Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Siyasette ve Karar Alma Süreçlerinde Sakatları Sakatlar mı Temsil Etmeli?

volkan.yilmaz

Yeni Üye
Üyelik
9 Mar 2009
Konular
5
Mesajlar
46
Reaksiyonlar
0
Volkan Yılmaz

Sakat bireyler uzun yıllar sosyal politikaların yalnızca kullanıcıları olarak tanındılar. Hep sakatların neye ihtiyacı olduğu sakatların hiç bulunmadığı karar alma süreçlerinde belirlendi. Devletlerin kaynakları sakatlar olmadan belirlenen ihtiyaçların sonucu oluşan politikalara harcandı.

Buna karşın, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da sakat hakları hareketinin ortaya çıkış sloganlarından en önemlisi “bizimle ilgili hiç bir şeye bizsiz karar verilemez” sloganıydı. Bu sloganla sakat bireyler, kendi ihtiyaçlarının ne olduğunu belirleme gücünün sadece kendilerinde olduğunu herkese duyurdular.

Temsili demokrasi içerisinde, hepinizin bildiği gibi temsiliyetin temelini seçimler ve seçimler yoluyla meclise gönderdiğimiz milletvekilleri oluşturuyor. Bu model tabi ki eleştirildi. Demokrasinin ve aktif katılımın ancak 4 ya da 5 yılda bir yapılan ve ülkemizdeki versiyonuyla aday listelerinin çoğunlukla genel başkanın iki dudağının arasında olduğu bir modele indirgenmesi yanlış. Bu modele alternatif olarak yerel yönetimlerin güçlendirildiği ve yerel katılım mekanizmalarının arttırıldığı başka modeller önerildi. Ya da ulusal karar alma süreçlerine belirli grupları temsil eden derneklerin aktif katılımının sağlanması talep edildi.

Ancak halen içinde yaşadığımız ülkede temsiliyetin ana kaynağı seçimler, adaylar ve ardından yeterli oyu alıp seçilenlerden ibaret. Bu çerçevede, bizleri kim en iyi temsil edebilir sorusu ile karşı karşıyayız. Bir yaklaşıma göre, bizleri –bunu her nasıl tanımlıyorsak- en iyi temsil edenler ancak bizlerle aynı deneyimleri taşıyanlar olabilir. Başka bir deyişle, kendi tartışmamız için soruyu daha net sorarsak, sakatları en iyi sakatlar mı temsil eder? Eğer sizce öyleyse neden? Öyle değilse de neden?

Bir diğer görüşe göre ise, önemli olan bizleri doğrudan bizlerden birinin değil, ancak bizlerin taleplerini en iyi biçimde iletebilecek herhangi birinin temsil etmesinin uygun olduğudur. Yani kadın hakları hareketi için düşünelim. Kadınları kürtaja karşı bir siyasi partideki bir kadın milletvekili ne kadar temsil eder? Yoksa kürtajın kadının kararı olması gerektiğini savunan bir siyasi partideki bir erkek milletvekili bu kadın milletvekiline yeğ midir?

Bu tartışmayı kendi tartışmamız için düşünürsek, sizce mecliste ya da belediye meclislerinde sakatları en iyi sakatlar mı temsil eder? Yoksa önemli olan seçilen kişinin siyasi duruşu ve sakat hakları meselesine bakışı mıdır? Tabii ki her ikisinin bir arada olmasını talep edebiliriz. Yani hem sakat haklarını sahiplenen hem de kendisi de sakat olan birinin temsil etmesini de savunabiliriz. Bu da tabii ki mümkün.

Bu çerçevede belki bugüne kadar Türkiye’deki sakat milletvekillerinin en çok bilineni ve kendini sakat olarak tanımlayanlardan biri olan Lokman Ayva hakkında ne düşünüyorsunuz? Lokman Ayva’nın geçtiğimiz dönemlerde mecliste olması ne kadar sakat haklarının gündeme gelmesini sağladı? Ne kadar kendisinin sakat olması siyasi yaklaşımından bağımsız olarak sakatlara yarar sağladı? Yoksa Lokman Ayva herhangi bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilinden farksız mıydı? Aynı soruyu tabii ki bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili olan Şafak Pavey için de sorabilir ve yanıtlayabiliriz. Kendisini sakat olarak kabul eden bir sakatın mecliste olması neyi değiştirir? Siz sakat bir milletvekilinden neler beklersiniz?

Siz bugün seçim olsa kendi bölgenizden kendi siyasi görüşünüze çok da uygun düşmeyen bir sakat aday gösterilse ona oy vermeyi düşünür müsünüz? Hangi şartlarda ona oy vermeyi düşünürsünüz? Yoksa sizin oy vereceğiniz bir siyasi parti sakat aday göstermese dahi ona oy vermeyi mi tercih edersiniz?

Son olarak son yıllarda seçimlerde hem Adalet ve Kalkınma Partisine hem de Cumhuriyet Halk Partisine çok sayıda sakat bireyin milletvekilliği seçimi için adaylık başvurusu yaptığını biliyoruz. Tabii ki bu bireylerin büyük çoğunluğu yine tartışabileceğimiz bir çok nedenden ama büyük oranda da adayların genel başkanlar tarafından doğrudan belirlenmesi nedeniyle partilerin aday listelerine giremediler. Ama yine de, siz sakatların parti siyasetine dahil olma isteği ve milletvekilliğine aday olmaya artan talep hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hamiş: Bir günlük gecikmem için tüm forumdan özür dilerim. Sevgiler.
 
Volkan Yılmaz sormuş:

"Ama yine de, siz sakatların parti siyasetine dahil olma isteği ve milletvekilliğine aday olmaya artan talep hakkında ne düşünüyorsunuz? "

Bence öne çıkma gayretidir. yetmiş milyon sıradan insan arasından "kendini özel hissetme" çabasıdır. Sıradanlıktan, halk olmaktan kurtulup koltuk kapma savaşıdır:)
seçilmiş olmanın dayanılmaz keyfidir.

Niye böyle yorum yaptım peki? Ne saçma bir yorum di mi?

