Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engelliler.Biz Sinema Kulübü

Take Shelter (Sığınak)

takeshelter.jpg


[FONT=Verdana]Jeff Nichols'ın yazıp yönettiği Sığınak (Take Shelter), 2011 Cannes Film Festivali'nde "Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü"nü almıştı.[/FONT]

[FONT=Verdana]Filmin başrollerini Michael Shannon ve Jessica Chastain paylaşıyor.[/FONT]

[FONT=Verdana]Curtis LaForche, Ohio da küçük bir kasabada sevgili eşi Samantha ve 6 yaşındaki işitme engelli kızı Hannah ile mutlu bir hayat sürmektedir. Hannah nın sağlık ve özel eğitim masraflarını karşılamak için sınırlı gelirleri vardır. Fakat bir gün Curtis, yaklaşan bir fırtınaya dair korkunç kabuslar görmeye başlar. Gördüklerini kendisine saklar ama ailesini de yaklaşan bu fırtınadan korumak için evlerinin arka bahçesine bir sığınak inşa etmeye karar verir. Yaklaşan tehlikenin gerçek bir kasırga mı, yoksa ruh sağlığı bozulan Curtis mi olduğu ise soru işaretidir. [/FONT]
[FONT=Verdana]Curtis'in nevrotik davranışları kendisine olduğu kadar etrafına da zarar vermeye başlayınca hayatları alt üst olmaya başlar. Curtis'in en büyük şansı onu hiç bir şekilde yalnız bırakmayan, her daim yanında olan karısıdır.

Bir adama yapılacak en iyi iltifat ' iyi bir hayatın var ' demektir.
Yanınızda paranoyalı biri varsa ona her daim inanıyormuş gibi sevgiyle sarılın, çünkü bu bir hastalık.[/FONT]



 
Cafe De Flore (Ruh Eşim)

ruhesimfilmizleafispost.jpg


Yönetmen Jean Marc Vallee'yi ilk olarak C.R.A.Z.Y. filmi ile tanımıştık ve çok sevmiştik. Ruh Eşim filmi ile bize yine destansı bir aşk ve sevgi filmi sunuyor.

Filmin konusunu da Jean Marc Vallee'i yazdı. Oyuncu kadrosunda ise Vanessa Paradis, Kevin Parent ve Helene Florent gibi isimlere yer verdi.

Film, biri geçmişte biri şimdi zamanda, biri aşkın gücünü, diğeri anne sevgisini mükemmel bir şekilde anlatıyor. Tüm hayatını engelli olan çocuğu için ayıran bir anne ve diğerinde sıkıntı bir hayata rağmen aşka sımsıkı bağlanan biri.

Şimdiki zaman. Bir kadın ve bir erkek. Gençliğe henüz adım attıkları dönemde tanışmışlar ve müziğin bağlayıcı gücünün de etkisiyle birbirlerine aşık olmuşlar. Aslında durumları aşktan da öte çünkü onlar bunu ruh eşi olmaları ile açıklıyor.
On yıllar öncesi. Bir kadın ve bir erkek. Henüz doğan bebeklerinin Down Sendromlu olduğunu öğreniyorlar. Erkek çocuğu kabul etmiyor ama kadın, gelecekteki tek gözbebeğine bağlılığını sürdürmeyi seçiyor. Bir anne ve bir evlat olmaktan çok öteye geçiyorlar, aralarında oldukça özel bir bağ var –ruh ikizi misali.
Birbirine paralel iki hikayeyi, kurgu harikası olacak şekilde iki saatlik süresince harmanlayıp bizlere anlatan yönetmen Jean-Marc Vallée, bu etkileyici filmi Café de Flore’da aynı C.R.A.Z.Y.’de olduğu gibi müzikten güç alıyor.

(22 Haziran 'da gösterime girdi.)
 
Intouchables


intouchables.jpg




Çok zengin bir aristokrat olan Philippe bir yamaç paraşütü kazası sonrası felç geçirir ve boyundan aşağısı tamamen hissizleşir. Driss ise hapishaneden henüz yeni çıkmış bir işsizdir. Philippe 7 gün 24 saat boyunca bakımını üstlenmesi için Driss'i evine yatılı yardımcı olarak alınca ikisinin de dünyası değişecektir. Normal şartlar altında hiçbir zaman yan yana gelmeyecek bu ikili iyisiyle kötüsüyle hayatın tadını beraber çıkarmaya başlarlar.

