Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakat Bebek Doğurmak: Sakatlık, Kürtaj ve Gen Teknolojileri Üzerine | Dikmen Bezmez

Bülent abicim ve Nage ablacım ikinizede benimle ilgili güzel düşünceleriniz için teşekkür ediyorum.. Ayrıca Bülent abicim sana, hayatımda ve forum konusunda güvenin,desteğin, herşey için ne kadar teşekkür etsemde yetmiyor.. :)

Sadece şunu söylemek istiyorum abicim, Neyle savunayım, gururlanayım.... gururlanmam için hiçbirşey bırakmadılar ki bana.. Böyle eli kolu bağlı, hiçbi işe yaramayan biri olmak hiç bana göre değildi.. Bana on uğraş birden verseler hepsini aynı anda yapardım.. İstediğimde buydu zaten.. O zamanlar gücüm vardı inancım vardı en azından. Okul hayatımı bitirmekle benide bitirdiler. Ben bir yıl boyunca her gece sınıfta gördüm kendimi.. Asıl kabusum uyandıktan sonra gerçek olmadığını anladığımda başlıyordu. Okul hayatı boyunca kitaplar arasında, sonrasında da dosyalar arasında kaybolmaktı tek istediğim.. Bunlara sahip insanların mızmızlanmalarını hiç anlayamadım. 'Uğraş ve işe yaramak' Eksiğim yoktu hatta fazlam vardı çok uğraşta aradım, ama toparlayamadım bir daha.. Yani ona inat buna inat olsun diye düşüncelerime, bilgilerime yeni bişeyler katmam gerekirken ben köreldiğimi hissediyorum. Bildiklerimide unutturdular.. Çünkü bi amaç bırakmadılar bana..
Şimdiden sonra zaten daha fazlası için artık gücümde inancımda yok, ailem başta olmak üzere kimseyi yormak gibi bir niyetimde yok. Sırf bu yüzden açıköğretim sınavlarına bile düzenli girmiyorum artık.
Sahip çıkmak, ispat etmek, savunmak istesem bu güne kadar ne yaptın diye soracaklar.. Elde var 'SIFIR!' Sırf bu sorularla yüzleşmemek için yılda beş altı sefer aradığım kişilerin benden beklentileri olduğunu bildiğimden sesini duymuyorum, yüzyüze gelmiyorum.
Düşüncelerimide ebeveynlik duygusuna göre değil, sakat çocuk olarak yazdım ve savundum..
 
Kısmet beni ağlatmak zorundamısın sen ablacım yaaaaaa :(:(:(:(
 
Aslında böyle bir zamanda dünyaya çocuk getirmek o çocuğa yapılabilecek en büyük kötülük ,zaman çok kötü ,o çocuk okusa yetiştirseniz bakalım iş bulabilecekmi ,bu kadar kötü ekonomik koşullarda hayatını idame ettirebilecekmi ,güvendiği insanlardan vefa görebilecekmi ,gece olunca derdini paylaşabileceği bir yol arkadaşı bulabilecekmi ,yoksa yıldızları üzerine çekip içi doldurulmamış hayellermi kuracak :confused:
 
Ortada ağlanacak bir durum yok. Kelebek'i hayatından bezdirenler belli: Zalim sistem (devletinden tut tüm kurumlarıyla birlikte en ücra yerdeki insanlara kadar hepsi)
ağlamaktan fazlasını yapmalı sakat çocuğun zor şartlarda yaşadığını düşünenler!
İşe bu şaartları değiştirmekle başlamalı.
Doğacak sakat çocuga herkesin gücü yeter beyler ve hanfendiler!

Yüreğiniz yetiyorsa buyrun sahaya iş yapın, zalimlerle uğraşın biraz!
Erişebilirlik sorunu sizleri bekliyor mesela:http://www.engelliler.biz/forum/sak...atifi/109124-erisilebilirlik-hakan-ozgul.html
Yapılacak iş çok vesselam:)
 
Ayşe Ceren Hanım,

Deneyimlerinizi, düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler. Ben de sizden gelecek uzun bir mesajı sabırsızlıkla bekliyordum, ilk yorumunuzdan sonra. Size ve kızınıza sevgilerimi iletiyorum.

KKELEBEKK,

Sana da çok kolay gelsin KKELEBEKK. Kaç yaşındasın bilmiyorum. Ne zaman sakatlandın, neyin var bilmiyorum. Ama hep böyle umutsuz hissetmeyeceğini umuyorum. İşte ben de bundan serzenişte bulunuyorum sisteme. Sana da buradan kocaman bir selam gönderiyorum. Sevgiler...
 
O zaman, garantici arkadaşlar için gelsin Sezen Aksu söylüyor,
şanıma inanma #28920 - uludağ sözlük video

Bir Küçücük Aslancık Varmış
Kırlarda Ko Ko Koşar Oynarmış
Annesi Onu Çok Çok Severmiş
Sen Benim Ca Ca Canımsın Dermiş

Babası Onu Çok Severmiş
Sen Benim Ca Ca Canımsın Dermiş
 
bezmez;
Dediğiniz gibi olur inş. teşekkür ediyorum hocam bendende size selam, saygı ve sevgiler..:) 21 yaşındayım, doğuştan yürüyemiyorum. Bende size çalışmalarınızda başarılar ve kolaylıklar diliyorum..
 
Herkese selamlar,

Bir memlekette bir topluluk "keşke var olmayaydım" diyorsa, o memlekette o topluluğa neler yapılıyor olduğunu çok ciddi düşünmek lazım. Hiç kimsenin hayatta ne zorluklarla karşı karşıya kalmış olduğunu küçümsemiyorum, haddim değil. Aksine biraz da olsa kavramaya çalışıyorum kendimce.

"Sakat çocuğun kesinlikle kürtajla alınması lazım" görüşünü savunan arkadaşlar, sakat çocukları gelecekte başına gelebileceklerden "korumak" istiyorlar belli ki. Görüşlerini desteklemek için de hep en ağır sakatlık deneyimlerini örnek veriyor arkadaşlar (böyle deneyimler yok demiyorum, haşa, tabi ki varlar). Aklıma şunlar takılıyor:
  • Tüm sakatlık deneyimleri bedensel/ruhsal/psikolojik olarak tahammül edilemez bir ağrıyı/baş edilemez bir zorluğu/tam bir bağımlılık halini beraberinde mi getirir? Sanki bir sürü şeyi aynı anda konuşuyoruz gibi.
  • Sakat arkadaşların ve ailelerinin yaşadıkları bunca zorluk, kader mi? Yani başka türlü bir devlet, başka türlü bir belediye, başka türlü bir toplum zaman içinde kurulsa, sakat arkadaşlar bunca felaketle yüzleşmeyebilirler mi ileridei? Anneler "sakat çocuk" doğurdum, ömrümce ona bakmak benim tek görevim diye hissetmeyebilirler mi gelecekte? Biraz hayal etmek mümkün mü? (Bunlar bilim kurgu değil, başka memleketlerde nispeten başarılmış şeyler)
Herkese iyi geceler şehzadelerim, sultanlarım, hünkarlarım :) Bir yandan Muhteşem Yüzyıl açık da :)
 
Ayşe Hanım Merhaba,

Samimi yazınızı dikkatle okudum. Biz forum takipçileri ne şanslıyız ki sizin gibi düşüncelerini samimi olarak ortaya koyan bir insanın cümlelerini okuduk. İnancınız hiç eksilmesin. Size ve ailenize selamlar gönderiyorum.

