Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Yaşam] Otuz yaş bunalımı...

Pegasus

Üye
Üyelik
23 Kas 2003
Konular
25
Mesajlar
648
Reaksiyonlar
1
Kimse tutmasın otuz yaş bunalımına girecem...

Biliyorum şimdi yaşı büyük olanların dudaklarında memnuniyetsiz bir kıvrıma, kaşların anlamlı bir çatılışına sebep olacağım.

Ama anlamam, haklı sebeplerim var ve bu bunalıma girecemmm... Girdim.

Geçtiğimiz günlerde zyaret ettiğim asker arkadaşım artık iyice dökülen saçlarını ve pırıl pırıl parlayan kel kafasını gösterip "olum nasıl girmeyeyim otuz yaş bunalımına" demişti. Ben de yanlardan hafif açılsada henüz ahenkle dans etme modundaki saçlarımı ellerimle okşayıp "ya saçmalama, otuz yaş bunalımı da neymişkine" diye umursamaz bir tavır çekmiştim.

Gerçi, otuz yaşına kadar "biz gençler" derken ondan sonra "siz gençler" demeye başlamanın dayanılmaz ağırlığı kendini hissetttirmeye başlamamış değildi. Ama yinede ucu ucuna tutturmayı başardığım bahanelerimle zamanın usulca çizgiler attığı yüzümü henüz beyazlaşmaya yüz tutmamış saçlarımla kandırabiliyordum.

Ama işte buraya kadarmış, artık hiç br güç bu otuz yaş bunalımının sancılarını hissetmemi engelleyemez.

Yirmi altı kış, yirmi altı yaz, bir o kadarda sonbahar ve bahar geçmişti sakatlığa adımımı attığımda. yoğun bakımda kendime bir söz vermiştim. Beni sevenlerin yüzünde bir hüzne yol açacaksa somurtuşlarım, anlamı yoktu boşvermenin ve savaşılacaktı.

Öyleyse yapılmadık şeyler yapılmalıydı. Yani bu sakatlık bir avantaja dönüştürülmeli ve daha önce fırsat bulunmamış işler için açılmış bir fırsat kapısı haline dönüştürülmeliydi.

İşte bunun için vakit kaybetmeden hedefimi belirlemiş ve ilk sınavda üniversiteyi kazanmıştım. Özel bir üniversitede OSS başarı bursuyla okuyacak ve yılar önce yapma fırsatı bulamadığım eksik kalmış bir işi gerçekleştirmiş olacaktım. Kazadan sonra okuma fırsatı bulduğum yüzlerce kitapın verdiği zevkle öğrenmenin hazzını geç de olsa yaşıyordum.

Öğrencilerin çoğundan büyüktüm. Hani zaman zaman yaşça oldukça büyük olduğum bu arkadaşlarımın arasında ne yaptığımı sorguladığım olmamış da değildir. Fakat gerek kendi fakültemde gerekse diğer fakültelerde yaşı 35 hatta 40 küsür olan bir çok öğrenciyi tanıyınca "okumanın yaşı yok" şeklindeki ünlü deyişe burun kıvırmaz olmuştum...

İki yıl derslerim bölümümdeki en iyi rakamları içerince okuduğum fakülte dekanlığı okulumuzun anlaşmalı olduğu bir Amerikan üniversitesinde bir dönem yada bir yıl okumamı teklif etti. Sağolsunlar okula para vermemenin dışında kalacak yer ve yemek gibi masraflarımında karşılanacağını söylediler.

Ben de tamam dedim ve 'kadınların tanrılar tarafından sırf erkeklere kötülük yapması için yaratıldığını iddia edilen' eski Yunan Pandora mitolojisini haklı çıkaracak kadar enterasan iki bayan yurtdışı eğitim görevlisinin gerekli işlemleri yapması için onay verdim.

Bu arkadaşların durumumu tam anlatamamasından mıdır nedir -tam emin değilim- amerikadaki okul şöyle bir cevap vermiş. "Bu başarılı öğrenciyi memnuniyetle kabul ederiz ancak kurallarımız gereği 25 yaşından büyük öğrencilerin öğrenci yurtlarından yararlanması yasaktır. Bu nedenle öğrenci gelince kendisine kalacak yer bulmak zorundadır".

Bu kuralın daha başvuru yapılırken ilgili ofis tarafından öğrenilip tarafıma bildirilmesi gerekirken tüm hazırlıklar yapıldıktan osnra söylenmesinin verdiği 'delirme hali' bir yana bu kadar aleni bir şekilde sırf yaşım nedeniyle yurda kabul edilmemem, benim üzeri tozlanmış ama yepyeni kullanılmamış şekilde garajda hazır bekleyen bir harley davidson motoru gibi otuz yaş bunalımımı ortaya çıkarması kaçınılmaz oldu.

Amerika da tekerlekli sandalyemle gidip kendime kalacak yer aramamın zorluğu bir yana, bu yerden okula ulaşım gibi bir çok olası sıkıntı nedeniyle bu eğitim macerasını iptal etmek zorunda kaldım. Ancak beni asıl üzen bu iptali yaşımın gerekçe gösterildiği bir açmaz nedeniyle gerçekleştirmek zorunda kalmak.

Artık bir amok koşucusu gibi etrafı yakıp yıkabilirim. Çünkü aynadaki yüzüm birden bire daha da yaşlanmış görünmeye başladı. Saçlarımında sandığım kadar siyah olmadığını farkettim. Ustaca gizlenmiş üç beş beyaz saçın farkına vardım. Meğer artık yaşlı, yorgun ve bitik bir insanmışım. Üstelik göbeğimde varmış. Özellikle oturup brkin bir halde öne doğru eğilince az da olsa ortaya çıkıp bana umursamaz bir şekilde arzı endam eyleyebiliyor.

