Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Amatör Müzik Çalışmalarını Bu Başlık Altında Paylaşalım ..

"Sesler beni yalnız bırakın
Neden içimdesiniz ve ruhuma eziyet ediyorsunuz?
Neden gidip beni bırakmıyorsunuz
İçimdeki şeytanlarım size yalvarıyorum "

Bu sözleri yazan kimdir bilmiyorum. Ama bir psikiyatriste gidip de:

-"Doktor, sesler duyuyorum, Sesler beni yalnız bırakın
Neden içimdesiniz ve ruhuma eziyet ediyorsunuz?"
diye anlatsa, doktor da teşhis koymakta çok zorlanmaz sanırım. Heheheh

Yani bir de böyle bir durum var...
Sevgilerimle
 
roaccutane' Alıntı:
Sanmıyorum ki insanlar müziği birileri birilerini kessin vs gibi şeyler için icra etsin :)

Ben sanıyorum roac.Daha önceden yazdığım gibi,sadece ve sadece bir amaç için yapılan işler vardır hayatta.Sadece bir noktaya varabilmek yada elde edebilmek için.Elde etmek için herşey mübahtır birtakım insanlar için.Bu bakımdan ben sanıyorum roacc,keşke sanmasaydım ama önümde gelişen yarım düzüne olay bunları sanmamı buyurdu beynimde.Bence beynimizin bir tarafına kazımakta fayda var.öylesine kulağımızın arkasına atmak bize fayda sağlayacaktır.Evet belkide sizin grubunuzda böyle bir düşünce hasıl olmayabilir amma velakin kullanmış oldukları müzik yapısı yada çizimleri bu tarz bir yolculuğu işaret etmekte.

BAKMADIĞINIZ YERİ GÖREMEZSSİNİZ :!: BAKMAK VE GÖRMEK ARASINDA İSE ÇOK FARK VARDIR. BAKARSINIZ AMA GÖREMEZSSİNİZ. :wink:
 
Sevgili arkadaşlarım,

Gerçekten anlamakta zorlanıyorum.Burada yazdıklarımızdan birilerini rahatsız etmek yada suçlamak gibi bir niyet taşıyor olabilirmiyiz?

Kişileri itham etmek gibi bir yaklaşımım asla yaşantımın hiç bir evresinde görülmemiştir. Yanlış bulduğumu söyler geçerim hemde o kişinin gözlerinin içine bakarak. Bu sebeple sevgilia rkadaşım roac un ısrarla benim arkadaşlarım sigara dahi kullanmazlar cümlesine de ben takılmış durumdayım.

Yahu canımcım, arkadaşlarına bir şey söylemeye çalışan yok burada. Hiç aklıma bile getirmiyorum bir şey söylemeyi. Son derece mükemmel olduklarına da inanıyorum insan olarak.

Ama bu konuya takılı kaldığımızda söylenmeye çalışılan birçok önemli şeyleri boşuna yazmış gibi oluyoruz. Hiç önemsenmiyor sanırım yazdıklarımız, sadece benim arkadaşlarım iyidir, müzik suçlu değildir, önemli olan kişilerin seçimleridir gibi gerçekten son derece dar bir bakış açısıyla bakmak işimizi bu anlamda zorluyor.

Çünkü kimse arkadaşlarınız kötüdür, müzik suçludur, gibi bir yaklaşımla olaya yaklaşmıyor.

Ciddi anlamda bir tehlike var sadece buraya dokunuyoruz.

Şimdi ben bir konuyu merak ediyorum. Sizlere sorsam müzisyenlerin yarattıkları eserler onları anlatan bir yapı içeririr mi diye cevabınız ne olur?

Ciddi anlamda sanatın içersindeysek ve sanantı gerçekten algılayabilen bireylersek biliriz ki, sanantçı seçtiği sanatı bir iletişim aracı olarak kullanır. Öncelikle de kendini anlatma yolu olarak sanatı seçer.

Burada müzikten söz ediyorsak, müzik yoluyla düşüncelerini ve duygularını anlatma da bir araçtır seçtiği yol. Eğer duygu ve düşüncelerini kolaylıkla anlatabilme yolunu becerebilseydi zaten o kişi sanatçı olmayacaktı.Sanatçı yaratandır bu anlamda, ve yarattığıyla anlatamadığı bir çok duygu ve düşünceyi başkalarına ulaştırabilmeyi amaçlayandır.

Kuşkusuz yaratılarında kendisini kendisi yapan bir çok özelliği de içinde barındıracaktır. Yarattığıyla kendini ifade eden bir imza atar sanatçı.

Bu açaıdan baktığımızda müzisyenlerin eserleri biz müzik tarihçileri için bir yerde kişilik testleridir de.

Mozart ın eserlerinden onun çocuksu ve dünyadan keyif alan halleri notalarda bulabilirsiniz. Ya da Beethoven in eserlerinde içinde yaşattığı öfkeyi kızgınlığı ve zaman zaman yeşeren dinginliği yine notalarda yakalayabilirsiniz.

Wagner belki de tüm müzisyenler içersinde en rezil olanlardan bir tanesidir. :D Her türlü sapkınlık ve insanlık dışı düşünceler sadece bu zamanda yoktu. Klasik sanatçılar arasında da Wagner bugün kü müzisyenleri bile geride bırakacak bir sürü saçmalığı yaşantısında gösterebilmiştir.

Ve yine Wagner in eserlerini analiz ederken kimsede göremeyeceğiniz kibiri, başkalarını aşağılamayı yine notalardan görebilirsiniz.

Hiç sözler yoktur bu anlamda sadece seslerden bile bu sonuçları yakalayabilirsiniz.

Hadi ordan bunları nasıl anlayabilirsin demeye sakın kalkışmayın, bu anlamda yaptığım eğitime laf söyletmem açıkcası. Sanırım bilimi de elinizin ucuyla itmezsiniz değil mi?

Durum böyleyken en önemli konu biz dinleyicilerin bazı hakları olup olmamasıdır. Cidden merak ettiğim için soruyorum bir dinleyici olarak dinlediğiniz bir müzisyende sadece övmek gibi bir durumu mu kendinize rehber edersiniz? Dinleyici olarak bir hakkınız olduğuna hiç inanmazmısınız?

Yoksa dinleyici hakkınız birilerini idolleştirmek ve onlara tapmaktan mı ibarettir?

Ben tüm dinleyici hakkımı kullanırım müzisyenlerde,ister yaşasınlar , ister yaşamasınlar. Çünkü çok iyi biliyorum ki sanatçı yarattıklarını sunabilmek adına yaratır eserlerini. Çünkü kendini ifade edişidir onlar. Eserlerini saklayan yada gün ışığına çıkartmayan sanatçı hemen hemen yoktur.Sanat felsefesiyle bağdaşmaz bu durum zaten.

Ve ben olmasam, sanatçının olabilme olasılığı yoktur. Ben olduğum için onlar vardır. Eğer ben dinlemesem, eğer ben konserlerine gitmesem varlıklarını sürdürebilmeleri pek o kadar kolay değildir. Ama hiç kimse bunları aklına getirmez.

Ben getiriyorum ve bu yüzden işte sırf bu yüzden sanatçının bana karşı saygılı olması gerektiğini de savunuyorum.. Sanatçının da sorumlulukları olmak zorundadır kısacası.

Daha önce verdiğim örnekte olduğu gibi, sanatçının kişisel seçimleriyle hiç ilgilenmem. Ama sırf daha marjinal olabilmek adına başka canlıların herkesin gözü önünde öldürülmesine seyirci kalmak yada bunu yapabilmek kendi kişisel seçiminin ötesinde çok ta mantıklı bir davranış şekli değildir.

Bizler burada içi boşaltılmış gençlikten söz ediyoruz. Böylesine içi boşaltılmış bir gençlik söz konusuyken, ve bu dönem yaşlarında kendine idol seçtiğin her kişinin yaptığı doğru ve en iyisi gibi algılanırken sanatçıların biraz daha dikkatli olması gerekir mi gerekmez mi?

Ve yine ne yazık ki, gençlerimizin büyük bir çoğunluğu sürü psikolojisi içersinde davranış şekli gösterirken, benzer olumsuz davranışların birbiribine eklenerek çığ gibi büyüdüğü çağımızda hepimizin daha duyarlı olması gerekmez mi?

Ki bizler eğitimciyiz değil mi? Bana ne diyebilirmiyiz?

Ya da kabul, ben manyağım kardeş.78 kuşağı olmama verin. Bizler hala kendimizi bir çok anlamda sorumlu hissediyoruz.Ne işim olabilir benim narkotikle .

