@
OldBoy2046 Öncellikle saygılar sevgiler.. Damdan düşen beri gelsin misali halini anlatmaya gerek kalmadan anlayabilenlerle olmak güzel.. Yazınının içerisinde defalarca belirttiğim gibi örnek olarak yazdım, genelleme yapmadan paylaşmak istedim. Genel bilgi olarak verdiklerimi de araştırmalar ve karşılaştığım durumlar olarak ifade ettim..
Üzgünüm ki yanıldığın noktayı söylemek isterim herhangi bir yükseltici ilaç kullanmıyorum, kullanmadım da.. 2010 yılı tam tanı ve teşhisten sonra bugüne kadar sadece sabah üç akşam 3 olmak üzere Lithuril (lityum) ve eğer kendim ihtiyaç hissedersem kullandığım Zyprexa 10 mg...Evet Zyprexa kullanımı doktor benim kullanımıma bıraksa da risk dönemleri olan mevsim geçişleri veya kontrollerde rastlanılan durumlarda düzenli kullandığım oluyor.. Bazen gece 2 tane Zyprexa ya da hipomani şüphesi dönemlerde sabah akşam 20mg Zyprexa şeklinde nadir kullanımda oldu.. Lityum 7 yıldır sabit kullanıyorum... Bunların haricinde herhangi bir ilaç kullanmadım..
Yalnız 2016 baharında arabesk bir dürtüyle değilde tamamen doktor, aile, kendi kontrolüm altında tamamen ilaçsız geçirdiğim 2 aydan sonra kendimin iyi olmadığını hissedip, kendim hastaneye gidip acilden yapılan yatış sonrası ağır hipomani tanısı konan ve 33 günlük hastanede tedavi sırasında aldığım ilaçlar bağımsızdır. Lityumda atak sonrası başarı oranı %17 dir. Bende başarılı olması güzel olan kısım ya da şanslı ama şöyle bir durum var; lityum bilinen, az bilinen, nadir, çok nadir ( her ilaç gibi ) etkileri var ve ben hepsini gördüm vücudumda. Bunun haricinde 4 yıldan sonra bilinmeyen yan etkiler görülebilir denir ve buna bağlı ilk bulgu da troid hormonlarında değişkenliktir. 2014 yılında herhangi bir biyolojik bozukluk olmamasına rağmen troidlerimde, hormanlarında değişkenlik saptanmış ve bundan sonraki dönemlerde sürekli gözlemlenmiştir. Bakın 2014 yılında bu tanı konmasına rağmen bende lityum kullanımına 2016 yılına kadar devam ettim hayatım en güzel ve huzurlu dönemlerinden birinde bırakmak için adım attım tamamen kontrol altında.
Uzun süreli lityum kullanımı sonrası lityum bırakılması halinde ilk ay mani geçirme ihtimali %50 dir ve doktorlar tabi olarak almasa da ben bu riski aldım. Nitekim 2. ay içerisinde hipomani belirtileri kendimde hissetmeye başladım ben düzelmediği görünce tedavi gördüğüm tıp fakültesi aciline başvurdum ve yatış gerçekleşti. Şuan hastaneden çıktığım dönemden beri stabil bir hayatım var. Yine sadece lityum ve ihtiyaç hissedersem zyprexa 10mg kullanıyorum... Dediğim gibi herhangi yükseltici ilaç kullanmadım hayatım hiç bir döneminde zira 2010 yılında konan teşhiste yükselen tip bipolar olduğumdur.. Nitekim son yatışım sonrası bu tanımlanamayan bipolar olarak gerçekleşmiştir. Manik-depresif, depresif tip bipolar belirtileri bende görülmezken; manik bipolar genel belirtilerinin birçoğu bende görülürken bir çoğu da görülmemektedir. (örn: aşırı şehvet artışı, vandallık, agrasyonda kendine veya çevresine zarar verme vb... Bunlar bende görülmemektedir. Hatta gizli kalan ilk mani ki bunun daha sonra mani olduğuna karar verilmiş; oturduğum yerde gerçekleşmiştir koltukta mani geçiren değişik bir elemanım

) Bunun için tanımlanamayan bipolar olarak ilgileniyor artık doktorlar.
