Kaynaştırma öğrencim çok resim yapar. Ünite konularımızla ilgili çalışma yapmasını söylediğimde hiç yapmadı. Gülerek resmine devam ederdi. İstediği resmi yapardı ille.
Kışkırtırdık onu sınıfça... İlle bildiğini okurdu.
Geçen ünite konumuz gereği sınıfa görev verirken, ona da verdim. Dünyamızın ve ay'ın resmini yapmasını istedim. Yine umudum yoktu.
Ertesi gün sınıfa gittiğimde koştura koştura geldi masama yaptığı resmi bıraktı. Aynı hızla yine sırasına koştu. Asla sırasından kalkmaz
sadece meyve suyunu içtikten sonra kutusunu saklar, derste ben arkamı döndüğümde, büyük bir hızla ayağa kalkar, meyve suyu kutusuna basıp, patlatır ve yine son hızla sırasına kaçar
Neyse… Baktım resme. Kâğıt öyle kirlenmiş ki
resmi yaparken baya uğraştığı belli.
Ev yapmış. Ağaçları... Güneş ve ay’ı... boyamış bir güzel... Gülümseyerek yanına gittim öptüm kafasından
çünkü çoktan sırasına abanmış, yüzünü saklamış... Yanağını bulup, öpmek ne mümkün
Ve o resmi panomuza astım. Tabi adını yazmamış. Okuma yazma bilmiyor. Yazmaz da bakarak bile
Ben yazdım adını ve panomuza astık o resmi.
Şükür gidip alıp yırtmadı.
...
Herkesin yapabileceği bir şey vardır. Fakat öyle bir şey var ki insanın önünü tıkıyor.
Her şey mükemmel olunca, mükemmellik kaygısı taşıyınca insan duruyor orda.
Cesaret edemiyorlar. Bilirsiniz panoya en güzeller seçilir güya... İmaj kaygısı taşır.
Benim sınıfımda imaj kaygısı yaşamıyoruz. Herkes kendini ortaya koyuyor. Çünkü herkes kendisiyle yarışmak zorunda. Başkasıyla değil.
Özgünlük güzeldir. ve öğrencilerimin hepsi kendisinin başta özgünlüğünü kabul ediyor. Haylazlarım aşırı özgün gerçi
))
Nerden geldim buraya?
Bu site aşırı mükemmellik kaygısı taşıyor.
Engelliler sitesi. Engellilerin derdinden anlayacak yer burası olmalı!
Ama bakınız panosuna!
Yazılara...
Bu site panosunda herkes olmalıydı.
İki cümle, üç cümle, karmakarışık anlamsız cümleleriyle herkes...
Onlar “biz”iz...
Toplum bu insanları dışlıyor. İki kelimeyi bir araya getiremediği için güya...
Ya da anlatamadığı için.
Ya da ciddi bir olaya değinmediği için.
İnanın öyle yazılar yazılıyor ki bir cümle... Ya da öyle resimler yapılıyor ki korka korka getiriliyor. Ya da kelimeler öyle anlamsız çıkıyor ki bazen.
"çocuklar yazın! Konuşun! Yapın! Vallahi sizin ağzınızdan çıkan bir kelimeye kurban olurum ben "diyorum...
O anlamsız kelimeler yavaş yavaş anlam kazanıyor. Konuştukça, yazdıkça onlar kendilerini yeniyorlar.
Onlar sadece kendileriyle yarışmalı biliyorum bunu.
Çünkü her insan ayrıdır.
Evet, panomuzda “emeğin” olduğu her çalışma yer alıyor.
Kaynaştırma öğrencim de bunu gördü. Cesaret buldu ve yaptı o resmi.
Ve arkası gelecek biliyorum.
Evet, ben de şimdi şunu soruyorum?
Bu sitenin panosunda her çalışma yer alıyor mu?
İyiden kötüye, güzelden çirkine bildiğimiz her çalışma...
Site panosu mükemmellik kaygısına girmiş!
Tıpkı toplum gibi...
...
Evet, ağaçları yakmak beş dakika... Ağaçları büyütmek ise seneler alıyor. Ama değiyor!
İnsanı durdurmak da çok kolaydır.
Ama önemli olan insanın ağaç gibi büyümesine imkân vermektir.
Filizlenmesine, yeşermesine...
Yani diyeceğim şu: önemli olan yazdırmak değil... Yazıların devamını sağlayabilmektir. Bir kelime yazana koşmak. Bir paragraf yazana koşmak gerek.
Anlatamayana ne anlattığını sormak gerek.