Elimizdeki veriler açıklanamıyor bile. İstediğiniz kadar kabul etmekte zorlanın. Önce ben müziğe laf söyletmem, çünkü ben bu işin içinde olan birisiyim. Yıllarımı verdim müziğe, sade bir dinleyici değilim.

Evet müzik bir araç olarak gençleri her anlamda zehirlemede kullanılıyor.Ne yazık ki!!!!

Siz pembe hayallerinize dönebilirsiniz.Ama ben o rengin oldukça siyah olduğunu kendi gözlerimle görüyorum. Ve çok ama çok üzgünüm.

:D
 
Ben zaten Üzgünüm Öğretmenim.Ama sadece üzgün olup arkamızı dönüp gitmek istemiyorum ben.Sonun kadar uyarılara devam edeceğim.Kimse alınmasın ve gücenmesin bu bağlamda.

Ve seninde yazdığın gibi katılıyorum öğretmenim.Benim de yazdığım bu zaten.

Evet müzik bir araç olarak gençleri her anlamda zehirlemede kullanılıyor.Ne yazık ki!!!!

Saygılar.
 
Müzik, çıkış noktalarından birisi, belki de en güçlüsü olan protest duruşunu birçok düzlemde göstermiştir. İnsanlar doğrudan ifade edemedikleri duygularını, özlemlerini, düşüncelerini, isyan ve başkaldırılarını Rock'dan Punk'a, Arabesk'den Halk Müziğine kadar birçok şekilde ifade etmişlerdir. Belki de bunların en yüksek volüm ve karmaşa içinde icra edilen şekillerinin özellikle gençler arasında popüler olmasını pek yadırgamamak gerekir. Ergen ve ilkgençlik çağında, bir başka deyişle karakterleri oturuncaya kadar insanların yaşadığı arayış döneminde, düzenle kavga etmek, kalıpları sorgulamak, yerleşik kültürün tam karşısında değerler benimsemek, gruplaşmak ve protest ortak değer yargıları edinmek sürecinde, kendilerini bu müziklerle özdeşleştirmek gençliğin normal ve sağlıklı karşılanması ve yaşaması gereken bir evrim sürecidir.

Aslında işin ilginç tarafı çoğumuz farkında olmasak bile yerleşik düzenle yapılan bu kavga, müzikle yapılan hayatın bu felsefi sorgulanması, birçok kişide ömür boyu sürmektedir. Bu protest duruş, metal müzik gibi insanların doğrudan burnuna vurmuyor olsa bile daha tinsel düzlemde birçok müzisyende de görülebilir. Gençlik döneminden sonra çoğu sanatçıda bu ifade daha dingin, daha estetize ve çok daha etkili bir şekilde ortaya çıkabilir.

alperstein' Alıntı:
Bu sözleri yazan kimdir bilmiyorum. Ama bir psikiyatriste gidip de:

-"Doktor, sesler duyuyorum, Sesler beni yalnız bırakın
Neden içimdesiniz ve ruhuma eziyet ediyorsunuz?"
diye anlatsa, doktor da teşhis koymakta çok zorlanmaz sanırım.

andante' Alıntı:
sanatçının bana karşı saygılı olması gerektiğini de savunuyorum.. Sanatçının da sorumlulukları olmak zorundadır kısacası.

Ama sanatçıda, bir başka deyişle yaratıcıda, kuralları sorgulayan, düzene aykırı bir ifade yaratabilmenin ön şartı hemen her zaman düzene aykırı bir karakter gerektirir. Bu yüzden sevgili Alper ağabeye katılmıyorum. Sanatçıyı evcilleştiren, onu hizaya getiren, kendilerine göre "sağlıklı" olmasını isteyen bir toplum onun yaratıcılığını ortadan kaldırır. Bir başka deyişle sanatı ortadan kaldırır:

andante' Alıntı:
Wagner belki de tüm müzisyenler içersinde en rezil olanlardan bir tanesidir. Her türlü sapkınlık ve insanlık dışı düşünceler sadece bu zamanda yoktu. Klasik sanatçılar arasında da Wagner bugün kü müzisyenleri bile geride bırakacak bir sürü saçmalığı yaşantısında gösterebilmiştir.

Notre Dame de Paris (Notre Dame'ın Kamburu) müzikalini biliriz. Müzikalin temelini aldığı romanı ve yazarı Victor Hugo'yu da biliriz. Zamanının en saygıdeğer sanatçılarından biri olarak bilinen Hugo'nun bile toplum ile çatışan, kuralları umursamayan yanlarını ise pek bilmeyiz. Eserlerini yarattığı süreçte karısı, metresi ve hizmetçisi ile ard arda beraber olduğu söylenen Hugo, koyu bir Katolik olarak yetiştirilmesine rağmen süreç içinde koyu bir anti-İsevi duruş geliştirmiş; daha sonra kendisini "deist" olarak nitelendirmiş, hatta iki oğlunun da cenazelerini Hristiyan adetleri ile kaldırtmamıştır.



Laus_Deo' Alıntı:
Bu arada bir konuyu burada belirtmek istiyorum.Paganizm ile Satanizm'i aynı kefeye koymamak gerekir.Paganizm putperesliktir yada daha bir geniş anlamıyla,Tanrıdan başkasına tapan anlamında kullanılır.İslam dininde ise müşrik olarak bilinir.Hristiyanlıkta ise pagan terimi hasıl olmuştur.Paganlar doğa kökenli,çok tanrılı dinlere inanan insanlardır.öğretilerinde diğer dinlere karşı bir hayırcılık vardır.bu bakımdan özellikle hristiyanlığa ve müslümanlığa karşı çatışma ekseni etrafında yoğunlaşmışlardır.

Aslında semavi dinlere göre "şeytan" kavramı Paganlığın çok daha yakınında duruyor. İnanç sistemlerinin en şiddetli çatışması doğa dini Paganizm ile semavi dinler arasında yaşanmıştır. Birbirlerine rakip olan, birbirlerini ateist olarak suçlayan inanç sistemleri her fırsatta birbirlerini kötülemiş; birinin kutsal, olumlu saydığı kavramlara diğeri şeytanlığı, olumsuzluğu atfetmiş; olan da Paganizm ile kutsanan vahşi doğasını evcilleştirmek için semavi dinlerce boyunduruk geçirilmeye çalışılan ve iki arada kalan insanlara olmuştur.

İki inanç sistemi arasındaki en çarpıcı çelişki insanın temel içgüdüsüne, yani cinselliğine bakışta görürülür. Doğaya, insanın doğasına, kadın ile üretkenliğe ve bu yüzden yaradılıştan kaynaklanan dürtülere değer veren pagan kültürü, cinselliğe özel bir kutsama göstermiştir. Bereket tanrıçası -göğsü birçok meme ile dolu- Kybele'den, kocaman bir erkeklik organı ile tasvir edilen bereket tansısı Priapus'a kadar bu kutsama birçok tanrı/tanrıçada görülebilirken, halefi olan İsevi kültürü ise cinselliği kadın ve şeytan ile ilişkilendirerek "temel günah" olarak nitelendirmiş ve şeytanla simgelediği doğasının çağrısına direnemeyen insanı cennetten kovmuştur. İnsan cennete ancak doğasını reddederek yeniden kavuşabilecektir. Dünyada ilahi yolda cinselliği reddeden en belirgin simge olan "bakire" Meryem adına yapılan Notre Dame de Paris (Paris'in Bakiresi/Meryem Ana) katedrali bu mantığın en belirgin anıtlarından biridir.

Dahi olarak nitelendirilen Victor Hugo'nun Notre Dame Katedralini başrolüne koyduğu eserinden yola çıkılarak gerçekleştirilmiş olan müzikal de tam bir deha örneği. Görsellik ve ezgiler yanında, asıl liriklerde kullanılan "aysberg tekniği" insanı büyülüyor. Küçük parçalardan, birkaç mısradan bile "o anın üzerinde durduğu" yüzeyin altındaki tüm bir kültürü size farkettiriyor.

Bize ve birçok farklı dile hatalı bir şekilde Notre Dame'ın Kamburu olarak çevrilen orijinal eserin asıl adı gerçekte sadece Paris'deki katedralin adı, yani: "Notre Dame (de Paris)". Müzikalinin en güzel şarkısı olan "Belle" ise; insanın yaradılışını, doğanın çağırısını, kişinin üstbenlik/altbenlik savaşlarını, toplum ve din kuralları ile bireyi hiçe sayarak uygulanan ayırımcılığı ve insanların bunları sorgulamasını gözlerinizin önüne seriveriyor.

Yazıya şarkıyı buradan dinledikten sonra devam etmenizi öneririm:



GÜZEL

Quasimodo (Notre Dame'ın kamburu):

Güzel...
Bu sözcük onun için türetilmiş sanki
Uçmak için kanatlarını açan bir kuş gibi
Dans edip vücudunu ortaya serdiğinde
Seytan beni aşağı çekiyor

Gözlerimi giyisisinin altına diktiğimde
Meryem'den ne dilemeliyim?
Kim, kim atacak ona ilk taşı...
Yaşamayı hak etmeyecek.

