Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bipolar Bozukluk olan arkadaşlar EKPSS için konsantrasyon sorununu nasıl aştınız?

Vtecll

Üye
Üyelik
31 Mar 2017
Konular
26
Mesajlar
999
Reaksiyonlar
3
Arkadaşlar merhaba ben bipolar bozukluk hastasıyım 2018 ekpss sınavına hazırlanıyorum yalnız benim konsantrasyon problemim var özellikle sözel derslerde sıkıntı yaşıyorum tarih coğrafya vs. içim sıkıntılanıyor,konsantre olamıyorum,kafam başka yerlere gidiyor,aklıma girmiyor çok çabuk unutuyorum ve soruları çözemiyorum matematik dersinde ise sıkıntı yaşamıyorum.Kullandığım ilaçların etkisi mi (risperdal,akineton)yoksa hastalığın mı?Aranızda aynı problemi yaşıyanlar var mı var ise nasıl aştınız ve merak ediyorum bipolar olup ekpss'den atanan var mı?Şimdiden teşekkürler...
 
Bende hem bipolar, hem şizofreni, hem major depresyon, hem de hiperaktivite/dikkat eksikliği var ve sınava hiç çalışamadım haliyle. Bu saatten sonra sözelden çok iyi yapman pek mümkün değil, çünkü yeni bir şeyler öğrenmen çok zor. Olan bilgini yorumunla kullanıp yapabildiğin kadar yapacaksın. Akinetonu ben de kullandım ve insanı aptallaştırıyor. Ama risperdalin bildiğim kadarıyla konsantrasyonla ilgili kötü bir etkisi yok. Bence doktorunla konuş ve ilaçlarını düzenlesin. Ama gerçekten bizim gibilerin bu sınavdan 95 ve üstü alması çok zor. Yapabildiklerini daha iyi yapmaya bak derim. Matematik ve Türkçe soruları çöz, yorumunu güçlendir. Eğer bizim durumumuz benzer ise tekrar söylüyorum, bizim gibilerin yeni bilgileri hafızasına yerleştirmesi neredeyse imkansız.
 
Yani bizler için hiç umut yok mu?Bu otomatikmen sınavda başarı elde edememek demektir.Doktorum umutlu konuşmuştu oysa ama konsantrasyonum için çözüm üretemedi.Yaklaşık 3 aydır mücadele ediyorum zamanla düzelir,ders çalışmaktan keyif alır,verimli olmaya başlarım diye düşünmüştüm.Meğer hiç de sandığım gibi değilmiş.
 
Umut yok demiyorum. Ben de Matematikten hepsini yaptım, Türkçeden 3 yanlış, Genel Kültürden de 10 yanlış yaptım 88 aldım. Memurluk istiyorsan Türkçe ve Matematiği tam yapmalısın, Genel Kültürden de en fazla 7-8 yanlış. Ben hizmetli oldum, yetmedi puanım. Dikkat eksikliği için kullanılan ilacı doktor bana verse manik olurum vermiyor, sana da aynı şekilde vermeyecektir. O yüzden yeni bir şey öğrenmeye çok çabalama derim, gereksiz bir çaba olur. Test çöz sürekli bildiğin bilmediğin olsun, bu şekilde bir şeyler öğrenme ve pratikleşme imkanın daha fazla olur. Ama tutup da Tarih coğrafya falan okuma, sadece test çöz. Benim sana tavsiyem budur.
 
Teşekkür ederim önerilerin için ama bilgi olmadan nasıl test çözeceğiz beyhude olmayacak mı?Test sorularından yola çıkarak mı konuları kavramaya çalışacağız?
 
Aynen öyle. Bu durumunla okuyup onları aklında tutmaya çalışman suya yazı yazmakla eşdeğer. Ben bunu sana kendi durumumu göz önünde bulundurarak söylüyorum. Ama test çözersen o sorunun cevabının aklında kalması çok daha muhtemel. Üstelik test çözerken bir soruya doğru cevap gördüğün gibi yanlış cevapları da görüyorsun ve birden çok konuda fikir edinmiş oluyorsun. Şimdiden günde 100 Genel Kültür, 100 Genel Yetenek sorusu çözmeye başlarsan bu halinle 60 soruda 55 net çıkarabilirsin ama bu senin soru çözmeye ne kadar yatkın olduğuna bağlı. Ben mesela 2 ay kala sınava girmeye karar verdim ve yeterince hazırlanamadım ama ben soru çözmeye çok yatkınım hastalığıma rağmen. Zaten sorular o kadar zor değil. Senin yapacağın sınav tarihinden 1 hafta öncesine kadar günde 200 soru çözmek. O zaman kazanmaman için hiç bir sebep yok.
 
arkadaşlar hepinize rabbimden şifa diliyorum. bir soru sormak istiyorum. benimde bir yakınımda bipolar bozukluk var ve ilaç kullanıyor. bu hastalığın engel oranı yüzde kaç. yani hastaneye giderse nasıl bir rapor alabilir. cevaplarsanız sevinirim.
 
Tedavi ile çalışamaz: %80. Tedavi ile çalışabilir: %45. Tedaviye ne kadar cevap verdiğine bağlı olarak %45 veya %80 yani kısacası.
 
Anladım.Soru çözmeye yatkın değilim.Ders çalışırken tarif edilmez iç sıkıntısının sebebini çözemedim bu hastalıktan kaynaklı mı bana has bir durum mudur bilemiyorum.Neticede bu problem verimli ders çalışmamı engelliyor ne yapacağımı şaşmış durumdayım...
 
@Vtecll çok abartıyorsun sen dersini çalış ben 74 aldım hem de lisanstan
dikkat eksikliği için yapman gerekenler:
çay kahve gibi şeylerden uzak dur;
bitki çayları iç.
özellikle bipolara iyi gelen kedi otu çayı... aktarlarda var bu tür çaylar
 
vtecll sana yazıyom konsantrasyon problemi olduğunu söylüyorsun ben atipik psikoz hastasıyım orman genel müdürlüğüne atandım sözel derslerde sıkıntı yaşadığını söyledin aynı problemler bendede vardı bence bu problem sözel derslerde yani tarih coğrafya v.s temelin olmadığı anlamına geliyo bence sözel dersler önemli ve iyi sonuç almak için çalışılması gereken dersler. bendede sözel hiç yoktu bu temelin yoksa birden halledilecek bir iş değil ama zamanın var halledersin.konsantrasyon problemin olsa bile ilk önce temel oluşturmak için çalışırsan bilgileri kendine mal ettikçe yapabildiğini göreceksin ama birden halledilecek birşey değil aynı sorunlar bendede vardı ama bilki öğrendikçe ve test tekniği geliştirdikçe gerçekten oluyomuş dersin. sabır lazım 2018 ekpss ye daha zaman var. ama şunu söylemem lazım sözel derslerde yüzeysel ve eksik bilgilerle olmuyo çünkü ekpss her sene zorlaştığı için sözellerde ayrıntılı bilgi gerektiren sorular çıkıyo ben ekpss de sözellerin yarısını yapabildim ve oldu sen deslerden ne koparabilirim ona bak bu işler nasip çokta canını sıkma......
 
Teşekkür ederim arkadaşlar.Evet benim temelim yok sözel dersleri anlamaya başlasam devamı gelecek diye düşünüyorum ve çalışırken keyif alacağıma inanıyorum.Temel olmadığı için konular gözümde büyüyor ne yaparsam yapayım başaramayacakmışım gibi geliyor bu da bende iç sıkıntısı yaratıyor.Sanırım benim problemim tam olarak bu.Ders çalışmayı bilmiyor da olabilirim.Bir şey daha sormak istiyorum sizi de yoruyorum kusura bakmayın,gün içerisinde derse ne kadar zaman ayırıyordunuz ?

Ben çay kahve çok tüketiyorum onun bir zararı oluyor mu gerçekten konsantrasyona?
 