Bu arada gerçekten kendi üzerimde etkisine ve gözlemlediğim ve dinlediğim diğer bipolar arkadaşlarında olumlu yorum yaptığı Seroquel var... Evet huysuz bacak sendromu yapıyo

ama güzel bir duygu durum düzenleyici etkisi var... ( Off record: Borderline olan ve sigortası olmadığından sadece ara ara özel doktora giden arkadaşım bana ilaç sorduğunda bunu tavsiye etmiştim.. Daha sonra kendisi doktora çıktığında doktor ne kullandığını sormuş, 2 aydır 200mg seroquel kullanıyorum demiş, kim yazdı bunu sana deyince doktor Shagrath demiş, aynen devam ediyosun demiş

... Bu komik hikayeyle beraber dillendirmek istediğim birşey var... Ben önerdim, doktoruna sorda kullan diye o direk kullanmış. Evet forumlarda, ya da ektileşimde olduğumuz arkadaşlardan aldığımız öneri ve yorumlar önemli ama SAKIN doktorunuza danışmadan kullanmayın.. Doğru tanı ve doğru ilaç emin olun tedavini yarısı, diğer yarısı bizde bitiyor.
Bu yazı Yeterince uzun oldu ama sorulmuş, yukarı da bahsettiğim 2016 yılında ilaç bırakma dönemi ve hipomaniye götüren süreç arasında kaleme aldığım " Bir Bipolar Güncesi" yazımı virgülüne dokunmadan paylaşacağım burada. Bahsettiğim yazıyı üyesi olduğum dünya bipolar örgütü forumunda ingilizceye çevirip yollayacaktım sonra sıkıldım ama güzel bir hatıra olarak kaldı. Aynı sürecin sonuna doğru kendi çapımda edebi eser olarak kaleme aldığım "İçimdeki Kozmos" yazısını da paylaşırım.. Zaten tarihlerine dikkat ederseniz aynı dönemde yazılmış arasında 15-20 gün olan yazılar olduğunu görürsünüz. İçsel paylaşımlar ve saygılarla.
Murat Pehlivan 18.03.2016
Bir Bipolar Güncesi
10'lu yaş itibariyle başlayan ve takriben 15 yıl boyunca anksiyete bozukluğu başta olmak üzere yanlış ya da eksik psikolojik ya da "tam tanımlatılamayan" ya da "tanımlanamayan" bipolar rahatsızlığının tam tanı için mani gerekli diye ifade edilenden önceki durum ve rahatsızlıklara binaen uygulanan tedaviler ve tanılarla geçirilen dönemden sonra 25 yaşımda yaşadığım mani ve 45 gün hastane 1 yıl ağır ev tedavisiyle tanısı konmuş bipolar rahatsızıyım. 2010 da yaşadığım bu mani tam tanı için gerekli ortamı hazırlamış olsa da daha öncesinde 2008 de yaşadığım mani gizli kalmış; tanı konulamamıştı.2010'daki mani ile tam teşhis konulunca 2008 de yaşadığım atağın da mani olduğuna kanaat getirilmiş ve tekrar derinlemesine incelenmiştir.
Tanı konulup hastalığım profesör heyetince ortak kanaat ile bana aktarılınca hatta ben emin olmak için "hastalığımın tanısı gerçekten bu mu; bana 15 yıl boyunca yanlış tanı ve tedaviler ile yaklaşıldı" diye tabii soruma heyet içerisindeki profesörüm bana "dünyada eğer bipolar manik depresif hastalık diye bir teşhis ve hastalığın varlığı bilinmiyor olsaydı; detaylı bir makale yazar, adına manik depresyon der ve senin fotoğrafını yapıştırdım. O kadar bipolarsın" dedi.
Bu teşhisle beraber hayatın enteresan yüzü ve içsel mantığı ruhuma oturdu. Okumayı, gezmeyi, araştırmayı, öğrenmeyi nedenleri arabesk duyguyla değil algılamak için soran yapım, insanları anlamayı, onların yaşadıklarından ders çıkarmayı olayları ve neticeleri değil, neticelere ve sonuçlara "götüren" olayları, hisleri anmaya yatkın yapım ile bilgilendim ve araştırdım, bilinçli doktor ekibi, hevesli ve ilgili ailem sayesinde derinlemesine hem bilgilendirildim hem takip edildim. Bu durum şuna bir bakıma benzer: Yıllarca türlü fiziksel ve bu ve bunun dışında durumlara bağlı ruhsal problemler de çeken şeker hastası yıllar sonra konan tam tanı ve bunun akabinde gerçekleştirilen bilinçlendirme ile hem kendisi hem çevresindekiler adına doğru ilaç, diyet düzenli tıbbi kontrol ve sürekli self-control ile yaşamına normal diye tabir edilen insanlar nazarında hatta belki de onlardan daha kaliteli bir halde yaşama mutlu mesut devam eder ya, benim durumumda buna benzer bir durum oldu.
