Herkese merhaba. Bu siteye sanırım üç defa yazmıştım, ama asıl buradaki yazılanları sanırım en az iki kere okudum. Öyle ki, bir ara hangi konuşmanın hangi sayfada yer aldığını ezberime almıştım. Bu yazıyı yazmamdaki amaç, başımızdan geçenleri anlatmak. Belki birilerine bir yardımı olur, en kötü gerçekten yalnız olmadığınızı bir kere daha görmüş olursunuz. Fakat yine de, zaman kaybı olacağını düşünenler için 7Mayıs2023te babamı kaybettiğimi belirteyim, ki baştan bu metni okumaktan vazgeçsinler.
Eğer okumaya devam ediyorsanız, muhtemelen beklemekten başka çarenizin olmadığı bir zaman dilimindesiniz. Kalbimin en derininden, Allahtan hastalarımız için şifa, hasta yakınları için sabır ve güç, bizden uzakta yeni hayatlarına başlayan yakınlarımız için de rahmet ve huzur diliyorum.
Ben 29 yaşındayım. Eylül,2022de evlendim ve Ekim,2022de babam rahatsızlandı. Başta basit bir üşütme gibi düşünüldü ama zamanla babamın yorgunluğu arttı ve hareket kısıtlılığı başladı. Önce sağlık ocağına gitmişler annemle ve CRPsi yüksek çıkınca hekim babama hastaneye gitmesini tavsiye etmiş. Bu arada babam malesef hastaneye pek gitmeyen bir insandı, kalp şikayetleri ve nefes almada şikayet yaşamasına ragmen. Ve evet sigara içiyordu
Benim düğünümden önce ayaklarda hafif morarma da farkedilmiş, yani dolaşım bozukluğu sinyali vermiş vücut. Sonra, babam kalp doktoruna gitti ve kalp doktoru onu göğüse yönlendirdi. Göğsünde sıvı tespit edildi. Onun alınması gerektiği söylendi, bir de birkaç ilaç yazıldı (antibiyotik de vardı içinde). Babam göğüs doktorundan bir hafta on gün sonra çok ciddi bir mide kanaması geçirdi ve hastaneye kaldırıldı. Zaten herşey tam anlamıyla o gün başladı. Önce kanserden şüphelendiler sonra ülser dediler. Eve geldik ve hemen arkasından göğsündeki suyu çektirdik. Bu arada babam bir iki hastaneye daha gitti, ancak yoğun bakım fobisi ortaya çıktığı için hastanede kalamadı. Ve biz göğsündeki suyu aldırmak için özele gitmek durumunda kaldık. (Orada direkt yoğun bakıma alınmadan sıvı çekilebildi) Hemen sonra göğüs hastanesine yatırıldı bu sıvı birikiminin sebebinin araştırılması için. İki hafta kadar hastanede yattı. Koah teşhisi kondu, 2 hafta boyunca CRP yine çok yüksekti, düşmek bilmedi. Sürekli antibiyotik tedavisi gördü babam. İşin kötüsü başından sonuna kadar CRP tam düştü darken tekrar yükseldi düzenli olarak. Babama cihaz yazdılar, tüp, oksijen konsantratörü ve bipap. Hemen SGKya gittik ancak SGKnın bize söylediği sıraya girsek (çok kişi vardı önümüzde) babamı taburcu etmeyeceklerdi ve hastanede çok perişan olmuşlardı annem ile babam. Biz cihazları sıfır aldık, yarısı kadarını SGK ödedi. Hastanedeki doktora, babam artık bu cihazlarla mı yaşayacak, diye sordum ve evet cevabını aldım. İlk yıkılışımdı benim. Ve gerçekten beynim reddetti. Ayrıca doktor burada işlerinin bittiğini ve acilen bir kalp doktoruna görünmesi gerektiğini söyledi. Eve çıktıktan bir gün sonra özel kalp doktoruna gitti annemle babam, o da üniversitede yatış yaptı babama. Kalp doktoru yüksek CRP için direkt olarak kansere odaklandı. PET testi istedi, onu da neredeyse yatış yapıldığı günden 2 hafta sonraya verdiler. Babam uzun süre (2-3 hafta gibi) hastanede yattı. Enfeksiyon hala düşmek bilmedi. Kültür yapıp ona göre antibiyotik kullanıldı, ancak tam düştü darken CRP yine yükseldi. (Bunun sebebini sonra anladığım kadarıyla anlatıcam) Nihayetinde babamın PET testi temiz çıktı, CRP 40 civarına düştü (buna düştü diyorlar, aslında maks 5 olması lazım) ve doktor