Merak etmeyin bu yorum bana ait değil. Yazdıklarına tanık olduğum bir yöneticiye ait.
Vatandaş eleştiri getirdiğinde, sinirlenip kavga ettiğinde, çalışıp kendince mucadele ettiğinde (doğru yanlış olması sorun değil burada), yani biraz ortada fazla göründüğünde,
yönetici geçmiş yönetim toplantısında vatandaşlar için yöneticilerine "Sakın muhatap olmayın onlarla, yetmiş milyon sıradan insanın arasında olmayı kabullemeyip işte fırsat bulur bulmaz sataşıyorlar size" diyor:)
Seçilmişlere bu gözle bakan yöneticiler, vatandaşa bu gözle bakan yöneticiler, seçilmiş olmayı "sıradanlıktan kurtulmak" olarak yorumlayan yöneticiler ve seçilmişler oldukça sakat ya da sağlam olmanın pek önemi kalmıyor yani.
Sorun "dert, mucadele" olmadıktan sonra isterse sakat olsun bir şey değişmez.
ayrıca bir diğer konu da lutuf konusu. seçilmiş olmayı lutfuna baglamayı beceren yönetici hukumdarlığı, fetişizmi de var.
yönetime gelmeyi ve getirmeyi lutuf sanan bir cehalet:)
tabanda ne dönüyorsa yukarısı da aynen öyledir.

burada vatandaşının görüşünü bir kere sormayı akıl edemeyen yönetici, AKP'nin buradaki versiyonundan başkası değildir.
aynı kibir aynı ustunluk taslama aynı böbürlenmişlik.

Sakatlar birçok siteye sahip. hiçbir sitede de uyeler aktif değil. yönetim cazip gosterilior hep. ve yönetime alınmaları da lutuf sayılıyor.
boyle bir yaklaşımla terbiye edilen sakatlar seçilmişliği de lutuf saymaya devam edecek ve maalesef her yerde bu tuzaga düşecek.

tartışılacak konu çok vesselam.
ama izlemek, sizleri takip etmek daha keyfli.
tabi bu asla sahada olmaktan daha buyuk bir keyf oldugu anlamına gelmez.
Sahada olmak, sıradanlığı savunmak ayrıcalıktır vesselam:)


 
Merhaba öncelikle “bizimle ilgili hiç bir şeye bizsiz karar verilemez” sloganına canı gönülden katılıyorum. Bizler üst yönetimlerde olmadıkça, bizler mecliste olmadıkça, bizler söz sahibi olacağımız yerlerde olmadıkça bu düzen böyle gider. Herşey havada kalır, saçma sapan durumlarla karşılaşmaya devam ederiz. Kamuya ait yerlerde engelli araç yerine hakimler aracını çeker, emniyet müdürü arabasını çeker. Kamu binalarına asansör yapımı 2015 e ertelenir. Yapılan rampalar 90 derece dik olur, Vs Vs... Damdan düşenin halini damdan düşen anlar. Mecliste de engelli vatandaş nüfusuna orantılı sayıda engelli millet vekili olmalı.

"Bir diğer görüşe göre ise, önemli olan bizleri doğrudan bizlerden birinin değil, ancak bizlerin taleplerini en iyi biçimde iletebilecek herhangi birinin temsil etmesinin uygun olduğudur" bu söze katılmıyorum, yüksek lisans mezunuyum, kamuda çalışıyorum, aklım fikrim yerinde ve benim gibi birçok engelli arkadaşım var. Bizler kendi ihtiyaçlarımız, haklarımız hakkında kendimiz söz sahibi olabiliriz. Destek olmak ayrı, bizim yerimize konuşmak ayrı bence.

"Ama yine de, siz sakatların parti siyasetine dahil olma isteği ve milletvekilliğine aday olmaya artan talep hakkında ne düşünüyorsunuz? "

"Bence öne çıkma gayretidir. yetmiş milyon sıradan insan arasından "kendini özel hissetme" çabasıdır. Sıradanlıktan, halk olmaktan kurtulup koltuk kapma savaşıdır:mad: seçilmiş olmanın dayanılmaz keyfidir"

bu da ne böyle bu ne demek bunu diyen yönetici hiç iki koltuk değneğiyle merdiven tırmanmış mı? bir kaldırım ya da 90 derce dik bir rampanın başında çaresiz kalmış mı? Özel hissetmeymiş, biz zaten özeliz ve mecliste olmak zorundayız artık. Ayrıca özürlü kelimesi bile kalmışken nasıl olurda sakat kelimesini kullanır. Bence onu kafası sakat...
 
Birşey dikkatinizi çekti mi arkadaşlar ?

Hemen hemen her meslekten,gruptan,STK ve derneklerden birçok kişi kendi haklarının verilmediğinden yakınıyor ve bu nedenle mecliste kendilerinin da söz hakkı olması gerektiğini belirtiyor... Anne olmayan bir hanımefendiye siz istediğiniz kadar o duyguyu anlatın,bebek bakımını,bebek terbiyesini,yetiştirilmesini bu ve buna benzer birçok şeyi anlatın o sadece beyninde canlandırabileceği kadarını o an yaşar.. Hasta olduğunda sabaha kadar başında uyumadan beklemekten tutun da, okula gönderirken ki heyecanını vs anlatsanız bile dediğimi gibi anlayamaz ya da yaşayamaz.. Sadece hayal eder...
Milletvekili nedir ne iş yapar sorusuna cevap bulmak gerektiğini düşünüyorum ? Bizdeki vekillik sistemi el kaldır-indir / evet-hayır de / yandaşlarına menfaat sağla / işkur gibi çalış vs vs vs .... Yani kendi görevi olmamasına karşın birçok yere burnunu sokan , bunu yaparken de asli görevini (Kanun yapma,mevcut kanunları düzenleme vs) yapmayan kişilerdir.. Memlekette yol yapılacak konu taaaa meclise gidiyor.. Bu ülkenin karayolları denen bir kurumu yok mu ? Onun başında Genel müdürü ve personelini,teknik elemanı yok mu ? Varrr.. Ama yol ya birilerinin tarlasından geçer de istimlak edilirse o zaman ne olur ? hooooop ankaraya gidilir.. İlgili vekil bulunur hatır gönül işi yolun şekli değiştirilir.. İŞKUR ne iş yapar... İşsizlere iş bulmak en büyük ve asli görevidir.. Peki İŞKUR'un görevini kim yapıyor :) Sakın gülmeyin haaa.. Köye elektrik gelecek.. Teknik şartname hazır ihaleye çıkılacak.. Hooooop dur efendii... Önce o yörenin vekili görecek aklına yatar da kendi adamları ihaleyi alacaksa OKEY çıkar.. Yoksa zinhar olmaz... Bu ve buna benzer onbinlerce olayı bizzat kendileri yaratır sonra da vallahi başımızı kaşıyacak vaktimiz yok deyip erkenden emekli olurlar.. Çok iş yapıyorlar ya.. Eeee .. Sen kurumların yapacağı işi üzerine alırsan bazı gebelikler sonucu buna da mecbur kalmışsan vay haline... Memleket te senden hayır bekliyor ...
Meclisin görevi yasa yapmaktır... Engelliler için de, esnaf için de,köylü için de kısaca tüm ülkemiz ve dahası dışarıda yaşayan kardeşlerimiz için hayatı kolaylaştırmaktır aslolan.. Ama şimdiki durum bunun tam tersi...
İşte bu nedenledir ki haksızlığa uğrayan her kesim veya topluluk kendini meclise atmak ve yasa çıkarmak veya en azından olumsuzlukları çözmek için çaba sarfetmekten yana.. Mecliste özürlü vekillerimiz de var.. Peki neden halen daha kanunları yapılırken onlara danışılmıyor, fikir alınmıyor veya düşüncelerine saygı gösterilmiyor ? Çünkü hasetlik, çekememezlik vs vs vs adına ne derseniz deyin... Yeni bir anayasadan ziyade (Elbette değişmesi gereken yerleri vardır) önce mevcut olanı korumalı ve gerçek hayatta uygulanmalı diye düşünüyorum.. TOK AÇIN HALİNDEN ANLAMAZ !...
 
