pîri, coşkun gönle öğüt için geldi mi, gönülden daha âşık kesilir. Yüzlerini İslâmın devletinden gayrısına dönmezler, zîrâ onun hâricinde kalan cümle rejimlerin, bâtıl olduğunu iyi bilirler. Sözde muâsırlık kapanlarına kapılmadan, ondört asırlık Muhammedî şerîati yol edinenler, asıl kurtulacak âşıklardır. Büyüklenmek ve küçük görmek asıl küçüklüğün karînesi, küçüklüğünü bilip sâde olmaksa, asıl büyüklüğün tezâhürüdür.
9
Ekranlarda izlenen efektleri yaradan Kadîr hazretleri, elbette cennetlik kulunu cennetinde, yakuttan kanatlı atlara bindirip uçurmaya güç yetirendir. Belki daha önceki ümmetlerden kimselerin görmediği yığınla teknik terakkiye, bugün şâhidiz. Ey nefsim, ibret çiçeğini, söyle, ne zaman koklayacaksın. Milyar ışık yılı uzaklıkları içinde barındıran fezâ, cennetin ve cehennemin olabileceği genişlik hakkında ipucu vermiyor mu
10
Asıl dâhîler, helâl dâiresinden ayrılmayan, şüpheli şeylere yaklaşmayan, sürünün hatrı için örf deyu bidatlere sapmayandır. Elinden geldiğince dünyalıktan az faydalanıp, biriktirdiğini mâşûku için harcayan ol müttakî fedâîlerdir. Ey kardeş, çıkarları içün toprağı putsayanlar sana asıl vatanı unutturmaya
Cihânın cümle İslâm coğrafyası buradaki ülken, cümle müslimlerse milletindir. Milletin ki, müminleri elest bezminden berzâha, berzâhtan cennete, ne güzel komşu
11
Olmuş olan, olacakların en hayırlısıdır. Riyâsızca alan el, riyâkârca veren elden üstündür. -Biz- denilince aklına dindaşı gelmeyen tefrika gürûhlarına, heyhât üstüne heyhât...
Ölümün koç olarak boynundan çekilip de, cennetlik ve cehennemliklerin arasına getirilip boğazlanacağı vakti hatırla. O gün, sevinçten ve kederden ölmek mümkün olsaydı, belki iki taraftan kimse sağ kalmazdı. Unutma çünkü umutla! O ki, Zâtına ne kadar şükredilse, yetmeyecek olandır.
12
Asıl başarı, mutlak elit olan vâhid Hakkın, hoşnutluğunu kazanmaktır. Cihânda, Rezzâkın ihsanlarını yeterli görmeyip, kendine râkib gördüklerinin payına da göz dikenler, verilene şükredeceğine râkiblerini bitirmeye çalışanlar, kendini yeterli görüp azanlar, açık aramayı meşgale edinenler, ne acınasıdır. Hakîkatden yüz çeviren nice cinsiyetçiler, nice sözde terakkîperverler vardır. Cennetin yasalarını, cihânın işleriyle karıştıran nice haddi aşanlar. Değil mi ki cümlemizin sâhibi Hû. Erdemli olanın ne olacağını erdemleri yaradan Sübhâna karşı,hâşâ,belirlediğini zannetme hadsizliği.
13
Muhtaç bir kap nankör oldu mu, Hakîmin sonsuz hikmet ummânına, gayrı necis zanla, hasım kesildiğini görürsün. -Hûrî- hak edenlere inâyet olduğu gibi bazı erkek düşmanı hatunların, hasedinden takılıp, haktan uzaklaştığı bir imtihan değirmenidir. Erkeğe verilmeyen analık nîmeti, evlâd üzerinde babadan üç misli hakkı bulunması lütfu, köre ne gösterebilir. Hem merhamet, öfkeden daha ziyâde, cesâret, basîret, şehâmet, ferâset, hamâset, fetânet ve kudret gerektirir. Mantığı nefsi olan kişi, hakîkati mantıklı görmez, zîrâ doğrular eşittir gerçekler, şımartılmış nefsine hoşgelmez.