Oh Lucifer! (1)
Oh izin ver bana
Esmeralda'nın saçlarını
Bir kere okşayayım parmaklarımla...

Frollo(Rahip):

Güzel...
O yaşama dönen Diable(2) mi
Tanrı'dan beni uzaklaştırmak için?
Kim büyüledi beni bu dünyevi şehvetle
Yukarıdaki cennetten dönmem için?

İlk günahı taşıyor içinde
Onu arzularsam suçlanacak mıyım?
İnsanlığın bir fahişe, sokak kızı gibi gördüğü
Dünyanın sorumluluğu kadar ağır bir yük oldu benim için aniden (3)

Oh sana yalvarıyorum Meryem
Esmeralda'nın bahçesine (4) girmeme
Bir kerecik izin ver

Phoebus(Yüzbaşı):

Güzel...
Ayartıcı gözlerinin ardında
Hala masum kalmış olabilir mi?
Gökkuşağından giyisisinin içinde
Kıpırdandığında dünyaları vaadederken?

Dülsinem bana bir küfre izin ver
Tanrı bizi birleştirmeden önce...
Hangi erkek ona bakmaya karşı koyabilir
Heykele dönme riskine rağmen

Oh Fleur-de-Lys (5)
Ben güvenilir bir adam değilim
Toplayacağım Esmeralda'nın
Aşk çiçeğini... (6)

Trio:

Gözlerimle onu soyarken
Meryem'den ne dileyeceğim?
Kim, kim atacak ona ilk taşı.
Yaşamayı hak etmeyecek...

Oh Lucifer! (1)
Oh izin ver bana
Esmeralda'nın saçlarını
Bir kere okşayayım parmaklarımla...

Esmeralda...


Şarkı üç karakterin; Zangoç Quasimodo, Notre Dame Katedrali Başrahibi Frollo ve Kraliyet süvari yüzbaşısı Phoebus'un, çingene kızı Esmeralda'ya duydukları imkansız aşkı anlatır. Zangoç sakat olduğunu düşündüğünden; başrahip ve -kuzeni ile nişanlı olan- yüzbaşı ise toplum kuralları ve konumlarından ötürü Esmeralda'ya kavuşamayacaklardır. Üstelik hem başrahip hem de yüzbaşı, bir yandan da Esmeralda'nın topluma karşı bir tehdit olduğunu düşünmekte ve duydukları aşk ile beraber ciddi bir ikilem içinde kalmaktadırlar; hatta öyle ki şarkıda başrahip bu duyguyu, bu ikilemin omuzlarına yüklediği ağırlığı, -İsa'nın, Golgotha'ya giden yolda insanlardan aldıktan sonra sırtlanarak taşıdığı- insanlığın tüm günahlarının yükü ile benzeştirmektedir (3)...

Her üçünün de içinde yaşadıkları toplum ve din kurallarından oluşmuş konformist hayat, kendilerine göre açıktır ki sonunda onları cennete taşıyacaktır. Ancak bu ilahi kurallarla örülmüş yaşama aldırmayan, bir başka deyişle başkaldıran Esmeralda'yı elde etmek için Tanrıya yakarmak faydasızdır. Hem Quasimodo, hem de Rahip Frollo, Meryem Ana'dan dileyecekleri pek birşey olmadığını itiraf ettikten sonra yüzlerini Şeytana çevirirler.

Bu yüzden Notre Dame ve temsil ettiği ilahi değerlere karşı çıkan, karşısında vücudunu sergileyerek dans etmekten çekinmeyen Esmeralda'yı elde edebilmek için Tanrıdan medet umamayacaklarını düşünüp Şeytana yalvarırlar. Her üçü de Esmeralda'ya olan tutkularını kendi kişiliklerinin yönlendirdiği doğrultuda ifade ederler. Quasimodo platonik; başrahip ilahi temalar üzerinden yola çıkarken, yüzbaşı ise açıkça şehvetinden bahseder.

Quasimodo, şeytana hitap ederken "Lucifer" adını kullanır. (1) Şeytanın isimlerinden olan "Lucifer", "Kusursuz Melek/Perfect Angel" olarak yaratılmış olan Şeytanın, gözden düşmeden önceki adıdır. "Işık Saçan" anlamındaki kelime, aslında zamanının kültüründe evrendeki yaratılmış en güzel varlık oluğuna inanılan Şeytanın göz alıcılığını tarif eder. Ateşten yaratılmış olan şeytan, bu ışıltısını altın ve mücevherden yapılmış derisi ile yansıtır. "Güzel" kelimesinin onun için yaratılmış olduğunu bile düşünen Esmeralda'nın şeytaniliğine, göz alıcılığına, güzelliğine bu şekilde gönderme yapan Quasimodo'nun şarkısında, Lucifer'deki ayartıcılık, şeytani ruh , hem cenneti, hem de cehennemi aynı anda düşündüren şekilde tasvir edilir: Esmeralda'yı kanatlarını açmış ve cennete yükselen bir melek gibi gören Quasimodo, aynı anda bu tutkusundan ötürü cehennemden onu aşağı çeken şeytanın da farkındadır. (Lucifer sürüldüğü cennetten "Genesis/Yaradılış" öncesi dünyaya/cehenneme düşer. Cennetteki meleklerin yaklaşık üçte biri de onunla gelmiştir. Ancak bu konuda kutsal kitaplar ikiye ayrılır; İngilizce'ye çevirilerinde çoğunluğu "to the earth" yani "dünyaya" düşmüştür derken, kimisi de "into the earth", yani "dünyanın içine" düşmüştür şeklinde anlatır. Açık ki şarkı ikinci yorumu kabul etmektedir.)

Quasimodo'nun romantizminin sonrasında sahneye çıkan başrahip ise ilahi tutkusunu anlatır; Cennetten kovulduktan sonra "Fallen Angel/Düşmüş Melek" olarak Diablo, Satan, Baal, vs gibi birçok isimle adlandırılmış olan Şeytanın ismi artık düştükten sonraki adıdır; Eski Fransızca'da kullanılan "Diable" (2) kelimesi ile şeytanı nitelendirir. O da Quasimodo gibi güzelliği şeytani doğa ile eşdeğer tutarak kendisini cennetten cehenneme döndüreceğinden ötürü duyduğu endişeyi dile getirir. Cinselliği (İlk günahı/doğanın tutkusunu) içinde taşıdığını düşündüğü Esmeralda'yı arzuladığında suçlu olup olmadığını sorgular. Esmeralda ile beraber olmayı cennette bulunmak gibi duyumsayıp "Garden of Eden/Cennet Bahçeleri"ne gönderme yaparak aynı güzellikteki şeytani alternatifi olan Esmeralda'nın bahçesine (4) bir kerecik girmek istediğini söyler.

Genç yaşına rağmen hayatın içinde pişmiş, birçok tecrübe geçirmiş ve insanları tanımış olan yüzbaşı ise Esmeralda'nın cinsel çekiciliğine yönelir. O fettan bakışların arkasında masumiyetin kalmış olamayacağını düşünür.
Phoebus'un 14 yaşındaki kuzeni olan nişanlısının adı "Fleur de Lys" (5) ile, Victor Hugo romanını yazarken politik ve mitolojik göndermeler yapmıştır. Fransa krallığının sembolü olan zambak, konformizmin ve kuralların bir simgesi olarak şarkıda dile getirilirken, mitolojik anlamında ise Havva'nın hamile olduğunu öğrendiğinde gözlerinden fışkıran çiçeklerdir. Ama her şeye rağmen Phoebus şarkıda bu kutsal çiçeğe arkasını dönerek "doğaya ait" bir kır çiçeğini (6) koparacağını söylemektedir.


Ancak ön plana çok çıkmıyor olmasına rağmen, aslında şarkının asıl karakteri Esmeraldadır.
İspanyolca bir çingene ismi olan "Esmeralda", zümrüt, zümrüt ışıltısı, zümrüt yeşili anlamına gelir. Pagan inanışında doğanın rengi olan yeşil, oldukça olumlu anlamları olan bir renktir. Bilgeliğin sivri şapkasını cadı şapkasına, neptune'ün yabasını zebani çatalına çevirdiği gibi kendisini yerleştirirken birçok Pagan sembolünü tersine çevirmiş olan ilk İsevi kültürü yeşil renge de olumsuz anlam yüklemiştir. Antik inançlarda doğayı ve doğaya yüklenen yaşam, üretkenlik gibi anlamları temsil eden renge daha sonra bu şekilde şeytani doğayı simgeleyen bir anlam atfedilmiştir. Aşk ve tutkunun simgelendiği mücevher ise, yine kadınlığı simgeleyen ve Paganizmde çok önemli bir yeri olan aşk yıldızı Venüs ile eşleştirilir.

