Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engellilerin uğradığı şiddetin boyutu nedir? [Tartışma]

Bülentçim, elbette sakatlık negatif bişiy.. Yoksa biz niye pozitif ayrımcılık için mücadele ediyoruz ki?? :confused:

Evde bakım hizmetleri için devletin personel, zaman, ödenek ayırdığını düşün. Ya da şu maddeye göre
Geçici Madde 2 - Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
işlem yapacak yetkiliye/elemana "sakatlık negatif değildir" de.. sopayla kovalamazsa seni n'olayım? :p

Hiç akıllarında/planlarında yokken karşılıksız (ya da tam karşılığını alamadıkları) masraf çıkarmışız başlarına.. Negatif dediğin nedir ki başka?? Ve kendisi negatif olunca dili de negatif oluyor.. Sen dilediğin kadar reddedebilirsin.. Tınlayan yok :mad:

Empati yap/alım biraz..;)
 
Gündelik yaşam herkesin ihtiyaçları düşünülerek düzenlenmesinden daha doğal ne olabilir ki? Pozitif hak toplumda baskılanan kesimlere verilir; kadınlara, cinsel kimlik mağdurlarına, mültecilere, azınlıklara, sakatlara vb. Burada negatiflik kadınlıkta, cinsel kimlikte, mültecilikte, Ermenilikte-Yahudilikte-Müslümanlıkta-Rumlukta-Kürtlükte veya sakatlıkta değil, onları gözardı ederek kurulan sistemdedir.
Bu konunun başlığında ifade edilen "şiddet" sakatların sakatlıklarının sonucu mu? Değil tabii ki.
 
E.. yok ki!! Olsa tükkan senin.. :p

Başka Dünya yok.. Başka sistem yok.. "Başka İstanbul yok!!"

Ama, kadınlar: Var, cinsel kimliği farklı olanlar: Var, mülteciler: Var, Ermeniler-Yahudiler-Rumlar-Kürtler: Var ve Sakatlar: Var ve hep olacak!!! Ve ayrımcılık, ötekileştirme, baskı hep olacak!!! Ve bu gruplar da bunlarla hep mücadele edecekler!! Hayat bu demek yav:p

Bak ilgili yazımı şöyle bitirmiştim:
Devleti/kamu yönetimini oluşturan organlar/kişiler ne kadar çağdaş dünyaya, akla ve mantığa + bilime uygun davranmayı becerebilirlerse; "pozitif ayrımcılık" o kadar başarılı olur! Ama her ikisi de* hayatın gerçekliğidir. İkisinin de olmadığı bir dünya düşlersek, başka bir dünya aramalıyız.

* Ayrımcılık ve pozitif ayrımcılık
 
insanlarin tavshan dogurmasindan mi bahsedioruz ki bugday tanesinden bugday cikar, bashka bishi cikamaz, dogasi budur diye bi örnek veriosun sevgili mona, shashirttin beni? :confused:... bugday tanesinden cikan hersheye bugday dedigimiz gibi insandan "cikan hersheye" de - ceshitliliklerinden bagimsiz olarak - insan dicez tabe... bir türe ait bir canli bashka bir tür olmaz demeni nasil tercüme ediym ben shimdi bu konuya? =)... sakat dogan insan, sakatlanan insan bashka bir tür mü oluyo :p... (böyle düshünmedigini biliorum tabii ki, takiliorum sadece biraz :))... 'insan' taniminin beden bütünlügüyle yapildigini düshünseydin, "Önce insanım" gibi bi cümle kurmazdin ;)... ayrica, insan bedeni (ve ruhu), dogasi geregi sakatlanmaya o kadar müsait ki, asil bunun tersi dogasina ters düsherdi diye düshünüom :)...