Stresten uzak kalmayı, uzak kalamadığım ağır stresli durumlarla baş etmeyi hatta bunlarla mutlu olmayı gerektiren her türlü altyapı, maddi ve manevi ilme ve iç görüşle yıllarca bilinçlendirildiğim için 1000 parçalık puzzle, resimsiz puzzle oturtmak için her bir taşını ezbere biliyor olsam dahi oturtamıyordum; ya resmi ya da resmin tamamını görememekten ya eksik taşlar ya da gereksiz fazladan taşlar yüzünden.
Artık önümde ve içimde duru görü ile sadece sıradan puzzle resmi değil, gözlerimin önünde bana bipolar olduğumu söyleyen doktorumun yüzünü de değil adeta Vincent Van Gogh tan Dr. Gachet'nin Portesi'ni görüyordum. Sis kalktı kara göründü. Ruhumun Sistina Şapelindeki Michelangelo Tanrısı bana dokunmuş, bütün manalı taşlar kendiliğinden yerine oturmaya başlamıştı ve ben 45 gün kaldığım serviste bir içsel çığırın derin hazzı içerisinde yoğruldum. Artık her şey çok netti kafamda.
Çıktığım gün servisten dışardan bakıldığında 2 yıllık mezunu işinden ayrılmış, eşiyle ayrılmış ve boşanma davası açılmış, evi arabası çocuğu dostu arkadaşları hayata tutunacak hiçbir şeyi kalmamış hatta telefonunda kontörü bulunmayan, arabeske savrulsa (ki öngörülende buydu herhâlde) kimsenin yadırgamayacağı çünkü buna sebepleri var gözüken bir insan iken her konuda destekçi olan ailemin yanına ilk gittiğimde "ne yapmayı düşünüyorsun" sorusuna sadece "okuyacağım" deyip, 1 yıl boyunca çok gerekmedikçe tek kelime konuşmadım.
Bu sürede her puzzle taşının oturmasını, oturmasından sonra çıkan resmi aşık gibi seyrelemeyi, bu aşkın hazzı ve mutluğunu ve içsel toparlanış ile gelecekte gerçekleştirmeyi umduğum mutlu bir ortam hayal ve planlarını yerleştirmeyi başardım. 1 yıl sonra sınava girdim mühendislik kazandım başarılı bir şekilde bitirdim sonra yüksek lisans kazandım 1 yıl başarılı okuyup tez aşamasına geldiğimde daha iyisini başarabilirim düşüncesin ardından sınava tekrar girip istediğim üniversite ve şehirde istediğim bölümde başka mühendislik dalında tezli yüksek lisans kazandım. Hayatımı ruhumu tam manasıyla dolduran ve tatmin eden bayanla evlendim (ki ona hayatımı, ruhumu ve hastalığımı yalın anlattım ve bunu bir anlayış ve hatta şaşkınlık ve benimsemeyle kabul edip destekçim ve hayat ışığım olarak yanımda yer almayı bir onur bileceğini gönülden hissettirmesi de hayatın güzel bir cilvesi oldu) .