Üç farklı karakterin ortak umutsuz tutkularını, ihtiraslarını; yerleşik kültüre göre çok basit ve ilkel yönelimlerden ibaret görülse bile aslında doğalarından gelen dürtülerini, romantik anlamlar yükleyerek estetize bir perspektifle sahneye koyan şarkı; bireyle toplumun, insanın yaradılışı ile onu evcilleştirmek için sonradan üzerine giydirilmeye çalışılan kalıpların çatışmasını, kişilerin bu dürtüleri kendileriyle barışık kalmak için kültürle uyumlu şekilde ifade edebilmek adına gösterdikleri rasyonalizasyon çabalarını ve hatta yapabildikleri ölçüde inançları sorgulamalarını oldukça etkileyici biçimde sahneliyor. Ama şarkının -bana göre- asıl çarpıcı yönü; "erkeği/insanı" bu sorgulamaya, "bu bilince" sıradan bir çingene kızının (Esmeralda/Kybele/Venüs/Lucifer/Şeytan--ya da Paganizmin doğasal dürtüleri) nasıl götürdüğü.

Şarkının bu yazdıklarımın ne kadarını kastettiğini tam bilmemekle beraber (olasılıkla çok daha fazlasıdır), birkaç dakikalık bir sürede insanı kültür dağarcığının içinde kelimeler ve sembolize ettiği anlamlar ile yolculuğa çıkartarak küçücük bir an içinden insanın çıplak yüzünü ve onu çevreleyen binlerce yıllık bir kültürü nasıl farkettirdiğini görmek benim için oldukça etkileyici oldu. Umarım aynı etkiyi siz de hissetmişsinizdir.

Selamlar. :)

Kaynaklar:
http://www.20000-names.com/female_gypsy_names_roma_romani_romany.htm
http://www.markbeast.com/satan/lucifer-satan-devil.htm
http://www.utexas.edu/tmm/npl/mineralogy/Lore_and_Mythology/index.htm
http://www.suite101.com/article.cfm/historical_plants/107613
http://www.newworldencyclopedia.org/entry/Victor_Hugo
http://sol.sci.uop.edu/~jfalward/Lucifer.htm
http://kitap.antoloji.com/kitap.asp?kitap=40334


Not: Bu yazıyı daha önce botanical'ın bir yazısından yola çıkarak sadece "Belle" şarkısı üzerine bir inceleme olarak yazmıştım ve Müzik bölümünde başlık açılamadığını farkettikten sonra bir kenara koymuştum. Ancak bu topiğin gidişi ile ilgili olabileceğini gördükten sonra biraz değiştirerek buraya ekledim.
Ayrıca itiraf etmeliyim ki yazıyı biraz da çekinerek yazdım; zira "müzik" benim iyi bilmediğim, yani benim için pek tekin olmayan bir bölge. Bunun yanında şiir çevirisi de oldukça zor bir iş; her iki dile de hakim olmanın yanında çevirilen eseri ve kültürünü iyi bilmek gerekiyor. Yine de adımlarımı dikkatli attığımı düşünüyorum. Eğer varsa hatalarımı daha iyi bilenler düzelttikleri takdirde sevinirim.
 
Yahu canımcım, açıkcası yazını çok sevdim. Biliyormusun beni üniversite günlerime geri döndürdün. Sen çok yaşa emi!!!!

Neden mi üniversite günlerime döndüm, kısaca açıklayayım:

Ben de üniversite yıllarımda işin özünü anlamaya çalışırken öğretmenlerimin verdiği ödevleri yapmak adına nasıl büyük araştırmalar içersine girerdim biliyormusun ve bu araştırmaların içersinde de kaybolurdum.

Bizim zamanımızda öyle internet falan da olmadığından şehrin büyük kütüphaneleri meskenimiz olmuştu.

Çok iyi algılayabileceğin gibi , edebiyat, sosyoloji, felsefe bilmek zorunda olduğumuz zorunlu derslerimizden di. Ekonomi niye okurduk diye hep düşünmüşümdür ama inan onun da faydalarını çok gördüm müzik tarihi okurken.

Sevgili öğretmenlerimiz bizlere de eser analizleri ile ilgili ödevler verdiklerinde ben resmen kaybolurdum.Edebiyatın içersinde kaybolurdum özellikle. Ve öyle uzunnnn ödevler getirirdim ki kendimce son derece de kapsamlı ödevler bir türlü istediğim notu alamazdım.

Cevapları hemen hemen aynı olurdu öğretmenlerimin;

Bu müzik ödevi sanemcim,İçinde daha çok müzik olmalı…..

Bir müzik konusunda yorum yapmak en zor işlerden biri. Açıkcası doğru düzgün müzik yorumunda bulunan biriyle de pek karşılaştığım söylenemez. Genelde hemen hemen aynı tanımlar kullanılır. Eğer iyiyse,

Muhteşem, öylesine güzel bir melodik yapılanması ve armonizesi var ki, dinlediğim zaman kendimi başka diyarlarda hissettim.Olağanüstü bir yetenek, tanrı boş bir anında yaratmış bu kişiyi, insanı uzayın derin boşluklarında hissettiriyor, son derece sağlam ve mükemmellllll.

Eğer beğenilmediyse de bunun tersi bir mantık işlenebiliyor.

Canımcım,

Senin araştırman da son derece kapsamlı bir edebiyat ödevi şeklinde. İçinde mitolojik yapılanmaları da son derece iyi yakalamışsın.Tarih bilgine ve entelektüel yanına hayranım..Kesinlikle görsel konularda da bilgili yada öngörülü olduğun kendini hissettiriyor, bir estetik beğeni alanın kesinlikle var bu konuda kimse sana bir şey diyemez. Bu anlamda seni tebrik ederim.

Sakın bana kızma olur mu iki kavramı açıklamak gerekiyor ister istemez.

Opera ve müzikal

Opera nedir, müzikal nedir?

Opera kesinlikle bir müzik formudur. Konusu olan ve konu içersinde baştan sona müzikle konunun kişiler tarafından aktarımıdır. Bu aktarım esnasında dekor, kostüm gibi şeyler çok fazla önemli değildir,. Kesinlikle birincil şart müziktir. İşin içine danslar falan da girer ama burada da dans müzikleri önemlidir. Dans ta müzik için yapılır biraz da işin içine renk katabilmek için. Kısacası her şey ama her şey öncelikle müzik adına yapılır.Bu yüzden operada konuşma metinleri hiç yoktur. Konuşmaya benzer şeyler kullanılır ama bunlar müzikseldir.Müzik terimlerine girip kafa bulandırmayacağım.

En önemlisi, insan sesinin en doğal enstruman olduğu kabul edildiğinden insan sesinin eğitimle nerelere gelebileceğinin bir aktarımıdır.

Müzikal ise, biraz daha farklıdır.Müzikalde müzik öğelerini fazlasıyla buluruz ama tamamiyle müzik için yapıldığını iddaa edemeyiz. Bir tiyatro eseri bir film müzikal olarak değerlendirilir. Konuşmalar olabilir içersinde. Ve operada çok fazla önemli olmayan mimikler müzikal de önemlidir. Çalgılar da ister istemez ikisi arasında farklılık gösterir. Müzikaller daha çok yenilikçidir. Operanın kuralları vardır, müzikallerde kurallar operadaki gibi değildir, hatta hemen hemen hiç yoktur.

Kısacası opera tamamiyle müzik adına yapılır, müzikallerde ise ağırlık müziktedir.

Bu sebeple müzikallerin akılda kalabilmesi çok ama çok daha kolaydır. Her şeyden önce görsellik vardır. Senaryo vardır ve bu hiç te küçümsenmeyecek bir olgudur.Doğal olarak şarkıların sözleri çok daha fazla anlam ifade eder.Müziklerinde ise operadaki gibi zorlayıcı unsurlar olmadığından güncelliğini her zaman koruyacaktır.

Yazdığın müzikal bu anlamda sakın bana kızma çok iyi bir pop şarkıları toplamıdır.Pop müzik kötümüdür? hayırrrrrrrrBu yüzden hemen hemen her müzikalde bir veya birkaç eser dışında eserin tüm müzikleri kapsama alanında olamaz. Bir iki tanesi ön plana çıkar. Burada da Belle çıktı haklısın.

Ancak diğer müzikallerle kıyaslanamayacak bir müzikaldir bu müzik açısından. Cats in yanına bile yaklaşamaz her anlamda.

