Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

İngiliz ebeveynler tek kollu sunucunun çocuk programı yapmasını istemiyor [Tartışma]

Evet aslında ben empati yaptım ama karşı taraftan; sanırım bu pek hoşunuza gitmedi.
Zaten empati tam aksinin yerine koymak değilmidir kendini....

"karshi taraf" derken?... "tam aksi" derken?... empati yaptigin ve destekledigin ebeveynler seninle hangi konuda tam aksi yerde?... sen sakatsin, onlar saglam (*); bu acidan mi aksi yerlerde, karshi taraflardasiniz?... yoksa aslinda onlarla ayni fikirde olmadigini, ampute insanlarin cocuk programlarindan uzak tutulmasini dogru bulmadigini ama sirf onlarla empati yapabildigin icin aksini (karshi tarafi) destekledigini mi söylemek istiosun... anlayamadim pek, biraz acar misin lütfen?...

(*) ki saglam olduklarini bilmios bile



(umarim bu da "cimbizla laf cekmek" olarak algilanmaz :rolleyes::(:rolleyes:)
 
Yok Rekucum, en azından kasıtlı bişey yaptığını düşünmüyorum..:) Ama senin mesajının bana karşı kullanıldığını düşündüm.. o kadar.. Ama duygularımı yanlış ifade etmişim.. Seni üzdüm :eek: Ben de üzüldüm şimdi:(

FA'nın nörolojik bir hastalık olduğunu, buradaki bir çok arkadaştan daha kolay sinirlenebildiğimizi, sert polemiklerin bizi -en azından beni- günlerce etkilediğini söylememe gerek yok sanırım.. Forum, PC ve internet dışından pek çok olumsuz etkenin de bizleri diğer arkadaşlardan daha çok yıpratabileceğini de belirteyim, isteyen arkadaşın "empati" yapabilmesi için!

"duygularin, düshüncelerin vb. genetik shifrelenmesi" teorisi bile kullanmaktan korktugum o kavramin bashinin altindan cikmishtir, ikili sistemin degil
Heee..:p Ben de onu söylüyom işte..;) Yani
Ya bir, ya sıfır. İki yok! Ya siyah, ya beyaz. Gri yok! Ya genetik/içgüdüsel/doğuştan/doğal ya toplumsal/sonradan kazanılmış. İkisinin bir arada olabilmesi olanaksız!
diye düşünülmez sosyal bilimlerde!!

Yine sen daha iyi bilirsin.. "Kombinasyon hesapları" diye bişey var matematikte.. Burada üçlü dörtlü kombinasyonlar yok! Az gelir o rakamlar..;) Binli, milyonlu kombinasyonlar var. :p Her duygunun, her düşüncenin, her davranışın gen sistemindeki yerine bir rakam verirsek daha çok sayıya da ulaşabiliriz bence.. İşte bunları bu hesaplamayla birleştirir (ya da ayrıştırırsak) sonsuza varırız gibi..

Yani hiçbir insanın bir diğeriyle tıpatıp/tek fabrikadan çıkmış aynı marka, aynı model arabalar gibi aynı olmadığı, niye herkesin farklı olduğu, insanları sınıflandırmanın, ortak hareket ettirmenin neden çok çok zor olduğunun, "korkan varsa korkmayan da var, acaba neden?" sorularının cevabının hiçbir zaman matematik kesinlikle verilemeyeceği açıktır!

neyse... asil birileri cikip da "benim cocugum eksik uzuvlu insanlardan korkuyo; demek ki bu dogaldir; demek ki degishtirilemez (en azindan bin yil sürer); demek ki amputeler cocuk programlarindan uzak tutulmalidir" dedigi zaman ikili sistem mantigiyla olaya bakarak (gerci pek bakamio, ciddi bi mantik hatasi yapio) bi sonuca varmaya uurashmio da...... bizler "iyi ama korkmayan cocuklar da var, cerrie burnell'in o programi sunmasindan oldukca memnun olan, hatta bunu cok güzel bi firsat bilen ebeveynler de var!... durum böyleyken amputeleri/sakatlari cocuk programlarindan menetmek dogru olur mu, kimin hakki olabilir böyle bisheye?" diye karshilik verdigimiz zaman mi matematiksel kesinlik aramish oluyoz?...
Aslında iki tarafın da hatalı hareket ettiğini düşünüyorum! O "birileri"nin düşüncelerinin yanlışlığı/saçmalığı/abukluğu ortada!.. Onlar Allahlarından bulsunlar! Bana ne :p

Beni ilgilendiren taraf; bu olayın 'neden' böyle olduğu, düzelmesi için neler yapılabileceği, bizim tutumumuzun nasıl olması gerektiğidir!