14
Ey cân, elleri gören, gözleri dokunan, kulakları konuşan, dudakları dinleyen bir Yûnûs gibi ser postunu içindeki içeriye. Kahramanlık taslamaktan başka işe yaramayan, üşengeç yığınlardan pehlivan çıkabilir mi
Yiğitlerin kanıta ihtiyacı mı var. Adamlığı ancak, saklambaca muhtaç, tabansızlar anırır. Sâlih amelleri konuşkan, lügati herzelere uzak sosyallere, var/yok arası bir âhenk olan vaktin kıymetini bilene, ne mutlu.
15
Felsefeler yalnızca birbirini yalanlamakta haktır, haklıdır. İslâmın karşısına felsefe bâtılını koymak, kıyasa yeltenmek, ancak ajan nakışıdır, işlendiğimekteb,boşluğun fakültesidir. Kuran geleli dilimi yuttum diyen peygamber şâiri sahâbeye selâm olsun, ne güzel söylemiştir. Hiçbir şey beğenmeme, kendini beğenmekten ötürüdür. Herşeyi beğenmekse, karaktersizlikten. Müslimân, vezinlidir. Şerîat denince nefsin ürkmesi dahî şerîatin caydırıcılığına ne gökçek argümandır. Şerîatsız tarîkât, barikattır.
Münkirlerin -dileseydi, azmazdık- söylevi, şeytanın -beni azdırmana karşılık- sözüne ne çok benziyor.
16
Cenâb-ı Hakk hazretleri, ancak hak edenlerin kalbini mühürlemiştir. Çünkü insana, çalıştığı vardır. Ey oğul, âkıbetin, tercihlerine âşıktır. Bu kesik kliniğe, toy giren hekîm, hekîm giren toy çıkar. İrkil, özüne dön. Vurgunlar için uyanıklık, baygınlıktır. Öyle bir süzgünlük ki, saldırgan kurnazları, kurnazlıktan daha efdal, savurmakta, demiri penye kılmaktadır. Tekelcilere bir bak, asla tatmin edemeyeceği benliğininpeşinde, nasıl da gün geçtikçe daha çok azıyor, köleleşiyorlar. Hâsidlerin hasedi, bir yankıdır, eninde sonunda çarptığı dağlardan, döner dolaşır, yine içinden çıktığı nazârı vurur.
17
İçindeki tamtakır kavanozun kapağını bir sıyır da gör, içerden göklere kanatlanan, ne kelebekler keşfedeceksin.Velîlerin baygınlığı, şarjöre sürülmüş mermilerin durumu gibidir, irkilecek zamanı iyi bilir, fişek yataklarında cinnet geçirmez, çünkü onlar içün sabretmek, yarısıdır dikey zaferin.
Helal terakki ve gelişim ve keşif, âşıklar içün mâşûkuna kendini kanıtlama idmanıdır. Velî kimdir
Kamere, yıldızlara ayak bassa, besmeleyi, tefekkürü, hamdi unutmayacak sâdıklardır. En üstün âşıklar, Hakk yolunda en üşengeç değil, en çalışkan olanlardır. Takvâda yarış ne özel tanımdır.
18
Nasıl da bambaşka; esîrler, enerjiler, rahimler, bükümler, antenler, çeperler, hücreler, atomlar. Lâkin özlerindeki mânâ hep bir. Adâlet rahmet, merhamet cesârettir, ürkekler ne bilesi. Cümle müslimânlar evlâd-ı şühedâdır. Zîrâ Hakkın inananları din bağıyla kardeş kılması, âlemdeki en üstün akrabâlıktır. Bu yüzden müslimânlıkla müşerref bir ingiliz, bir arab veya acem, birbirinden farksızdır, cümlesi salâhaddînlerin ve fâtihlerin ve târıkların birer koçak halefidir. Ey oğul; kavkı, kırıma hasrettir. Üstünlük takvâdayken, zanla kardeşine asâlet taslamak, ancak aşağılık kompleksini örtbasa çabalayan, takvâsızların işi olabilir.Oysa iblisi şeytan eden, inkâr değil, ırkçılığı, kibriydi.