Ama edebi kısmı, seninde çok güzel yazdığın gibi büyük bir edebiyatçıyı içinde barındırdığından bu anlamda farklıdır. Ama müzikal bir edebiyat eseri değildir.Ve keşke bu büyük edebiyat eserine yakışan bir bütünlük içersinde müzikleri olabilseydi.

Eski Fransız şansonlarının daha teknik, çok daha iyi aranje edilmiş ve orkestrasyonu son derece güzel birkaç şarkıdan ibaret güzel bir görsel şölendir.

Eğer romanı şu anda tartışıyor olsaydık söyleyebileceklerim daha farklı olabilirdi.Gerçekten bu eser bir çok anlamda büyük bir iç hesaplaşmayı içinde barındırıyor. Burada kimseye kızamıyorsun. Ve iç dünyamızda yeşerttiğimiz özlemler öylesine güzel kaleme alınmış ki, haklısın büyüleniyorsun.Ve içimizde yeşerttiğimiz insana ait tüm olgular başka düşüncelerle yanlış gibi, hatalı gibi ele alınarak bizleri öylesine hapsediyor ki….Her satırda yok oluşu görebiliyorsun.

Çok daha vahşi olabilirdi burada müzik.Çok daha isyankar ve kabul edilemez. Ben bu parçada bu dramı açıkca göremiyorum. Eseri bilmesem bilmediğim fransızcamla klasik bir aşk öyküsü der geçerim.Binlerce bu tarz müzik var onlardan bir tanesidir ne yazık ki…

Kısacası canımcım, müziğin büyüklüğü yada etkisi sözleri vs. kullanmadan o duyguyu verebilmektir. Çünkü müzik konuşuyoruz. Şiir değil. Bana sözleri açıklayacaksın, eseri açıklayacaksın ve sonra ben “hım demek öyle “ diyeceğim.

Hayır bunların hiç birini yapmadan da“vay be “ diyebilmeliyim. İşte müzik bu
 
Sevgili Halaz özellikle sana bir kaç soru sorarak tartışmaya katılmak istiyorum..

-Öncelikle ne kadar uğraşırsak uğraşalım konu gelir ''sanat toplum içinmi, sanat için mi?''
kaba genellemesine..Kişinin dışa vurumu her nasıl olursa olsun, iletişim şekli ne olursa
olsun ona karışılmasından, kısıtlanmasından, mesaj kaygısı taşıyor mu denmesinden, taşıyorsa da
eleştirilmesinden bende rahatsız olurum..Sanatçıyı eğip bükemezsin, kurşun asker gibi dökemezsin..

-Sanatçının önümüze sundukları olan sanata da bu gözle bakarım..Yani kuşlar kadar özgür olmalıdır..

Ancak şöyle kaygılarım var benim açıkcası; O sanatçı denilen ''karışılmayan'' kişinin üretimleri
kendi özgür düşüncesi yerine, içselliğinin dışa vurumu yerine, dev tekellerin, mafya guruplarının,
uyuşturucu baronlarının ''ÖZGÜR MESAJLARI'' olabilir mi?
Kuş kadar özgür olmasını istediğimiz sanat, bazı kuşlar gibi hırsızlık yaparsa yada halk düşmanları
(klasik anlamda almayın bu lafı; örneğin uyuşturucudan beslenenleri düşünün) ile haberleşmeyi
sağlayan posta güvercinliği yaparlarsa..

Sanatsever biri olarak bunlara cevabım yok benim..Su yolunu bulur diyorsan ayrı dava..Bunlara sınır
getirirsek sansürdür, ayıklayamayız diyorsan ayrı dava..Ben polis değilim, bu iş suçsa,eyleme geçiş
olursa onların işi diyorsan ayrı dava..

Buraya kadar...Şundan sonrası olmaz....Sınır burası dersek, beynimize ket çekermiyiz? Sanata ihanet
ile toplumsal akla, toplumsal sağlığa,toplumsal barışa ihanetin bir eşiği olabilir mi?

Yoksa bunların hepsi farklı olma hezeyanı mı sence? Gündelik yaşamayı etkilemez mi?
 
Bu bölümde baş rol oyuncusu Satanizm hakkında bilgi vermek gerekli bence.Sanat sanat içindir salatasını bir kenera bırakalım ve gerçeklere bir bakalım.Bu gerçekleri ben yazmadım haliyle,bu konuda otorite olarak kabul gören toplulukların yazılarından alıntı yapıldı ve kaynak gösterildi.

Sonra bir düşünmek lazım bunları okuduktan sonra.Gerçekten sanat sanat içinmi yapılır? Yoksa başka amaçları da olabilirmi ? Bence bal gibi de buz gibi de olur.Amaca ulaşmak için görselliklerden de yararlanabilirsiniz,duyusallığı öne çıkaran müzikten de yararlanabilirsiniz.

Bu yazı her nereye varacak olursa olsun bazı kimseler GÖRMEK İSTEDİKLERİNİ GÖRMEYE devam edecekler.Paganizm ile Satanizm arasında ise görmek isteyenler ve görmek istemeyen arasındaki fark kadar fark vardır.Satanizm yıldızında yıldız içersinde şeytanın tasviri ve latince harfler ile S-A-T-A-N harfleri bulunurken şeytanı işaret eder. Paganizm'de sadece yıldız vardır ve paganizm doğayı temel alır ve doğaldır. yeryüzünün ve kişinin gelişimi, değişimi ve dengesi hayati derecede önemlidir.Bununla birlikte Toprak, hava, ateş ve su paganlar için anlamı çok önemlidir.. Bu dünyanın ve öte dünyanın eşiklerini oluştururlar, uyumun ve döngünün koruyucusudurlar. Pentagram da buradan gelir.
pentagram 5 köşeli yıldızdır. 4 elementi ve hepsini birleştiren ana gücü temsil eder.Ortasında Başkaca bir nesene bulunmaz.Her ne kadar her iki öğreti de uç birer örnek olsada kendi aralarındaki benzerlikler sadece görsellikten ibarettir.Öğretilerinde uçurumlar olduğu aşikardır.Paganizm de diğer dinlere saygı ve inanç vardır.

SATANİZM


Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere karşı alternatif din olarak ortaya çıkan geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen yakın zamandan itibaren yeni bir din hüviyetine bürünen önemli bir harekettir. Kelime olarak şeytana inanma,tanrı diye tapınma anlamına gelen satanizm; şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine Yahudi - Hırıstiyan din tahakkümüne ve özelliklede Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna Modern Protesto Hareketi demekte mümkündür. Bu hareket başta Hırıstiyanlık omak üzere bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa, ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde özelliklede Amerika 'da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak dinin ve dini olan herşeyin karşısında, fakat şeytanın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir. Modern Satanizm ABD 'li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile ortaya çıkıp şekillenmiştir. Satanizm 'in inanç ibadet ve ahlak anlayışını Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler olarak ikiye ayırıp inceleyebiliriz.

Satanizm de inançları 21 Satanist nokta, 9 büyük yasak ve 9 bildiri olarak ele alabiliriz.

21 SATANİST NOKTA

The Dark Book of Satan adlı eserde satanistlerin hayatı nasıl anlamaları gerektiği ve diğer bireylerle ilişkilerini düzenleyen yirmibir satanist nokta şunlardır;

-Gücünü kaybetmemek için ,zayıf ve aciz (karaktersiz,kişiliksiz) olanlara saygı gösterme -İçinde başarı yattığı için gücünü her zaman sına

-Mutluluğu barışta değil zaferde ara

-Uzun süreli dinlenmeden ziyade istirahatlerini kısa tut

-Yeni bir şey yaratacaksan eskiyi tamamen yok et

-Ölümünü göremeyeceğin hiçbir şeyi çok fazla sevme

-Yapıyı Kumun üzerine değil kayanın üzerine inşa et...Çünkü yapı sadece bugün yada dün için değil her zaman içindir.

-Her zaman , yapılmamışı keşfetmek için daha fazla çalış

-Boyun eğmektense öl -Demircilik ölümün kılıcını işlemek dışında hiçbir sanatsal değere sahip değildir. Çünkü ölüm getiren kılıç bir sanat şaheseridir.

-Her şey üstende başarıyı elde etmek için önce kendinin üstüne çık (kendini aşmayı öğren)

-Yaşayanların kanı yeni bir tohum yaratmak için iyi bir gübredir.

-Kurukafadan oluşan piramitlerin üzerinde duran kişi,daha uzakları görebilir

-Sevgiyi bir kenara atma ,fakat onu her zaman tehdit et çünkü o bir sahtekardır.

-Bütün büyük olan şeyler acı üzerine kurulmuştur.

-En önde olmaktan çok en üst de olmaya çalış, çünkü büyüklük orada yatar.