Çiğdem Kuyucak, yukarıda söyledi:
KEŞKE dediğiniz gibi olsaydı cicikıs 8.5 milyon sakat dışarlarda olsaydı. otobüsde ,trende, sokaklar tekerlekli sandalyeli binlerce hadi onlarca engelli dışarda olsaydı.Yada tek kolu hemşire olabilseydi, güneyde bacağı olmayan birileri yüzmeye çalışsaydı. Eğer bunlar olabilseydi zaten tartışacak ne kalırdıki.İnanki işte o zaman çocukların psikolojisi bozulmazdı.
İşte bunlardır "ayrımcılık"ın ifadesi! Bunların düzeltilmesi için de; bireylerle/kişilerle polemiğe girmek/ironi yapmak hatta onları muhatap almak değil, bunlardan sorumlu olan devlet/kamu/tüzel kişiler yani otoriteyle mücadele etmek gereklidir!! Onu da örgütlü ve akılcı uygulamalarla yapmak gereklidir!!


[SIZE="1"]
Not 1: Gerçekten yoruldum.. :( Bu başlığa bir süre yazmamayı düşünüyorum!

Not 2: Rekucum.. Üzdüm seni.. Lütfen bağışla.. :eek:
[/SIZE]
 
Benimde doğuştan sağ kol ampute bu haberi görünce bana karşı alınan bir tutummuş gibi çok üzüldüm ve incildim.haberi bizleri görmeye tahammül edemeyenlrin sadece bütünlük kaybetme kabusu olarak alıyorum .çocukları sadece bahane.ben ayrıca cevremdeki hiçbir çocuğun şimdiye kadar kabusu da olmadım.çocuğa ne verirsen nasıl bilgilendirirsen ona inanır.aile çocuğuna bize ürkütücü aktardıysa tabiki kabus olur ki asıl vahim olan bu.ayrıca ayrı yerde bir topluluk olarakta toplanmadık her ırkta her ailede varız engellerimiz farklıda olsak varız .daha nedir bu bizlere karşı yapılan linç anlamıyorum.
 
Cicikıs "Ben de bir zamanlar sakat bir çocuktum "demiş. Eh burası engelliler için bir siteyse %80 engelli vardır sanırım. Onun için bende şu kadar sakatım yok ben senden daha sakatım, vallahi ben daha daha sakatıma gerek yok.Sizin nasıl incinebildiğinizi az çok anlıyorum. Ancak Ortaçağda mı yaşadınız, hangi memlekette yaşadınız da taşlandınız bunları anlamış değilim.
Empati yapamayışınız yüzünden hatırlamak istemediğim bir çocukluk anımı yazmak zorunda kaldığım için fevkalade mutsuzum" demişsiniz not olarak. Bu notunuzla kendimi suçlumu hissetmem gerek anlayamadım. ,yada kimin yerine kendimi koyacağımda, anlamaya çalışacağım.

Yazdıkların çok çirkin ve kırıcı cümleler. Aklınca bana demogoji yaptığımı ima etmeye çalışıyorsun sanırım ama seninde dediğin gibi %80 sakatlardan oluşan ve benzer hikayeler yaşamış insanlardan oluşan bir sitede bu çok anlamsız olurdu. Hayatım boyunca bu tarz şeylere ihtiyaç duymadım. Örneklendirerek daha kolay anlaşılabileciğimi düşünmüştüm sadece çok yersiz çabalarmış üzülerek anladım :)

Sana Hani Maslow`un "Kendini çekiç olarak gören, herkesi çivi olarak görmeye başlar" diye şahane bir sözü vardır onu hatırlatmak isterim.


1. Ampüte bir spikerin sırf görüntüsünden ötürü tv programının yayından kaldırılmak istenmesi olayını ayrımcılık olarak buluyorum.

2. Sakat insanların tv programlarında bulunmasının sakat çocuklar üzerinde olumlu etkiler bırakabileceği süper bir fırsat olarak düşünüyorum. Farkındalık yaratmak ve bende varım demek açısındanda artı bir getirisinin olacağındanda eminim.

