AKP için milyonlarca sakat değil, belediye başkancıkları değerli!
Bülent Küçükaslan
(Yeşil Gazete için yazdığım ve 2 Temmuz 2012'de yayınlanan yazımdır)
“Ya ne zannettin” demeyin! Biz de biliyoruz AKP’nin ne olup ne olmadığını, sokma akılla gittikleri kırk adımlık sınırlarına çoktan dayandıklarını, hatta artık o sınırları da terk edip geriye doğru dörtnala koştuklarını. Ama son zamanlarda –her konuda- iyice zıvanadan çıkmış olmaları hepimiz için çok kötü diyorum. Çünkü AKP zamanında eksik de olsa bir gıdımlık kazanım elde edilmişse eskiye nazaran, kendi çıkardıkları yasalara bile ters düşmek pahasına bu hakları da geri almaya başladılar artık.
Bunun en son örneğini geçtiğimiz bir haftada sakat camiası olarak AKP’ye “söz geçiremeyerek” yaşadık. “Kendi çıkardığın yasaya sahip çık” gibi neredeyse apolitik bir çığlığı dahi umursamadılar! Oysa AKP, Türkiye’de “hafif”, zahmetsiz, politik açıdan bir koyup on kazanılacak, popüler söylemlerde evire çevire kullanılabilecek Sakatlık politikaları söz konusu olduğunda süreci kendisi için doğru şekilde yönetmeyi en iyi bilen partiydi. El değmemiş sakat hakları alanını erkenden keşfetmiş ve eksik veya yanlışlarla dolu olsa da sakatların gündelik yaşamlarını etkileyecek düzenlemeler yaparak bunları milyonlarca oya dönüştürebilmişti.
Peki, ne oldu da AKP tüm sakat camiasını karşısına alacak kadar gözünü kararttı? Ne olacak! İlk kez sakat hakları ile belediye başkanlarının çıkarları bu derece karşı karşıya geldi; geldi ve başbakan Erdoğan safını belli etmek zorunda kaldı: Belediye başkanlarım ne derse o!
Konuyu bilmeyenler için süreci kısaca özetleyeyim
AKP 2005 yılında çıkarttığı ve kamuoyunda Özürlüler Yasası olarak bilinen (yasanın bu adla bilinmesi bile AKP’nin PR başarısını gösterir. Zira bu yasa ne Türkiyeli sakatların sorunlarına politik yaklaşıp çözmeyi vaat eder ne de ABD’de 1990’da çıkartılan Engelli Amerikalılar Yasası ve benzerlerinin yanına yaklaşabilir) 5378 sayılı yasa ile tüm kamusal alanların ve tüm toplu taşıma araçlarının sakatların erişimine uygun hale getirilmesi için 7 yıllık bir süre öngörmüştü. Bu süre zarfında sözde herkes kapısının önündeki engelleri temizleyecek ve kentler herkes için erişilebilir hale getirilecekti:
İşte bu 7 yıllık süre tam da 7 Temmuz 2012’de dolacakken, AKP konuyla ilgisiz iki milletvekili eliyle TBMM Başkanlığı’na bir kanun teklifi sundu ve bu sürenin 3 yıl daha uzatılmasına karar verdi (7 yılda anlamlı çalışmalar yapılmış, zaman yetmediği için biraz eksikleri kalmış, onun için de süre uzatılmış değil! 7 yıldır hiçbir şey yapmayan kişi ve kurumlar ne olacak da +3 yılda yasanın gereklerini yerine getirecek, bunun cevabını yasaya Evet oyu verenler biliyordur herhalde!? 3 yıl sonra bu sürenin +5 yıl daha uzatılmayacağının garantisi nedir derseniz, onu da sanırım Allah bilir!)
Bu yasaya istinaden hiç bir şey yapılmadığını zaten gündelik hayatımızda her an yaşıyorduk. Zira yasanın yaptırım hükmü olmadığından ne kurumlar ne de belediyeler bu yasayı umursuyordu. Bizler bunu bildiğimiz için, daha bu yasa çıkarken, “bu yasaya uyulmaması halinde idari ve cezai bir yaptırım uygulanacağına dair ibare ekleyin, yasanın yürürlüğe girdiği 7 Temmuz 2005’ten sonra yapılacak tüm bina ve yolların sakatlar için tam erişilebilir olması için şart koyun” vb. öneriler sunduk, ama nafile! Neyse, her şeye rağmen bu 7 yılın sonunda bu yasaya dayanarak kentleri herkes için erişilebilir yapmayan belediyelere ve kurumlara karşı dava açıp, onları çözüme iteriz diyorduk. Ama sağ olsun hükümet, bu yolumuzu da kapattı! Şimdi dava açsak da sonuç belli: “bu düzenlemeler için yasal son tarih 2015”.
