Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Benim Adım "AŞK"... ( İslami)






zog86m6s.gif
 
paylasim güzel olmus yüregine saglik Allah razi olsun
 
Allah´im
atmasina izin verdigin su kalbim
ASKINLA ATSIN ASKINLA DURSUN...
 
f6yxczki.gif

Gurbetli arkadaşım Allah cümlemizden razı olsun. Teşekkürler.
 
[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]
iu8tdgy8.gif
[/SIZE][/FONT]

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]- Yolcu - [/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü.[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra , yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]-"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz.... Onlar nerede?"[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence;[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]-"Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum" dedi. "Peki, senin eşyaların nerede?"[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]Gezgin genç, kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]-"Ama görüyorsunuz.... Ben yolcuyum."[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]Ünlü bilge, hak verircesine güldü:[/SIZE][/FONT]​

[FONT=Comic Sans MS][SIZE=2]"Ben de öyle, yavrum" ..[/SIZE][/FONT]​



 
hem yolcu hemde misafiriz bu dünyada.Ne kadarda dogru soylenmis sozler Su yalanci dunyada kendimizi yalan seylere kaptirip gercek olan hayatimizi unutmamaliyiz gercek hazirlik oraya yapilmali ama ne kadarini yapabiliyoruz ki rabbim yaptiklarimizi kabul etsin insallah...
Allah razi olsun....
 
La-tahzen/ üzülme-bir yandan korkun bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun.Tek kanatlı uçulmaz zaten...
La-tahzen/ üzülme-sopayla kilime vuranın gayesi,kilimi dövmek değil, tozu almaktır.Allah sana sıkntı vermekle tozunu kirini alıyor niye kederlenirsin?
La-tahzen/ üzülme-taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. yüzük olmayı dileyen taş ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır.
La-tahzen/ üzülme-zenginliğin en iyisi akıl zenginliğidir.En büyük fakirlikte ahmaklıktır.En büyük yalnızlık kendini beğenmektir.En büyük şeref güzel Ahlaktır..
(Hz.Ali)
 
Aldır beni aldır beni dost yoluna döndür beni
Bak yüzüme güldür beni aşıkın olayım senin

Yandır beni yandır beni pervaneye döndür beni
Senlik ile doldur beni hayranın olayım senin

Al beni benlik kalmasın senden gayrı var kalmasın
Perde hicab hiç olmasın seyranın olayım senin

Aşık oldum çün ben sana hub cemalin göster bana
Bir kez bakam senden sana irfanın olayım senin

Gurbete çıktım çağında düştüm kesret pazarında
Bülbül gibi dost bağında figanın olayım senin

Aşkını verdin sen bana yandım yakıldım ben sana
Gece gündüz hep bir bana seyranın olayım senin

Talibi oldum ruyuna yandım yıkıldım uğruna
Şefkat eyle ben kuluna kurbanın olayım senin...
 
http://www.webkutuphane.net/allah-icin-sevmek/




Allah icin sevmek...
“Allah için sevenler cennette zümrütlerle yakutlarla donananmış köşklerin içinden çok güzel manzaralar görecekler ve oradan dışarıya baktıklarında orada alınlarında Allah için sevenler yazısı olan insanları görürler.”

Allah için Seven kullar…

Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor. Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Allah-u Teâlâ’nın kullarından öyleleri vardır ki onlar ne peygamberlerdir ne de şehidler kıyamet günü Allah katındaki makamlarından dolayı hem peygamberler hem de şehitler o kullara imrenirler. Sahâbe:

–Ey Allah’ın Resûlü (s.a.v.) onlar kimdir, bize anlat?! dediler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
–Onlar, aralarında herhangi bir akrabalık ya da ticari bir ilişkisi olmadığı halde, sırf Allah’ın rızası için birbirlerini seven bir topluluktur. Vallahi onların yüzleri nur gibidir. Nurdan tahtlar, koltuklar üzerine kurulup otururlar. İnsanlar korkuya kapılırlarken onlar asla korkuya kapılmayacak; insanlar hüzünlenirlerken onlar kesinlikle hüzünlenmeyeceklerdir. (Ardından şu ayeti okudu:)
“İyi bilin ki Allah’ın veli kullarına asla korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.”
 