Demişim ki;

Neden sadece sağlıklı çocukların pskolojisini düşünüyoruz? Ya sakat çocukların pskolojisi!

Buna karşılık Baben & Neptün demiş ki;

İşte ayrımcılık budur! :cool:

İsterseniz ayrımcılığın ne olduğunu tekrar bir hatırlayalım:

Ayrımcılık (Diskriminasyon) Kişilere ve gruplara gerçekten sahip oldukları veya sahip oldukları varsayılan bir özellikten dolayı diğerlerine olduğundan daha farklı muamele etmek.

Bir de pozitif ayrımcılık diye bir şey var oda şöyle ki;

Yalnızca “dezavantajlı” gruplara mensup bireylere verilen ekstra haklardır. Dezavantajlı gruplar herkesin rahatça kullanabildiği Negatif Hakları çeşitli sebeplerden dolayı kullanamadığı için; onlar ancak bazı özel birtakım haklara sahip olurlarsa çoğunlukla gerçekten eşit olma şansını yakalayabilecekleri için, fazladan haklarla desteklenmelidirler. Örneğin ülkemizde herkesin kamuya açık tuvaletlerden yararlanması bir (negatif) haktır. Ne var ki tekerlekli sandalye kullanan veya başka engeli olan kişiler çoğu zaman bu tuvaletlerden (merdivenler, dar alanlar vb. sebeplerden dolayı) yararlanamazlar. Bu durumda devlet bu tuvaletlerin açılması ve kullanılması ile ilgili düzenlemelere bir madde ekleyerek bu dezavantajlı grup için ekstra pozitif düzenleme yapar ve der ki: "tuvaletlerin girişinde şu-şu ölçülerde rampa, tuvalet kabinleri, kapıları, lavabolar şu-şu özelliklerde olmak zorundadır". İşte bu durumda devlet dezavantajlı kişiler için bir pozitif hak öngörmüş, bu kişilerin herkesle gerçekten eşit olabilmesini ve negatif haklardan yararlanabilmesini sağlamış oluyor. Tekrar etmek pahasına: Pozitif ayrımcılık fazladan bir hak değildir. Sadece herkesle gerçekten eşit olunabilmesinin garanti altına alınmasıdır.

Sakat bir çocuk, sakat bir kadın, sakat bir insan olarak hayata bu çerceveden bakabiliyorum. Önceliklerim bunlar üzerine kurulu.
 
CİCİKIS'A ÖZEL:
Ben yürürken destek almak için baston kullanıyorum.
Komşumuzun küçük bir köpeği var son derece sakin bir hayvancık; beni gördüğü zaman geri geri giderek havlamaya başlıyordu. Anladım ki bana değil bastonuma havlıyor, bende onu korkutmamak adına yanından geçerken bastonumu arkama saklamaya başladım.
Eh tabi şimdi bu örnek burada yanlışda diyebilirsiniz. O bir hayvan laf anlamaz...
Bazı bebelerde gözlüklü insanlardan korkarlar.
Yani her canlı farklı reaksiyon gösterir. Laftan anlayacak yaşta yada kapasite de değilse hele , yapacağınız pek birşey yoktur.
Bu yüzden de bu durumlara karşı bizlerinde anlayışlı olması gerektiğini söylüyorum.
Ben "ayrımcılıkla mücadeleyi" daha laftan anlamayan, bebelere karşı vermeyi istemiyorum.
cicikıs sizi üzdüğüme gerçekten üzüldüm. Bir anne olarak baktım olaylara ,bu benim fikrimdi.
Hepimizin geçmişinde canını yakan bir anısı vardır. Anıların canını yakmasına izin vermemek için gülüp geçmeyi bilmek gerek diyorum. Yoksa 80 yaşında hala canı yanan insanmı olmak istersiniz????
Ayrıca bu konu benim için kapanmıştır.
 