İliştirilmiş birkaç sakat örgütü ve gözü kapalı AKP’li kişiler hariç, neredeyse tüm sakat örgütleri, aktivistler ve sakatlar karşı çıktıkları ve eylemler düzenledikleri halde AKP bizi dinlemedi ve kendi çıkarttığı yasanın arkasında durmadı! Milyonlarca sakatın “bizleri eve tıkmaya çalışan bu ihaneti unutmayız” demesini umursamayan AKP, 7 yıldır hiçbir adım atmamış belediye başkanlarının ve bürokratların TBMM’de utanmazca yaptıkları kulislere “başımla beraber” dedi.
Peki, öyle olsun! “Sevgilimle beraber sahile gitmek istiyorum” diyen kadını dinlemediniz, “Taksim’de takılmak istiyorum” diyen adamı, “çocuklarımla beraber sinemaya gitmek istiyorum” diyen babayı, “arkadaşlarımla okula gitmek istiyorum” diyen çocuğu, “üniversiteye gitmek istiyorum” diyen genci ve “çocuklarımın arkadaşlarıyla beraber sokaklarda oynadığını görmek istiyorum” diyen anneyi dinlemediniz. “Otobüse binip istediğim yere gitmek istiyorum, kaldırımda kafamı gözümü kırmadan yürümek istiyorum, kimseden yardım istemeden özgürce dolaşmak istiyorum” diyen insanlar da umurunuzda değil! Anladık. Tamam. Siz bilirsiniz.
Ama şunu aklınızdan çıkarmayın: siz unutsanız da biz milyonlarca sakat ve ailelerimiz bu yaptığınızı asla unutmayacak. Aşılmaz her kaldırım, kafamızı çarptığımız her tabela, rampasız her merdiven, kullanılamayan her toplu taşıma aracı, gidilemeyen her yol, asansörsüz her bina, sizin yol vermenizle git gide küstahlaşan her kamu çalışanı bize sizi hatırlatacak. Emin olun, ne biz unutacağız, ne ailelerimiz, ne de ayrımcılığa karşı duran vicdanlı insanlar... Unutmayacağız, unutturmayacağız; ve günü geldiğinde bugünkü tercihiniz mutlaka karşılık bulacak: Başınızla beraber.
Bülent Küçükaslan
(Yeşil Gazete için yazdığım ve 2 Temmuz 2012'de yayınlanan yazımdır)
“Ya ne zannettin” demeyin! Biz de biliyoruz AKP’nin ne olup ne olmadığını, sokma akılla gittikleri kırk adımlık sınırlarına çoktan dayandıklarını, hatta artık o sınırları da terk edip geriye doğru dörtnala koştuklarını. Ama son zamanlarda –her konuda- iyice zıvanadan çıkmış olmaları hepimiz için çok kötü diyorum. Çünkü AKP zamanında eksik de olsa bir gıdımlık kazanım elde edilmişse eskiye nazaran, kendi çıkardıkları yasalara bile ters düşmek pahasına bu hakları da geri almaya başladılar artık.
Bunun en son örneğini geçtiğimiz bir haftada sakat camiası olarak AKP’ye “söz geçiremeyerek” yaşadık. “Kendi çıkardığın yasaya sahip çık” gibi neredeyse apolitik bir çığlığı dahi umursamadılar! Oysa AKP, Türkiye’de “hafif”, zahmetsiz, politik açıdan bir koyup on kazanılacak, popüler söylemlerde evire çevire kullanılabilecek Sakatlık politikaları söz konusu olduğunda süreci kendisi için doğru şekilde yönetmeyi en iyi bilen partiydi. El değmemiş sakat hakları alanını erkenden keşfetmiş ve eksik veya yanlışlarla dolu olsa da sakatların gündelik yaşamlarını etkileyecek düzenlemeler yaparak bunları milyonlarca oya dönüştürebilmişti.
Peki, ne oldu da AKP tüm sakat camiasını karşısına alacak kadar gözünü kararttı? Ne olacak! İlk kez sakat hakları ile belediye başkanlarının çıkarları bu derece karşı karşıya geldi; geldi ve başbakan Erdoğan safını belli etmek zorunda kaldı: Belediye başkanlarım ne derse o!