-Daha önceden yaratılmış engelleri yok etmek için taze ve güçlü bir rüzgar gibi gel.

-Bırak sevgi, hayatında bir amaç olsun, ama en büyük hedefin büyüklük olsun

-Erkek dışında hiçbir şey güzel değildir ama bütün her şeyden güzel olan kadındır.

-Gücü engellediği için bütün aldanma ve yalanları reddet.

SATANİZMİN DOKUZ BÜYÜK GÜNAHI

Satanizm diğer tüm dinlere karşı çıkarak günahı ret ederken kendiside yapılmasını yasakladığı kurallar koymuştur. Satanizm 'de ki 9 büyük yasak şunlardır ;

1- APTALLIK (Stupitiy) Satanist günahların ilki aptallıktır. Aptallar acı dymazlar. Satanistler hayatın tuzaklarla dolu olduğunu söyleyerek tuzaklara düşmemek ve aptal olmamak için çaba gösterilmesi gerektiğini savunur

2- OLMADIĞIN GİBİ GÖZÜKMEK (Preteniousness) Boş böbürlenmelerin rahatsız edici bir şey olduğunu söylerler ve Lesser Magic 'in kardinal kurallarına hitap etmediğini bildiriler.

3- SOLİPSİZM Satanizm 'e göre başkalarına karşı davranışlarını dengelemek gerekmektedir. Çünkü karşıdaki kişi senin istediğin gibi olmaz yani sana ayak uyduramayabilir. Bu nedenden dolayı Satanizm, kişi sana nasıl davranıyorsa kişinin de ona öyle davranmasını öğütler ve kolaylıkla yanılgıya düşülebileceğini bu nedenle her an dikkatli olmak gerektiğini bildirir.

4- KENDİNİ KANDIRMAK (Self - Decient) Satanistler için en büyük Kardinal günahlardan biriside kendini kandırmadır. Karşındaki kişilere her hangi bir nedenden dolayı (tabu, ön yargı,dış baskı vs) olmamasına rağmen büyüklük yakıştırıp saygı göstermeyi dederler. Satanizm için asıl olan bireysel çıkardır ve kutsal olan bireyin sadece kendisidir.

5- SÜRÜYE UYMAK (Herd Conformity) Bir kişinin diğer bir kişinin isteklerini yerine getirebilmesi ona bir çıkar sağlaması ön koşuluna bağlıdır. Aksi takdirde bir çok kişinin isteklerine uymak onu köleleştirir. Bu nedenle köle olmaktansa akıllı bir efendi seçmelidir.

6- PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ (Lack Of Perspektive)Satanizm yaşayarak her gün tarih yazıldığını bu süreçte perspektif eksikliğinin büyük acıları da beraberinde getireceğini bildirir. Bu nedenle her zaman geniş tarihsel ve sosyal olguları görmek gerekmektedir. Sürüye uymak özgürlüğü kısıtlar.

7- ORTADOKSLARI UNUTMAMAK ( Forgetfulness) Daha önce var olan ve toplum tarafından dedilen veya birey tarafından dedilen şeylerin yeni bir görünüm altında ve farklı bir şeymiş gibi sunulması ihtimaline karşı dikkatli olmak gerektiğini aksi davranışın günah olacağına inanırlar.

8 - CONTERPRODUCTİVE PRİDE Satanizm 'in kuralı eğer sizin için faydası varsa yapın dır. Fakat sizin aleyhinizeyse ve köşeye sıkıştığınızda tek çıkış üzgünüm bir hata yaptım,keşke anlaşabilsek demek ise bunu yapın. Fakat sonra tekrar denemek gerektiğini bildirir. Yani bireysel çıkarınız için her şeyi yapın.


9- ESTETİK EKSİKLİĞİ ( Lack of Aesthetics) Birey evrensel estetik görünüme önem vermektense istediği gibi görünme özgürlüğünü kullanmalıdır. Başkalarına hoş gözükmek için taranmış saçlara vs gerek yoktur.

SATANİZMİN 9 BÜYÜK BİLDİRİSİ;

1-Satanizme göre insan kendini sakınmamalı istediğini yapmalıdır

2-Satanizm ruhsal umutlar yerine var oluşu savunur

3-Satanizm nankör insanlar için vakit harcamaktansa hak edenlere incelik göstermeyi emreder.

4-Satanistler kendilerine vuranlara diğer yanaklarını uzatmaktansa intikam almayı emreder.

5-Satanizm vampir olmak için vakit harcamaktansa daha gerçekçi sorumluluklarını yerine getirmek gerektiğini savunur.

6-Satanizm tüm dinlerde günah diye dayatılan şeylerin duygusal ve zekasal zevkten ibaret olduğunu savunur.

7-Şeytan kilisenin en sadık dostudur.

8-Satanizme göre insanlar hayvanlardan bazen iyi ama çoğunlukla kötülük yapan canlılardır.

9-Satanizm 'e göre insan kendini kandırmamalı aklıyla olduğu gibi gözükmelidir.

İBADET VE AHLAK ANLAYIŞLARI ;

Satanizm 'in temelinde geleneksel düşman olarak Hıristiyanlık dini görülmekte, toplum tarafından kabul görülen temel ahlak kuraları dedilmektedir. Cinsel sapıklıklar, cinayetler,kara büyü ve cadılık Satanistlerin bizzatihi yaptıkları olaylardır. Satanizm 'de bazı sayıların özel bir önemi vardır. 13 sayısının kutsallığına inanırlar. 666 sayısına özel bir önem verdikleri bilinmekte olup, bu sayının kutsal kitaplarda (tevrat, Zebur, İncil) geçen Şeytan ile ilgili ayet sayısına denk olduğu düşünülmektedir. Kedinin dünyada şeytana en yakın hayvan olarak kabul edildiği, bu sebeple ayinlerinde kedi kurban edilerek ruhi anlamda Şeytan ile birleşmenin kabul gördüğü düşünülmektedir.

Satanist törenler, ortaya konulan pentagram işareti etrafında mumların yakılması, baltaların elde tutulması, ters haç işaretinin çizilmesi veyatahta bir haçın yakılması, Şeytana dua edilmesi ve kurban olarak bir kedinin kesilerek kanının içilmesi ile gelişip, genellikle burçları aynı olan veya birbirine yakın kız ve erkeklerin cinsel ilişkiye girmesiyle biter. Kedinin kurban edilmesinin sebebi ise şeytana en yakın hayvan olarak görülmesidir. Bazen Satanist ayinlerde şeytana bakire kızlar da kurban olarak sunulmaktadır.

Satanistler en büyük özelliklerinde birisi ise büyük bir gizliliktir. Grup üyelerinin aile ve yakın çevrelerinden bile Satanist olduklarını gizledikleri, buna sebep olarakta herhangi bir açıklamada bulunmaları halinde Şeytanın lanetine uğrayarak başlarına kötü şeylerin geleceğine inanmalarıdır.

Satanistler intiharı bir ibadet olarak algılarlar. İntiharın seçilme sebebi, tüm dinlerde kişinin kendi canına kıynmasının kesin şekilde yasaklanmasının etkisi büyüktür. İntihar eden kişi veya grup elamanlarınca yapılan telkinlerle buna zorlanan şahıslar bir an önce ölüp cehenneme giderek Şeytana hizmet etmeyi düşünmektedir.

KUTSAL KİTAPLARI

Anton Szandor Lavey 'in yazmış olduğu Satanist Bible (Şeytanın not defteri ) isimli kitap, Satanist gruplarca Şeytan 'ın kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bu kitap ta kısaca şu ilkeler açıklanmaktadır ;

Sonsuz kişisel tatmin için çalış.

Hayatı canlı yaşa.

Düşmanndan nefret et, sana vuranı yok et.

Basit bir hayat yaşa,hayvanlar gibi ol.

Günah denen şeyleri savunmak gerektiğini

Şeytanın öcü olarak kullanıldığında tüm dinlerin dostu olduğu

İstemedikçe kimseye akıl vermemeyi İnsanın kendisini asla aldatmaması gerektiği ...gibi ilkeleri Satanizmin temel öğreti ve ilkeleri olarak açıklamaya çalışır.

GÜNÜMÜZDE SATANİZM


Satanizm günümüzde ağırlıklı olarak Norveç ' te görülmektedir. Norveç 'in dışında ABD,Rusya,Polonya,Almanya da görülmekle beraber dünyada tüm ülkelerde şeytana tapan kişilere ve topluluklara rastlanmaktadır. Şeytanın Kilisesi adı altında örgütlenmeye çalışmalarına rağmen Satanizm de herşey bireyciliğe dayandığından dolayı bu çok zor görünmektedir. Özellikle Satanist cinayet ve İntihar olaylarıyla gündeme gelmekte ve Bazı ülkeler tarafından yasaklanmışlardır. Ülkemizde Satanizm bir din olarak kabul edilmemek ve Satanizm 'in yaygınlaşması toplum düzenini bozduğundan dolayı engellenmektedir. Tüm dünyadaki sayıları hakkında bir tahmin yapmak oldukça güç olmasına rağmen ülkemizde sayılarının 3.500 civarında olduğu emniyet kayıtlarında belirtilmektedir.