Arkadaşım oldboysaid bende bipolar bozukluk hastasıyım sen bipolarım var ve atandım dedin peki zihinselden mi sınava girdin yoksa genelden mi bi de sınava kadar hergün çözecek 200 sooruyu nerden bulacaz ekpss ile ilgili ksynak

Ekpss ile ilgili bol soru çözmek istiyorum ama kaynak yetersizliği var
 
İnternette bir sürü kaynak var, torrent olsun site paylaşımları olsun. Bir de 200 soru illa çözmene gerek yok. 50 soru da çözsen bir günde, önemli olan o soruları iyice kavramak. Ben bir de bir testi en az 3 defa aralıklarla çözmenizi öneririm. Eğer son çözüşünüzde yalnışınız çıkmıyorsa o konuları kavramışsınız demektir. Benim asıl demek istediğim şu ki bu saatten sonra okuyup anlamaya çalışmak hem zor hem de gereksiz bir çaba. Sonuçta test çözeceğiz sınavda, yazılıya girmeyeceğiz. Test tekniğini geliştirmek lazım. Konu okuyup anlamaya çalışmakla zaman kaybetmeyin. Ama ders videoları izleyebilirsiniz, o daha yararlı olur.

SM-G935F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Ayrıca illa EKPSS kaynakları aramayın. Normal KPSS kaynakları da işinizi görür. Zaten gitgide normal KPSS ayarına geliyor EKPSS. Soru sayısı her zaman daha az olacaksa da zorluğu zamanla aynı olacak, sınavların giderek zorlaşmasından belli.
 
Anadolu lisesi okuduğum için temel sağlamdı ve lisede sayısalcı olduğum için Matematik benim için kebaptı(övünmek için demiyorum.).

Matematik temel sağlam olduğu için aşıldı.
Türkçe konu bazında zorlamaz;ama soru çözme esnasında paragraflarda v.s. çok zorluyordu beni,hele tarih aman Allah'ım okuyorum biraz yeni şeyler eklenmiş şekilde lisedeki tarih konularını tekrardan öğreniyorum;ama arada kendimi yokluyorum aklımda hiç bir şey yok resmen offfff pufffffff diyorum bu seferde tekrar tekrar ediyorum aynı konuları bu seferde tekrar ederken konuları daha öncesinden çalışmış olduğumdan tez hatırlıyor beynim yâni bildiğim şeyi tekrar etmek gibi oluyor;ama sorsanız inanın ha deyince cevaplayamam yâni soranız aklıma hiç bir şey yok gerçekten de. Genel olarak soru odaklı çalıştım,tabi aşırı tekrar etmedim edince aşırı stres oluyşuyordu.

Tabi birde doktorumu her ne kadar benim için riskli olsa da AntiDepresan yazdırmaya ikna ettim,dikkat dağınıklığı,konsantre,algılama güçlüğü yanı sıra bende kaygı ve özgüven dalgalanmaları da mevcuttu. ( Depresyon ağırlıklı idi Bipolar bozukluk bende ...)

Önerim depresyon ağırlıklı ise bipolar rahatsızlığınız,doktorunuza bir durumunuzun depresif ağırlıkta olduğunu bildiriniz...
Hacamat yaptırınız;hacamatın da çok faydası oluyor ben 3 ayda bir yaptırıyorum.
 
RssCip Anladım.Peki sizde yerli yersiz sıkılma durumu oluyor muydu?Limitleri zorlasam en fazla 3 saat çalışabiliyorum fakat verimsiz oluyor ve ertesi günü aynı performansı gösteremiyorum,sıkılıyorum.Ben de depresyondayım uzun zamandır acaba depresyondan kaynaklı mıdır bu problem bir türlü çözemedim.Bir de dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan şüpheleniyorum ilkokul 5.sınıftan bu yana derslerim berbattı bir kere bile ne teşekkür ne de takdirname alamadım, lise bittiğinde 14 zayıfım vardı 2 yıllık üniversiteyi de düşük bir ortalama ile zar zor bitirdim anlayacağınız bende bir rahatsızlık vardı normal bir çocuk değildim erişkin yaşa geldiğimde de bipolara çevirdi tahminimce ama doktorum böyle bir şeyden bahsetmedi acaba doktor kaçırmış olabilir mi diye düşünmüyor değilim.Başka bir doktora da görünmedim.Şuan ilaçlarımı kullanıyorum ve beynim daha da verimsizleşti bizzat bana anlatılanları kavrayabilmek için tekrarlamalarını istiyorum,gözlerim okuyor ama sanki beynim istifa etmiş gibi ne yapacağımı şaşmış durumdayım hepimizin hakkında hayırlısı olsun...
 
Yüksek sesle okuyarak ders çalışmayı deneyin ama öyle okuyup geçerek değil, cümleyi okuduktan sonra gözlerinizi kitaptan kaldırıp aklınızdan ve yine yüksek sesle okuduğunuz cümleyi tekrar edin. Paragraf bittiğinde paragrafı yüksek sesle aklınızdan tekrar edin. Sayfa bittiğinde sayfayı baştan sonra yüksek sesle tekrar edin. Konu başlığı bittiğinde tüm konu başlığını yüksek sesle aklınızdan tekrar edin. Takıldığınız yerde gözlerinizi kitaba kaydırıp kopya çekmenizde sorun yok. Biraz yavaş bir okuma yöntemi başlangıçta günde 20-30 sayfa ancak ilerlersiniz ama birçok kez tekrar ederek öğrenmiş oluyorsunuz. Bir süre sonra bu okuma yöntemi alışkanlık haline gelecek ve hızlıca hafızanıza aldığınızı fark edeceksiniz.

Ben üniversiteye hazırlanırken her akşam yatmadan 1 saat önce, yarın çalışacağım konuların konu başlıklarını yüksek sesle tekrar ederdim. Sabah kalktığımda dün çalıştığım konuları önce 1-2 saat tekrar eder sonra yeni bilgileri yüksek sesle okuyarak öğrenmeye başlardım. Hafta sonları da 2 gün boyunca yeni bilgi öğrenmez, o hafta öğrendiğim bütün konuları baştan tekrar eder, çözdüğüm soruları tekrar çözerdim.
 
Vtecll
Dediğiniz gibi yerli yersiz sıkılma oluyordu.içimden bun,bunalma geliyordu dış etkenlerden etkilenmeden. Pekte verimli çalışamıyordum;ama bende bireysel olarak çalışıp öğrenme yanı ağır bastığı için kitaba gömülüp kendim çalışıyordum en verimli bende bu şekilde oluyordu. Birisinin anlatmasından v.s. verim alabileceğimi hiç sanmıyordum;çünkü üniversite yıllarımda başlamak üzere o okuduğunu anlamaması,gözlerimin okuyup beynimin algılayamaması hele o ezber dandik Analiz serisi dersleri başta olmak üzere anlatılanlardan hiç bir şey anlamama lisede öğrendiğim mat 2 konularını tamamen unutmuş olduğumun farkına varmam :(,Allah'tan mat 2 sormuyorlar.

İlaçlara ve tedaviye ne zaman başladınız bilmiyorum;ama canınızı bu konuda fazla sıkmayınız. Doktorunuza durumunuzu dile getiriniz. İlaçlara yeni başladıysanız alışmanız zaman alabilir ondan kaynaklı olabilir veya rahatsızlığınız için ilaç kombinasyonu yetersiz kalıyor olabilir.

Bana ilk konulan teşhis Depresyon idi 2009 Eylül
2011 Anksiyete/Depresyon
2012 Anksiyete/Depresyon
2013 Anksiyete v.s.
2014 iğnelerle zor zaptedilecek duruma varınca,Teşhis oldu Bipolar.

Üniv yılları neydi,akşam çalışırdım ama afedersiniz hiç bi b*k kalmazdı aklımda,sınav vaktinde yarım saat öncede insan beynini yoklarya ne biliyorum diye elde var sıfır. Neticede üniversiteyi bırakmaya karar verdim bir gece ansızın iyi kide bırakmışım boşa kürek çekip duruyordum.

Poliklinikler yoğun olur isterseniz doktorunuz sizi hastanenin ruh sağlığı merkezine kayıt etsin oradan görüşünüz detaylıca...

Ayrıca parça parça yazıyorum bipolar olup iş sahibi olanlar var,bizden ağır durumda olup bipolar-şizofreni arasındaki teşhise sahip bir tanıdığım dahi üniversite tarih terk olmakla lise düzeyinden memur. Moralinizi de bozmayın daha vakit var...
 
Aynı sıkılma olayını ben işyerindeyken de yaşıyordum bu sebeble hiçbir iş yerinde uzun süre çalışamadım ve hala evimdeyim bolca zamanım olmasına karşın tam anlamıyla Ekpss'ye çalışamıyorum bu çok üzücü bir durum.Acaba düzenli iş hayatı olanlar özellikle özel sektörde çalışanlar hastalıklarıyla nasıl savaş veriyorlar merak ediyorum.Belki de hastalıkların belirtileri herkeste farklı görülüyor ama benimkiler beni bir çok konuda engelliyorlar.Biran önce toparlanmak gerekiyor.
 
