Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engelli Olmaktan Nefret Etmek

herkes bişeyler yazmış genelde sabırlı olalım bu bir sınav felan ama bu gün haberleri izleyenler görmüştür bir kaza oluyor hemşireye kaza alanına dalan bir otomobil dalıyor ve o hemşire şimdi ağır, adam bariyer yapıyor çok hoş karşılanmasada sürat yapan motor kullanıcısı kafasında kaskta varken çelik bariyerde kafası kopuyor, devlet alt yapı olmadan hızlı tren deniyor tren devriliyor, tabudaki mütahitten rüşvet alıyor 10 sene önce tarla olan araziye imar izni veriliyor drenajı olmadan bina yapılıyor vs. vs birbirimizin günahları ile mi sınanıyoruz? bazı vakalar vardırki ölüm onu adım adım takip eder hakikaten adamın kaderi dersin ama bir çok ölüm bir çok trajik olayda sadece başkalarının hatalarından kaynaklanıyor bu kaderci anlayış sizin zihninize duvarlar örüp yargılama yeteneğinizi ortadan kaldırıyor.
 
Code Bahsini ettiğin kazada kaderdir. Biz kader derken insanlar hata yapmaz demiyoruz. Tabiki bir çok ynlşın müsebibi insanlardır. Burda insan kaderını kendısı yada başkaları çiziyor. Kader insanın elindedir anlayacağın.
 
mesut eger kader benım elımdeyse ben neden sakatım ozaman madem kader herkesın kendı elınde neden herkes fakır memlekette eger kadercılık oynucaksak neden hasa allaha ıhtıyac duyuyoruz allahın kudretı olmadan bız ne yapabılırızkı o bınaları hasralı yapanlar trenı kotu zemın hazırlıyanlar kendılerımı ettı hayır allahın ıraderıyle oldu hepsı allah ınsanları sınar nefsıyle cunku seytanı nefıs olarak yuregımıze koymustur kanımızda dolasır kımıne yolunu sasırtır kımıne sasırtamaz allah herkesı ozgur bırakmıstır meala bızler allah dılemedıkce pc de yazdıklarımıza yazabılırmıydık dusunebılırmıydık sızın kader dedıgınız sey gıdecegınız yoldur ıyı ve kotu hangıne secersen orada basına ne gelırse senın ıraden dısında o kazadır kader denen zaten anlamı omur demektır omur bır kere yasanır o omrun ıcındekı olanlrda kaza denır eger sızler sorumlu arıyorsanız sızın o kader dedıgınız seyde yasyacanız kaza var yasıyorsunuz bırılerı sebep olmussa onun vebalını allah ve bu dunyada sorgularınır kader ınsanın elınde olsaydı cennet cehennem olmazdı kısaca kaderı ogrenmek ıcın amentu bıllah duasını bır okuyun hakıkat onun ıcınde hayırda allahdan serde cogunuz felsefe yapıp duruyor kendı mantıgının aldılagı kadarını soyluyor okadar bızım soyledıklerımıze begenmezler bız kadercı felsefecıolanarda ısyancı
 
fulya şimdi senin mantığınla düşünürsek allah bizleri dahada fazla günah işleyebileceğimiz hatta çok zorlarsak ataist olabiliceğimiz durumlarla mı sınıyor bu bir sınavsa ve böyle sınanmak gerekiyorsa neden herkes engelli veya hasta değil. yeryüzünde tonla katil, zorba, savaş suçlusu varken neden onlar başkalarına yaptıkları iğrenç şeylerle sınanmıyorda senin gibi anladığım kadarıyla inançlı, sabırlı, ahlaklı insanlar sınanıyor bu bir ödül mü?
 
Çok fazla bır dını bılgım olmamasına ragmen Mesut Beye katılıyorum. Eğer kaderi Allah yazdıysa ve yaşamımızdakı hersey kaderımızde varsa burada sınanıyor olmayız. Yanı işlediğimız gunahlar ve sevapların bızımle alakası olmaz. Örnekle :bırısı tarfık kazası gecırıyor, kaza yapmak kaderimde varmıs diyor pekı bu adam alkolluyken araba kullandıysa içki içip kaza yapması mı kaderinde yazılmış oluyor. yanı içki içmesi kaderinde varmış...gunah değil o zaman çunku kaderinde varmış yapabileceği birşey var mı?
Ama Mesut Beyın dediği gibi kader insanın yasamı boyunca yapacaklarının Allah tarafından bılınmesı ıse(Allah tarafından yazılması değil 'önceden bılınmesı' ise) bu mantıklı ve ınsanın kaderi yuzde 60 cevresınden yuzde 40 kendı kararlarından etkılenıyor.

Ve adalet konusunda 'neden ben' dıye soranlara verebıleceğim bır cevap gercekten yok...evet gercektende neden sen yada neden ben? yanı bu sadece engel ıcınde değil neden fakır dogdum neden ırakta dogdum neden hrıstıyan dogdum vs. ama suna inanıyorum ki eger bu dunyaya 3 şeker ile dunyaya geldiysen öldüğünde 3 şeker üzerinden hesap sorulacak, bir şeker ile geldiysen bir şekerin hesabı sorulacak ve bır sekerın hesabı daha kolay verilir...
 
bir çok ölüm bir çok trajik olayda sadece başkalarının hatalarından kaynaklanıyor bu kaderci anlayış sizin zihninize duvarlar örüp yargılama yeteneğinizi ortadan kaldırıyor.