İlgiyle okudum her üçünüzün de yazdıklarını. Peki, "tok açın halinden anlamaz ya", hangi engelli bireyler milletvekili olabilir? Milletvekili olmak için kampanya yapabilmek, adaylık başvurusunda gereken maddi kriterleri sağlamak vs. lazım. Milletvekili olduktan sonra da bu arkadaşımız, engelli bireylerin çok büyük bir çoğunluğundan daha fazla gelire sahip olacak. Yanlış anlamayın, ben de olmasını destekliyorum. Ancak bir çıkmaz mı var acaba diye sorasım geliyor. Milletvekili olan engelli arkadaşımız da acaba engelli olsa dahi acaba daha fazla gelir sıkıntısı olan engellileri de temsil edebilecek mi? Ne kadar temsil edebilecek? Peki, erkek engelli milletvekilleri, kadın engellileri de temsil edebilir mi?
 
Evet engelli haklarını engelli biri temsil etmesi lazım ama insan oraya geldiği zaman bozuluyor. Mecliste engelli bireyler vardı bilmiyorum belki bu dönemde vardır. Hangisi bizi temsil etti.
 
Herşeyden önce, siyasette tepeden inme aday belirlemenin tam bir despotluk olduğunu düşünüyorum. Kamusal bir hakkın birkaç kişinin kontrolüne bırakılması her açıdan berbat bir durum.

Sakatları sakatlar mı temsil etmeli sorusunun cevabı ise bence ne zaman sorulduğuna göre değişebilir. Bugünün Türkiyesinden bahsediyorsak, bence sakatların bir temsil sorunu olduğunu kabul etmeli ve seçeneğimiz varsa, sakatları temsil etmesi için "harbi sakat" birini seçmeliyiz. Ama sakatlığı olan birini demiyorum, dikkatinizi çekerim! Lokman Ayva gibi dünya görüşümün külliyen ters olduğu birine sırf kör diye oy vermem tabii ki mümkün değil. Şafak Pavey de benzer şekilde, kendisi sakat hakları konusunda angaje değil ve bu yüzden benim için sakat-vekil olarak oy verebileceğim birisi olamaz.

Bugün sakat hakları konusunda aktivist kimliği olan bir sakat çıksa ve bu kişinin geçmişinde sakat hareketi ile ilgili ne yapıp yapmadığı konusunda elimizde yeterli veri de varsa, en temel insan hakları konusunda ters düşmüyorsak, oyumu ona atarım, seçilmesi için elimden gelen desteği veriririm. Bağımsız aday olarak ortaya çıkıp, sakat örgütlerinin desteğini alarak meclise girmek için adım atsa, onun için çalışırım.
Ammaaa, aynı idealleri paylaştığımız, geçmişte sakat hakları için de çabalamış, özlemini duyduğumuz hayat konusunda örtüştüğümüz biri varsa, sırf sakat değil diye o kişiye yakınlık duymamam da mümkün değil! :)
 
Millet vekili oldugunda engelli birinin geliri artacak demis volkan kardesimiz ben de diyorumki buna neden takildiniz engelsiz birinin maddi geliri artmayacak mi hem engelsiz hem maddi durumu artmis kisi mi haklarımız hakkinda direnir guclu durur sizce? Engellilerin akli fikri egitimi yetmez mi mecliste olmaya? Mecliste engellileri dusunen dusundugunu soyleyen zaten yuzlerce engelsiz vekil var. Bence kesinlikle engelli biri, sorunlari bizzat yasamis biri, hatta bircok engelli vekil olmalı mecliste.

Ayrica engellileri paraya muhtac olarak görmek bence çok yanlis. Engelliler çalışmaya üretmeye okumaya okudugu meslegi yapmaya muhtaç. Engelsizce kaldırımlara, engelsiz binalara, engelsiz park yerlerine muhtaç. Diger insanlardan eksik degil bircok yönden fazla oldugunun farkedilmesine muhtac. Bir vasiye ihtiyacimiz yok bizim. Bizim vasiflarimizin kabul edilmesine önümüze engellerin koyulmamamsına ihtiyacimiz var.

Ayrica sadece mecliste degil devlet kadrolarinda amir konumuna geldigimizde de hersey daha guzel olacak diye düşünüyorum. Burada bir çok arkadasimizin bahsettigi is hayatinda yaşadığı o sorunlar büyük ölçüde kalkacak diye düşünüyorum.
 
Bu sorunun cevabı çok kolay olmamakla birlikte tabikide var.
seçilmiş lerin atanmışlara olan üstünlüğünden olsa gerek siyasetin oluşumunda zaten bu sorunun cevabı kendını gösteriyor mevcut siyası partıler yıne kendılerı gıbı seçilmiş dernek vakıf vb kuruluşlarla kendı stratejılerı ve sıyasetlerı ölçüsünde sakatlılık ve haklarını zaten irdeliyor .....!sorunda tam olarak bu noktada ortaya çıkıyor ben şahsım türkiye cumhuriyetınde kurulan hiçbir dernek vakıf vs kuruluşu tanımamakla ve takmamakla bırlıkte 15 yıllık engellık hayatımda bır nokta nazarında bir faydalarını görmemiş biri olarak bunu açık yüreklilikle dile getirmek istiyorum .
Yazdıklarımın altını dolduracak olursam ve çözümü olmayanın tenkide hakkı olamayacağını düşünen biri olarak çözümümüde dile getirmek istiyorum öncelikle engellilerin engellerinin ortadan kaldırılması bir siyası partı dernek vs işi değil hür teşebüs beyanına dayalı olması gerekmektedir nasılki yeni anayasa oluşturma arefesınde her vatandaş yenı oluşturulacak anayasa hakında görüşlerini beyan edebılıyorsa ilgili sorun ve konularda engelli veya engelli sorunlarını hisseden herkes ilgili mevzuda görüş beyan edebılmelı fikr