Değerli arkadaşlar,

Belki tekrar olacak ama; sakat bebek istenmeyişinin önemli bir kısmı yani mazeretleri ülke şartları, sistem yetersizliği ve toplumsal baskı ve algıdan kaynaklanıyor. Bu tespiti ortaya koyalım. Yazılı düşünüp sizinle paylaşmak istiyorum: Toplumun kendince "normal insan" diye tanımladığı bir model var. Size normalin tanımı yapmam zor ama normal algısı şunlar olabilir mi?

"Şişman olmasın, boyu-posu yerinde olsun, eli-ayağı düzgün olsun, kör-topal olmasın, işi-aşı olsun, emekliliği ve 2-3 ayda bir ikramiyesi olsun, devlet kapısı olsun, hamarat olsun, din-diyanete sahip çıksın, iyi yemek yapsın vs... "

Eğer zaten siz bu tanıma girmiyorsanız "anormalsiniz". Yahu geçenlerde bir vakıf (engelli bireyler için çalışan) senedinde diyor ki: Amacımız engelli insanların normal insanlar gibi bir yaşam sürmesini sağlamak...

Biz insan değil miyiz? Bacağımı kullanamamak beni daha az insan mı yapıyor?

Yeti yitimi olan arkadaşlarıma sormak istiyorum: Keşke dünyaya gelmeseydim diyeniniz var mı? Eğer cevap hayır ise mesele kapanmıştır. Eğer cevap evet ise; Bunun sebepleri yeti yitiminizle mi yoksa sistemle ilgili yaşanan sorunlardan mı kaynaklı? "Normal insanlar" (!?) keşke dünyaya gelmeseydim dediği zamanlar olmuyor mu?

Temel mesele sistemin anormal (!?) insanları redetmek istemesiyle alakalı değil mi?

Benim yeti yitimim kaslarımla ilgili. Anlamı şu; her geçen gün bir uzvumu/organımı daha az kullanabiliyorum. 10 yaşında futbol oynayan, 30 yaşında yürüme yeteneğini kaybeden, 3 senedir geceleri suni soluyan biri olarak diyorum ki: İyi ki varım, iyi ki hayatı paylaşıyorum, iyi ki gök kuşağında bir rengim. Sanırım hayat siyah ve beyazdan oluşmuyor, değil mi? Sakat olmak ya da kalmak bir trajedi değildir ve olmak zorunda da değildir. Siz sıradan bir gözlük kullanıcısının; "hayatım zehir oldu" dediğini duydunuz mu? Neden duymadınız çok belli değil mi? Gözlük kullandığında artık yaşamak için onu engelleyen hiçbir şey yok çünkü. Çevre şartları ve sistem düzgün çalışıyor olsa ve biz beyaz bastonumuzla ya da tekerlekli sandalyemizle özgürce yaşayabiliyor olsak bu tartışmaları yapıyor olur muyuz?

Güçlü olmayanlar elenmelidir ve doğal seleksiyona uğrar mantığı sanırım biz insanlar için düşünülemez. Ancak başka varlıklar için söz konusu olabilir.
 
Merhabalar,
Her anne veya baba pardon genelleme yapmıyım.Ben evet kızımın tabiki sağlıklı dünyaya gelmesini isterdim.7 yaşına geldiğinde yaşıtları okula giderken bende götürmek isterdim.bende hazırlamak isterdim herşeyini.ama olmadı kısmet değilmiş bize.birkez bile anne dediğini duymak kısmet olmadı.ağlamasının haricinde evladımın ses tonunu bilmiyorum.hangi yemeği sever neleri sevmez bilmiyorum.ne yapmak kızımı mutlu eder bilmiyorum.ağrısı mı var.canımı yanıyor.bunları bilememek ne kadar zordur biliyormusunuz bi anne için veya baba için.
Herşeyin olduğu bir masa düşünün ellerimizi kullanabiliyorsak uzanır alırız veya konuşabiliyorsak tercihimizi belirtiriz.
Benim asla beklentilerim fazla olmadı.bu güne kadar hep dualarım biraz olsun bebeğimin kendini koruyabilmesinı istedim.ama maalesef olmadı ve olmayacak.Bunlar olmadı diyede asla kızımı boşlamadım ve dışlamadım.Ben olduğum sürece asla kızım hiçbir şekilde zarar görmez,buna da izin vermem zaten.Bizim evimizin büyümeyen bebeği o.
Benim bu konunun açıldığı ilk günde yazdığım konuya biraz olsun açıklık getirmek amacım, hamileliğimde testlerimde kızımın engelli olacağı belli olmuş alsa idi belki şuan yaşadıklarımdan kızımın çektiği ve çekeceği zorlukları bildiğimden dolayı evet bu hamileliği sonlandırırdım diyorum.
Bence keyfi kürtajlar yasaklanmalı evet.
Ben şahsen çok isterdim sadece yürüyemiyor olsun,sadece konuşamıyor olsun,sadece ellerini kullanamıyor olsun,sadece bedensel engeli olsun.Ama bunların hepsi birde üstüne zihinsel engel de eklenince.ister istemez benden sonra kızıma ne olacak endişesi ile sonlandırırdım diyorum.
Yine belki tepkiler olabilir sizlerden.Bu benim görüşlerim ve yaşadıklarımızdan minik örnekler.zorlukları yaşayan bilir arkadaşlar.
Sevgiyle kalın......
 
Belgin hanım, sizin kararınıza ya da düşüncelerinize karşı kimse bir tepki veremez. Yaşayan bilir.

Ben Ayşe hanımın aktardıklarının da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

[...]
Bugün yaşasam .deselerki bebeğiniz engelli olacak ...hiç düşünmeden DEVAM kararı alırım. asla düşünmem.
ben bunları düşünürken kızım bana dönmeden televizyondakilerle konuşurcasına ''AMA BİZ DE HAYATTAN ,YAŞAMAKTAN ZEVK ALIYORUZ'' dedi. o kadar. evet İŞTE BU KADAR. orada tartışılan konu ne boyutu ile tartışılırsa tartışılsın ister toplumsal, ister maddi,manevi,ister dini ,ister vicdani boyutuyla... sonuç bu. HER CAN YAŞAMAKTAN BİR ŞEKİLDE HAZ DUYAR.
[...]
arkadaşlarım arasında ilk çocuğu engelli olup ,ikinciyi isteyen ama gebelikleri esnasında o bebeğin de hasta olduğunu öğrenen iki velim oldu. bir özel eğitim merkezinde olunca bir çok duruma tanık olunabiliyor. bu anneler devam kararı aldılar. şimdi iki çocukalrı da öğrencimiz.
bir annemiz ikiz gebelikte kızının hasta olduğunu oğlununda sağlıklı olduğunu öğrendi. kızının anne karnında yaşamına son verşlmesi kararını aldılar. ancak işlem sırasında erkek çocuk kız ikizinin önünde durduğu için o yaşamı durduramadılar.o doğdu.hem fiziksel hem zininsel engelli ,tıpkı ablası gibi.ikiz erkek sağlıklı.
geçen hafta ilk çocuğu sağlıklı ancak ikincisine down sendromlu bir tanıdık engelli çocuğu olan arkadaşına giderek yardım istemiş ağlayarak. bu çocuğu dünyaya getirmeye kararlı. sadece nelerle karşılacağım, çocuğum neler yaşayacak diye okulumuzdaki ailelerle görüşmek istemiş.
ilk çocuklarını eğitime getirken ikincileri doğum yapan,herşey yolunda giderken onlarında engelli olduklarını öğrenen üç arkadaşım var. kabullenme aşamasında birlikte olduğumuz. tekerlekli sandalyelerin birini anne birini baba sürüyor. eğitime ailecek geliyorlar. ACILAR çok büyük. buraya yazarken bile ''bunlar gerçek mi'' diye kendime soruyorum inanın.
ailelerimle çoğu zaman bu konuyu tartışır olduk.gebelik düşünenler,gebeliği sırasında amniosentez yaptıracak olanlar...konuştuğumuzda şunu görüyoruz. hiç bir anne gebeliğimi sonlandırırım demedi. bizler şu cümleyi çok severiz.''BİR DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE AYNI ÇOCUĞUN ANNESİ OLARAK GELMEK İSTERİM''

Kürtaj yaptırıp yaptırmamaya karar verirken anne-baba ve sakat çocukların deneyimlerini duyabilmeli müstakbel anne-babalar. Anneler doğuracaklarında "aptal" yaftası yeme korkusu ile karar vermemeliler.