Çiğdem'e bir yanıyla hak verebilirim. O da, "doğru" çok net olmasına karşın, iş o doğrunun pratik karşılığına geldiğinde, uygulama o kadar da kolay olmayabiliyor. İşte, tekerlekli sandalyede beni gören bebeklerin/çocukların ilk anda şaşırıp ürkmeleri gibi, spastik birinin ilk anda korkutabildiği gibi gibi gibi örnekler hepimizin malumu. İşte bu pratik karşılaşmalarda çocuğa karşı empati kurabilmek gerek. Buraya kadar amenna. Fakat iş bundan sonrasında karışıyor işte...
Evet, bebekler/çocuklar hatta yetişkinler ilk anda bir çok şeyden huzursuz olabilir; olabilir de, bu huzursuzluğu yenmenin yolu olarak sakatların görünmez kılınması yöntemini bir kez benimsersek (ya da benimsenmesine her ne derecede olursa olsun anlayış gösterirsek) eminim bugünleri bile ararız! Bugün ki sokaklarda sakatlar neredeyse yok; bir de bu türlü bahanelerle görünmez kılınmaya başlanırsa, işte o zaman yandı bu toplum!

Bebekler/çocuklar içinde oldukları toplum tarafından şekillendirilir. Öyle genetik felan da hak getire. Genetikle bi tek hayatta kalma ve cinsel güdüler taşınır. Onun dışında, kimden/neyden korkacağımız, neyi seveceğimiz, neyden nefret edeceğimiz vb. her ama her şey aile-yakın çevre-okul-toplumsal aktörler-medya vb. süreçlerle belirlenir.

A'lar korkuyor/sevmiyor/istemiyor diye B'leri görünmez kılmak hiç bir şekilde söz konusu olamaz. A'ların korkusunu yenmek tabii ki gerekli. Ama bunun yolu B'leri aşağılayarak veya yok sayarak A'lardan uzak tutmak değil (ki bu kimsenin haddine de değil); A'ların korkularındaki saçmalığı, o korkuya yol açan aptalca kurguları deşifre etmekle olur!

Hiç şüphe yok ki, "çocuğum korkuyor" diyerek o kolsuz kadının program yapmasını engellemek isteyen anne-babaların rehabilitasyona ihtiyacı var. Onlar -çok sevdikleri iyileştirme-rehabilite etme dilini kullanırsak- hasta. Bu hasta insanların hastalıklarını çocuklara bulaştırmaması ve ölümcül bir salgına yol açmaması için tedavi edilmeleri gerek. Aksi halde yazık onlara... Yazık, çünkü ben kesik kolumla, bacağımla, tekerlekli sandalyemle, spastik halimle hep dışarda olacağım!


Not: Reku, veya başka bi arkadaş, bi haber takibi yapıp, tartışmaya yol açan programın akıbetini bize araştırır mısınız? Bakalım oradaki tartışma ve sonuç ne olmuş.
 
Dün çocuklarımla CEPA alışveriş merkezine gezmeye gittik.
Yürüyen merdivenden çıkarken tekerlekli sandalyeli bir gençten müsade isteyip devam ettiler yollarına çocuklarım. Hatta o çocuğa gülümseyip şakalar bile yaptılar. Sonra etraftaki diğer çocukları gözlemledim. Hepsi tekerlekli sandalyedeki yakışıklı çocuğa tuhaf tuhaf bakıyordu. Kiminin gözlerinde inanın korku bile hissettim. Döndüm kardeşime yanımda kardeşim ve annemde vardı. Bak dedim Emrede İremde ne kadar doğal davrandılar tekerlekli sandalyedeki çocuğa hiç yadırgamadılar dedim. E abla engelli bir anne ve babayla büyüyorlar çünkü dedi kardeşim.
Alışkınlar engelli insanlara. Çünkü çevremizde bir dolu, her türlüsünden, görme özürlüsünden ortopedik engellisine, spastiğinden duyma özürlüsüne her türlü engelli bir dolu dostumuz arkadaşımız var. Biz onlarla tatilede gidiyoruz gezmelerede sporada. Çocuklarımız bizlerin her türlü halini görüyorlar. Spor yaparken yüzerken oynarken zıplarken sandalyede yada ortezle. Her halimizi gördükleri için alışkınlar özürlüye özürlülüğe.
Ve benim çocuklarım ODTÜ kreşine giderken arkadaşlarına engellinin ne olduğunu anlatıyorlardı. Bizim anlatımımızla ama. Şimdide okulda arkadaşları sorunca onlara anlatıyorlar biliyorum.
Engelli diyordu İrem arkadaşlarına devam ediyordu. Engellilik bir farklılıktır. Kimimiz yeşil kimimiz mavi gözlü değilmiyiz. İşte aynı şekilde kimi duymaz kimiz yürüyemez kimi konuşamaz kimi göremez. Kimi kilolu kimi zayıftır. Engellilikde bir farklılıktır.