İyice sinirlendim. Biraz önce gidip bir duş almak istedim. Birden ne göreyim! Omuzlarımın üzerinde üç tane kıl. Yaşlanınca kıllanırmış ya insanlar. Hemen şiddetle kopardım bu üç hainin kellesini! Yüzümde zafer kazanmış bir komutan edasıyla aynaya dönüp bir zafer sırıtışı fırlatacaktımki birden gözlerimin kenarlarındaki çizgileri farkettim. Nasılda farketmemişim bugüne kadar...Yıkılmış br durumda duştan çıkıp kitaplığımın yanına geldim.

Zekamın kıvraklığına olan aptalca güvenle anlayabileceğimi sanarak okuduğum felsefe kitaplarına burun kıvırıp beni öteki aleme hazırlayacak uhrevi bir eser aradım boşuna. Yoktu!

Çaresiz içimde birden bire beliren internete girip kendim gibi yaşlı ve yorgun insanlarla bir araya gelme isteğine boyun eğiyorum.

Ey yaşlı insanlar, kader arkadaşlarım nerdesiniz?
 
Ay sen daha yeni mi girdin otuz yaş bunalımına :lol: Biz atlattık bile :D
Gerçi 1 tane bile beyazım yok, yirmilik dişim yeni çıktı (daha saymayım) 10 yaş küçüldüm bile :)
Geçer geçer...
 
İstemeyerekte olsa Ey yaşlı insanlar çağrına [size=6]BURDA[/size] demek istiyorum :D

Bende 30 yaş sendromuna çocukluğumu geçirdiğim arkadaşlarımın bir bir evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra yavrularını "Bak bu da Serap Teyzen" diye işaret etmelerinden sonra girdim diyebilirim. :D

Hoş kendimi avutmak için öğrendiğim "Bodur tavuk her daim piliçtir" Çin ata sözünü her yaş konusu açıldığında andımız gibi haykırmamda kar etmemeye başladı. "AAA yok canım sen mi? 29 sun hiç göstermiyorsun" diyenlere memur olmasam Beyoğlu'nda kokoreç ısmarlayacağım.

Evet otuza 1 var. Doğum günümü bile evde yangın çıkar diye kutlamıyorum artık. (Malum 30 mum yakmak lazım :D )

Bizde bir zamanlan gençtik be off offf demekten kendimi alamıyorum. Aslında yazını okuyana kadar çok ta takmıyor gibiydim ama depreştirdin sanırım sağol :mrgreen:
 
Cellmaam' Alıntı:
"AAA yok canım sen mi? 29 sun hiç göstermiyorsun" diyenlere memur olmasam Beyoğlu'nda kokoreç ısmarlayacağım.

arkadaşlar hep beraber kokoreç yimeye yarmıyıııız :lol: :lol: :lol:


----------------------------------------------------
tüühhhhh memur ibaresini yeni gördüm. :lol: :lol: :lol:
 
Boş ver Bülentçim bu anlamda sen bizden şanslısın bence. Biz otuz yaşı atlattık şimdi kırk yaş sendromuna girdik. :wink:

Otuz yaş kırk yaşın yanında biraz daha masum kalıyor.Nasıl mı? Geçenlerde andanteyle beraberiz ve o yaşlandık Oya artık diyordu bana. Yok canım ya biz yaşlanmadık falan dedim ama bunun ispatını gece yaşadığımız bir olayla anladım. Saçta beyaz yada şu bu olmasına da gerek yokmuş kırk yaşına gelince gençler tarafından resmen yaşlı muamelesi görüyorsunuz işte :wink: Nasıl mı? Anlatayım. O günün sonunda İzmir deprem bölgesi hepinizin bildiği gibi Andanteyle balkonda bunu konuşuyorduk buralar deprem bölgesidir falan demeye kalmadan deprem oldu hafiften sallandık. Neyse bu sallantıyı o an dışarıda olan andantenin kızı ve yeğenlerine anlattığımızda bize inanmadılar. Ve andante bana dönüp canım ben sana demedim mi yaşlandık diye bak bize inanmıyorlar dedi.Evet haklıydı artık yaşlanmıştık :wink: .İlk kez yaşlandığımı hissettim. Ama kendimi bu halimle ve bu yaşta daha çok seviyorum ve mutluyum. :D

Yaşadığın konuda haklısın Bülentçim bu anlamda uzun zamandır kendini buna hazırlıyordun biliyorum iki dikkatsiz insanın bu yanlışı kabul edilir gibi değil ama bunu 30 yaşına girdim ah kötü bir yaş artık yaşlanıyoruma bağlama çünkü gerçekten bu dönem yirmili yaşlardan daha güzel ve daha dolu bir dönem inan bana. :wink:
 