Fransa'da geçtiğimiz kasım ayında vizyona giren film, hayatta bir noktadan sonra kültür ve sınıf farklılıklarının ortadan kalkması temasına odaklanan ve dram-mizah arasında gidip gelen bir yapım. Fransız sinemacılar Olivier Nakache ve Eric Toledano'nun beraber yazıp yönettiği filmin başrollerinde ise François Cluzet ve Omar Sy var.
 
arkadaşlar ben 5-6 sene önce bi film izlemiştim zihinsel engelli bir genç üniversite bünyesinde bir zihinsel engelliler sınıfında okuyordu burda okuyanların yaşları büyüktü sonra üniversitede denenen bir ilaç sayesinde çok zeki oluyordu ama gün geçtikçe tekrar zihinsel engelli oluyordu ben zihinsel engelliler öğretmenliği okuyorum bu filmi tekrar izlemem lazım ama ismini hatırlamıyorum arşivde baktım bulamadım bilen varmı acaba şimdiden teşekkürler :D
 
Malesef, biraz araştırdım bulamadım. Konusu Awakenings'i anımsatıyor, ama değil :confused:
 
Taare Zameen Par / Like Stars on Earth / Yerdeki Yıldızlar

likestarsonearthdvdart.jpg



"Her çocuk özeldir."

Ishaan 8 yaşında ve yaşıtlarından "farklı" bir çocuktur. Kelimeleri yazmak ve okumakta güçlük çeken Ishaan'ın bu durumu, öğretmenleri ve ailesi tarafından sadece tembellik olarak algılanmakta ve Ishaan; gerizekalı, kavgacı, beceriksiz ve asosyal bir çocuk olarak bilinmektedir.

Oysa Ishaan bir tür öğrenme güçlüğü olan "disleksi"den muzdariptir. Disleksidir ve daha kötüsü ailesi dahil çevresindeki hiçkimse bu durumun farkında değildir. Ishaan iç dünyası çok renkli , meraklı , dünyaya ve herşeye farklı gözlerle bakan ve resim yapmaya müthiş bir yeteneği olan bir çocuktur.
Okulda yaşadığı sorunlar yüzünden disiplin edilmesi amacıyla bir tür ceza olarak yatılı okula gönderilir. Yaşadıklarının üzerine duygusal travma da eklenir.

Okula yeni atanan resim öğretmeninin durumu fark etmesiyle birlikte Ishaan'ın hayatı değişmeye başlar.
 
[FONT=Verdana]The Man Without a Face - Yüzü Olmayan Adam

yzolmayanadam.jpg



[/FONT]
[FONT=Verdana][FONT=Verdana]Eskiden öğretmen olan Justin McLeod, Maine'deki sakin kasabaya yerleştiğinden beri, münzevi bir hayat sürmektedir. Yaralı suratı ve gizemli geçmişi yüzünden hakkında türlü dedikodular çıkmıştır. Babasız bir çocuk olan Chuck Norstadt ise kendini, evine ait hissetmemekte ve sorunlu ailesinden kaçıp kurtulmayı istemektedir. Justin ile Chuck arasında başlayan dostluk, ikisinin de dünyasını değiştirir...[/FONT]

[FONT=Verdana]Mel Gibson’un başrolünü oynadığı film aynı zamanda ilk yönetmenlik denemesi. [/FONT][FONT=Verdana]Mel Gibson’un gençliğinde bir kazada yüzünden yaralandığı , estetik ameliyatlar geçirdiği, filmde gerçek hayat hikayesinden izler olduğu söyleniyor.[/FONT]
[/FONT]
 