İlgiyle okudum her üçünüzün de yazdıklarını. Peki, "tok açın halinden anlamaz ya", hangi engelli bireyler milletvekili olabilir? Milletvekili olmak için kampanya yapabilmek, adaylık başvurusunda gereken maddi kriterleri sağlamak vs. lazım. Milletvekili olduktan sonra da bu arkadaşımız, engelli bireylerin çok büyük bir çoğunluğundan daha fazla gelire sahip olacak. Yanlış anlamayın, ben de olmasını destekliyorum. Ancak bir çıkmaz mı var acaba diye sorasım geliyor. Milletvekili olan engelli arkadaşımız da acaba engelli olsa dahi acaba daha fazla gelir sıkıntısı olan engellileri de temsil edebilecek mi? Ne kadar temsil edebilecek? Peki, erkek engelli milletvekilleri, kadın engellileri de temsil edebilir mi?

sn yılmaz
ilgili adaylık sürecinde engelsizlerle çoğu kez aynı sorunlarla karşılaşıyorsunuz sistem kendı içinde tezat zaten siz aday olacağım desenız bıle ilgili il yada ilçe başkanlığı isim belirliyor ve okeylenıyor yıne handıkap yaşatılarak liyakat kariyer çözüm üretme erdemleriniz havada kalıyor yanı gunumuzde siyaset arenesında yer alabılmenız için birilerin sizi sevmiş el altından desteklemiş olması gerekiyor bu engelli yada engelsiz için farketmıyor ıstersenız en kral stratejist analist çözümcül biri olun bu sıyaset arenasında pek fazla sizi öteye ulaştıramıyor . Diğer sorularınız için ise engelllilinin hakını hukukunu savunanın illa engelli biri olmasıda gerekmıyor yada erkek veya bayan olmasıda aynı şekılde .
 
Öncelikle Beyza hanım, estağfurullah. Kendimi iyi ifade edememişim. Engellilerin aklı fikri yetmez nereden çıktı? Kim vasiye ihtiyacı var engellilerin dedi? :) Birlikte kızalım böyle bir durumda.

Yalnızca engelli bireyler "paraya muhtaç" demedim, ayrıca toplumun büyük bir çoğunluğu olarak "paraya muhtacız". Bugün paraya muhtaç olmamak elde mi?

Benim işaret ettiğim mesele şöyle bir şey. Daha net ifade etmem gerekirse, milletvekillerinin yalnızca üst ya da üst orta gelir grubundan olmasında bir sorun var diyorum. Ben yalnızca engelli milletvekilleri için söylemedim bunu. Bu hepimizi ilgilendiren bir sorun. Düşük gelirli biri milletvekili olabilir mi bu koşullarda? Partiler önemli bir maddi kaynağa sahip olmayı ön şart olarak koyuyorlar adaylık için. Bundan bahsediyorum. Engelli bireyler için bu sorun daha da keskin bir meseleye tekabül ediyor. Çünkü genel olarak ayrımcılık dolayısıyla gelir düzeyleri daha düşük bir grup günümüzde engelli bireyler. Bu durumda, aralarından birinin milletvekili olabilmesi daha da güçleşiyor. Hem ayrımcılık nedeniyle ("kör milletvekili olur mu yahu" diyen parti yönetimi ve seçmenler) ama hem de milletvekilliğinin "gerektirdiği" maddi kaynaklara sahip olamama nedeniyle ("bu adamın/kadının parası yok, neyine milletvekilliği?" diye düşünen parti yönetimi ve seçmenler).

Sözün özü, Oturanboğa'ya katılıyorum, engelli haklarını savunan ve diğer insan haklarına temel düzeyde onay veren bir engelli milletvekilinin meclisteki varlığı herhalükarda çok önemli olur. Görüyorum ve arttırıyorum. Ben evde bakım aylığı alan ya da 2022'den faydalanan birinin de milletvekili olabilmesi başka bir yerden çok ciddi bir fark yaratır diye düşünüyorum.
 
Öncelikle engellileri temsilen seçilecek engelli arkadaşımız belirli bir eğitimde olmalı, belirli bir konumdan emekli olmalı. Bunun sebebi hem okul hem de iş hayatında yaşadığı tecrübeler gördüğü aksaklıklar olmalı. Engelli sorunlarıyla ilgili emek harcamış çaba göstermiş olmalı. Bu şekilde internet ortamından ya da basından ismini duyurmuş olmalı. Hatta tv programı yaparak daha çok engelli vatandaşa engelli yakınlarına ulaşmış olmalı. Kısacası eğitimli, kariyerli, aktif, girişken cesur olmalı.
 
Uzun bir süre İstanbul’da yapılan herkes için erişilebilir İstanbul toplantılarına katıldım ve önemli toplantılarla ilgili kısa notları da burada paylaştım. Bir kamu kurumunun veya belediyenin bir yan kuruluşunun ya da bir ilçe belediyesinin davet edildiği toplantılarda hep aynı şikayet dile getirildi: “Karar verenler arasında sakatlar/engelliler/özürlüler/çürükler v.s. bulunmuyor. Karar vericiler sakatlara ait düzenlemeleri duydukları, hissedebildikleri kadarıyla veya göstermelik olarak gerçekleştirmeye çalışıyorlar”. Mesela bir kurum çıkıyor belediye girişlerine rampa yapıldığını dile getiriyor. Bakıyorsunuz hakikaten görünürde bir rampa var lâkin o rampadan tekerlekli arabanın çıkması ve inmesi mümkün değil. Yetkili kişi hastanelerde sakatlara ait wc’lerin denetlendiğini söylüyor ama paraya para demeyen hastanenin sakatlara mahsus wc.sine gittiğinizde minnacık kabine sadece bir tutunma aparatı yerleştirilerek adının da böylece sakatlara mahsus wc olarak konduğunu görüyorsunuz. Tekerlekli iskemlenin içeriye girmesi mümkün değil ama kapısında sakatlara mahsus olduğuna dair işaret var.