Bipolarım 1 yıllık rapor almıştım süre dolduktan sonra başvuru zamanı rapor alamıycam diye endişeleniyorum verirler mi tekrar rapor sizce

Sınav başvuru zamanından önce yenilemem gerekiyor raporumu yardımcı olun lütfen
 
Herkese Merhaba...
Bipolar Tanısı 2010 yılında konmuş ve o günden bugüne tedavisini sürdüren bipolar rahatsızıyım. Yazılarınların anlamsızlığını ifade etmek ve aklınızdaki olumsuzlukları bir nebze farklı yöne çekmek için örnek vermek istedim. Tabi ki her hastalık gibi her bipolarda da aynı etkiler görülmez. Bipoların 4 tipi vardır; manik, depresif, manik-depresif ve tanımlanmamış. Aşina olmayanlar işin biraz daha açarsak; 1 tip manik olanlar yükselmeye meyilli olup depresif özellik göstermezler hipomaniden sonraki süreçte gelen mani o kadar yüksek olur ki doktorların kullandığı ilaçlar bu uyaran hormonların bağlatısını beyinden kesmek üzerinedir, kısaca tedavi değil sizi aşağı çekmek. Ve bunu siz hafif bir depresif etki gösterene kadar devam ettirirler. Mesela "kalabalığın içinde yalnız hissediyorum" dediğiniz anda doktorunuzda bir tebessüm belirir artık tedavi edilebilir ve sizinle kontak kurulabilir düzeydesinizdir. Nitekim telkin ve ilaçlarla sizi normal seviyeye getirirler ve hastaneden taburcu ederler. Depresyonik etkiden çabuk kurtulursunuz çünkü zaten sizin hamurunuz yukarı meyilli yapıdadır. Mani geyik sözüdür; "Ciğerlerim yok benim, nazar yüzünden yandı"
3. Tip Manik-depresif denilen tip ise bipolar olarak geyiklerde asansör diye tabir ettiğimiz bipolar türüdür. Maninin kralını da depresyonun da kralını yaşayan arkadaşlardır."Kah çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi, kah inerim yer yüzüne seyreder alem beni :)" Yaşayan yakın dostum bu tiptedir. izlemesi gözlemci olarak keyifli olup iç dünyasındaki gel gitleri en sevimli olandır hayatın acı tatlı kısımlarını dosyasıya yaşarlar. Onlardan daha mutsuzu, ya da onlardan daha mutlusu yoktur onlara göre. Yalnız ilaç ve tedaviyi redde daha yakın tip budur zira mutsuzluktan kurtuluşu mani ile sağlama, ya da maniyi sevme durumları var. Kafası güzel be hacı misali.. Bu bir kaç yakın gözleme dayalıdır.
2. Tip Depresif olan duygu durumu aşağı meyilli olan bipolardır. Bunu 2 tipten sonra yazmamın sebebi yakinen sadece 1 tanesiyle hastane arkadaşı olmam ve araştırmalarımın kafi olsa da deneyim ve gözlemimin sınırlı olmasıdır. Arabesk düşünce ( müzikle karıştırılmasın ) fikrini aşamayan, aşmak istemeyen, durumdan rahatsız olsa da içten içe bu düşünce tarzından beslendiğini ve onda kalması gerekiğini düşünürken bir yandan da artık kurtulmak istiyorum diye içinde bir ses nida eden bipolar örneğiyle yakinen tanıştım. Kültürlü bir işi adamıydı kendisi ama bana dediği " hastaneye gelmekle hızlı trenin önüne atlamak arasında karar vermem gerekiyordu sadece gözümü kapadım açtım, hastanedeydim. Sevinmeli miyim?" Sosyal hayatı boşverin, 2 kez rahatsızlığı sebebiyle hastaneye hemen hemen 40 ar gün yatmış biri olarak iletişim ve duygu olarak en zorlandığım arkadaşımdı. Şizofrenler, bipolarlar, depresyondakiler, panik ataklar, anksiyete yaşayanlar.. vb siz söyleyin herkesle iletişimim acı tatlı paylaşımlar, dersler, anılar, öğütler, duygular eşliğinde geçerken sadece bu bahsettiğim 2. tip bipolar depresif arkadaşla olan iletişimde yaşam enerjimin negatif kaydığı ve hiçbir şekilde ulaşamadığımı hissettiğim şekilde oldu. O bana çok şey veriyordu, abi kardeş iletişimimiz vardı ancak cidden ben hiçbirşey veremediğimi, bir insanla iletişimde ne kadar aciz hissedilirse o kadar aciz hissederek geçirdim.
4. Tİp tanımlanamayan ise her hastalıkta olduğu gibi tıpta verilen addır. Atıyorum kanser 2 tipse size söylenen iyi veya kötü diye aslında tıpta 3 tiptir biri de tanımlanamayan tiptir. Tıpta genelin dışında kalan bir vaka ile karşılaşılırsa bunda değerlendirilir daha derin tetkikler ve analizlerle isimlendirmek yani tıbbın önünü açık bırakmak için var olandır.
Aga bunca şeyi niye yazdın derseniz, her hastalığın kendi içinde belirtileri ve tipleri varken, bir de her hastalığın kişiye özel etkileri de vardır genele uymayan. Manik-depresif hikayelerini okuyun internetten bin bir çeşit belirti ve hikaye ile karşılaşılır ortak durumlar çoğunlukla olsa da. Aynı şey ilaç, terapi ve tedavi için de geçerlidir. Şimdi benim hikayemi yazarken bir örnek olarak yazıyorum dememin sebebi bu; ve böyledir bu gerçektir bu olmaz bu yapılmaz, imkansızdır diye kesin yargılarla konuşan arkadaşları kınadığımı belirtmek isterim. Tıbbi hiçbir kesinliği değil, yüksek ihtimali baz alarak hareket ederken hele bir de konu psikiyatrik bir hastalıksa içinde bir sürü öğeyi barındıran ve fraktal halinde bu öğeler birbirini etkileyen bir hastalıktan bahsediyorsak ( biyoloji, hormon, ruh, karakter, sosyal durum, ekonomik durum, ahlaki durum, spirütüel durum, eğitim, kültür ... vb!) lütfen kesin ve keskin ifadelerden kaçınalım ve kendi umutsuzluğumuzla başkasının umudunu kırmayalım.
1- 2010 yılında bipolar teşhisi konulduğunda 2 yıllık mezunu işsiz karısı boşanma davası açmış bi insan olarak 45 gün tedavi gördüm hastane.
2. 2011 yılında dgs ile mühendislik kazandım 2014 te mezun oldum aynı yıl anca 2010 dan beri süren dava sonucu boşandım.
3. 2015 yılında kendi branşımda yüksek lisansı kazandım 2 dönem okuduktan sonra hocayla itişmeler ve daha iyisi yaparım zihniyetiyle bırakıp tekrar ales e girdim ve daha iyi bir üniversitede daha iyi bir mühendislik bölümünde alanım bile olmamasına ragmen mülakatta tam puan alarak kazandım
Bahsedilen "bizim aklımız almıyor" zihniyetine şiddetle karşıyım. Kendinize has öğrenme ve kendinize has hastalığınızı negatif taraflarını pozitife çevirme düşüncesinde olmak lazım. Zaten yeterinden fazla uzun yazdım ama talep eden olursa yazarım bulduğum yöntemleri detaylı şekilde.
 
Anladığım kadarıyla herkesin bir başarı öyküsü var fakat benim yok.İnancımı yitirmiş olmamın da sebebi bu olsa gerek.Bir çözüm yolu olmalı er yada geç bunu bulmalıyım.
 