Şimdi ya da Asla ( The Bucket List )

simdiyadaaslafilmi.jpg

[FONT=Verdana]
Oyuncular : Jack Nicholson - Morgan Freeman

Filmin konusu şöyle:
[/FONT]
[FONT=Verdana]Başroldeki Carter Chambers’a (Morgan Freeman) kaldırıldığı hastanede kanser teşhisi konur. Zenci ve parası olmayan Carter, gençken, bakacağı bir ailesi olduğundan, iyi bir üniversiteyi bırakıp çalışmaya başlamıştır. 45 yıl boyunca aynı işi yapmıştır. Çok zeki ve bilgili bir insan olan Carter, ailesi ile mutlu bir yaşam sürmüştür. Bu arada hastalanıp yattığı hastane odasına yeni bir hasta gelir, gelen diğer hasta filmin diğer başrolü Edward Cole’dur (Jack Nicholson). Maddi olarak iyi durumda olan Edward, aynı zamanda hastanenin sahibidir. Ona da kanser teşhisi konur ve 6 ay, en fazla 1 yıl yaşayacağı söylenir.[/FONT]
[FONT=Verdana]Bir ara, Carter elindeki kâğıda bazı şeyler karalarken, bu olay Edward Cole’un dikkatini çeker. Carter kâğıda, yapmak isteyip de yapamadığı şeyleri liste halinde yazmıştır.[/FONT]
[FONT=Verdana]
Apayrı dünyalara sahip milyoner Edward ile araba tamircisi Carter'ın yolları, kanser hastalığı sebebiyle bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve sadece iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: Hayatlarının kalan kısmını yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle barışma ihtiyacı.

Hayatları boyunca yapmak istedikleri herşeyin bir listesini yapıp hastaneyi terkeden iki arkadaş, birlikte araba seyahatine çıkarlar ve bu süreçte dost olup, hayatı dolu dolu, hoşgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler.
[/FONT]
 
[SIZE=2][FONT=verdana][FONT=Calibri][FONT=Calibri][/FONT][/FONT][/FONT][/SIZE]Rust and Bone - De rouille et d’os - Pas ve Kemik
[SIZE=2][FONT=verdana][FONT=Calibri][FONT=Calibri][FONT=Verdana]
rustandboneposter.jpg


[/FONT]
[/FONT]
[/FONT]
[/FONT][SIZE=3][FONT=Calibri][FONT=Calibri][SIZE=2][FONT=verdana]2012 yapımı Londra Film Festivali'nde En İyi Film ödülünü Jacques Audiard'ın yönettiği Rust and Bone, orijinal adı De rouille et d’os olan film, henüz ülkemizde sinemalarda gösterime girmedi.

Filminin kısaca özeti şöyle: Ali 5 yaşındaki oğlunu kaybetmiş ve bu drama dayanamayıp kafayı kırmış kimsesiz evsiz parasız pulsuz kalmıştır. Stephanie ise bir katil balina eğitmenidir. Ali ile Stephanie tesadüfen tanışırlar ve aslında hiç bir ortak yönleri bulunmaz ancak aralarında bir aşk doğmaya başlar. Stephanie birgün bir kaza sonucu akvaryumda bacaklarını kaybeder. Bundan sonra Ali’nin tek isteği ve tek yapacağı şey Stephanie’yi mutlu etmektir.

[/FONT][/SIZE][SIZE=2][FONT=verdana]Bir arkadaşım şiddetle tavsiye etti, ben de henüz izlemiş değilim. Ampüte olmayan bir başrol oyuncusunun ampüte rolünü merak ediyorum, en kısa zamanda izlemeye çalışacağım.
[/FONT][/SIZE]
[/FONT][/FONT][/SIZE][/SIZE]
 
Diğer Kızkardeş - The Other Sister

theothersister.jpg


Başrollerini Juliette Lewis, Diane Keaton, Tom Skerritt ve Giovanni Ribisi'nin paylaştığı Diğer Kızkardeş (The Other Sister) adlı romantik komedi filminde, Carla Tate adlı 24 yaşındaki orta derecede zihinsel engelli bir genç kadının öyküsü anlatılıyor.