Bunlar dini eksik uyguluyorlar. Hemde en önemli yerini uygulamıyorlar!!!
Bunu uygulamaktan aciz insanlar kalkıpda insanları isyanla suçlaması çok komik oluyor.
Hadi o adam senin adaletsizliğin, hukuksuzluğun yüzünden isyan ediyor.
Sen asıl en büyük isyankarsın. Kitapda yazanı bildiğin halde kısas uygulamıyorsun. Zarar görenin zararını gidermiyorsun.
Allah emrettiği halde adam öldüreni gül bebek besliyor. dışarı salıyorsun. Sonra gidiyor başkasını katlediyor. Gene hoşgeldin deyip biraz besleyip dışarı salıyorun.
İsyankarın ilahı bunlar. Ve bu zihniyettekiler.
Bir adam ölmüşse onun arkasındaki ailesine tazminat ödemen gerekir. Çoluğu çocuğu muhtaç olmasın diye.
Bu inanclı kişilerin kader anlayışına hayran kaldım.

E hani hayır ve şer Allah tandı? Allah ın kısas ayetini inkar ederek uygulamayarak kaderci olamazsınız!!!

Bu tutumla ancak ve ancak fasıklar, zalimler, zulm ediciler olursunuz.
 
Bircok kisi engelinden nefret etmekle kisinin kendisinden nefret etmesini karistiriyor. Sakatlik bedenimizin dolayisiyla varolusumuzun bir parcasi oldugundan bu ayrimi yapmak kolay degil. Bu nedenle kisi sakatsa ya kendisinden nefret ediyor ya da sakatligini asip kendini seven(sakatligini asmis...) birey oluyormus..Acikcasi ben bu ikicil aciklamanin son derece yanlis oldugunu, ucuncu bir perspektifin mumkun oldugunu ve uzaklarin da anlatmak istedigi seyin bu oldugunu dusunuyorum. Bu konuda yillar once benzer bir baslikta konu uzun uzun tartisilmisti. Ve sanirim bunca yilin ardindan ben hala ayni sekilde dusunuyorum.

Oncelikle kisinin varligi sadece cinsiyet sakatlik gibi bedensel bir takim ozelliklerinden ibaret degildir. Insan cok daha fazla sosyal yanlari olan bir canlidir ve dolayisiyla kendimize sadece bu ozelliklerimiz uzerinden bakmiyoruz. bu yuzden sakatligimizdan nefret etsek dahi hayata devam etmemizi saglayan bir cok ozelligimiz var kendilik algimizda.

Bir insanin goremeyisiyle, yuruyemeyisiyla duyamayisiyla barismak zorunda oldugunu dusunmuyorum. Insan en fazla bu niteliklerine ragmen hayatin guzelliklerinden yararlanmaya o taraflarini gormemeye calisir. Tabiki bu her zaman mumkun olmaz ve icinde yasadigimiz sosyolojik, ekonomik, politik, cevresel kosullar surekli bize bu gercegi animsatabilir ve sakatligin sancilariyla basbasa birakabilir. O anlarda tabiki sakatliktan ve beraberinde getirdigi sancilardan nefret edersiniz. aksinin mumkun olabilecegini sanmiyorum. Bu kisinin kendisinden degil varolusunun olumsuz bir parcasindan nefret etmesidir. Ayni anda psikolojik anlamda son derece saglikli kalarak sakatliginizdan nefret ederek yasamak gayet de mumkundur/dogaldir. Bir cok arkadasimiz -bendeniz de- gerek egitimde gerek is hayatinda yasamaya devam etmis, hayattan hic kopmamis ama sakatligin o soguk yuzunden de hep nefret etmistir. Bu bizim gulumsemeyen, asik suratli, karanlik odasinin los isiginda tanriya lanetler yagdiran, misir ununda kizartilmis taze hamsi kizartmasi yerken dahi somurtan (bu zaten bilimsel oalrak mumkun degildir) nemrut cehreli psikotik kisiler oldugumuz anlamina gelmiyor. Bizler en guzel kadinlarla sevisiyor -bazilarimiz en azindan deniyor- en guzel yemekleri yemeye calisiyor, en guzel fimleri izliyor, harika kitaplar okuyor, mukemmel arkadasliklar dostluklar kuruyor, icinde yasadigimiz dunyanin sorunlariyla ilgileniyor, en guzel cograflara gidip hayattan zevk almaya devam ediyoruz. Ve evet butun bunlari yaparken yaptigimiz seylerden aldigimiz zevki mutlulugumuzu kaduklestiren engelimizden nefret ediyoruz. Guzel bir kadinla sevismek cok hos bir duygudur, ama ayni guzel kadinla dans edememek benim gibi tekerlekli sandalyede yasayan bir sakat icin buyuk bir uzuntu kaynagidir da. Sakatliktan nefret etmek icin bence cok yeterli bir neden bu. Bu konuda baska ne denilebilir ki...