Ve tabii Volkan'ın dikkat çektiği gibi (bkz), sakatlıkların da çeşidi var. Siz en ağır sakatlıklardan örnekler verip çocuk doğumları üzerinde baskı kurarsanız, birçok şeyi de gözden kaçırmış olursunuz. Bu yöntem bence sakatfobikliğin en bariz göstergesidir. Şurada deyinmeye çalışmıştım: bkz
 
Dikmen'in yazısında olmayan bir kaç nokta var bu konuda...
  1. Genetik bir durumundan engelli olanlar için bu konu başka boyuta geçiyor, çünkü risk/olasılık faktörü artıyor ve bile bile ZelihaT'nin anlattıklarına gider mi? Bilinçli seçmek ... ayrı bir konu.
  2. Genetik durumların hemen hemen hepsi bir risk faktörü olur: belli bir yüzdelikle çocukta çıkar; akraba evliliğin getirdiği riski gibi.
  3. Sakatlığın (en geniş anlamında) nedenlerin çoğunluğu doğum öncesinde tespit edilmez; kürtaj söz konusu olmaz. Doğumdan sonra durum ortaya çıkar - bu çocuklar hep doğacak :)

Bir başka madde: Hamile olmak isteyen riskli durumda olanlar (anne ve baba) destek verebilen, önyargısız olumlu şekilde ilgilenecek doktor nereden bulunabilir? Bu konuda herhangi bir girişim var mı?

Serafim: Bildiğim kadar tıbbi gelişmiş olan ülkelerde bir yandan bazı engel durumu önlerse, diğer yandan ilaç/tedaviyle ölümler de önlediği için, ortalama her toplumda sakatlık oranı %15 cıvarında hasplandı.

Risk almak - sorumsuzluk mudur? Hayat yaşamak zaten bir risk. Farklılıklar toplumu zenginleştirir. Yaşasınlar. Bu çocuklar toplumun yetersizliğini yansıtır.
 
Hiç kimse çocuğum sakat olsun istemez. Fetusun sakat olduğu anlaşılırsa kürtaj taraftarıyım. Bir yandanda bu testlere güvenebilirlik ne derece onu tartışmak lazım.Sakat denilip kürtaj yaptırılmayan bebeğin doğup son derece sağlam olduğu görülmemiş şey değil.
Her anne baba doğumdan sonra ebeye mutlaka sorar herşeyi yerinde mi? Sakat çocuk doğuran kadının ayıpladığı hatta dışlandığı bir gerçekse bırakın sakat çocuk doğurmayı kadın kız doğurdu diye dışlanıyor.
Hayatta hiç birşeyin garantisi yok.Tek garantili olan ölümdür.Herkesin sonunda öleceği malum.Bu durumda herkes eşitlenmiş oluyor kanımca.
Sakat doğacagı kesin belli olan çocuğun doğurulmasına karşıyım...Karşıyım derken sağlam doğan bir bireyin ilerde sakat kalma ihtimalı gitmiyor aklımdan.Ama genede sakat çocuk doğurulmasın. Her gün lanet okuyarak uyanıp lanet okuyarak hayata devam etme zorunluluğu olmaması dileğiyle...
 
Peki doğmuş çocuklara neden kırk yıldada bir çıksada başvuru yapılıyor sağlık bakanlığına Ashley tedavisi için;?
Çocuğun büyümesi durdurmak istiyorlar bana göre buda yanlış ama insan eti ağır en zayıf insan bile yatağa bağımlılık teşkil ettiğinde zorlanabiliyor bakacak olan kaldırmakta yatırmakta vs...
büyüdükçe sorunlar dahada sorun çıkaracağından çocuk kalarak sorunları en aza indirgemeyi tercih edenler etmek isteyenler var isteyip uygulatamayanlar var ülkemizdede...istenmiş ülkemizde ama sağlık bakanlığınca red edilmiş
eğer kürtajla alınsaydı bilseydi durumu bunları düşünmek zorunda kalmayacaktı belki bu aile...
bu tedaviyi isteyebilmekte en az kürtaj kadar önem teşkil ediyor...
hem hasta bilinci dışında bir müdahale hemde hastanın geleceği için alınan bir karardır..
bunu onaylamıyorum ama kürtaj bu konuya baktığımızda daha az günahkar bence :eek:
haksızmıyım...
 
Bülent bey merhaba,
Ben en ağır engellerden örnek vermiyorum,yaşadıklarımızı yazıyorum.gerçek dışı bişey değil yazdıklarım.
Ayrıca hiç kimseye baskı kurmak gibi bir niyet içersinde değilim.herkes kendi verecek tabiki kararını.
Sakatfobilik diyede bir yakıştırmayı inanın hakettiğimi zannetmiyorum.
Ayrıca ben burda forum ve tartışma başlığı altında olan bir konu olduğu için yazmak istedim tecrübelerimi ve yaşadıklarımı.hiç kimse benimle aynı fikirde olmak zorunda değil.tabiki bende değilim.
Hepimiz aynı fikirde olsak tartışma diyede bişey olmazdı zaten.
Anladımki çokda fazla yazmanın anlamı yok.İYİ GÜNLER DİLİYORUM......
 
Hay Allah! Belgin hanım, çok çok özür dilerim, kastettiğim kişi siz değilsiniz. Size böyle bir şey söyleyebilir miyim hiç.

Ben "sakat çocukların doğumu kürtajla engellenmelidir" diyen ve bunu dayanak olsun diye hep en uçlardan örnek veren kişilere dair yazdım onları...
 
İnsan bunu başına geldiğinde anlar yaşar. ne yorum yapılsada sözden ibaret sonucu olmayan bir durum çok zor sorumluluk.
 
Belgin Hanım, yazdıklarınızı okudum. Kusura bakmayın hemen size dönemedim. Forumlara pek giremiyorum.

Yaşadıklarınızı tahmin edebiliyorum. "Böyle olacağını bilseydim aldırırdım." diyorsunuz. Elbette bu düşüncenize kimse karışamaz ve hakkı da olamaz. Lakin bunları düşünmenin bir faydası olmaz size. Şu an geçmişe gitmek mümkün değil çünkü. Ayrıca şu an bir gerçeğiniz var. Çocuğunuz şu an engelli, yaşama dahil ve yaşıyor. Bundan sonrasını düşünelim.
Bugün sizin konuyu rehber öğretmenimizle de konuştum.
Eğitim alıyor musunuz çocuğunuz için?
Şu aşamaya kadar yapabildikleriniz neler?
Haklarınızı biliyor musunuz?
Yeni uyesiniz. Eski mesajlarınıza bakayım dedim bilgiye ulaşamadım. Mümkünse çocuğunuz için ayrı bir başlık açar mısınız şurada?Özel Eğitim, Öğretim ve Rehabilitasyon
Özellikle eğitim süreci çok önemli. Buna öncelik verdiğim için başlığı burada açmanızı rica edeceğim sizden.