Akineton gibi bir ilaç kullanırken kendinden başarı bekleme Vtecll. Dopamin seviyeni yükseltecek düşük dozda uyarıcı kullanırsan o zaman bir başarı hikayenin olacağını sana garanti ederim. Çünkü hipomani başarının sırrıdır her zaman. Ama doktorlar bu ilaçları bizim gibilere vermekten kaçınırlar manik olma ihtimalimizi göz önünde bulundurarak. O başarı hikayesini okuduğun arkadaş da ya uyarıcı kullanmıştır, ya da hipomaniye meyillidir ve bu büyük bir şans. Arkadaş kendi hikayesini anlatırken umutsuz olmayın dedi ama her bipoların ömrünü hipomani halinde geçirecek kadar şanslı olmadığının farkında değil zannımca. Hele ki Akineton ve Risperdal gibi uyuşturucular kullanırken. Ben senin kullandığın ilaçları dikkate alarak o yazıları yazdım. Daha önce de söylediğim gibi doktoruna ilaçlarını düzenletebilirsin. Bence her bipolar hipomanik safhada kalabilir doğru tedavi ile, ben de kendi tedavimi arıyorum şu anda ama şunu söyleyeyim, ben yıllarca kullandığım ilaçların ne işe yaradığını bilmeden doktorlara güvenerek her önüme konulanı içtim ve 1 sene önce anladım ki bir mani vakası yaşadım diye 5 sene boyunca günde 16 ila 22 saat uyutmuşlar beni. Ben de saf saf sanıyorum ki bu depresyon, bu uyuma ben çok ağır hastayım diye. Adama 2 ayda 1 500 tl bırakıyorum, adam 5 sene boyunca demiyor ki bu adam niye depresyonda, niye bu kadar uyuyor. Tedavisini değiştireyim demiyor. Anlayacağın bunlar senin ne kadar kendine uygun tedavi gördüğünle ilgili. Bu başarı hikayelerine takılma, kendine uygun tedaviyi ara sen. Senin de olur bi hikayen...

SM-G935F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

shagrath bulduğunuz yöntemleri yazarsanız belki biz de faydalanabiliriz. Ben de hayatımı hipomani halinde geçirmek isterim. Bi ara hipomanikken şiirler ve kısa hikayeler bile yazıyordum. O halimi nasil özlediğimi anlatamam.

SM-G935F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Evet valla ben de kendimi depresyonda zannediyorum.Sürekli artan dinlenme ihtiyacı,eve kapanma,kendini dinleme ve aklındaki sorulara cevap arama ve çözümsüzlük.Elim kolum bağlı vaziyette doktorun verdiği ilaçlardan medet bekliyorum.
 
@OldBoy2046 Öncellikle saygılar sevgiler.. Damdan düşen beri gelsin misali halini anlatmaya gerek kalmadan anlayabilenlerle olmak güzel.. Yazınının içerisinde defalarca belirttiğim gibi örnek olarak yazdım, genelleme yapmadan paylaşmak istedim. Genel bilgi olarak verdiklerimi de araştırmalar ve karşılaştığım durumlar olarak ifade ettim..
Üzgünüm ki yanıldığın noktayı söylemek isterim herhangi bir yükseltici ilaç kullanmıyorum, kullanmadım da.. 2010 yılı tam tanı ve teşhisten sonra bugüne kadar sadece sabah üç akşam 3 olmak üzere Lithuril (lityum) ve eğer kendim ihtiyaç hissedersem kullandığım Zyprexa 10 mg...Evet Zyprexa kullanımı doktor benim kullanımıma bıraksa da risk dönemleri olan mevsim geçişleri veya kontrollerde rastlanılan durumlarda düzenli kullandığım oluyor.. Bazen gece 2 tane Zyprexa ya da hipomani şüphesi dönemlerde sabah akşam 20mg Zyprexa şeklinde nadir kullanımda oldu.. Lityum 7 yıldır sabit kullanıyorum... Bunların haricinde herhangi bir ilaç kullanmadım..
Yalnız 2016 baharında arabesk bir dürtüyle değilde tamamen doktor, aile, kendi kontrolüm altında tamamen ilaçsız geçirdiğim 2 aydan sonra kendimin iyi olmadığını hissedip, kendim hastaneye gidip acilden yapılan yatış sonrası ağır hipomani tanısı konan ve 33 günlük hastanede tedavi sırasında aldığım ilaçlar bağımsızdır. Lityumda atak sonrası başarı oranı %17 dir. Bende başarılı olması güzel olan kısım ya da şanslı ama şöyle bir durum var; lityum bilinen, az bilinen, nadir, çok nadir ( her ilaç gibi ) etkileri var ve ben hepsini gördüm vücudumda. Bunun haricinde 4 yıldan sonra bilinmeyen yan etkiler görülebilir denir ve buna bağlı ilk bulgu da troid hormonlarında değişkenliktir. 2014 yılında herhangi bir biyolojik bozukluk olmamasına rağmen troidlerimde, hormanlarında değişkenlik saptanmış ve bundan sonraki dönemlerde sürekli gözlemlenmiştir. Bakın 2014 yılında bu tanı konmasına rağmen bende lityum kullanımına 2016 yılına kadar devam ettim hayatım en güzel ve huzurlu dönemlerinden birinde bırakmak için adım attım tamamen kontrol altında.
Uzun süreli lityum kullanımı sonrası lityum bırakılması halinde ilk ay mani geçirme ihtimali %50 dir ve doktorlar tabi olarak almasa da ben bu riski aldım. Nitekim 2. ay içerisinde hipomani belirtileri kendimde hissetmeye başladım ben düzelmediği görünce tedavi gördüğüm tıp fakültesi aciline başvurdum ve yatış gerçekleşti. Şuan hastaneden çıktığım dönemden beri stabil bir hayatım var. Yine sadece lityum ve ihtiyaç hissedersem zyprexa 10mg kullanıyorum... Dediğim gibi herhangi yükseltici ilaç kullanmadım hayatım hiç bir döneminde zira 2010 yılında konan teşhiste yükselen tip bipolar olduğumdur.. Nitekim son yatışım sonrası bu tanımlanamayan bipolar olarak gerçekleşmiştir. Manik-depresif, depresif tip bipolar belirtileri bende görülmezken; manik bipolar genel belirtilerinin birçoğu bende görülürken bir çoğu da görülmemektedir. (örn: aşırı şehvet artışı, vandallık, agrasyonda kendine veya çevresine zarar verme vb... Bunlar bende görülmemektedir. Hatta gizli kalan ilk mani ki bunun daha sonra mani olduğuna karar verilmiş; oturduğum yerde gerçekleşmiştir koltukta mani geçiren değişik bir elemanım :D ) Bunun için tanımlanamayan bipolar olarak ilgileniyor artık doktorlar.
Bu arada gerçekten kendi üzerimde etkisine ve gözlemlediğim ve dinlediğim diğer bipolar arkadaşlarında olumlu yorum yaptığı Seroquel var... Evet huysuz bacak sendromu yapıyo :) ama güzel bir duygu durum düzenleyici etkisi var... ( Off record: Borderline olan ve sigortası olmadığından sadece ara ara özel doktora giden arkadaşım bana ilaç sorduğunda bunu tavsiye etmiştim.. Daha sonra kendisi doktora çıktığında doktor ne kullandığını sormuş, 2 aydır 200mg seroquel kullanıyorum demiş, kim yazdı bunu sana deyince doktor Shagrath demiş, aynen devam ediyosun demiş :D... Bu komik hikayeyle beraber dillendirmek istediğim birşey var... Ben önerdim, doktoruna sorda kullan diye o direk kullanmış. Evet forumlarda, ya da ektileşimde olduğumuz arkadaşlardan aldığımız öneri ve yorumlar önemli ama SAKIN doktorunuza danışmadan kullanmayın.. Doğru tanı ve doğru ilaç emin olun tedavini yarısı, diğer yarısı bizde bitiyor.

Bu yazı Yeterince uzun oldu ama sorulmuş, yukarı da bahsettiğim 2016 yılında ilaç bırakma dönemi ve hipomaniye götüren süreç arasında kaleme aldığım " Bir Bipolar Güncesi" yazımı virgülüne dokunmadan paylaşacağım burada. Bahsettiğim yazıyı üyesi olduğum dünya bipolar örgütü forumunda ingilizceye çevirip yollayacaktım sonra sıkıldım ama güzel bir hatıra olarak kaldı. Aynı sürecin sonuna doğru kendi çapımda edebi eser olarak kaleme aldığım "İçimdeki Kozmos" yazısını da paylaşırım.. Zaten tarihlerine dikkat ederseniz aynı dönemde yazılmış arasında 15-20 gün olan yazılar olduğunu görürsünüz. İçsel paylaşımlar ve saygılarla.