Kader konusu acilinca dindar arkadaslarimizin kendilerinden ne kadar emin konustuklarini goruyor ve sasiriyorum. Her sey ne kadar net kafalarinda. Oysa islam tarihinde bu konu cokca tartisilmis kesb teorisi gibi aciklamalar getirilmek istenmis ama her seferinde kaza ve kader konusu kendisine ickin bir tutarsizlik nedeniyle kapatilmak zorunda kalmistir. En buyuk islam alimleri bile bu konuda felsefi ve mantiksal tutarsizliga dustuklerinden 8. asirda islam felsefesinin en radikal rasyonalistleri Mutezile akimi tarafindan yerden yere vurulmuslardir. Sorun sudur; islamda tanri birey davranislarinin ve yasaycaklarinin alnina yazilmadigini soylemiyor degildir aslinda. "Kadere hayir ve serrin allahtan geldigine" iman ettiginiz anda bunun aksi mumkun degil cunku. Bu meselenin icerigindeki tutarsizlik nedeniyle cok sonralari uydurulmus bir manevra sadece. Ama kesb teorisinde oldugu gibi yukarida mesutun kaza kader ayrimini ele alsak bile mesele "sacmadir". Sebebi de bir fiilin iki faili olamayacagina dair mantiksal kuraldir. Tanri kader ile bireyin x davranisi sergileyecegine dair tum zemini hazirlayacak ve yapilanin faili kendisi olmayacak...

Ote yandan kisinin icine dogdugu sosyal ekonomik politik cevre bireyin elinde degildir. Hatta bundan cok daha onemlisi insanlar esit zekalara sahip degildir. Bilim adamalrina gore 130 olarak kabul edilen ortalama ustu zekaya sahip kisiler toplumun ancak %02 dir. 140 in uzerine cikabilecek bireyler ise ancak %0.2 dir. Dolayisiyla tanrinin yarattigi soylenen bireyler bastan muhakeme melekeleri farkli yaratilmaktadir. Yani tanri bir bireye kendi varolusu ve inanclari acisindan ustun muhakeme, analiz, degerlendirme, cozumleme gucu verirken bir digerinden bunu esirgemektedir. Bu durumda farkli niteliklerle dogan bireylerin tanrinin dogru yanlis diye normlastirdigi meselelerde benzer kararlar almasi mumkun degildir. Zeka yaninda sosyal ekonomik psikolojik cevre de bireye esit sinav kosullari vermemektedir. Bu yuzden eger bir tanri bizleri sinava almissa zaten bu sinav bastan adil degildir. Adil olmadigi gibibirey islamdaki kaza ve kader anlayisina gore kesinlikle kosullari hazirlayan tanri fiilin gercek sahibi oldugundan sorumlu da degildir.

Bu mantiksal tutarsizliklarin icinden cikamayan islam mutefekkirleri sonunda "kader konusunu desmeyin imaninizdan olursunuz" demek zorunda kalmislardir. E haksiz da sayilmazlar...Ozetle kaderci aciklamalar dini derinlemesine cozumlemeyen bireyler icin -ki toplumun ezici cogunlugunu olusturur- rahatlatici bir unsur olarak degerlendirilebilse de kendi varolus surecinin anlamini kavramak isteyen ve bu yuzden meseleye derinlemesine nufuz edenler icin en fazla karikaturize bir mantiga tekabul eder. Bu nedenle basina gelenleri kaza ve kaderde ifade edilegeldigi gibi sadece bireyin kendi insiyatifinde/iradesinde arayan aciklamalara gonul veren arkadaslar meseleyi bu sekilde aciklamayanlara karsi bir ogretmen ve bilim adami adasiyla ders vermeseler iyi ederler (kanimca).
 
Arkadaşlar sanırım sorun benım Türkçemde, bir türlü anlatamadım anlatmak istediklerımı tkr anlatmaya çalışacam.

Kader; Allahın daha dünyayı yaratmadan dünyaya gelecek olan tüm insanların ne yapacaklarına ne edeceklerini Yüce Allahın ezelden beri bilmesine denir. Allah bu bilgisiyle yani insanların ne yapacaklarını önceden bilmesiyle herkesın alın yazısını önceden yazmıştır(belirlememiştir sadece önceden ne yapacağımızı bilerek yazmıştır.) Kaza ise; Allahın yarattığı dünyayla, doğayla insan oğlunun isteklerini( iyi veya kötü) yapabilmesine izin vermesi bunların tecelli etmesidir. Pegasus bu noktada diyorki tüm zemini hazırlayıp nasıl sorumlu olmaz.

Pegasus olayı daha geniş açıdan bakman lazım. Biliyorsun hiç bir madde yoktan var edilmez. Var olan tüm maddeler önceden vardır, insan oğlu bunları işleyerek hem silah yapabilir hem ilaç hem ev yani kısaca dünyada gördüğümüz herşeyi yapmıştır. Bu maddeler esasında Allahın yaratıklarına şekil vermekle yapılmıştır yani esasta Allaha ait maddelerdir. Şimdi Allah insan oğlunu bu dünyada sınava tabi tutmuştur. Allahın yaratıklarıyla istersen iyilik istersen kötülük işlersin. Bu kendı öz iradenle yaparsın Allah buna müdahale etmez. Maddenın Allaha ait olması buna izin vermesi yani yaşamın tecelli etmesi(kaza) Allahı sorumlu tutmaz burda önemli olan senın kendı iradenle neye karar verdiğindir. Aksi olsa Sınav mümkün olmazki elimizde malzeme verilmiş bunlarla ister iyilik ister kötülük yaparsın ama herhalukarda sorumlu sensın çünkü iyiliğede kötülüğede kendın karar veriyorsun.
Şimdi bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki herhangi bir maddeyle (silah) bir insana zarar verdin. o maddeyi Allahın yaratmış olması senın bunu yapmana izin vermesi sınavın bir gereğidir fkt fiilen suç işleyen idraken buna karar veren sensın yanı o suçu işlemeyebilirsın aksi yönde gidip iyilikte yapabilirsin. Yani sorumlu olan sensın.

