Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

İngiliz ebeveynler tek kollu sunucunun çocuk programı yapmasını istemiyor [Tartışma]

programın sunucusunu değiştirmek o engelliyi işsiz bırakmak yerine gündüz kuşağında bir program yapması sağlanabilir küçük yaştaki çocuklarında engelli kavramını anlayabilmeleri sağlanabilirdi ancak her yerde olduğu gibi burdada maalesef engellilere yönelik dışlanma sözkonusu
 
Bu çocuklar neden ekrandaki bir siyahtan korkmuyor? Kilolu bir teyzeden? Ya da bir burkalıdan? Ama bence en önemli soru "neden bazı ailelerin çocukları korkarken bazıları korkmuyor" olmalı. :)

İngiliz aile olasılıkla kendi önyargılarını, ayırımcılıklarını yansıttıkları çocuktan korku şeklinde tepkiler almışlardır. Eğer 50 yıl önce TV olsaydı ve bu çocuk programını bir siyah sunsaydı, çocuklar ondan da korkacaktı. :)
 
Sevgili Abdullahtr,benim anlamadığım akşam ya da sabah farkeden ne olacak...Gündüz korkmayacak mı çocuklar?Spikeri gündüz programına aldıklarında, topluma etkisi daha mı farklı mı olacak?
Spikerin o programın devam etmesini desteklemeliler bana göre...İnsanlara ne kadar taviz verirsen,daha fazlasını isterler.Bu sefer engelliler sokağa çıkmasın,çalışmasın,gezmesin bizim çocuklar korkuyor diye yakınmaya başlarlar...Madem çocuklarını çok korumak istiyorlar,başka TV kanalı mı yok çocuklarına izletecekleri,onları engellilerden koruyacak,korkutmayacak,mutlu mesut yaşamalarını sağlayacak bir dolu programlar vardır...Olmadı aileler,pembe hayallerle süslü hikayeler okusunlar çocuklarına...Cam faunusda büyütsünler...O zaman korkusuz ve kaygısız çocuklara sahip olurlar...
 
Serdar Bilgili'nin "Engelleri Kaldıralım" fotoğraf sergisine giden yada resimleri hatırlayan var mı? Ampüte cennetiydi adeta :) iki kolu iki bacağı vs. bir sürü azası eksik engelli arkadaşların resimleri. Yeğenimi o sergiye götürdüğümde 3,5 yaşındaydı. Resimlerin altında açıklamaları vardı bütün resimleri tek tek inceleyip nasıl engelli kaldıklarını ve başarılarını okuduk. Kimi trafik kazası geçirmiş, kimi doğuştan vs. ve bu kadar basitdi. Çocukları korkutan bence mana veremedikleri şeyler. Bir açıklama yaparsanız daha fazla irdelemiyorlar.

Yeğenim şimdi 6 yaşında ve onu engelli seyansına katıldığım havuza götürüyorum zaman zaman. Bir çok engelliyle birlikde yüzüyorum o da tribünden bizleri izliyor. Soyunma odamıza geliyor hiç bir zaman gördüklerini ne yadırgıyor ne de onlar hakkında bana soru soruyor. Sokakta parmağıyla kimseyi göstermiyor, kimseyi bakışlarıyla taciz etmiyor.

Çizgi film kanallarında yayınlanan garip garip yaratıklar 8-10 kollu 4-5 gözlü varlıklar, sürekli şiddet ve kan gördüğümüz şeyler için kazan kaldırsınlar.
 
İngiliz ebeveynler tek kollu sunucunun çocuk programı yapmasını istemiyormuş.
Engellilere ön yargı ile yaklaşılıyor diye bağıran biz, şimdi ön yargı ile ebeveynlere kızıyoruz. İtiraz eden arkadaşlarında bu kadar ön yargılı olduklarına şaşırıyorum doğrusu. Televizyon büyük kitlelere hitab ettiğine göre bir çok yaş grubundan çocuk izliyordur. 5 yaşındaki çocukla 9 yaşındaki çocuğun algılaması elbette farklıdır. 5 yaşındaki bir çocuk kendisinden farklı insanlara şaşkınca bakar ama bir uzvunun olmadığı bir insandan ürkebilir bu da son derece doğaldır. Hiç bir şekilde, eğer çevresinde engelli biri yoksa 5 yaşındaki çocuğa bunu anlatmanız mümkün değildir.
Benim oğlum ilk engelliler basket maçını izlediğinde eve karnına ağrılar girerek gelmişti. (ki tekerlekli sandaliye ye alışıktı.) Bir dahaki sefere maça gitmek istemedi.

Engelli bir anne olarak diyorum ki: Söz konusu çocuğunuz ve onun psikolojisi olunca başkaları ne düşünür, engelliler gücenir mi diye düşünmüyorsunuz.
 
5 yaşındaki bir çocuk kendisinden farklı insanlara şaşkınca bakar ama bir
uzvunun olmadığı bir insandan ürkebilir bu da son derece doğaldır.

o halde 5 yashindan daha önce sakatligi olan insanlarla karshilashma shansi taninmali cocuklara :)... belki o zaman onlara bishiler anlatmaya gerek bile kalmaz ;)... hem sakatlardan korkmak o kadar dogalsa, sakatlik -dogasi geregi- görünce korkulmasi gereken bisheyse (neptune'nin dedigi gibi) neden korkmayan cocuklar da var?... anormal mi o cocuklar?...