19
Rasûlullâh ve ashâbın nerdeyse hepsi arab iken dahî, Hakk onları İslâmın yayılmasına, ceddimizin, neslimizin ve bizlerin hidâyetine vesîle etmişken bile, nice bedirlerde, uhudlarda, hendeklerde Hakk içün ve yine Onun imdâdiyle destanlaşan cesâretleri dilden dile dolaşırken hem. Tâ vedâ hutbesinde-arabın aceme üstünlüğü yoktur- düstûru, göndere çekilmişti. Ekseriyeti müslimân bilinen kavimlerden bile onca bedhah ve gavur ve münâfık ve fâsık çıkarken, bu denli kendi kabîlesini tezvirâtle, îzâmla genelleme niyedir. Cehennemlik soydaşlarının soyunu inkâr ilâ hangi ırkçı nereye varabilmiştir.
20
Birbirinizi gerçekten sevmedikçe îmân etmiş olamazsınız diyordu. Müslimân arab kardeşini, müslimân türk kardeşini sevmeyen bir müslimân kürd, îmân etmiş olabilir mi. Müslimân arab kardeşini, müslimân kürd kardeşini sevmeyen bir müslimân türk, îmân etmiş olabilir mi. Ve yine müslimân kürd kardeşini, müslimân türk kardeşini sevmeyen bir müslimân arab, îmân etmiş olabilir mi. Sevmek, sâdece -seviyorum- demek midir. Sevmek, kardeşlerine saygı duymaktır. Güçlüyken onları ezmemek, güçsüzken satmamaktır. Sevmek, empati kurmaktır. Hoşlanmayacağın şeyi kardeşlerine revâ görmemektir. Kendin için istediğini onlar için de istemektir. Senin ya da başkasının kültürünü, lisânını, hayat tarzını, onlara zorbalıkla dayatan, hiçbir rejimin, rejimcisi zinhâr olmamaktır. Ey yürek, sevmek, îmânın hoşnud ülkesidir, sevmemekse, îmânsızlığın çorak gurbeti. İşte, biricik varış yelkovanı.
21
Fiilî nasîhler, hakîkat dâvâsının intizâm müesseseleridir. Leylin nehârla kılcal raksı, fezâ bahrinde denizfeneri nücûmun tavafkâr semâsı, kar ve yağmur dânelerinin birbirlerini zinhâr incitmeden turâb ilâ visâli, kapkara torpakta biten gökkuşağı meyveler, cânlarına-harekete geçirten- sırlar üflemektedir. Cenâb-ı Hakk, mâsivâyı yoktan var etmiştir. Onun var ettiğini yok saymak, âyâtını inkâr değil midir.
22
Aşkın evi, cihâd meydânlarıdır. Âşıklara, gazâda fâsid ve hâsid ve câmid küffârdan İslâm düşmanı kâziblerin kanını dökmek, mücevherâtden kadehlere cennet şarabları doldurmak gibidir. Hâdiselerin cereyânı, mütenevvî ebsâra, belki parmak izleri gibi ne özgün ilhâmlar, ne öznel esrârlar bahşetmektedir. Âdemoğlu, ancak kudretullâhı yansıtan bir âyine olabilir. Ey cân, cam özünü cilâla.
İç geçirilen herşeyin dileyene nasîb olacağı ol nezih zemîn, ancak Onu râzı edenlere yakışır. Tekâmül, nâkıs âcizlere lâyıktır. Ol sübhân Allah, tamdır, gelişmekten ve küçülmekten ve büyümekten münezzehtir.