Kısacası laf salatası çok amma gerçek manada icraat ve denetim ne yazık ki yok. İşte sıkıntı da böylece ortaya çıkıyor. O rampanın yapılması kararını alanlar arasında veya o wc nin sakatlara mahsus bir wc olarak hazırlanması kararını alanlar arasında veya bunların denetimini yapanlar arasında bizlerden birisi olmadığı için yapılan iş maalesef göstermelik bir iş olmaktan öteye gidemiyor. Yapılan harcamalar da resmen sokağaatılan para oluyor.

Yaşı müsait olanlar tarafsız bir gözle geçmişi ve bugünü mukayese ettiklerinde günümüzde sahip olduğumuz hakların tamamına yakınına geçmişte sahip olmadığımızı göreceklerdir. Elde ettiklerimiz tatminkâr mıdır derseniz tabii ki bunun cevabı kesinlikle hayır olacaktır ve olmalıdır da. Üstelik bizler için yapılanların bir çoğu AB uyum yasaları çerçevesinde yapılması zorunlu şeyler olduğu için sırf yapılmış olmak için, kaba saba, üstün körü yapılmış şeyler olmaktan ileri gitmemekte. Mesela yukarıda da değindiğim rampalar, İspark’ın sakatlara ayırdığı park alanlarını umuma kullandırması, sakatlara mahsus wc.lerin komik durumu, aylıkların kifayetsizliği vs vs.

Bir gün bir toplantıda halen iktidar partisinden mebus olan bir büyüğüm ile karşılaştığımda bizlerin durumunun düzeltilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini dile getirdiğimde AKP’nin ve özellikle de Lokman Ayva’nın üstün gayretleri neticesinde bizlerin yaşam şartlarının olumlu hale getirilmesi için çok şeylerin kendi iktidarları döneminde yapıldığını dile getirdi.

Giriş mahiyetindeki yukarıdaki açıklamalardan sonra şunu diyebilirim: Karar mekanizması içerisinde biz sakat/engelli/özürlü/çürüklerden temsilciler olmadığı sürece biz zenciler başkalarının yani beyazların bize bahşettikleri ile yetinmek zorundayız. İstanbul Türkiye’nin aynasıdır derler. İstanbul’da bile karar vericiler bizleri karar mekanizmasının içerisine almadıkları için bizlerin TBBM gibi bir çatı altında gerçek manada temsil edilmemiz kanaatime göre ne yazık ki mümkün değildir. Bu paralelde İstanbul’da icraatların ekseriyeti nasıl göstermelik ise TBMM çatısı altına da bizlerden bazıları göstermelik olarak alınmaktadır. Öte yandan Bülent Bey’in bir görüşüne aynen katılıyorum. Tabii ki kafası çalışan, kültürlü, zeki, okumuş, kesinlikle cahil olmayan ve menfaatini düşünmeyen bir sakatın karar vericiler arasında yer almasını tercih ederim ancak bu olmasa olmaz bir kural değildir. Bizleri bizlerden daha iyi tanıyanlar da bu mekanizma içerisinde yer alabilir. Örnek kimdir derseniz Prof.Rıdvan Ege. Bu yaşlı başlı adam tabii ki yaşı itibariyle bu tür faaliyetlerin içerisinde faal olarak artık yer alamayacaktır ama onun gibi hayatını samimi olarak bizlere adamış bir başka zat da bu karar mekanizması içerisinde yer bulmalıdır ve bizler tarafından kabul görmelidir.

Mekanizmalarımızın sağlam olması temennisiyle..
 
Biraz da Lokman Ayva üzerinden gitmek istedim... Kendisi ile dünya görüşümüz taban tabana zıt, ama sakatlık mevzuunda, sakat hareketi ve sakat hakları konusunda en temel sorulara verdiğimiz cevaplar aynı olsa, onu AKP'nin sakat olmayan milletvekilllerine tercih ederim tabii. Ne yazık ki Lokman Ayva bu konuda da benim görüşlerime çok ters biri oldu. Onun için, bence Lokman Ayva ile diğer milletvekilleri arasında anlamlı bir fark yok.
Hatta çoğu zaman tüm siyasilerde (tüm partileri kastediyorum!) ve kamuoyunda "Lokman Ayva'ya sorun, o bilir, ne derse o olur" gibi bir söylem ortaya çıktığı için ve Lokman Ayva'nın bildiği ile sakatların umduğu arasında koca bir uçurum bulunduğu için, Lokman Ayva'nın varlığı kendi başına zararlı hale bile geldi.

Bir başka deyişle, her kör kardeşim değil! :)
 
Yanlış anlama olmasın da..Ben sadece o mebus büyüğüm ile aramızda geçen konuşmayı zikrettim, yoksa Lokman Ayva'nın hizmetlerini öğüyor, yere göğe sığdıramıyor değilim..
 
Hatırlayacağınız üzere bir zamanlar TÜRK-İŞ genel başkanı Bayram MERAL milletvekili yapılmıştı... İşçiler haklarının daha iyi savunulacağı düşüncesi ile bu olaya tam destek vermiş ancak sonu hüsran olmuştu... Keza DİSK genel başkanı ve HAK_İŞ Genel başkanları da işçi hakları ile ilgili birçok olumsuzluğu gidermek üzere meclise girmş ancak sonları sayın Bayram MERAL gibi olmuştu.. Yani diyeceğim o dur ki oraya kimi seçerseniz seçin parti genel başkanı ne derse o olacaktır.. Zira seçim sistemi ankara tarafından belirlenmektedir. Önderimiz ATAÜRK'ün amasra tamiminde belirttiği gibi "halkın güvenini kazanmış ve onu ruhen ve bedenen temsil edecek kişilerin meclise vekil olarak gönderilmesi " hususu artık yerini, PARASI OLAN,YALAKALIĞI İYİ BECERENİOYLAMA YAPILACAĞI ZAMAN PARMAK KALDIR İNDİR EGZERSİZLERİNİ ÇOK İYİ BECEREBİLEN,GENEL BAŞKAN VEYA PARTİ YÖNETİMİ HAKKINDA ELEŞTİRİ YAPMAYACAK VS VS VS " almıştır... İtirazı olan parmak kaldırsın :)
 
merhaba ben lokman ayvayı 17 yıl önce tanıdım büyükşehir belediyedi bünyesinde özürlüler koordinasyonuda tanıdım daha sonra şişli fiziksel engelliler vakfında başkanlık yaptı. o dönemde ben kızımın tedavisi için almanyadaydım oradaki protez merkezlerinin fotoğraflarımı çekip getirdim buradad o tür yerler açılsın diye. sonra tophanede özürlüler merkezi kuruldu yine beraberdik günlerce açılış için çalıştık ve gün geldi milletvekilliğne adaylığını koydu o dönem bizler için çok mutlu oldum ama gördümki makam insanları değiştiriyor yada şöyle diyelim zayıflığını ortaya çıkarıyor
hani başına gelmeyen bilmez derler maalesef hepimizi hayal kırıklığına uğrattı bizleri temsil edecek kişinin güçlü bir yapısı bilgisi azmi olacak yanılıyormuyum
 