Hem tecrübelerinizi paylaşırsınız hem de tecrübelerden yararlanırsınız. Çünkü anlattıklarınıza göre baya zorlanıyorsunuz. Bazen paylaşımlar insanların hayatını daha da kolaylaştırır.
Özel mesajla telimi vereceğim size ayrıca. Lütfen telefonlaşalım.
Sevgiler.
 
Melek hanım merhaba,
İlginize tşk ederim.evet kızım 1 yaşındayken engelimizle yüzleştik ve 3 yıl öncesine kadar yapmam gereken herşeyi yaptım.özel eğitim,her duyduğum araştırdığım doktarlar dan çareler v.s v.s.......
En sonunda kızımın doktorları artık yavrumu hiç birşekilde zorlamamamı ve özel eğitimi bırakmamı öngördüler ve haklıydılar.ben iğneyle kuyu kazdım.kızımı oturtabilmekti hedefim sadece onu başardım fakat bi adım ötesi yok tabiki.Meleğimin gün içinde yüzü güldüğü anda dünyanın en mutlu annesi benim Melek hanım sağolun.
Hak diyorsunuz evet alabileceklerimi biliyorum fakat böyle bir girişim içine girmek istemedim.
Bende memnun olurum sizinle paylaşım içinde olmayı,sevinçler paylaştıkça artar,sıkıntılar paylaştıkça bir nebzede olsa nefes olur bizlere diye düşünmüşümdür hep.
tşk ler.
 
[FONT=verdana]sevgili belgin,

özel egitim denince sana neler anlatildigini bilmiorum, kizini oturtmak icin onu ve kendini bu kadar "zorlaman" özel egitime mi girior bilemedim ama genel olarak yardima, destege ihtiyacin var olabilir mi?... kizinin isteklerini, neyden mutlu olacagini, yüzündeki gülücükleri nasil cogaltabiliceni anlama konusunda bir yol gösterene ihtiyacin var olabilir mi?... ishlerini hafifleten birilerine ihtiyacin var olabilir mi?... yoksa kizinin asla mutlu olamayacagini mi düshünüyorsun?... hic bir destegin ishe yaramayacagini mi düshünüorsun?... [/FONT][FONT=verdana]kizindan ziyade senin özel egitim alman gerekior gibi geldi bana... bu yönde[/FONT][FONT=verdana] herhangi bi destek alma shansin oldu mu bugüne kadar?.... sakat saglam olmasindan bagimsiz olarak etrafimdaki anne cocuk ilishkilerinde genelde görüyorum; ne zaman anne huzursuz, stresli, korkulu, endisheli olsa ayni huzursuzluk cocuga da atlior... ne zaman anne nesheli, mutlu ve rahat olsa cocugun yüzünden de gülücükler sacilior...

sakatligi olan insanlari ve yakinlirini kendileriyle bashbasha birakan türkiye gibi bir ülkenin shartlarinda, "bana bishi olursa kizimin hali nolucak" gibi korkular yashamani anlamamak mümkün degil bana kalirsa... eger sana herhangi bishi oldugunda cocuguna cok güzel bakilacagini bildigin bir dünyada yashasaydin, eger yashadigin sürece kizinla mutlu olman icin destekler alabilecegin bir dünyada yashasaydin, eger kizini hazirlayip okula gönderebilecegin bir ülkede yashasaydin yine de "hamileyken ögrenseydim sonlandirirdim" der miydin?...

kizinin ne tür fiziksel sancilar icinde oldugunu bilmiorum ve bilmeden de ahkam kesmek istemiorum ama ayni zamanda hem fiziksel hem zihinsel sakatligi olan cocuklariyla mutlu bir hayat sürebilen aileler var - bazi fanatik forumdashlar inanmayacaktir belki ama bu mümkün!!!... ayrica, lütfen duygularini, düshüncelerini, tecrübelerini hic cekinmeden yazmaya devam et... elbette ki tepkimiz oluor ve olucak ama bunu sana karshi bir saldiri olarak algilama lütfen... hepimiz yazalim ki hep birlikte en dogruyu bulmamiz ve en yanlishi görmemiz mümkün olabilsin...[/FONT]

sevgiler :)...
 
Merhabalar Belgin Hanım,

Çok teşekkürler düşüncelerinizi paylaştığınız için. Önünüze çıkan bütün zorluklarda size iyilik dileklerimi gönderiyorum.

"Böyle olacağını bilseydim, aldırırdım" gibi bir ifadeniz var. Bunun için de tepki görebileceğinizden söz etmişsiniz. Kimin haddine? Olur mu öyle şey? Burada bir yanlış anlaşılma olduğunu söylememe izin verin. Her zaman için kadının seçme hakkı olduğunu düşünüyorum. Bunu hep vurgulamaya çalıştım. Hatta ilk gönderdiğim yazıda, kadının bu konudaki seçme hakkının -örneğin koşullarının sakat bir bebeği büyütmeye elverişli olmadığı için- kürtaj söz konusu olduğunda olabilecek en meşru neden olarak görüldüğünü, görülebileceğini yazdım. O nedenle sizin ya da bir başka annenin bu yöndeki tercihini yargılamak değil amaç. Ancak benim ve sanırım diğer benzer düşünen arkadaşlarımın dikkat çekmeye çalıştığımız nokta daha farklı. Kendi açımdan iki noktayı yeniden vurgulamama izin verin:

1- Sakat embriyonun kürtaj ile aldırılmasının gerekliliğine dair devlet, hastane, tıp, toplum vs vs nezdinde bir yönlendirme var. Bu yönlendirmenin altında her zaman çok masumane nedenler yatmıyor. Bunun altında yatan sakatlık algıları var, ekonomik çıkarlar var vs. vs. BU nedenle de sakat bedenin var olmamasının daha uygun olduğu yönünde bir görüş birliği var. Oysa: sakatlıklar çeşit çeşit ve toplumsal düzen daha kapsayıcı olsaydı, birçok sakat beden için bu hayat çok daha keyifli olacak. Yani "sakat bedeni yok et" demek yerine, sistem aslında kendine çeki düzen vermeli. Yani işin günahını bedene ödetmemeli. Devlet yaştamamayı tercih etmek yerine, ve bu konudaki eğilimleri desteklemek yerine, toplumsal yapıyı, sunulan olanakları düzeltmeli.

2- Anneler, aileler kararlarını verirken, sakat kişilerden destek almalı, yalnızca doktorlardan değil. Türkiye gibi sistemin gerçekten kötü olduğu bir yerde bile, hayatlarından keyif alarak yaşayan bir sürü sakat arkadaşım var benim. Anne adayı ise doktorlardan öğreniyor sıklıkla sakat bebek doğurmanın ne olduğunu, olabileceğini. Daha geniş bir yelpazeden bilgi almalı diye düşünüyorum. Ve bütün bunlardan sonra tabii ki oturup kararını vermeli...Ne karar verirse versin, ama bu koşullar sağlansın ondan sonra versin diyorum. Yoksa sizin ya da başka bir annenin vermiş olduğu/vereceği kararı yargılamaktan söz etmiyorum, haşa...