eksik olana tam, tam olana eksik, yeshil olana kirmizi, sicak olana soguk demeni bekleyen yok ki zaten... insanlari, hayvanlari, bedenleri, eshyalari vs. sahip olduklari özelliklere göre kategorilere ayir istedigin kadar, benim acimdan bi sakincasi yok... ama o özelliklere sorun/kötü/vs. gibi kavramlar yapishtirdigin an antenlerim dikilir, yakindan incelemek isterim... "sakatlik bashli bashina bir sorundur" diyen sen degil misin? shimdi de sac köklerinin sakatligini önemsemeyebiliosan, "o ariza yasham alanimi daraltmio ki!" diebiliosan, sorun olan sakatlik mi yoksa yasham alaninin daralmasi mi?... yarin sabah kalksan ki, bir fiziksel ariza sonucu sirtindan kanatlar cikmish... insanlarin tepeleri üzerinden ucarak istedigin yere gidebiliosun... o zaman da her fiziksel ariza yasham alanimi daraltio der miydin?... ben demezdim galiba :)... bunun dishinda elbette ki anliorum seni, sevgili monalisa, bagimsizlik, kendi yashamimi sürdürebilme vs gibi konulari ben de cok önemsiorum ama bunlari bile insan dogasina baglamaya cekiniorum acikcasi... (not; böyle ince eleyip sik dokuyarak sinir bozuyosam özür dilerim gercekten ama "sakatlik bashli bashina bir sorundur" cok önemli bir iddiadir benim icin :confused:)

***

babenjim, "hep olacak, hep vardi, hic bishi degishmicek, hayat budur" dierek kara tablo cizip durma, yahu! :)... degishior elbette... degishicek de tabe... cocuklari, ailelerin mali yerine koyan bakish acilari ve kanunlar da degishti/degishior mesela... artik onlar da insan yerine konuluyor, para karshiligi satilamiorlarmish artik en azindan, onurlu yasham hakki taninior kendilerine, öz ebeveynlerine karshi bile korunma hakkina sahipler artik... degishior babenjim :)...pozitif ayrimcilik kavrami cikali kac gün oldu ki?... "sakatlar ishe yaramaz, degersizdir, onlari öldüremeyiz, günahtir ama saglamlarin arasina karishmasinlar, toplumun kenarinda bir yerlerde bashkalarina fazla yük olmadan kendilerine verilen artiklarla yashamlarini sürdürsünler" düshüncesinin yaygin oldugu zamanlarda var miymish öyle bir kavram? :)... duydun mu hic?... önce kenarlarda bi yelerde yashama hakki tanindi, sonra da teknolojik imkanlarin müsaitliginden midir nedir, saglam insan kalibina sikish depish sokulma shartiyla, saglamlarin arasina girmelerine izin verildi :)... shimdi ise "pozitif ayrimcilik" zamanindayiz :)... pozitif ayrimciligin bence tek ya da en iyi yönü, azinliklara yapilan ayrimciligin ve bunun yanlishliginin idrakinin göstergesi olmasidir... almanlarin cok sevdigim bir atasözü vardir; "einsicht ist der beste weg zur besserung" = "idrak, islaha giden en iyi yoldur" diye... ümitliyim ben, babenjim :)... idrak etmemiz (ve dolayisiyla ettirmemiz) icin elimizden geleni yaprasak bakarsin ilerde "pozitif ayrimcilik" gibi bi kavrama gerek bile duyulmaz ;)...

ha! ama diosan ki "unut gitsin! ayrimcilik insanin dogasindadir!"...
ben de derim ki "insan, kendi dogasiyla oynayabilme, onu degishtirebilme veya bastirabilme konusunda cok usta bir canlidir! :)... yikamassin ümidimi!!! :p...
 
ugranılan şiddet değil belki ama bir ceşit işkencedir, her turlu engel ile ülkemizde yasama cabası.. hani bi ekstra yardım yada özerklik istemiyorum adıma ama saglıklı insanlarla eşit kosullarda yasayabilmek cok daha iyi olurdu tıpkı yurt dısındaki gibi
 
Yaf Rekucum, ben nerede demişim "hic bishi degishmicek" diye hı? Dedim ki: Ve ayrımcılık, ötekileştirme, baskı hep olacak!!! Ve bu gruplar da bunlarla hep mücadele edecekler !!

Elbette mücadelenin ortalarında degishecek bishiler.. Yeni yeni kazanımlar olacak! Ama mücadele hiç bitmeyecek! Bu gruplar da hep olacak!! Olmaması için, Hitler'in yaptığı gibi fırınlara doldurup yakmaktan kestirme yol bulunamadı şimdiye kadar.. :mad: Onun da ne salakça bir yöntem olduğunu tartışmak gereksiz..

Pozitif ayrımcılık da bunların ortadan kaldırılması için diil, -sen bu deyimi sevmezsin ama- yarışa geriden başlayan bu gruplarla aradaki farkı kapatmak için yapılır.