2010 dan itibaren de yoğun stresli hatta travmalı zamanlar yaşasam da hayatın keyfinden ve çevremdekilere keyif vermekten geri kalmadım. Hiçbir psikiyatrik problem yaşamadım; ilaçlarımı düzensiz kullandığım ya da mevsimsel ektiler ile girdiğim bir iki hipomani hariç (ki bunlarda düzenli kontroller ve ilaç tedavisiyle sorun olmaksızın aşıldı). Hipomanin bir tık altı, durağan normalliğin bir kaç üstü bir ruh halinde kendimi, hayatımı, ve ruh halimi dengeye sokmayı başardım ve yüzümün gülmediği, içimin gülmediği, çevremde benimle etkileşim haline geçen insanlarında benimle olduğu anlarda yüzünün ve içinin gülmediği zamanım hiç olmadı. Samimiyetle özenilen ve davet edilen biri hissiyatıyla yaklaşıyorlar

. Bunu nasıl başardığım bu kadar sabit nasıl kaldığım, ilaçların bu kadar olumlu etkisi ile ilaçlar ve terapileri nasıl yürüttüğüm doktorlarım tarafından hep merak konusu olmuş ve rutin kontrollerimde yaşadığım olumsuz olayların içsel yansımaları ya da duygularım değil sadece 2 dakika hipomani belirti kontrolü ve kalan sürede bilinçli bir bipolardan hastalığın iç ve dış tüm aşamalarını dinlemeyi yeğliyorlar çünkü klasik terapilere gerek kalmaksızın hayatımı güzel ve mutlu yaşamayı devam ettiriyorum. Şu anki süreçte ilaçsız ama kontrol ve terapiler takibinde kendi fikrim ve tercihime binaen tedavi yöntemi; daha doğrusu öze dönüş arınması aşamasındayım. Şükürle söyleyebilirim ki nazardan saklansın güzel ve başarılı devam etmekte şimdilik ( ki zaten bir gün başımız ağrıdıysa ve bir gün tekrar ağrıyabilir endişesi ile; hatta daha ileri bir seviyede adeta fobofobiye dönüştürüp kontrol ve tedbir hududunun sınırları tahrip hatta yok eder derecede her gün ağrı kesici almak ve başımızın ağrımamasını her gün ağrı kesici almaya bağlamak düşündürücü geldi. Tabi her gün alınan ağrı kesicinin ne gibi yan etkilerle, ne kadar, ne şiddette vb. tahrip boyutu bilinip ya da ki daha muhtemel bilinmeksizin ileri de başımızın çok çok daha fazla ağrıyabileceği gerçeği "göz ardı" edilerek ileriyi öngörenlerin algısındaki ironik yanılgı tebessüm etmeme sebep olmuyor desem yalan söylemiş olurum ki bunu yazarken tebessüm ediyorum
İlaçları bıraktığımda mani atak geçirme ihtimalimin %50 varsayımını ki bunu da lityumu uzun süreli düzenli kullanan 4 hastaya binaen istatistiğe dökmeleri, gerçekçi buldukları ki kabul dahi etsek yine bu ihtimal üzerine ilacı kontrollü bıraktırma ilim, fikir, cesaret, şevk, azim, idrak , şuur vb. dışı arabesk duyguyla bir mantığa bürünen korkaklık kokan cehaletleri ki cahiller daha cesur olur diye bilinirken tenezzül dahi etmemeleri, alim diye geçinen doktorların gelenekçiliği yenilikçiliğe tercih eden amelleri bana kuran-ı kerimde değinilen peygamber efendimiz öncesi alimlerin algısını anımsattı ki bir tebessüm daha geldi yüzüme

Kabul sınırımı zorlayan bu algı soruları beraberinde getirmektedir. İstatistiksel olarak yok saymak ya da göz ardı etmek için %5 genel kabul iken, velev ki %5 i göz ardı etsen ve mantığa bürünse de umut fakirin ekmeği misali ortada %1 ihtimal dahi olsa ki "bunu kontrol ve tedbirle bir denesek te şu gariban sağlıklı ve mutlu yaşasa" diye düşünülse; şu misal hayata tutunma azmi pamuk ipliğine bağlı ucunda ölüm korkusu olan kanser hastalarının azmini bertaraf etmeyen gazınızın da mı içi boş? Yahu %50 atak geçirme ihtimali var ise %50 de geçirmeme ve sağlıklı yaşama ihtimali yok mu? %50 nasıl istatistiksel mantıkla (ki 4 hastaya binaen oluşturulmuş ) ya da hangi mantıkla göz ardı edilebilir? Bardağın sadece boş tarafına bakıp doluyu es geçme ya da doluyu görüp boşu es geçme ya da bardağın yarısının su yarının hava ile dolu olduğu gerçeği yani dolu ve boş zıtlığının bütünü oluşturduğu gerçeğini asıl içi boş çabalar ile gerçekten kopmayanların çabalarını engellemeye çalışmak niye? Kötümserlik kavramı (pesimizm) iyimserlik (optimizm) kavramının tam karşıtı olarak karşımızda ve onların kitaplarında sayfa sayfa yazar iken gerçekçilikten (realizmden) uzak tanımlama ve bunu ifade edeni de AIDS'i yahut cüzzamlı karakoyun ilan etme çabası niyedir? Algılayamadığını reddetme dürtüsüne mi bu yenilgi? Hakikat; Hakk tan gelen tam manasıyla yalnız Hakk ta var olan, bilinen bilinmeyen bütün gerçekler kavramının toplamı başka deyişle birden gelen, yolu bire giderken fraktallardan oluşan, nihayetinde bire varan kavram değil midir? Hakikat; tevhid gizinin kitapta kelam olup aşikâr olması değil midir? Düşünesiniz ki hakikatten zerreler toplayabilesiniz ve bu sayede öz olan ruha; oradan özün öz olan ilahi varlığa ulaşanız ya da şah damarınızdan daha yakın olanı idrak edesiniz diye akıl, denetçi olarak kalp, imtihan lütuf denkleminde varlığının gerekliliği takdir nefs, hepsi bütün olarak cesede verilmedi mi? Akıl sahiplerine "düşünesiniz diye öğüt" verilmez mi? Gibi gibi gibi!