İşte tüm bunları düşününce de, bunları fark edince de, "tabii ki sakat bedenler doğmasın. Ne yani soyları devam mı etsin?" demem mümkün değil. Onun yerine "toplumsal düzen daha kapsayıcı olsun, sakat bedenlerin kendisi ile uğraşmak yerine" demem mümkün. Bir başka deyişle "anneleri bebeklerini aldırmak isteyecek kadar çaresiz bırakmasın. Meşru olan bu değil. Sorun bebğin kendisinde değil. Sorun ona sunulan sistemde" demek istiyorum.


Sağ olun, paylaşımınız için.
 
Reku sana katıldığımı söylemek için koştum. Evet, senin gibi düşünüyorum. Aileler bu koşullarda çok yalnız bırakılıyor. Tam bilgilendirilmiyor.
Çünkü sistem nasıl engelli çocuğu bu şartlarda doğmaya layık bulmuyorsa, yaşatmaya da layık bulmuyor. Böyle bir mantık olunca bu bireylerin eğitim gibi yaşamsal boyuttaki haklarıyla ilgili görevlerini tam yapmıyor.
Yasal olarak kısmen bir şeyler yapılsa da aileler eger haklarını bilmiyorsa peşlerine düşmüyorsa devlet hiç düşmüyor.
Çünkü bu çocuklar baştan elenmiş yaşamdan!
Genel mantık; yaşama uygun bulmayınca, yaşam koşullarını da onlara uygun düzenlemiyor.
Belgin Hanım burada düşüncelerini ve tecrübelerini paylaşırken aynı zamanda eğitim forumunda da paylaşımda bulunursa diğer aileler için de yol gösterici olacaktır. Bu anlamda ayrı forumda da yazması taraftarıyım:)

Yapılacak çok iş var. Once sorunları tespit etmek sonra da devletin yakasına yapışmak!:)

Dikmen, ben yazarken yazmışsın. Yazını görmemişim. Bu arada sana da teşekkür ediyorum. hakikaten önemli bir konu bu ve yazdıklarına harfi harfine katılıyorum. En baştaki yazında bile zaten konuyu tüm yönleriyle ele almışsın. Çok teşekkürler:)

Tartışmalara pek katılamasam da takipteyim.

Belgin Hanım, şöyle demişsiniz: "En sonunda kızımın doktorları artık yavrumu hiç birşekilde zorlamamamı ve özel eğitimi bırakmamı öngördüler ve haklıydılar.ben iğneyle kuyu kazdım.kızımı oturtabilmekti hedefim sadece onu başardım fakat bi adım ötesi yok tabiki."

Sadece bu cümlelerden süreciniz hakkında bir fikir edinmem mümkün değil. Bu konu çok önemli. Lütfen en kısa sürede telinizi bekliyorum. Yapılabilecek çok şeyin olduğunu düşünüyorum bunu bilin lütfen.


 
Öncelikle bu konunun beni çok sarstığını söyleyerek başlamak istiyorum. Ben cam kemik hastasıyım. Zor günler yaşadım, öyle böyle yaşamaya da devam ediyorum. Evlendim. Tek dileğim sağlıklı bir bebeğim olmasıydı. Bunun için çok mücadele ettim. Dediler ki ; hastalığın genetik %50 ihtimalle bebeğine geçme ihtimali var. Çaresi nedir dedim. Genetik ayrıştırma dediler. Devlet benim tedavimi karşılamadığı için tüm imkanlarımı kullanıp ; genetik ayrıştırma testi yaptırdım. Herşey yolunda gitti. Hamile kaldım. Dünyanın en mutlu insanı bendim. 12. haftada bebeğin sağlıklı olduğunu doğrulamak için karnımdan parça alındı. Sonuçların geldiği günü hiç unutamıyorum. İşyerindeydim. Doktorum aradı. Haberler kötü diyen sesini duydum. Devamında da bebek hasta deyişini.. Zemin kaydı, ben kaydım,, Dünya başıma yıkıldı sözünün gerçeğini ben yaşadım. Testte hata olmuştu. Tüm çabama rağmen bebeğim hastaydı. Apar topar hastaneye gittim. Sonrası büyük bir acı, yıkım.. Her gece gördüğüm kabuslar.. Beynimde sorular, susmayan sesler..

Bebeğimden vazgeçmek zorunda kaldım ben. Ama kendim için değil. Onun için vazgeçtim. Aklıma çocukluğum geldi. Acılar içinde bağrışım.. Ki öyle bir acı kii tarifi yok... Kırıklarım, sedyede kıvranışım. Röntgen odasına giderken yaşadığım acılar. İki bacağım bele kadar alçıda geçirdiğim yaz günleri.. Ayağım askıdayken sırtımda çıkan yaralar.. Ameliyatlarım.. Pis hastane odaları.. Boyum kısa diye yaşadığım alaylar. İş ararken yaşadıklarım. Şu an 34 yaşında olmama rağmen vücudumun 70 yaş gibi yaşlı olması.. bunları düşündüm ben ve bir anne olarak içim acıdı. Anneliği hissettim. Ona bunu yapmaya hakkım olmadığını taa iliklerime kadar hissettim. Bu benim hatam değildi. O engelli doğmasın diye ben elimden geleni yapmıştım. Velhasılı kelam yaşayan bilir bunu. Ben yaşadım. Dileğim o dur ki ; Rabbim hiç kimseye düşmanıma bile bu ikilemi, bu duyguyu yaşatmasın. Hayatımın en kötü günleriydi. Ve ömrüm boyunca asla unutmayacağımı adım gibi biliyorum. Çok üzgünüm....
 
Selam Arkadaşlar ben ilker ortaç,
Hafta içerisinde Dikmen'in açılış konuşmasına gelen yorumların ardından, ben de bu yorumların öncelikle septik halde daireler çizdikleri noktalarda bir kaç 'şey' demek istiyorum. Kısa kısa iletmeye çalışacağım ......

Din:
Daha çok müslüman olduğunu kabul edip, önce buradan ayet ve hadis vereceğim,
Sakat doğan çocukları önceden yok etmeliyiz diyenlere,
[FONT=verdana]Hz. Peygamber, özürlülere yapamayacağı işleri hiçbir zaman teklif etmemiştir. Mesela onların savaşlara iştirak etmesini istememiştir. Nitekim: "Mü'minlerden oturanlarla, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz" (Kuran, Mâide: 95) ayeti vahyedildiğinde İbn Ümmü Mektûm Peygamberimiz'e gelerek görme özürlü oluşu dolayısıyla cihada güç yetiremeyeceğini belirtmiş, ardından yukarıdaki ayetin "özürlü olanlar hariç" kısmı da ayete eklenerek inmiş ve dolayısıyla onun gibi kimselerin özrü geçerli kabul edilmişti.
[/FONT]
[FONT=verdana]Savaşa fiilen katılanların, geride kalanlardan üstün olduğunu, ancak özrü olanların bu hükmün dışında tutulduğunu bildiren ayet sayesinde özürlüler, maddi ve manevi boyutuyla koruma kapsamına alınmıştır. Buna bağlı olarak Hz. Peygamber, özürlüleri savaş gibi ağır bedeni güç ve sorumluluklar isteyen işlerden uzak tutmuş, bu alanda belirli muafiyetler getirmiştir (Döndüren, 2003:6).

işte bu tutumun adına pozitif ayrımclık dediler. Bugün sokakta savaş devam etmektedir. Ta küçüklüğümüzden beri, 'fasulyeden' bu hayatta bizi sayıp, mastürbasyon yapanlar, iki bira ısmarlayıp vicdanları temizleyenler var. Yakar top oynarken topun bana çarptığını görüp 'vallahi çarpmadı' diyenler var. Pozitif ayrımcılık di mi bu ?