Murat Pehlivan 18.03.2016
Bir Bipolar Güncesi


10'lu yaş itibariyle başlayan ve takriben 15 yıl boyunca anksiyete bozukluğu başta olmak üzere yanlış ya da eksik psikolojik ya da "tam tanımlatılamayan" ya da "tanımlanamayan" bipolar rahatsızlığının tam tanı için mani gerekli diye ifade edilenden önceki durum ve rahatsızlıklara binaen uygulanan tedaviler ve tanılarla geçirilen dönemden sonra 25 yaşımda yaşadığım mani ve 45 gün hastane 1 yıl ağır ev tedavisiyle tanısı konmuş bipolar rahatsızıyım. 2010 da yaşadığım bu mani tam tanı için gerekli ortamı hazırlamış olsa da daha öncesinde 2008 de yaşadığım mani gizli kalmış; tanı konulamamıştı.2010'daki mani ile tam teşhis konulunca 2008 de yaşadığım atağın da mani olduğuna kanaat getirilmiş ve tekrar derinlemesine incelenmiştir.
Tanı konulup hastalığım profesör heyetince ortak kanaat ile bana aktarılınca hatta ben emin olmak için "hastalığımın tanısı gerçekten bu mu; bana 15 yıl boyunca yanlış tanı ve tedaviler ile yaklaşıldı" diye tabii soruma heyet içerisindeki profesörüm bana "dünyada eğer bipolar manik depresif hastalık diye bir teşhis ve hastalığın varlığı bilinmiyor olsaydı; detaylı bir makale yazar, adına manik depresyon der ve senin fotoğrafını yapıştırdım. O kadar bipolarsın" dedi. :)

Bu teşhisle beraber hayatın enteresan yüzü ve içsel mantığı ruhuma oturdu. Okumayı, gezmeyi, araştırmayı, öğrenmeyi nedenleri arabesk duyguyla değil algılamak için soran yapım, insanları anlamayı, onların yaşadıklarından ders çıkarmayı olayları ve neticeleri değil, neticelere ve sonuçlara "götüren" olayları, hisleri anmaya yatkın yapım ile bilgilendim ve araştırdım, bilinçli doktor ekibi, hevesli ve ilgili ailem sayesinde derinlemesine hem bilgilendirildim hem takip edildim. Bu durum şuna bir bakıma benzer: Yıllarca türlü fiziksel ve bu ve bunun dışında durumlara bağlı ruhsal problemler de çeken şeker hastası yıllar sonra konan tam tanı ve bunun akabinde gerçekleştirilen bilinçlendirme ile hem kendisi hem çevresindekiler adına doğru ilaç, diyet düzenli tıbbi kontrol ve sürekli self-control ile yaşamına normal diye tabir edilen insanlar nazarında hatta belki de onlardan daha kaliteli bir halde yaşama mutlu mesut devam eder ya, benim durumumda buna benzer bir durum oldu.

Stresten uzak kalmayı, uzak kalamadığım ağır stresli durumlarla baş etmeyi hatta bunlarla mutlu olmayı gerektiren her türlü altyapı, maddi ve manevi ilme ve iç görüşle yıllarca bilinçlendirildiğim için 1000 parçalık puzzle, resimsiz puzzle oturtmak için her bir taşını ezbere biliyor olsam dahi oturtamıyordum; ya resmi ya da resmin tamamını görememekten ya eksik taşlar ya da gereksiz fazladan taşlar yüzünden.
Artık önümde ve içimde duru görü ile sadece sıradan puzzle resmi değil, gözlerimin önünde bana bipolar olduğumu söyleyen doktorumun yüzünü de değil adeta Vincent Van Gogh tan Dr. Gachet'nin Portesi'ni görüyordum. Sis kalktı kara göründü. Ruhumun Sistina Şapelindeki Michelangelo Tanrısı bana dokunmuş, bütün manalı taşlar kendiliğinden yerine oturmaya başlamıştı ve ben 45 gün kaldığım serviste bir içsel çığırın derin hazzı içerisinde yoğruldum. Artık her şey çok netti kafamda.

Çıktığım gün servisten dışardan bakıldığında 2 yıllık mezunu işinden ayrılmış, eşiyle ayrılmış ve boşanma davası açılmış, evi arabası çocuğu dostu arkadaşları hayata tutunacak hiçbir şeyi kalmamış hatta telefonunda kontörü bulunmayan, arabeske savrulsa (ki öngörülende buydu herhâlde) kimsenin yadırgamayacağı çünkü buna sebepleri var gözüken bir insan iken her konuda destekçi olan ailemin yanına ilk gittiğimde "ne yapmayı düşünüyorsun" sorusuna sadece "okuyacağım" deyip, 1 yıl boyunca çok gerekmedikçe tek kelime konuşmadım.

Bu sürede her puzzle taşının oturmasını, oturmasından sonra çıkan resmi aşık gibi seyrelemeyi, bu aşkın hazzı ve mutluğunu ve içsel toparlanış ile gelecekte gerçekleştirmeyi umduğum mutlu bir ortam hayal ve planlarını yerleştirmeyi başardım. 1 yıl sonra sınava girdim mühendislik kazandım başarılı bir şekilde bitirdim sonra yüksek lisans kazandım 1 yıl başarılı okuyup tez aşamasına geldiğimde daha iyisini başarabilirim düşüncesin ardından sınava tekrar girip istediğim üniversite ve şehirde istediğim bölümde başka mühendislik dalında tezli yüksek lisans kazandım. Hayatımı ruhumu tam manasıyla dolduran ve tatmin eden bayanla evlendim (ki ona hayatımı, ruhumu ve hastalığımı yalın anlattım ve bunu bir anlayış ve hatta şaşkınlık ve benimsemeyle kabul edip destekçim ve hayat ışığım olarak yanımda yer almayı bir onur bileceğini gönülden hissettirmesi de hayatın güzel bir cilvesi oldu) .