arkadaşlarrr ben size ne diyimmmm bayıldım yaaaaa Pegasus sen bunları yazarken ne hissettin bilemem ama ben krize girdim krize acaip hoşuma gitti yazı yaaa özellikle şu kısma koptum:)dur kopy edimmm:)
Geçtiğimiz günlerde zyaret ettiğim asker arkadaşım artık iyice dökülen saçlarını ve pırıl pırıl parlayan kel kafasını gösterip "olum nasıl girmeyeyim otuz yaş bunalımına" demişti. Ben de yanlardan hafif açılsada henüz ahenkle dans etme modundaki saçlarımı ellerimle okşayıp "ya saçmalama, otuz yaş bunalımı da neymişkine" diye umursamaz bir tavır çekmiştim!!!
ahhhh Pegasus işte gençlikte saçlarınla övünürsennnn hımmm gülme komşuna gelir başınaaaaaaaa keltoş kalırsın sende yarın birgün saçlarda beyazlamaya yüz tutmuşşş zaten....çık çıkkkkkk!!! :lol: :lol: :lol: :mrgreen:
şimdi sen kendini şaka bir yana yaşlımı görüyosun????hımmmm belirtileri sadece bu kadar mı yani????eee demek yaşlanmamışsınn henüz yani.....dur bak ben senin içini biraz ferahlatımmm....
şimdi yaşlı insan bir kere öncelikleeee saçları yavaşşş yavaşşşş bembeyaz olurr sonraaa artık kendini yorgun hissederrrr yüz çizgileri falanda onlarıda boşverr aman bunlar önemli dellllll esasss önemlileriii dişlerrr takma olur :mrgreen: :mrgreen: DİŞÇİ DİŞLERİ TEKKK TEKKKK ÇEKER ÖLÇER BİÇER BİR TAKMA DİŞ EDER SONRACIĞIMAAAAAAAAA HIMMM TORUNLAR HAYLAZSAAAA İŞ VAHİMMMM HANİ DERLER YAAAAA KURT KOCAYINCA......BİRDE BUNARSAN ALİMALLAHHHHHHHHH.......TUH TUHHHH VALLAHİ O ZAMAN SEN BU YAŞLILIK SEDROMUNU HANİ 30 YAŞA YAŞLI DEDİĞİN BUNALIM ZAMANLARINI MUMLA ARARSIN!""30 YAŞIM NERDESİNNNNNNNNNNNNNN????????ZAMANINDA ÇOK ÜZÜLDÜM AMA DEĞERİNİ ŞİMDİ ANLIYORUM""DİYEEEE!!!
ŞAKA BİR YANA HER YAŞIN KIYMETİ BİLİNMELİ BANA GÖRE HER YAŞIN AYRI BİR GÜZELLİĞİ VARDIR YAŞLANSAMDA BUNDAN ASLA ŞİKAYETÇİ OLMAM AKSİNE MUTLU OLURUM...YAŞLANDIKÇA SORUNLULUKLARIM ARTICAK....ÖNCE EVLENİCEM... :lol: :lol: HAYATINI BENLE PAYLAŞACAK VE BENİMLE YAŞLANACAK BİR EŞİM OLUCAK SONRA ÇOCUKLARIMIZ OLACAK ZAMAN GEÇTİKÇE ÇOCUKLARIMIZ GENÇLEŞTİKÇE BİZ YİNE YAŞLANICAZ BİRLİKTE.... :mrgreen: SONRA BAKMIŞSIN ÇOCUKLAR BÜYÜMÜŞ YUVADAN UÇUCAK ARTIK KAYNANA VE KAYINPEDER OLMUŞUZ....ZAMAN AKIP GEÇİCEK ARTIK MİSYONUMUZ DEDE VE NİNE OLMUŞ :mrgreen: :mrgreen: :mrgreen: SANIRIM BU ÇOK GÜZEL BİR DUYGU...ANNEANNEEEEEEEEEEE VEYA BABANNNNNNEEEEEEEEEE DİYE BAĞIRAN SEVİMLİ KIZ ÇOCUKLARI VEYA HAYLAZ MİNİK KÜÇÜK ADAMLAR:):)BİZDE YAŞLANMIŞ İKİ HUYSUZ İHTİYAR...EVLADIM YAPMA ETME....KIRICAKSIN BAK ANNEN KIZICAKKK......ŞİMDİ SENİ AYAĞIMIN ALTINA ALIRIM MASKARA GİDİ..VS...VE ONLAR GİDİNCE BU HUYSUZ İHTİYARLAR YANLIZ KALICAK...EV SESSİZLEŞECEK.....İKİ İHTİYAR BAŞBAŞA.....
VE GÜN GELİCEK İKİ İHTİYARDAN BİRİ BU DÜNYAYA VEDA EDİCEK.....ECELE ÇARE YOK DOĞARSIN,BÜYÜRSÜN VE YAŞLANIRSIN...DOĞANIN KANUNU DEĞİŞMEZ YASA......
ÖNEMLİ OLAN YAŞLILIK EVRESİNİN DOLU DOLU SEVGİYLE,HUZURLA,YANINDA BİR DAYANAKLA(HAYAT ARKADAŞI),ÇOCUKLARINLA,TORUNLARINLA HER ANIN KIYMETİNİ BİLEREK....O ÇİZGİLERİ ÜZÜNTÜYLE DEĞİL MUTLULUKLA GÜLÜMSEMEYLE YÜZE KATMAK.....UMARIM HEPİMİZ BU DEDE VE NİNE MİSYONLARINI ZAMAN GEÇTİKÇE ALIRIZ..... :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :mrgreen:BU ÇOK HOŞ BİŞİ YAAA KENDİMİ FIRLAMA BİR İHTİYAR OLARAK DÜŞÜNEMİYORUM BEN SÜPER BABANEEE OLUCAM:)HAYIRLI YAŞLANMALAR.....ARKADAŞLAR.....
 
Siz bunalıma erken girmek istiyorsunuz sanırım. Bu bunalıma orta yaş bunalımı denir ve 35 yaşında girilir.

:D :D :D :D :D :D :D :D :D :D

:p :p :p :p :p :p :p :p :p :p
 
Sevgili Pega,

İnsanların "30 yaş bunalımı, bıdı bıdı" :p dedikleri şeyi ben 40'lı yaşlarıma doğru ilk kez duymuştum. Yani farkında olmadan girmişim de çıkmışım bile.. (Bazen, bazı şeyleri bilmemek daha iyi oluyor. ;) Ama öğrendiklerini hemen unutacak yaşta olmadığından yapacak fazla bir şeyin yok! ) O zaman; 18'den sonra, "yaş" olayını hiiiiiç ciddiye almamanı önereceğim.. (Sadece sana değil, bu forumda yazan ve adı geçen tüm arkadaşlara)

Her ne kadar; "zaman" boyutundan dolayı "yaş alma" işini "somut bir kavram" olarak ele alsak da, ben biraz "izafi" olarak görürüm. Yani "ot gelip, odun gidenler"in de olduğu bir dünyada, onların yaşadığı her zaman diliminin, en az 3 katını yaşamış oluyorsun. Yani 30 x 3 = 90 oluyor. Bu durumda 60 yıl kârdasın, demektir. Ben 30'lu yaşlarımda hesabı böyle yapardım! :)

Esra'nın doğum günü kutlamasında:
Baben' Alıntı:
M.ESRA ERUSTA' Alıntı:
]... Bu arada yaş otuzlara dayanmaya başlayınca insan pek sevinemiyor artık doğum günlerine :(...