Konuyu bilmeyenler için süreci kısaca özetleyeyim
AKP 2005 yılında çıkarttığı ve kamuoyunda Özürlüler Yasası olarak bilinen (yasanın bu adla bilinmesi bile AKP’nin PR başarısını gösterir. Zira bu yasa ne Türkiyeli sakatların sorunlarına politik yaklaşıp çözmeyi vaat eder ne de ABD’de 1990’da çıkartılan Engelli Amerikalılar Yasası ve benzerlerinin yanına yaklaşabilir) 5378 sayılı yasa ile tüm kamusal alanların ve tüm toplu taşıma araçlarının sakatların erişimine uygun hale getirilmesi için 7 yıllık bir süre öngörmüştü. Bu süre zarfında sözde herkes kapısının önündeki engelleri temizleyecek ve kentler herkes için erişilebilir hale getirilecekti:
Geçici Madde 2- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
Geçici Madde 3- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.
Geçici Madde 3- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.
İşte bu 7 yıllık süre tam da 7 Temmuz 2012’de dolacakken, AKP konuyla ilgisiz iki milletvekili eliyle TBMM Başkanlığı’na bir kanun teklifi sundu ve bu sürenin 3 yıl daha uzatılmasına karar verdi (7 yılda anlamlı çalışmalar yapılmış, zaman yetmediği için biraz eksikleri kalmış, onun için de süre uzatılmış değil! 7 yıldır hiçbir şey yapmayan kişi ve kurumlar ne olacak da +3 yılda yasanın gereklerini yerine getirecek, bunun cevabını yasaya Evet oyu verenler biliyordur herhalde!? 3 yıl sonra bu sürenin +5 yıl daha uzatılmayacağının garantisi nedir derseniz, onu da sanırım Allah bilir!)
Bu yasaya istinaden hiç bir şey yapılmadığını zaten gündelik hayatımızda her an yaşıyorduk. Zira yasanın yaptırım hükmü olmadığından ne kurumlar ne de belediyeler bu yasayı umursuyordu. Bizler bunu bildiğimiz için, daha bu yasa çıkarken, “bu yasaya uyulmaması halinde idari ve cezai bir yaptırım uygulanacağına dair ibare ekleyin, yasanın yürürlüğe girdiği 7 Temmuz 2005’ten sonra yapılacak tüm bina ve yolların sakatlar için tam erişilebilir olması için şart koyun” vb. öneriler sunduk, ama nafile! Neyse, her şeye rağmen bu 7 yılın sonunda bu yasaya dayanarak kentleri herkes için erişilebilir yapmayan belediyelere ve kurumlara karşı dava açıp, onları çözüme iteriz diyorduk. Ama sağ olsun hükümet, bu yolumuzu da kapattı! Şimdi dava açsak da sonuç belli: “bu düzenlemeler için yasal son tarih 2015”.
İliştirilmiş birkaç sakat örgütü ve gözü kapalı AKP’li kişiler hariç, neredeyse tüm sakat örgütleri, aktivistler ve sakatlar karşı çıktıkları ve eylemler düzenledikleri halde AKP bizi dinlemedi ve kendi çıkarttığı yasanın arkasında durmadı! Milyonlarca sakatın “bizleri eve tıkmaya çalışan bu ihaneti unutmayız” demesini umursamayan AKP, 7 yıldır hiçbir adım atmamış belediye başkanlarının ve bürokratların TBMM’de utanmazca yaptıkları kulislere “başımla beraber” dedi.
Peki, öyle olsun! “Sevgilimle beraber sahile gitmek istiyorum” diyen kadını dinlemediniz, “Taksim’de takılmak istiyorum” diyen adamı, “çocuklarımla beraber sinemaya gitmek istiyorum” diyen babayı, “arkadaşlarımla okula gitmek istiyorum” diyen çocuğu, “üniversiteye gitmek istiyorum” diyen genci ve “çocuklarımın arkadaşlarıyla beraber sokaklarda oynadığını görmek istiyorum” diyen anneyi dinlemediniz. “Otobüse binip istediğim yere gitmek istiyorum, kaldırımda kafamı gözümü kırmadan yürümek istiyorum, kimseden yardım istemeden özgürce dolaşmak istiyorum” diyen insanlar da umurunuzda değil! Anladık. Tamam. Siz bilirsiniz.
Ama şunu aklınızdan çıkarmayın: siz unutsanız da biz milyonlarca sakat ve ailelerimiz bu yaptığınızı asla unutmayacak. Aşılmaz her kaldırım, kafamızı çarptığımız her tabela, rampasız her merdiven, kullanılamayan her toplu taşıma aracı, gidilemeyen her yol, asansörsüz her bina, sizin yol vermenizle git gide küstahlaşan her kamu çalışanı bize sizi hatırlatacak. Emin olun, ne biz unutacağız, ne ailelerimiz, ne de ayrımcılığa karşı duran vicdanlı insanlar... Unutmayacağız, unutturmayacağız; ve günü geldiğinde bugünkü tercihiniz mutlaka karşılık bulacak: Başınızla beraber.