Serenko rumuzlu arkadaşımızın tespitini destekler mahiyette bir iki ilave de ben yapayım..
Bir mebus arkadaşıma aynen: "ya Ahmet/Mehmet/Nuri neyse işte, söylesene bana günün nasıl geçiyor?" diye sorduğumda aldığım cevap aynen şu oldu:"Sabah kalkıyor yüzümü yıkıyor ve traş olduktan sonra da meclise gidiyorum. Elini kaldır diyorlar elimi kaldırıyorum, kabul oyu kullanıyoruz diyorlar kabul, tersi durumlarda da red oyu veriyorum. Sonra da akşam oluyor evime dönüyorum. Kısacası başkan ne derse o".
Velhasıl güzelim memleketimizin en güzide kurumunda demokrasi böyle işliyor işte.
Karar verenler içerisinde olmamız gerek diyoruz ama böyle bir demokraside nasıl doğru karar verebileceğimiz de ayrı bir muamma.
Bu muhteşem demokrasi sadece bir partiye mahsus değil, tüm partilerde durum aynı. Hani demişler ya:tencere dibin kara seninkisi benden kara!!!!!
 
Siyasi partilerdeki lider sultası ve milletvekillerinin yetkilerinin darlığı ortak sorunlar. Ancak engelli haklarını savunan bir milletvekilinin olması gerçekten hiçbir şeyi mi değiştirmez? Daha doğrusu buradan düşünmeye başladığımızda yalnızca "kimse hiçbir şey yapamaz" noktasına geldiğimizi düşünüyorum. Sadece mecliste engelli haklarını savunan bir engelli bireyin olması bile, engellilere yönelik ayrımcı dile doğrudan müdahale edilebilmesini beraberinde getirir. Biraz diğer milletvekillerinin "ağızlarından çıkanın kulaklarının duymasını" sağlar.

Şuanda meclisteki engelli milletvekillerinden haberdar mıyız? Kimler var? Onlara ne şekilde engelli bireyler ve engelli hakları savunucuları olarak taleplerimizi iletiyoruz? Belirli değişikliklere öncülük etmeleri ile ilgili toplumsal baskı kurabiliyoruz?

Bir de biliyorsunuz hem AKPde hem de artık CHPde yerel teşkilatlarda engelliler komisyonları oluşturuldu. Acaba bu komisyonlardaki engelli arkadaşlar partiler içerisinde engelli hakları için bir güç odağı oluşturabilirler mi?

Ne yapmak, nerelerden mücadele etmek lazım? Birlikte düşünelim.
 
Bu konuda hiçbir olumlu gelişme yaşanamaz ülkemizde.. Çünkü ülkemizdeki düzen (Hele ki son dönemlerde) hep almak ve sömürmek üzerine kurulmuş.. Çünkü birileri öyle istiyor.. O birileri de öyle istediği için sizler,bizler koskocaman TÜRK HALKI istediğimiz kadar feryat figan edelim değişen bir şey olmayacaktır.. Kendi menfaatleri olduğunda tüm partiler anında anlaşarak sabaha karşı 5 saniyede kanun çıkaran bu meclisten daha ne bekliyoruz ? Ye kürküm ye demiş Nasreddin hocamız.. Boşuna dememiş rahmetli.. Lokman AYVA'dan tutun da, Şafak PAVEY'e kadar birçok engelli vekilimiz engelli hakları için neler yapmışlar bugüne kadar ? Şafak PAVEY hanımefendiye bile geçtiğimiz yıl 2 kez mail gönderdim,faks çektim.. Engellilerin gasp edilen hakları veya verilmesi planlanan yeni haklar,düzenlemeler vs nelerdir bu konuda neler yapılıyor diye sordum.. Cevap veren yok.. EL KALDIR-İNDİR mantığı.. Genel başkan ne derse o olur.. Ama sayın başbaşakn kendi yaptığı kanunları çiğneyerek devlet hastanesine (Sözüm ona) gidip dışarıdan en ünlü kanser uzmanı cerrahı getirtip kendisini tedavi ettirebiliyor.. Hani demokrasi.. Hani bunlar müslümandı ? KENDİN İÇİN İSTEDİĞİNİ MÜSLÜMAN KARDEŞİN İÇİN DE İSTEMEDİKTEN SONRA İMAN ETMİŞ OLAMAZSIN diyor hadis-i şerifte... Bunlar hep bana yarebbana... Bekle ki engellilerin sorunları çözülecek.. Bu sorun nasıl çözülür biliyormusunuz ? Ancak ne zaman İktidar partisinden birinin bir yakınına acil bir durum olur,kanun yetersiz kalır haaa işte o zaman olay değişir.. (Allah kimsenin başına vermesin ama bazen de gereklidir).. Ankara'dan oturduğun yerden el kaldır - indir sistemi ile çalışan vekiller ancak bol laf üretirler.. O da kendi lafları değildir.. Genel başkanları tarafından kendilerine iletilen sözlerdir.. Onlar da ne yapsınlar mecburen ortama ayak uyduracaklardır.. Malum gebelik olayları.. Kolla beni kollayayım seni.. Hepinizin kandili mübarek olsun.. Tüm hastalarımıza şifalar diliyorum... Rabbim hayrınıza olacak tüm dualarımızı kabul etsin.. Bizlere mağfiret etsin ve günahlarımızı affetsin...
 