Yok.. Katılmıyorum.. :oops: En güzel yıllar şimdi başlıyor.. Özellikle bizim gibiler için! Öğrendiklerini başkalarıyla paylaşabilme yılları bunlar..

...

Bütün yaşlar güzeldir, yaşamasını bilene.. ;) Bunalım, munalım deyip kafamı bozma şimdi.. :evil: Yapacak daha çoooooook şey var..
 
Selam Pegasus kardeş , bende 27 yaşındayım yani bunalım yaşıma üç sene var ancak yaşam şartları içerisinde bulunduğum koşullar vs. nedenlerle çoğu zaman kendimi 90yaşında gibi hisettiğim olmuştur . buna karşın öyle insanlar tanırımki 60 70 yaşında olmalarına ramen Hayat dolu cıvıl cıvıl yaşadığı her anın tadını çıkaran hayattan zevk almasını çok çok iyi bilien ve asla kendilerini o yaşlarda görmeyen ve yaşlı olduklarını kabullenme yen kişiler var. . demek istediğim kaç yaşında oduğumuz deyil . kendimizi hangi yaşta gibi hissetiğimizdir.
 
ne bunalımı ya geceleri saymayın bence arkadaşlar ben öle yAPARAK 20 YAŞINDA KALDIM
 
YAŞ 30 KÜSÜR.

Zamanı başlarda yavaş ama ilerledikçe hızlanarak akan bir nehire benzetiyorum. Debisi aynı olsa da aktığı alanın daralması yüzünden giderek hızı artan bir nehire.
İnsanoğlu geçmişe döndüğünde genelde çocukluğunu hatırlar. Pekte fazla bir zamanı kaplamayan çocukluk dönemi sizce neden çok hatırlanır. 60 yaşındaki bir insan dahi geçmişine döndüğünde Sanki geçmiş sadece çocukluk döneminden ibaretmiş gibi koskoca 50 yılı esgeçip, ilk 10 yılına gider hafızası.
Sizce neden?
Örneğin bir piknik hatıranızı düşünün. Bu hatıranızda en çok hatırladığınız şey genel olarak piknik alanını ilk gördüğünüz andır. Çünkü hatırlamaya değer tek şey belkide odur.
Bence yaşamak menzile varmak değildir. Yaşamak menzile giderken duyulan heycandır. Menzile giderken onu görme heycanıdır.
Yaşamak amaçları yerine getirmek değildir. Yaşamak amaçların olmasıdır.
Çocukların hayel ve amaçları yetişkinlere göre daha çok olduğundan çocukluk dönemimizi ister istemez hep hatırlarız.
Derlerki hayat 30 unda başlar. Gerçektende öyle 30 yaşında insan iyi kötü bazı amaçlarını yerine getirmiştir artık. Çocukluğun izleri kaybolur yavaş yavaş...
Hayatın başladığı sanılan 30 yaşlarında aslında hayat bitmeye yakındır. Çünkü amaçlar azalmıştır. Hayaller sınırlanmıştır.
30 yaş ve sonrası piknik alanına varılmış, ve piknik yapılan zaman dönemidir. Piknik alanı görülmüştür ve artık pikniğin sonunun gelmesinin beklendiği bir döneme girilmiştir.
Pikniğe giderken piknik dönüşü düşünülmez ama piknik yapılırken piknik dönüşü düşünülmeye başlanır.
işte 30 lu yaşlar bunları düşünmeye başladığımız yaşlardır.

İnsanın en uzun günü dünyaya gözünü açtığı ilk gündür.
Ondan sonraki günler giderek kısalır. Bir çocuk 3 yaşına gelene kadar yaşadığı 3 yıl ile 50 yaşındaki bir adamın 53 yaşına gelene kadar yaşadığı 3 yıl asla aynı olmaz.
Gençlikte zaman daha uzundur. Yaşlandıkça zamanın geçme hızı da artar.
Sakın ola 30 yaşına gelmiş insanlar yaşamımın yarısı geçti demesin. Çünkü asıl yıllar geçmiştir artık. Zaman hızlanmıştır. 40 yaşına 10 yıldan çok daha az bir zaman kalmıştır.
 
Sevgili Bülent 30 yaş bunalımı mı ? dedin anlamadım hangisinden bahsediyorsun.
İlk otuzdanmı ? yoksa ikinci otuzdanmı? anlayamadım.

Birinciyi unuttum pek faydam olmaz ama istersen ikinci 30 ile ilgili bunalımlarımı
kitap halinde verebilirim.

İlk otuzun hayırlı olsun. Kal sağlıcakla
 
Arkadaşların söylediklerine göre yaşımızı göstermiyoruz ama otuz yaş mı kaldı, biz ikinci otuza doğru yol alıyoruz, şurda kırka iki kaldı.

Hani bayan olsak diyeceğim, "yıllandıkca güzelleşiyoruz" şarap misali.

Yine de acısıyla tatlısıyla, birçok hatırayla geldi geçti. Şimdi geleceğin gertireceklerini bekliyoruz.