Sizinle iletişime geçme çabamın gayesi ise hayat felsefemden kaynaklıdır. Benim için herkesin; 7 yaşınki bir çocuktan 70 yaşındaki bir çınara, sokaktaki bir derbeder, mecnun, abdal, keşiş, keşten vs. alime, ulemaya fikir adamından filozofa, yaşayan ya da yaşamayan; eserleriyle yaşayan herkesin her din, dil, ırk, kavram, fikir, topluluk farkı olmaksızın herkesin fikri önemlidir. İçsel alemi onun ruhundan esintilerdir önemli olan. Ne yaptığı değil; neden; hangi içsel duyguyu yaşadığı, hangi aşamalardan o sonuca ulaştığı önemlidir. İster toplumun kabul dışı, ister örf, adet, din çevre hatta insanlığa aykırı olursa olsun önemli olan ne değil neden yaptığıdır; belki etki değil içsel ve dışsal etkiler sonucu tepkidir!
Yargılamaksızın algılamaktır önemli olan. Sana, karakterine, mezhebine meşrebine, adet, örf, dinine uymayabilir ama olumludan çok şey öğrenilip edinilebilirken olumsuzdan da olumlu birçok ders, ibret ve olumlu birçok şey öğrenilebilir. Bir insandan dışarı çıkan yada çıkamayan eser ya da sözleri veya yaptıkları %99 yanlış olabilir ama ondan öğrenilecek çok değerli bir %1 vardır ve ayrıca ders çıkarılacak koskoca bi %99 vardır. O yüzden herkes, her fikir, her duygu değerlidir. Güzel bakmak sevaptır
Ben ordinaryüste olsam hayata bakış açım benimle sınırlıdır ama bakış açıma katacağım bir kişi kim olursa olsun ister deli, ister veli, ister abdal, ister aptal ister âlim, ister zalim vb. bir kişi daha katarsam bakış açıma ben artık iki kişinin algılayış kapasitesiyle bakarım hayata. Ne kadar eklersem o artar, genişler, çoğalır ve derinleşir. At gözlükleriyle hayatı kavrayıştan sinek gibi bir görü ve algılayış adeta. Bilemezsiniz ne demlerle topladığınız ve oluşturduğunuz hayat paragrafınıza son ve manalı noktayı kimin kazandırıp koyacağını.
İş bu minval ile ve buna ek olarak damdan düşen beri gelsin ya da seni, sen ve senin aynan olan, senin yaşadığını yaşayan daha iyi anlar misali Nesimi'nin dediği gibi "kah çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni" diyen asalet ile sefalet arasında gidip gelen gökyüzüne çıktığında onu derinden gıptayla ve ibretle ve hayranlıkla seyreden, bakan değil gören hayranı; tenezzül edip indiğinde yer yüzüne seyreden değil yanında olan, onu anlayan, algılayan, hisseden elinden geliyorsa elinden tutan olmak ümidiyle, düştüğümde de beni anlayan insanların olduğu ve onların sevgi, şefkat, anlayış ve algılayışlarını hissetmek, yalnızlığın baki olduğu şu dünyada yalnızlığının değerli zamanlarını paylaşmak, hayatı iç ve dış alemi paylaşmak, muzdaripliği, müşküllüğü, ayrıcalıkları paylaşmak bir de bu açıdan ya da farklı bir açıdan bakmak için bir araya gelmek adına yazıyorum. Paylaştıkça güzel, güzel baktıkça daha güzel