Pozitif ayrımcılığın bitmesi demek, ayrımcılığın yapılmıyor/bitmiş olması, demektir.. Ayrımcılığın bitmiş olması demek, insanlar arasındaki grupların bitmiş olması denektir! Düşünebiliyor musun? Her insan, aynı fabrikadan çıkmış otomobiller/robotlar gibi olsun.. Ben düşünemiyorum..:confused:

Üzme beni.. :p
 
en başta sağlık acısından yaşattıklarıyla egelli olmak başlı başına sorun.sadece engelliye değil aileyesinede büyük sorun. sadece insan oğlu sabırlı bir yaratık katlanma gücüne sahip.

insanda üstün olma güdüsü oldukca da hiç bir zaman o itopik hayal gercek olmayacak hiçbir zaman pozitif ayrımcılık ortadan kalkmayacak sadece düşüncesi hayal bence

şaka gibi mutlu olmak, huzur bulmak için kolunu bacağını kesip mutlu olduğunu belirten kişiler var inanamıyorum.Aklı salim biri insanın alacağı bir karar olamaz bu.o kişilerin psikolojik bir rahatsızlığı vardır yada yaşadığı veya yaşattığı bişeyi diyeti olarak görüp kendilerini vicdanen rahatlatıyorlardır.
 
Sevgili ayyüzlü,

Pozitif ayrımcılığın kalkmasını istemeyiz zaten.

Bak burada yazdım: pozitif ayrımcılık:
İşe alımlardaki %3 kontenjanından tutun, malulen ya da erken emekliliğe kadar, toplu ulaşımda engelliye yapılan özel indirimden tutun, engellilerle ilgili tüm yasa, tüzük ve yönetmeliklerin her maddesi bu ayrıcalıkların belgelenmiş hâlidir.

Bizim çabamız; bu hakların kalkması için değil, tersine daha da artırılması içindir..
 
Babür abi burada çok güzel ifade etmişsiniz.

ama Rekursion arkadaşın ''elimizden geleni yaprasak bakarsin ilerde "pozitif ayrimcilik" gibi bi kavrama gerek bile duyulmaz ... '' ifadesine itafen bunun güzel bir itopik hayal olduğunu ifade etmiştim:)
 
belki de bugünün bazi gerceklikleri bi bazamanlarin ütopyasiydi, kimbili?! :)
 
Harikasın şeker kız!

Senin yazma biçimin, tartışma biçimin öyle kendine özgü ki! Sanki benimle tatlı tatlı sohbet eden biri var karşımda. Soran, sorgulayan, yeni bakış açıları sunan biri canlanıveriyor belleğimde! İnan, verdiğin yanıtları okuyunca kendi kendime gülümsüyorum. Asla asla sorgulayan bilince ve özgür düşünceye karşı herhangi bir sinirlenmem söz konusu olamaz. Tam tersine kanım kaynar bu tip insanlara!

Şimdi sana ben ne diyem::):)) Elbette burada insanların tavşan doğurmasından söz etmiyoruz::):)) Buğday tanesinden söz etmiyoruz::):)) Ya da sakatlanan insanın başka bir tür olmasından tabii ki, söz etmiyoruz::):)) Ancak, hani sen demişsin ya! İnsanın sırtından kanatları çıkıp uçsa diye! Valla! Çok güzel olurdu. Hahaha! Bunu düşünmek bile insana büyük haz veriyor. Birdenbire aklıma mitolojide gökyüzünde altın arabalarıyla dolaşmaya çıkan tanrılar, tanrıçalar geliyor…

Onları kendimi, düşüncemi anlatmak için örnek verdim. Ben dünyaya bakarken bütünlüklü bakmayı seviyorum. Her ne kadar burası engelliler sitesi olsa da, biz sakat olmaktan söz etsek de, dünyaya parçalı değil, bütünlüklü bakmalıyız diye düşünürüm. Bu anlamda genelden gelerek çok kısa bir giriş yaptım. Sonra da tikele geldim.