Yaşadığınız günlerin keyfini çıkarın. :)
 
Sağolun kader arkadaşlarım. :)

Küçükken nedense hep 27 yaşımda nasıl görüneceğimi merak eder dururdum.

O yaşa gelince aldım elime aynayı ve uzun uzun baktım kendime.

Uzun zamandır tanıdığım bir surattı gördüğüm.

Bu yaşa gelince hayatımın zirvesine ulaşacağımı sandığımdan mıdır bilinmez, sanki birşeylerin anlatılmaz biryerlere gelip oturacağını düşünmüş olmalıyım.

Ama o tanıdık yüzde böyle bir zirve hali ya da bir dönemecin yansıması yok gibiydi.

Fakat birden yüzümde bir yaşlanma hali hissettiğimi hatırlıyorum. Yüzüm artık bir çocuk yada genç bir erkek yüzü değil aksine tamamen olgun bir herifin yüzüydü. Ve bu olgunluk hali bir sonraki yaşlılığın öncülü olduğundan hafif bir memnuniyetsizliğe yol açmıştı. :)

O zamanlar üzerinde durmamıştım. Ama şimdi bakıyorumda öyle halının altına itmeyle yokolmayan bir gerçeklik tüm haşmetiyle hep başucumda duruyormuş.

Yaşlanıyormuşuz vesselam :)

Ve bu yaşlanma halini insan umulmadık anlarda hissedebiliyor.

Geçtiğimiz hafta ablamı arayıp biri beş diğeri iki yaşında olan yeğenlerimi hazırlamasını söyledim. Gidip onları alacak ve ne zamandır söz verdiğim gezintiyi gerçekleştirecektim.

Arabada giderken ablamın çocuklarıyla olan konuşmaları zamanı aşan birer uğultu gibi gelmeye başladı.

Bir cümlesi beni alıp bilmediğim bir yerlere götürmüştü.

Cümle neydi hatırlamıyorum ama sanırım yeğenim Sude ye bir nasihatte bulunuyordu.

Demek benden sadece birbuçuk yaş büyük ablam evlenmiş, çocukları olmuş ve onlara nasihat veriyordu ha!

Ulan bu benim de oldukça yaşlandığım anlamına geliyordu!!! :)

Bunu ablama söyleyince o da otuz yaş bunalımına mı girdin yoksa? diye sormuştu.

Clint esvud bakışıyla kendisine cevap vermiş ve böyle birşeyin olamayacağını ima etmiştim.

Yok ben de biliyorum bunun bir tür 'burjuva duyarlılığı' olduğunu ve en kısa zamanda kendime haddimi bildireceğimin garantisini sevgili Baben abime verdiğimi alanen beyan ediyorum. :)

Yani benim gibi, insanın toplumsal yanının asıl önemli tarafı olduğunu ve böyle bireysel olarak yaşanan "bunalım munalım" gibi bireysel çıkışların bir tür burjuva şımarıklığı olduğunun ben de farkındayım. Bu nedenle kendimi ciddi bir hayal kırıklığına uğrattığımda kesin. Ama, işte neylersin...:)

İşte böyle demekki dünya benim etrafımda dönmüyormuş! :) Ben de o doğan, büyüyen ve ölecek olan canlıların evrensel kanununa tabiymişim. :)

Ne demişti o mezardaki ölüler; 'Siz bizim eski halimiz gibisiniz, biz de sizin gelecekteki haliniz gibiyiz'

Ama burda farklı bişey var. Yani ben ölümden korkmuyorumki. Beni tırstıran:) şey yaşlanmak sanki.

Ya da bir daha genç olamayacak olmak. Buda ölümden değil ama bir daha yaşamayacak olmaktan korkuyorum diyenler gibi oldu ama gerçekten öyle.

Basit bir şey değil hani gençliğin avuçların arasından akıp gittiğinin ve bir daha asla elde edemeyecek olmanın farkına varmak.

Yav aklıma Sezen Aksu nun 'Firuze' adlı şarkısı geldi şimdide.



Ne diyordu;



Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz güzellikte olduğunu

Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze

Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze

Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Firuze
 
bende 33. yaş bunalımı var :lol:
 
Olum sen erken andropoza girmiş olmayasın! :)
Sen yakında gençleştirici kremler alıp, "40 yaş da güzeldir ama, 30 gibi gösteriyorsan" felsefesinin adamı da olursun :)

  • 'Andropoz'a girme belirtileri
    1 - Cinsel isteginizde azalma oldu mu?
    2 - Enerjinizde azalma var mi?
    3 - Kas kuvvetinizde azalma var mi?
    4 - Boyunuz kisaldi mi?
    5 - Hayattan zevk almaniz azaldi mi?
    6 - Mutsuz ve karamsar misiniz?
    7 - Ereksiyon kalitesinde azalma var mi?
    8 - Aksam yemeginden hemen sonra uykunuz geliyor mu?
    9 - Spor yaparken zorlaniyor musunuz?
    10 - Is performansiniz düstü mü?

    Not: 1 ve 7 numarali sorularin cevabi 'evet' ise, veya bu sorular disinda 3 sorunun cevabi 'evet' ise erkeklik hormonunda azalma belirtileri var demektir"
 
Yahu adaş sen ne kadar kaba bir herifsin! Burada efendi efendi bir otuz yaş bunalımı geçiriyoruz, sen tutup olayı karikaturize ediyorsun :)

Neyseki soruların cevapları 'Hayır'.

Hem Andropoz ellilerde oluyor cahil insan kişisi seni...:)

He öyle kremlerle falan işim olmaz. Haz etmez bünyem metroseksüel çabalardan...Ama yüzümü Dove sabunla yıkıyom. :)
 
Hahahahahahaha, desene bu geyiği yapmaya daha 20 sene var. E beklicez artık... :)
 
Evet Cicero yu okudum ve artık bu bunalımdan çıkmaya karar verdim!!! :)

Artık yaşlanmaktan tırsmıyorum dermişim:)

Ama bu ünlü Romalının dedikleri de yabana atılır cinsten değil hani.