Bu mu doğru ?

Ben hiç kıran kırana maç yapmadım . Ya 5- 0 iken 'olm daha da gol yremeyiz' diyen galip takım aldı beni oyuna, ya da 'olm zaten kepaze olduk, bari ilko'da oynasın' diyen fark yemiş takım aldı oyuna.

Hal böyle iken, dinden dem vuranlara, [/FONT]
(Biz insanı ahsen-i takvim üzere [en güzel surette, yani boylu boslu, sureti güzel, organların yeri, sayısı, en iyi kullanmaya müsait tarzda, kâinatın bütün özelliklerini içine alacak şekilde] yarattık.) [Tin 4 Beydavi]
diyorum.

Ayrımcılığın pozitif ibaresi altında yapılması hiç bir şeyi değiştirmiyor. Sakat sakattır. Sakat insandır. İyi insan da olması gerekmez. Siz yeter ki, bir sakatın annesi babası onun sakatlığını öngörüp kabullenebiliyorken, tercih ediyorken Allah, kitaptan dem vurmayın.

Aman kız erkek fark etmez , eli ayağı düzgün olsun diyenler, 'sakat olmayan % 88 türkiyeli'den birini daha dünyaya getirip mesut olsunlar. çok süper olacak, çok bravo onlara.
 
merhaba REKURSION,
Öncelikle sorduklarınıza cvp vermek istiyorum.Özel eğitimin bana anlatılmasına gerek yok.10 yılımızı biz özel eğitim ve rehabilitasyon mrkzlerinde geçirdik.fizyoterapi,psikolog desteği el becerisi yani ellerini kullandırabilirmiyiz bişeye dokunabilirmi diye ayrı ayrı öğretmenlerden özel eğitim aldık.ben evimin bir odasını fizyoterapi odası yaptım.okullarlada yetinmeyip evde özel dersler aldırdım kızıma.
oturtabilmekti hedefim konusuna gelince,sırt üstü yatan ve oturunca dengesini sağlayamayan bir çocuk olunca karşınızda tabiki kızımın rahatlığı için hedef olarak oturtabilmeyi seçtim ve bir yıl kadar bi süre sonra gerçekleşti.ve yıllar sonra skolyozumuzun zaman içinde artması ile bağımsız oturamaz hale tekrar geldik.fakat şükürler olsunki tekerlekli sandalyede oturabiliyor.siz skolyoz açısındanda endişelenebilirsiniz.gereken bütün korseleride denedim ve kullandım merak etmeyin.
Ben huzursuz,mutsuz,karamsar ve etrafım dahil kızımada negatif elektrik veren bir anne değilim.Aksine kızımla birlikte inanılmaz güzel vakitler geçiriyoruz.oldukça endişelendirmişim sizi.bilinçsiz ve eğitimsiz bir anne değilim.
Benim özel eğitim almam gerektiği düşünceniz çok hoş.muhtemelen psikolojik yardım bahsetmeye çalıştığınız.kendim için her türlü desteği kabullenme sürecimin ilk yıllarında aldım.tşk.ler..
Ben zannetmiyorum yazdığım yazıların içinde mutsuzum veya kızım hep mutsuz diye bir kelime sarfettiğimi.
Konuşamayan bir çocuğun neler istediğini evet deneme yanılma yolu ile buluyorum buda normal değilmi.yardım almamı öngörmüşsünüz kimden destek alınır bu konuda ben işte bunu bilmiyorum sadece.ayrıca 14 yıl dır benim bile halen deneyerek bulduğumu benden daha iyi kim dir bilen.
Bu mümkün diye üstüne basarak belirtmişsiniz evet mümkün hem bedensel hem fiziksel olmamıza rağmen inanılmaz huzurlu ve mutlu bir aileyiz.izmire yolunuz düşse görmenizi isterim.
Ben sadece yaşadığımız engelimiz üzerinden birşeyler yazmıştım ve asla genelleme gibi bir niyet içersinde değilim.
Asla saldırı olarak algılamıyorum rahat olun lütfen.
sevgiler..........
 
Tin suresi 4. ayette insanın mükemmel şekilde yaratıldığından bahsediyor. Sakat doğanların, genetik farklılıkların veya kalıtımsal rahatsızlıkların haricinde insanın yaratılışında eksiklik olarak gördükleriniz varsa onları yazın. Ne olabilir mesela dahamı hızlı koşmalıydı veya dahamı iyi görmeliydi? Gibi.
İlker Ortaç pozitif ayrımcılık konusundaki düşüncelerine katılmıyorum. İnsanların seninle kaynaşmak istemesinin kötü olan yanı can acıtan kısmı nedir.
 
Merhaba Dikmen hnm,
ben size bir özür borçluyum,ben oldukça heyecanlı davranıp sizin paylaşımlarınızı ve önerilerinizi evet yanlış anladım.
Bende sizinle aynı fikirdeyim,tabiki haklısınız sakat embriyonun kürtajla alınmasına devlet,hastane,toplum vs karar veremez.
Sistemin biran önce düzelmesi ve çaresizliklerin önüne çarelerin geçmesi temennilerimle.
Paylaşımlarınız ve bilgilendirmelerinizden dolayı tşk ediyorum.
iyi günler dileklerimle.
Sevgiler........
 
Selam arkadaşlar ben ilker ortaç,
Anlaşılan pozitif ayrımcılık nedir, neden yapılır, kaça ayrılır üzerine bir kaç 'şey' söylemem gerekiyor MUŞ,

Pozitif ayrımcılık, yalnızca “dezavantajlı” gruplara mensup bireylere verilen ekstra haklardır. Pozitif ayrımcılık, dezavantajlı gruplar herkesin rahatça kullanabildiği bazı hakları çeşitli sebeplerden dolayı kullanamayabileceği için; onlar ancak bazı özel birtakım haklara sahip olurlarsa çoğunlukla gerçekten eşit olma şansını yakalayabilecekleri düşüncesiyle yapılır.
Örneğin ülkemizde herkesin kamuya açık tuvaletlerden yararlanması bir (negatif) haktır. Ne var ki tekerlekli sandalye kullanan veya başka engeli olan kişiler çoğu zaman bu tuvaletlerden (merdivenler, dar alanlar vb. sebeplerden dolayı) yararlanamazlar. Bu durumda devlet bu tuvaletlerin açılması ve kullanılması ile ilgili düzenlemelere bir madde ekleyerek bu dezavantajlı grup için ekstra pozitif düzenleme yapar ve der ki: "tuvaletlerin girişinde şu-şu ölçülerde rampa, tuvalet kabinleri, kapıları, lavabolar şu-şu özelliklerde olmak zorundadır". İşte bu durumda devlet dezavantajlı kişiler için bir pozitif hak öngörmüş, bu kişilerin herkesle gerçekten eşit olabilmesini ve negatif haklardan yararlanabilmesini sağlamış oluyor.
Pozitif ayrımcılık fazladan bir hak değildir. Sadece herkesle gerçekten eşit olunabilmesinin garanti altına alınmasıdır

Buraya kadar tamamsa; bunun koşullu olması ve bu koşulun yerine getirilmesi ile bir lütuf olması, önceden değil sonradan eklenmesi, bu olsa da 'normal' ile aynı değerde olmadığının altı, verdiğim ilk örnekte çizilmiş. Ayrımcılık ve pozitif yan yana gelip 'sakat haklarını' betimleyemez.,Bunun adı pozitif ayrımcılık olamaz. Aynen elektirik faturası örneği gibi. ..... Bir başka örnek veriyorum, Kadınların; özellikle ev kadınları, ev eksenli çalışan kadınların, asgari ücret ve onun altıda ücret alan, yoksulluk ve açlık sınırlar altında yaşayan işsiz ve yoksul kadınların kentiçi ulaşım ve dolaşımının kolaylaştırılması, haklı, meşru ve yerinde bir talep olduğu kadar, gerçekleşebilir, ayağı yere basan bir taleptir.