Ben yukarıda insan tanımından söz etmedim. Yalnızca sakatlık kavramından söz ettim. Sakatlık ilineksel bir tanım olabilir ancak. İkisi çok farklı. Sakatlık insanı niteleyen bir durum. Bu durumun ise, bir yoksunluktan kaynaklandığını söyledim. Sonra da yoksunluğun ne olduğunu söyledim. Siz burada doğal olarak ya da birşeyin doğası gereği sahip olmaması gereken niteliği başka türlü değerlendirdiğiniz için ben de her canlı varlığın bir doğası olduğunu belirtmek için tüm doğadan örnek verdim. Sonra da insan denen canlı varlığın biyolojik olarak organizmasının bir bütünlük gösterdiğini ve o organizmanın parçalarından biri eksikse ya da tam çalışmıyorsa birini diğerinden nasıl ayıracağımızı sordum? Ben sorumun yanıtını alamadım.

Ben ayırmıyorum varlıkları kategorilere… İnsanlık ayırmış zaten… Yoksa, istediğin kadar sakıncası var/yok diye söyle. Evet, ben “sakatlık bir sorundur” dedim. Bunu yadsımıyorum ki… Ama kötü demedim. Sorun başka şey… Kötü başka şey…

Tabii, kesinlikle şu konuda sana katılıyorum. Bugün üstünde durmamız gereken, bedenin eksik olan yanı değil, devletin hizmetler üretirken diğer insanlara göre hareket etmesidir. İşte bizlerin de üstünde durmamız gereken noktanın bu olduğunu düşünüyorum. Sana katılmamak olası değil.

Ancak, sakatlık genel bir kavram. Bu sakatlık kavramının türleri var. Bunlara da kabaca topallık, körlük, sağırlık v.b. v.b. diyebiliriz. Kellik şu anda sakatlık kavramı içinde değerlendiriliyor mu bilmiyorum. Eskiden sakatlık kavramı içinde değerlendiriliyordu sanırım.

Buradan şuraya geleceğim. Sakatlık genel bir kavram olmasına karşılık, diğer kategorilerden her biri o kümenin ortak özelliklerini belirtmektedir. Yani, o kavramın ayrımlarıdır. Bu anlamda, körle, topalı, topalla körü bir ve aynı tutup bir kefeye koyup değerlendiremez ya da yaşam alanlarının kısıtlanması bakımından özdeş kılamazsın. Her birinin ayrı ayrı incelenmesi gerekir.
 
cekirdek kullanıcı adlı üyemiz aktarmıştı başka bir mesajda:

"Size kim öğretti, derinizin renginden nefret etmeyi?
Size kim öğretti, saçınızın dokusundan nefret etmeyi?
Size kim öğretti, burnunuzun biçiminden, dudaklarınızın biçiminden nefret etmeyi?
Size kim öğretti, kafanızın tepesinden topuklarınıza dek kendinizden nefret etmeyi?
Size kim öğretti, kendi türünüzden nefret etmeyi?
Size kim öğretti, birbirinizin yakınında dahi bulunmak istemeyecek kadar ırkınızdan nefret etmeyi?
Evet, kendinize sormalısınız, size kim öğretti, Tanrının sizi yarattığı şekilden nefret etmeyi?"
Malcolm X

Kim!?
 
Ehe.. ben de hemen altında cevap vermiştim o mesaja Bülentçim..;)

Bu sorular bir ironidir (bence), cevabı tekil ya da bireysel değildir, koskoca bir toplum/lar ve tarih söz konusudur.. Dibine kadar da haklıdırlar kendilerinden "nefret" etmekte, kara derili kardeşlerim..
 
Meydan okuyorum ölüme…
Ölüme meydan okuyacak bir cesaretin var mı?
Rengi, cinsiyeti, milliyeti, etnik kökeni, dini ne olursa olsun…
Topal, kör, kambur, cüce, sağır, dilsiz…
Hiçbir ayrım yapmadan…
İnsan türünü, tüm insanlığı tüm aşkla sevebilir misin?
Evet, diyorsan, meydan okuyorum ölüme…
Al senin olsun yaşamım!
Nefreti değil, sevgiyi yaşatmak için!
 
kimbilebilir demi Rekursioncum:)

babür abi siz yine çok güzel cevap vermişsiniz.bence sende haklısın:)
 
Hayır, hayır, hayır ;
Kabul etmiyorum yada kabul etmek istemiyorum bu yazılanları. Evet toplumumuz da hoşgörüden nasibini almamış insanlar var fakat bu insanlar sadece engelliye, engelli olduğu için yapmıyor bu saydıklarınızı.