Benim oğlum ilk engelliler basket maçını izlediğinde eve karnına ağrılar
girerek gelmişti. (ki tekerlekli sandaliye ye alışıktı.)
Bir dahaki sefere maça gitmek istemedi.
peki bashka sebepten dolayi karnina agrilar girmish olamaz mi... o kadar cok sayida sakati bi arada görmenin, (tekerlekli sandalyeye alishik olan) oglunun sindirim sistemine fazla agir geldiginden o kadar emin misin gercekten, yoksa tahmin mi yürütüosun?... hic mi bashka bi ihtimal yok?... konushtun mu kendisiyle, sordun mu inceledin mi gittin mi bu konunun üstüne?... bi dahaki sefere maca gitmek istemediyse maci (veya sandalyeyle oynanan versionunu) sevmemish olamaz mi?... o güne kadar (saglamlarin oynadigi) basket maclarina severek, kosharak gidio; gülerek, oynayarak mi dönüodu hep eve?...

peki, farz edelim ki gercekten o sebepten agridi karni; yegenim okula ilk bashladigi zamanlarda hergün karin agrisiyla okula gidip karin agrisiyla eve geliodu, hatta bi seferinde kusmushtu bile... sen yengemin ve abimin yerinde olsan ne yapardin, cocugum daha cok kücük, okulun önemini anlatamiom bi türlü, psikolojisi msikolojisi bozulur yollamayiveriym okula mi derdin... bi süre karni agridi, sonra alishti, güle oynaya gitti geldi (ha! belirteyim de; sinif arkadashlarinin da ögretmenlerinin de uzuvlari hep yerli yerindeydi, hicbiri sakat degildi :))... sahi, oglunun gittigi anaokulunda/okulda bazi uzuvlari olmayan sinif arkadashlari olsaydi ne yapardin?... göndermez miydin cocugu, okulu mu degishtirirdin, uzvu olmayan cocuklara ille de protez giydirin diye tutturur muydun?... cocugunun "psikolojisini kurtarmak" icin nasi bi yol secerdin?... hadi farz edelim ki sakat cocuklari ve saglam cocuklari güzelce (usulünce) ayirdik ve kendilerine has okullara yolladik... sakat cocuklarin psikolojisini nasi kurtaricaz?... e, madem o kadar dogal, onlarin birbirinden ve ceshit ceshit sakatliklarindan korkmaya hakki yok mu?...


hayir hani, önyargilarimi kirmak icin soruyom bu kadar cok soruyu, yanlish anlashilmasin... ayrica, babenjimin ima ettigi gibi günah kecisi arayan var mi burda gercekten?... ortada yanlish bi davranish, yanlish bi tutum olduguna inanarak tepki gösterioruz kendimizce... yoksa günahlarimi sirtina yükleyebilicem birilerini bulma cabasinda degilim shahsen (en azindan bilincli olarak yapmiom öle bishe :D)... ve bu mesele "engellilerin gücenmesine" indirgenicek kadar önemsiz deil, cok daha ciddi bi mesele bence... ... engelli bi anne olarak, tek kollu kadinin cocuk programi yapmasini istemeyen ebeveynleri desteklemen cokta fazla etkilemedi beni acikcasi, sevgili ciigdem kuyucak... eger onlar engelli olmadiklari icin öyle davrandiklarini düshündügümü düshünüosan yaniliosun - bunu da söylemish oliym da :)... engellilerin önyargi, ayrimci tutum gibi kötü alishkanliklardan uzak, incelikli, harika birer insan olduklarini hic bi zaman iddia etmedim, etmiom, etmem de!... kendimi de o alishkanliklardan uzak görme cesaretini -cok istesem de- bulamiom ve önyargilarimi kirmayi basharan herkese teshekkürü bi borc biliom ;)...


sevgiler :)...
 
Sevgili Rekursion;
Hiç bir sağlam anne-baba çocuğuna durduk yerde sakatlığı anlatma gereği duymaz. Hele 5 yaşındaysa bu çocuk ,ailenin aklının köşesinden geçmez. Bu daha sonraki aşamadır ve okulda başlar ailelerde isterse devam eder anlatmaya.
Gelelim çocukların sakatlardan korkmasına sanırım cümlem yanlış anlaşıldı.
Benimde yeğenlerim benimle büyüdü ya da oğlum, elbette farklı algılayacaktır sakatlığı diğer çocuklardan. Hayatında hiç engelli görmemiş çocuklardan bahsediyorum.
Sandalyede giden yada salanarak yürüyen ,göremeyen ,duyamayan ...engelliden korkmaları değil burada söylediğim.
Eksik uzuv çocukları korkutabilir dedim. Çocukların hayal dünyası o kadar geniştirki, olmayan bir kolun belki de gece ayaklanıp yanına geldiğini bile düşünebilirler..
Bunu özellikle TV için söylüyorum. Eğer sınıflarında varsa böyle bir arkadaşları inan herşey daha kolay olurdu.En azından o arkadaşına sorarak algılamaya çalışırdı.
Oğlumun basket maçı ardından karnının ağrımasına gelince; tabiki gerçekte karnı ağrımamıştı. Bir sürü sakatı bir arada görmek onların sık sık düşmesi,onun canını sıkmış ve üzmüştü. Karnım ağrıyor demesi "beni bir daha götürmeyin" demekti. Bundan sonraki maçlar için karar onundur isterse gider,istemezse gitmez. Bazen yine karnı ağrıyor (aynı yeğeniniz gibi) okula yada dershaneye gitmemek için, ama bu gibi durumlarda karar senin demiyoruz ,bir vitamin şurubu verip bununla geçecek hadi iyi dersler diyoruz.
Kısacası ,zamanla sakatlara yapılan davranışlara gülüp geçmeyi yada çocukların senden daha önemli olduğunu yaşam sana öyle bir anlatıyorki, buna kendin bile şaşıp kalıyorsun...
 
hepimizin bildiği ama kendimize bile itiraf edemediğimiz bir durum bu...

böyle haberleri okuyunca kendimi fabrikada uretilen defolu mallara benzetiyorum...

hiçbir halta yaramayan, kendisine bakılınca hep ilk önce eksikliği göze çarpan, boktan bir hayatı yaşamak zorunda olan, ayrıca bu lafları deme luksude olmayan birisiyim...(dersek isyankar oluyoruz...)

bazen duşunuyorumda neden yaşamak zorundayımki bunca eziyeti...