Öyle bir yerdeyim ki Rabbim,
Beni kurtar bu yerden...
Elimi uzatsam tutan yok...
Sen uzat gönlüme ellerini...
Duyur Resulune hasretimi.öyle
Hasretim ki Sizlere Rabbim.
Bir annenin çocuğuna olan hasreti
Kadar büyük hasretim size...
Bilirim ki merhametin de annenin çocuğuna olan
Merhametinden daha büyük ve Yücedir...
Merhametin,rahmetin hürmetine beni yolundan ayırma...
Bilirim ki sen Dilediğin kullarını yoluna iletirsin...
Beni sapıkların yolundan eyleme Ne olur...
Yüreğim kan ağlıyor Rabbim...
Gözümden yaş tükenmiyor Allah ım...
Varsın bu gözyaşlarım kurban olsun yoluna...
Senin için akıttığım göz yaşları hürmetine yolundan döndürme beni...
Sen Rahman ve Rahimsin...
Dualarımı ve tüm dua edenlerin dualarını kabul et...
AMİN...


alıntıdır
 
Bir damla gözyaşı olup gözlerden akmasa bile; belki bir zerre tefekkür olup, yüreklerden akar ümidiyle… Evet ben aşktan söz edeceğim bu yazıda. Ama aşkların en güzelinden, aşkların en büyüğünden, aşkların en anlamlı olanından…Yani; Aşk-ı Hüsna’dan…Dinlemek ister misin? O zaman birkaç dakikanı ayır ve aşağıdaki yazıyı oku. Ama sadece gözlerinle değil, yüreğinle de oku. Çünkü bu sadece bir yazı değil, bir Aşk. Ve unutma Aşk gözle değil, yürekle okunur !!!





:::::::::::::::::::::::::::::::::::::: AŞK-I HÜSNA :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Hidayet… Evet, görünürde tek bir kelime belki ama aslında öyle çok şey ki!... Bu tek kelime; her türlü kötülükte yarışan, işe yaramaz, Rahman’dan bihaber, iyilikten bihaber, hatta sevmekten bile bihaber bir avareye bile aşkı öğretiyor. Şu belki de hiçbirimizin hak etmediği halde, En Cömert olanın, cömertliği ile yüreklerimize karşılıksız olarak konuluverilen aşkı ...Yani; Aşk-ı Hüsna yı !!! Ve o avare insan bir anda, yaşamın anlamını, ölümün manasını, hayatın değerlerini, her iyiliğin bir hayır ve her hayrın bir sevap olduğunu öğrenip,hayırda yarışanlardan, yani o yüce zikirde bahsedilen insanlardan biri oluveriyor bu aşkla.… Yaşamı baştan sona değiştiren ve belki de, yaşanılanları ve yaşanacakları tümüyle doğrudan etkileyecek olan tek şey bu aşk.

Evet..Günahkarlığının farkında bile olamayan aciz herhangi bir İNSAN olmaktan,

“Cennette onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: “Hidayetiyle bizleri bu nimete kavuşturan Allah’a hamd olsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik….”. Onlara: “İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona varis kılındınız. diye seslenilir.” (Araf Suresi-43)

ayetine muhatap olarak, cennetine girebilme ümidine sahip olabilen,

”….kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah’tan başka dost bulamazsın.Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz.Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça onun alevini arttırırız.” (İsra Suresi-17)

ayetini okuduğu anda, bahsedilen cehennem azabının korkusundan ve bu gazaptan korunabileceği hidayeti kendisine bahşeden Rabb’ine duyduğu şükraniyet duygusunun yoğunluğuyla, GÖZYAŞLARI nı tutamayan bir KUL olma bahtiyarlığına…

Fark ettiniz mi? Ne kadar da şanslıyız …
Evet, belki cennetine giremedik henüz ama ümidimiz var. Evet, cehennemden azad olunmadık belki ama Rabb’imin bizleri teselli edici bir sürü ayeti, Resüllullah(a.s.)ın da, kurtuluşumuz için önerdiği bir sürü tavsiyesi var. Ve en önemlisi, Rabb’imizin bizlere bahşettiği İMAN var yüreklerimizde.
Daha ne isteriz ki şanslı olabilmek için;
“La ilahe illallah deyip de, kalbinde bir zerre ağırlığınca İMAN bulunan kimse cehennemden çıkacaktır.” hadisindeki müjdeyi duyduktan sonra ?!!