babamı açık kalp ameliyatına almak istedi (kurul kararıyla). Ya da dedi, özel bir hastane adı ve doktor adı vererek ona gidebileceğimizi, onun bize anjiyo yapabileceğini söyledi (elindeki ekipmanların yeterliliğine dayanarak) Bu arada babamın yatışı esnasında, babamı anjiyo için aldı, hatta damara girildi (asistanları tarafından), fakat babam sonra odaya işlem yarım bırakılarak geri getirildi. Sonra, babama açık kalp ameliyatını teklif eden doktora babam açık kalp ameliyatı olmak istemediğini söyledi (çok korkuyordu) ve doktor da ben olsam, ben de olmam dedi. Daha doğrusu demiş, o sırada yoktum ben. Babam da bu söze de biraz güvenip doktorun önerdiği diğer doktora gidicem dedi ve hastaneden taburcu olduk. Araya kendimizi zar zor sıkıştırarak o doktora gittik, yazık canım babam tüm gün elinde tüpüyle doktor kapısında bekledi. Hala o görüntü gözümün önünden gitmiyor
Doktoru kalp kapakcıklarında da bir sorun olabileceğini söyleyerek detaylı görüntüleme istedi (üniversiteden), ona göre işleme alıp alamayacağımı söyleyebilirim dedi. Bir hafta sonraya üniversiteden randevu alabildik. Randevuya gitmeden bir gün önce artık herşey kafamızda netti. Eğer açık kalp ameliyatı olacaksa da olacaktı, o gün herşey belli olacaktı artık. Ama öyle ki, canım babam o gece kalp krizi geçirdi. Annem kalp krizi diyor, tam olarak ne olduğu bilinmiyor. Hemen özel ambulans çağırmış ve ambulans 5 dakika içinde gelmiş. Fakat yolda babamın kalbi durmuş, özel bir hastaneye çok yakınlarmış, acilinden girmişler. Babama beyin hipoksi tanısı kondu. Durumu öyle kötüydü ki, kriz geçiriyor gibiydi, onunla vedalaşın der gibi tek tek yanına aldılar bizi
Ama babam pes etmedi. O görüntüsünü de unutamaycağım
Babamı yoğun bakıma çıkardılar imzamızı alarak. Burada bir bilgi vereyim, eğer özel bir hastanenin acilinden girdiyseniz ve yoğun bakıma alındıysa hastanız tüm masrafları SGK karşılıyor. Hastanenin sizden herhangi bir ücret talep etme hakkı yok. Bununla ilgili ileride bir örnek anlatıcam. İlk zaman, sanırım 3 4 gün babamı uyuttular adını bilmediğim bir tedavi başlattılar. 4 gün sonra, yani uyandırmak istedikleri zamandan itibaren her gün sabah haber bekledik telefonun başında, uyandı mı acaba diye, ama malesef babacım uyanamadı. Ben işte o günlerde başlamıştım bu sayfada yazılanları okumaya. Yaklaşık bir hafta on gün sonra trakeotomisini açmak istediler, çünkü babam entübeydi. İzin istediler, çok zorlandık biz izin verirken. Ne iyi ne kötü nasıl bilelim? Ama izin verdik, iyi ki vermişiz. Çünkü ileride babamı palyatif servise geçirdiğimizde bir kadınla tanıştım, yazık annesi için izin vermemiş (tamamen iyi niyetle, canı yanmasın diye) ancak annesi uzun yaşamış ve ağzında boğazında hep yaralar, enfeksiyon oluşmuş. Belli bir zamandan sonra da malesef artık açılamıyor. İşte o dönemde hep iyi niyetle, en iyisi için kararlar veriyorsunuz. Ama sonucunu bilemediğimiz, çok zor çok büyük sorumluluk gerektiren kararlar bunlar. Çok zor
Biz izin verdik, hastane bunun için ücret çıkaracağını söyledi. İşte buraya dikkat, hastanenin böyle bir ücret talep etme hakkı yok (eğer hastane SGK ile anlaşmalı ise). Eğer böyle bir ücret talep ederse ve siz ödemek zorunda kalırsanız, lütfen ayrıntılı fatura talep edin çıkış yaparken. SGKda görevli bir hekim tarafından uyarılmıştım ben de, ama neyse ki gerek kalmadı, çünkü çıkış yaparken hiçbir ücret talep edilmedi. Bu arada o fatura ile SGKya başvuruda bulunabiliyorsunuz şikayet için. Bir de