İnsan oğlunun zekasından bahsetmişsin. Daha öncedende dedim varsa bir eksiğimiz kusurumuz, Hesap günü göz önünde tutulur hafifletme sebebı olur. Tamamıyla zihinsel özürlü olanlar hesaba tabi değillerdir.

Pegasus Bu dünyada adalet beklemek hayat gerçeklerine aykırıdır. dediğim gibi insan oğlu hür iradesiyse özgür benliğiyle sınavdadır. Bir kral da bu sınava tabidir o kralın kendı toplumuna adaletsiz davranma özgürlüğüne sahiptir( cezasını bulacaktır tabiki) O kralın yada herhangi bir insanın insanlara kötü davranıyor olması Allahın sorumlu tutmaz o kişiyi sorumlu tutar. Allah senın özgürlüğüne karışmadığı gibi herşeyi sen kendi iradenle karar verdiğin gibi obamada, netanyahuda kendı iradesiyle karar verir kötülük yapar. Bunların sorumlusu kötülük yapan insanın kendisidir. Eşitlik gibi ütopyalara inanırsınızda Bu kadar basit gerçeklere nasıl inanmazsınız aklım almıyor.
 
Mesut kendine haksizlik etme. Demek istediklerini gayet guzel ifade edebilmissin. Bahsettigin dusuncelerin islam felsefesindeki karsiligi 'kesb teorisi'dir. Kokleri islamda Nasscilik ve seleffiye anlayisina kadar gider. Es'ari ile birlikte bu anlayis sistemlesmis ve 8 inci yuzyildan sonra kaza kader anlayisi Mutezile akimi tarafindan siddetle reddedildigi, anlamsiz ve sacma bulundugu icin bir orta yol olarak one surulmustur. Yani senin ifade ettigin kader anlayisi da bir yorumdan ibarettir arkadasim.

Ancak kesb teorisi de ozune inildiginde sakattir anlamsizdir ve kader/kaza konusunun dogasinda bulunan tutarsizliklari asamamistir. Sakat bireylerin sakat dogmasi dahi onlarin kazalarinin kendi insiyatiflerinde gerceklesmedigini acikca ortaya koyar. Yani birey aslinda kesb teorisinin aksine kendisi icin tanri tarafindan yaratilan kosullari yasar ve o kosullar icinde anlar/eyler. Sen buna kaderin kaza olarak tecellisi diyorsun. Ben islamin bizzat kader/kaza konusunda derin tutarsizligi oldugunu soyluyorum.

Bana insanlarin belli bir maddeden silah veya insanliga faydali bir seyler yapabilmesinde nasil irade sahibi olduklarini soylemen kader konusunda seni hakli kilmiyor. Cunku ben zaten insiyaatifin ya bireyde ya da onun icinde varoldugu toplumdan geldigine inaniyorum. Sakat olmanin tanrisal bir boyutu olduguna sinandigimiza falan inanmiyorum. Ben insanin tanrisal sinirlarla degil ama sosyal sinirlarla cevrili insiyatif kullanma sansi her daim olan ama icinde yasadigi kosullar nedeniyle bunu eksik ya da hic kullanamayan sosyal bir canli turu olduguna inaniyorum. Sakatlik benim gozumde tipki diger canlilarda oldugu gibi yasam dedigimiz seyin dogal bir parcasidir. Nitekim ben sakat dogmadim sonradan doga kanunlarina uygun sekilde sakat kaldim. Burada ilahi bir irade tecelli vb aramiyorum. Emniyet kemerini takmayan her dikkatsiz insanoglu gibi bende tedbirsizligimin bedelini odedim.

Dogustan sakat olanlarda bu sekil bir bireysel tedbirsizlik olmasa bile dogada varolan bir takim hastaliklarin baska bireyler tarafindan ongorulememesi nedeniyle kisi sakat kalabilir. Yani senin kader konusu burada da caresiz kaliyor. bir kisinin kendi insiyatifi disinda sakat dogabilmesi soz konusudur. Sana gore bu da kaderdir. Mumkun olanin (kader) tecellisidir (kaza). Ama dikkat edersen sakat dogumda bireyin cuzzi iradesi insiyatifi yok. Insan sakatlik da dahil olmak uzere sana gore tamamen allahin mumkun kildigi bir olasiliklari kendi tercihine gore yasamakta. Ben de Allahin o fiilleri mumkun kilmasi zaten onu fiilin sorumlusu yapar diyorum. Bir fiilin yapilmasi (tanri tarafindan) ve onun irade edilmesi (birey tarafindan) ayni seydir. Yani fiili yapmak onu yaratmaktir zaten. Kesb teorisi fiili yapmayi allaha onu irade edip gerceklestirmeyi bireye yamamistir. Bu kulliyen sacmadir. Ama inanc zemininde sacma diye bir sey yoktur. Inaniyorsan sagdigin inegin rahmetli olmus babanin reenkarnasyonu olduguna bile inanabilirsin. Nitekim hindistanda yuzmilyonlarcasi buna benzer seylere inaniyor.