KAYNAKLAR :

http://www.churchofsatan.com/
http://www.tr.paganfederation.org/
http://pagan.psisik.com/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Satanizm#_ref-Wolfe_1
http://tr.wikipedia.org/wiki/Satanizm#_ref-Wolfe_1
http://www.dunyadinleri.com/
http://www.rense.com/general61/satanism.htm
http://www.flashback.se/archive/satan_faq.html
http://www.satanservice.org/

SATANİZM HABERLERİ

http://mansonfan.azbuz.com/categories.jsp?catID=182266 ( İbret alınacak olaylar )
http://blacksatannn.blogspot.com/2007/09/werewolveskurt-adamlar.html ( Gören gözlere )
 
Sevgili Kuyucak,özellikle bana sorduğun bir kaç soruya umarım umduğun
açıklıkta cevaplar verebilirim.Yine de vereceğim cevaplar benim kanısına vardığım yargılar olmaktan pek ileri gitmeyecekleri için bu konuda iç rahatlığıyla bir doğruya ulaşabilmek kendi yargılarını edinemebilmekle daha mümkün.

Özgürlük çok işlevli kullanılabilir bir hak.İnsanların türlü türlü kombinasyonlara sığdırılamayacak kadar sayısız senaryoları gerçekleyen,yaşayan ve de yaşatan bir canlı türü olduğunu düşünürsek
sorduğun soruya cevabım şudur:Elbette böyle bir 'ÖZGÜR MESAJ' iletme
derdiyle yaşanmış bir senaryo vardır.Ama bu kadarcık bir demagojik cevapla kıvırıp işin içinden çıkmak olmaz :D:D

Bu konuda daha somut bir yargıya varabilmek için öncelikle şunu ortaya bir sermemiz gerek:Müziği endüstriyel çarkları tıkırında dönen ve arz-talep denklemine göre şekillenen yönüyle de ele almak gerek.İşte bu haliyle müzik dış etkilere ve zorlamalara açık hale geliyor.Prodüksiyon şirketleri
müzikal kaliteden daha çok eğilimlerin neyi gerektirdiğiyle ilgileniyor.Gerekirse önce bir eğilim tasarlayıp potansiyel bir kitle yaratıyor,bunun üzerine giydirilecek müzik şeklini yontuyor,zihinlere ve ruhlara sinsice yerleştiriyor.
Dahası bu yalanları o tür müzikleri icra edenlere de inandırıyor.Sahne var,seyirci var...Ama iki tarafın iplerini de ellerinde tutuyor.Bir taraf binlerce insan tarafından tapınılacak kadar sevildiğiyle körleştiriliyor,diğer taraf kendilerine aşılanmış 'olmak istediğim tipik birey' aldatmacasını tapındığı o yıldızlarda buluyor.Şevkle dinliyor...Yönelimi belirleyen paranın akışını besleyecek kanallar oluyor.İşte bu noktada senin olabilir mi diye sorduğun sorunun olabilirliği destekleniyor.

Velakin...Yukarıda yazdıklarımın hipotezden öte bir şey olmadığını söylemeliyim.Benim bu endüstriyi algılayışımla ilgili karamsar senaryolardan biri.

Bu karamsar varsayıma çözüm olarak bireysel seçiciliğin gelişmesi çok önemli.Yani kimin müziği ne amaçla yaptığını kavramak için iyi bir dinleyici olmak gerekiyor.Self-prodüksiyonlara destek vermek gerekiyor;çünkü böyle böyle sanatın kendi ayakları üzerinde durabileceği temiz bir sermaye döndürülebiliyor.

Bu denli kirliliğin ortasında ticari kaygılardan yola çıkarak değil de;kendini gerçekten dışavurabilmek için;sanatını açığa vurabilmek için müzik yapanlar daha da değerli hale geliyor.

Buraya kadar yazdıklarım sorunu yanıtlamaya yetmiştir diye umut ediyorum.

Rock müziğin sistemle uyuşmayan bir duruşu olduğunu biliriz.Bir çok rock şarkısı ütopik dilekler için birer marş olmuştur.Bazen Hümanist tavırlar takınmış,bazen kanlı sahneleri konu alan sert üsluplarla savaşa eleştiler getirmiştir.Sistemle uyuşmaması hep bu olumlu örnekler çevresinde olmamıştır elbet.Bir dönem 'sex,drugs,money' üçlüsü de bu müziğe mal edilmiştir.Rock yıldızları ilahlaştırılan kimseler de olsalar devletler ve otoriteler için 'kıçına kitleleri takmış serseriler'den ibaret kalmıştır çoğunlukla.Bu bakışı olumlayacak ya da yanıltacak örnekler çokca olmuştur.

İrlanda yakın tarihinin kara olaylarında biri olan gazeteci Veronica Guerin'in öldürülmesi bir çok müzisyenin ve de grubun samimi tepkilerine yol açmıştır.Guerin uyuşturucu tacirleri üzerine cesurca yazılar yazıp İrlanda mafyasını karşısına almış güçlü bir yazar.Toplumsal kirliğe savaş açmış büyük bir gazetecinin mafya tarafından öldürülmesi Amerikalı bir
Heavy Metal(daha detaya girersek rock-opera ve sonraları progressive denilebilir) grubu olan Savatage'le de büyük yankı bulmuştur

Rusya yakın tarihinde dünyaya yayılıp sansasyonel bir durum yaratmadan
üzeri kapatılan yüz kızartıcı bir gerçek vardır.Radyoaktif atıklarla doldukları Karachay gölü büyük tehlike oluşturunca göl beton yığınla doldurulmuştur.Bunun eleştirisini yapmak isteyen-ve de daha sonra yapmış-bir rock grubu Rus devletinin karanlık güçlerince tehditler almıştır.

1960 lı yıllarda İngiltere gündemini bir süre meşgul etmiş Profumo
skandalı yine bir çok rock grubunca söz konusu olmuş,medya eleştirilmiş,
siyasetin insani yanları tartışılmış,müzik adına büyük bir entellekta sergilenmiştir.

Olumlu ve de olumsuz örnekler bolca var...Dediğim gibi,senaryo çok...
Bireyselci çağda bireyin neye nerden baktığıyla ilişkili bir durum.Çok denklemli sorunlar bunlar,nerden bir çözüm getirdiğini iddia etsen mutlaka bir tarafından açık yakalarsın.Demokrasiyle yönetilen ülkelerde suç oranlarının daha fazla olduğuna bakarsak demokrasiye kötü bir yönetim tipi mi diyeceğiz?'Buna 'evet' diyen de çıkar eminim :D...Sanatçının özgürlüğü ile değil de ipleri elinde tutan o para akışından beslenen siyah
otoritenin özğürlüğüyle ilgili sorular sorsak daha iyi olacak sanırım.
 
İşte yine yapacağını yaptın halazcım. :D

Tam üstüne bastın canımcım. Anlatmaya çalıştığım şeyleri farklı cümlelerle tekrar karşımda görünce çok mutlu oluyorum.

Yazdıkların kesinlikle karamsar bir tablo falan değil. O senin deyiminle endüstriyel algılayışında olan kişiler o kadar çok şeyleri planlıyor ki, yaratılan modadan tut ta, öldüğü halde hala sırtından para kazanma çabaları, fanlar vs. ler.. Oooo müzik bağımsız değil derken bunları anlatmak istiyordum aslında.

Ve sanatçının da bu anlamda sorumluğu var derken, onların özgürlüklerini kısıtlayalım,anlamında bir düşünce aklıma bile gelmez. Sanat kişiye dokunulmadan ortaya çıkar. Ama ortaya olumsuz bir şey çıkıyorsa ve sanatçı bunun farkında bile değilse, işte o zaman ben de dinleyici haklarımı kullanırım diyorum.

Ama maalesef öylesine gözleri kapalı bir şekilde tapınıyoruz ki müzisyenlere ve eserlerine bir adım ötemizi bile görmekten aciziz neredeyse.

Yine senin deyiminle o siyah otoriteye ne yapabileceğimiz belli değildir her şeye rağmen. İşte burada sanatçının sorumluğu devreye girer. Bizlersiz bir şey yapılamaz bu anlamda başta sanatçılar olmak üzere dinleyiciler olarak o siyah otoriteye savaş açmak zorundayız.