şairinde dediği gibi... ölümü özlüyorum anne, yaşamak isterken delicesine...
 
hepimizin bildiği ama kendimize bile itiraf edemediğimiz bir durum bu...

böyle haberleri okuyunca kendimi fabrikada uretilen defolu mallara benzetiyorum...

hiçbir halta yaramayan, kendisine bakılınca hep ilk önce eksikliği göze çarpan, boktan bir hayatı yaşamak zorunda olan, ayrıca bu lafları deme luksude olmayan birisiyim...(dersek isyankar oluyoruz...)

bazen duşunuyorumda neden yaşamak zorundayımki bunca eziyeti...

şairinde dediği gibi... ölümü özlüyorum anne, yaşamak isterken delicesine...

İmza:

Mezopotamyali kederi...
 
o halde 5 yashindan daha önce sakatligi olan insanlarla karshilashma shansi taninmali cocuklara :)... belki o zaman onlara bishiler anlatmaya gerek bile kalmaz ;)... hem sakatlardan korkmak o kadar dogalsa, sakatlik -dogasi geregi- görünce korkulmasi gereken bisheyse (neptune'nin dedigi gibi) neden korkmayan cocuklar da var?... anormal mi o cocuklar?...
E.. Rekucum.. Yukarıda "genetik şifreleme" dedim ya!.. :) Bu şifreleme olayı herkeste ama herkeste değişik oluyor.. Bu nedenle matematiksel kesinlik aramak yanlış! Matematikte/PC'de ikili sistemi benden iyi bilirsin.. ;) Doğru ya da yanlış! Normal ya da anormal! Siyah ya da beyaz! Üçüncü bir seçenek yoktur! Ama sosyal yaşamda "gri ve tonları" da mevcut.. O nedenle, bu mantıkla bakınca olaylara, bir sonuca varılmıyor!
ayrica, babenjimin ima ettigi gibi günah kecisi arayan var mi burda gercekten?... ortada yanlish bi davranish, yanlish bi tutum olduguna inanarak tepki gösterioruz kendimizce... yoksa günahlarimi sirtina yükleyebilicem birilerini bulma cabasinda degilim shahsen (en azindan bilincli olarak yapmiom öle bishe :D)
Olmaa mı? Elbette var! :) (Sen diilsin, merak etme! ;)) Ama bu keçi biraz farklı! Suçluyu arıyoruz.. Sonra işin kolayına kaçıp "TOPLUM"u suçlu ilan ediyoruz.. "Önyargılı" falan diyoruz.. Olay bitiyor! :) Oysa bir sorun varsa, sorunun nedenlerini, gelmişini-geçmişini, masaya yatırmadan, yanlışları düzeltmeye çaba harcamadan o 'sorun' ortadan kalkmaz ki!

"Ön (ve bön) yargı" diyoruz! İşte onun olumsuz olanı da bir tür "günah"tır! Bu da -senin de dediğin gibi- herkeste var! Ama "toplum b/önyargılı!" deyince günahı yükleyecek keçi aramaktan başka bi şey yapmıyoruz! Yasık değil mi keçiye! :p



.. bazen duşunuyorumda neden yaşamak zorundayımki bunca eziyeti
Sevgili ECOnomiST, hani bi başka konuda tartışmıştık da (aslında sevmem bir konuyu oradan oraya taşımayı. Taş yerinde ağırdır. Ama burada gerekli oldu! :eek:) sen " her zaman ayrımcılıktan yana olduğumu ifade etmişimdir demiştin! İşte biz, sana bu soruyu sordurtan ve karamsarlığa düşmene neden olan şeye; tek kelimeyle "AYRIMCILIK" diyoruz!
 
eğer karamsarlığa duşmem ayrımcılık yaptığım içinse evet kabul ediyorum ve yaptığım şeyin sonuçlarınıda ustleniyorum...

bazı gerçekleri birarada olarak yada görmezden gelerek, ayrımcılık yapmayarak görmezden gel derseniz bana... kusura bakmayın ama ben buna yokum...

bana her koşulda senle beraberiz diyen bir kitleye inanmamı kimse beklemesin...

ayrımcılık yapmamakta bir ayrımcılıktır baben... ayrımcılık yapmayanlar ve yapanlar olarak ayırdın bizi...:)

ben derdime ortak aramıyorum... derman aramayı bırakalıda çok oldu...

tek isteğim gerçeklerle başbaşa kalmak... bunun içinde elimden geldiğimce ayrımcılık yapmaya devam edeceğim...
 
eğer karamsarlığa duşmem ayrımcılık yaptığım içinse evet kabul ediyorum ve yaptığım şeyin sonuçlarınıda ustleniyorum...
:) Burada bir kavram karmaşası var! Bizim mücadele ettiğimiz "Ayrımcılık", bireysel değildir! Yani sen istesen de ayrımcılık yapamazsın! Bizim muhatap aldığımız; devletin, kamunun, tüzel kişilerin yaptığı ayrımcılıkla ilgili kişiler! Bireyler ancak ondan yana ya da karşı olurlar! Bu da "yapmak" demek değildir!