Bahsettigin kaza kader konusundaki kesb teorisi hakkinda daha detayli okumalar yaparsan -tabi hem esari seleffiye hem mutezile anlayisini iceren kaynaklardan- eminim bu kadar kendinden emin konusmayacaksin. Sana bunlari yazmamin sebebi, inandigin seyleri yargilamak sana hesap sormak falan degil. Sadece islam felsefesinde bile yuzlerce yildir cozulememis, kokleri son derece tartismali konularda gelip hayata, kendisine, sakatligina senin gibi bakmayan insanlara ders verir gibi konusmaman gerektigini gostermeye calisiyorum. Ben boyle olduguna inaniyorum diyebilirsin saygi duyarim. Uzaklar da oyle inaniyor ona saygi duy ve kendi tartismali teorilerinle herseye hakim aydinlik mesalesini tasir moduna girme lutfen. Yazinda tek bir tane ben boyle inaniyorum vurgusu yok. Oyle bir anlatiyorsun ki sanki isi hacmi genisletir, yukselen nem dolu bulutlar belli bir isi seviyerinde yagmur halinde yeryuzune dokulurler der gibisin. Ben/biz boyle dusunuyoruz demek cok bu kadar mi zor? Dilinde inanilmaz bir otorite gerceklige dair bir tahakkum edasi nolmasa sana bunlari yazmazdim. Disardan bakan ucuncu sahis olarak bile ciddi anlamda rahatsiz oluyorum bu tur yaklasimlardan. Zaten sana yaziyorum ama derdim gelinim sen isittir. Sakatligini sinav gibi gorenler sakatligini bu sekilde gormeyenlere hesap sorarcasina bir tutum takinmasin yeterli. Yoksa isterseniz tum bu yasadikalrimizin aslinda birer simulasyon olduguna da inanabilirsiniz. Baudrillard da oyle diyordu. Yeni fizikciler paralel evrenlerde her birimizin bambaska yasamlari oldugunu dahi one surebiliyorlar. Yeni kuantum teorileri bunu bile mumkun kiliyor. Inanmak isteyene cesidt bol. Gecenlerde hristiyanlikta sakatliga nasil bakiliyor diye bir makale okudum. Baktimki ordada sakatligimiz gunahkarligimizin sonucu olarak tecelli etmis. Neyseki silamda sakatlik sadece bir sinav hristiyanliktaki gibi gunahkarligimizin bedeli degil.

Bun dunyada adaletin olmamasi olmasi gerekenin bu oldugu anlamina gelmez. Ayni gercekten bambaska sonuclara variyoruz. Ben adalet yoksa daha adil bir duzen nasil mumkun olabiulir derim sen de adalet zaten yok oteki tarafta ilahi adalet tecelli edecek dersin. Yani senin icin nihai adalet otededir benim icin de burada insa edilmesi gerekendir. Yazinda esitlik vb konularinda biseyler islemissin. Benim yazimda o meselelere deginmedigim icin soylenecek birsey yok.
 
Pegasus kesp teorisinden haberdar değilim. İslamda bir çok mezheb meydana gelmiştir bazısı son bulmuş bazısı halen devam etmektedir. Bu islama ters düşmez. İslam zaman üstü tüm insanlığa gönderilmiş belli farzlar ve hukuk kuralları dışında kur an ın %80 i yoruma dayalıdır. Benımde yaptığım sadece bir yorum. o mezhebe şu teorie ters düşebilir önemli olan benım bunu mantığımda idrak edip onaylamamdır. iki farklı mezhebın bir konuda iki ayrı yorum yapması çelişki anlamına gelmez. mutlak doğruyu sadee Allah bilir biz aklımızın erdiğine inanırız.

Tesadüfe bakınki sakat kalma konusunda aynı şeyi söylüyoruz sanırım yazdıklarıma dikkat etmemişsiniz. Kendinizi örnek vererek ilahi bir tecelli ile değilde sosyal şartlardan dolayı yani beşeri şartlardan kaynaklı olarak sakat kaldığınızı belirtmişsiniz. Yazdığınız kısmen doğru kısmen ynlş şöyle açıklayacam; Siz veya bir başkası yada başkaları kendı hata ve yanlışlarından dolayı sakat kalmanız sızın kaderınızdır çünkü, Allah dünyada başınıza böyle birşeyin geleceğini ezelden beri bilir. bunu alın yazınız olarak yazar Allah yanılmaz bildiği ve yazdığı gerçekleşir buna kader denir, fakat kesınlıkle önceden bilme önceden belirleme anlamına gelmez. Yani çıkardığımıza sonuç aynı tek fark ben Allahın bunu öncede bildiğine inanırım siz ise inanmazsınız. bunun dışında çelişen bir yanımız yok. Bende sizin gibi bu olaydan allahı değil bu hata yada yanlışı yapan insan oğlunu sorumlu tutarım çünkü tedbir almamak yada bile bile ynlş yapmak insan oğlunu sorumlu tutar. doğuştan sakat konusuna geline Dikkat edersenız bunu bilmediğimi önceden belirttim hiç şüphen olmasın bu soru yenı geldi aklıma cevabını bulduğum zaman sizede yazabilirim.

