[SIZE=2]*Allahü teâlâ sabredenleri ve iyilik edenleri sever. İnsanlara hizmet
edenleri, nasîhat verenleri, tatlı dilli, güler yüzlü olanları, iyi iş
yapanlara yardım edenleri sever. Kendini beğenenleri sevmez.
Gülümsemek sadakadır...
Müslümân dili ile, eli ile kimseyi incitmez. Zira başkasını incitmek
günâhtır ve fitne çıkmasına sebep olur. Herkese karşı, güler yüzlü, tatlı
dilli olmak lâzımdır. Münâkaşa etmek, dostluğu giderir ve düşmanların
çoğalmasına sebep olur. Fitne çıkarmamalı, dost ve düşman ile de tatlı
konuşmalı, herkese karşı güler yüzlü olmalıdır. Muînüddîn-i Çeştî hazretleri
hep mütebessim yani güler yüzlü idi ve;
Ârifin bir özelliği, insanlara karşı devamlı güler yüzlü olmasıdır
buyururdu.
Şunu hiçbir zaman unutmamalıdır ki, hiç kimse, gülümseme olmadan, ona
ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin ve kuvvetli değildir. Tebessüm,
yorgun olanı dinlendirir, ümitsiz olana neşe ve hayat bahşeder. Bazı
insanlar, çok yorgundurlar, gülümseyemezler. Böylelerine biz gülümsemeliyiz.
Zira gülümseyemeyenlerin, herkesten çok güler yüz görmeye ihtiyaçları
vardır.
Unutulmasın ki dinimiz, gülümsemeyi sadaka saymaktadır.
Hakîkî bir Müslümân, tâm ve mükemmel bir insan demektir. Güler yüzlü, tatlı
dilli, doğru sözlüdür. Kızmak nedir bilmez. Zira Peygamber efendimiz, en
güzel huylu, güler yüzlü, kibâr tavırlı ve çok dürüst bir zât idi. Dâimâ
hiddet ve şiddetden kaçmış, hiçbir zamân zulüm yapmamıştır. Müslümânların
dâimâ iyi huylu, güler yüzlü olmasını istemiş, Cennete iyi huy ve sabırla
gidileceğini bildirmiş ve;
(Din kardeşine karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük
yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokaktan, taş,
diken, kemik ve benzerleri gibi çirkin, pis ve zararlı şeyleri temizlemek,
başkalarına su vermek hep sadakadır) buyurmuştur.
Yûsuf bin Esbât hazretleri buyuruyor ki:
Güzel ahlâkın alâmetleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabûl
etmek. Kendine ve herkese ve hattâ her mahlûka karşı merhametli ve insaflı
olmak. Kimsenin ayıbını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce,
dalgınlıkla olmuştur istemeyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak. Kendisinden
özür dileyenlerin özürlerini kabûl etmek. Başkalarından gelen sıkıntı ve
eziyetlere sabır ve tahammül etmek. Başkalarının kusurlarını araştırmak
yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye
çalışmak. Büyük-küçük herkese karşı edebli, tatlı dilli, güler yüzlü
olmaktır.
Dost, düşman, herkesi güler yüz ve tatlı dil ile karşılamalı, hiç kimse ile
münâkaşa etmemelidir. Herkesin özrünü kabûl etmeli, kabâhatlerini affetmeli,
zararlarına karşılık yapmamalıdır. Muhammed bin Sâlim hazretlerine;
-Bir kimsenin evliyâ olduğu nasıl anlaşılır? dediklerinde,
-Tatlı dili, güzel ahlâkı, güler yüzü, cömertliği, münâkaşa etmemesi,
özürleri kabûl etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır buyurmuştur.
İnsan olmanın anahtarı...
Abdullah-ı Ensârî hazretleri buyurdu ki:
İlim, çok tekrar ve fazla müzâkere ile ele geçer. Ayrıca bunun için az
uyumalı ve Allahü teâlânın yardımını talep etmelidir. Âlemlere rahmet olan
Resûlullah efendimiz buyuruyor ki:
(Geceleyin Allahü teâlânın korkusundan ağlayan göze ateş dokunmaz.)
Bir kimse, kırk gün Allah için ihlâsla sabahlasa, hikmet pınarları zâhir
olup, kalbinden lisânına akar. Peygamber efendimiz;
(Mü min, gece çok ağlar, gündüz çok tebessüm eder) buyurdu.
Netice olarak tebessüm, iç dünyamızın güzelliklerinin, dışa yansımasıdır ve
evde saâdet, iş yerinde ise, muvaffakiyet meydana getirir. Ayrıca tebessüm,
sevginin, insan olmanın da anahtarıdır[/SIZE]