Çocuklarımızı engelliden soyutlayamayız.
İşte asıl o zaman bence çocuklarımızı sevmiyor düşünmüyoruz demektir.
Neden sonradan engelli olan bir çok insan canına kıymaya çalışıyor ölümü engelliliğe tercih ediyor. Çünkü anne ve babalar zamanında onlara engelliliğin kötü bir şey olmadığını anlatamıyor. Oysa çocuklarımıza engelliliğin kötü bir şey olmadığını yaşam biçimi olduğunu anlatmamız onların ruh sağlığı açısından oldukça gerekli.

"Bir engelli gördüğümüz zaman önce biz tuhaf tuhaf bakmayacağız ki çocuklarımız şaşırmasın. Çünkü onlar her davranışımızı taklit ediyorlar. Biz uzaylı görmüş gibi bakarsak onlarda engelliden korkar tırsar." demiştim veli toplantısında.
Biz varız hayatın içindeyiz. Çocuklarımız da buna alışacak. Ama önce sağlam insanlar alışacak bizlere. Çünkü çocuklara bunu alıştırmanın temeli yetişkinlerin davranışında başlıyor aslında.
 
Ve, "çocuk, erişkinin babasıdır" demiş biri...
 
Bebekler/çocuklar içinde oldukları toplum tarafından şekillendirilir. Öyle genetik felan da hak getire. Genetikle bi tek hayatta kalma ve cinsel güdüler taşınır. Onun dışında, kimden/neyden korkacağımız, neyi seveceğimiz, neyden nefret edeceğimiz vb. her ama her şey aile-yakın çevre-okul-toplumsal aktörler-medya vb. süreçlerle belirlenir.
:) Bunu kesin olarak söyleyebilir miyiz Bülentçim? Böylesine birbirinden kalın çizilerle ayırmak mümkün mü?

"Huy" diyoruz.. "İnatçılığı babasına çekmiş.." ya da "sakinliği aynı annesi gibi.. Hık demiş burnundan düşmüş" deniyor.. "Zekâsı dedesi gibi.. O da böyle leb demeden leblebiyi anlardı" vb., vb. bunlar dediğin güdüler dışında kalan özellikler..

Sen de demişsin işte "toplum tarafından şekillendirilir" deyu.. Olmayan şey şekillendirilir mi? Tamam, "insan çevre yaratığıdır!" ama o "gen"ler de çevre/toplum tarafından yaratılmıştır! Önceki kuşaklar da "toplumsal"dı! Doğal olanla sonradan kazanılanı bu bağlamda birbirinden ayırmak olanaksız, bence!

Yoksa sorarız.. "O 'toplumsal aktörler' uzaydan mı gelmişler?", "Onların geni yok mu?", "Onlar önceki kuşaklarından hiçbir huy, yetenek, duygu vb. almamışlar mı?"

İnsana ait tüm özellikler: Genler tarafından taşınır! O dediğin toplumsal aktörler tarafından ya geliştirilir, ya köreltilir ve bir sonraki kuşağa yine genler tarafından aktarılır! Ben bunu bilir, bunu söylerim. :)

"Genetik"i bu kadar hafife almayın..

[SIZE="1"]"Bu başlığa bir süre yazmamayı düşünüyorum!" demiştim ama dayanamadım yine.:)[/SIZE]
 
Baben abi,bu başlık,bağımlılık yapmış olabilir mi,bu da genetik mi acaba:)
Şaka bir yana da bu başlık kısır döngüye girdi,ben de yoruldum ,herkes aynı şeyi tersten anlatmaya çalışıp,bir türlü anlatamıyor:)
 
Evet.. Bence de.. Bir süre dinlenmek şart oldu artık.. ;)
 