Ülkemizde şekil olarak temsili demokrasi var, ama öz olarak ne yazık ki yok. Eğer Siyasi partiler Kanunu her Türk vatandaşı için eşit fırsatlar temelinde bir seçme ve seçilme hakkı sağlamış olsaydı, ancak o zaman özlü bir temsili demokrasiden bahsedebilirdik. Milletvekili aday adayı olabilmek için bile ne kadar paranın gerektiği malumunuzdur. Buna bir de olası propaganda giderlerini eklerseniz, ortalama geliri olan bir vatandaşın tüm bu giderleri karşılayarak milletvekili olma şansı yok denecek kadar azdır?
Oysa ki seçme ve seçilme hakkının herkes için ve eşit olduğu şartlarda temsili demokrasiden söz edilebilir. Ancak parası olanan milletvekili olduğu ve bu milletvekilinin kaderinin de parti genel başkanının iki dudağının arasında olduğu bir ülkede, onca para harcayarak milletvekili olan bir kimsenin, birilerinin hakkını koruma olasılığı sıfıra yakındır.
Bu şartlarda milletvekili olan bir sakattan, sakatlara yönelik bir icraat beklemek, ham hayalden başka bir şey değildir. Zaten bir sakatın milletvekili olabilmesi de ancak ve ancak o şahsın özel biri olmasıyla mümkündür. Lokman Ayva'yı tanımam, ama AKP'den milletvekili olduğuna göre tanımasam da olur zaten. Şafak Pavey'in ise ne olduğunu aşağı yukarı hepiniz görmüş ve anlamışsınızdır herhalde. Hele ki PKK tarafından kaçırılan milletvekili Hüseyin Aygün'ün kurtulup gelmesinin ardından onun yanında basın toplantısına çıkarak tuhaf tavırlar sergilemesi, beden olarak değilse de siyasi bakımdan ne kadar sakat bir kişiliğe sahip olduğunu yeterince gözler önüne sermiştir. Sakatlar bunlardan bir şey bekliyorlarsa eğer, daha çok beklerler. Zaten sakatlık önce beyinlerde başlar. Sandık başına gidip adam gibi oy veremeyen insanlar, doğuştan sakat insanlardır. Buna bir de bedeni sakatlık eklenmişse eğer, bu da verdikleri oyların cezasıdır. Benim bu mecliste oyum yok, o yüzden içim rahat. Ama başkalarının verdikleri sakat oylar yüzünden sakat kalmış binlerce insandan biriyim. Nasıl mı sakat bırakıyorlar bizi: Sakat iş yasalarıyla, sakat şehircilik yasalarıyla, sakat ulaşım yasalarıyla, sakat ekonomik politikalarıyla, sakat, sakat, sakat.... Bu sitede bir yerde okumuştum; bu ülkede yaklaşık 8 milyon sakat varmış ve istediğimiz takdirde bir partiyi iktidara getirebilirmişiz. Çok doğru! Peki neden getiremiyoruz? Çünkü bedenlerimizden önce kafalarımız sakat kalmış da ondan! Vatandaşlık bilincimiz sakat! Bırakın oy vermeyi, örgütlenmeyi bile bilmiyoruz!
Söyleyecek çok söz var, ama yazdıkça sinirleniyorum. Bu güzel ülke bunlara mı layık? Mustafa Kemal'in kemiklerini sızlatıyoruz ya... yanarım yanarım da ona yanarım.
 
Arkadaşlar !...
Sanırım hepimiz aynı fikirdeyiz.. Yani mecliste sakatların yeterince temsil edilmediği ve bu nedenle de haklarımızın gasp edildiği,verilmediği veya değişmesi gereken yasaların hep göz ardı edildiği vb konularda şikayetlerimiz var... Ne diyoruz ? Sakatları temsil eden kimse yok ki haklarımızı alalım.. YANILIYORSUNUZ .. Kendilerinin yetkili devlet hastanelerinden alınmış ve merkez sağlık kurulu tarafından tırpanlanmış sağlık kurulu raporları yok ama hepimiz biliyoruz ki meclistekilerin % 80 lik kısmından daha fazlası sakat ve engelli... Aksini iddia eden varsa parmak kaldırsın ...
 
Sakatları temsil eden birileri olsa her şey yolunda mı olacak yani? İşçileri, köylüleri, sanatçıları temsil eden kişiler o sınıfları çok mu iyi temsil ediyorlar? Sakat da olsa sağlam da olsa, oraya seçilen kişi zaten halktan ve temsil ettiği sınıftan kopuk olacaktır; çünkü onu oraya seçen halk değil, küresel sermayenin uzantısı ve temsilcisi olan kişi ve kuruluşlardır. Onların isteği doğrultusunda hareket etmeyen hiçbir vekil orada uzun süre duramaz; dursa bile kenarda köşede bekleyerek ve el kaldırıp indirerek zaman doldurur. Sorunlar içinde boğuluyoruz, ama bu sorunların çaresini de yanlış yerlerde arıyoruz. Meclisteki çakma müslüman, çakma Atatürkçü, çakma milliyetçi ve çakma kürtçü partilere oy veren hiç kimse, lütfen burada sorunlardan bahsetmesin. O sorunları kaynağı bizzat kendileridir çünkü. Sorunlar ancak bilimsel toplumlarda, bilimsel yönetimlerin çabasıyla ve bilimsel yöntemlerle aşılır. Bu dört partiye kucak dolusu oyların verildiği bir ülkede ise bilimsel düşünce yok demektir. Hiç birimiz parti programlarını okumuyor muyuz? Körü körüne, sırf TV reklamlarına kanarak sandık başına koşarsanız, sonuç budur. Hiç yakınmayın bence, her toplum layık olduğu şekilde yönetilir. Her koyun kendi bacağından asılır.

Buraya yorum yazıyorum ama hiçbiri görünmüyor, neden acaba? Sansür mü var? Varsa açık açık söyleyin de üyeliğimizi yeniden gözden geçirelim.
 
Pardon ama benim dün gece yazdığım yorum neden silindi acaba? Burada faşizm mi var? Gerçekleri konuşmak ne zamandan beridir yasak oldu? Yoksa burada yalnızca suya sabuna dokunmayan, kimseye somut bir yararı dokunmayan muhabbetler mi yapılır? Birinin acele cevap vermesi rica olunur.

Buraya yorum yazıyorum ama hiçbiri görünmüyor, neden acaba? Sansür mü var? Varsa açık açık söyleyin de üyeliğimizi yeniden gözden geçirelim.

Söyleyecek çok söz var, ama yazdıkça sinirleniyorum. Bu güzel ülke bunlara mı layık? Mustafa Kemal'in kemiklerini sızlatıyoruz ya... yanarım yanarım da ona yanarım.