Bu yüzden de canımcım antenler her anlamda açık olmaldır. :D

Seni seviyorum canımcım..
 
andante' Alıntı:
Ama maalesef öylesine gözleri kapalı bir şekilde tapınıyoruz ki müzisyenlere ve eserlerine bir adım ötemizi bile görmekten aciziz neredeyse.

Tapınma konusunda olmasada gözlerimizin veya en azından benim zaman zaman gözlerimin kapalı kaldığı çok doğru.O kadar çok dalıyoruz ki gözlerimizin önüne bir perde iniyor.Aslında olanları görmekten çok o anda aldığımız hazzı düşünüyoruz.Sırf merak ettiğimden dinlediğim kimseler yata topluluklar var.Birinci adım sadece dinlemek oluyor,ikinci adım tatmak oluyor,üçüncü adım anlamaya çalışmak oluyor.son adım da ise anladıklarım kafi ise özümsemeye çalışmak oluyor.Kısaca uygunluğu en azından benim tarafımdan tescilleniyor.Zaman zaman bu tesciller yanlış da çıkabiliyor.İnsan doğası gereği beşer kuldur ve şaşar.Bence önemli olan zarar var ise bundan dönmek ve doğruyu bulmaktır.

Yani şunu yazmak gereği duyuyorum;Sevgili Halaz'ın yazdığı gibi ( SİYAH OTERİTE ) yi sorumlu tutsak dahi tüm dinleyenlerin bilip yada bilmeden svdikleri bu tarzlar sonucunda işlemiş oldukları kötülüklerin sorumlusunu bu otoriteyemi yükleyeceğiz? Bu konuda halihazıra kendilerince savaş veren kartellere karşı anti kartel hareketlerinde bulunmamakmı gerekir ? Köşemize çekilip adam sendecilik mi yapacağız ?
 
Çok alakasız gibi gözükecek olursa da bir şeyi yazmadan edemeyeceğim. Gerçi bir çok defa dile getirdim ama yeniden getirmekte fayda var.

Hani diyorlar ya;

Renkler ve zevkler tartışılmaz

Bu çok yanlış bir düşünce şekli.

Zevkler ve renkler tartışılır. Zevk haline gelmeden bir çok şey de öncelik aşamaları vardır.

Hele söz konusu müzik olunca müziğin doğrudan ruha etkileme olayı yani ethos, ezberledik artık değil mi? ayrıca ele alınmalı.

Neden zevkler ve renkler tartışılır? Bir şey zevk haline gelmeden önce bir alışkanlık evresine girmek zorundadır. İnsan en çok dinlediği bir müziği ister istemez aşinalık kazanacaktır. Ve bu aşinalık belli bir zamandan sonra alışkanlığa ve alışkanlıkta zamanla zevkke dönüşecektir.

Bu sebeple hangi tarz olursa olsun sürekli onu dinleyen kişi bir süre sonra bu alışkanlığını zevk haline getirir. Bu sebeple bana soracak olursanız müzik yelpazesini ne kadar geniş tutarsanız o kadar doğru iş yapmış olursunuz.

Müzik türleri dinlemede çeşitlilik gösterenler inanın bana sağlıklı kişilerdir. Diğerleri sağlıksızmıdır diye bir soru kendiliğinden geliyor , sağlıksızdır demek içimden gelmese de daraltılan bir dünya var demektir. Ve insanın kendi dünyasını daraltması da pek iyi sonuçlar vermez diye düşünenlerdenim.

Bu sebeple sevgili arkadaşlarım sürekli aynı şeyleri dinlerken edindiğimiz farkında olmadan içimize yerleşen duygular ve düşünceler vardır. Bu duyguların ve düşüncelerin bir süre sonra bizleri nereye götüreceği tartışılabilir.

Ve;

Bildiğiniz gibi müziğin ethos etkisiyle müzik bir tedavi aracı olarak ta yıllardan beri kullanılır. Taaa antik yunan a kadar giden bir olgudur bu. Müzikle tedavi kesinlikle söz konusudur.Özellikle ruhsal amaçlı olarak :D

Peki müzikle yanlışa sevk etme olamaz mı düz bir mantıkla? :D

Eski yunan da onlara göre kötü müzik yasaklanıyordu. İnsanları yanlışa sevk ettiği için :D

Müziğin kullanılmadığı bir alan bana söyleyebilirmisiniz özellikle tüketim araçlarında. Her yerde en büyük tüketimi yapabilmek için müzik bir araç olarak kullanılıyor .Olumlu yada olumsuz.
 
SELAM ARKADAŞİAR...

SİZE SORMAK İSTEDİĞİM BİR ŞEY VAR...ARANIZDA PERKÜSYON ÇALAN VAR MI ? YADA ÇALAN BİRİNİ TANIYORMUSUNUZ ?
 
Levent Kardeş,
Ben Vurmalı Enstrüman olarak Davul (BAteri) çalıyorum. 12 yıldır müziğin içindeyim, öğrenmek veya sormak istediğin herhangi bir konu varsa seve seve yardımcı olurum.
 
SEVGİLİ BLACK&WHİTE

BEN PERKÜSYON ÇALMAK İSTİYORUM AMA HANGİ ENSTRÜMANI ÇALACAĞIMA DAAHADA ÖNEMLİSİ YETENEĞİM OLUP OLMADĞINI BİLEMİYORUM.NE YAPMAM LAZIM ?
 
levent-retinis pigmentoza' Alıntı:
SEVGİLİ BLACK&WHİTE

BEN PERKÜSYON ÇALMAK İSTİYORUM AMA HANGİ ENSTRÜMANI ÇALACAĞIMA DAAHADA ÖNEMLİSİ YETENEĞİM OLUP OLMADĞINI BİLEMİYORUM.NE YAPMAM LAZIM ?

Sevgili Levent,

Perküsyon komplelike bir enstrümandır. üzerinde farklı ens. bulunduğu bir setup dır. bunun için perküsyonda bulunan ens. yörelerini,tekniklerini,çalım şekillerini, parça özelliklerine göre nerelerde kullanılmaları kadar bir çok teferruatı bilmen gerekir. Latin ve Pop Caz tarzlarında vazgeçilmez bir setuptur. Ben 12 yıldır bateri çalıyorum ve öğrendiğim en temel özellik, ritm olayının tamameen istikrar ve planlı çalışmayla oluştuğudur. Günde en az 2 saat mutlaka evde etüt çalışırım. Nota eğitimini ise hiç sölemiyorum bile :):):) o zaten farz...

Yetenek ise, sadece müzik kulağı, istek, çalışma (bol bol %51 dir) ve çok fazla ve değişik tarzda müzikler dinleyerek oluşuyor... Ritmin en önemli ve en zevkli kısmıda ataklardır, bunları oturttuktan sonra emin ol sen zaten bir müzisyen oluyorsun.. :):):)

Bateri konusunda eğer istanbuldaysan, ders veriyorum yardımcı olabilirim...

Saygılarımla,

Black...
 
SEVGİLİ BLACK

CEVABIN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM

BEN İSTANBUL DIŞINDA YAŞIYORUM.AMA 1 HAFTA SONRA BİR İŞ İÇİN İSTANBUL A GELECEĞİM.BONGO VE CONGO TARZI ENSTRÜMANLAR İLGİMİ ÇEKİYOR.İSTANBUL A GELDİĞİM ZAMAN BİR RİTM ATELYESİNE GİDİP KENDİMİ DENETTİRMEK İSTİYORUM :D :D

BANA ZAMAN AYIRDIĞIN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.SAYGILARIMLA
 
Adamın biri dünyanın çeşitli şehirlerindeki sokak şarkıcılarını organize edip hepsine "stand by me" şarkısını söyletip kaydetmiş. playback git gide zenginleşmiş sonunda biri diğerinin üzerine söyleye, çala aşağıdaki linkteki nefis yorum ortaya çıkmış :) Ben çok beğendim bi de siz dinleyin bakalım ;)

http://www.metacafe .com/watch/ 2043432/playing_ for_change_ song_around_ the_wor
 
Grup Rivayet

desperado filmini herkes hatırlar şarkısını da bilmeyen yoktur..bizim tokattan mı geliyon türküsü ile aynı formdalarmış meğer ikisini birleştirmişler:)

 
Koptu Kervan

müzikleri sokak kokan,gezgin, göçebe grup Koptu Kervan.
sokak müzisyenlerinin oluşturduğu grubun albümünde; türkçe, yunanca, farsça, lazca, hintçe, ibranice ve kürtçe şarkılar mevcut.



 
Malatya - Arguvan Türküleri

Hem Türkçe hem Kürtçe

 
Saçlarını taramışsın sarı renge boyamışsın

 

dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum !!
 
 
Üst Alt