Yıllar boyunca engellilere yönelik bir okulda eğitim gördükten sonra, uzun bir aradan sonra ailesinin evine dönüşüyle başlayan olaylar dizisini anlatan filmde Carla Tate aşırı koruyucu annesine karşı çıkıyor ve kendisinin de sorumlu bir yetişkin olabilecek kapasitede olduğunu kanıtlamak için gayret göstermeye başlıyor. Kendini keşfetme uğruna çok büyük bir kişisel yolculuğa çıkan Carla ile onun gibi zihinsel engelli bir erkek olan erkek arkadaşı Danny, bir yandan sevgilerini yaşarken, bir yandan da yaşamın en zor soruların birine yanıt bulmaya çalışmakla ve sıradan bir yaşam tarzının bile olağanüstü bir gelişim sağlayabileceğini kanıtlamaya çalışıyor.

Yapımcılar ve senaryo yazarları, filmin çekimlerine başlamadan önce konuyla ilgili olarak geniş kapsamlı bir araştırma yapmışlar. Film yapımcıları bu çalışmaları sırasında İstisnai Çocuklar Vakfı ve Los Angeles'taki McBride Özel Eğitim Merkezi yetkilileriyle işbirliği yapmış. Filmin iki başrol oyuncusu Juliette Lewis ile Giovanni Ribisi, çekimlerden önce bu iki kuruluşa giderek araştırmalar ve görüşmeler yapmışlar, bu araştırmalar tamamlandıktan sonra film hayata geçirilmiş.
 
The Other Side of Mountain - Dağın Öte Yüzü


[FONT=Verdana]Kayak Şampiyonuyken 18 yaşında geçirdiği kazadan sonra boynundan aşağısı felç olan Jill Kinmont’un hayatı ; 1966 da yayınlanan bir kitaba, 1975 ve 1978 de yapılan “The Other Side of Mountain” adlı iki filme konu olmuş. Jill Kinmont 2012 yılında 75 yaşında aramızdan ayrılmış. Sinema Klübünde değinmeden geçmek olmazdı.
İşte gerçek bir hayata tutunuş öyküsü...

51ln70ldgdlss500.jpg


[/FONT]
 
Sema sana bahsettiğim ancak adını hatırlayamadığım film 'the other sister'idi,bulmuşsun:)
 
Evet canım, sen bahsettiğinde not almıştım zihnimin bir köşesine, geçenlerde bulup ekledim:)
 
Aşk (Amour)

amourjv.jpg



[FONT=verdana]80'li yaşlarında, emekli ve eğitimli iki müzik öğretmeni olan Georges ve Anne, ilerlemiş yaşlarına rağmen geride kalan ömürlerini huzur ve mutluluk içerisinde geçiren bir çifttir. Ayrıca kendileri gibi müzisyen olan kızları Eva Avrupa'da onlarda uzakta ailesiyle yaşamaktadır.

Yaşlı çiftin sakin hayatı bir gün Anne'nin kriz geçirip, boyundan aşağısının felç olması ile altüst olur. Georges sevgili karısına elinden geldiğince iyi bakar ama onun da yapabilecekleri sınırlıdır. Üstelik Anne'nin durumu git gide kötüleşmektedir. Georges çareyi en sonunda iki ayrı hemşire tutmakta bulur. Şimdi onca yıla yayılmış olan evlilikleri, bir kez daha bağlılık sınavı verecektir.

Usta yönetmen Michael Haneke'nin son filmi olan yarı otobiyografik yapımın başrollerini Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva paylaşıyor. 2012 Cannes Film Festivali'nden Altın palmiye ile dönen film baş yapıtlar arasında gösteriliyor.

Ülkemizde 28 Aralık 2012'de gösterime girdi.

Filmin adı AŞK ancak burada farklı bir durum var. Peki, tüm bunları Georges Anne’a aşık olduğu için mi yapmaktadır? Aşk nereye kadar? Hiç aşık olmasanız da aciz durumda olan eşiniz için bunları yapmaz mısınız? Ya da bir zamanlar aşık olduğunuz için mi hastalandığında ona bakarsınız? Nedir bu?
Merhamet mi?
Aşk mı?
Sevgi mi?
Bağlılık mı?
Evlilik yemini mi? [/FONT]
 
Henüz izlemedim, sadece haberdar olduğum için paylaşmak istedim:

Aşk Seansları - The Sessions

the-sessions-filmdoktoru.jpg
the-sessions-filmdoktoru1.jpg


Çocuk felci olan ve hayatını mekanik ventilasyon ile devam ettiren şair Mark O'Brien'ın -gerçek hayat hikayesinin bir kısmını anlatan- "On Seeing a Sex Surrogate" yazısından uyarlanan "The Sessions" (Aşk Seansları), 38 yaşına kadar cinsel deneyim yaşamamış şairin bu arzusunu gerçekleştirme çabasını konu alıyor. Sadece kafasını oynatabilmesine rağmen ereksiyon olabilen Mark'ın seks terapistiyle olan ilişkisine odaklanan film, kendini "My Left Foot" (Sol Ayağım, 1989) gibi benzer filmlerden ayırmayı başarıyor. Oyuncu performanslarının öne çıktığı filmde John Hawkes ve Helen Hunt'ın Altın Küre (ve muhtemel Oscar) adaylığı bulunmakta.
Buraya tıklayarak bu değerlendirmenin devamını okuyabilirsiniz

 
[FONT=Verdana]Umut Işığım / Silver Linings Playbook

umutisigim.jpg
[/FONT]

[FONT=Verdana]
Yön.: David O. Russell [/FONT]

[FONT=Verdana]
Oyn.: Bradley Cooper (Pat), Jennifer Lawrence (Tiffany), Robert De Niro (PatSr.), Jacki Weaver (Dolores), Chris Tucker (Danny), Anupam Kher (Dr.CliffPatel), John Ortiz (Ronnie)

[/FONT]

[FONT=Verdana]Silver Linings Playbook hayat ve ilişkiler üzerine bir film. Filmi ilginç kılan ise karakterlerin bakış açılarının "normal" insanlardan çok farklı oluşu. [/FONT][FONT=Verdana]Yaralı, problemli ve planları şaşmış iki insanın hikâyesini izliyoruz. Sert, keskin, dokunaklı, bazen eğlenceli ve bazen seyirciyi rahatsız edecek kadar dürüst bir hikâye.

[/FONT]
[FONT=Verdana]Matthew Quick’in aynı isimli kitabından uyarlanan bu hikaye The Fighter filminden de tanıdığımız David O. Russell yönetmenliğinde perdeye aktarılmış.

[/FONT]
[FONT=Verdana]Ana karakterimiz Pat ile bir psikolojik tedavi merkezinde tanışıyoruz. Çok sevdiği karısını başka bir adamla yakalayınca, dengesi bozulan, adamı dövdüğü için mahkemenin psikolojik tedavi görmesine karar verdiği Pat, annesinin zoruyla taburcu ediliyor. Bipolar kişilik bozukluğuyla baş etmeye çalışan, spor bahsi oynamaya meraklı, oğluyla ne yapacağını tam bilemeyen bir adam olan babası Pat Sr. (Robert De Niro) ve annesi Dolores’le birlikte yaşamaya başlayan Pat’in en büyük amacı karısıyla barışmak... Derken bir arkadaşının kocasını kaybetmiş, depresyondaki kardeşi Tiffany ile tanışan Pat, onu kullanarak karısıyla iletişime geçebileceğini düşünüyor ve onunla arkadaş olmaya karar veriyor. [/FONT][FONT=Verdana]Yönetmen David O. Russell’ın bipolar oğluyla, Robert De Niro’nun otistik çocuğunun varlığı da filme ayrı bir önem katıyor. Film 8 dalda Oscar’a aday gösteriliyor.[/FONT]
 
Kokuşmuş Hayat (MEL BROOKS başrolde.)
Hayatımda iz bırakan üç filmden biri.Türkçe dublajını bulamadım, belki bu hali ile ilginizi çeker.İyi seyirler.
 
