Acıma ve sevme duygularını, acıdığım ya da sevdiğim kişilere olan hissiyatımı analiz etmeye çalışarak gözden geçirdim.
Kendi adıma, acıdığım kişiyi sevemeyeceğimi söyleyebilirim. Ancak merhamet duyabilirim, onun adına üzülebilirim, gerekiyorsa ve elimden geliyorsa yardım edebilirim.
Acıma duygusunu bende ancak güçsüz, aciz zavallı, yoksun kişiler/ kişilikler uyandırabilir. Engelli bir insanın güçsüz, aciz zavallı, yoksun olması gerekmiyor,
öyle olduğunu da düşünmüyorum. Belki biraz Kapitalist-Darwinist bir yaklaşım olacak ama “herkes hak ettiği gibi yaşar” lafına katılıyorum. Hak etmek için çabalamak gerekiyor. Çabalamazsan önüne sunulan hayatı yaşamak zorunda kalırsın, çabalarsan kendi hayatını kendin yaratırsın. Bu sebeple; ister engelli, ister engelsiz olsun, acınası halde olan insanların pek çoğunun, bu durumdan kurtulmak için çaba sarf etmediklerini düşünüyorum.
Sevdiğim bir insanın engelli olması ise bende acıma duygusu uyandırmaz, uyandıramaz. Ben onu seviyorsam, o zaten hayatla ve kendisiyle barışık, sevilesi bir insandır, müdahildir, mücadelecidir, zekidir vs. Keşke engeli olmasadır, ama belki de onu sevilesi, güçlü, mücadeleci yapan şey engelidir.
Sevme duygusunun fiziksel görünüm ile alakalı olduğunu da düşünmüyorum
(en azından kadınlar için ya da erkeklerin hemcinslerine, dostlarına duydukları sevgi için ).
Eğer birisini seviyorsak, her an, her dakika onun engelli olduğunu düşünmeyiz ki. Hatta bunu unutur, kanıksar, gaf bile yapabiliriz. Bacağında bir sorun olan, çok sevdiğim genç bir hanım sık sık evimizde misafir olur. Onun zor yürüdüğünü ya da dengesini sağlamakta zorlandığını unutup, akşam yemeği hazırlarken yardım teklif ettiğinde mutfak dolabının üst rafındaki salata kasesini almasını istediğim (sandalyeye çıkması gerekir ve bunu yapamaz) ya da sokakta onun yetişemeyeceği bir tempoda yürümeye başladığım olmuştur.
“Heeey siz benim engelli olduğumu unutuyorsunuz” diye kızımı ve beni ikaz etmek zorunda kalmıştır kaç kere. Engeli, benim için onun hayatındaki bir ayrıntıdır sadece. Ona duyduğumuz sevgi; kişiliğine, duruşuna, başarılarına, samimiyetine, dürüstlüğüne, fedakarlığına… diğer tüm insanca vasıflarına olan sevgidir.
Kendi adıma, acıdığım kişiyi sevemeyeceğimi söyleyebilirim. Ancak merhamet duyabilirim, onun adına üzülebilirim, gerekiyorsa ve elimden geliyorsa yardım edebilirim.
Acıma duygusunu bende ancak güçsüz, aciz zavallı, yoksun kişiler/ kişilikler uyandırabilir. Engelli bir insanın güçsüz, aciz zavallı, yoksun olması gerekmiyor,
öyle olduğunu da düşünmüyorum. Belki biraz Kapitalist-Darwinist bir yaklaşım olacak ama “herkes hak ettiği gibi yaşar” lafına katılıyorum. Hak etmek için çabalamak gerekiyor. Çabalamazsan önüne sunulan hayatı yaşamak zorunda kalırsın, çabalarsan kendi hayatını kendin yaratırsın. Bu sebeple; ister engelli, ister engelsiz olsun, acınası halde olan insanların pek çoğunun, bu durumdan kurtulmak için çaba sarf etmediklerini düşünüyorum.
Sevdiğim bir insanın engelli olması ise bende acıma duygusu uyandırmaz, uyandıramaz. Ben onu seviyorsam, o zaten hayatla ve kendisiyle barışık, sevilesi bir insandır, müdahildir, mücadelecidir, zekidir vs. Keşke engeli olmasadır, ama belki de onu sevilesi, güçlü, mücadeleci yapan şey engelidir.
Sevme duygusunun fiziksel görünüm ile alakalı olduğunu da düşünmüyorum
(en azından kadınlar için ya da erkeklerin hemcinslerine, dostlarına duydukları sevgi için ).
Eğer birisini seviyorsak, her an, her dakika onun engelli olduğunu düşünmeyiz ki. Hatta bunu unutur, kanıksar, gaf bile yapabiliriz. Bacağında bir sorun olan, çok sevdiğim genç bir hanım sık sık evimizde misafir olur. Onun zor yürüdüğünü ya da dengesini sağlamakta zorlandığını unutup, akşam yemeği hazırlarken yardım teklif ettiğinde mutfak dolabının üst rafındaki salata kasesini almasını istediğim (sandalyeye çıkması gerekir ve bunu yapamaz) ya da sokakta onun yetişemeyeceği bir tempoda yürümeye başladığım olmuştur.
“Heeey siz benim engelli olduğumu unutuyorsunuz” diye kızımı ve beni ikaz etmek zorunda kalmıştır kaç kere. Engeli, benim için onun hayatındaki bir ayrıntıdır sadece. Ona duyduğumuz sevgi; kişiliğine, duruşuna, başarılarına, samimiyetine, dürüstlüğüne, fedakarlığına… diğer tüm insanca vasıflarına olan sevgidir.