Bu son görüşünüze katılıyorum :)
 
Volkan arkadaşa teşekkürler, açtığı tartışma konusu her zaman gündemimizde olması gereken bir durum.
Nasrettin HOCA eşekten düşmüş,
Etraftakiler, hocam eşeğe neden bindin, yok şöyle otursaydın yok böyle vs..
Hoca, (Bana eşekten düşen birini getirin) demiş..
Bizleri temsil edecek bir birey bizi daha anlar. Ama Oturan Boğa arkadaşın yazdığı gibi engelli veya engelsiz bir temsil de kafa yapısı önemli.
Bu siyasi partiler Seçim Yasası ile de istenilen bir adayı Meclise göndermek olanaksız.
Siyasi Partiler Yasasının değiştirilmesi gerekli.
HAK VERİLMEZ ALINIR.
Bildiğim kadarı ile 8 milyona yakın engelli var. tahmini.. Hepimiz ayrı ayrı yerlerdeyiz.
Asl olan, engelli ve engelsiz insanların beraber hareket ederek, ONURLU bir yaşamı HEDEFLEMEMİZ ve başarmak için beraber hareket edebilmeliyiz.
şimdilik iyi günler.
sirinbaba
 
Bülent Bey, alıntı yapmanıza gerek yok; doğrudan tartışmaya girerseniz, yorum ve düşüncelerinizi açıkça yazarsanız daha sağlıklı olur. Katılıp katılmamanızdan çok, sizin ya da sizlerin düşüncelerinin ne olduğu daha önemli. Ben yanlış bir şey söylediğimi zannetmiyorum, harfiyen arkasındayım. Ülkemizdeki durum aynen böyle değil mi? Oy veren ülke nüfusunun %70'i bir şekilde sakat değil mi? Sakatlık sadece bedensel midir, yoksa çok boyutlu bir durum mudur? Yürüsek nhe olur, yürümesek ne olur? Görsek ne olur, görmesek ne olur? Otistik olsak ne olur, olmasak ne olur?... Gidip namusumuzu, şerefimizi ve insanlık onurumuzu üç kuruşluk sandığa bilinçsizce gömdükten sonra bunların hiç birinin önemi yok. Eğer bizler sakat kalmışsak ve bu politikalar böyle sürdüğü müddetçe daha niceleri aramıza katılacaksa, bence öncelikle kafalarımızdaki ve ruhlarımızdaki sakatlıkları gidermeliyiz. Eğer bizler birleşerek bir partiyi iktidara getirebiliyorsak, o zaman kendimiz ve insanlık için bir şeyler yapabiliriz. böyle kıyıda köşede bir şeyler dilenerek ve kendimize acıyarak değil. Bizler acınacak, kenara itilecek mahluklar değiliz! Bizler insanız ve haklarımız var! Bu hakları ha kullanırız, ya da o hakları dileniriz. Seçim tamamen bizim ellerimizde.
 
Neşe hanım, ben orada biraz latife ettim. Mesajınızın silinmesini gerektirecek bir durum da yok, içerik de yok. "Mesajım silindi" diye hararetle söylendiğiniz mesajınızın iki üstünde duruyor mesajınız.

________

Buradaki tartışmaya dair bir açılım daha yapmak istiyorum kendi adıma: Yukarıda da yazdığım gibi, temel insan hakları konusunda anlaştığım, sakatlık mevzuana -yaklaşık da olsa- aynı pencereden baktığımız biri aslında asla oy vermeyeceğim bir partiden milletvekili adayı olursa, ona oy atarım. Biraz zor olur, elim zorlanır, ama sakatlık paydasında durur ve oyumu atarım.

Partilerde sakat kişilerin aktif rol alması ve parti içinde güç odağı olması mutlaka bir avantaj sağlar bizler için. Sonuçta öyle ya da böyle, sakat kişiler sakatlık konusu üzerinde çok daha kolay anlaşır ve ortak hareket edebilir. Ama önemli olan şu: oradaki sakatlar gerçekten sakatlık mevzuunu birincil konu edinmeli kendilerine. Öyle fasulyeden sakatlık çalışmaları olmamalı!
 
Sakat bir kişinin milletvekili olabilmesi için normal şartlar altında epey miktar bir parasının olması gerekiyor; bu kadar para hangi sakatta var? Diyelim ki o parayı buldu; peki onun milletvekili adayı olup listeye üst sıralardan konulması kararını kim veriyor? Normal bir demokraside bu kararı, söz konusu sakat kişinin arkasındaki örgütlü gücün vermesi, hatta dayatması gerekiyor? Biz sakatların böyle bir örgütlü gücü var mı? Tabii ki yok.
O halde geriye kalıyor bir seçenek: Engellilerin (politikacılara göre kerizlerin yani) oylarını alabilmek için ağızlarına bir parmak bal sürmek ve küresel politikalara, Apo açılımlarına, serbest pazar dalaverelerine ve bilimum politika cambazlıklarına karşı sesini çıkartmayacak sakat bir şahsiyeti listede uygun bir yere koyarak seçilmesini sağlamak. Peki sonra? Sağlam milletvekilleri milleti ve milletin çıkarlarını ne kadar savunabiliyor ki, sakat milletvekilleri savunabilsin. Ben şahsen allamei cihan olsa sakat bir milletvekiline sırf sakat olduğu için oy vermem.
Bu mesele sosyal bir meseledir ve sosyal politikalarla çözülür. Sosyal politikalar da tek tek milletvekillerinin uygulayacağı şeyler değil, doğrudan hükumeti ve hükumet programını ilgilendiren bir meseledir. Bizler oy vermeden önce hangi partinin programını ve hatta hükumet programını tepeden aşağı okuduk? hiç birinin. Peki neye göre gidip de oy veriyoruz o halde? TV reklâmlarına ve ağzımıza çalınan bir parmak bala göre tabii ki. Peki sonuç nedir? Sakatlara eklenen yeni sakatlar. Gördüğünüz gibi dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyoruz. Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez arkadaşlar. İşin püf noktası bu işte; örgütlü olmak! Yalvarmak, dilenmek, şefaat ummak, boş hayallere kapılmak değil; ÖRGÜTLÜ OLMAK.
 
Burada attığımız ilk adım umarım daha da büyüyerek çoğalır. 8 milyonsak ailelerimiz ile birlikte en az 30 milyonuz demektir.
 
TÜRK-İŞ genel başkanı Bayram MERAL vekil olunca işçi kardeşlerimizin tüm sorunları çözüldü mü ? DİSK genel başkanı şu anda mecliste... Hangi sorun çözülmüş ? Neden halen daha işçisi memuru esnafı vs sokaklarda ? YANLIŞLAR İNSANI DOĞRU YOLA GÖTÜRÜR,ANCAK YOL GİTTİKÇE UZUYORSA UYGULANAN YÖNTEMLERDE BİR YANLIŞLIK VAR DEMEKTİR... saygılarımla
 
seranko adlı kardeşim kötü örnekler örnek olamaz, biz inadına devam edelim ve inşallah her şey daha güzel olsun.
 
Üst Alt