23
Hüsnâ esmâsıyla, ilmiyle âlemleri kuşatan Hû. Varlığı ve yokluğu, bilineni ve bilinmeyeni, gizliyi ve açığı saran. Değil evrenden, Hakk ihsânı mekiğiyle, şol galaksiden dahî çıkamayan ey nefis, kimden kaçtığını zannediyorsun. Karanlığa sıvışarak, ışığı yok edemezsin. Yalan ve zan ve iftirâ kulvarında gözlerini yumarak, düğümlere üfleyerek,asla hakîkat güneşlerini söndüremezsin. Asla. Adâlet nedir, yerine koymak. Fesâdât nedir, haksız yere yerini değiştirmek. Fettâh hazretlerinin mübârek fütûhâtının kemiyet ve keyfiyetini de, yine ancak kendi akdes Zât-ı Âlîsi bilebilir, şâyet dilerse dilediğine dilediği kadar bildirir. Düşün, seni hiç olmamışsın gibi yok etmeye kadîrken, rahmet hazînelerine boğuyor, neden
24
Yoktan -var ettik- dediği cümle mahlûku, vahdet-i vücûd diyerek yok saymaya yeltenmek, bilbedâhe dalâlettir. Belki yok dahî yokken, vardan da, yoktan da ötede, Hû vardı.
Hiç yok olmayacak, hep var olacak, ol zâtından başka Bâkî yoktur. Bu, böyledir. Sübhânallâhi ve bihamdihî. Kurân-ı Kerîmin üslûbuna bak, Melîkin, zâtına verdiği değeri gör, ey ins, zerrâtın tesbihâtını duy, kalbini akışa bırak. İçindeki yüceyi arayışı görmüyor musun. Hiç arayan olur da, aranan olmaz mı. Düşün, aranan azâmet, etik elit, ancak izzeti ve arayışıyaradan, Kuddûsün katında olabilir, düşün...
25
Selâm hazretlerinin varlığını inkâr etmiyorsan, daha ne duruyorsun. Bir yanda gerçek dîn; birleyen İslâm, diğer yanda ol Âdem gibi babasız yaradılan, kul ve nebî Îsâyı, putlaştıranhristiyanlık ve kavminden başka herkesi zâtlarına köle gören yahudilik.
Kâbe etrâfında sevgiyle ve saygıyla kenetlenen her renkten, lisandan, kültürden, nesebden, hacimden, şekilden şol müslimân kardeşlerin beraber birleyişini, tefekkür eyle. Melâike, Âdem atana yöneldiklerinde, aslında ol Hazret-i Müheyminin emrine itâatle secde ettiler, Âdem ancak bir perdeydi. Ey oğul, mühürlüyü, izin verilmedikçe,asla açamazsın.
26
Ancak görmek isteyen lâyıklara, ol Mümin, göstermekte pek lâtif. Kâbeye put diyen yalancıları hüsranlarıyla başbaşa bırak. İleride bileceklerdir. Kâbe, ancak Azîz Hakkın emridir, kıblen, şüphesiz, Onun emrinedir. Ey oğul. İntikâmı dahî âdil, Cebbârın neferi ol aşkla. Tek sıkımlık cânı var şu cihânın, bir göktaşı yeter cümle tekebbüre. Milyonlarca gök adadan sâde bir dânesi, içinde nokta bile deyû görünemediğin galaksi. Kahhâr gadabı, zâlim kahırcılara yeter.
27
Mütekebbir hazretlerinden başka Muizz ve Müzill Rabb yoktur. En güzel,en elit isimler Onundur. Rızkının mikdârını, ancak ol Rezzak, ol Bâsıt, ol Kâbıd bilir. İmdâd, yâ Ğaffâryâ Râfi yâ Semi yâ Ğafûr. Vehhâbın kuşatıcılığından, kuşatanı yoktur. Ol Hakem, ol hâkim Hakîm, hükmedenlerin en hayırlısı, en hikmetlisidir.
