İzmir renklidir ve rengini ikliminden alır. İnsanları sıcaktır ama rahattır, bazıları Avrupa da bir kentte yaşıyormuş gibi yaşar ve ruhu özgürdür. O özgürlük kişilerin gözünü öyle bir bürür ki azınlık olarak bizleri fark edemezler. Bu onları kötü yapmaz, bazen belki dikkatsiz yapar. Bu sebeple İzmir insanlarının anlayışlı, dikkat çekildiğinde hoşgörülü yaklaştıklarını düşünüyorum. (Bizim toplumumuzun engelli hakkında geri kalmışlığı genel geçer)
Belediyecilik meselesine gelince, Cuma günü Buca'da Yerde Fıstık'a gittim, çıkışta arkadaşım taksiye uğurlarken, 'neden böyle yürüyorsun, yalpalıyorsun' dedi.. Kaldırıma baksana çarpık, dar ve ben zor yürüyorum dedim. Protezimi rahat kullanabilen hatta ayakkabı sıkıyormuş da bu sebeple sekiyor denilecek kadar iyiyim (şükür) fakat öyle yollar öyle yerlerden geçiyorum ki bazen, kim varsa yanımda söyleniyorum.. 'şimdi burada bir tekerlekli sandalye nasıl ilerlesin!' ve İzmir' de maalesef Bostanlı, K.yaka Çarşı, Alsancak ve Bornova Merkez (kısmen) dışında aklıma iyi caddeler getiremiyorum.
Hollanda'dan bir örnek, geçtiğimiz yaz Hollanda sosyal hizmetlerde çalışan bir yakınımız misafirimiz oldu. Durumum gereği açılan sohbette, orada; kişinin engel durumuna göre, sokağına, cadde ve ulaşım imkanlarının bulunduğu noktaya kadar! uzman kişi eşliğinde yollardan geçtiği ve engellinin en rahat ulaşımının nasıl sağlanacağının bireysel olarak tespit edildiğini ifade etti. (zaten geri kalan yollarda, şehir içinde vs.. sorun olacağını düşünmeye gerek yok sanırım)
Sokak hayvanları ile ilgili yazılanları da anlayışla karşılamak lazım. Korkusuna engel olamayan biri için çok zor bir durum. Halbuki sokak hayvanları sevildiklerini bilseler size yol boyu refakatçi olurlar... İnsanlardan korkun ama onlardan asla
Ütopik yaklaşımlar yüzleri gülümsetirken
inşallah gelecekte bir gün diyorum.
İzmir'den....