Bilindiği gibi ev kadınlarının bağımsız bir gelirleri olmadığı için kocalarının eline bakıyorlar. Kocalarından para koparamadıkları durumlarda, bir yere kıpırdayamadıkları, eve, mahalleye hapsoldukları, tek sosyal aktivitelerinin hemşehrileri ile ev oturmaları, günler, yada hiçbir eğitici değeri olmayan TV dizi, magazin programlarını izlemekten ibaret olduğu herkesçe malum. Burada olması gereken sosyal devlet olgusunun gereğidir. Pozitif ayrımcılık diye adlandırmak komiktir.

Ha gelelim sokaktaki maça, insanların seninle kaynaşması kötü mü sorusuna. maç 5 -0 olduktan sonra kaynaşma olmaz. şirket personeli elli kişi olduktan sonra lütfen bir sakatı işe almak olmaz.

Bu koşuldur. IF ELSE varsa, artı bunun neresinde.
 
(...) Ben huzursuz,mutsuz,karamsar ve etrafım dahil kızımada negatif elektrik veren bir anne değilim.Aksine kızımla birlikte inanılmaz güzel vakitler geçiriyoruz.oldukça endişelendirmişim sizi.bilinçsiz ve eğitimsiz bir anne değilim. (...)

[FONT=Verdana]:) eywah, annelik gururuna dokundum galiba?... bilincsiz, egitimsiz, ilgisiz, etrafina sürekli negatif elektrik sacan ve cocuguna mutzuzluktan bashka bishi veremeyen bir anne oldugunu söylemek istememishtim, eger öyle anlashiliorsa yazdiklarim, özür dilerim... ama egitimli, bilincli, bilgili vs. olan insanlar da stres altinda kalabilior, endisheleri olabilior, huzursuz olabilior, kendilerine yüklenen bütün ishleri yetishtirebilmek ve herkesi mutlu etmek icin bin parcaya bölünmeyi artik kaldiramicak hale gelebiliorlar, destege ihtiyac duyabiliorlar, bu gayet dogal - ne var ki bunda gurur yapicak [FONT=Verdana]:)...[/FONT]
[/FONT]
[FONT=Verdana][FONT=Verdana]hani kizinla deneme yanilma yönteminizi uygulamaktan ve onu neyin mutlu edecegini anlayamamaktan ikinizin de ne kadar cok yiprandiginizi anlatmishtin ya hane... ve hatta o yipratici [/FONT][FONT=Verdana]tecrübelerin dogrultusunda geriye dönük karar a[/FONT][FONT=Verdana]lma imkanin olsa kizinin dünyaya gelmesini engellemeyi sectirecek kadar agir oldugunu söylemishtin ya hane... belki bazi destkler alma shansiniz olsa ikiniz de daha az yipranir, daha az yipraninca da sizi mutlu edicek sheyleri bulma konusunda daha basharili olabiilirsiniz anne kiz ikilisi olarak diye düshünmüshtüm... belki o zaman kizinin hayatini yashanilasi olmayan, yashanmaya degmeyen bir hayat olarak görmezdin bu kadar diye düshünmüshtüm... kötü bi niyetim yoktu yane :)... [/FONT][/FONT]
[FONT=Verdana]
ve örnegin, shu özel egitim meselesinde "nasil daha iyi oturur, neyi nasil tutabilir" vs. gibi konularin yaninda, "bu cocuk nelerden hoshlanir, nasil daha kolay mutlu edebiliriz, nelerden haz aldigini nasil anlayabiliriz vs." gibi konularin üstünde de duruluor mu diye merak etmishtim... eger durulmuyorsa, neden durulmuyor?... oturabilmek, birsheyleri tutabilmek gibi bedensel becerilere kavushmaktan daha büyük bir mutluluk olamicana mi inanilior diye merak etmishtim sadece... ama "hershey yolunda, iyidir böyle, takma sen kafani!" diosan tamamdir tabe - haddimi bilir, susarim... [/FONT]
[FONT=Verdana]
[FONT=Verdana]ayrica,"inanilmaz huzurlu ve mutlu bi aile" oldugunuzu mesajlarindan görememish olmam, benim dar görüshlülügümden kaynaklaniordur büyük ihtimalle, senin mesajlarindan degil, dert etme kendine :)...[/FONT][/FONT]

edit;
az kalsin unutuodum; cok önemli buldugum shu soruma yanit vermemishin, rica etsem bu noktada ne düshündügünü aciklar misin?...

(...)[FONT=verdana] eger sana herhangi bishi oldugunda cocuguna cok güzel bakilacagini bildigin bir dünyada yashasaydin, eger yashadigin sürece kizinla mutlu olman icin destekler alabilecegin bir dünyada yashasaydin, eger kizini hazirlayip okula gönderebilecegin bir ülkede yashasaydin yine de "hamileyken ögrenseydim sonlandirirdim" der miydin?...[/FONT]

***


(...)
Ayrımcılık ve pozitif yan yana gelip 'sakat haklarını' betimleyemez.,Bunun adı pozitif ayrımcılık olamaz.
(...)

Burada olması gereken sosyal devlet olgusunun gereğidir. Pozitif ayrımcılık diye adlandırmak komiktir.

Ha gelelim sokaktaki maça, insanların seninle kaynaşması kötü mü sorusuna. maç 5 -0 olduktan sonra kaynaşma olmaz. şirket personeli elli kişi olduktan sonra lütfen bir sakatı işe almak olmaz.

Bu koşuldur. IF ELSE varsa, artı bunun neresinde.