SUT eki istemeniz gerekiyor, ayrıtısını ya SGKdan bir görevliye sorun ya da internetten bakın lütfen, ben şuan tam hatırlayamıyorum ne yazık ki. Bu arada yoğun bakımda da düşmeyen bir enfeksiyonumuz vardı (ayrıac göğsündeki sıvı da birikti daha sonra hep, hatta yanlış hatırlamıyorsam iki kere daha çekildi), ve canım babam hala antibiyotik tedavi görüyordu. Bu siteyi dediğim gibi öyle çok okudum ki, artık başımıza gelecekleri beklemeye başlamıştım. Ve burada ne yazdıysa tek tek başımıza geldi. Bir kişi şöyle bir cümle kurmuştu: yoğun bakımdaki zamanlarınızı otelde kalmak gibi düşünün, asıl zorluk çıkınca başlıyor buna yakın bir cümle
çok acı ama çok doğru
Biz annemle neredeyse her gün yoğun bakıma gidip babamı görüyorduk. Tabi ne görme, 3 dakika 4 dakika
Ama ona da razıydık. Özel hastanede olduğu için şanslıydık
Şans?... İşte sonra bize ev tipi cihaz yazmak istediler ve babamı taburcu etmek istediler. Ev tipi ventilator cihazı
Gidin SGKdan alın gelin, sonra size bakım eğitimi vericez dediler. Şu cümle: babanız artık bakım hastası Ne demek ki bu? Bakım hastası
Öğrendim
Çok korktuk, çok. Ne yapıcaz, nasıl yapıcaz
Bu arada babamın makattan kanaması oldu. Üç veya dört defa. Çok fazla kan takviyesi yapıldı. Bu da babamın taburcu oluşunu biraz erteledi. Tabi bir de yatak yaralarımız var
bu kanamalar kuyruk sokumundaki bası yaralarını epey büyüttü. Tabi yara deyince ben sandım ki çocukken düşüp yaralanırdık ya
Allah allah bu yaradan niye bu kadar korkuyorlar diyorum içimden. Meğerse o yara o yara değilmiş
Onu da öğrendim. SGKya gittik, cihaz hemen geldi elimize. Başladık palyatif servis aramaya. İki üç palyatif servis bizi kabul etmedi, çünkü babam entübe olduğu için cesaret edemediler. Cihazınız bozulabilir vs vs biz müdahale edemeyiz dediler. Yoğunbakımı olan bir hastanenin palyatifine gidin dediler, ki bulduk da öyle bir palyatif servis. Palyatif kelimesini hayatımda ilk defa duymuştum. Zaten bu dönemde çoğu kelimeyi hayatımda ilk defa duydum. Neyse bulduk servisi ve yerleştik. Doğum günümden iki gün önceydi. Ben o gün büyüdüm. Hiç unutmucam, ama hiç. Canım babam, güzel babam, seni çok seviyorum. Huzur dolsun ruhun inşallah. Minicik bir tavsiyem var haddım değil ama; sakın korkmayın. Hastanıza bakmaktan, onun sorumluluğunu almaktan sakın korkmayın. İnsan başına gelen herşeyin altından kalkma gücüne sahip. Hani derler ya Allah gücünü verir, başa gelen çekilir. Artık ne derseniz
Ben o gün babamın yarasıyla tanıştım. Sessiz bir şekilde çığlık atarak ağlamayı da ben o gün öğrendim. Çünkü annemin yanında güçlü olmam gerekiyordu. Ben, net bir şekilde: Bu benim babam. Ben onun kızıyım. Şuan bana ihtiyacı var. Bu acı benim gerçeğim. Kabullen dedim ve yüklendim sırtıma canım babamın tüm ihtiyaçlarını. Bir ablam var, ancak o çocuğu olduğu için ve çalıştığı için bu süreçte annemle ben başettik daha çok gereksinimlerle. Bir de şöyle birşey var, palyatif servislerinde siz tek kişilk ya da iki kişilk odada kalıyorsunuz hastanızla birlikte 7/24. Evet hasta bakıcıları oluyor, yara hemşiresi oluyor, günlük visit yapan doktoru oluyor, ama hastanın bakımıyla hasta yakını ilgilensin isteniyor. Yani sizin yeni eviniz orası oluyor. Bize doktorumuz açık açık şunu söylemişti ilk görüşmeye gittiğimizde, burası hastanızı eve götürmek ve ona bakmak için bir hazırlık aşaması sunuyor size. Doğru. Şunu da belirteyim, benim babam tam 2 ay yoğun bakımda kaldı. Ve 1 ay 10 gün de palyatif serviste