2010 dan itibaren de yoğun stresli hatta travmalı zamanlar yaşasam da hayatın keyfinden ve çevremdekilere keyif vermekten geri kalmadım. Hiçbir psikiyatrik problem yaşamadım; ilaçlarımı düzensiz kullandığım ya da mevsimsel ektiler ile girdiğim bir iki hipomani hariç (ki bunlarda düzenli kontroller ve ilaç tedavisiyle sorun olmaksızın aşıldı). Hipomanin bir tık altı, durağan normalliğin bir kaç üstü bir ruh halinde kendimi, hayatımı, ve ruh halimi dengeye sokmayı başardım ve yüzümün gülmediği, içimin gülmediği, çevremde benimle etkileşim haline geçen insanlarında benimle olduğu anlarda yüzünün ve içinin gülmediği zamanım hiç olmadı. Samimiyetle özenilen ve davet edilen biri hissiyatıyla yaklaşıyorlar :) . Bunu nasıl başardığım bu kadar sabit nasıl kaldığım, ilaçların bu kadar olumlu etkisi ile ilaçlar ve terapileri nasıl yürüttüğüm doktorlarım tarafından hep merak konusu olmuş ve rutin kontrollerimde yaşadığım olumsuz olayların içsel yansımaları ya da duygularım değil sadece 2 dakika hipomani belirti kontrolü ve kalan sürede bilinçli bir bipolardan hastalığın iç ve dış tüm aşamalarını dinlemeyi yeğliyorlar çünkü klasik terapilere gerek kalmaksızın hayatımı güzel ve mutlu yaşamayı devam ettiriyorum. Şu anki süreçte ilaçsız ama kontrol ve terapiler takibinde kendi fikrim ve tercihime binaen tedavi yöntemi; daha doğrusu öze dönüş arınması aşamasındayım. Şükürle söyleyebilirim ki nazardan saklansın güzel ve başarılı devam etmekte şimdilik ( ki zaten bir gün başımız ağrıdıysa ve bir gün tekrar ağrıyabilir endişesi ile; hatta daha ileri bir seviyede adeta fobofobiye dönüştürüp kontrol ve tedbir hududunun sınırları tahrip hatta yok eder derecede her gün ağrı kesici almak ve başımızın ağrımamasını her gün ağrı kesici almaya bağlamak düşündürücü geldi. Tabi her gün alınan ağrı kesicinin ne gibi yan etkilerle, ne kadar, ne şiddette vb. tahrip boyutu bilinip ya da ki daha muhtemel bilinmeksizin ileri de başımızın çok çok daha fazla ağrıyabileceği gerçeği "göz ardı" edilerek ileriyi öngörenlerin algısındaki ironik yanılgı tebessüm etmeme sebep olmuyor desem yalan söylemiş olurum ki bunu yazarken tebessüm ediyorum :)
İlaçları bıraktığımda mani atak geçirme ihtimalimin %50 varsayımını ki bunu da lityumu uzun süreli düzenli kullanan 4 hastaya binaen istatistiğe dökmeleri, gerçekçi buldukları ki kabul dahi etsek yine bu ihtimal üzerine ilacı kontrollü bıraktırma ilim, fikir, cesaret, şevk, azim, idrak , şuur vb. dışı arabesk duyguyla bir mantığa bürünen korkaklık kokan cehaletleri ki cahiller daha cesur olur diye bilinirken tenezzül dahi etmemeleri, alim diye geçinen doktorların gelenekçiliği yenilikçiliğe tercih eden amelleri bana kuran-ı kerimde değinilen peygamber efendimiz öncesi alimlerin algısını anımsattı ki bir tebessüm daha geldi yüzüme :)
Kabul sınırımı zorlayan bu algı soruları beraberinde getirmektedir. İstatistiksel olarak yok saymak ya da göz ardı etmek için %5 genel kabul iken, velev ki %5 i göz ardı etsen ve mantığa bürünse de umut fakirin ekmeği misali ortada %1 ihtimal dahi olsa ki "bunu kontrol ve tedbirle bir denesek te şu gariban sağlıklı ve mutlu yaşasa" diye düşünülse; şu misal hayata tutunma azmi pamuk ipliğine bağlı ucunda ölüm korkusu olan kanser hastalarının azmini bertaraf etmeyen gazınızın da mı içi boş? Yahu %50 atak geçirme ihtimali var ise %50 de geçirmeme ve sağlıklı yaşama ihtimali yok mu? %50 nasıl istatistiksel mantıkla (ki 4 hastaya binaen oluşturulmuş ) ya da hangi mantıkla göz ardı edilebilir? Bardağın sadece boş tarafına bakıp doluyu es geçme ya da doluyu görüp boşu es geçme ya da bardağın yarısının su yarının hava ile dolu olduğu gerçeği yani dolu ve boş zıtlığının bütünü oluşturduğu gerçeğini asıl içi boş çabalar ile gerçekten kopmayanların çabalarını engellemeye çalışmak niye? Kötümserlik kavramı (pesimizm) iyimserlik (optimizm) kavramının tam karşıtı olarak karşımızda ve onların kitaplarında sayfa sayfa yazar iken gerçekçilikten (realizmden) uzak tanımlama ve bunu ifade edeni de AIDS'i yahut cüzzamlı karakoyun ilan etme çabası niyedir? Algılayamadığını reddetme dürtüsüne mi bu yenilgi? Hakikat; Hakk tan gelen tam manasıyla yalnız Hakk ta var olan, bilinen bilinmeyen bütün gerçekler kavramının toplamı başka deyişle birden gelen, yolu bire giderken fraktallardan oluşan, nihayetinde bire varan kavram değil midir? Hakikat; tevhid gizinin kitapta kelam olup aşikâr olması değil midir? Düşünesiniz ki hakikatten zerreler toplayabilesiniz ve bu sayede öz olan ruha; oradan özün öz olan ilahi varlığa ulaşanız ya da şah damarınızdan daha yakın olanı idrak edesiniz diye akıl, denetçi olarak kalp, imtihan lütuf denkleminde varlığının gerekliliği takdir nefs, hepsi bütün olarak cesede verilmedi mi? Akıl sahiplerine "düşünesiniz diye öğüt" verilmez mi? Gibi gibi gibi!

Sizinle iletişime geçme çabamın gayesi ise hayat felsefemden kaynaklıdır. Benim için herkesin; 7 yaşınki bir çocuktan 70 yaşındaki bir çınara, sokaktaki bir derbeder, mecnun, abdal, keşiş, keşten vs. alime, ulemaya fikir adamından filozofa, yaşayan ya da yaşamayan; eserleriyle yaşayan herkesin her din, dil, ırk, kavram, fikir, topluluk farkı olmaksızın herkesin fikri önemlidir. İçsel alemi onun ruhundan esintilerdir önemli olan. Ne yaptığı değil; neden; hangi içsel duyguyu yaşadığı, hangi aşamalardan o sonuca ulaştığı önemlidir. İster toplumun kabul dışı, ister örf, adet, din çevre hatta insanlığa aykırı olursa olsun önemli olan ne değil neden yaptığıdır; belki etki değil içsel ve dışsal etkiler sonucu tepkidir!

Yargılamaksızın algılamaktır önemli olan. Sana, karakterine, mezhebine meşrebine, adet, örf, dinine uymayabilir ama olumludan çok şey öğrenilip edinilebilirken olumsuzdan da olumlu birçok ders, ibret ve olumlu birçok şey öğrenilebilir. Bir insandan dışarı çıkan yada çıkamayan eser ya da sözleri veya yaptıkları %99 yanlış olabilir ama ondan öğrenilecek çok değerli bir %1 vardır ve ayrıca ders çıkarılacak koskoca bi %99 vardır. O yüzden herkes, her fikir, her duygu değerlidir. Güzel bakmak sevaptır :)
Ben ordinaryüste olsam hayata bakış açım benimle sınırlıdır ama bakış açıma katacağım bir kişi kim olursa olsun ister deli, ister veli, ister abdal, ister aptal ister âlim, ister zalim vb. bir kişi daha katarsam bakış açıma ben artık iki kişinin algılayış kapasitesiyle bakarım hayata. Ne kadar eklersem o artar, genişler, çoğalır ve derinleşir. At gözlükleriyle hayatı kavrayıştan sinek gibi bir görü ve algılayış adeta. Bilemezsiniz ne demlerle topladığınız ve oluşturduğunuz hayat paragrafınıza son ve manalı noktayı kimin kazandırıp koyacağını.
İş bu minval ile ve buna ek olarak damdan düşen beri gelsin ya da seni, sen ve senin aynan olan, senin yaşadığını yaşayan daha iyi anlar misali Nesimi'nin dediği gibi "kah çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni" diyen asalet ile sefalet arasında gidip gelen gökyüzüne çıktığında onu derinden gıptayla ve ibretle ve hayranlıkla seyreden, bakan değil gören hayranı; tenezzül edip indiğinde yer yüzüne seyreden değil yanında olan, onu anlayan, algılayan, hisseden elinden geliyorsa elinden tutan olmak ümidiyle, düştüğümde de beni anlayan insanların olduğu ve onların sevgi, şefkat, anlayış ve algılayışlarını hissetmek, yalnızlığın baki olduğu şu dünyada yalnızlığının değerli zamanlarını paylaşmak, hayatı iç ve dış alemi paylaşmak, muzdaripliği, müşküllüğü, ayrıcalıkları paylaşmak bir de bu açıdan ya da farklı bir açıdan bakmak için bir araya gelmek adına yazıyorum. Paylaştıkça güzel, güzel baktıkça daha güzel :)
 
Murat Pehlivan 04.04.2016
İçimdeki Kozmos

Yüreğimin derinliklerindeki terk-i diyar gibi yalnız gözüken ama aslında yalnızlıktan ırak dünyamı çevreleyen;

Güneşim var içimde… Işığıyla; gaflet, delalet ve cehalet ile kararan dünyamı aydınlatan, sıcaklığıyla; duygusuzluk, hissizlik ve umutsuzlukla buzlar bağlayan dünyamı ısıtan, derinine inildikçe için için kaynayan; derinleştikçe ilahi nârı erenleri pek yakan pek çok aydınlatan, ağırlığı nice dünyalar kadar olan, inançsızlığı hikmetiyle eriten, hayatın nihai kaynağı: Olmasa; yaşamın olmadığı soğuk ve çorak bir kaya parçasından ibaret karanlık gezegen olmaya muktedir olduğum, yörüngesinden çıkamadığım, çıkmak istemediğim, beni doğru yolda tutan Allah’ın kelamı; kelamı zerrelerine nüfuz etmiş olarak örnek alınan, ilahi aşkın ilahtan aşk ile lütfeylenmesiyle yaratılışın “ol” emrinin nihai ve ilahi muradı, tevhidin övüleni (Hz.) Muhammed olsa gerek bu kandil…