Hele dostlukla ilgili yazdıklarını alıp başıma tac edesim geliyor.

Akıllı adammış, ağzı laf yaparmış. Gelmiş geçmiş en iyi hatiplerden biriymiş ama uğruna onca şey yazdığı dostluğun bedelini yine bir dost ihanetiyle ödeyerek kelleyi kaybetmiş.

Neyse bakın yaşlanmakla ilgili neler demiş bu delikanlı abimiz:

CATO: Bana öyle geliyor ki ikiniz de pek güç olmayan bir şeye hayran oluyorsunuz; kendilerinde iyi ve mutlu ömür sürmek için azıcık yetenek olmayan kimselere her çağ ağır gelir; ama her iyiliği kendinden bekleyen insanlar için doğal zorunlukların hiçbiri kötü görünemez (6). Bunların başında da yaşlılık gelir; yaşlılığa herkes ulaşmak ister, ulaşınca da onu kötüler: bilge olmayanlar işte bu derece mantıksızdırlar, bu derece dengesizdirler. Yaşlılığın düşündüklerinden daha çabuk, sinsice geldiğini söylerler. Bir kez, bu adamlara kim, "Yanlış hesap yapın" demiş? Gençlikten yaşlılığa geçiş, çocukluktan gençliğe geçişten daha mı çabuk oluyor sanki? Sonra, insan ha seksen yaşında, ha sekiz yüz yaşında olmuş, yaşlılığın ağırlığı aynı değil midir? Öyle ya, geçmiş zaman ne denli uzun olursa olsun, bir kez akıp geçti mi, düşüncesizlerin yaşlılığını kolaylaştıracak avuntu yoktur. Diyeceğim şu ki, eğer bilgeliğime hayransanız (keşke bu bilgelik, sizin ilginize değer ve sanıma denk olsa!), bu bilgelik en iyi önder olan doğanın, tanrıymış gibi peşinden gitmek, ona uymaktan başka bir şey değildir. Her bölümü iyi yazdığı halde son perdeye aldırış etmeyen beceriksiz şair gibi, doğanın öbür çağlara önem verip de yaşlılığa aldırış etmemesi olacak şey değil. Ama tıpkı ağaçta ve yerde yetişen meyvaların zamanı gelince olgunluktan geçmesi ve düşmesi gibi, insan ömrünün de bir sonu olması zorunluydu. Bilge insan buna uysallıkla katlanır: Doğaya karşı gelmek, devlerin yaptığı gibi tanrılara kafa tutmak değil midir?
CATO: İstediğinizi elimden geldiğince yapmaya çalışacağım, Laelius. Yaşıtlarımın sızlanmalarını çoğu kez dinledim. (Eski bir atasözüne göre birbirine benzer kimseler bir araya kolayca gelirler.) Aşağı yukarı yaşıtlarım olan, eski konsüllerden C. Salinator ile Sp. Albinus (7) yaşamı yaşam yapan zevklerden yoksun oldular; kendilerine saygı göstermiş olan kimseler artık aldırış etmiyorlar diye sızlanıp dururlardı. Bana, onlar asıl suçlanması gereken şeyi suçlamıyorlar gibi gelirdi. Öyle ya, eğer suç yaşlılıkta olsaydı aynı dertleri ben de çekerdim, diğer yaşlı kimseler de; oysa öylelerini tanırım ki yaşlılığa sızlanmadan katlanırlar, ne iyi oldu da tutkuların zincirinden kurtulduk, derler; eş dost tarafından da bir yana bırakılmazlar. Bu tür sızlanmaların tümüne yol açan suç yaşta değil, huydadır. Ilımlı olan, hırçınlık, terslik etmeyen kimselerin yaşlılığı dayanılmaz bir şey değildir; huysuzlukla terslikse, insanı her çağda sıkar.
Bundan ötesi de böyle çok güçlüdür; o şiiri bilirsiniz elbette; aslında bizzat Appius'un kendi söylediği söylev de saklanıp korunmuştur. Hem Appius bu işi ikinci konsüllüğünden on yedi yıl sonra görmüştür; üstelik iki konsüllüğü arasında on yıl geçmiş ve konsül olmadan önce kensorluk (30)da yapmıştır. Demek ki Pyrrhos (31) savaşı sırasında adamakıllı yaşlıydı. Gerçekten böyle etkinlik gösterdiğini dedelerimizden de dinledik. Demek yaşlıların işe yaramadığını söyleyenler boş konuşuyorlar; böyle bir savda bulunmakla, denizde dümencinin hiçbir işe yaramadığını söylemiş gibi oluyorlar; 'Öyle ya' diyorlar, 'gemide kimi direğe tırmanır, kimi güvertede koşuşur, kimi sintineyi boşaltır, dümenciyse dümen elinde geminin kıçında rahat rahat oturur.' Yaşlılar gençlerin yaptığı işleri yapmazlar, ama çok daha büyük, çok daha iyi işler görürler. Büyük işler kol gücü ya da hız ve çeviklikle değil; düşünce, sözünü geçirme, ortaya doğru düşünceler atmayla başarılır. Genellikle yaşlılar bu artamlardan yoksun olmak şöyle dursun, onları artırmışlardır bile. Eğer er, tribun, legat (32) ve konsül olarak türlü savaşlara girmiş olan beni, şimdi savaşmıyorum diye boş duruyor sanıyorsanız, o başka... Ama hiç de öyle değil, çünkü nelerin yapılması gerektiğini ve nasıl yapılacağını senatoya ben gösteriyorum: öteden beri kötü niyetler besleyen Kartaca'nın savaş ilan etmesini beklemeden ben ilan ediyorum; onun yerle bir olduğunu görmedikçe içim rahat etmeyecek (33). Scipio, keşke ölümsüz tanrılar o onuru sana verse, keşke dedenin yarıda bıraktığı işleri sen sona erdirsen! O öleli otuz üç yıl oluyor: ama gelecekteki bütün kuşaklar onun adını anacak. Ben kensor olmadan bir yıl önce ve konsül olduktan dokuz yıl sonra öldü; ben konsülken o da ikinci kez konsül olmuştu (34). Yüz yaşına dek yaşasaydı, yaşlı olduğu için üzülür müydü sanki? Evet, baskın, saldırı, uzaktan mızrak atma, kılıç elde göğüs göğüse dövüşmeyle değilse de; sağduyulu ve parlak düşünceleriyle iş görürdü. Bu artamlar yaşlılara vergi olmasaydı, atalarımız meclislerin en yükseğine senato adını vermezlerdi (35). Sparta'da en onurlu görevlerde bulunan kimselere "Yaşlılar" denir; bunlar gerçekten de yaşlıdırlar (36). Yabancı ülkelerde olup bitenleri bir okur ya da dinlerseniz, görürsünüz ki en büyük devletler gençlerce yıkıma sürüklenmiş, yaşlılarca da kurtarılmış ve kalkındırılmıştır