:):eek: Tam anlatamadım galiba.. "Ayrımcılık yaptığın için 'karamsarsın'" demedim! "Seni bu hallere koyan/karamsarlığına neden olan, başkalarının (devletin, kamunun, tüzel kişilerin) yaptığı ayrımcılıktır" demek istedim!

bazı gerçekleri birarada olarak yada görmezden gelerek, ayrımcılık yapmayarak görmezden gel derseniz bana... kusura bakmayın ama ben buna yokum... bana her koşulda senle beraberiz diyen bir kitleye inanmamı kimse beklemesin...
:)Tam tersine! Bunları yapmak, yani "bazı gerçekleri görmezden gelme"yerek onlara karşı tavır almaktır Ayrımcılıkla Mücadele! Çünkü asıl ayrımcılığı yapanlar, bazı gerçeklerin görülmemesini isterler!

ayrımcılık yapmamakta bir ayrımcılıktır baben... ayrımcılık yapmayanlar ve yapanlar olarak ayırdın bizi...:)
İnsanları "ayırmak/sınıflandırmak", "ayrımcılık yapmak" demek değildir ki! Bak bu konuda bir makalem vardı: Ayrımcılık Üzerine . Ayrıca yukarıda dediğim gibi ayrımcılık, bireysel değildir! Yani Baben de yapamaz! :)
 
Olay karşısında şok geçiren sunucu Cerrie Burnell, "Anne babalar, bu kadar ön yargılı olmamalı. Bana bir fırsat daha versinler, çocuklara engelli olmanın ne demek olduğunu anlatayım. Ayrıca engelli birinin televizyonda görünmesi çok önemli. Çünkü biz hayatın her alanında varız" diyerek kendini savundu.

En güzel cevabı Cerrie Burnell vermiş zaten.
Önyargılı,insani duygulardan uzak ebeveynler engelli bir insanın korkunç görünümlü bir mahluk olduğunu çocuklarının zihnine bu şekilde yerleştirmeye başlamışlar bile daha küçük yaşta.bunun genetizmle falanda alakası yok.çocuğun daha küçük yaşta engelli insanları görmesi,tanıması bunun doğal bişey olduğunu zihnine yerleştirilmesi gerekli tam tersi.o çocuğun ileriki bi zamanda engelli olmayacağını kimse garanti edemez çünkü.
 
Ya biz sakat insanlar çok kalabalık değilmiyiz? 8,5 Milyon sakat insan breh breh breh...:eek:

Bu gün tv de görmese bizi çocuklarınız belki bir otobüste rastlarlar. Tekerlekli sandalyesiyle binmiş hadsiz, bir başına üç kişilik yer kaplıyor. Zaten otobüs de kalabalık. Niye şunlar evinde oturmazlar ki!:mad:

Bir sağlık kurumuna gidersiniz tek kollu bir hemşire çıkar karşınıza. Korku filimi gibi dimi tam. Çocuğa var olan tek koluyla aşı yapmaya kalkar eyvahhhhhhhhhhh gitti çocuğumun pskolojisi. Hem tek kollu bayan hemşire mi olur yaw:eek:

Pazara alış verişe gidersiniz iki bacağı olmayan çocuk size sarmısak satmaya çalışır. Hay aksi şeytan ya bunlarında ne zaman insanın karşısına çıkacağı belli olmuyor ki . Gitti çocuğumun psikolojisi. Bunları pazara sokmamak lazım aslında.

Derken yaz tatili gelir güneye bütün sakatlıklardan uzak her şeyin pespembe olduğu kıyılara vurmak istersiniz kendinizi. Plajda bir bacaksız daha:mad: Yüzmeye çalışıyo aklı sıra eeeee ya benim çocuğumun pskolojisiii!!! Gittii !!!

Ya ne kabustur bu uyanmaya çalışırsınız yoksa cadılar bayramı geldi de bizmi farketmedik!

Aslında Hitler büyük insanmış bela potansiyeli varsa yak kurtul. Dile kolay 8,5 milyon sakat yak yak bitmez. Küllerini savur, kalanından da sabun yap insanlığa bir hizmet olsun. Zira hayatta kaldıklarını sürece çocuğumun pskolojisi tehlikede. Ana yüreği işte düşünmek zorunda sakatlar gücenecek diye ihmal edemez bunu.

[SIZE="1"]Not: Rekursion'a selam;)[/SIZE]
 
cicikıs tatilmizi de yedin hadi bakalım,yılda bir kere Güney sahillerinde yüzüyormuş gibi yapıyordum...:D
Benim sakatlığım yüzünden cici çocukların psikolojisi bozulmuş da haberim yokmuş:D
 
KEŞKE dediğiniz gibi olsaydı cicikıs 8.5 milyon sakat dışarlarda olsaydı.
otobüsde ,trende, sokaklar tekerlekli sandalyeli binlerce hadi onlarca engelli dışarda olsaydı.Yada tek kolu hemşire olabilseydi, güneyde bacağı olmayan birileri yüzmeye çalışsaydı.
Eğer bunlar olabilseydi zaten tartışacak ne kalırdıki.İnanki işte o zaman çocukların psikolojisi bozulmazdı.
 
artık yazılanları okumakta bana nasıl hissedeceğim konusunda yol gösteremez oldu...

icraatleri ile konuşulan başkanlar gibi olmaya heveslendim... bazı şeyleri lafta bırakmak yerine icraate dökerek denemek bana daha cazip gelmeye başladı...

durmadan isyan ediyor ve çevremize tehditler savuruyoruz... tehdit dediysek yanlış anlamayın... bazılarımızın tehditleri kendisine bile zarar veremeyecek kadar zararsız kalabiliyor... benimse kendimden öte başkalarına da zarar verebilecek kadar gucum olduğunu duşunuyorum... yada en azından kendi ipimi çekecek kadar engelsizim...

bunları duşunurken kendimi iyi hissettiğimi farkettim... engelli olduğum için bazı şeyleri yapamıyor olmak bana hep acı vermişti... amma velakin sonumu hazırlayacak kadar kapasite sahibi olduğumu farketmek özguvenimi yerine getirdi diyebilirim...

bazı şeyleri çok açık yazdığım için eleştirildiğimi görmek beni zaman zaman uzuyordu... ancak bu uzuntuyu içimde yok etmek ve kalemtraşımı yeniden elime almak için de buyuk sabırsızlık duyuyordum...

ne acıdırki kelemin tepesindeki silgiyle buluştuğu yere geldiğimi biliyorum ve onca yazılan çizilen palavradan sonra gerçeğe artık daha yakın olduğumu hissediyorum...

hintliler gibi de geçici bir sureliğine geri dönuşum kutusuna atılacağımıda sanmıyorum...

kaldıki ben bir yola başkoyarsam geri döndurulemeyeceğimide adım gibi biliyorum.......
 