Jason Becker: Not Dead Yet - Jason Becker: Henüz Ölmedi


jasonbeckerr.jpg


Gitar virtüözü Jason Becker, henüz on dokuz yaşındayken uluslararası üne sahip bir rock müzisyeni oldu. Çok kısa bir süre sonra da, onu hareket edemez ve konuşamaz kılacak, ölümcül Lou Gehrig hastalığıyla teşhis edildi ve ona dört-beş yıllık bir ömür biçildi. Yirmi iki yıl sonra hala hayatta ve yeniden müzik yapıyor... Onu bedenine hapseden hastalık, zihnindeki ve ruhundaki müziği susturamadı. Üzerine titreyen ailesi ve yakınları da inanılmaz bir yöntemle, Becker'in sesini, göz hareketlerine duyarlı bir bilgisayar sistemiyle, tekrar duyurabilmesini sağladı.

http://www.ifistanbul.com/tr/filmler/Jason-Becker-Not-Dead-Yet#.UQJ7Q2d_T1U


Spoiler Spoiler/Ayrıntı İçerik:

“Hiç ölmeyeceğimizi düşünerek yaşıyoruz. Hiç yaşamadığımızı düşünerek ölüyoruz. Uzatmayın.” Jason Becker
 
zerre_49_antalya_altin_portakal_film_festivalinde_insanin_evrendeki_yerini_sorgulatacak_h465.jpg


Yapım:2012 - Türkiye
Tür dram
Süre:80 dakika
Yönetmen:Erdem Tepegöz
Oyuncular:Jale Arıkan, Suat Oktay şenocak, Ali Beyat, Sencar Sağdıç, Özay Fecht
Senaryo:Erdem Tepegöz ,
Yapımcı:Kule Film, Kağan Daldal,

[FONT=Tahoma] “Küçük kızı ve annesi ile hayata tutunan Zeynep; bu büyük evrende ne kadar yer kaplar? İşsizlikle dolu bir şehirdeki insanlar, yaşadıkları sorunlar ve hayatları; uçuşan sayısız parçacıklar gibi küçücük müdür?” [/FONT]Zerre’nin öyküsünü bu soru çerçeveler. Film, İstanbul’da engelli bir çocuk ve yaşlı bir anneyle yaşayan Zeynep’in ayakta kalma mücadelesini anlatır. Bu mücadele bir öyküden çok duruma odaklanmaktadır. Bu durumun adı ise yoksulluktur.

Hayal Perdesi - Zerre / Küresel Kapitalizmde Bir

Spoiler Spoiler/Ayrıntı İçerik:
 
Chasing 3000

chasing30002010.jpg


Film gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Birisi muscular dystrophy hastası olan iki erkek kardeşin, kahramanları olan Roberto Clemente adındaki bir baseball oyuncusunun 3000'inci sayısını görebilmek için annelerinin arabasını habersizce alarak tüm amerikayı kat etmelerini anlatıyor.

Spoiler Spoiler/Ayrıntı İçerik:
 
Hayallerin Ötesinde (Imagine)

ip8q.jpg


Görme yetisi olmayan Ian, Lizbon'da görme engelliler için özel eğitim sağlayan manastırdan bozma bir enstitüye eğitmen olarak atanır. Hayat dolu idealist bir insan olan Ian buradaki öğrencilerine günlük olarak alışılmışın dışında eğitimler vermeye başlar. Mesela destek için baston kullanmayı reddeder, seslerin yankılarının kendilerini yönlendirmesi gerektiğine ve sorunlarının sadece dışarıdaki dünyayı hayal etmekle hallolduğuna inanmaktadır. Kendisi de baston kullanmamasına rağmen, normal görünen bir hayat sürmektedir. Öyle ki gerçekten görme engelli olduğuna inanmakta güçlük çekenler vardır. Enstitüdeki öğrencilerden biri olan Eva da baston kullanmadan yürümeyi istemektedir. Ian onunla birlikte sokaklara atılarak, genç kadını daha önce görmediği bu dünyanın içerisinde farklı bir keşife çıkarır. Bu sırada onları takip eden bir diğer öğrenci Serrano da Ian'ın duyabildiği şeyleri duymak istemektedir. Ancak bütün bunlar enstitü müdürünün hoşuna gitmemektedir.

2013 Ağustos'ta Türkiye'de gösterime giren filmde Ian rolünde Edward Hogg, öğrencisi Eva rolünde ise Alman aktris Alexandra Maria Lara'yı izliyoruz. Filmin yönetmeni ise Polonyalı Andrzej Jakimowski.
 
[SIZE=2][FONT=verdana]Masamda Bir Melek (An Angel at my Table)

aqtv.jpg



Yeni Zellandalı yazar Janet Frame ‘nin otobiyografisinden uyarlanmış 1990 yapımı bir film.

