Konunun kişisel boyutunu birçok arkadaş yazmış. Fakat konu kişisel olmaktan çok öte. Sizin kendinizi kabullenmeniz sadece psikolojik boyutta ele alınmayacak dallı budaklı bir konu. Birde toplumsal boyutu var bu işin. Toplum dediğimde geniş kitleler aklınıza gelmesin. yakın cevrenizde bulunan sıradan insanlardan sözediyorum.
Eğer bu kişiler sizi siz olarak değilde sizi "normal" algısına ne kadar yaklaşırsanız o kadar kabulleniyorsa ve bunun adınada kabullenmek diyorsa sizde bu mahalle baskısından yorulup "normalliğe" yaklaşmaya azami gayret safediyorsanız ve bunun adınada kabullenmek diyorsanız - ki maalesef gördüğüm en bariz süreçlerden bu konu- ortada ciddi olarak konuşulması gereken yerli yerine oturtturması gereken içi boşaltılmış kavramlar var demektir
Biz çocuğumuzu çok seviyoruz ve onu her haliyle kabul ettik dedikten abartmıyorum bir dakika sonra doğru yürü , öyle adım atılmaz , konuşmanı düzel , ver şu kaşığı yiyemiyorsun üzerine dökeceksin , her tarafı batırdın , ağızı sil vs vs diyen onlarca anne ve babaya rastgelmişimdir.
Sanırım bizler kabullenme kavramını sevgi kavramı ile karıştırıyoruz. Sadece onunlada kalmayıp sevgi kavramı ile de saygı kavramını karıştırıyoruz. Çocuğunuzu seviyor musunuz sorusu yönelttiğim hiçbir aile "hayır" cevabı vermedi. Hemen arkasından peki ona saygı duyuyor musunuz dediğimde neredeyse hepsi bir duruyor.
Durma sebebi belli adamların dünyasında çocuğa saygı diye bir kavram yok. çocuk ulan bu neyine saygı duyayım nasıl saygı duyayım neden saygı duyayım alt mesajları geçiyor gözlerinden jest ve mimiklerinden.
Özelliklede söz konusu olan çocuk engelli ise zaten yaşamları boyunca bedenlerinin bir parcası olarak görünüyor. Kendisinden ayrı ihtiyaçları , istekleri,talepleri olamayacak sürekli kensisiyle birlikte hareket edecek bir varlık gibi.
Kısacası böyle bir algılama içinde bireyin kendini kabullenmesi ve kabul ettirmesi yıldırım çarpma olasılığı kadar.