Yâ Adl yâ Bâsîr yâ Habîr yâ Azîm,ilmindenfirâr etmeye çalışanların, kudretinden kaçtığını sananlarıneforu, heyhât,nasıl da nâfile.
Oysa ol Latîf, ol Halîm, ol Selîm olan yüce Hakk hazretlerinin zinhâr hiç telâşı yoktur. Mâlikiyevmiddîn.
28
Hünkâr yürek, saraydan sadra lâyıktır.Ve liyâkat, tûfân tûfân şuûr serîsi.Mensubiyet, sâika sâika bir zuhûrâta müştehi. Önce mukavvaya sarılan, sonra boşluğun içinden çekildi mi süzülen, esrârlı iplik. Kıyâmet kıyâmet büyüyen bir kıyâmın leylinde, kalb kayalıklarına vuran dalga dalga öz, timsâli. En derûnda, kabuğunu çatlatırcasına en nahîf mânâ filizi, mikro têsirin, gittikçe, makro etkiler doğurduğu bir, çağ demi. Ey oğul, çağını demle. Sinsiyetin, senin demlemediğinle, seni necisâne demlemesine, sakın, fırsat verme. Hakîkî istiklâl, Hakka hakkıyla kulluğun, âdeta dâhiline siperlenmiştir. Şol namazlardaki harekâtın dahî, fiziklere kârı, elbette tesâdüf değildir. Ol Şekûr, ne Aliyy, ne Kebîrdir.
29
Hafîzın muhafazası ey tâlib, muhafazaların efendisidir. Mukîtin mükâfâtı kadar hayırlı mükâfât, hâşâ, kim verebilir. Hesabları görücü olarak ol Hasîb yeter. Celîl hazretleri kadar, Kerîm ve Rakîb ve Mucîb ve Vâsi ve Mecîd mi var. Hâşâ. Bâis hazretlerinin vaad ettiği günü bekle. Hazret-i Şehîd, şâhid olarak yeter. Ne güzel Vekîl. Küllî şeye karşı Kaviyy.
Nasıl da Veliyy ve Metîn ve Vâcid ve Mâcid ve Hamîd ve Muhsî ve Muhyî ve Mümît ve Mübdî ve Muîd. Hayy ve Kayyûm Vâhid. Mülk, ol Samed hazretlerinindir. Yâ Kadîr, yâ Muktedir.Sen ki Mukaddim ve Muahhir. Sen ki Evvel, sen ki Âhir. Ey Bâtın ve ey Zâhir ve ey Vâlî, ey Berr. Sen ki, Müteâl hazretleri, andolsun, senden üstünü yoktur. Hamdülillah. Tevbemizi kabûl eyle yâ Tevvâb. Rahmetine sığındık ey Müntakim ve ey Muksit. Affet ey Afüv ve bağışla ey Raûf. Topla bizi, sıklaştır safımızı yâ Câmi ve Ğanî ve Muğnî. Şeyâtini kov dergâhımızdan yâ Mâni ve yâ Nâfi ve yâ Darr.
30
Yalvarırız râzı ol. Ey Vâris, ey Reşîd, ey Hâdî, ey Bedî, ey Bâkî, ey Sabûr, ey Nûr. Zülcelâlivelikrâm. Mâlikülmülk. Gözler kapalıyken, uykularda gözsüz görülen rüyâlar ve kâbuslar, ne ibret mûcize. Onca mûcizeye rağmen uslanmayan zâlim zorbaları ancak cehennem paklar. Cehennemin dahî sonsuza dek yakıp da paklayamayacağı ne şeytanlar da var. Heyhât, varlığının hakkını vermeyene.Yalçın kayaları söyleten, katı surları mum eden, dağlara boyun eğdiren gerçek aşkı hisset hey gönlüm, yaşa hakkıyla.