Oradan eve çıkmak nasip olmadı. Palyatif serviste de hala CRPmiz yüksekti bu arada. Bir de tansiyon yükseltici kullanılıyordu ara ara. Yani aslında durum hala yoğun bakımlıktı
Şimdi bize yoğun bakımda hasta bakıcılar babama nasıl bakacağımızı öğretti. Cihaz nasıl kullanılır, mama nasıl verilir, nasıl çevrilir, alt nasıl alınır, su nasıl verilir vs vs. Benim canım babam sanırım 90 kilo civarıydı. Bu yatan bir hasta için epey yükske bir kilo, çevirirken daha iyi anlıyorsunuz. Ama ne yapalım, biz onun da altından kalktık çok şükür. Fakat işin kötüsü şu, eminim ki kötü niyet gütmediler ama yoğun bakımdaki hasta bakıcılar annemle beni çok korkuttular. Zaten biz de korkmaya çok müsaitiz. Yok siz tek bakamazsınız, yok çok zor, yok çok ağır, yok kanaması oluyor, yok şöyle yok böyle. Nasıl korktuğumu anlatamam size. Kendim için değil elbette babam için. Yani ya bakamazsak, ya altından kalkamazsak? Allahın bir canı bize emanet, nasıl büyük bir yük
Ama tekrar diyorum korkmayın. Mis gibi de baktık. Şunu belirteyim, biz gece kalmalı bakıcı tuttuk palyatif serviste. Çok şükür de çok iyi bir insana denk geldik. Annem hergün gitti, sabahtan akşama babamın yanında kaldı. Ben gün aşırı gittim. Bakıcımız 7/24 kaldı babamla. Biz varlık içinde insanlar değiliz, evet bu kısım çok çok maliyetli onu da belirteyim. Ama biz arabayı sattık. Ve arabanın parası bittikten sonrası için de Allah büyük dedik. Bakıcı tuttuk, bakımı zor olduğu için değil, (evet kolay da değil) ama bir insanın 7/24 bir odadan çıkmadan yaşaması, ne kadar kalacağını bilmeden çok zor. Zor demek bile az. Fakat bunun üstesinden gelen de çok sayıda insan vardı palyatif serviste, bunu da bilin isterim. İnsanlar para karşılığı bu işi yapıyor, ancak manevi olarak bağlı olduğun insana bakıyorsan eğer o işler çok değişiyor. Tabi herkesin kendi gücü, kendi önceliği. Biz iyi ki de bakıcı tutmuşuz, tutabilmişiz ve o kadına denk gelmişiz, çok şükür. Babama 1 ay 10 günde sanırım 4 ve ya 5 defa birebir baktım. Yani yanımda annem var ve bakıcımız izinde iken. İlk başbaşa kalışımız gerçekten zordu. Aslında bakıcımız yanımızdayken birlikte yapıyorduk çoğu şeyi, özellikle annem hergün yanındaydı, ama başbaşa kalınca ilki zordu, yalan yok. Ama en son yanında kaldığım gece, yani 24 saat baktığımız gün, bir kez daha büyüdüm. Babamın yarasına pansuman bile yaptım. O yaraya bakabilmek çok acıydı, ama babama az da olsa şifa olabilmek öyle iyi gelmişti ki. Sanırım canımın yanışının üstesinden gelebilmek ve bunu şifaya dönüştürmek huzurunu ilk defa yaşadım. Yaşayan bilir, çok garip geldi bu cümle belki size, ama öyle işte
Bu arada babamın başka yerlerinde de yaralar çıktı, iyileşti birdaha çıktı, ama kuyruk sokumu iyileşemedi. Dışarıdan medikalden özel krem alıyorduk. Gerçekten o süreç maddi olarak çok yıpratıcı. Allah yardımcınız olsun. O gün bir krem 700 800 liraydı ve üç günde bitiyordu (tam hatırlamıyorum bu arada, üç aşağı beş yukarı yazdım sayıları). Palyatif serviste krem vardı elbet, ama babam tuvaletini her yaptığında tekrar pansuman yapmamız gerekiyordu ve o kadar üst üste isteyemiyorduk krem. Babama PEG açıldı bu arada, palyatif serviste. Yani ağızdan değil, mideden beslenmeye başladı. O da canım babamı rahatlattı biraz. Ama işte, durumlar gitgide daha da karmaşıklaştı ve babam iyiye gitmedi. Son günlerinde tansiyonu öyle düşüyordu ki
5 Mayıs gecesi babam yine mide kanaması geçirmiş. 6 mayıs günü onun son günüydü, gecesinde vefat etti. 61 yaşındaydı
Son nefesine kadar yanındayım. Morga onu ben götürdüm. Yıkanmasında gül suyunu ben döktüm. (bu süreçte ablam da yanımdaydı) Mide kanaması ile başladı mide kanaması ile bitti