Evet, En Büyüğe kul olma şerefine nail olan şanslı insan,

eğer sen de,
kendisine verilen en büyük nimeti “İMAN” bilip, şükrünü eda etmekte, dünyada hiçbir şeyin hiçbir şey karşısında kalmadığı kadar aciz kaldığını düşünenlerden;

eğer sen de,
kendisine: < Hayatının sonuna kadar “Allah” zikrini bir kez olsun edemeden ölecek insanlardan ne farkın vardı da sana iman nasip edildi? Ya da bırak yaratıcısını, O’nun en sevdiği kulunu, Resulünü tanıyamadan, bilemeden son nefesini verecek insanlardan ne farkın vardı da sana, bu insanların tanımaktan bile aciz bırakıldığı sevgilinin sözünden çıkmaman nasip edildi?> sorularını sorduğunda, o en güzel mahcubiyet duyguları içinde, gözyaşlarını sadece O’nun rızası için dökmek luftedilen kullardan;

eğer sen de,
karşılıksız olarak verilen bu nimetin değerinin, anlayamayacağı kadar büyük olduğunu fark edip,”Ne yaptın da bu nimeti hak ettin?” sorusunu kendisine sorduğunda, cevap vermekten ne kadar uzak olduğunu idrak edip, ellerinden, utanç içinde gözyaşı dökmekten başka bir şey gelmeyenlerden;

eğer sen de, Rabb’inin sınırlarını aşmaması gerektiği kendisine öğretildiği halde günah işlediğinde bile, karşısında O’nu, Rabb’ini yine, El-Gaffar ve El-Gafur isimleriyle gördüğünde, “utanmak” kelimesinin yanında hiç kaldığı bir hicab duygusunu, vücudunun her hücresinde, en üst seviyede hissedebilenlerden;

eğer sen de,
işlemediği amelleri aklına geldikçe, hala lutfedilen “Hidayet” nimetine layık olamadığını idrak eden ve bu aklına geldikçe, hıçkırıklara boğulabilenlerden;

eğer sen de,
en büyük nimete, Müslüman olma nimetine sahip olduğunu geç anlayıp, daha öncesinde bir sürü günah işlediğini fark edip dünyadaki en büyük pişmanlığı yaşadıkları anda, işlediği tüm günahlara rağmen, Rabb’lerinin, kendilerine tevbe kapısını her zaman açık tuttuğunu bildirdiği ayetlerini okuduklarında,o küçücük yüreklerine, yeryüzündeki tüm aşklardan daha büyük ve güzel olan aşkı, Allah aşkını sığdırabilenlerden;

eğer sen de,
o alnı secdeye vardığı halde, Allah’a en yakın olduğunu ve O’nun önünde eğilmenin en büyük şeref olduğunu düşünerek, kendini yücelmiş hissedenlerden;

eğer sen de,
“Lütfun da hoş, kahrın da…” düsturunu kendine siper edinerek daima mesud olmayı başarabilen bahtiyarlardan;

eğer sen de,
“İşittik ve itaat ettik.” ayetini rehber kılıp, duyduğu her emirde, başka hiçbir şey düşünmeden bu zikri edebilenlerden;

eğer sen de;
“Ey Rabb’imiz,affına sığındık.Dönüş sanadır.” ayetindeki dönüşü en güzel şekilde yapmak için çalışan, has niyetlilerden;

eğer sen de,
bu zamanda, sadece inancından dolayı, hiç sevilmeyen, hor görülen ve hiç haketmediği pek çok çirkin sıfatla anıldığı halde, bu nimete sevinebilen müslümanlardan;

eğer sen de,
Rabb’ini en güzel vekil bilip, El-Vekil ismini zikredip, bu zamanda insanların çoğunun bilmediği bir kelimeyi: Tevekkülü, sığınak bilenlerden;

eğer sen de,
yapılacak her türlü zulme, işkenceye ve elinden alınacak her türlü özgürlüğüne rağmen, kendini şanslı görebilecek olanlardan;

eğer sen de,
yaratıcısının; verdiği tüm güzel nimetlerine karşı, günah işleyerek, O’na karşı büyük bir saygısızlık eden kulunun cezasını hemen vermeyip kendisine mühlet veren, manasına gelen El-Halim ismini öğrendiğinde, “Sana gereğince hamd etmekten acizim Allah’ım! Sen Yüceler Yücesisin!” diyebilenlerden;