Sevgili Pasaman cümlelerimin talihsiz olduğunu hiç düşünmüyorum.
Aslında yumuşattığımı bile düşünüyorum.
Burada bahsedilen sokaktaki yada güney sahillerinde yüzen sakatlar değil; küçük çocuklara yönelik yapılan bir TV programıdır.
Bizim ülkemizde de engellilere yönelik bir kaç TV programı yapıldı ve bunları engelli insanlar hazırlayıp sundular; gayet güzel programlardı.Kim kalktıda "bu ne,çocuklarımızda izleyebilir, psikolojisi bozulabilir" dedi. Ama burada bahsedilen İngiltere de ki TV programının çocuklara yönelik olmasıdır.
O programdan etkilenecek tek bir çocuk varsa bile aileler bu konuda haklıdır diyorum.
Engellilerin bu kompleksten çıkmaları ve kaprislerini bir kenara bırakmaları gerektiğini düşündüğüm için önyargılarımızı bir kenara bırakalım diyorum.
Bizim de kolu yada bacağı olmayan arkadaşlarımız var. Biz bu arkadaşlarımıza "sizinle görüşemem çocuğumun psikolojisi önemlidir "demiyoruz elbette, ayrıca onları evimizde ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Daha öncede söylediğim gibi bizim çocuklarımız bu gibi durumlara alışıktır. Ama her çocuktan yada büyükten bunu normalmiş gibi davranmasını yada algılamasını bekleyemeyiz ...Beklememeliyiz.
Ayrıca size "çocuğunuz olsun görürüm" de demiyorum. Ama umarım en yakın zamanda Zeynep'i ve Muhammed'i kucağınıza alırsınız.
 
O programı izleyen çocuklar kolsuzluğun yada sakatlığın ne demek olduğunu bunlardan korkmanın ne demek olduğunu bilecek kadar akılbaliğmi aceba?? yada daha açıkcası bunların korkulacak birşey olduğunu nerden çıkarıyorlar aceba???eminimki akıllarının ucuna bile gelmemiştir o kadından korkmak.bir olaydan bir iki kişinin etkilenmesi bütün toplumları bağlamaz.
Çiğdem hanım anladım ki siz engelli değilsiniz.Bu çok belli oluyor.size tasiyem bizi kaprisli olmakla suçlamak yerine lütfen çocuklarınıza bunun doğal bir durum olduğunu anlatmaya çalışın.
 
Beğenmeyen kızına almasın kardeşim..:) Her yere de gidiyorum, giriyoru m çıkıyorum rahatsız olan varsa o da onun problemi..;)
 
hem sakatlardan korkmak o kadar dogalsa, sakatlik -dogasi geregi- görünce korkulmasi gereken bisheyse (neptune'nin dedigi gibi) neden korkmayan cocuklar da var?... anormal mi o cocuklar?...

Bu bir tepkinin içgüdü mü yoksa kazanılmış mı olup olmadığnı belirlemek için oldukça sadık bir değerlendirme kriteri. O yüzden bu düşünceden vazgeçme. :)

Üstelik bak Japonlara; ödü kopmuş bir nesil yetiştirmek için neler yapıyorlar: :D

8114_2201_05032009_1.jpg

8114_5854_05032009_1.jpg


Bunlar Japonya'da bir ilkokulda başlatılan pilot uygulamada kullanılan robot öğretmenin resimleri. Çocukların nasıl psikolojisi bozulacak şimdi ama. :):)

Hadi diyelim ki bu korku doğuştan. Ama hepimizde sadece korku değil, doğuştan gelen birçok dürtü var. Cinsel dürtülerimiz, içgüdülerimiz doğuştan geliyor diye herkes heryerde herkesin üstüne mi zıplıyor? :) Uygarlık diye bir kavram var. :) Engelli bir bireyin TV'a çıkmasını çocukları -doğal olarak- korkuttuğu için eleştirmek, eğer uygar bir toplumda yaşadığınızı ya da yaşamak istediğinizi iddia ediyorsanız, bir kişinin -doğal olarak- istediğinin üzerine atlayabileceğini düşünüp buna karşı çıkıp üzerine birilerinin atlamasını istemeyenleri eleştirmekten pek farklı değil. :)

Herkese selamlar. :)

Not: Ampüte korkusu diye bir içgüdü ya da çocukluk korkusu hiç duymadım. 2-3 yaş civarı çocuklarda yabancı korkusu görülebilir ama bunun ampütasyonla bir ilgisi yok. Bunu belki de fobi olarak değerlendirmek daha doğru olur. Bilen arkadaşlar bunu öznel varsayımlarla değil de bilimsel kaynak göstererek yazarlarsa konu daha iyi değerlendirilebilir.
 
Bu tür bir haber bizim ülkemiz de olsaydı emin şuan tepki gösteren İngilizler; bizleri geri kafalı yobaz olarak lanse ederlerdi.
Görünüyor ki Engelli birisinin sözde çok gelişmiş bir ülke de bile böylesine ayrımcılığa maruz kalabiliyor.
Bizim ülkemizdekilere pek fazla söz söylemeye gerek yok. Ne kadar gelişirsek gelişelim Örnek alınan ülkelerin hali de ortada.
 
Ah Pasaman; acaba ben nerede corafi ve kültürel farklılıktan bahsettim. Benim anlatmak istediğim son derece açık. Çocuk programı ile büyüklere yönelik programın farklı olması gerektiğinden bahsediyorum. İster Avrupa'da olsun ister Asya'da ne fark eder.
Neyse ; Pasaman ,siz dahi yanlış anladıysanız artık kimseye hiç bir şey söylemiyorum.
Konu nerelerden nerelere taşındı zaten baksanıza, insanlara sanki dışarı çıkmayın çocukların psikolojisi bozuluyor deniliyor gibi yorumlar yapıldığına göre buna burada son vermek gerek galiba...
 