Burası engelliler sitesi... Parsellenmemeli asla!
Hiç kimse burada ağaçlara duyarsız değildir. Hiç kimse ölen çocuklara duyarsız değildir.
Engelli birey engelliliği çeken olarak, acıyı çok iyi tanır! Bu resimlerde gördükleri herkesten çoktur. Ama çekingenler bence...
Çekiniyorlar. Yazmak sizce kolay mıdır öyle?
Düşüncelerini iletmek kolay mıdır?
Biri dünyaya küsmüş yargılanıyor hemen! Niye hayata küsmüş? Suç oluyor!
Biri akıllıca değerlendirmemiş olayı!
En akıllıca ve mantıklı yazmasını istersek böyle olur işte!
ağaçlarrrrrrrrrrrrrr! İşleri toprağa düştüğünde filizlenmek, dünyamızı yeşertmek!
Ama sınır konuluyor...
Tıpkı engellilere konulduğu gibi...
Bir ağaç, toprağa kavuşunca yeşilleniyor kaygısızca...
Ama engelli birey toprağa bile ulaşamıyor...
Betonlara tosluyor. Uygun ortam, yuva bulamıyor!
Kelimelere tosluyor...
Nitelik kaygısıyla çarpışıyor.
Kayboluyor.
Güzel bir site yaratılıyor burada...
En küçük çirkinlikte(!) yakılıyor, yıkılıyor ama...
tartışmaya kurban gidiyor burada engelli..insan ve toplum kavgalarına hem de…
İnsanın savaşta kurban gittiği gibi... Ağaçların yangınlara kurban gittiği gibi.
Engelliler evet konuşsun. Ama bırakalım istediği gibi konuşsun. Sınırlamayalım.
Başımıza ne geldiyse konulan sınırlar yüzünden geldi zaten...
Çok mu önemli burada bir üyenin yazdığı iki kelimeden, bu güzellik nitelik kaygısı!
Sonra silinir be! (orman yakmak gibi de olmaz.)
Zor mu bunlar?
Ha burası okul değil... Biz de öğretmen değiliz öyle mi?
Bunu toplum da diyor...
Kaynaştırmaya herkes karşı!
Çünkü yine nitelik kaygısı taşıyor. “o öğrencilerle” uğraşıncaya kadar “diğerlerine” yazık oluyor. Başarı düşüyor!
Onlar başka yerlere postalanmak isteniyor.
Burası neresi?
Toplumun ta kendisi...
evettttttttttttttttt! her şeye rağmen dünyayla dost olabiliriz biz....
Çünkü dünya insanın niteliğine bakmıyor!
"insan" olmasına bakıyor.
Toprak, ağaca seçim yapmadan büyüme şansı veriyor.
Evet, sadece insan "seçerek" yok ediyor...(bu ormanlara yaptığı gibi… Yer açmak için )
Tıpkı bizler gibi...
Sınıfımın bütün öğrencileri kaynaştırma öğrencimle dost olmak için yarışta!
Ama o haylazım tınmıyor
))) Canına okuyor sınıfımın...
Onun yazdığı her harf her kelime kıymetli... Öyle aç bıraktı ki bizi öğrencim her kelimesi bizde olay!
Bize ödül verdi sayıyoruz.
Sevindiğimizi gördükçe o da bizle paylaşıyor kelimelerini...
Kelimelerinin kıymetini biliyor çünkü...
Bugün ağladı! Anlatmadı niye ağladığını... Sümükleri aktı sırasına, başını kaldırmadı, ağladı mahvoldu. Sınıfça öğrenemedik niye ağladığını...
Onun bir kelimesi bir kelimesi bizi çıldırtacaktı. Ama öğrenemedik!
O bir kelimeyi esirgedi bizden!
...
biz onla dost olmak için can atıyoruz!
...
Evet, dünyayla biz böyle dost olabiliriz! Farklılıklarımızla aynı ortamı paylaşarak.
Farklılıklarımıza saygı duyarak!
Çünkü dünya farklılıklara hep saygı duyuyor! Biz farklı olana saygı duyduğumuz sürece o, bizle dost olacaktır.
Ha! Buna uymayanlar ise kendisi kaybeder. “Biz” değil!
not: andante bu ne hız
ben yazıyı yazana kadar resim değişmiş
ayrıca tskler
)) daha bakamadım yazıyla ugraştıgımdan. yeni gördüm.
ya burayı çok sevdim ben. özgürlük kokuyor burası... özgürce insan düşüncelerini aktarıyor. sınırı kendimiz koyuyoruz...