Size tkr diyim herhangi bir teoriden haberim yok. Onlar insanların kendı süpekülasyonlrıdır. Asıl kaynağımız kur an dır. Ve dediğim gbi bir çok ayet yoruma açıktır. Mezheplerın çok olmasıda bundan kaynaklanır. Önemli olan kur an ın kendisidir. Ha ben çok bildiğimi iddia etmıyorum Muhakak bilmediğim çok çok şey vardır fkt önemli olan inanmaktır, aklen idrak edip kalben onaylamaktır. Böyle olunca insan tabiki kendısınden emin konuşur fkt hiç kımse ben eleştirilmezım diyemez. eleştirinize saygı duyarım. Hıristyanlara saygım vardır fkt kur an ın inişinde sonra bakmamız gereken kaynağın kur an olduğuna olan inancımdan dolyı sizin hıristyanları eleştiren yorumlarınıza cvb olarak kur an a bakmanız olacaktır. Simulasyona konusuna geline siz buna inanıyorsanız kendinizce haklı sebebler sıralarsınız nitekim bir insan nasıl düşünüyorsa bir şekilde öyle görmeyide becerir. Benım yaptığım yorumun amacı kendi düşünemı belirtmek similasyon hakında bişey yazmadım. Bütün insanlar sınavdadır ve sınanmaktadır dedik neticede engellide sınavdadır ve sınanmaktadır. Eğer sıkıntısı en çok engelli olmasıysa oda bununla sınanmış olunur.

Nihayet uzun bir eleştiriden sonra kendı düşüncenız olarak sadee 2 satırlık bişey yazmışsınız. Bu dünyadan adalet beklemek realitye aykırıdır dedim çünkü gerçek adalet ve eşitlik bu dünyada mümkün değildir diyorum. Nedenı ise açık hemde çok kısa ve öz. tüm insanları patron yapamıyorsanız gerçek eşitlik ve adaleti sağlayamazsnıız. Siz mümkündür demişsiniz ama açıklamasını yapmamışsınız sizden ricam bu mümkünlüğü açıklarsanız sevinirim. Ha ben adaletsiz olunmalı demiyorum. Herkes adaletli olmalıdır ahlaken bu bireyseldir. Ahlak açısından adaletli olmak kur an ın emridir. Ticarette ve ve hukukta adaletli olmak şarttır. Ama bazı insanlar varki efendım neden elalem zengın yada sağlam ama ben fakir yada engelliyim diyor ve ekliyor nerde adalet. Adaletten anladığınız tüm insanların aynı şeyi yiyip içmesi ve aynı işi yapması ve aynı maddi olanaklara sahip olmasıysa bu imkansızdır ve dünyanın gerçeklerine terstir.+ İnsanın özgürlüğüne aynı zamanda sınav anlayışınada terstir. Ben bunu anlatmaya çalıştım.

Allah (c.c.) bazı insanları sözünü ettiğimiz olumsuzluklarla yarattığı için görünüşte zulmetmiştir. Oysa hakikatte “Şu kesindir ki, Allah kullarına zerre kadar bile zulmetmez (Nisa suresi, ayet 40).” O zulüm olarak görülen hoşa gitmeyen şeyler, ahirette birer rahmete dönüşecektir. Belki kişinin ebedi azaptan kurtulmasına birer vesile olacaktır. Onun için Allah’ın (c.c.) kaza ve kaderinde görünüşte kendisini gösteren adaletsizlikler O’nun ezeli ilminde sınırsız bir merhamet nedenine dayanıyor olabilir. Örneğin İslam diyarında doğmayan kişi Allah’ın ezeli ilminde İslam diyarında doğsa idi Allah’ın (c.c.) dinine açıkça cephe alanlardan olabileceği için Allah (c.c.) onu sınırsız merhametiyle esirgeyip fetret ehlinden (Allah’ın [c.c.] dininin tebliği ile karşılaşmadıkları için ahirette hesaba çekilmeyecek olan batıl din mensuplarından) kılmış olabilir. Yada ona İslam diyarında doğup da İslam dinine açıkça karşı gelenlere göre ahirette daha merhametle muamele edebilir. Ama böyle olmasında muhakkak Allah’ın (c.c.) pek çok hikmeti, mutlak adaleti ile sınırsız merhameti rol oynamıştır. Bir insanın doğuştan sahip olduğu kimlik özellikleri de Allah’ın (c.c.) ezeli ilminde mutlak adaleti, pek çok hikmeti ve sınırsız merhameti gereği öyle olması kula iyi ve yararlı olduğu için seçilmiş yada verilmiştir. Bir insanın doğuştan bir organından ötürü engelli olması da böyledir. Dünyaya geri zekâlı olarak gelen bir çocuk kendisini, anne-babasını, kendisine bakıp koruyanları, yardım edenleri böyle yaratıldığı, sorumluluk sahibi olmadığı ve başkalarına yük olduğu için cehennemden kurtarabilir. Bütün bunları kimsenin bilmesine olanak yoktur. Allah’ın (c.c.) ezeli ilmini, mutlak adaletini, pek çok hikmetini ve sınırsız merhametini ancak ahirette tam olarak kavrayabileceğiz.
 
Ortalığı bu konuda toplıyamıyacağız.!
Kaza ve kader konusu çok ince mesele olduğu için, birçok âlimin ayağı kaymış ve çeşitli bid'at fırkaları meydana çıkmıştır. Âlimlerin bile dalâlete düştüğü bu konularda, kaderden bahsetmek uygun olmaz. Sadece nakil yapılır. Peygamber efendimiz (S.A.V) de, (Kaderden bahsedilince susunuz) buyuruyor.
Bir sürü farklı görüş var. Kesin olan bir şey var. İslam haktır. Çelişki yoktur.
(Allahın tayin ettiği vade gelince, artık o ertelenmez.) [Nuh 3,4]
(Ölümü Allahın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [A.İmran 145]
(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider.) [Araf 34]

Bu konuda uzatmak istemiyorum. Kafayıda yemek istemiyorum. Allah af etsin! En doğrusunu Allah bilir. Ve bizlere doğrusunu İlham eylesin inşaallah.
 