Arkadaş yaşlılıkla zayıflayan zevk eğilimine de şöyle meydan okumuş:

Gelelim yaşlılığa buldukları üçüncü eksikliğe; yani zevklerden yoksun olmasına. Yaşlılık bizden gençliğin o en kötü eksinliğini uzaklaştıryorsa, ne büyük bir iyilik ediyor! Değerli gençler, büyük ve ünlü bir adam olan Tarentum'lu Arkhytas (62) bakın bir zamanlar neler söylemiş. O söylediklerini bana, yeni yetiştiğim ve Q. Maximus ile Tarentum'da bulunduğum sıralarda anlatmışlardı. Arkhytas'a göre maddî zevk, doğanın insanlara verdiği en uğursuz belâdır; bunu elde etmek için doymak bilmez istekler, düşünce ve ılımlılıktan uzak olarak alevlenir. Yurda ihanet etmeler, devleti yıkmalar, düşmanlarla gizli görüşmeler hep ondan çıkar: şehvetin göze aldırmadığı hiçbir suç, hiçbir kötü eylem yoktur; insanlar fuhuş, zina ve bunlara benzer her rezaleti şehvetin çekiciliğine kapılarak yaparlar; başka bir nedenle değil. İster doğa, ister bir tanrı, insanoğluna her şeyden üstün olan aklı verirken, şehvetin bu tanrısal armağana, bu bağışa en büyük düşman olmasını istemiş. Çünkü kendisini zevke kaptıran insanda ılımlılık diye bir şey kalmaz ve genellikle, şehvetin egemen olduğu yerde erdem tutunamaz. Bunu daha iyi anlatmak için Arkhytas, "Zevke son derecede kapılmış bir insan düşünün" diyormuş. Onun düşüncesine göre, kimse kuşku duymaz ki böyle bir insan, bu zevkin etkisi altında kaldığı sürece her türlü düşünceden, her türlü uslamlamadan uzak olur, hiçbir şeye kafa yormaz. Onun için maddi zevkten daha tiksinilecek, daha zararlı bir şey yoktur. Çünkü bir de yeğin ve sürekli olursa, ruhun bütün ışığını söndürür. Arkhytas bunları Caudium savaşında, konsül Sp. Postumus ile T. Veterius'u yenen adamın babası olan Samnit kavminden C. Pontius ile konuşmuş (63), hem o konuşmada Atinalı Platon da bulunmuş; Roma dostluğuna bağlı kalan, bizim Tarentumlu Nearkhos, bunu büyüklerinden duyduğunu söylerdi; Platon'un L. Camillus (64) ile Appius Claudius'un konsüllüğü sırasında Tarentum'a geldiğini de tarihte okudum. Bu sözlerle neyi anlatmak istiyorum, biliyor musunuz? Size şunu anlatmak istiyorum: Uslamlamayla, akılla zevk isteğini kendimizden uzak tutamadığımıza göre, doğru olmayan bir şeyin önüne geçtiği için yaşlılığa karşı büyük bir minnettarlık duymamız gerek. Çünkü zevk isteği insanda düşünce bırakmaz; uslamlamanın düşmanıdır; hem (deyiş yerindeyse) aklın gözlerini körleştirir ve erdemle hiç ilgisi yoktur. İstemeye istemeye bir iş yaptım: yiğit T. Flaminius'un kardeşi L. Flaminius'u (65) yedi yıl konsüllük ettikten sonra senatodan çıkarttım; ama ne yapayım, şu zevk düşkünlüğünün rezil bir şey olduğunu göstermek gerekir diye düşündüm. Çünkü bu adam konsül olarak Gallia'da bulunduğu zaman, sofrasındaki kötü bir kadının sözüne uyup işledikleri suçtan dolayı idam cezasına çarptırılarak hapse atılmış olanlardan birinin başını vurdu. Öncelim olan kardeşi Titus censor iken L. Flaminius bunun cezasını çekmedi; onun, evinde ahlâksızca, işinde onursuzca davranmasına yol açacak denli çirkin ve önüne geçilmez bu zevk düşkünlüğünü, doğrusu Flaccus ile ben hiçbir bakımdan hoş görmedik.




Aslında “yaşlılık” adlı bu küçük kitapta okunacak o kadar çok şey var ki alıntılarla bizzat bu arkadaşa haksızlık etmiş olabiliriz. Çünkü bu alıntılar anlatıları bağlamından koparmaya bile yol açabilir. Bu nedenle bu kitabı internetten indirip okumanızı tavsiye ederim.