Taşralı yoksul bir ailenin 5 çocuğundan birisidir. Aile bireylerinin ani ölümleri ile yaşadığı trajedi yüzünden içine kapanık, sıkılgan, kalabalıktan hoşlanmayan Janet, kendini kitaplara ve yazmaya verir. Çoğu insanın baş edemeyeceği olumsuz koşullar onun yeteneğini ortaya çıkaran itici güç olur.

Rahatsızlanıp götürüldüğü hastanede şizofren olduğu zannedilir. Ve bu yanlış tanı yüzünden yedi yılını akıl hastanesinde geçirir. Aslında tedavi edilebilir depresyondan kaynaklanan rahasızlığı olan Janet defalarca elektroşok tedavisine maruz kalır. Yaşayabilmek ve hayata tutunabilmek için sürekli yazmaya devam eder, oradayken kitapları basılır. Tam da bütün hayatını akıl hastanesinde geçireceğini düşünürken yazdığı kitabın ödül aldığını öğrenir, biraz da şans eseri hayata geri döner. Yazdıklarını okuyan bir doktor onun şizofren olmadığı konusunda hüküm getirip, hastaneden çıkarır.[/FONT][/SIZE]
 
BARFİ

20488919.jpg







[FONT=Tahoma][FONT=inherit]Küçük yaşta annesini kaybeden ve babası tarafından yetiştirilen Barfi, sağır ve dilsiz olarak doğmuş; ancak hayat dolu ve son derece pozitif biri olarak büyümüştür. Aynı zamanda bir hayli haylaz bir genç olan Barfi'nin başı sık sık derde girmektedir. Yaşadığı şehre taşınan Shruti Ghosh isimli genç kadınla tanıştığında ise daha önce hiç karşılaşmadığı duygularla tanışmaya başlar. Barfi, üç ay içerisinde başka biriyle evlenecek olan Shruti'ye ilk görüşte vurulur, Shruti de zamanla ona karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Ancak ortada büyük bir sorun vardır. Shruti, ailesi ve çevresi tarafından büyük tepkilere maruz kalır. Ailesi, kızlarının 'normal' biriyle evlenmesini ve 'normal' bir hayat sürmesini istemektedir ve bu birlikteliğin gerçekleşmesine izin vermeyecektir. Yıllar sonra yolları tekrar kesiştiğinde Barfi'nin kalbinde başka biri vardır; Shruti içinse seçim yapma zamanıdır...
Hint sinemasının son dönemdeki en ses getiren yapımlarından biri olan Barfi!, ülkesinin sınırları dışından da bol övgü almıştı.
[/FONT][/FONT]http://www.beyazperde.com/filmler/film-210935/
[FONT=Tahoma][FONT=inherit]...
filmi iki gün önce bir arkadaşımın şiddetli tavsiyesi üzerine izledim.

sonra Barfi ikinci kere aşık olur. bu aşk öyle doğal öyle masum gelişir ki...
siz bile filmi izlerken birincinin güzelliği ile ikincinin güzelliği arasında kararsız kalırsınız.
birinci mi hanfendi yoksa ikinci mi?
zaten bu soruları da atmak zorunda kalırsınız.
Barfi'nin sonraki aşkı bir otistik. ama bu bile sıradanlaşır ve bir güzellik sizi esir alır.
bu filmse sakatlık vs yok.
sadece filmin kahramanları var ve barfi felaket bir bela!:) 2 saatten fazla sürüyor film.
ama seyrederken kahramanların yanında çamura bile bulanabilmenin doğallığı unutturacaktır zamanı size:)
haydi barfi ile aşka gitme zamanı!:)
İyi seyirler:)
[/FONT]
[/FONT]
 
The Silence (Sessizlik)

LdQPqa.jpg


İran sinemasının Mohsen Makhmalbaf imzalı filmi.
Tacikistan'ın küçük bir köyünde annesiyle birlikte yaşayan ve gözleri görmeyen 10 yaşındaki Hurşid'in hikayesini anlatan 1998 yapımı filmdir. Hurşid bir müzik enstrümanları dükkanında akortçu olarak çalışmaktadır ve seslerle dolu dünyası her gün yeni bir sürprize gebedir. Bir gün otobüsle işe giderken, gezgin bir müzisyene hayran kalır. Onu takip etmeye çalışırken de başına bir çok şey gelecektir.
 
