Atatürk, İnönü'ye dönerek; " Hz. Muhammed'i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud muharebesinde en büyük bir komutanın yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir? " der ve önündeki kâğıda Uhud harbinin plânını çizer, İnönü'ye uzatır. Her iki tarafın kuvvet ve durumlarını, alınan tedbirleri, savaştan önceki ve sonraki durumları büyük bir vukufa izah ettikten sonra İnönü'ye; "O zaman orada siz komutan olsaydınız, bundan başka mı hareket ederdiniz? " der.
İnönü de aynen tasdik eder. Bunun üzerine Atatürk gözlerini tekrar Günaltay'a çevirerek şöyle der:
" Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askerî dehası kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insandı. Cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih mesaimize kalamazlar. Hz. Muhammed, bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi."
Kaynaklar: 1-Prof. Dr. İsmail Yakıt, Diyanet Avrupa Aylık Dergi, Sayı:55 (Kasım 2003), sf.20-21
2-Sadi Borak, Atatürk ve Din, İstanbul, 1962, s. 17
3-Atatürk'ten Düşünceler, Enver Ziya Karal, s.65
4-Atatürk, Anekdot-Anılar, K. Arıburnu, Ankara 1960, s.166
Kömen --feyz alınt