Ay var içimde… Güneşten aldığı ışıkla en karanlık günlerimde yolumu aydınlatırken daha belirgin fark ettiğim, yokluğunda hayatın aydınlanamayacağı hissedilen, varlığına şükrettiğim, kimi zaman gıpta kimi zaman meftun olmuş hayranlıkla nazar ettiğim, yörüngede dönmesiyle şefkatli kollarını uzak tutmak istemez eda ile beni çepe çevre sararken ülfet olmasın diye mesafesini koruyan, bir çekip bir iterken etkisiyle beni silkeleyen ve tam zamanında yerini alıp kendini belli eden mürşit, “olmasaydı olmazdık” ilahi takdirinin şanı olan ilim şehri Peygamber ( S.A.V) kapısı (Hz.) Ali olsa gerek bu ayna…

Galaksilerim var içimde… Benim küçük dünyama komşu, yakın, uzak, çok çok uzak farklı zaman ve mekândan, gözlemlendikçe keşfedilen, keşfettikçe; şaşkınlık, hayranlık, gıpta, ilham uyandıran, ilahi nizamın ahengi ve bütüncüllüğünü fark ettiren, zaman mekân değişik olsa da özde bir; birden gelen, bire giden, birden bire özü oluşan, zamanı gelince en nihayetinde doğan galaksiler misali farklı zamanda yaşamış kutlu peygamberler ve onların kıssaları süsleyen inci halkları olsa gerek bu gök folkları…

5 boyut var içimde… Kâinat hakikatini algılamamı sağlayan, kaide tabakalarını basamak basamak atlamanın erdemini fark ettiren, olay ufkunu ötesinin idrakini ilham ettiren, mihenk taşı misali teşrif etmiş ilahi “nokta” Fadlullah, sıdkı tasdik eden ikinin biri özü sözü “doğru” Sıddık, hakikat kelamını şanıyla taşıyıp adaletli yönetimiyle övgüler “alan” Fâruk, cehalet “hacmi” dünyalar kadar olan ihsan boşluğunu gönül sebilinden akan üstün ahlak pınarlarıyla dolduran Zi’n-nûreyn, ilmin zülfikardan keskin olduğunun idrak edildiği “zaman” cehalete galip gelineceğini; hakikat yolcularına mânâyı yaşayışıyla anlatan erenlerin piri Haydar. (Hz.) Muhammed ( S.A.V), (Hz.) Ebu Bekir, (Hz.) Ömer, (Hz.) Osman ve (Hz.) Ali: Nokta, doğru, alan, hacim ve zaman; olsa gerek bu kutlu şahıslar…

Kutup yıldızı var içimde; Evvel ve Âhir yüce varlığın Rahman ve Rahim tecellisi ilahi lütfu olan; güneşin gün boyu hakikat nuruyla aydınlatıp ısıttığı dünyamı gecenin karanlık ve soğuk yalnızlığına salmayı takdir buyurmadığı, her daim yaratılmışı koruyup kuşatan Kayyum varlığın armağan-ı nizamından nur, ilahi ahenkleriyle yaratılmışlara gecenin karanlığında Hakk yönünü kaybetmemelerine vesile olan, zaman ve mekân terkini güne nur saçan güneşe hürmet, tevazu ve edepleriyle yerine getiren, güneşin yokluğunu hasret ve özlemle ülfetten ırak eyleyip varlığa şükrün yokluğa tefekkürün nazar edilmesine vesile olan halleriyle ilim ve nuru en güzel yansıtan ayna hükmündeki aya en güzel eşlik eden, harmanıyla güneşin gökteki temsili (Hz.) Fâtıma olsa gerek bu parlak nur…

Sirius var içimde… Birbiri etrafında yay gibi dizilişiyle dönen, yaydıkları ışık var olduklarından beri dünyamın semasında en parlak olarak gözüken, gıptayla izlenen, kişisel miracın maddesel görüntüsü dünyama düşmüş olan, Hakk diyarının gökteki kapısı olarak nitelendirilen, ışıkları sen de gel diye lütfeden Mevlana ile Şemsin gökteki ilim raksı olan, Şehid ismi şerifinin maddesel görüntüleri Hakk muradıyla varlık âlemine teşrif eden, güneşin hamurundan candan olma canandan doğma cennet emanetleri (Hz.) Hasan ve (Hz.) Hüseyin olsa gerek bu iki deli dolu semazen…

Yıldızlarım var içimde… Gökte varoluşları karanlık dünyama ışık saçan, karalar bağladığında semalarım ışığının feyzinden mahrum kaldığım, gönül seması açık olduğu zaman; karanlık semalarıma seyre doyulmaz keyif, huşu ve huzur veren, her birinden tek tek veyahut lütfederlerse bütünüyle bir araya geldiklerinde ilim ve irfan nurları toplanan, içimdeki donuk ve karanlık uzay boşluğundaki aydınlık pusulalar, gündüzünde güneşin ilahi narıyla feyzlenmiş gariban dünyamı; kadim bilgelikte hikmet ve irfan geleneği ile nakşetmeye muktedir ayın lütfeylediği gecemi süsleyen yıldızlar Sahabeler olsa gerek bu hakikat nakışları…

Halley var içimde… Takriben 80 yılda bir geçen, geçerken ışığıyla adeta büyüleyen, dünyamda adeta bir karnaval havası uyandıran, geçtiğinde dünyamda olağandışı olaylar gerçekleştirip silkinmemi sağlayan, üzerimden ölü toprağını atmama neden olan, yokluğunda beni tefekküre gark eyleyip hem geçişinin ehemmiyetini hem de önceki geçişlerinin hikmetlerini düşündürten, bütün geçişlerinden bir bilim bir ilim fışkıran, sonraki geçişini merakla özlemle beklediğim bu uzak diyar Hakk yolcusu; asrın kâmil-i mürşidi olsa gerek bu kişisel miracın dürüstlüğü âlim…

Karanlık enerji ve karanlık madde var içimde… Bulunduğum ve tabii olduğum evrenimin tabiatını çepe çevre saran, yaratılışın maddesel görüntüsünün altındaki giz; denge ve ahengin bir arada kalmasına yükümlü, her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan Bâri sultanın emrine mazhar, bakıldığında görülmeyen; sadece bakmayan, bakışını ruh, mantık, kalp, beden, nefs filtrelerinin ve idraklarının bütünüyle uyuştuğu, baksa da bakmasa da gören gözlerin algıladığı ilahi kudret olan, keşfi; kişisel miracın ötesinde olan ve bunu başaranların dünyalarını süsleyen Mikail olsa gerek bu ilahi ahenk ve feyz kaynağı…

Kozmik fon radyasyonu var içimde… Sadece benim evrenimin varlığında değil bütün evrenlerin doğumunda etkisi var olsa da etkileri evrenlerin gelişim safhalarında hissedilen, yaratılışta yaratıcıdan emin olsa da yaratılış gayesinden kendine has tepkisiyle şaşan veya kabul eden ama emin, mutmain, rabıt olmadığından ilahi feyz ve nur tesirinden mahkûm bırakılan, birden gelen bire dönüşünün etrafında dönen bire kavuşmayı arzulayanların amellerini yontan; aşanların amellerinin yükselmesine istem dışı vesile olan; dereceleri alçaltan Hâfıd, şeref verip yükselten Râfi, dilediğini aziz eden Mu'ız, dilediğini zillete düşüren Müzil ve özellikle tüm sıfatların bütünlüğüyle öğretici sıfatıyla Rab’dan gelen; imtihan, terbiye, ilim vesilesi veya lütfu veyahut kahrı Şeytan olsa gerek bu gafil reddin simgesi…

Karadelikler var içimde… Bütün galaksilerin kendilerinin ortasında yer alan ve yine bütün galaksilerin ortasında daha kudretli bütünlükte bulunan, hepsini kuvvetiyle bir arada tutan; tevhid hakikatinin fraktallar halinde yayıldığı ve yine tevhidte toplandığı mana olan, çekim etkisine direnenleri zelil eden, takdiri kabul edene önce manadan manaya, olay ufkuna çekilip kendi kişisel miracını kendine ve doğal olarak Reşîd varlığa dürüstlükle yaparak ilimlenmesine nasip kaynağı olan, karanlığı sabır ile Râfi’den yücelik kazanırken olay ufkundan geçirilip boyuttan boyutlara böylece şükür aklığına uzandırılan derinliği barındıran, Celal’den Cemal’e oradan Halîm’e Kader olsa gerek bu iç var içten içe olan kudretli geçit…

Meteorlar var içimde… Düştüğünde dünyama bir afet gibi kendini hissettiren, gelişi görsel şölenle başlayıp çarpış sırası bir tahribat ve fenalık hali hissettiren, büyüğü küresel bir dönüşümü beraberinde getiren, küçükleri görsel şölenle beraber yerel etki uyandıran, derinlemesine incelendiğinde; en büyüğünden en küçüğüne fenalık gibi gözükürken aslında dünyama uzak Hakk diyarlarından içinde hakikat mineralleri getiren; ilmiyle dünyamı sınadığı, şereflendirdiği, yeni kazanımlarla geliştirdiği anlaşılan, şölen geliyor diye heyecanlandırırken gelişinde; hoş geldin demek ağır gelen ama geçtikten sonra sefa gelmiş hoş gelmiş diye nida etmekten geri kalamadığım yenilginin de sabrın da hakikat demlerini barındıran kaza, bela ve hastalıklar olsa gerek bu imtihanlar...