Bu adresten indirilebilir.


http://www.toplumdusmani.net/modules/mydownloads/singlefile.php?cid=19&lid=50


Harika bir kitap. Cicero nun bir diğer yapıtı “Dostluk” da kesinlikle okunası türden.

Not: Bu 'Cato' cicero nun düşüncelerini söylettiği kişidir.
 
otuza az kaldı..bastığımda yazarım..neyse ki boydan göstermiyorum..
taş çatlasa 20 :)
 
bir saniye arkadaşlar yahu bende 30 yaşıma girdim değişen bişimi olması gerek , bırakın arkadaşlar yaaaa hayat güzel veher yaşın tadı ayrı tadına varın......
 
Evet bende girdim ama hatta üstünden üç senede geçti. :)

Hala bunalıma girmedim çünkü sadece bir ortama girdiğimde yaşım sorulduğunda "otuz üç" dediğimde bir bakış fırlatılıyo hadi canım sende diyenler tabi ozaman benim suratımda bi gülümseme ister istemez oluyoo....

Başka zamanlarda yaşımı bile hatırlamıyorum valla :) :)

Ama geçenlerde sitede yaşımı söylediğimde birisi fosil demiştii :) Tam kendimce birşey diyecektim kii bi kaç arkadaş bırak dediler bende bıraktımm. Yoksa o fosil diyenii neysee :) :) :)
 
Sevgili dostum pegasus,

Ah be mirim !!!! bak ben seni çok iyi anlıyorum, neden acaba?

Sevgili Oya izmirde yaşadığımız küçük anıyı buraya aktarıvermiş, eline sağlık ta ben ona yaşlanıyoruz dediğimde bana inanmıyordu !!!!!

Sonra nasıl sözüme geldi.... eee yaş kemale erince dediklerimizde bir bir çıkıveriyor işte.

Ancak lakin, fakat ammaaaaaaaaa bir anıda yoktu sevgili Oya !!!!

Benim efsunlu kentim istanbul a gelmeden önce küçük bir mavi yolculuk yaptım Egenin güzel sularında, kızım ve yeğenlerimle tabii.

En üst kattaydım , ve güzel dostluklar kurulmadı değil güneşin ışıkları tenimizde dans ederken. Eee tabii bilirsin, kimsin nesin necisin gibi soruları sormaya kesin kararlı halkımız en sonunda o can alıcı soruyu sorar;

Kaç yaşındasınız ?

Verdik cevabı yalana dolana hiç kaçmadan. Ya kimse inanmaz benim yaşıma söylediğimde, buna alıştıkta, birinin doğru söylediğime inanması için nüfüs cüzdanımı isteyeceğini hiç aklıma getirmemiştim açıkcası: :D

Nüfüs cüzdanıma baktıktan sonra doğru söylediğime kesinlikle inanmış o sevgili harp okulu öğrencimizin yüzündeki şaşkınlığı da ben unutmayacağım, ne kadar yaşarsam artık :D

Vallahi çocukluğumuz güzeldi, dünyanın biraz daha temiz ve saf halinde geçti çocukluğumuz.

Gençliğime güzel diyemeyeceğim joplarla , gözaltılarıyla ve bir sürü onur kırıcı insanlık suçlarıyla geçti.

30 u hatırlamıyorum, hatırlamadığıma göre galiba henüz girmedim :D

ve seni çok seviyorum, :D
 
otuz yas ;) benim bildigim o yas 35 yolun yarisi siiri idi sen erkencisin
az biraz :)
 
Yanlış anlamadıysam,sandalyede geçen bir ömür için üzülüyor ve niye ben yaşamadan yaşlandım diye bunalıma girmişsiniz..
Ne güzel işte uyuyarak geçireceğiniz zamanları da hesaba katarsak geriye az kalıyooooooo..
Sevinin bence :p
 
sevgili arkadaşım önemli olan girilen yaş değil,o yılları yaşarken dolu dolu bir hayat sürdürmendir.İnsanın hele hele bir erkeğin en güzel yıllarıdır 30 lu yaşlar....
 
BATUHAN' Alıntı:
sevgili arkadaşım önemli olan girilen yaş değil,o yılları yaşarken dolu dolu bir hayat sürdürmendir.İnsanın hele hele bir erkeğin en güzel yıllarıdır 30 lu yaşlar....

BATUHAN BU DEDIGIN DOGRU BIRSEY YANLIZ BIZ ENGELLILER HAYATI
NE KADAR DOLU DOLU YASAYABILIRIZ BEN KENDIMDEN YOLA CIKARSAM
SON 10 YILDIR HASTALIGIMIN ILERLEMESIYLE BIRLIKTE HAYATIMIN YUZDE DOKSANBESI EVDE YANI DORT DUVAR ARASINDA GECIYOR MUMKUN OLDUGUNCA KIMSEYE IHTIYACIM OLMADAN YASAMAYA CALISIYORUM ADI USTUNDE ENGELLI SUREKLI BIR ENGEL VAR ONUMUZDE BENI HAYATA BAGLAYAN SON YILLARDA IYILESEBILME UMUDU IYILESTIKDEN SONRA TAM BAGIMSIZ OLMANIN HAZINI YASAMAK
 
Bende 30 yaşındayım ve bu yaşımı çok seviyorum. Keşke hep bu yaşta kalmak gibi bir şansım olsaydı.. Ne çocukluk var nede ihtiyarlık.. En olgun en mantıklı olunan bir yaş ama aynı zamanda hala ihtiyar değilsiniz..
Bilmiyorum ama bence en güzel yaş tadını çıkarın arkadaşlar.. Çünkü saniyeler kayıyor elimizden..
 
Üst Alt