Kaza ve Kader meselesinde İslam adına konuşanların kendi zihinlerinin de net olmadığı konusuna katılmak durumundayım. Zira konu felsefi ve anlaşılması zor fakat Tanrısız bir evren fikri de bundan daha anlaşılır değil.(naçizane fikrim :) )
 
Herşey Allah'tan geldiği için hiç bir zaman nefretlik duymadım:)
Herzaman şükrederek sabırla yaşamalıyız...
 
Kesinlikle,beterin beteri var Allah cc.korusun..
 
Benim nacizane fikrim fizik ötesi meta fiziye ve madde ötesi manaya inanıyorsanız bütün olayları kendiliyinizden çözersiniz.
 
ne diyeyim şu yazılanları okudumda insanlar dinlerinden inançlarından uzaklaştıkça saçmalamaya hayattan nefret etmeye başlıyor eskiden insanlar çocuklarını dinlerini öğrensinler hayatta neden var olduklarını anlasınlar diye dini eğitime yönlendirirlerdi şimdi hayata sadece maddi yönden baktıkları için inançsız bir topluma dönüşmeye başladık burada olumsuz yönde yazanlarda işte bu dini hakkında hiç bir şey bilmeyen neden var olduklarından haberi olmayan kimseler biz burada ne kadar anlatırsak anlatalım ne kadar örnek verirsek verelim dini temeli sağlam olmayan kişiler bunları inkar eder hayatını yüzeysel göründüğü gibi düşünmeden sadece başına gelen olumsuzluklara yakınmakla nefret etmekle geçirir buda onun için bir kayıptan başka bir şey olmaz ne demek istediğimizi anlayamazlar çünkü bunları idrak edecek akıl onlarda yok onlar sadece gözün gördüğüne inanırlar akıllarıyla idrak edemediklerini ise kabul etmezler her şeyin bir zamanı var rabbim dilerse onuda doğru yola iletir...
 
idosente;

MaşAllah düşünceleriniz çok güzel..Hiç değişmemeniz dileğiyle...
 
Yıllarca engelli olmaktan nefret etttim ben,elime daha çok acıdan,daha çok üzüntünden başka bişey geçmedi.ne zaman ki,bi hatam olduğunu kabul ettim ve tanrı ya affetmesi için yalvardım,o zamandan beri sağlığım düzelmeye başladı ve hayatımda pek çok ii yönde gelişme oldu.
Bende ne hata yaptım ki,tanrı beni bu hastalıkla sınıyor veya cezalandırıyor diye çok düşünmüştüm,kendimce bunun tek açıklamasının reenkarnasyon olabileceğine inandım.bu inançla dua etttim tanrı ya ve dualarımın kabul olduğunu gördüm.özetle demek istediğim,sizde reenkarnasyona inanın diil tabi ki,hayat tecrübelerim bana gösterdi ki,nefret nefreti,şiddet şideti doğuruyor ve ister müslüman ,ister hristiyan,ister yahudi olun,tanrı nın varlığına ve adaletine inanmalı diye düşünüyorum.
 
etrafımdakilerin bir cümlesi bana bir ben daha katıyor..o cümle ;

"ismail,biz en ufak sorunda hayattan koparken,sen bunca hastalıkla nasıl bu kadar hayatla barışıksın ? sana imrenmemek elde değil.." derler..bende bunu duyduğum an bunun sırrının,insanoğluna iyi yada kötü başına ne gelirse gelsin Allah uygun gördüğü için bunların bize eza değilde aslında birer mükafat olduğunu söylerim..çünkü Allah sevdiği kullarını bu dünyada sınarmış.bunu bilmeyen duymayan yoktur..hatta ayeti de vardır..o yüzden herşey Allah'ın varlığında ve birliğinde gizlidir..ona yoğunlaştığı an insan,hiç bir şey zor görünmez..
 
bende küçük bişe yazmak istedim.sevgili code arkadaşım . sağlam yaşama garantisini sana birisi verdide dieri elindenmi aldı? sabah sağlam kalkmaya garantimizmi var? ben 60 km hızla giderken sağ arka lastiğim patladı araç yan yattı takla atmadığı için altında kaldım T6-T7 ve T11 kırık malum bedensel engelliyim . ben sana göre ne yapmalıyım dediğini yaptığımda ne düzelecek. bizim hastalıklarda moral ve pozitif düşünme bir nebzede olsa iyi olmamızı hissettiriyor. bence bardağın azda olsa dolu tarafından bak.
sevgilerimle herkese selamalar
 
arkadaşlar hakkımdaki iyi düşünceleriniz için teşekkür ederim bütün yazılanları okudum hepsine verecek cevabım vardı ama yine anlayamayacaklardı rabbim gerçeği görecek gözü ve aklı onlara vermemişse benim gibi aciz bir kulun elinden ne gelir ben sadece olayı kısaca anlatmaya çalıştım bazen susmak daha iyidir...
 
idosente;

kesinlikle :).Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar.;)
 
Engelli olmaktan nefret etmiyorum . Sadece dış çevreyle yaşadığım sorunlar can sıkıyor bazen. Kendimizle barışık olmak ve Allaha tevekkül etmek lazım.
 