KEŞKE dediğiniz gibi olsaydı cicikıs 8.5 milyon sakat dışarlarda olsaydı.
otobüsde ,trende, sokaklar tekerlekli sandalyeli binlerce hadi onlarca engelli dışarda olsaydı.Yada tek kolu hemşire olabilseydi, güneyde bacağı olmayan birileri yüzmeye çalışsaydı.
Eğer bunlar olabilseydi zaten tartışacak ne kalırdıki.İnanki işte o zaman çocukların psikolojisi bozulmazdı.

Sevgili Pasaman cümlelerimin talihsiz olduğunu hiç düşünmüyorum.
Aslında yumuşattığımı bile düşünüyorum.
Burada bahsedilen sokaktaki yada güney sahillerinde yüzen sakatlar değil; küçük çocuklara yönelik yapılan bir TV programıdır.
Bizim ülkemizde de engellilere yönelik bir kaç TV programı yapıldı ve bunları engelli insanlar hazırlayıp sundular; gayet güzel programlardı.Kim kalktıda "bu ne,çocuklarımızda izleyebilir, psikolojisi bozulabilir" dedi. Ama burada bahsedilen İngiltere de ki TV programının çocuklara yönelik olmasıdır.

Sevgili Cigdem Kuyucak;

Benim yukarıda yazdığım şey sen ve senin gibi düşünen annelerin tek kolu olmayan bir spikerin/engellinin/sakatın tv de yasaklanmasının ardından kurgulanan bir senaryodur. Bu gün tek kolu yok diye tv de yarın, plajda, pazarda, sinemada, marketde de olmasınlar diye yaygara kopartırlar.

Bu harekatın sadece çocuklara yönelik bir programın yayından kaldırılması gibi düşünülmesini hiç doğru bulmuyorum. Bu bir başlangıç sadece. Neden sadece sağlıklı çocukların pskolojisini düşünüyoruz? Ya sakat çocukların pskolojisi!

Ben de bir zamanlar sakat bir çocuktum ve sakat olmayan anne babaların sakat olmayan çocukları tarafından köşe bucak kaçmak zorunda kaldım çoğu kez. Beni ilginç/değişik/anormal buldukları için taşlandım, aşağılandım, incitildim. Belki tv de kendim gibi birinin program yaptığını görseydim hayata daha erken tutunabilecek, kendime olan güvenimi daha önce yakalayabilecektim. Belki komşu çocuklarda öyle birilerini tv de izleseler beni daha az ilginç bulacaklardı hım?

Belkide bunların sizin (Sağlıkı çocuk annesi olarak) için bir önemi yoktur toplum önünde zira ben bir azınlığım. Benim gibi azınlık sakatın psikolojisimi yoksa sağlıklı insanların sağlıklı çocuklarının psikolojisi mi daha önemli:confused:

[SIZE="1"]Not: Empati yapamayışınız yüzünden hatırlamak istemediğim bir çocukluk anımı yazmak zorunda kaldığım için fevkalade mutsuzum.[/SIZE]
 
Neden sadece sağlıklı çocukların pskolojisini düşünüyoruz? Ya sakat çocukların pskolojisi!
Ayırımcılık bu işte zaten. :):) O zaman sakat çocuklar için ayrı bir çocuk programı mı düzenlense acaba. Sakat sunucuyu da o programa versek, hepsi de böylelikle sakat olmayanların dünyasından uzak olsa. "normal" çocukların da psikolojisi kurtulur böylece. :confused: Ama yeter mi? Ya dediğin gibi markete, plaja giden sakatlar? Peki sakat bir çocuk bir oyuncak marketine girdiğinde içerideki bütün çocuklar bağıra çağıra kapıdan bacadan dışarı mı atlasın şimdi? O zaman ne yapmalı? Sakat tezgahtarların çalıştırdığı sakatlara açık bir market belki? 50 sene önce siyahların öndeki beyazlar rahatsız olmasınlar diye otobüslerin sadece arka koltuklarında oturabilmesi yanlış bir uygulama değilmiş mi acaba. :rolleyes:

Bir tek şeyi merak ettim, ampüte bir çocuk da ampüte bir sunucuya baktığında "doğal olarak" korkuyor mu? :) O zaman literatüre "ampüte oto-korku" diye bir kavram da yerleştirmek gerekecek, zira bu çocuk eninde sonunda aynaya da bakacak. :)

Çocukları korkutan bence mana veremedikleri şeyler. Bir açıklama yaparsanız daha fazla irdelemiyorlar.

Buna korkutan demeyelim de nasıl tepki vereceklerine karar veremedikleri durumlar diyelim istersen. Zira daha sonra korku şeklinde de, ya da yeğenin gibi tam tersi bir tepki de verebilirler.

Böyle durumlarda çocuklar etrafı örnek alırlar. Tereddütte kaldığı zaman sıkça görmüşsündür ki güvendiği insanlara bakıp nasıl tepki vereceklerine karar vermeye çalışırlar. Dolayısı ile Cigdem Kuyucak'ın çocuğunun verdiği tepki aslında yakın çevresinin duygularının bir tür projeksiyonu.

Zira çocuklarda açıklamalar etkili ya da yeterli olmuyor. Çocuklarla olan iletişimde, muhakeme, soyutlama,vs kabiliyetleri gelişmediği için kelimelerin gücü son derece sınırlı. Güvendiği insanların ne söylediğine değil nasıl söylediğine bakıyor; sözlerine değil vücut diline değer veriyor. Bu yüzden çocuk bilgi değil tutum alıyor. Yakın çevresinin duygularını, değer yargılarını benimsiyor ve tepkilerini buna göre dışarıya yansıtıyor.