Valla ben ilk önce Reis bey sonrada Garip bir koleksiyoncu ve son darbe Bir Adam Yaratmak izlemenizi mutlaka ama mutlaka öneriririm.

Çünkü bu eserlerin hepsi Necip Fazıl Kısakürek'e ait ve filmlerin etkisinde kalacağınızdan eminim hele ki Garip bir koleksiyoncu !Muhteşem Bir Adam yaratmak öyle :)

Nacizane tavsiyemdir
 
Kitap kurdu bir arkadaşımın tavsiyesi. Filmi henüz izlemedim çünkü önce kitabını okuyacağım. :)
Amerikanın en ünlü ve yetenekli yazarlarından biri olan John Green 2012 'de yayınlanan romanı , bol ödüllü ve en çok satanlar listesinde.
Kanser, oksijen tüpleri, protez bacaklar eşliğinde, yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgide yaşanılan romantizm ve etkileyici, güçlü bir roman olduğu var yorumlarda.


Aynı Yıldızın Altında / The Fault in Our Stars


mqZLnZ.jpg


16 yaşındaki Hazel üç yıldır tiroid kanseriyle boğuşmaktadır ve kanser akciğerlerine de sıçradığı için yanında bir oksijen tüpüyle gezmektedir. Kanserli hastalar için oluşturulan destek grubunun bir terapi seansı esnasında Augustus isimli bir gençle tanışır. Augustus da beyin tümörüyle savaşmış ve bu yolda bir bacağını kaybetmiştir. İkili birlikte zaman geçirdikçe birbirlerine aşık olurlar. Akciğer tedavisi için hastaneye yatırılan Hazel ın yanından bir an dahi ayrılmayan Augustus, sevgilisinin çok istediği bir hayali gerçekleştirmek için onunla birlikte yola çıkar. Planlarına göre Amsterdam a gidecek ve Hazel ın en sevdiği yazar olan Peter Van Houten i bulmaya çalışacaklardır...
 
Yine önce kitabı okunup, sonra filmi izleneceklerden.

Eğer Yaşarsam / If I Stay

0baX9D.jpg


Sevgi dolu, neşeli ailesi, kendisini çok seven erkek arkadaşı ve müzik kariyeri ile bir genç kızın isteyebileceği her şeye sahip olan 17 yaşındaki Mia, bir sabah ailesiyle birlikte çıktıkları yolculukta trafik kazası geçirir. Anne-babası ve erkek kardeşini kaybeder, kendisi de komaya girer. Komada kaldığı süre içinde bedeni ölüm kalım savaşı verirken sanki ruhu uzaktan her şeyi izler. Babaannesinin yanında ağlamasını, sevgilisinin kendisiyle konuşmalarını duyar, geçmişi düşünür ve bir seçim yapmak zorunda olduğunu farkeder ; ailesinin yanına gitmek, deliler gibi aşık olduğu adamın yanında kalmak...
 
Zindan Adası - Shutter Island


ynVzYL.jpg


2009 yapımı Martin Scorsese filmi. Yazarı Dennis Lehanee olan aynı isimli romandan sinemaya uyarlanmış. Başrolde Leonardo DiCaprio, Mark Ruffalo oynuyor.
Massachussets sahili açıklarındaki bir adada suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği hastanedeki bir katilin esrarengiz şekilde kayboluşunu soruşturmakla görevlendirilen Teddy Daniels ve Chuck Aule adlı iki polisin baş döndüren hikayesi konu ediliyor.

Sürekli beyin jimnastiği yapmanızı sağlayan enfes bir psikolojik gerilim filmi, algının göreceliği üzerinden özne/nesne ilişkisini sorguluyor. Şizofreniyi konu olarak işlemiş en iyi filmlerden birisi.
 
sema; harika film önerileri.. bikaçını seyrettim ama seyretmediklerime de dikkat çektin, teşekkürler .. :)
 
Üst Alt