Dünya var içimde… Yoktan “Murad” ile var eden Hâlık ve Kâdir yaratıcının kendinden üflemesiyle şanı yüce Azîm, Aliyy ve Azîz varlığın 99 isminin nuru bir arada kırık dişli taraktaki dişler misali; varlığında yüksek olan dişleri muhafazaya, inişte olanları ise takdirin tecellisiyle yükseltmeye çalışılan Ruh, tevhidle başlayan sonra fraktallar halinde dağılan gizdeki ilmî gerçekleri öğrenmeyi sorularına yanıt arayarak bulmaya çalışıp kendini ve dışını algılamaya çalışan ve anılar depolayan Akıl, iç var içten içe manasını anlamayı sağlayan denetçi Kalp, hem bir imtihan hem de bir lütuf olan ama tartışmasız gerekliliği ispatı ile var olan güdü ve kaderin kilidi Nefs, bütün bunların toplandığı giydirilmiş Beden ile hayat bulan; yok olduğunu, yoktan var olduğunu, var edildiğini, varlığını var edene bıraktığında dengeye geleceğini idrak edebilen, ruh, akıl, kalp, nefs ve beden beş önemli algısının bütünlüğüyle kader olgusuna teslimiyet ile var edildiğine inan, varlığı boyunca algıda beş idrakte yaşayan, varlık amacına şükür ederek nefs ve bedeni ardında bırakıp yaratanına ulaşarak yaratılmışların yücesi, bu beş idrakten uzaklaştığında ise yaratılmışların en aşağısı olabilecek varlık insan olsa gerek bu mahlûkat…

Başlangıcı olan her şeyin sonu var içimde… Varlığın sona ermesi sonucu oluşan küçüğünün etkileri dünyamdan götürdüğüm ameller ve anılarım olan, büyüğünde ise etkisinin bütün yaratılmış diğer dünyalar, galaksiler ve hatta evrenlerde olan; ibretlik öykülerin nihayete erdiği, yaratıcının nurunu tamamlayıp bire dönme şevkindeki altın nesli kendine yükseltip yücelttikten sonra gafiller güruhunun üstüne çökerttiği, zalimlerin cezasını veren Müntekim ulunun emriyle geri dönüşü olmayan olağanüstü ibretlik olaylar silsilesinin nihayetiyle son bulan; yaratılıştan öncede sonrada bir olan Evvel ve Âhir, mahşerde her mahlukatı bir araya toplayan Câmi, bütün sıfatları sonsuz kemalde bulunan Ehad ve Samed Sultan’ın şanının “Ol” emriyle başlayan yaratılışına yine onun lütfuyla keremlenmiş zatın Sur’a üflemesiyle sona gelinmiş, kapıların kapandığı, ikinci üfürüşte sonsuz kapıların açıldığı ahirin ortasındaki yıkım geçişi olan, "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" hakikatinin artık bütün yaratılmışlar tarafından algılandığı, bu hakikatin kemâlata erdiğini gösteren şanı yüce peygamberin bir nevi mihenk taşı olan Hacerü'l Esved’i yerine yerleştirmesiyle gün yüzüne çıkarak başlayan doğru çizgisinin son noktası, hiçten Ol’a, Ol’dan “yok Ol’a” Kıyamet olsa gerek bu dehşetli ilmi ve ilahi gerçek…
 
Ben de her gün düzenli olarak yazı yazıyordum.Olmayan düşmanlar,olmayan rakipler ile olan mücadelelerimi her gün yazıya döküyordum.Sürekli dışardaydım ve elimde not defteri ve kalem ile dedektifçilik oynuyordum.Eve geldiğimde ise o günün analizini yapıyordum.Ben araba tutkunuydum şuan hevesim kalmadıysa da Almanya'ya savaş açmıştım,alman otomobillerini gördüğümde inanılmaz derecede sinirleniyordum ve ne yazık ki onlardan çok fazla vardı.Bunun sebebi de aşık olduğum kadını bir alman otomobilinde görmemdi.İsyan ediyordum her gün düzenli olarak otobana çıkıp yüksek suratlarla arabaların arasından makas atarak ölüme meydan okuyordum,parçalarımı toplayabilirlerdi.Şuan ise ilaçların etkisiyle 80'lik dede gibi araba kullanıyorum pür dikkat.Beynimin yarattığı fakat içinde bulunduğum sorunlu halden kurtulmak için çözüm yolu arıyordum kendimce ama dünya savaşını bile olağan görüyordum.Kendimi Atatürkçü olmama rağmen Türk gibi hissetmiyordum.Ateist bir Amerikan askeriydim ve canım sıkıldığında yakmak için Kur'an arardım.(Hastalık mazur görün)Tanrıya karşı öfkeliydim aynı zamanda onun kapasiteleri zorlayan esrarengizliğini çözmeye çalışıyordum.Bunu daha çok kendimce mana yüklediğim rakamlarla yani matematikle yapmaya çalışıyordum.Eğer bunu başarırsam ödüllendirileceğimi,sevdiğim kadın ile evlendirileceğimi ve yüksek standartlarda yaşam şartlarına kavuşturulacağıma inanıyordum.Hemen her akşam elimde bira kutusu insanların arasına karışmayı çok seviyordum,iyi içerdim.Yazın sıcağında buz gibi bira içmekten büyük keyif alırdım.Telefonumu parçalamıştım 1 sene kadar telefonsuz yaşamaya karar vermiştim tabii o sıralar ailemden habersiz arabayla uzun yolculuğa çıkardım.Yine bir gün 5 parasız telefonsuz yolculuğa çıkmıştım kendi kendime tabelaların yerini değiştirmişler diye söylenirken benzinim bitti ve tek bir canlının olmadığı sapa bir yerde kalakalmıştım.İlk etapta arabanın güneş enerjisiyle çalıştığına kendimi inandırmaya çalışmıştım deposuna su koymayı bile denedim sonra o zamanlar sürekli boğaz kuruluğu yaşadığımdan kalan yarım şişe suyu kendime ayırmıştım.O zaman enerjim yerindeydi,manideydim yürümeyi seçtim meğersem bizim memleketin 10km yakınındaymışım akrabalardan yardım isteme şansını yakalamıştım.Neyse benzini doldurduk tek farımda yanmamaya başlamıştı ki ben yine gecenin bir saati yola koyuldum uykulu gözlerle tek çizik almadan evime varmıştım.Sonra bende şiddetli anksiyete nuksetmeye başlamıştı ve susuz dışarı çıkamıyordum atak geldiğinde su bir nebze işe yarıyordu gözlerim ışığa hassaslaşmaya başlamıştı akşamları avmlerde bile güneş gözlüğüyle dolaşmaya başlamıştım.Tabii o zaman ailemle sürekli tartışıyor kırıp döküyordum ki bir yolunu bulup beni hastaneye yatırdılar ilk gün iğne yemiştim hiç unutmuyorum.Geçmişi hatırladıkça kendimden utanıyorum şimdilerde bunları ben nasıl yapmışım diye.Telefonla yazdım idare edersiniz artık.Herkese şifalar dilerim...
 
ceaz
İlaçları kullandığın sürece verirler,sonrasını bilemem. Her ihtimale karşın,örneğin doktorunun tayini v.s. çıkmasına karşın Epikriz raporları,reçeteler,ilaç raporları elinin altında bulunda iyi olur ben arşivliyorum,askerlik işlemlerinde de işine yarar hem.
 
Üst Alt