Söylenebilecek çok şey söylenmiş konuyla ilgili. Çok faydalı bir tartışma olmuş. Ben konuya farklı bir açıdan bakmaya çalışacağım. Biraz rahatsız olduğum için maddeler halinde düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.
1- İnananlar için ibret veya hikmet olgusu hayatı kuşatan bir olgudur. İman belki de bu imkanı verdiği için çok kıymetlidir. Bir inanan; ağaca, kuşa, buluta, yağmura, rüzgara, çiçeğe, böceğe vb. bütün tabiat varlıklarına da bir hikmet gözlüğüyle bakmakla yükümlüdür. Yalnız bunlara değil, bir mümin; hayata, ölüme, yoksulluğa, zenginliğe, güce, güçsüzlüğe vb. olgulara da aynı "hikmet" nazarıyla bakmak için iman sınırı içindedir.
2- Bu hikmet-ibret döngüsü bireyi diğerinden, ötekinden üste, ayrıcalıklı bir sınıfa soktuğunda yanlış yola girilmiş demektir. Engellilerin ibret-hikmet için yaratıldığını söylemekle, engelliliğin bir hikmeti de böyledir demek ayrı şeylerdir. Benim mevcudiyetimin ana sebebinin bir başkasının ibret-hikmetle bakması olduğunu iddia etmem benim birey olarak varlığımı direk ikinci sınıfa indirmek olur. Bu da islamın insanın biricikliği, kıymeti ve inanç olarak değeri noktasında yanlış bir değerlendirme olur. X kişinin yaratılış sebebi neyse benim de odur, o olmalıdır.
3- Engellilik engelli birey için, ailesi için, engelli bireyin yaşamını kolaylaştıracak, nefes almasını, huzura ermesini sağlayacak tedbirler almayan yöneticiler, engelli bireyden kendisini üstün ve kıymetli gören geniiiiş toplum kesimleri için AĞIR bir imtihandır. Yok öyle; " bir sakat gördüm, sağlıklı olduğum için şükrettim " samimiyetsizliği. Görmek yetmez, hissedeceksin, onun acısına dokunacak, hayatına yeni pencereler açacaksın. Bunları yapabiliyorsan git sabahlara kadar şükret. Aksi halde olay biraz münafıklık teamülüne girer, Allah korusun!
4- Engelliler biçimsiz aynalar değillerdir. Yaratanın diğer hikmetli işleri gibi, görüp göremediğimiz nice hikmetler üzre yaratılmış, ruh, hayat ve kader verilmiş kullardır. Ötesini düşünmek lüzumsuzdur.