Taciz, dayak, baskı vs.vs bunların hepsi engelliye olduğu kadar engelli olmayan insanlara da günlük hayatta uygulanıyor.
Mesela monalisa'ya yolda yürürken telefonla yanına yaklaşıp monalisa'yı lafla taciz eden adam, eminim ki engelli/engelsiz ayırt etmiyordur. Monalisa sadece yanlış yer ve yanlış zaman meselesine kurban gitmiş.
Yani demem şu ki; Bahsettiğimiz şiddet'i uygulayanlar bu engelli, şu engelsiz diye ayırt etmezler bana göre. Onların içinde ki kötülük ayrım yapmalarına izin vermez. Kim rast gelirse artık...
 
sevgili mona, bırak "nefret" de yaşasın.. ;) Lâkin körükörüne düşmanlık yaratmak ya da sürdürmek için değil, pek çok mesajımda vurguladığım gibi bir DÖNÜŞTÜRÜCÜ ve KATALİZÖR olarak kullanmak için! Bu da DONANIMla oluyor.. Donanım başka ne işe yarar ki zaten.. İnsanı "insan" yapar.:)


:eek: saolasın ayyüzlü


Capricim,

"salt engelliler şiddet görüyor" demiyoruz ki biz..

Bak ne demişim yukarda: ".. doğadaki tüm canlıların kendisinden güçsüz canlılara karşı takındığı tavır şu atasözüyle özetlenmiştir: ‘Büyük balık küçük balığı yutar.’.."

Yani "güçlüler ve güçsüzler" ayrımı var!

Bil bakiim..:p Engelliler (genel olarak) hangi gruba girer? Ve bu grubun neresinde yer alır? Önünde mi, arkalarında bi yerde mi? ;)
 
Anladım abi demek istediğini, küçük balık biz oluyoruz bu durumda. Fakat küçük balık güçsüzdür belki ama hepten de çaresiz değildir ki. Yani biz engelli/engelsiz küçük balık sınıfına girenler, biraz da biz kendi kabuğumuza çekildiğimiz için küçük hissediyoruz kendimizi. Üstümüze büyük balığın gölgesi düşse tırsıyoruz (alınıyoruz). Bazen en ufak espiriye bile alınıp, hakaret sayıyoruz.

Baskı dedik; bu baskıyı da biraz kendi kendimize biz yaratıyoruz. "Acaba ?" sorusuyla, "kim ne der ?" sorgusuyla kendi kendimize işkence ediyoruz çoğu zaman. Misal ; http://www.engelliler.biz/forum/sag...rlekli-sandalyeyi-kabullenmek.html#post435299

Bunda toplumun suçu var tamam da, biz niye kendimizi cezalandırıyoruz ki. Bence tek sorunumuz psikolojik olarak kendimize yaptığımız eziyet.
 
Hah.. Tam üstüne bastın :)

Bu "psikoloci":p denen şey "yasak" kavramından türemiştir.. Ve kişiseldir (aslında "toplum psikolojisi" denilen bir boyutu daha vardır, o ayrı..)

İşte bu "yassah hemşerim" denildi mi hayatımız kararır.. Ona tepki için bin türlü savunma mekanizmaları geliştiririz. Beyinsel donanım yeterliyse kolaylıkla yaparız bu işi.. Ama yetersizse, işte o zaman "yandı gülüm keten helva"!:(
 
Sevgili Baben kardeş!

Yaşam kavgasında barışı mayalıyorsan...
Nefreti karıştımıyorsan...
Alnından damla damla akar sevginin özgürleştirici gücü!

Tabii, nefret gibi olumsuz duygular olmasa... Ne şiirler olurdu... Ne öyküler... Ne de romanlar... Yazacak çizecek birşey kalmazdı. Nefret gibi duygular yaşamın tuzu biberi! Ama o tuz biber öyle acı ki zehir saçıyor önce insanın kendisine... Ben keten helva yemeyi tercih ederim:):)
 
Baben abi,toplumu baştan aşağı psikiyatrik tedaviden geçirsek tedavi olur mu dersin..Psikolojik tedavi işe yaramaz bu saatten sonra,hastalığın ciddiyeti yüsek,o nedenle psikiyatrik tedavi dedim...;):)
 