Firevun halkına zulum etti ve çok zalimdi inançsızdı.Allah ona hiç bi hastalık vermedi başı bile ağrımadı çok zengindi ama ölümü denizde oldu deniz onu yuttu Allah Firevunu hiç sınamadı .Allah iyi kullarını sınarmış.
 
madem çok seviyor sınıyor da o insan hiç mi kötülük yapmıyor dunyada, yapıyor tabi ki engelli olmak kine, nefrete, öfkeye, intikama engel olmaz bir şekilde yine kötülük yapabililrsin aklın yettiği sürece. akıl çok önemli bu konuda
 
başımıza gelen kötü bir şey için şükretmemiz yanlış iyiye şükür kötüye hamd edilir kader ise biz yapacağımız için levhi mahvuz da yazar kendi hatalarımız yada başkalarının hataları için kaderi suçlamak tek kelimeyle acizliktir sözlerimi yanlış anlamayın kimseye kafir dediğim yok sadece dini bir bilgi olsun diye söylüyorum kadere isyan küfre girer ve sonrasında tövbe edip kelimeyi şahadet etmezseniz müslüman olarak ölmezsiniz başkaları yüzünden sakat kalmanız durumunda dine göre kısas hakkı vardır (bakara süresi 178-179 maide süresi 45) kendi hatanızdan dolayı dermanı olmayan derde düştüğünüzde (misal olarak) 1 sevap alırken başkasının hatasıyla bu derde düştüğünüzde buna sebeb olan kişinin sevaplarındanda size nakledilir tabi bu dünyada kısas hakkınızı kullanmadıysanız kısacası 60-70 yıllık bir ömürün cefasına isyan edipte sonsuz bir alemde cennetin sefasından mahrum kalmak hatadır işinize gelsede gelmesede dinin kuralları bu ha müslüman olmayanlar için tabiki bu sözlerim gecersizdir ha bide dersenizki bu halinden memnunmusun cevap net hayır değilim ama hamdolsun işallah günahlarıma kefaret olur banada cennet nasip olur
 
Sitemizde tanitimi yapilan 'Sakatlik Calismalari' adli kitabin ikinci makalesi bu konuya oldukca aciklayici cevaplar veriyor. Bu makale ile benim sakatlik mevzusuna bakisim paralellikler iceriyor. Oncelikle benim yillardir cesitli sekil ve vesilelerle dile getirdigim ayrima vurgu yapiliyor. Sakatligin sosyal hayattaki olumsuz sonuclariyla sakatligin bedenimzideki olumsuzluklarini ayirt etmek gerekiyor. Makalede sakatlik ikiye ayriliyor. Yeti yitimi diye tabir edilen sey bedenimizdeki sorun (sakatlik) sakatlik ise o yeti yitimi nedeniyle toplumda yasadigimiz dislanma vb. Bizim literaturde ise yeti yitimi yerine biz 'sakatlik' sosyal planda yasadigimiz sorunlari da 'engellilik' seklinde ifade ediyoruz.

Sakatlikla ilgili iki temel yaklasim var. Bunlardan birisi sakatligin bedenimizdeki yeti yitimine (korluk, sagirlik, ampute bacak vb) indirgenip medikal cozumler aranan medikal yaklasim. Bu yaklasim bedenimzideki soruna odaklanip o sorun nedeniyle sosyal hayatta karsilastigimiz engelleri yok sayiyor. Bunun tam tersi olan sosyal model ise sakatligi toplumsal bir olgu gibi gorup bedenimizdeki yeti yitiminin bizdeki etkilerini es geciyor.

Her zaman soyluyorum. Bu modellerin ikisi de yanlis degilse bile eksiktir. Dunyada tum engelleri kaldirsaniz dahi bir kor olarak ben dogan gunesi goremeyecegim ve bu ozellikle de eger sonradan kor olmussam benim icin hep yikici bri tecrube olmaya devam edecektir. Sehirleri tamamen bana gor euyarlasaniz da ben dogup buyudugum karadenizin zumrut vadilerinde dere boyunca bir gezintiye cikamayacagim. Bedenimin buyuk bir kismini hissetmemeye devam edecegim. Sosyal model bu konuda oldukca yapisalci bir pozisyon aliyor. Sanki bizler birey olarak sadece icinde yasadigimiz kulturel yapinin caresiz insiyatifsiz kuklalariymisz gibi davraniyor. Sakatligimizi yaratan sey sadece toplummus ve toplum duzelirse bizim sakatligimizin (yeti yitimimizin) olumsuz etkilerinin de ortadan kalkacagini varsayiyor.

Sosyal model sakatligi kulturel bir olguya indirgiyor. Medikal modelin yaptigini tersinden yaparak sakatlikla ilgili yasadiklarimizi onemsizlestiriyor. Yillardir bu konudaki haykirislarimi bu makale harika sekilde ozetlemis durumda. NE medikal modelin iddia ettigi gibi sorunumuz bedenimizdeki yeti yitiminden ibarettir ne de sosyal modelin iddia ettigi gibi sakatlik salt icinde bulundugumuz yapinin bize empoze ettigi estetik, tibbi, siyasi kulturel kodlardan ibarettir. Sakatlik denilen olgu hem bedensel hem de kulturel kodlarin kesistigi noktada ortaya cikmaktadir. Hangisinin birey uzerinde ne denli etkin oldugu sakatligin mahiyeti, icinde yasanilan ekonomik duzlem ve siyasal baglamca sekillenmektedir.
 
Üst Alt