Belki dikkat etmişsinizdir, doktorlarla daha önce özel bir tecrübesi olmayan bir çocuk, ilk kez bilinçli olarak bir doktora muayene olmaya gidince genellikle nasıl davranacağına pek karar veremez. Ama sıkça getirenlerden biri bir ara, "korkma, korkacak birşey yok, hiç birşey olmayacak" türünden sözlerle çocukla konuşmaya başlar. İşte çocuk genellikle ondan sonra yaygarayı kopartır, çünkü çocuk için kelimelerin çok önemi yoktur. Ortamdaki, anne babasındaki gerilimi, beklentiyi hisseder ve "korkacak bir şey yok" cümlesinin doğrusunu, yani "senin normal olarak şimdi korkman gerek" duygusunu, düşüncesini hisseder.

Cigdem Kuyucak'ın çocuğunun verdiği tepki ile senin yeğeninin verdiği tepki butün bunlar nedeni ile birbirinden farklı. :)

Herkese selamlar, sevgiler. :)
 
Bayılıyorum şu PC mantığına! :rolleyes:

Ya bir, ya sıfır. İki yok!

Ya siyah, ya beyaz. Gri yok!

Ya genetik/içgüdüsel/doğuştan/doğal ya toplumsal/sonradan kazanılmış. İkisinin bir arada olabilmesi olanaksız!

Ne güzel! Ya o, ya o.. Fazla düşünmeye de gerek yok.:)

Sanki daha önce:
İnsanın büyürken aldığı eğitim, okuduğu kitaplar, izlediği film, tiyatro vb. yardımıyla -deyim yerindeyse- genetik mutasyon bir sonraki kuşağın genlerine aktarılıyor.. böylece devam ediyor..
ve
Mutlaka anne-babasından, yakın akrabalarından da çok şeyler öğreniyordur! Ama genetik/kalıtımsal özelliklerin sadece fiziksel olacağını kimse söylemesin bana.
Hem o bebişin anne-babası uzaydan gelmiş değil ki.. Her şeyiyle mükemmel olsun! Onlar da bu dünyanın insanları.. Onlar da kendilerinden önceki kuşaklardan genetik bazı özellikler almışlar..
dememişim gibi..

"insan, çevre yaratığı ve yaratıcıdır."
dememişim gibi; insana ait her bi özelliğin doğuştan geldiğini savlıyormuşum gibi algılanınca bi garip oluyorum yaa.. Sanki suya yazıyoruz.. :(

Yine söylüyorum: Ne çocuklar, ne ebeveyn uzaydan gelmiş değil! Bu dünyanın insanları! Hep beraber yaşıyoruz! -En azından şimdilik- "Başka dünya yok!"

"bunun genetizmle falan da alakası yok " dediğimizde çoook büyük bir şeyi atlarız.. Yani bundan önceki kuşaklarda böyle bir şey yoktu, bu sadece bu insanlara özgüdür.. Çocuklarına sakatlardan korkmaları gerektiğini öğreten insanlar da bunlardır, bu insanlar yok edilirse sorun biter! gibi garip bir sonuca varırız..

İroni yaparken bile eleştirdiğimiz kişilerin mantığıyla 'kanlı-bıçaklı düşmanmış gibi' "cephe" açarsak bir yere varacağımızı hiç sanmıyorum! :(

Ben de bir zamanlar sakat bir çocuktum ve sakat olmayan anne babaların sakat olmayan çocukları tarafından köşe bucak kaçmak zorunda kaldım çoğu kez. Beni ilginç/değişik/anormal buldukları için taşlandım, aşağılandım, incitildim.

Yalnız değilsin!! Buradaki çoğu kişi -ben dahil- benzer şeyleri yaşadı/yaşayacak! Ama bunlarla mücadele, tekil ve agresif olmaktan çok örgütlü ve akılcı düşünce ve davranışlardan geçer! :cool:

Çocukları korkutan bence mana veremedikleri şeyler. Bir açıklama yaparsanız daha fazla irdelemiyorlar.
Sadece çocukları mı?! Büyükleri de, bizi de..:( "Mana" veremediğimiz/açıklayamadığımız o kadar çok şey var ki!:( Görüyoruz; kimimiz 'ceza' diyor nefret ediyor, kimimiz 'ödül' diyor seviniyor. Biz bile 'ayağı yere basan' cümlelerle açıklayamazsak durumumuzu çocuklara nasıl anlatacağız? :confused: İngiliz ebeveynin durumu da böyle olabilir! Açıklama yapamayınca film kopuyor!:(



Teratophobia- Özürlü bir çocuk sahibi olma veya özürlü insan fobisi. Benden bu kadar..Fobi-korku, genetik-sonradan kazanılmış olması beni aşar. :p

[SIZE="1"]Not 1: Rekursion'a: Rekucum, ne yaptığını gördün mü yaaa? Bu yaptığına "cımbızla laf çekmek" denir.. Daha çok da siyasi demagoglar tarafından kullanılır.. Konuyu saptırmak, gündemi değiştirmek amacıyla anlamsızca sakız edilir.. O lafın öncesinin ve sonrasının hiçbir önemi yoktur onlar için!

Not 2: Bir buçuk parmakla klavye kullanıyorum! Uzun yazılarımı yazmakta ve okumakta zorlanıyorum! Tekrar tekrar yazdırarak yormayın ve üzmeyin beni..
[/SIZE]
 
uzmeyin baben abimizi ulennnn..:)

ben bile yormayayım diye fazla muhalefet olmuyorum... ama abi bi yerde de adamın canına tak ettiriyorlar be abicim... salya sumuk içinde haykırırcasına, içimizden gelenleri yazabildiğimiz şu nadide sitemizin kıymetini bilmek gerek...

bu konudaki tavrımızı yel değirmenlerine saldıran donkişot abimizin çabasına benzetiyorum...

ve itiraf ediyorum... aynaya bakmaya ben bile korkuyorken karşımda benle oturup konuşmak zorunda olan kişileri neyle suçluyabilirim ki?...