eğer sen de,
işlediği günah yükünün ağırlığı altında,ümidini yitirmek üzereyken, “…..Allah’ın rahmet deryasındaki bunca genişliği kafirler bilseydi, cennetten ümidlerini kesmezlerdi.” Hadis-i şerifini okuyup, Rabb’inin kafirler için göstermiş olduğu bu rahmeti gördükten sonra, “Allah’ım senin sonsuz rahmetinden sual olunmaz, Sen merhametliler merhametlisisin, Sana sonsuz hamd-ü senalar olsun.” diyebilenlerden;

eğer sen de,
tevbe etmesi için pek çok gecenin, Rabb’i tarafından mübarek diye adlandırılarak kendisine lutfedildiğini ve affa bahane ararcasına, tek bir damla gözyaşının bile bağışlanmaya vesile kılındığını öğrendiğinde, dilleri sustuğu halde, gözleri ve yürekleri ile “Rabb’im BENİ AFFET!! AFFET BENİ!!” diye nida edebilen nadir insanlardan olmak lutfedilenlerden biri isen;

NE MUTLU SANA!!! NE MUTLU YÜREĞİNE Kİ : Yüreğinde En Güzeli taşıyabiliyorsan, en güzel yürek senin demektir…
 
İki ayrı aşkla severim seni
Mest eder bu sevgi del’eyler beni.
Bencil aşktır ilki, o da şahsîdir
Sana layık olan ise hasbîdir.
İlkinde safâ-yı rûhu bulurum
Zikrinle fikrinle meşgul olurum.
Sana lâyık aşkın sonu vuslattır.
Cemâle ermekse büyük devlettir.
Nem var ki öğünem, sendendir her şey
Lütfunun yanında kulun hiçbir şey.
İkisi de senin ikramın bana
Nasıl şükretmeyeyim Allah’ım sana.

ALINTI
 
[FONT=Comic Sans MS]Sevgiye Dair...MUSTAFA İSLAMOĞLU

Sevgi konuşulmaz, yaşanır. Sevgiyi konuşmak, sözün bittiği yerden konuşmaktır. İnsan ancak sevgiye dair konuşabilir. Ey sevgili okur! Bu yazıyı "sevgiye dair" bir yazı olarak oku!
[/FONT]

[FONT=Comic Sans MS]
Sevgi ışık gibidir, sevgisizlik karanlık. Karanlığın kaynağı olmaz.
Karanlık ışığın yokluğu halidir. Fakat ışığın bir kaynağı olmak zorundadır. Kaynaksız ışık olmayacağı gibi, kaynaksız sevgi de olmaz.[/FONT]

[FONT=Comic Sans MS]
Sevginin kaynağı Allah´tır. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS]Sevgi ırmağı Allah´tan çağlar. Zira o el-Vedud olandır. Vedûd ismi, fe´ul veznindendir. Bu veznin özelliği, hem fail hem mef´ul, hem etken hem edilgen olmasıdır. Bu yüzden Vedud ismi, hem "En çok seven" hem de "en çok sevilen" anlamına gelir. Bir başka ifadeyle, hem "sonsuzca seven" hem de "sevilmeyi isteyen" anlamını verir. Vedud ismini diğer birçok isimden ayıran fark da budur.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS]
Mustafa İslamoğlu
[/FONT]
 
[FONT=Comic Sans MS][FONT=Comic Sans MS]Sevgiye Dair[/FONT]

Allah Rezzak ismiyle "rızık verir" Hallak ismiyle "yaratır" Ğaffar ismiyle "bağışlar" Rahman ismiyle "rahmet eder" Bu ve bunun gibi isimler hep tek taraflıdır. Fakat Vedud´a gelince iş değişir, çift taraflı bir ilişki başlar: Hem sever, hem de sevgi ister. İşte bu, sevgi farkıdır.
[/FONT]

[FONT=Comic Sans MS]Allah isminin mücerret hali "e-l-h"dir. Bu harflerin yer değiştirmesinden ancak 7 kompozisyon oluşturulabilir. Bunların tümü tek bir manaya delalet eder: Sevgi. Onun el-Esmau´l-Husna´sı, ondan neşet eden sevginin esma prizmasındaki yansımalarıdır. Besmele ile Müslüman diline pelesenk olan Rahman ve Rahîm, O´nun özünde ve işinde sevgiyle dolu olduğunu gösterir.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS]
[SIZE=2]Mustafa İslamoğlu[/SIZE]
[/FONT]
 
Üst Alt