Işkence

bülent beye tekür ediyorum.
hem toplumsal hemde birokrası işkencesi yani böl parçala yok et anlayışı hüküm sürüyor.
hiç bir tarafa yaranamadık.Aramızda o kadar parçaladılarki hak arayamasınlar anlamına getirdiler birkaç duyarlı vede deyerli abeylerimiz bu işleri elerinden geldiği kadar yapıyorlar onlara minnattarım.öyle duruma düşürdülerki sen görme engelilere git öbürüne sen zihinsele git öbürüne sen falana git bizi yıpratan parçalanmış herkeze ayrı mamele anlamak zor
 
Burada biraz kavram karmaşası ve sonucunda yanlış anlama oluştu sanırım..

Bülent'in ve benim linklerini verdiğimiz "nefret" duygusunu 15-16 ay önce uzun uzun tartışmıştık burada.. Orada "sakat bireyin kendi sakatlığına duyduğu "nefret"i işlemiştik. Bireyin insanlara/topluma/halklara toplum/ların diğer toplumlara, halkların diğer halklara vb. olan "nefret"inden değil! Ama senin ele aldığın -ve haklı olarak red ettiğin nefret bu olmuş..

Yoksa bunları:
...

Şimdi benim bir kolum, bacağım yoksa, gözlerim görmüyorsa, benim hareketlerim sınırlanmıyor mu? Her fiziksel arıza yaşam alanımı daraltmıyor mu? Tüm bu gerçeklikleri red mi edeceğim? Benim kendi yaşamımı sürdüreceğim bağımsızlığım yoksa, çevreye ya da çeşitli materyallere bağlı yaşıyorsam, gizlilik ve mahremiyet özgürlüğüm yoksa, hareketlerimde kısıtlıysam sakatlığı yüceltecek miyim? Yok, ben almayayım.

Bilim ya da tıp ne kadar gelişirse gelişsin, benim yaşama koşullarım ne kadar düzeltilirse düzeltilsin ben sakat olmayı yeğlemezdim. Yeniden yeniden söylüyorum.

Ben toprağın sıcaklığını duyumsamak isterdim. Sahillerde istediğim gibi koşmak isterdim. Salına salına yürümek isterdim.
...
ben söylemedim. ;)



Şehricim, haklısın :) "Dışardakiler", "içerdekiler"den hep fazla..;) Ama yer değiştirmeye kalksan ne doktor yeter, ne hastane, ne de ilaç!.. Onun için, sen de görmezden gel..
Ne dersin şu benim "psikoloji ile 'yassah hemşerim'" tahlilim doğru mu?
 
Çok doğru senin 'yassah hemşehrim' tahlilin,Baben abi;)
Savunma mekanizmasını ne kadar çok kullanırsak,ruh sağlığımız da o oranda bozuluyor...Her halükarda senin helva yanıyor,abi:)
Ne varsa bu yasahçı zihniyetin altından çıkıyor zati...Ne kadar çok bastırırsan duyguları ya da insanları sorunlar da o oranda artar...;)
Toplumsal zihniyetin değişmesi için çok etkili bir okul lazım...Bu da ütopya olur sanırım:rolleyes:
 
okul yılarında biz üç engelli arkadaştık üçümüzde aynı sınıf ögretmenimizde okuduk benim hayatımın dönüm noktasını yaşatan hocama minnatarım ismayil akyürektir gözlerimin iyi olabilmesi için ço istanbulara tadaviye götürmüştür çok hike kitapları almıştır engeliler haakında yazılanı çizileni.ona ninnatarım şindi onun sayesinde ayakta duruyorun fakirlikten babamında sonradan engelli kalnasından çok yardımları olmuştur ben top oynamak nedir hiç bilmedin bile oynarlardı hiç oynayamadım yani yaşamadım dersem yeridir hiç kimse arasına almazdı sen körsün diye hocam bizlerin gözleri az görüyor diye ön sıralara oturdurdu ama okul arkadaşlarımız onlar zaten kör okumasalarda olur gitsin dilensinler diyenleri çok bilirim sakatlık kendi başına bir sorun deyil halkın bakışı sizlere tavrı sorun hiç kimse deyebilirmi ben engelimle mutluyum diye evlenmek istersin sen engelisin hanımını nasıl idare ediceksin derler sen engelli bir bayansın nasıl hamile kalacaksın çocuğunda senin gibi sakat olursa diye söylerler şuçumuz engeli dogmamı yok milete ibretlikmiyiz günahımız ne bu bir imtahansa çok acı bilirimki o kadar ben engelimle mutluyum diye yazanlar içleri kan ağlıyordur dünya senin olsa saglığın olmasa neye yarar hiç birşeyim olmasın canabı mevlam saglık sıhat versin
 
Evet, haklısın Baben...