İnsan her gün yeni şeyler öğreniyor.. En yakınında olan insanın bile bazı özelliklerini yeni öğrendim..Baskı
yada eleştiri karşısında takındığı tavra şaşırdım.. Tabi düşündüm de..
Artık bazı şeyleri tartışmasız şekilde kafama yerleştirmem lazım.. Bir kadın anne olduktan sonra diğer tüm
özelliklerinden bir çırpıda vaz geçebilirmiş.. Önce annelik geliyormuş yani..
Arkadaşlar çiğdem Hanım öyle çocuğunu engellilerden saklayan birisi değilki.. Aksine çocuğumuz var olan her tür
engelli ile haşır neşir olmuştur doğduğundan beri.. Sadece burada, belli yaştan sonra olsa daha iyi olur düşüncesini
koymaya çalışırken tartışma onu istemediği yerlere varmış..
Ben oğlumun şimdiye kadar en büyük travmasını nerede yaşadığını biliyorum.. Bir kurban bayramında kesilmiş bir
koyun kafasını sevmeye çalışırken, onun kesik olduğunu anlayınca resmen orada dondu kaldı..Diğer karın ağrıları
her çocukta ve her olayda neyse, onda da oluyor.
Diğer olayları her kes nasıl yaşadıysa oda aynı yaşadı.. Ben ilk görmeyen, ilk duymayan, ilk ampute, ilk
zenci, ilk travesti karşısında nasıl şaşırdıysam, şoka girdiysem oda aynı şeyleri yaşadı.. Bence bu olayın
bir ilki vardır.. Sonrasında alışma süreci başlar..
Ayrıca bir TV proğramında insanın ampute olduğunu öne çıkarmak gibi kaygı olamaz bence.. O olay orada öyle
bir sunulabilir ki yada, sunulmalıdır ki,gözleri ve gönülleri acıtmasın.. Ampute taraf yada her hangi bir engel
illa öne çıkarılmaya çalışılırsa, bu pornografik bir tutumdur aslında..
Oraya çıkan insanın da sadece engelli olarak ele alınması çok yanlış aslında.. Örneğin Edip Akbayram sahnede
hareket etmeyerek, engelliliğini saklamıyorki.. O, o anda yaptığı işe gölge düşsün istemiyor gönüllerde ve gözlerde..
 
Sayın baben bu yazdıklarınızın genlerle ne alakası olduğunu anlayamadım.siz mi genleri yanlış tanıyorsunuz yoksa benmi :)Benim bilgilerime göre insan genetiğinde korku duygusu vardır elbette.ama neyden korkacağımızı genetik olasrak bilemeyiz.bunu öğreniriz sonradan.insanın toplumsal davranışlarının genlerle alakası yoktur.toplumda nasıl davranacağımız tamamen bize öğretilendir ve kendi öğrendiklerimizdir.yani adet töre dedikleri şeyler.örnek olarak bana ebeveynlerim kötü davrandı diye çocuğum olunca benimde ona aynı şekilde davranmam mı gerekiyor yani bu durumda ?yoksa bana yapılan iyi yada kötü davranışları kendi doğrularıma göre ayırd edip doğru yolu mu buluyorum ?
 
Onu diyen bunu da dedi ama: ;)
İnsana ait tüm özellikler: Genler tarafından taşınır! O dediğin toplumsal aktörler tarafından ya geliştirilir, ya köreltilir ve bir sonraki kuşağa yine genler tarafından aktarılır!
"Toplumsal davranışlar da genler tarafından aktarılır" demedim ki.. İnsana ait yani kişisel/bireysel özelliklerdir genler tarafından aktarılan.. Yani huy, zekâ, yetenek, korku, cesaret vb. Bunlar da OturanBoğa'nın dediği "aile-yakın çevre-okul-toplumsal aktörler-medya vb." gibi etkenlerle ve üreme sırasındaki genetik birleşimle değişime uğrar. Ne de olsa amip gibi bölünerek çoğalmıyoruz. :) Eşlerin birleşmesinden hem onlara çok benzeyen hem benzemeyen yeni bir bebiş doğuyor. ;)

Benim orada demek istediğim: Yani, toplumsal aktörler bıdı bıdı:p insanların düşünce, davranış vb. özelliklerini şekillendirecekler ya.. İşte bunu yapabilmek için "muhtaç oldukları kudret" nerede gizli? Heralde geçmiş kuşaklardan bişeyler öğrendiler.. Bunu da şimdiki ve gelecek kuşaklara aktarıyorlar.. Yani bir de -deyim yerindeyse- toplumsal gen var! :) Ama bu bildiğimiz gene pek benzemiyor..
 
mevzu yabancı bir ülkeden bizlere ulaşmış olunca konunun takibi pekte kolay olmuyor... genelde konu üzerine yapılan haberler ve yorumlar ingilizce... bende bu konuda üzerime düşeni yapmak ve merak edenleri bilgilendirmek adına bir araştırma yapayım dedim...