Benim babam çok ama çok güçlü bir insandı. Bunu hep bilirdim, ama o 3 ay 10 günlük sürede onun gücünü hayranlıkla izledim ve inanıyorum ki bana gücünü miras bıraktı. İyi ki benim babam olmuş. Size şunları söylemek istiyorum, yoğun bakımın ilk günlerinde babama resmen öldü muamelesi yaptık ve birkaç gün sonra farkettim ki onun yaşam savaşına saygısızlıkmış bu yaptığımız. O bitti demeden bitti dememeniz gerekiyor, onun savaşına saygı duyun ve yanında olun. Geri döndürülemeyecek olan tek şey, toprağın altına girmek. Umudunuzu hiç kaybetmeyin. Kim ne derse desin. Doktorlar mucize diyecektir, çünkü tıp için beyin, okyanus gibi. Uçsuz bucaksız. Evet belki mucize, ama imkansız değil. Ayrıca bir gün ölecekse de bugünden üzülmeyin. Bugün güce, sağlığınızı yitirmemeye, sabra ihtiyacınız var ve hepsi moralden geçiyor. Moraliniz yüksek olsun. Allah karşınıza iyi insanlar çıkarsın inşallah, bizim çok şükür hep iyi insanlar çıktı karşımıza. Sizi anlayan, sizinle empati kurabilen, size yardım etmeye çalışan insanlar çıksın inşallah karşınıza, öyle iyi geliyor ki
Yaşayanın bilmesi, ateşin düştüğü yeri yakması, iki iyiliğin biri, ölüm, varlıkla yokluk arasında mesafesizlik, araf, güç, hiçlik ve heplik ve dahası bu dönemde öğrendiğim nice kavram. Hastanız için ve sizin için hayırlısı ne ise o olsun. Ama yürekten söylüyorum, korkmayın. Herşeyin altından en iyi şekilde kalkacaksınız. Hatta siz bile inanamayacaksınız içinizdeki o güce. Bir de şunu söyleyeyim, bugün aldığınız her karar, tüm iyi niyetinizle, bildiğiniz kadarıyla, sınır ve kapasiteniz dahilinde aldığınız kararlar, o nedenle bugünün kararlarını gelecekte kendinize yük yapmayın. Evet hastanız için zor ama sizin için de çok çok zor bir dönem. Kendinizi ihmal etmeyin. Babamın enfeksiyon doktoruyla görüşmeye gittiğimizde (babam yoğun bakımdayken) anneme:senin yarına çıkacağın ne malum, sen kendini ölümsüz mü sanıyorsun demişti. Gülmüştük, traji-komik, acı ama gerçek
Ölüm hepimiz için her an var. Enfeksiyon demişken aklıma geldi, anladığım kadarıyla o doktor babamın düşmeyen CRPsini şu şekilde yorumladı, ciğerleri o kadar zayıf ki bizim üstesinden gelebildiğimiz bakterilerin üstesinden gelemiyor. O nedenle kültür dahilinde verilen antibiyotik işe yarıyor ama başka bir bakteri tekrar enfeksiyona sebep oluyor. Bilmiyorum ne kadar doğru ya da ben ne kadar doğru anladım. Ama mantıklı gelmişti bu açıklama bana. Bir de babamı palyatife çıkarırken bize enfeksiyon bulaşmasından da korkmuştuk, bu düşmek bilmeyen CRP ya bizde de yükselirse diye, öyle ya insan korkuyor. Doktorun bu açıklaması, bize enfeksiyon bulaşmayacağı anlamına da çıkıyordu (bu arada babamda hastane enfeksiyonu olmadı hiç bir zaman çok şükür) ve gerçekten biz hiç etkilenmedik. Ama bu insandan insane değişeibilir bir durum, yine kafanız karışırsa bu konuyu da doktorunuza danışın derim.
Umarım birilerine iyi gelir bu yazı. Yalnız olmadığınızı bilin. Türlü sebeplerle kalp durması sonucu beyin hipoksi teşhisi çok yaygın. Herkesin her an başına gelebilecek bir şey bu malesef. Acı ama gerçek
Fakat herşeye ragmen iyileşen bir sürü de hasta var. Hatta bu sitede onların da hikayeleri var. Ümit etmekten vazgeçmeyin. Tüm gönlümle herkes için şifa diliyorum tekrardan. Ömrün de ölümün de hayırlısını diliyorum.
Ve canım babam seni çok ama çok seviyorum. Teşekkür ederim tüm öğretilerin için, savaşın için ve bana miras bıraktığın gücün için
Yeni yaşamında ruhun hep huzur bulsun.