[FONT=Verdana][FONT=Verdana]ilker ortac, sevdim seni! :)... yillardir bitürlü anlatmayi beceremedigimi o kadar güzel ve öz bi shekilde dile getirmishin ki... aynen düshünüorum ve pozitif ayrimciligin üstünde yogunlasharak cok iyi haltmish gibi sunulmasinin ayrimciligi meshrulashtirmaktan cok fazla bi ishe yaricana inanmiorum... bir de bunun 'sakat haklarini' betimlediginin iddia edilmesini küstahlik olarak görüyorum...[/FONT][/FONT]

[FONT=Verdana][FONT=Verdana]:) meger sakat bebekle sonuclanicagina inanilan gebeliklerin sonlandirilmasini diger gebeliklerinkinden daha kolay ve meshru ve hatta gerekli kilmak da bir pozitif ayrimcilikmish ama ben hep yanlis anlamishim; "belli bir hafta sayisini gecirmish saglam bedenli fetus isen dogurulmaya ve bu dünyanin acimasizliklarina katlanmaya mahkumsun, ama sakat bi fetus isen muafiet taniris sana... tek derdimiz, hepimizin hayal edip durdugu, tüm sakatliklardan arindirilmish o mükemmel dünyaya kavushma ugrunda mümkün olan en güzel katkida bulunabilmen icin firsat eshitligi sunmaktir - sakat haklarinin geregidir bu - yoksa kendimiz icin bishi istiorsak namerdiz" anlamina geliormush meger, de ben göremiomushum... walla neredeyse utanicam shimdi :)...


hakkaten "pozitif ayrimciliga" cok güzel bir örnek bu sakat bebek kürtaji :)...[/FONT][/FONT]
 
geçmişe gidilse belki bir çok kişi için düşündüğünüz kararlar etrafıda bir karar çıkar. Doğru mudur. Yaşarken geçtiğimiz süreci yaşarken kavramak ne güç. . Belki öğrenmemek bizlerin kaybetmemesi adına kazanç. . Çok zor. İnsan elini kullandığına utanır belki, adım attığına. Atamayan çocuğunu gördükçe. canının kendisinin yaptığı çok şeyden mahrum kaldığını gördükçe elleri el olur, ayakları ayak. Çaba , sonu yaşamın sonuna kadar sürecek. Yorucu olmaz mı elbette olur. Sizin içinizde olduğunuz durumu dillendirme hakkınız yoktur, şikayet ettiğiniz sanılır. Halbuki hal arzdır, dile gelip anlaşılmak ister bazen insan. Eksilmek biraz. Her insan için ihtiyaçtır. Ama size çok görülür.
Korkularını dile dökmek ister insan.
Korkmaz mısınız.
Bir ömür boyu korkarak yaşayacaksınız.
yarını düşünmekten korkacaksınız.
yarının size ne getireceğini bilmemek, ya hastalığınızı ve ölümünüzü getirrise geride bıraktığınız cana kim bakacak.
Bu yaşayanların anlayacağı bir haldir.
Ama dünyadır.
Çok hesap etmek, planlamak madem mümkün değildir.
Düşünmemek ve yaratan yarattığını düşünmüştür elbet deyip ona bırakmak.
Ve bugüne bakmak , içinde olan hale , üstüne düşeni yapmak.
Yıllar geçip gittikçe yaşadıkça geriye bakacaksınız. Huzurla dolmuş bir şekilde. Böyle bir rahmet çalacak yakında kapınızı. Bekleyiniz. Ve diyeceksiniz ki yaşıtınız arkadaşınıza ya da kardeşinize
-Bak yıllar geçmiş , iyi ki de geçmiş. Bak seninde elin yüzün kırıştı, geçti yıllar, ve bana da geçti. Durmadı dünya ben üzüldüm ya da tasalandım diye, açtı hergün güneş üzerimize , gece kapladı akşamları tüm dünyayı. Herşey devam etti, aksatmadan yörüngesinde her varlık üstüne düşeni yaptı. Yaşarken içinden geçtiğimiz acılar dinmeyecek ve günler geçmeyecek sanmıştık . geçmiiiş. Huzur bırakmışım geride bıraktığım yıllara. Bir ele el olmuşum, bir ayağa ayak. Bir cennetlik insana dünyada hizmetkar olmuşum. Kime nasip olur.
Şükür ömrüm boşa geçmemiş, iyi ki böyle bir hayat verdin bana Rabbim. Madem ki bitecek. Bir işe yaradı yaratılışım, hemde çok işe yaradım.
Hayat devam ediyor. Ne kadar yorgun olursak olalım, hatta çokta kırgın, bazen bıkkın , acılı.
Bu hayat müjdeli bir başka ve de sonsuz bir hayata kapı aralıyor.
Hayal edin ki dünya hayatı bitmiş ve siz cennettesiniz.. İçindeyken yaşadığınız süreci karşıdan ve uzaktan bakıyorsunuz.
İyi ki aldırmamışım , iyi ki kaybeden olmamışım, iyi ki kararı bana bırakmadın Rabbim , diyeceğinize canı gönülden inanıyor , kolaylıklar diliyorum. Allah her daim yanınızda olsun

Yaşarken geçtiğimiz süreci yaşarken kavramak ne güç. . Belki öğrenmemek bizlerin kaybetmemesi adına kazanç. . Çok zor. İnsan elini kullandığına utanır belki, adım attığına. Atamayan çocuğunu gördükçe. canının kendisinin yaptığı çok şeyden mahrum kaldığını gördükçe elleri el olur, ayakları ayak. Çaba , sonu yaşamın sonuna kadar sürecek. Yorucu olmaz mı elbette olur. Sizin içinizde olduğunuz durumu dillendirme hakkınız yoktur, şikayet ettiğiniz sanılır. Halbuki hal arzdır, dile gelip anlaşılmak ister bazen insan. Eksilmek biraz. Her insan için ihtiyaçtır. Ama size çok görülür.
Korkularını dile dökmek ister insan.
Korkmaz mısınız.
Bir ömür boyu korkarak yaşayacaksınız.
yarını düşünmekten korkacaksınız.
yarının size ne getireceğini bilmemek, ya hastalığınızı ve ölümünüzü getirrise geride bıraktığınız cana kim bakacak.
Bu yaşayanların anlayacağı bir haldir.
Ama dünyadır.
Çok hesap etmek, planlamak madem mümkün değildir.
Düşünmemek ve yaratan yarattığını düşünmüştür elbet deyip ona bırakmak.
Ve bugüne bakmak , içinde olan hale , üstüne düşeni yapmak.
Yıllar geçip gittikçe yaşadıkça geriye bakacaksınız. Huzurla dolmuş bir şekilde. Böyle bir rahmet çalacak yakında kapınızı. Bekleyiniz. Ve diyeceksiniz ki yaşıtınız arkadaşınıza ya da kardeşinize
-Bak yıllar geçmiş , iyi ki de geçmiş. Bak seninde elin yüzün kırıştı, geçti yıllar, ve bana da geçti. Durmadı dünya ben üzüldüm ya da tasalandım diye, açtı hergün güneş üzerimize , gece kapladı akşamları tüm dünyayı. Herşey devam etti, aksatmadan yörüngesinde her varlık üstüne düşeni yaptı. Yaşarken içinden geçtiğimiz acılar dinmeyecek ve günler geçmeyecek sanmıştık . geçmiiiş. Huzur bırakmışım geride bıraktığım yıllara. Bir ele el olmuşum, bir ayağa ayak. Bir cennetlik insana dünyada hizmetkar olmuşum. Kime nasip olur.
Şükür ömrüm boşa geçmemiş, iyi ki böyle bir hayat verdin bana Rabbim. Madem ki bitecek. Bir işe yaradı yaratılışım, hemde çok işe yaradım.
Hayat devam ediyor. Ne kadar yorgun olursak olalım, hatta çokta kırgın, bazen bıkkın , acılı.
Bu hayat müjdeli bir başka ve de sonsuz bir hayata kapı aralıyor.
Hayal edin ki dünya hayatı bitmiş ve siz cennettesiniz.. İçindeyken yaşadığınız süreci karşıdan ve uzaktan bakıyorsunuz.
İyi ki aldırmamışım , iyi ki kaybeden olmamışım, iyi ki kararı bana bırakmadın Rabbim , diyeceğinize canı gönülden inanıyor ,tüm yaşayanlara kolaylıklar diliyorum.
 
Üst Alt