Her zaman olduğu gibi burada da bir kavram kargaşası oluşmuş! Ben de yanlış anlamışım! Sen de benim neyi yanlış anladığımı anlamışsın! Hani, ben önceki tartışmalarınızı bilmediğim için Bülent'in gönderdiği iletiyi öyle algıladım. Sonra sen bunun ironi olduğunu yazdığında eski tartışmalarınıza bir göz attım. Tartışmalar oldukça hararetli geçmiş! Tabii, konuya nerden bakarsan bakış açısı ona göre değişiyor.
 
Az önce izlediğim bir diziden aklımda kalan bir cümle;
''Sokakta gördüğüm her erkeğin işkenceci olabileceği kuşkusu içindeydim..''
Bu laf sarstı beni.. Acaba engellilere uygulanan şiddetin kaynağıda mı erkek egemenliği diye düşündüm.. Her tür şefkat ve sevgiden uzak, hoyrat, gaddar şiddetin temelinde acaba kültürümüzün içinde kadının yok edilmesimi yatıyor? Bence var burada bir ince ama hayatlarımızı paramparça eden bir ayrıntı.. İşkenceciliği meslek edinen bir kadın
duymadım bu güne kadar.. Demek ki ruhlarına aykırı.. Şiddet ise kadının yanından zor geçiyor.. Babaların görevi şiddet ise analarınki sevgi, şefkat ve anlayış..
Demekki ülkemizde kurulan uygarlıkta hiç söz sahibi olmamış kadın şimdiye kadar.. Eğer söz sahibi olsaydı engelliye uygulanan sistematik şiddete ana kalbi izin vermezdi..
 
İzlediğin dizideki cümleyi bütün erkeklere maletmeyelim bence Hasan abi.Kadınlarda şiddetin alasını uygulayabiliyor.Kadınlarınki psikolojik baskı oluyor genellikle.Çocuğa eğitimi çoğunlukla anne veriyor ve annenin azımsanmayacak kadar çocuk üzerinde şiddet uyguladığını biliyorum.Kadınlardaki analık duygusu öyle çokta masum değil.Ben erkelerede fazla haksızlık yapmıyorum bu konuda.Kadın ile erkeğin şiddeti eşit bence..
 
siteyi şans eseri googlede gördüm bu konu dikkatimi çekti yazılanları okurken çok üzüldüm engelli bir arkadaşımızla dalga geçenlere çok kıl oluyorum asıl engelli olanlar onlar farkında değiller.Kimki bir başkasına herhangi şekilde tacizde bulunduysa burda cezasını görmese dahi Allah katında cezasını bulur.Hayata 4 elle sarılmak lazım engel diye birşey yok bi yazınızda gördüm işte trafik kazasında ayağını kaybeden eşini boşayan koca falan ben öyle adamın o insan değil demek ki bizim burda bir kadının kocasına araba çarptı adam yatalak oldu konuşamıyo fln kadın ben daha gençim bunla uğraşamam diyip çalıştığı yerden birini ayarlamış evlenicekmiş bide bize gelip gülmesi yokmu kafasını kırasım geliyo böyle insalarda var.kimse engelliyi yadırgıyamaz toplumdan ve kendinden ayıramaz bir anlık dikkatsizlikmi diyim kadermi diyim herkez engelli olabilir.trafik kazasında ayağım kırıldı bi kaç ay degmeklerle gezdim az çok anlıyorum ya anlamak için engelli degil vicdanlı olmak lazım kimse yazılarımı yanlış anlamasın bir insana açımak günahtır yasaktır.Allahın yarattığı bir kula kul nasıl acısın.tek temennim engelli biriyle arkadaş olmak baltalimanı körler okulunun ordan geçiyorum bazen herkez havalara bakarken ben onlara bakıyorum acaba hayaatları nasıl gidiyo diye merak ediyorum.yani türkiyede enğelli doğmak zor çok zor
 
Üst Alt