çamurdan çanaklar çömlekler yapan ustanın elinden çıkan eseri göz önune alıyorum... eğer ustası bunu eğri buğru yaptıysa; çanağın bunda suçu ne? çanağı alak istemeyen ( sevgili) muşterinin kabahati ne? ve en önemlisi bunu kabullenip almış olan çanak sahibinin aldığı çanağın içine en sevdiği çiçeği (kalbini) koyarak camının önune koyduğu bu çanağa7çömleğe/vazoya bakanların hissettikleri şeyin adı ne?

bilinçli muşteri diye adlandırdığımız toplumumuzun bize bakış açısı işte bu kadar basit bir anlatımla ifade edilebilir...

zaman zaman kendimi raflarda terkedilmiş ve alıcısı olmayan urunlere benzetmemde burdan ileri gelmektedir... biraz tozlu biraz modası geçmiş... ancak işlevini hiç kaybetmemiş...
 
Bu konu benim için kapanmıştı ama insanoğlu boşveremiyor galiba.

Sanırım milletçe konu saptırmayı çok iyi başarıyoruz. Elalemin memleketindeki TV çocuk programı ile başlayıp nerelere gelebildik.

Cicikıs "Ben de bir zamanlar sakat bir çocuktum "demiş.
Eh burası engelliler için bir siteyse %80 engelli vardır sanırım. Onun için bende şu kadar sakatım yok ben senden daha sakatım, vallahi ben daha daha sakatıma gerek yok.
Sizin nasıl incinebildiğinizi az çok anlıyorum. Ancak Ortaçağda mı yaşadınız, hangi memlekette yaşadınız da taşlandınız bunları anlamış değilim.
"Empati yapamayışınız yüzünden hatırlamak istemediğim bir çocukluk anımı yazmak zorunda kaldığım için fevkalade mutsuzum" demişsiniz not olarak. Bu notunuzla kendimi suçlumu hissetmem gerek anlayamadım. ,yada kimin yerine kendimi koyacağımda, anlamaya çalışacağım.
Evet aslında ben empati yaptım ama karşı taraftan; sanırım bu pek hoşunuza gitmedi.
Zaten empati tam aksinin yerine koymak değilmidir kendini....
 
lütfen sakin ol, babenjim :)...ne yapmishim ki ben sana, farkinda degilim, gercekten de degilim :confused:...


E.. Rekucum.. Yukarıda "genetik şifreleme" dedim ya!.. :) Bu şifreleme olayı herkeste ama herkeste değişik oluyor.. Bu nedenle matematiksel kesinlik aramak yanlış! Matematikte/PC'de ikili sistemi benden iyi bilirsin.. ;) Doğru ya da yanlış! Normal ya da anormal! Siyah ya da beyaz! Üçüncü bir seçenek yoktur! Ama sosyal yaşamda "gri ve tonları" da mevcut.. O nedenle, bu mantıkla bakınca olaylara, bir sonuca varılmıyor!

felaket taktin kafayi shu genlere, babenjim yaw =)p... (bi süre icin fa forumundan uzak mi tutsak seni, napsak, hem dinlenirsin biras :p)...

ikili sistem mantigiyla siyah ya da beyaz diyerek yaklashamam belki bu olaya ama "gri ve tonlarini" siyaha ya da beyaza oldukca yaklashtirabilen "ampirik" diye bi kavram vardir bilimde - özellikle de sosyal bilimlerde - dicem ama bu sözcügü kullandigi icin bi zamanlar fuzulim arkadashimizin bashina gelenler (yaptigi deneyimler) benim de bashima gelir diye korkuom acikcasi :D... ve büük bi ihtimalle, senin shu dogrulugundan hic shüphe etmio göründügün ve benim tam anlayamadigim "duygularin, düshüncelerin vb. genetik shifrelenmesi" teorisi bile kullanmaktan korktugum :p o kavramin bashinin altindan cikmishtir, ikili sistemin degil ;)...


neyse... asil birileri cikip da "benim cocugum eksik uzuvlu insanlardan korkuyo; demek ki bu dogaldir; demek ki degishtirilemez (en azindan bin yil sürer); demek ki amputeler cocuk programlarindan uzak tutulmalidir" dedigi zaman ikili sistem mantigiyla olaya bakarak (gerci pek bakamio, ciddi bi mantik hatasi yapio) bi sonuca varmaya uurashmio da...... bizler "iyi ama korkmayan cocuklar da var, cerrie burnell'in o programi sunmasindan oldukca memnun olan, hatta bunu cok güzel bi firsat bilen ebeveynler de var!... durum böyleyken amputeleri/sakatlari cocuk programlarindan menetmek dogru olur mu, kimin hakki olabilir böyle bisheye?" diye karshilik verdigimiz zaman mi matematiksel kesinlik aramish oluyoz?...

gri tonlar arasinda siyaha ya da beyaza en yakinini (ampirik cözümü - ooops :D) aramak icin"korkan varsa korkmayan da var, acaba neden?" sorusunu soruyo olmayalim? ;)... tam da pc mantigindan uzaklashmak (ya da; uzak oldugumuz ) icin klavyelerimize ishkence cektirio olmayalim? =)p...


senin rahatsiz olma sebebini anlayamadim, babenjim... samiimi olarak söylüom ki anlayamadim... kime, neden kiziosun?... yorulmalarinin, üzülmelerinin kaynagi olarak beni göstermen de beni üzdü =(... cimbizla laf cekmek icin, söylediklerini anlamsizca sakiz etmek icin degil de gercekten anlamadigim icin, konunun biraz daha aciklanmasini istedigim icin sormush olamaz miyim o soruyu?...

sevgiler...



oturanboga'ya not; 11 den fazla grafik kullanabilmek istiom... lütfen, shunu hic olmasa 15 yap, gözünü seviym, yaw =)...
 
Üst Alt