öncelikle sunucu için şunları söyleyebiliriz... kendisi oxford mezunu politika ve ekonomi uzmanı... ayrıca drama ve tiyatro üzerine eğitimler almış... çinli bir rock müzik starı ile evli ve 2 çocuğu var...

BBC de çocuklar için yapılmış keşvet ve öğren adlı programı sunuyor... "CBeebies: Discover & Do"

konuyu zaten uzun uzun tartıştık... bilmeyen kalmamıştır... sonuçları ise program yanyınına devam ediyor... hatta programın DVD si 6,85 Euro ya satılmakta...

reklamın iyisi kötüsü olmaz demişler... programa ilgi had safhada... inanılmaz bir destek var... mevzu biraz iki ucu ballı değenek gibi görünse de bizim ülkemizde olmadığından dışarıda güzelce tartışılıp sonuçlara varılabiliyor... bu konudan dersler çıkarıldığını ve gerekli çalışmaların yapıldığını gördüğüm BBC tv nin bizim nadide kanallarımız tarafından örnek almasını temenni ediyor saygılarımı sunuyorrum...

elin gavuru yapıyor arkadaş...

:) içimde kalmasın... güzel birşeyle karşılaşıpta bu söylemi dile getirmeyen Türk varmıdır... :)
 
Baben abi ortalik karismis duzende bozulmus bu sayfada.. bir bakayim dedim ooo
millet birbirine girmis burada yani ingilterede bile bu tartisma bunun kadar hararetli
olmamisti ... tv programi sunan bayan halen sunuyor sunmayada devam edecek
programi ... birsey soyleyim size insanlar pratiklerinde cevabini verdiler izlenme
oranlari halen ayni... cocuklar zevklede izliyorlar ingilizlerin bir sozu var koseyi
dondugumuzde neyle karsilasiriz bilemeyiz bugun boyleyiz yarin kimbilir ...

oyle densizler heryerde cikabilir herkes abuk subuk birseyde soyleyebilir bu bizim
moralimizi bozmaz ve o turden insanlarin ne kadar bencil ve ot olduklarinin tescili olur en fazla...
 
Baben abi ortalik karismis duzende bozulmus bu sayfada..
Yaa yemişim konusunu, başlığını...:eek: Önemli olan; kaliteli, seviyeli, çıtayı düşürmeden, polemiğe varmadan tartışmayı becerebilmek... Olayın İngiltere’de ya da başka bi yerde geçiyor olması da o kadar mühim değil... Hatta olay bile o kadar önemli değil...
 
:)) katiliyorum baben abi haklisin bunun kadar polemik yapilacak uzerinde durmaya
degecek birseyde yok abuk subuk insan her yerde var :))
 
insana insan olduğu için değer verilmediği sürece;
fiziki özellikleri,ırkı ,rengi,dini, v.b çeşitli sebebeler öne sürülerek insanı dışlanma olayı varolagelecektir diye düşünüyorum.Bunun eğitimle de ilgisi çok yok. İngilteredeki olay iyi bir örnek.
Bülent Bey'in yazdıklarına katılıyorum.
 
Hatta şöyle diyelim mi karl;
"Hak Taala Hazretleri,karaları sınamak için yarattı beyaz efendileri" :p
 
boş vermişlik insanları bu hale getirir. İnsan hayatı anne karnında başlar dogar, büyür, gelişir ve ölür. hayat bu evrelerden ibarettir. şimdiki teknolojide anne rahmindeki özürler dahi tespit edilip bebekler öldürülüyor. bırakın büyüyenleri ayrımcılık yapılmasını. Arkadaş "her sağlam fert potansiyel özürlüdür" anlayışını benimseyen toplum da böyle bir ayrımcılık olmaz, olamaz. o kadar tanıdıgım engelli insan varki, topluma sağlam insanlardan daha faydalı.
 
Çok güzel bi paylaşım olmuş ama bu konu hakikaten meselenin özü açısından kafa yormaya değer bir konu...
 
Üst Alt